Kütübü Sitte
Pages: 1
Sohbet 16 By: armi Date: 01 Mayýs 2010, 13:45:06
AÇIKLAMA:



1- Bu rivayet, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ´ýn, Ashab hasta olduðu zaman ziyaretlerine gittiðini göstermektedir. Bu mesele ile ilgili baþka örnekler de rivayet edilmiþtir. Bir rivayet, Hz. Câbir (radýyallâhu anh)´a baygýnlýk geçirdiði sýrada uðradýðýný ve ayrýlýncaya kadar yanýndan ayrýlmadýðýný haber verir.

2- Bu hadisten çýkarýlan bir diðer hüküm, hafif rahatsýzlýklar için dahi ziyaretin meþruiyetidir.Zira göz aðrýsý korkutucu, aðýr bir hastalýk deðildir. Baþ ve diþ aðrýlarýný da bu sýnýftan mütâlaa edebiliriz. Bazý hanefî âlimler göz aðrýsý gibi hafif rahatsýzlýklar için geçmiþ olsun ziyaretini uygun görmemiþ ve hatta mekruh olduðunu söylemiþtir. Ancak görüldüðü üzere bu hadis, nassa dayanmayan o çeþit iddialarý tekzib etmektedir. Hadis, Buhârî tarafýndan el-Edebü´l-Müfred´e alýnmýþtýr, âlimler sýhhati hususunda kesin kanaat sahibidir.[223]



ـ3405 ـ6ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]لَمَّا أُصِىبَ سَعْدُ بنُ مُعَاذٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه يَوْمَ الخَنْدَقِ فِي أكْحَلِهِ. ضَربَ لَهُ رَسُولُ اللّهِ # خَيْمَةً فِي المَسْجِدِ لِيَعُودَهُ مِنْ قَرِيبٍ[. أخرجه أبو داود والنسائي .



6. (3405)- Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Sa´d Ýbnu Mu´az, Hendek savaþý sýrasýnda kol damarýndan yaralanýnca, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun için mescide bir çadýr kurdurdu. Maksadý, onu daha yakýndan ziyaret etmek (ve ilgilenmek)ti."[224]



AÇIKLAMA:



Hadiste mescidin tedavi yeri gibi kullanýlma örneði mevcuttur. Yaralanan Sa´d Ýbnu Mu´az için Hz. Peygamber mescidin içerisinde çadýr kurdurup, daha yakýndan tedavisiyle ilgilenmek istiyor. Bilindiði üzere Sa´d Ýbnu Mu´az (radýyallâhu anh), Ensar´ýn iki liderinden biridir. Diðer itibarlý lider Sa´d Ýbnu Ubâde´dir. Aleyhissalâtu vesselâm bu davranýþýyla, insanlarýn itibar edip mevki ve makam verdiði kimselere de hususi muamele etme, böylece onu sevenlerin gönlünü kazanma örneði de vermiþ olmaktadýr.

Âlimler hadisten þu hükümleri de çýkarýrlar:

* Özre binâen mescidde ikâmet caizdir.

* Sultan veya âlim, ziyaretine ehemmiyet verdiði hasta þahýslarýn ziyaretinde zorlukla karþýlaþtýðý hallerde, hastanýn, ziyareti kolay ve daha yakýn bir yere taþýnmasý caizdir.[225]



ـ3406 ـ7ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: مَنْ عَادَ مَرِيضاً لَمْ يَحْضُرْ أجْلُهُ فَقَالَ عِنْدَهُ سَبْعَ مَرَّاتٍ: أسْألُ اللّهَ الْعَظِيمَ رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمَ أنْ يَشْفِيكَ إَّ عَافَاهُ اللّهُ تَعالى مِن ذلِكَ المَرَضِ[. أخرجه أبو داود والترمذي.



7. (3406)- Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim eceli gelmeyen bir hastayý ziyaret eder ve yanýnda þu duayý yedi kere okursa, Allah ona bu hastalýðýndan mutlaka þifa verir: Es´elullahe´l-azîme Rabbe´l-Arþi´l-azîmi en yeþfiyeke. (Büyük Arþ´ýn Rabbi olan Allah´tan senin için þifa taleb ediyorum.)[226]



ـ3407 ـ8ـ وعن أبي سعيد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: إذَا دَخَلْتُمْ عَلى مَرِيضٍ فَنِفّسُوا لَهُ في أجَلِهِ فَإنَّ ذلِكَ يُطَيِّبُ نَفْسَهُ[. أخرجه الترمذي .



8. (3407)- Ebû Saîd (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir hastanýn yanýna girince, ona saðlýk ve uzun ömür temennisiyle onu rahatlatýn. Zira böyle yapmak onun gönlünü hoþ eder."[227]



AÇIKLAMA:



Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu hadislerinde, hastayý ziyaret ederken uyulmasý gereken mühim bir edebe dikkat çekmektedir: Onunla yapýlacak konuþmanýn ve ona yapýlacak duanýn mahiyetine gelince; bunlar, hastayý ferahlatacak, hayata sevgi ve baðlýlýðýný artýracak, yaþama ümidini verecek tarzda olmalýdýr. Hadiste geçen tenfîs, ferahlatma, nefes aldýrma ma´nâsýna gelir. Þârihler bunun "Allah ömrünü uzun etsin", "þifa versin", "afiyet versin" gibi sözlerle gerçekleþeceðini belirtir. Tîbî bu hadisi: "Yani uzun ömre heveslendirin" diye yorumlar. Bazýlarý: "Eceli hususundaki endiþesini gidererek ferahlandýrýn bu da uzun ömür dilemek, hastalýðýn gitmesine dua etmekle ve "mühim bir þey yok, korkacak bir þey yok, Allah sana þifa verecektir, hastalýðýn aðýr deðil" gibi sözler söylemekle gerçekleþeceðine" dikkat çekmiþtir. Gerçi bu çeþit sözler mukadder olan eceli deðiþtirmez ise de hastayý rahatlatýr, gönlünü hoþ eder. Hadis, hasta ve sakatlara güler yüz, tatlý söz ve mültefit davranýþla muamele etmede bir beis olmadýðýný teblið etmekten baþka, böyle davranmaya teþvik etmekte ve gönül alýcýlýðý ziyaret âdâbý kýlmaktadýr.[228]



ـ3408 ـ9ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ غَُماً مِنَ الْيَهُودِ كَانَ يَخْدُمُ النّبيَّ # فَمَرِضَ فَعَادَهُ النّبيُّ # فَقَعَدَ عِنْدَ رَأسِهِ فَقالَ لَهُ: أسْلِمْ. فَنَظَرَ إلى أبيه وهو عنده، فقَالَ أطِع أبا القاسِم فأسلم، فخرج النبيُّ # وَهُوَ يَقُولُ: الحَمْدُ للّهِ الَّذِي أنْقَذَهُ بِى مِنَ النَّارِ[. أخرجه البخاري وأبو داود.



9. (3408)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Yahudilerden bir çocuk Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ´a hizmet ediyordu. Bir gün hastalandý. Resûlullah onun ziyaretine geldi. Baþ ucunda oturdu ve: "Müslüman ol!" buyurdu. Çocuk yanýnda durmakta olan babasýna baktý. Babasý da: "Ebû´l-Kasým´a itaat et!" diye emretti. Çocuk derhal müslüman oldu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) oradan ayrýldýðý vakit þöyle diyordu:

"Onu benim vesilemle ateþten kurtaran Allah´a hamdolsun."[229]



AÇIKLAMA:



Hadisten âlimler bazý fevâid çýkarmýþlardýr:

* Müþriðin istihdamý, hastalanýnca da ziyareti caizdir.

* Ýyi niyet taþýmak esastýr.

* Küçüðün istihdamý câizdir.

* Çocuða islâm´ý arzetmek caizdir.

* Çocuðun Ýslâm´ý câizdir. Çünkü hadiste, "Benim vesilemle onu ateþten kurtaran Allah´a hamdolsun!" denmiþtir.

* Çocuk küfrü anlar olsa ve küfür üzerine ölse, ahirette bunun cezasýný çekecektir.[230]



ـ3409 ـ10ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]مِنْ السُّنّةِ تَخْفِيفُ الجُلُوسِ، وَقِلَّةُ الصَّخَبِ في عِيَادَةِ المَريضِ[. أخرجه رزين .



10. (3409)- Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Hastayý ziyaret ederken az oturmak ve az gürültü yapmak sünnettendir."[231]



AÇIKLAMA:



Burada, hasta ziyareti âdâbý olarak zikredilen hastanýn yanýnda az oturmak ve az gürültü yapmak prensibi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn hastalýðý sýrasýnda, vasiyet yazmak üzere kâðýt ve kalem isteyince hazýr bulunanlarýn bu durumda bir þey yazýlmasý caiz mi, deðil mi? diye münakaþa etmeleri üzerine Hz. Peygamber´in "Beni terkedin" sözünden çýkarýlmýþtýr.[232]



ONÜÇÜNCÜ FASIL

BÝNME VE TERKÝYE ALMA


ـ3410 ـ1ـ عن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]لَمَّا قَدِمَ النَّبيُ # مَكَّةَ اسْتَقبَلَهُ أغَيْلِمَةُ بَنِى عَبْدِ المُطَّلِبِ فَحَمَلَ وَاحِداً بَيْنَ يَدَيْهِ وَآخَرَ خَلْفَهُ[. أخرجه البخاري والنسائي .



1. (3410)- Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mekke´ye geldiði zaman kendini, Abdulmuttaliboðullarýnýn çocuklarý karþýladýlar. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) birini önüne, diðerini de arkasýna bindirdi."[233]



ـ3411 ـ2ـ وعن عبداللّه بن جعفر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما أنه قال له ابن الزبير: ]أتَذْكُرُ إذْ تَلَقَّيْنَا رسولَ اللّهِ # أنَا وَأنْتَ وَابْنُ عَبَّاسٍ؟ قالَ: نَعَمْ. فَحَمَلَنَا وَتَرَكَكَ[. أخرجه الشيخان، وهذا لفظهما، وأبو داود .



2. (3411)- Abdullah Ýbnu Câfer (radýyallâhu anhümâ), Ýbnu´z-Zübeyr´in, kendisine þunlarý söylediðini anlatmýþtýr: "Hatýrlar mýsýn, hani biz Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ´ý karþýlamýþtýk: Ben, sen ve Ýbnu Abbâs!"

Abdullah: "Evet hatýrlýyorum" , demiþ ve ilâve etmiþtir: "Bizi bineðine almýþ, seni terketmiþti."[234]



ـ3412 ـ3ـ وعن معاذ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كُنْتُ رَدْفَ رسولِ اللّهِ # عَلى حِمَار يُقَالُ لَهُ عُفَيْرٌ[. أخرجه أبو داود .



3. (3412)- Hz. Muâz (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ´ýn Ufeyr denen merkebinin terkisinde idim."[235]



ـ3413 ـ4ـ وعن أبي المُلَيح عن رجل قال: ]كُنْتُ رَدِيفَ رَسولِ اللّهِ # فَعَثَرَتْ بِِهِ الدَّابَّةُ. فَقُلْتُ: تَعِسَ الشَّيْطَانُ. فقَالَ: َ تَقُلْ ذلِكَ، فإنَّكَ إذَا قُلْتَهُ تَعَاظَمَ

حَتّى يَكُونَ مِثْلَ الْبَيْتِ، وَيَقُولُ: صَرَعْتُهُ بِقُوَّتِي، وَلَكِنْ قُلْ: بِسْمِ اللّهِ، فإنَّكَ إذَا قُلْتَ ذلِكَ تَصَاغَرَ حَتّى يَكُونَ مِثْلَ الذُّبَابِ[. أخرجه أبو داود .



4. (3413)- Ebû´l-Müleyh, bir adamdan naklen demiþtir ki: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ´ýn terkisinde idim. Hayvanýn ayaðý kaydý, Ben, "Kör þeytan!" demiþ bulundum. Bana:

"Böyle söyleme, zira böyle söylersen o büyür, hatta ev kadar olur ve "kendi gücümle onu yere attým!" der. Fakat sen: "Bismillah!" de, zirâ böyle söylersen o küçülür ve sinek kadar olur."[236]



ـ3414 ـ5ـ وعن عبداللّه بن بريدة عن أبيه رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]جَاءَ رَجُلٌ مَعَهُ حِمَارٌ فقَالَ يَا رسولَ اللّهِ ارْكَبْ، وَتَأخَّرَ الرَّجُلُ. فقَالَ لَهُ رسولُ اللّه #: ‘ِنْتَ أحَقُّ بِصَدْرِ دَابَّتِكَ مِنِّي إَّ أنْ تَجْعَلَهُ لِي: قال: فَإنِّي قَدْ جَعَلْتُهُ لَكَ. فَرَكِبَ[. أخرجه أبو داود والترمذي .



5. (3414)- Abdullah Ýbnu Büreyde, babasýndan (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Beraberinde bir merkeb olan bir zat Hz. Peygamber´e gelerek:

"Ey Allah´ýn Resûlü! Bin!"dedi ve adam (kayarak, hayvanýn) terkisine geçti. Aleyhissâlatu vesselâm:

"Hayýr, hayvanýn önüne binmeye sen benden daha çok hak sâhibisin, hakkýný bana baðýþlarsan o baþka!" buyurdu. Adam da: "Önü sana baðýþladým!" dedi. Bunun üzerine hayvana bindi."[237]



AÇIKLAMA:



Bu kýsýmda kaydedilen beþ hadis, Resûlullah´ýn terkisine aldýðý kimseler hakkýnda bilgi vermektedir. Bu meseleye müstakil bir baþlýk tahsis edilecek kadar ehemmiyet verilmiþtir. Çünkü, Resûlullah´la birlikte ayný anda ayný hayvana beraber binmek, yani hayvan üzerinde Aleyhissalâtu vesselâm´ýn terkisinde veya önünde yer almak bir þeref vesilesidir. Bu þerefe kimlerin erdiðini âlimler araþtýrmýþtýr. Hattâ Ýbnu Mende´nin Ma´rifetu Esâmî Irdâfu´n-Nebî adýnda bir te´lifi vardýr. Burada otuzdört kadar sahâbînin bu þerefe erdiði görülmektedir. Þu halde, hem bir hayvana birden fazla kimsenin binmesinin þer´î cevazýný göstermek, hem de zikrettiðimiz þerefe erenlerin baþlýcalarýný belirtmek üzere Teysîr´de bu bâba yer verilmiþ olmaktadýr.[238]



ONDÖRDÜNCÜ FASIL

KOMÞUYU HÝMAYE


ـ3415 ـ1ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]قالَ رَسولُ اللّهِ #: مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِى بِالْجَارِ حَتّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثْهُ[. أخرجه الخمسة إ النسائي .



1. (3415)- Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hz. Cebrâil aleyhisselâm bana komþu hakkýnda o kadar aralýksýz tavsiyede bulundu ki, komþuyu vâris kýlacaðýný zannettim."[239]



AÇIKLAMA:



1- Hadis, komþunun komþusuna karþý bir kýsým ahlâkî vecibeler içerisinde olduðunu tebârüz ettirmektedir. Cebrâil aleyhisselâm öylesine bu meselede Resûlullah´a ýsrarlý ve devamlý uyarýlarda bulunmuþtur ki, Aleyhissalâtu vesselâm, bunun sonunda Cebrâil´in Cenâb-ý Hakk´tan komþuyu komþuya vâris kýlan bir vahiy getireceði zannýna kapýlmýþtýr.

2- Âlimler hadiste geçen bu vâris kýlmadan maksadýn ne olduðunda ihtilâf etmiþtir:

* Bazýsý, "akrabalarla birlikte malda hisse sahibi kýlmaktýr" demiþtir.

* Bazýsý, "iyilik ve sýla yönüyle, vârislerin derecesine koymaktýr" demiþtir.

Birincinin daha kavî olduðu anlaþýlmaktadýr. Çünkü, ikinci þýk zâten devam etmektedir. Zâten rivâyet, Resûlullah´ýn içinden geçen verâset hadisesinin vâki olmadýðýna iþaret etmektedir. Bunu yine Buhârî´de kaydedilen Hz. Câbir´in bir rivayeti te´yid eder: "...o kadar ki, komþuya bir miras kýlacak zannettim."

Ýbnu Ebî Cemre der ki: "Miras iki kýsýmdýr: Hissî (maddî) ve mânevî, Hissî olan, hadiste kastedilen mirastýr. Mânevî olan ise ilim mirasýdýr. Burada ilim mirasý da mülâhaza edilebilir, çünkü yine, Resûlullah´tan gelen bir hadise göre komþunun komþu üzerindeki haklarýndan biri muhtaç olduðu bilgiyi öðretmesidir."[240]

3- Hadiste geçen komþu kelimesi mutlak gelmiþtir.Müslümankâfir, hür- köle, dindarfâsýk, dostdüþman, yerliyabancý, faydalýzararlý, akrabagayr-ý akraba, evce yakýn-uzak, hepsine þâmildir. Ancak aralarýnda mertebe farký vardýr, bazýsý bazýsýndan üstündür. En üstünü önceki sýfatlarýn hepsini cem eden, sonra en çoðunu cem edendir. Böylece birini cem edene kadar devam eder. Aksini yâni en uzaðýný da ikinci sýfatlarý en ziyade cem eden teþkil eder. Böylece her birine, hâline göre hakkýnýn ödenmesi gerekir. Bazen iki veya daha fazla sýfatýn teâruz ettiði, bunlardan birinin üstün veya her ikisinin de müsâvi olduðu durumlar da olabilmektedir. Bu hususu Taberânî´nin Hz. Câbir´den kaydettiði þu merfu rivayet te´yid eder: "Komþu üç çeþittir: "Bir komþu vardýr, (onun, üzerinizde) tek hakký vardýr. Bu, müþrik komþudur. Bunun sadece komþuluk hakký vardýr. Komþu vardýr, (üzerinizde) iki hakký vardýr. Bu müslüman olan komþudur. Bunun hem komþuluk, hem de müslümanlýk hakký vardýr. Diðer bir komþunun (üzerinizde) üç hakký vardýr. Bu, akraba olan komþudur. Bunun hem komþuluk hem müslümanlýk, hem de akrabalýk hakký vardýr."

Ýbnu Ebî Cemre der ki: "Komþuyu himâye îmânýn kemâlindendir. Câhiliye halký bile buna riâyet ederdi. (Resulullah´ýn komþu ile alâkalý) tavsiyesine uymanýn yolu açýktýr: Kiþi, þahsî gücüne göre, çeþitli þekilde iyilikler yapmakla bu vasiyeti yerine getirmiþ olur: Hediye sunma, karþýlaþýnca selam verme, güler yüz gösterme, halini hatýrýný sorma, muhtaç olduðu hallerde yardým vs.gibi. Keza komþuyu rahatsýz edici maddî ve manevî her çeþit davranýþlardan, sebeplerden kaçýnmak da buna girer. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) , komþusu þerlerinden emin olmayan kimseden imaný nefyetmiþtir. Bu hadis, komþu hakkýnýn büyüklüðünü, ona zarar vermenin kebâirden olduðunu haber vermede mübalaðalý bir beyân üslubudur."

Ýbnu Ebî Cemre, açýklamasýna devamla þunlarý söyler: "Bu hususta durum, komþunun sâlih veya gayr-ý sâlih oluþuna göre deðiþir. Hepsine þâmil olaný, komþu için hayýrhah olmak, hayýrlýyý tavsiye etmek, hidayeti için dua etmek, -söz ve fiille zarar vermenin vâcib olduðu durum dýþýnda- ona zarar vermeyi terketmektir. Sâlih kimseye mahsus olanlar, söylenenlerin hepsidir. Sâlih olmayanlara mahsus olanlarda, onun irtikab ettiði kötülükleri yapmaktan kaçýnmak, duruma göre imkân nisbetinde iyilikle mukabele etmek, emr-i bi´lma´rûf ve nehy-i ani´lmünkerde bulunmak; kâfire va´z ve nasihatta bulunmak. Ýslâm´ý arzetmek, islâm´ýn güzelliklerini açýklayýp rýfkla ona tergip ve teþvik etmek; keza fâsýða da hâline uygun þekilde rýfkla va´z ve nasihat etmek, kusurlarýný baþkalarýna karþý örtmek, rýfkla onlardan nehyetmek; bunlarý yerine getirirse ne âlâ, yerine getirmezse, onu te´dib gayesiyle, sebebini de beyan ederek küsmek."

Komþunun üzerimizdeki haklarýyla ilgili uzunca bir rivayeti 3418 numaralý hadisin açýklamasýnda kaydedeceðiz.[241]



ـ3416 ـ2ـ وعن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده قال: ]ذُبِحَتْ شَاةٌ بْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما فقَالَ ‘هْلِهِ: هَلْ أهْدَيْتُمْ مِنْهَا لِجَارِنَا الْيَهُودِيِّ؟ قَالُوا: َ. قالَ: ابْعَثُوا لَهُ مِنْهَا، فإنِّي سَمِعْتُ رَسولَ اللّهِ # يَقُولُ: مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِِى بِالْجَارِ، وَذَكَرَ الْحَدِيثَ[. أخرجه أبو داود والترمذي .



2. (3416)- Amr Ýbni Þu´ayb an ebîhi an ceddihî (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) için bir koç kesildi. Ýbnu Ömer, ailesine: "Ondan yahudi komþumuza hediye ettiniz mi?"diye sordu. "Hayýr!" cevabýný alýnca:

"Bundan ona da gönderin. Zira ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ´ýn: "Cebrail bana komþu hakkýnda o kadar aralýksýz tavsiyede bulundu ki, komþuyu vâris kýlacaðýný zannettim" dediðini iþittim" buyurdu."[242]


radyobeyan