Sohbet 19 By: armi Date: 01 Mayýs 2010, 13:51:42
3440)- Ümmü Seleme (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýnda idim. Yanýnda Meymûne Bintu´l-Hâris (radýyallâhu anhâ) da vardý. (Bu esnada) Ýbnu Ümmi Mektum bize doðru geliyordu. -Bu vak´a, tesettürle emredilmemizden sonra idi- ve yanýmýza girdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize:
"Ona karþý örtünün!" emretti. Biz:
"Ey Allah´ýn resulü! O, âmâ ve bizi görmeyen (ve varlýðýmýzý tanýmayan) bir kimse deðil mi?" dedik. Bunun üzerine:
"Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz?" buyurdu."[287]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadis, önce de temas ettiðimiz gibi, kadýnýn erkeðe, erkeðin kadýna bakmasýna haram diye hükmedenlerin delilidir. Bu meselede aksi görüþ de vardýr. Nevevî: "Esahh olan, her ikisinin de nazarlarýnýn haram olmasýdýr" der. Nevevî, kadýnlara gözlerini kýsmalarýný emreden âyeti (Nur 30) de kaydettikten sonra þunu söyler: "Çünkü kadýn insanlýðýn iki cinsinden biridir. Onlara, erkeklere kýyasen diðer cinse (erkeklere) bakmak haram edilmiþtir. Burada bakma yasaðý fitne korkusu sebebiyledir. Bu, kadýnlar hakkýnda daha açýktýr, çünkü onlar þehvetçe daha þiddetli, akýlca daha kýttýrlar; dolayýsýyla onlara fitne erkeklerden daha çabuk ulaþýr."
Bu mevzu üzerine geniþ açýklamayý 3435 numaralý hadiste kaydettik.[288]
ـ3441 ـ9ـ وعن أبي أسيْدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ # وَهُوَ خَارِجٌ مِنَ المَسْجِدِ، وَقَدْ اخْتَلَطَ الرِّجَالُ مَعَ النِّسَاءِ في الطَّرِيقِ. فقَالَ: اسْتَأخِرْنَ فَلَيْسَ لَكنَّ أنْ تَحْقُقْنَ الطَّرِيقَ. عَلَيْكُنَّ بِحَافَاتِ الطَّرِيقِ. فَكَانَتِ المَرْأةُ تُلْصِقُ بِالجِدَارِ حَتّى إنَّ ثَوْبَهَا لَيَتَعلَّقُ بِالجِدَارِ مِنْ لُصُوقِهَا بِهِ[. أخرجه أبو داود.»تحقُقْنَ الطَّرِيقَ« أيْ تَرْكبْنَ حُقّهَا، وَهُوَ وَسَطُهَا .
9. (3441)- Ebû Üseyd (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), mescidden çýkýyordu. Yolda kadýnlarla erkeklerin karýþmýþ vaziyette olduklarýný görünce, kadýnlara:
"Sizler geride kalýn. Yolun ortasýndan gitmeyin, kenarlarýndan gidin!" diye ferman buyurdu. Bundan sonra, kadýnlar nerdeyse duvara deðecek þekilde kenardan yürürdü. Bazan bu deðmeler sebebiyle, elbisenin duvara takýldýðý olurdu."[289]
ـ3442 ـ10ـ وعن ابنِ عُمَر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]نَهَى رَسُولُ اللّهِ # أنْ يَمْشِي الرَّجُلُ بَيْنَ المَرأتَيْنِ[. أخرجه أبو داود .
10. (3442)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), erkeðin iki kadýn arasýnda yürümesini yasakladý."[290]
AÇIKLAMA
Erkeðin iki kadýn arasýnda yürümesi hayaya, mürüvvete ve vekâra aykýrý bulunmuþtur. Yasaðýn sebebi budur. Ancak hadis umumiyetle zayýf addolunmuþtur.[291]
ـ3443 ـ11ـ وعن ابن مسعودٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسولُ اللّهِ #: المَرأةُ عَوْرَةٌ فَإذَا خَرَجَتْ اسْتَشْرَفَهَا الشَّيْطَانُ[. أخرجه الترمذي .
11. (3443)- Ýbnu Mes´ud (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kadýn avrettir, dýþarý çýktý mý þeytan ona muttalî olur."[292]
AÇIKLAMA:
1- Avret, ortaya çýktýðý, görüldüðü takdirde utanýlan her þeydir. Kadýnýn avret olarak ifâdesi, kadýndan da haya duyulduðu içindir. Bu hadis "kadýn, avret (utanýlacak þey) sahibi olduðu için böyle denmiþtir" þeklinde de açýklanmýþtýr.
2- Þeytanýn kadýna istiþrâfý (ýttýlâý) farklý þekillerde yorumlanmýþtýr:
* Kadýný erkekler nazarýnda tezyin eder.
* Þeytan kadýna onu iðva etmek ve onunla baþkalarýný da iðva etmek için bakar.
Ýstiþrâf lügat olarak bir þeye bakmak üzere gözünü kaldýrmak ve daha iyi görmek için elini kaþý üzerinde açýp gölgelemektir.
Bu durumda hadis, kadýnýn lüzumsuz yere sokaða çýkmasýnýn hoþ olmadýðýný takrir buyurmaktadýr. Âlimler hadisten: "Kadýn çýkýnca, þeytan baþkasýyla onu þaþýrtmak, onunla da baþkasýný þaþýrtmak, böylece her ikisini veya ikisinden birini fitneye atmak için dikkatini onun üzerine toplar" ma´nâsýný çýkarmýþlardýr.
Buradaki þeytandan Resûlullah, cinnî þeytaný kasdettiði gibi fâsýklardan insî þeytaný da kastetmiþ olabilir. Zira Nâs suresinde þeytanýn insî ve cinnî olabileceði ifâde edilmiþtir.[293]
ـ3444 ـ12ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ رَسولُ اللّهِ # مَعَ إحْدَى نِسَائِهِ فَمَرَّ بِهِ رَجُلٌ فَدَعَاهُ وَقالَ: هذِهِ زَوْجَتِي. فقَالَ يَا رسولَ اللّهِ: مَنْ كُنْتُ أظُنُّ بِهِ فَلَمْ أكُنْ أظُنُّ بِكَ. فقَالَ: إنَّ الشَّيْطَانَ يَجْرِي مِن ابنِ آدَمَ مَجْرَى الدَّمِ[. أخرجه مسلم .
12. (3444)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadýnlarýndan biriyle beraber idi. Yanýndan bir adam geçti. Aleyhissalâtu vesselâm adamý çaðýrarak:
"Bu benim zevcemdir!" dedi. Adam:
"Ey Alah´ýn Resulü! Ben herkesten þüphe etsem de sizden þüphe etmem!" deyince, Aleyhissalâtu vesselâm:
"Þeytan insana kanýn nüfuz ettiði gibi nüfuz eder!" buyurdular."[294]
AÇIKLAMA:
Bu hâdise, birinci ciltte kaydedilen 103 numaralý hadise benzemektedir. Muhaddisler her iki rivayetin de ayný hâdiseye ait olabileceði gibi, iki ayrý hâdiseye de ait olabileceðini söylemiþtir. Þu kadar var ki, öbür rivayette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) i´tikafta iken, gece vakti ziyaretine gelen Safiyye´yi uðurlamak üzere mescidin kapýsýna geldiði sýrada iki kiþi geçer. Resûlullah onlarý "Aðýr olun!" diye çaðýrýr.
Her iki rivayetin ayný hadiseye ait olmasý hâlinde, sadedinde olduðumuz rivayet te´vil olunur: "Geçenler iki idi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) birisi ile konuþtuðu için burada bir adam mevzubahis edilmiþtir" denilir.
Hadisten çýkan hükümler için 103 numaralý hadisin açýklamasýna bakýlmalýdýr.[295]
ONSEKÝZÝNCÝ FASIL
MÜTEFERRÝK HADÝSLER
ـ3445 ـ1ـ عن أبي ذرٍّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال لِي رَسُولُ اللّهِ #: يَا أبَا ذَرّ فَقُلْتُ: لَبَّيْكَ وَسَعْدَيْكَ يَا رَسُولَ اللّهِ وَأنَا فِدَاؤُكَ[. أخرجه أبو داود .
1. (3445)- Ebû Zerr (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana:
"Ey Ebû Zerr!" dedi. Ben:
"Ey Allah´ýn Resûlü, buyurun! Emrinizdeyim, caným sana feda olsun!" diye cevap verdim."[296]
AÇIKLAMA:
Bu rivayet, bir büyüðe hürmeten "caným sana feda olsun", "kurbanýn olayým!" gibi tabirleri kullanmanýn câiz olup olmadýðý meselesine cevap teþkil etmekte ve câiz olduðuna delil olmaktadýr. Rivayette gözükmüyor ise de, hadis böyle bir soruya cevap sadedinde söylenmiþ gibi. Ebû Bekr Ýbnu Ebî Âsým, cevaza delâlet eden rivayetleri göz önüne alarak þu hükme varýr: "Kiþi bu tabiri sultanýna, büyüðüne, ilim sahiplerine, kardeþlerinden sevdiklerine karþý kullanýlabilir, bunda bir mahzur yoktur. Hattâ, onu büyüklemek ve muhabbet izhâr etmek maksadýyla yapýnca sevab da kazanýr. Bunu söylemek haram olsaydý, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu söyleyeni ondan men ederdi. Bunun Resûlullah´ tan baþkasý için söylenmesi de câizdir, aksini bilmiyorum."[297]
ـ3446 ـ2ـ وعن أبي سعيد الخدري رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّه #: َ تُصَاحِبْ إَّ مُؤمِناً، وََ يَأكُلْ طَعَامَكَ إَّ تَقِيٌّ[. أخرجه أبو داود والترمذي .
2. (3446)- Ebû Saîdi´l-Hudrî (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sadece mü´minle arkadaþlýk et. Senin yemeðini muttakî olan yesin."[298]
AÇIKLAMA:
Hadiste geçen "Sadece mü´minle arkadaþlýk et!" sözü iki ma´nâya muhtemeldir:
1- Kâmil mü´minle arkadaþlýk yap.
2- Kâfir ve münâfýklarla arkadaþlýk yapma, çünkü onlar kiþinin diyanetine zarar verir. "Mü´min"den murad bütün mü´minler sýnýfýdýr.
Hadisin ikinci kýsmý, yemeðimizden sadece muttakî olanlarýn yemesini irþad buyurmaktadýr.
Þu halde, bu hadiste arkadaþlýk, mertebelere ayrýlmýþ olmaktadýr: "Mü´minden baþkasý arkadaþ olamaz. Yani her mü´minle konuþmak, diðer beþerî münasebetler, ziyaretler, selamlaþmalar vs. caizdir. Ama evine davet edip yemek yedirecek kadar ileri seviyeye götürülecek bir arkadaþta ittikâ aranmalýdýr. Bir baþka deyiþle müttakî olmayan fâsýk, gevþek bir mü´minle arkadaþlýk, yemeðe çaðýrýlacak kadar ilerletilmemelidir."
Gerçekten de arkadaþ vardýr selamlaþýlýr; arkadaþ vardýr sokakta beraber gezilir; arkadaþ vardýr, çayhâneye oturulup çay içilir; arkadaþ vardýr, evde bile beraber oturulabilir; arkadaþ vardýr, zaman zaman evlerde müþterek yemek yenilir.
Bu arkadaþlýk dereceleri daha da çoðaltýlabilir. Dikkat edersek bu sayýlan arkadaþlýklarýn samimiyet derecelerinin farklý olduðunu görürüz. Arkadaþýmýz çoktur ama pek azýyla evde yemek yeriz. Öyleyse evde birlikte yemek arkadaþlýðýn ileri samimiyetteki derecesini gösterir. Ýþte hadis, bu derece ileri samimiyet kuracaðýnýz kimseleri muttakîlerden seçin demiþ olmaktadýr.[299]
ـ3447 ـ3ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّه #: المَرْءُ عَلى دىنِ خَلِيلِهِ فَلْيَنْظُرْ أحَدُكُمْ مَنْ يَخَالِلُ[. أخرجه أبو داود والترمذي .
3. (3447)- Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kiþi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracaðýna dikkat etsin."[300]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, arkadaþlýðýn ehemmiyetine dikkat çekmektedir. O kadar ki arkadaþlar birbirine ciddî tesirlerde bulunabilmekte, "din"le ifâde edilen îtikad, âdet, sîret, ahlâk gibi hususlarda benzemeler husûle gelmektedir.
Bu sebeple hadisin devamýnda, sýký dostluk kuracaðýmýz kimsenin ahvâlini iyice bir tedkik ve teemmülden geçirip ondan sonra dostluða girmemiz tavsiye buyrulmaktadýr. Bir baþka hadiste: "Müþriklerle beraber yaþamayýn, onlarla cimada bulunmayýn. Kim onlarla beraber yaþar veya cimada bulunursa onlardan olur" buyrulmuþtur.[301]
ـ3448 ـ4ـ وعن أبي الدرداء رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُولُ اللّهِ #: أَ أُخْبِرُكُمْ بِأفْضَلَ مِنْ دَرَجَةِ الصِّيَامِ وَالصََّةِ وَالصَّدَقَةِ؟ قالُوا: بَلى. قالَ: إصَْحُ ذَاتِ الْبَيْنِ فَإنَّ فَسَادَ ذَاتِ الْبَيْنِ هِيَ الحَالِقَةُ[. أخرجه أبو داود والترمذي وصححه .
وزاد: »َ أقُولُ تَحْلِقُ الشَّعْرَ، وَلكِنْ تَحْلِقُ الدِّينَ« .
4. (3448)- Ebû´d-Derda (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Size oruç, namaz ve sadakanýn derecesinden daha üstün olan þeyi haber vermeyeyim mi?"
"Evet (Ey Allah´ýn resulü, söyleyin!)" dediler.
"Ýnsanlarýn arasýný düzeltmektir. Çünkü insanlarýn arasýndaki bozukluk (dini) kazýr."[302]
Tirmizî´de þu ziyade gelmiþtir: "Ben saçý kazýr demiyorum, velâkin dini kazýr (diyorum)."[303]
AÇIKLAMA:
1- Hadiste geçen zâtu´lbeynle kalplerde bulunan ülfet, muhabbet gibi, insanlarý kaynaþtýran hasletler anlaþýlmýþtýr. Bu durumda ýslah-ý zâtý´lbeyn bu kaynaþma vasýtalarýný iyileþtirme, güçlendirme ma´nâsýna gelir. Ancak, ayný tabirle kalplerdeki düþmanlýk, küsme, kýrýlma gibi hallerin de kastedilmiþ olabileceði kabul edilmiþtir. Bu durumda ýslah-ý zâtý´lbeyn kýrgýnlýklarýn giderilmesi, küslerin barýþtýrýlmasý gibi ma´nâlara gelir. Her iki te´vil de sonuçta birleþir, çünkü muhabbet ve kaynaþmayý netice vermektedir.
2- Hadis, insanlar arasýndaki kýrgýnlýðýn küçümsenmemesine dikkat çeker, bunun dini götüren ve kazýyýp atan bir hal olduðunu belirtir. Çünkü kalbte kýrgýnlýk, kin, husûmet yerleþti mi, kiþi artýk aklýyla, sað duyusuyla hareket edemez, onun birçok davranýþlarýnda dinin yönlendirici, frenleyici rolü müessir olamaz. Bu menfi durumdan, Allah korusun her çeþit kötülükler neþet eder, bu çeþit ferdlerin hayatýnda ne din, ne diyanet, ne de hamiyet-i diniyye kalýr. Bu hale düþen insanlar, kendine düþman bildiði kimselere galebe çalmak için kâfirin bile yardýmýný taleb edebilir, bu yardýmý garantilemek için dininden, dinî mukaddesâtýndan tavizler verebilir, müþriklerle, din düþmanlarýyla iþbirliði yapabilir. Þuurlu müslümanlar hadisin bu irþadýna uyarak, bir taraftan keskin bir ustura gibi dinin kazýnmasýnda müessir olacak bu durumlarý düzeltmeyi mühim bir vazife bilirken, diðer taraftan da insanlarý bu çeþit durumlara itmemenin çok mühim olduðunu anlarlar. Bu hislerin doðmasýna basiretsizce zemin hazýrlayanlar, kin sahibi insanlarýn dinde merhametsizce iþleyecekleri tahribatýn sorumluluðuna iþtirak edebilecektir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu ciddi tehlikeye çarpýcý kelimeler kullanarak dikkat çekmektedir. Tirmizî´nin bir rivayetinde, "Resûlullah´ýn: "Bu kazýyýcýdýr" derken, "bu saçý kazýyor" demek istemiyorum, lâkin dini kazýyor demek istiyorum" demiþ olduðu belirtilir.
Þu halde, bu meþ´um neticeleri önleyici ýslah ve barýþtýrma çalýþmalarý, namaz, oruç, sadaka gibi ferdî ibadetlerden çok daha üstün olacaktýr. Sadedinde olduðumuz hadis bu vak´aya parmak basmýþtýr. Bu, fevkalâde þümullü hayýrlara menþe´ olan ýslah iþinin ehemmiyetini tebârüz ettiren diðer bir husus, bu yolda yalan söylemeye bile fetva verilmiþ olmasýdýr. Evet, Ýslâm nazarýnda en merdûd ve en meþ´um bir þey ilan edilen kizb, insanlar arasýný bulup barýþtýrmada tecviz edilmiþ, mubah addedilmiþtir.[304]
ـ3449 ـ5ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]خَطَبَنَا عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ بِالجَابِيَةِ فقَالَ: يَا أيُّهَا النَّاسُ إنِّي قُمْتُ فِيكُمْ كَقِيَامِ رسول اللّهِ # فِينَا. قَالَ: أُوصِيكُمْ بِأصْحَابِي ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ يَفْشُو الْكَذِبُ حَتّى يَحْلِفَ الرَّجُلُ وََ يُسْتَحْلَفُ، وَيَشْهَدُ الشَّاهِدُ وََ يُسْتَشْهَدُ. أَ َ يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بامْرَأةٍ إَّ كَانَ ثَالِثُهُمَا الشَّيْطَانَ، عَلَيْكُمْ بِالْجَمَاعَةِ، وَإيَّاكُمْ وَالْفُرْقَةَ: فَإنَّ الشَّيْطَانَ مَعَ الْوَاحِدِ وَهُوَ مِنَ اثْنَيْنِ أبْعَدُ، مَنْ أرَادَ بُحْبُوحُةَ الجَنَّةِ فَلْيَلْزَمِ الجَمَاعَةَ. مَنْ سَرَّتْهُ حَسَنَتْهُ وَسَاءَتْهُ سَيِّئَتُهُ فَذلِكُمْ المُؤْمِنُ[. أخرجه الترمذي وصححه .
5. (3449)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Hz. Ömer (radýyallâhu anh), el-Câbiye´de bize hitaben:
"Ey insanlar, dedi. Ben, (þu hutbeyi okumak üzere) aranýzda kalkýyorum, týpký, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn da bizim aramýzda kalktýðý gibi. (O kalkýp) þöyle demiþti: "Size Ashâbýmý, sonra da onlarýn peþinden gelecekleri [sonra da bunlarýn peþinden gelecekleri] tavsiye ediyorum. Daha sonra (gelenler arasýnda) yalan, öylesine yayýlacak ki, kiþi, kendisinden yemin taleb edilmediði halde yemin edecek, þâhidliði istenmediði halde þehâdette bulunacak. Haberiniz olsun, bir erkek bir kadýnla baþ baþa kaldý mý onlarýn üçüncüsü mutlaka þeytandýr. Size cemaati tavsiye ederim. Ayrýlýktan sakýnýn. Zira þeytan, tek kalanla birlikte olur. Ýki kiþiden uzak durur. Kim cennetin ortasýný dilerse, cemaatten ayrýlmasýn. Kimi yaptýðý hayýr sevindirir ve kötülüðü de üzerse, iþte o, mü´mindir."[305]
ـ3450 ـ6ـ وعن أبي موسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ # إذَا مَرَّ أحَدُكُمْ في مَجْلِس أوْ سُوقٍ وَفي يَدِهِ نَبْلٌ فَلْيَأخُذْ بِنِصَالِهَا َ يَخْدِشُ بِهَا مُسْلِماً. قالَ أبو موسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه: واللّهِ مَا مُتْنَا حَتَّى سَدُدْنَاهَا بَعْضُنَا في وُجُوهِ بَعْضٍ[. أخرجه الشيخان وأبو داود. »التسديد« التصويب.
6. (3450)- Ebû Musa (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): buyurdular ki: "Sizden biri bir meclis veya bir çarþýdan geçerken elinde ok bulunduðu takdirde, okun demir kýsmýný tutsun, onunla bir müslümaný yaralamasýn." Ebû Musa (radýyallâhu anh) derdi ki: "Biz, vallahi, onlarý ölmezden önce birbirimize yönelttik."[306]
AÇIKLAMA:
Hadis, müslümanlar hususunda, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ne kadar müþfik ve merhametkâr olduðunu göstermektedir. Müslümanlar birbirlerini incitmekten, rahatsýz etmekten, maddîmanevi yaralara sebep olmaktan son derece kaçýnmalýdýrlar.
Ebû Musa (radýyallâhu anh), Aleyhissalâtü vesselâm´dan sonra çýkan fitneye iþaret ediyor: "Biz çarþý pazarda dolaþýrken demir kýsmýnýn gafletle deðmesinden hâsýl olacak rahatsýzlýða bile meydan vermememiz için uyarýldýðýmýz oklarý, Resûlullah´ýn vefatýndan sonra, birbirimizi öldürmek için kullandýk, zehî gaflet!" demek istiyor, hayýflanýyor.[307]
ـ3451 ـ7ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نهَى رسولُ اللّه ِ# أنْ يُتََعاطَى السَّيْفُ مَسْلُوً[. أخرجه أبو داود والترمذي.»التعاطي« ا‘خذ والعطاء، والمراد عدم شهره بين الناس .
7. (3451)- Hz. Câbir (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çýplak olarak kýlýnç teati edilmesini yasakladý."[308]
radyobeyan