Temizlik Bahsi taharet 6 By: sumeyye Date: 01 Mayýs 2010, 15:19:17
AÇIKLAMA:
1- Bedevî (Arap): Bâdiye´de yani çölde yaþayan demektir. Bunun Arap veya Acem olmasý þart deðildir. Þehirde yaþamayan ma´nâsýna gelir. Bunlar hayat þartlarý icabý, þehir hayatýnda incelip geliþen bir kýsým âdâb-ý muâþeret ve görgü kaidelerinden mahrumdurlar. Þehirlilerce kaba karþýlanan davranýþlarý vardýr. Bu onlarýn eksikliðinden veya terbiyesizliklerinden ileri gelmez, bilakis içinde yaþadýklarý cemaatte bu deðerlerin yokluðundan ileri gelir. Bu sebeple Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bedevîlere karþý son derece anlayýþlý davranmýþ, kasda mebni olmayan, onlarýn alýþkanlýklarýndan gelen kabalýklarý, eksiklikleri, mülâyemetle karþýlayýp tatlýlýkla öðretme yoluna gitmiþtir. Hadisin Ýbnu Mâce ve Ýbnu Hibbân´da gelen vechinde, Resulullah´ýn bu davranýþýndan bedevînin ne kadar memnun kaldýðýný öðrenmekteyiz. Bedevî der ki: "Resulullah -ki ona annem babam feda olsun- kalktý, beni ne azarladý, ne de kötü söz söyledi..."
Sadedinde olduðumuz hadiste, söylediðimiz bu hususa çarpýcý bir örnek görmekteyiz. Bir bedevi kalkýp mescidin içine akýtmaya kalkýyor. Cemaatin bedce olan müdâhalesine mâni olan Resûlullah, iþini görüp bitirinceye kadar ona müsaade ediyor. Sonra çaðýrýp, mabedlerin pislik býrakma yeri deðil, ibadet yeri olduðunu öðretiyor. Bu bir ceza, azarlama deðil, tamamen bir öðretim faaliyetidir.
Ýbnu Hacer, iki sebepten dolayý, akýtmasýnýn sonuna kadar serbest býrakmýþ olacaðýný söyler:
* Zaten akýtmaya baþlamýþtý ve mescidin bir kýsmý kirlenmiþti. Müdahale, kirliliði artýrabilirdi. Zira kesmemesi halinde elbisesini, bedenini mescidin baþka bir yerini kirletmeyeceðinden emin olunamazdý.
* Kesmesi halinde bu, adama zararlý olurdu.
2- Bu bedevînin Akra Ýbnu Hâbis, Zü´l-Huveyrisa, Uyeyne Ýbnu Hýsn gibi bedevî asýllýlardan biri olma ihtimali üzerinde durulmuþtur. Ancak hiçbiri hakkýnda kesin bir hükme gidilememiþtir.
3- Hadisin baþka vecihlerinde cemaatin bed bir müdâhalede bulunduðunu ve hatta üzerine yürüdüðünü görmekteyiz. Ancak, Aleyhissalâtu vesselâm bunu önlüyor. Hatta Buhârî´nin bir rivayetinde halka:
"Sizler suhuletli (ve nezaketli) davranmakla vazifelisiniz, kabalýk (ve zorluk çýkarmak)la deðil" hitabýnda bulunur. Nitekim rivayetler, Resûlullah´ýn her nereye bir vazifeli gönderse: يَسِّرُوا وََ تُعَسِّرُوا diye tenbihatta bulunduðunu belirtir. Tatlýlýk ve müsamaha hem peygamberin hemde peygamber adýna teblið yapacaklarýn müþterek vasýflarý olduðu için, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) muhataplarýna بُعِثْتُمْ "gönderildiniz" demiþtir. Halbuki ba´s "gönderilmek", aslýnda sadece peygamberin vasfýdýr.
4- Hadis bize þu hususu göstermektedir: Nezafet o ana kadar yeterli ölçüde Ashab´ýn ruhunda yeretmiþ, benimsenmiþti. Bu sebeple hemen bedevînin üzerine atýldýlar.
5- Hadis emr-i bi´lma´ruf ve´nnehy-i ani´lmünkerin de Ashabca ne derece benimsendiðini göstermektedir.
6- Resulullah Ashab´a "Bedeviye niye müdahale ediyorsunuz?" dememiþ, durmalarýný söylemiþtir. Aslýnda, Ashab bir fenalýða müdâhale ederek yerinde bir iþ yapmýþtýr. Ancak Resulullah iki mefsedetten (fenalýktan) birini, daha doðrusu hafifini tercih etmiþtir. Az önce belirttiðimiz üzere, müdâhale edilseydi daha fazla fenalýk husule gelecekti. Böylece maslahatýn küçüðü terkedilerek daha büyüðü kazanýlmýþ olmaktadýr. Bu her zaman cârî olan bir prensiptir.
7- Resûlullah, hemen su dökülmesini emretmekle, fenalýðýn (mefsedet) telafisinde acele davranma prensibini vaz´etmiþ olmaktadýr.
8- Necasetin temizlenmesinde en iyi vasýta sudur. Zira güneþ ve rüzgarýn tesiriyle kurumasý yeterli olsaydý, su dökülmesini emretmezdi.
9- Su Dökerek Temizlikle Ýlgili Çýkarýlan Hükümler:
Ýbnu Hacer derki: "Toprak üzerine düþen necaset yýkantýsý temizdir.[42] Buna, düþmeyen de dahildir. Zira necasetten yýkanan yerde kalan yaþlýlýk da necaset yýkantýsý durumundadýr. Oradan toprak taþýndýðýna dair bir rivayet gelmediðine göre, anlaþýlýr ki, o yaþlýðýn temizliði hususundaki hüküm kesinlik kazanmýþtýr. O temiz olunca, ondan ayrýlanda ayný þekilde temiz hükmüne sahip olur, zira arada bir fark yok. Buradan, toprak tarafýndan emilme þartýnýn konmadýðý da istidlâl edilir. Zira, böyle bir þart olsaydý, yerin temizliði, kurumasýna mütevakkýf olurdu. Ayný þekilde, elbisenin sýkýlmasý da þart koþulamaz, çünkü (elbisede kalanla akan arasýnda) fark yoktur. Muvaffýk, Muðnî´de bu husustaki ihtilâfý hikâye ettikten sonra der ki: "Evla olaný, mutlak olarak temizliðine hükmetmektir. Zirâ Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (yerin temizliði için) bedevinin idrarý üzerine su dökmekten baþka bir þart koþmadý."
10- Cahil kimseye rýfkla muamele etmeli ve ona bilmediði þeyi sertlik göstermeden öðretmelidir. Bu husus, bilhassa kazanýlmasý istenen kiþi hakkýnda ayrý bir ehemmiyet kazanýr.
11- Hadis, mescidlere saygý göstermek ve onlarý temiz tutmak gereðine parmak basar.Hatta bazý rivayetlerin zâhiri, mescidlerin sadece namaz, Kur´an ve zikir dýþýnda hiçbir maksadla kullanýlmamasýný ifade eder. Ancak ümmet bu hasr, bu sýnýrlama ile amel edilmeyeceði hususunda icma etmiþtir. Ýbnu Hacer der ki: "Bu zikredilenler veya onlarýn ma´nâsýnda olanlar dýþýnda bir þeyin mescidde yapýlmasý evlâ olana muhaliftir" der.
12- Yeryüzü, üzerine su dökülerek temizlenir. Bir de oyulmasýna gerek yoktur. Hanefîler pislenen yerin oyulmasýný da þart koþar. Ancak yer yumuþaksa, dökülen suyu hemen emiyorsa pis yerin oyulmasýna gerek yok derler. Eðer yer sertse, suyu emmiyorsa, temizlenmesi için o pis yerin oyulup atýlmasýný þart koþarlar.
Ýbnu Hacer, Hanefîlerin bu hükümde biri mevsul, ikisi mürsel üç hadise dayandýklarýný söyledikten sonra mevsul olanýn da sened yönüyle zayýf olduðunu belirtir.[43]
ـ3509 ـ4ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ أعْرَابِيّاً دَخَلَ المَسْجِدَ، وَرَسُولُ اللّهِ # جَالِسٌ فَصَلى رَكْعَتَيْنِ، ثُمَّ قالَ: اللَّهُمَّ ارْحَمْنِى وَمُحَمّداً، وََ تَرْحَمْ مَعَنَا أحَداً، فقَالَ النَّبىُّ #: لَقَدْ تَحَجَّرْتَ وَاسِعاً، ثُمَّ لَمْ يَلْبَثْ أنْ بَالَ فِي المَسْجِدِ فَأسْرَعَ إلَيْهِ النّاسُ، فَنَهَاهُمْ رسولُ اللّهِ وقال: إنَّمَا بُعِثْتُمْ مُيَسِّرِينَ وَلَمْ تُبعَثُوا مُعَسِّرِينَ، صُبُّوا عَلَيْهِ سَجَْ مِنْ مَاءٍ، أوْ قالَ ذَنُوباً مِنْ مَاءٍ[. أخرجه الخمسة إ مسلماً، وهذا لفظ أبي داود والترمذي رحمهما اللّه.
4. (3509)- Ebû Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), mescidde otururken, bir bedevi girip iki rek´at namaz kýldý. Sonra da þöyle dua etmeye baþladý: "Allah´ým, bana da, Muhammed´e de rahmet et. Bizden baþka kimseye rahmet etme!"
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) atýlýp:
"Geniþ alaný daralttýn!" dedi. Derken adam hemen kalkýp mescidin içine akýtmaya baþladý. Halk da hemencecik üzerine yürüdü. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlarý yasaklayýp:
"Kolaylaþtýrýcýlar olarak gönderildiniz, zorlaþtýrýcýlar olarak gönderilmediniz. Üzerine bir kova su dökün!" ferman buyurdular."[44]
AÇIKLAMA:
Bu hadiste geçen vak´a önceki hadistekinin týpkýsýdýr. Bu sebeple temizlikle ilgili kýsýmlarýn açýklamasýný önceki hadisin açýklamasýna býrakýyoruz. Burada fazla olarak, mescide gelen bedevinin iki rekat namaz kýldýðý, arkadan da sadece kendisi ve Resûlullah için Allah´tan rahmet taleb eden bir duada bulunduðu, Resûlullah´ýn o çeþitten bir duada bulunmayý uygun görmeyerek müdahale ettiði kaydedilmektedir.
Hattâbî, تَحَجَّرْتَ kelimesinin حَجْر hacr´dan geldiðini belirtir. Hacr: Dilimize de hukukî bir tâbir olarak giren bu kelime, yasak koymak, malýndan tasarrufta bulunma yetkisini almak ma´nâsýna gelir. Öyleyse Resûlullah, bedeviye: "Sen Allah´ýn herkese þâmil olan rahmetini kendinle bana tahsis ederek geniþi daralttýn" demek istemiþtir. Böylece anlaþýlýyor ki, namazdan sonra yapýlan duada kiþi kendisi ve yakýnlarý için Allah´tan rahmet, maðfiret isterken, diðer mü´minler için de istemelidir. Ýslâmî duânýn edebi bunu gerektirmektedir.[45]
ـ3510 ـ5ـ و‘بي داود في أخرى: ]خُذُوا مَا بَالَ عَلَيْهِ مِنَ التُّرَابِ، فَألْقُوهُ وَأهْرِيقُوا عَلى مَكَانِهِ المَاءَ[. قالَ أبُو دَاوُدَ: وَهذِهِ الرِّوَايَةَ مُرْسَلَةٌ ‘نَّ ابْنَ مَعْقِلٍ لَمْ يُدْرِكْ النبىَّ #.»تَحَجَّرْتَ وَاسِعاً« أى ضيقت السعة.وَ»الذَّنُوبُ« الدلو العظيمة .
وكذلك »السَّجْلُ« و يسمى سجً إ إذا كان فيه ماء .
5. (3510)- Ebû Dâvud´un diðer bir rivayetinde þöyle denmiþtir: "Üzerine akýttýðý topraðý alýn ve onu atýn, yerine su dökün!"
Ebû Dâvud derki: "Bu rivayet mürseldir. Çünkü Ýbnu Ma´kýl, Resûlullahla karþýlaþmadý."[46]
AÇIKLAMA:
Bu rivayette, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), mescidin içinde bedevinin akýtarak kirlettiði yerin oyularak pis topraðýnýn baþka bir yere atýlmasýný emretmiþ, kalan yere de tekrar su dökülmesini ferman buyurmuþtur.
Bu hadis mürseldir; çünkü Ýbnu Ma´kýl Resûlullah´la karþýlaþmamýþtýr.[47]
ـ3511 ـ6ـ وعن أبي عبداللّه الجشمى قال حدثنا جندب رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]جاءَ أعْرَابِىُّ فَأنَاخَ رَاحِلَتَهُ ثمَّ عَقَلَهَا، ثُمَّ دَخَلَ المَسْجِدَ فَصَلّى خَلْفَ رَسُولِ اللّهِ #، فَلمَّا سَلَّمَ رسولُ اللّهِ # أتَى ا‘عْرَابِىُّ رَاحِلَتَهُ فأطْلَقَهَا، ثُمَّ رَكِبَ، ثُمَّ نَادَى: اللَّهُمَّ ارْحَمْنِى وَمُحَمّداً، وَ تُشْرِكْ مَعَنَا فِي رَحْمَتِنَا أحَداً، فقَالَ رسولُ اللّهِ #: مَنْ تَرَوْنَ أضَلَّ هذَا أوْ بَعِيرُهُ؟ ألَمْ تَسْمَعُوا إلى مَا قالَ؟ قَالُوا: بَلَى[. أخرجه أبو داود .
6. (3511)- Ebû Abdullah el-Cüþemî anlatýyor: "Bize Cündüp radýyallahu anh anlattý ve dedi ki: "Bir bedevi geldi. Devesini önce ýhtýrdý, sonra baðladý. En sonra mescide girip Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn arkasýnda namaz kýldý. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) selam verince, bedevi bineðinin yanýna gelerek baðýný çözüp, üzerine bindi. Sonra da seslice þöyle duada bulundu:
"Allahým, bana ve Muhammed´e rahmet et. Rahmetimizde bir baþkasýný bize ortak kýlma!" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) müdâhale edip:
"Bunu mu, yoksa devesini mi, hangisini daha þaþkýn görüyorsunuz? Ne söylediðini duymadýnýz mý?" buyurdular. Oradakiler: "Evet! duyduk" dediler."[48]
AÇIKLAMA:
Bu rivayet de öncekiler gibi, bedevi ile ilgili. Belki de mescide akýtandan baþka bir bedevinin hikayesi. Çünkü bu, Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) tarafýndan yadýrganýp âdâb dýþý bulunan duayý, devesine bindikten sonra yapmýþtýr.
Resûlullah, adam hakkýnda, câhilâne yaptýðý duasý sebebiyle "Bunu mu, yoksa devesini mi, hangisini daha þaþkýn görüyorsunuz?" diyerek yaptýðý duayý alenen reddetmiþtir. Hattâbî edall´i "echel" diye açýklar. Echel, câhil ma´nâsýna gelir. Biz "þaþkýn" diye tercümeyi daha uygun bulduk, zirâ dalâlette þaþýrma ma´nâsý daha galip. Hattâbî, Allah´ýn rahmetini daraltmayý cehaletle tevil eder. Ancak, bunun bir þaþkýnlýk olduðu da rahatça söylenebilir.
Resûlullah en sonda: "Onun ne söylediðini duymadýnýz mý?" diyerek, hakkýnda kullandýðý tahkiri bu sebeple hakettiðine dikkat çekmiþtir.[49]
ـ3512 ـ7ـ وعن أمّ سلمة رَضِيَ اللّهُ عَنْها: ]أنَّهَا قالَتْ لَهَا امْرَأةٌ إنِّى أُطِيلُ ذَيْلِى، وَأمْشِى في المَكَانِ الْقَذِرِ، فقَالَتْ أُمُّ سَلَمَةَ: قالَ رسُولُ اللّهِ #: يُطَهِّرُهُ مَا بَعْدَهُ[. أخرجه ا‘ربعة إ النسائي .
7. (3512)- Ümmü Seleme (radýyallahu anhâ) anlatýyor: "Bir kadýn bana: "Ben eteðimin zeylini fazla uzatýyorum ve pis yerlerde de yürüyorum? (Bu hususta ne dersiniz?)" diye sordu. Bende ona Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn:
"(Pis yerlere deðen eteði) ondan sonrasý temizler" dediðini söyledim."[50]
AÇIKLAMA:
Eza, rahatsýzlýk veren herþey demektir. Taþ, toprak, çerçöp, diken, herhangi bir pislik bulaþýðý vs.
Zeyl, kelime olarak kuyruk, uç kýsým, çýkýntý, ilâve gibi ma´nâlara gelir. Burada entarinin yere bakan kýsmý. Zeyl denmesi için yere deðmesi þart deðil. Sadedinde olduðumuz rivayette, yere deðecek kadar uzun tutulan kadýn elbisesi mevzubahistir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) pis bir yere deðerek kirlenen zeylin, arkadan temiz yere deðmek suretiyle temizlendiðini ifade etmektedir. Ümmü Seleme´ye meseleyi soran kadýn, yere deðen eteðinin kirlenmiþ sayýlýp sayýlmayacaðý hususunda tereddüde düþmüþ olmalý. Ýmam Þâfiî: "Yere deðen eteðin temiz sayýlmasý için yerin kuru olmasý gerekir" der. Aksi takdirde, yaþ bir pislik çamaþýra bulaþýp kalacak olursa, onun temiz sayýlmamasý gerektiðini, yaþ bir yere deðerse onun bir baþka yere deðmesiyle temizlenmesi mümkün olmaz, yýkanmasý gerekir, der. Ahmed Ýbnu Hanbel de hadiste bevl bulaþan bir eteðin bir baþka yere deðerek temizleneceðinin kastedilmediðini, kirli bir yerden geçerken oraya deðen eteðin temiz bir yerden geçildiði takdirde oraya deðmesiyle temizleneceðinin kastedildiðini belirtir. Ýmam Mâlik bundan: "Topraðýn bir yeri bir baþka yerini temizler. Bir kimse önce kirli bir yere bassa, sonra da kuru temiz bir yere bassa, bu ikinci yerin öncekinin pisliðini temizleyeceðini" anlar. Hattâbî bu nakillerden sonra, "Bevl gibi bir necâset, elbise veya bedene bulaþacak olsa ancak su ile yýkamakla temizlenebileceði hususunda ümmetin icma ettiðini" belirtir.[51]
ـ3513 ـ8ـ و‘بي داود في أخرى: ]أنَّ امْرأةً مِنْ بَنِى عَبْدِ ا‘شْهَلِ قالَتْ: قُلْتُ يَارسُولَ اللّهِ: إنَّ لَنَا طَرِيقاً إلى المَسْجِدِ مُنْتِنَةً، فَكَيْفَ نَفْعَلُ إذَا مُطِرْنَا؟ فقالَ: ألَيْسَ بَعْدَهَا طَرِيقٌ هِىَ أطْيَبُ مِنْهَا؟ قُلْتُ: بَلى. قالَ: فهذِهِ بهِذِهِ[ .
8. (3513)- Ebû Dâvud´un bir diðer rivayetinde þöyle denmiþtir: "Benî Abdul-Eþhel´den bir kadýn anlatýyor:
"Ey Allah´ýn Resûlü dedim. Bizim mescide giden yolumuz pis kokulu (topraktýr). Yaðmur yaðýnca ne yapalým?"
"Sizinkinden sonra, ondan daha temiz bir yol yok mu?" diye sordu. "Evet!" deyince:
"Ýþte bu öbürünü telafi eder, (temizler)!" buyurdu."[52]
ـ3514 ـ9ـ وله في أخرى عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسولُ اللّهِ #: إذَا وَطِئَ أحَدُكُمْ بِنَعْلِهِ ا‘ذَى، فإنَّ التُّرَابَ لَهُ طَهُورٌ[ .
9. (3514)- Yine Ebû Dâvud´da Ebû Hüreyre´den bir rivayet þöyle: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden biri, ayakkabýsýyla bir pisliðe basarsa, bilesiniz, toprak onu temizler."[53]