Kütübü Sitte
Pages: 1
Temizlik Bahsi taharet 19 By: sumeyye Date: 01 Mayýs 2010, 15:36:08
AÇIKLAMA:



Kaydedilen son üç rivayet ve onlarýn ilâveleri, Resûlullah´ýn, abdesti deðiþik þekillerde aldýðýný göstermektedir. Bunlarýn hepsi, abdest alma tarzýnda ruhsattýr, kolaylýktýr. Söz gelimi 3600´de, uzuvlar üçer kere yýkanýrken, mazmaza ve istinþak birer kere, baþýn meshi geriden öne doðru olmak üzere iki kere yapýlýr. 3601´de meshin, baþýn tepe noktasýndan aþaðýya doðru, saçýn düzeni hiç bozulmayacak tarzda ve tamamýný içine alacak þekilde yapýldýðý; 3602´de baþýn tamamýna þâmil bu meshin elde arta kalan ýslaklýkla yapýldýðý, yeni bir su alma cihetine gidilmediði belirtilir.[209]



ـ3603 ـ16ـ وعن أبي أمامة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]تَوَضّأ رسولُ اللّهِ # فَغَسَلَ وَجْهَهُ ثَثاً، وَيَدَيْهِ ثَثاً، وَمَسَحَ رَأسَهُ ثَثاً وَقالَ: ا‘ذُنَانِ مِنَ الرَّأسِ[.قال حماد: أدرى ا‘ذنان من الرأس من قول أبي أمامة أم من قول رسولِ اللّهِ #؟ أخرجه أبو داود والترمذي وضعفه، وهذا لفظه.وعند أبي داود قال: »وَكَانَ يَمْسَحُ المَأقيْنِ: يَعْنِى الخُفَّيْنِ، وقالَ فِيهِ أيْضاً: ا‘ذُنَانِ مِنَ الرَّأسِ« .



16. (3603)- Ebû Ümâme (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) abdest aldý ve bunu, yüzünü üç, ellerini üç sefer yýkayarak, "Kulaklar baþtandýr" deyip baþýný da üç sefer meshederek yaptý."

Hammâd der ki: "Birrivayette geçen "Kulaklar baþtandýr" ibaresi, Ebû Ümâme´nin sözü mü yoksa Resûlullah´ýn sözü mü bilemiyorum."[210]

Bu metin Tirmizî´nindir. Ebû Dâvud´da þu ifade de yer alýr: "Göz pýnarlarýný da meshederdi." O rivayette: "Kulaklar baþtandýr" da demiþtir.[211]



AÇIKLAMA:



1- Bu rivayet baþýn üç ayrý sefer meshedildiðni söylemekten baþka "kulaðýn baþtan sayýldýðýný" ifade etmektedir. Yani kulaklar yüzün devamý deðil, baþýn bir parçasýdýr. Bu tasrihin þu pratik neticesi var: Yüzden sayýldýðý takdirde abdest sýrasýnda yüzün tabi olduðu ahkâma tabi olmasý ve dolayýsýyla "yýkanmasý" gerekir. Baþtan sayýlýnca da baþýn tabi olduðu ahkâma yani meshe tâbi olmasý gerekir. Burada, "kulaðýn baþtan olduðu" tasrih edilmiþ, ancak bu ifade, râvilerden Ebû Ümâme´nin bir derci mi yoksa Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn sözü mü olduðu hususunda þüphe edildiði belirtiliyor. Râvilerin zaman zaman hadislere açýklayýcý cümle ve kelimeleri rivayet sýrasýnda ilâve ettiklerini usul bahislerinde görülür. Bu iþe derc, bu çeþit hadislere de müdrec hadis denir. Burada olduðu gibi, derc ihtimali olan hadisler zayýf kabul edilmiþtir.

2- Kulaðýn baþtan mý, yüzden mi olduðu meselesi ihtilâflýdýr. Umumiyetle baþtan kabul edilir ve onlarýn yýkanmasý deðil, baþ için ýslatýlan ayný elle, bir defada baþla birlikte meshi esas alýnýr. Bu sebeple, meshedilmeyecek olsalar abdestin bütünlüðüne halel gelmez, sâdece abdestin sünnetlerinden biri terkedilmiþ olur. Kulaðýn baþtan olduðu görüþü, Ebû Hanîfe, Ýmam Mâlik ve Ahmed Ýbnu Hanbel (radýyallahu anhüm)´ün müþterek tercihleridir. Resûlullah´ýn ashabýndan ehl-i ilm´in çoðu, Süfyân-ý Sevrî, Ýbnu´l-Mübârek, Ýshak Ýbnu Râhûye gibi Tâbi´înden birçoklarý hep ayný görüþte olmuþtur. Bâzý âlimler de: "Kulaðýn ön kýsmý yüzden, arka kýsmý baþtandýr" demiþtir. Ýbnu Hacer, "Kulaklar baþtandýr" hadisinin sekiz ayrý rivayette geldiðini gösterdikten sonra, bu rivayetlerden her birinin, müstakil olarak deðerlendirince zayýf olduklarýna hükmedileceðini belirtir.

3- Hadiste yer verilen bir diðer husus göz pýnarlarýnýn meshedilmesidir. Göz pýnarý diye tercüme ettiðimiz ma´k kelimesi lügatçiler açýsýndan gözün burna yakýn ucunu ifade eder. Ancak þârihler, gözün kulaða bakan ucunun da bu kelimeyle ifade edildiðine dikkat çekerler. Türkçemizde de bu her iki tarafý ayrý ayrý ifade edecek kesin kelimelerimiz yok. Sadece göz pýnarý tabirimiz var, bu da yerine göre her iki ucu da ifâde etmek için kullanýlabilmektedir. Bir de, göz ucuyla bakmak tâbirinde kullanýlan göz ucuyla terkibimiz var ise de kullanýlýþta diðerinden kesin bir ayrýlýk taþýmaz.

Tîbî, göz pýnarlarýnýn meshedilmesini, suyun oralarý yýkamasýnda mübalaðayý saðlamak içindir, çünkü göz, sürme vs. kalýntýsýndan, çapakdan hâli olmaz. Bunlar akýp göz kenarlarýnda kururlar. Öyle ise bu çeþit katý maddelerin birikme yeri olan göz pýnarlarýnýn abdest sýrasýnda hususi bir itinâ ile temizlenmesi gerekmektedir. Mezhebimize göre çapak lar, suyun alta geçmesine de mânidir. Hem abdest hem de gusül için bir kýsým ciddi mahzurlara da sebep olabilirler. Öyleyse hadîs, bunlarýn bertaraf edilmesi için göz pýnarlarýnýn meshedilmesini sünnet kýlmýþtýr.[212]



ـ3604 ـ17ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أخْبَرَنِى عُمَرُ بنُ الخَطَّابِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أنَّ رَجًُ جَاءَ إلى رَسُولِ اللّهِ # وَقَدْ تَوَضّأ وَتَرَكَ عَلى قَدَمَيْهِ مِثْلَ مَوْضِعِ الظُّفْرِ، فَقَالَ لَهُ رسولُ اللّهِ #: ارجِعْ فَأحْسِنِ الْوُضُوءَ. قالَ: فَرَجَعَ فَتَوَضّأ، ثُمَّ صَلّى[. أخرجه مسلم وأبو داود .



17. (3604)- Hz. Câbir (radýyallahu anh) anlatýyor: "Hz. Ömer (radýyallahu anh) þunu söyledi: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gelmiþti. Bunun abdest almýþ fakat ayaklarýnýn üzerinde týrnak kadar bir yeri yýkamadan býrakmýþ olduðunu gördü. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), adama derhal müdâhale etti:

"Git abdestini güzel kýl!" Adam gidip yeniden abdest aldý, sonra namazýný kýldý."[213]



ـ3605 ـ18ـ و‘بي داود في أخرى، عن بعض أصحاب رَسُولِ اللّهِ #: ]أنَّ النَّبىَّ

# رأى رَجًُ يُصَلّى في ظَهْرِ قَدَمِهِ لُمْعَةٌ قَدْرُ الدَّرْهَم لَمْ يُصِبْهَا المَاءُ فَأمَرَهُ أنْ يُعِيدَ الوُضُوءَ وَالصََّةَ[ .



18. (3605)- Ebû Dâvud´un bir diðer rivayetinde Resûlullah´ýn ashabýndan biri þöyle anlatýr: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ayaðýnýn sýrtýnda dirhem büyüklüðünde bir kýsma su deðmemiþ olduðu halde namaz kýlmakta olduðunu görmüþtü, derhal abdesti ve namazý iade etmesini emretti."[214]



AÇIKLAMA:



Bu iki hadis, abdest sýrasýnda cahillik veya dikkatsizlik sebebiyle yýkanmasý gereken yerlere suyun ulaþmamasý halinde, o kuru kalan yer çok küçükde olsa, abdestin sahih olmayacaðýný gösterir. Ülemâ bunda ihtilâf etmez.

Ancak, eksikliðin tamamlanmasý için sadece o uzvun yýkanmasý yeterli mi, yoksa abdest yeniden alýnmalý mý meselesinde ihtilâf edilmiþtir. Ebû Hanîfe birinci hadisteki "...güzel kýl" emrini esas alarak, sadece o uzvun yýkanmasýný yeterli bulur. "Güzel kýl" emri, eksiði tamamlamakla yerine gelir. Aleyhissalâtu vesselâm abdesti iade etmeyi emretmedi" der. Ebû Hanîfe, abdestte uzuvlarýn peþpeþe yýkanmasýný vâcib görmez. Ancak bir kýsým âlimler uzuvlarýn yýkanmasýnýn peþpeþe olmasýný vâcib görmüþtür. Bunlar "Resûlullah sadece o uzvun yýkanmasýný emretmedi, "Abdestini güzel yap!" dedi, yâni yeniden al dedi..." þeklinde te´vil yaparlar. Kadý Ýyaz bu görüþtedir.

Ýmam Þâfiî, kavl-i cedidinde, âyet-i kerimede zikredilen emri esas almýþ: "Allah âzâlarýn yýkanmasýný farz kýlmýþtýr. Kim onlarý yýkarsa emri yerine getirmiþ olur. Ýster peþ peþe yapsýn, isterse araya fasýla koysun farketmez" demiþtir. Buna Ýbnu Ömer´in bir tatbikatýný delil göstermiþtir: Buhârî, Ýbnu Ömer´in ayaklarýný, diðer uzuvlarý kuruduktan sonra yýkadýðýný rivayet eder. Ýbnu´l-Müseyyib, Atâ ve bir grup fakihde böyle hükmetmiþtir.

Ýmam Mâlik ve Rebî´a: "Kim bunu kasden yaparsa abdesti iâde eder. Kim de unutarak yaparsa bir þey gerekmez" derler. Ýmam Mâlik´ten: "A-radaki fâsýla yakýnsa kalan uzvu yýkayarak abdestini tamamlar, fazla zaman geçmiþse yeni baþtan abdest alýr" dediði de rivayet edilmiþtir.

Katâde ve Evzâî: "Yýkananlar kurudu ise iâde eder" demiþlerdir. Ancak kurumayý mi´yar almak gerektiðine dâir delil olmadýðý belirtilmiþtir. Tahâvî: "Abdest uzvunun kurumasý abdesti bozan bir hades deðildir, nitekim abdest uzuvlarýnýn hepsinin kurumasýyla abdestin bozulduðuna hükmedilmez" demiþtir.

Âlimler, bu münakaþayý yaparken, zayýf olmasý sebebiyle ikinci hadisi (3605) delil kýlmazlar. Halbuki hadiste -ayaktaki kuruluk sebebiyle- hem abdestin hem de namazýn "iadesi" sarih olarak emredilmektedir.[215]



ـ3606 ـ19ـ وعن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]تَخَلَّفَ عَنَّا النَّبىُّ # في سَفْرَةٍ سَافَرْنَاهَا فَأدْرَكَنَا وَقَدْ أرْهَقَتْنَا الصََّةُ وَنَحْنُ نَتَوَضَّأُ، فَجَعَلْنَا نَمْسَحُ عَلى أرْجُلِنَا، فنَادَى بِأعْلَى صَوْتِهِ: وَيْلٌ لِ‘عْقَابِ مِنَ النَّارِ مَرَّتَيْنِ أوْ ثَثاً[. أخرجه الخمسة إ الترمذي، وهذا لفظ الشيخين .



19. (3606)- Ýbnu Amr Ýbni´l-Âs (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Beraber olduðumuz bir sefer sýrasýnda, bir ara Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizden geride kaldý, sonra tekrar kavuþtu. Bu sýrada namaz vakti girmiþti. Bizler de abdest alýyor, ayaklarýmýza meshediyorduk. (Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)) yüksek sesle nidâ etti:

"Ökçelerin ateþte vay hâline!" Bunu iki veya üç kere tekrarladý."[216]



ـ3607 ـ20ـ ولمسلم في أخرى: ]تَعَجَّلَ قَوْمٌ عِنْدَ الْعَصْرِ فَتَوضئُوا وَهُمْ عِجَالٌ فَانْتَهَيْنَا إلَيْهِمْ، وَأعْقَابُهُمْ تَلُوحُ لَمْ يَمَسَّهَا المَاءُ، فقَالَ النَّبىُّ #: وَيْلٌ لِ‘عْقَابِ مِنَ النَّارِ، أسْبِغُوا الْوُضُوءَ[ .



20. (3607)- Müslim´in bir diðer rivayetinde þöyle denir: "Halk ikindi namazý sýrasýnda acele etti ve bir kýsmý alelacele abdest aldý. Biz onlara ulaþtýk. Ökçelerine su deðmemiþ, parlýyordu. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:

"Ökçelerin ateþte vay hâline! Abdesti tam alýn!" buyurdular."[217]



ـ3608 ـ21ـ قال الترمذي: ]وَقَدْ رُوِى عَنِ النَّبىِّ #: وَيْلٌ لِ‘عْقَابِ وِبُطُونِ ا‘قْدَامِ مِنَ النَّارِ[ .



21. (3608)- Tirmizî derki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan þöyle rivayet edildi:

"Ökçe ve ayak çukurlarýnýn ateþte vay haline."[218]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadiste abdest alýrken, abdest uzuvlarýnýn dikkatlice yýkanmasý, kuru, su deðmemiþ bir nokta býrakýlmamasý gerektiði ifâde edilmiþtir. Âlimler, ökçe zikredilmiþ olmakla birlikte bu hususta (yani iyi yýkanmamakta) ökçeye iþtirak eden bütün abdest uzuvlarýnýn ayný tehdide dahil olduðunu belirtirler. Ökçenin zikri onlarýn kuru kalmýþ olmasýnýn görülmesinden ileri gelir.

2- Ökçenin zikriyle ilgili olarak þunu da söyleyebiliriz: Resûlullah, abdest uzuvlarýnýn yýkanmasýnda gösterilmesi gereken titizliðe, en ziyade ihmâle uðramasý muhtemel olan uzvu nazara vererek dikkat çekmiþtir. Yani, kolda veya yüzde kuru yer kalacak olsa kola da veyl, yüze de veyl olacaktýr, fark yoktur.

3- Vay haline diye tercüme ettiðimiz veyl kelimesinin ma´nâsý hususunda þârihler ihtilâf eder. Ýbnu Hacer, en makbul görüþün "cehennemdeki bir vadinin adý" olduðunu söyler. Ýbnu Huzeyme der ki: "Eðer meshetmek, (ayaktaki hadesi bertaraf etmeye yönelik) gayeyi hâsýl etseydi ateþle korkutulmamasý gerekirdi." Ýbnu Huzeyme, bu sözüyle Þiilerin kitaplarýnda, bu mevzuda gelen muhalefete cevap vermiþ olmaktadýr. Onlar âyette gelen: "..Namaza kalktýðýnýzda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, -baþlarýnýzý meshedip- topuk kemiklerine kadar ayaklarýnýzý yýkayýn" (Mâide 6) âyetinin kýraatinin zahirini esas alýp (ayaklarýnýzý) lafzýný (baþlarýnýzý) kelimesine atfederek ayaklarýn da baþ gibi meshedileceðine hükmederler. Zamanýmýzda Sünnîler arasýnda enaniyeti kavî, ilmi sýð, Selefe saygý ve teslimiyeti zayýf veya hiç yok bazýlarý da bir nevi teþeyyü sirayetinin tezâhürü olarak, ayaða meshetmek suretiyle abdest alýnacaðý iddiasýnda bulunmaktadýr. Halbuki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ ýn ne þekilde abdest aldýðýný bildiren rivayetler mütevâtirdir. Çýplak ayaða mesh vermek diye bir mesele mevzubahis deðildir. Gerçi 3599 numaralý hadiste ayakkabýsýný çýkarmadan ayaðýna su serpmek suretiyle ayaðýný yýkamasý, mesh verme durumunu hatýrlatmakta ise de, orada izahý yapýldýðý üzere, ülemâ hem o rivâyeti zayýf addetmiþ hem de, onun mesh ma´nâsýna gelmiyeceðini göstermiþtir.

O rivayetin ayaða mesh vermeyi ifade ettiðini kabul edecek olsak bile, sadedinde olduðumuz hadis, ökçedeki kuruluða, daha önceki hadisler ayak üzerinde kalan dirhem büyüklüðündeki kuruluða müsaade etmemektedir. Þu halde ortada bir teâruz var demektir. Deliller teâruz edince iþimize geleni deðil, objektif kýstaslarla kavî olanlarý, çoðunluk tarafýndan rivâyet edilenleri tercih etmek gerekmektedir. Ehl-i sünnet ulemâsý mütekaddim ve müteahhiriyle bu meselde ihtilaf etmemiþ, "ayaklarýn yýkanmasý" hususunda icma etmiþtir. Ayaklara meshetmek yeterlidir iddiasý, Resûlullah´ýn "Sonradan ihdas edilenler bid´attir, bid´atler dalâlettir, dalâlet ise ateþtedir" tehdidine giren bir durumdur. Cenâb-ý Hakk´tan ümmet-i merhûme´yi bu çeþit dalâletlere düþmekten korunmasýný niyaz ederiz.

Bu mevzuyu Ýbnu Hacer þöyle özetler: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn abdestinin sýfatýyla ilgili mütevatir rivayetler O´nun ayaklarýný yýkadýðýný gösterir. Resul-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm) Allah´ýn emrini açýklamakla vazifelidir(mübeyyin). Ýbnu Huzeyme ve baþkalarýnýn Amr Ýbnu Abese´den rivayet ettikleri abdestin fazileti ile ilgili uzun bir hadiste þöyle denir: "...Sonra da, Allah´ýn kendisine emrettiði þekilde ayaklarýný yýkardý..." Bu meselede Ashab´ýn hiçbirinden muhâlefet sabit deðildir. Sadece Hz. Ali, Ýbnu Abbâs ve Hz.Enes (radýyallahu anhüm)´ün farklý görüþleri olmuþtur. Ancak bilâhare onlar da görüþlerinden rücû etmiþlerdir, bu husus da rivayetlerle sâbittir. Abdurrahman Ýbnu Ebî Leyla der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn Ashab´ý ayaklarýn yýkanmasýnda icma etmiþtir."

Þunu da ilâve etmede fayda var: Ayaklarýn abdestte yýkanmamasý Ýslâm´ýn temel esprisine de zýt düþer. Zîrâ, abdest uzuvlarý içinde en ziyade kirlenmeye ve -vücudun aðýrlýðý yüklendiði için- çokça terleyip pis kokular neþretmeye en müsait olaný ayaktýr. Abdest sýrasýnda ayaklarýn yýkanmayýp meshle geçiþtirilmesi, mescidleri kýsa zamanda girilmez hâle getirir. Halbuki abdestin gayesi temizliktir, pis kokularý asgariye düþürmektir. Abdest cemaat halinde kýlýnmasý esas olan namazlarda günde beþ vakit bir araya gelecek olan insanlarý, birbirlerini rahatsýz etmeyecek þartlara sokar. Ayaðýn yýkanmasýnýn terki, bu gâyeyi önler. Zamanýmýzda, ayaklarýn yýkanmasý esas olduðu halde, mescidlerde çoðu kere en ziyade rahatsýzlýk duyulan husus ayak kokusudur.

Sünnete, farza aykýrý bir anlayýþla ayaklara meshetmeyi müdafaa edenlerin dedikleri olduðu takdirde, bir müddet sonra câmilere ayakkabýlarla girilmesini teklif etmeleri kaçýnýlmaz olacaktýr, el-ýyazu billah!

4- Hadisten þu faideler de çýkarýlmýþtýr:

* Câhil kendi hâline býrakýlmaz, öðretilir.

* Menfi fiil inkâr edilirken ses yükseltilir.

* Ýyi anlaþýlmasý için mesele tekrar edilir.[219]



ـ3609 ـ22ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّهُ سُئِلَ عَنِ المَسْحِ عَلى الْعِمَامَةِ فقَالَ: َ حَتَّى يُمْسَحَ الشَّعْرُ بِالْمَاءِ[. أخرجه مالك .



22. (3609)- Hz. Câbir (radýyallahu anh)´tan anlatýldýðýna göre, kendisine sarýk üzerine meshetmekten sorulmuþtu. Þu cevabý verdi:

"Hayýr, olmaz, su ile saça deðilmelidir!"[220]



ـ3610 ـ23ـ وعن ثوبان رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]بَعَثَ رسولُ اللّهِ # سَرِيَّةً فَأصَابَهُمْ الْبَرْدُ، فَلَمَّا قَدِمُوا عَلى رسولِ اللّهِ # أمَرَهُمْ أنْ يَمْسَحُوا عَلى الْعَصَائِبِ وَالتَّسَاخِينَ[. أخرجه أبو داود .

»الْعَصَائِبُ«: العمائم ‘ن الرأس يعصب بها.و»التَّسَاخِينُ«: الخفاف واحد لها .



23. (3610)- Hz. Sevbân (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir seriyye göndermiþti. Askerler soðukla karþýlaþýp üþüdüler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a döndükleri zaman, onlara sarýklarýnýn ve mestlerinin üzerine meshetmelerini emretti."[221]



ـ3611 ـ24ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]رَأيْتُ رَسولَ اللّهِ # يَتَوَضَّأُ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ قِطْرِيَّةٌ فَأدْخَلَ يَدَهُ تَحْتَ الْعِمَامَةِ فَمَسَحَ بِمُقَدَّمِ رَأسِهِ وَلَمْ يَنْقُضِ الْعِمَامَةَ[. أخرجه أبو داود.»الِْقطْرىُّ«: ثوب أحمر له أعم، وفيه بعض الخشونة، وقيل البرود القطرية: حلل جياد تحمل من قبل البحرين. قال ا‘زهرى: وفي البحرين قرية يقال لها قطرية .



24. (3611)- Hz.Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý abdest alýrken gördüm. Üzerinde çizgili kýrmýzý bir sarýk vardý. Elini sarýðýn altýna soktu, baþýnýn ön kýsmýný meshetti, sarýðýný çözmedi."[222]



radyobeyan