Kütübü Sitte
Pages: 1
Sohbet 4 By: armi Date: 01 Mayýs 2010, 13:25:11
3309)- Mutarrýf Ýbnu Abdillah´ýn anlattýðýna göre, bu zatýn iki hanýmý vardý. Bunlardan birinin yanýndan çýkmýþtý. Geri dönünce, hanýmý: "Falan hanýmýn yanýndan geliyor olmalýsýn!" dedi. Mutarrýf "Hayýr, dedi Ýmrân Ýbnu Husayn´ýn yanýndan geliyorum. O bana Resulullah´ýn þu sözünü nakletti:

"Cennet sakinlerinin en azý kadýnlardýr."[32]



ـ3310 ـ6 -وَعَنْ أَبِي سَعِيدِ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ مِنْ

أَعْظَمِ ا‘َمَانَةِ عِنْدَ اللّهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ الرَّجُلُ يُفْضِي إِلَى امْرَأتُهُ، وَالمرْأةُ تُفْضِي إِلَى زَوْجِهَا ثُمَّ يَنْشُرُ أَحَدُهُمَا سِرَّ صَاحِبِهِ[. أخرجه مسلم و أَبُو دَاوُد .



6. (3310)- Ebu Sa´îd (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Þüphesiz ki Kýyamet günü, Allah´ýn en çok ehemmiyet vereceði emanet, kadýn-koca arasýndaki emanettir. Kadýnla koca birbiriyle içli dýþlý olduktan sonra, kadýnýn esrarýný erkeðin neþretmesi, o gün en büyük ihanettir."[33]



AÇIKLAMA:



Hadiste içli-dýþlý olmak diye çevirdiðimiz اَفْضَى إِلَى.tabiri, daha ziyade münasebet-i cinsiyeden kinayedir. Erkeðin, hanýmýyla olan hususi hayatýný baþkalarýna anlatmasý, görüldüðü üzere dinen yasaklanmýþtýr. Esasen mürüvvet ve insanlýk bakýmýndan da hoþ deðildir.[34]



ـ3311 ـ7 -وَعَنْ عَائِشَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْها قَالَت: ]قَالَ لِي رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنِّي ‘َعْلَمُ إِذَا كُنْتِ عَنِّى رَاضِيَةً وَإِذَا كُنْتِ عَلَيَّ غَضَبِى. فَقُلْتُ: وَمِنْ أَيْنَ تَعْرِفُ ذَلِكَ؟ قَالَ: إِذَا كُنْتُ عَنِّي رَاضِيَةَ فَإِنَّكَ تَقُولِينَ: َ، وَرَبِّ مُحَمَّدٍ. وَإِذَا كُنْتُ عَلَيَّ غَضْبًى. قُلْتِ: َ، وَرَبِّ إِبْرَاهِيمَ. قُلْتُ: أَجَلْ يَا رَسُولَ للّهِ، وَاللّهِ مَا أَهْجُرُ إَِّ اسْمَكَ[. أخرجه الشيخان .



7. (3311)- Hz. Aiþe radýyallahu anhâ anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana:

"Ben senin bana kýzdýðýn ve benden razý olduðun zamanlarý biliyorum" buyurdular. Ben: "Bunu nereden anlýyorsunuz?´ diye sordum.

"Benden râzý oldun mu bana: "Hayýr Muhammed´in Rabbine yemin olsun!" diyorsun. Bana öfkeli olunca: "Hayýr! Ýbrahim´in Rabbine yemin olsun!" diyorsun" dedi. Ben:

"Doðru, ey Allah´ýn Resulü, ben sadece senin adýný terkederim?" dedim."[35]



AÇIKLAMA:



Hadis, karý-koca arasýnda cereyan eden bazý dargýnlýklarýn Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile zevce-i pâkleri arasýnda da cereyan ettiðini göstermektedir.

Ancak, Ümmühatü´l-Mü´minîn´den Resulullah´a hâsýl olan kýrgýnlýk, isimde kalmaktadýr. Kalblerinde yer etmiþ olan hakiki sevgiye kadar uzanýp onu haleldar etmemektedir.

Tîbî, Hz. Aiþe´nin "Sadece adýný terkederim" sözünde pek latif bir hasr bulur. "Çünkü der, Hz. Aiþe âkil kiþinin ihtiyarýný selbeden öfke hâlinde bile, kalbindeki sevgide bir deðiþiklik olmadýðýný beyan etmektedir."

Ýbnu´l-Münir de þu yorumu yapar: "Hz. Aiþe´nin bu sözden muradý, sadece lafzý tesmiyeyi býraktýðýný, kalbinin ise Resûlullah (aleyhissalatu vesselâm)´ýn zât-ý kerimelerine sevgi ve muhabbetle baðlýlýðý býrakmadýðýný beyandýr."

Alimlerin açýklamasýna göre Hz. Aiþe´nin, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a zaman zaman kýzmasý, kýskançlýk sebebiyledir. Resulullah, baþka zevceleri de olan bir insandýr. Kadýnlar fýtrî olan kýskançlýk damarýyla zaman zaman aralarýnda bir kýsým hadiseler çýkarmýþlardýr. Resulullah´ýn müdâhele ettiði haller bile var. belli bir hudud çerçevesinde kaldýðý müddetçe, kýskançlýðý sebebiyle kadýn kýnanmaz. Ama Ýþi iftiraya, haksýzlýða, yalana, tecâvüze baþvuracak kadar ileri götürürse ayýplanýr. Kýskanç olmamak irâdî deðil ama ifrata götürmek iradîdir, müktesebdir, bu noktada sorumluluk baþlar. Nitekim Ýmam Mâlik ve ona tabii olan ulemâ: "Kadýn, kýskançlýðýn sevkiyle kocasýna kazifte bulunsa, ondan hadd düþer" diye hükmetmiþlerdir. Ýmam Mâlik bu istidlali, Resulullah´ýn "Kýskanç kadýn vadinin tepesiyle dibini birbirinden ayýramaz" hadisine dayanarak yapmýþ ve "Böyle olmasaydý, Hz. Aiþe cidden günahkâr olurdu. Çünkü Resulullah´a kýzmak ve onu terketmek büyük günahtýr" der.

Yeri gelmiþken, kýskançlýðýn ve onun tezahürü olacak bazý davranýþlarýn Resulullah -dolayýsýyla Ýslam- nazarýnda nasýl mâzur addedilecek bir durum olduðunu belirtmek için bir hadîs daha kaydetmek isteriz:

"Allah erkeklere cihadý, kadýnlara da kýskançlýðý yazmýþtýr. Onlardan kim kýskançlýðýna dayanýr sabrederse þehid sevabý kazanýr."[36]



ÝSLAM´DA KADININ YERÝ



Ýslam´a atýlan iftiralardan biri, kadýnlarla ilgili olduðu için, yeri gelmiþken kadýn bahsini, daha önce yaptýðýmýz bir çalýþmadan iktibas ederek biraz açacaðýz.

Burada, kadýnlarýn mânevi yönden erkelerle eþitliðini temin etmek maksadýyla, tarih boyunca insanlarýn iliklerine iþleyen kadýnlarý istihkâr edici peþin hükümlerin yýkýlabilmesi için Hz. Peygamber´in kadýn meselesine husûsî aðýrlýk verip, ahlâkî bir kýsým esaslar koyduðunu göreceðiz.

Ýslam´dan önceki Arap cemiyetinde kadýnlara ve kýz çocuklarýna karþý umumî bir istihkâr hakimdi. Kur´ân´ýn ifadesiyle "Birine kýz doðduðuna dâir haber gelse öfkelenir, çehresi bozulurdu" (Nahl, 58). Bu istihkar, birçok durumlarda kýz çocuklarýný diri diri topraða gömmeye kadar götürmüþtür (Nahl, 59).

Hz. Ömer: "Câhiliye devrinde kadýna hiç bir deðer vermezdik, Ýslâm gelip, Allah´ýn onlardan bahsettiðini görünce (...) onlarýn üzerimizde bâzý haklarý olduðunu gördük" der. Nitekim hadîs: "Kadýnlar erkeklerin anne-baba bir kardeþleridir", "Allah Teâlâ size kadýnlar için hayýrhâh olmanýzý tavsiye eder, zira onlar anneleriniz, kýzlarýnýz ve teyzelerinizdirler", "Allah Teâlâ eþini senin için bir libâs, seni de onun için bir libâs kýlmýþtýr" gibi pek çok ibârelerle dâima kadýndan bahsetmiþ, riâyet edilmesi gereken hukûku, hürmet edilmesi gereken þahsiyeti olduðunu tekrar etmiþtir.

Câhiliye Araplarýn, kadýný, erkeðin mülkiyet ve tasarrufundaki diðer eþyalarýndan biri olarak telakkî ederek hiçbir hukukî þahsiyet tanýmamasýna âmil olarak, kadýnýn savaþ yapamayacaðýna dâir vicdanlarda hâkim olan umûmî kanaat zikredilir.

Ýslâm dînî kadýnlarý hukûken erkeklerle ayný seviyeye getirip erkeklerin sâhip olduklarý bütün haklara onlarý da sahip kýlmaktan baþka, Allah karþýsýnda da her hususta eþit mes´ûliyetler yüklemiþtir. Namaz, oruç zekât gibi bütün vecîbeler kadýna da terettüb etmekte, emre uyduðu veya uymadýðý takdirde ayný müeyyidelere mâruz kalmaktadýr. Bu söylediklerimizi: "Kadýnlara cuma, cenâze bir de cihâd hâriç, erkeklere farz olanlarýn hepsi farz kýlýnmýþtýr" hadîs-i þerîfi hülâsa eder.

Öte taraftan Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) kadýnlarýn istihkâr edilmesine sebep olan espriyi kökten kaldýrmak için kadýnlarýn askerî seferlere katýlmasýna mânî olmamýþtýr. Bütün gazvelere kadýnlarýn katýldýðýný te´yîd eden rivâyetler var. Buhârî, Kitâbu´l-Cihâd´da meâlen: "Kadýnlarýn cihâdý", "Kadýnlarýn deniz seferlerine katýlmasý", "Kiþinin hanýmýný seferde yanýna almasý", "Kadýnlarý gazvesi ve erkeklerle mukâtelesi", "Kadýnlarýn gazvede erkeklere su taþýmasý", "Gazvede kadýnlarýn yaralýlarý tedâvisi", "Kadýnlarýn yaralý ve ölüleri harp sâhasýndan (geri) çekmeleri" adlarý altýnda tam yedi ayrý bâbta ilgili hadisleri vererek bu husûsun sünneteki ehemmiyetini tebârüz ettirir.

Bu davranýþ, muhtemelen kadýnlarý harp edemiyecekleri hususundaki kötü kanaati kökten yýkmayý istihdaf ediyordu. Ancak Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) kadýnlar konusunda her tarafta insanlarýn iliklerine iþlemiþ olan menfi telakkîyi yýkabilmek için baþkaca tedbir ve telkînlere de yer vermiþtir.

1- Kýzý da erkeði de Allah irâdesiyle yaratmýþtýr: "Evlâdlarýnýz size Allâh´ýn bir baðýþý (hibesi)dir. dilediðine kýz, dilediðine erkek verir." þu halde bu ilâhî hibeye karþý sâdece sevinç ve þükür izhâr etmek lâzýmdýr. "Babalarýnýz ve oðullarýnýzdan hangisinin fayda yönüyle size daha yakýn olduðunu bilemezsiniz" (Nisâ 11 ) âyetinin de ifâde ettiði üzere kýz veya oðullardan hangisinin daha hayýrlý olacaðý meçhûldür. Þu hâlde biri için üzülmek, ilâhî ihsâný beðenmemek, kadere itirâz etmek mânâlarýný tazammun edeceðinden mü´minlik edebiyle baðdaþmaz. Hattâ Ýslâm müellifleri, doðumda kýz haberi gelince, câhiliye düþüncesine muhâlefet için daha fazla sevinç izhar edilmeli derler. Nitekim Hz. Aiþe´ye âilelerinden bir doðum haberi ulaþýnca kýz mý erkek mi diye hiç sormayýp, yaratýlýþý tam mý diye sorduðu, evet cevâbýný alýnca da: "Âlemlerin rabbine hamdolsun" diye dua ettiði belirtilir.

2- Müteaddid hadîslerde kýz çocuðu yetiþtirmenin Allah indindeki ecrinin büyüklüðü ifâde edilmiþtir: "Kimin üç kýz çocuðu olur da, onlara sabreder, kendi malýndan yedirir, içirir ve giydirirse, kýzlar Kýyâmet günü ateþle onun arasýnda perde olur." Bu ecri elde etmek için yetiþtirilecek kýz çocuðunun üç olmasý da þart deðildir, iki ve hattâ terbiyesi iyi yapýlmýþ olan bir kýz çocuðu için de ayný vaad beyân edilmiþtir. Tirmizî´nin bir tahricinde, haklarýnda Allah´tan korkup (iyi muâmele etmek) þartýyla bunlarýn kýzý veya kýz kardeþi bulunmalarýnýn da fark etmeyeceði belirtilir.

Hadîslerde umûmiyetle gelen, kýzlara iyilik (ihsân)da bulunmak tâbirinde geçen iyilik (ihsân)dan murâdýn onlara gösterilen sabýr, onlara yedirip içirip giydirme, terbiyelerini iyi yapýp evlendirme, þefkat etme, iþlerini tekeffül etme gibi pek çok umûra þâmil olduðunu, Ýbnu Hacer hadîsin çeþitli varyantlarýný þâhit göstererek ifade eder. Zeynü´d-Dîn el Irâkî, Resûlullah´ýn kýzlar için taleb ettiði iyiliðin (ihsân) tam olarak gerçekleþmesini, onlara baðýrýp çaðýrmama, surat asmama, memnûniyetsizlik ve istiskâl izhâr etmeme þartlarýna baðlar ve: "Zirâ bunlarýn hepsi iyiliði (ihsân) bulandýrýr, gölgeler" der.

3- Diðer bazý hadîslerde de "kýzlara karþý nefret duymayýn, zirâ onlar kýymetli can yoldaþlarýdýr"; "..Zira ben de kýzlarýn babasýyým ve anneleri de kýymetli can yoldaþlarýdýr" diyerek kýzlarý istihkâr etmeyi yasaklar. Ahmed Ýbnu Hanbel´in, kýz evlâdý dünyâya gelen kimseleri, "Peygamberler de kýz babalarýdýr" diye tebrîk ve tesellî ettiði belirtilir.

4- Bâzý hadîslerde de, kýzlardan hoþa gitmeyecek þeyler husûsunda mutlak sabýr istenmektedir. "Kim kýzlarla (veya kýzlar vesilesiyle mâruz kaldýðý hoþuna gitmeyen þeylerle) imtihân olundukta onlara sabrederse, (kýzlar) ateþe karþý kendisine perde olurlar." Ýbnu Hacer, burada, imtihân edilen þeyle bizzât kýzlar mý yoksa onlar vesilesiyle insana ulaþan nâhoþ þeyler mi diye ihtilâf edildiðini belirtir. Kýz çocuðunun kastedildiði görüþünü iltizâm eden Nevevî: "Halk kýzlardan nefret ettiði için, kýzlar ibtilâ yâni imtihân sebebi" olarak tavsîf edilmiþlerdir" der. Kezâ ayný mânâyý te´yîd etmek üzere "Kimin kýzý doðar da onu gömmez, horlamaz, oðlan çocuðunu ona tercîh etmezse, Allah o kimseyi bu kýzý vesilesiyle cennetine kor" denmektedir.

5- Bâzý durumlarda kýzlarýn oðlanlara takdîm edildiðini görmekteyiz. Her þeyden önce, kýz ve erkek çocuklarýn bir hibe-i ilâhîye olduðunu belirten âyette kýzlar önce zikredilmektedir: ".. dilediði kimseye kýz evlâd verir, dilediði kimseye de erkek evlâd verir" (þûrâ 49). Bu takdimden bâzý âlimler, kýzlarýn erkeklere nazaran daha hayýrlý olduðu hükmünü çýkarmýþlardýr. Bunu te´yîd eden bir hadîs, Vâsile´ye vakfen rivâyet edilir: "Bir kadýnýn ilk doðumunun kýz olmasý, onun uðurlu ve hayýrlý olmasýndandýr. Zirâ Cenâb-ý Hak âyet-i kerîme´de önce kýzlarý zikreder."

Sünnette de Hz. Peygamber, ihsân ve ikrâmda kýzla erkek çocuk arasýnda eþit davranmayý emrettikten sonra: "Eðer ben, birisini üstün tutacak olsaydým, kýzlarý üstün tutardým" der. Nitekim Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn sefere çýkarken son vedâlaþtýðý, seferden dönünce de ilk uðradýðý kimsenin kýzý Fâtýma olduðu belirtilmektedir.

Hadîslerde gelen bu çeþit ifâdelerin bir sonucu olarak terbiye kitaplarýmýzda "Çarþýdan getirilen deðiþik yeni bir þey olursa, bunu çocuklar arasýnda taksîm yaparken kýzlardan baþlamalý. Zirâ onlar kalben daha hassâs, rûhen daha incedirler" kaidesi yer etmiþtir. Ayný mânâ, Âdâb-ý Menâzil´de 10. hicrî asrýn Türkçesiyle aynen þöyle ifâde edilir: "Husûsan kýzcaðýzlara þefkati artýk gerektir. Zirâ kýzcaðýzlarýn gönlü yumuþak ve kalpleri zayýftýr. Ve sünnet oldur ki: Bir kimse yabandan gelse, oðlancýklar karþý varsalar, evvel kýzcaðýzlarýný eline almak gerek."

Erkeklere nazaran, kýzlarda "umûmiyetle mevcut" zaaf ve acz sebebiyle onlarýn hakkýnýn zâyi olmamasý için sünnet dâima çeþitli ifadelerle dikkati çekmiþtir: "Ýki zayýfýn hakkýna dikkat edin: Biri yetim, biri kadýn."

Keza: "En hayýrlýnýz kadýnlarýna ve kýz çocuklarýna karþý en hayýrlý olanýnýzdýr" hadîsi de çocuklara ve bilhassa kýz çocuklarýna iyi muâmelenin lüzûmuna delâlet etmektedir. Ýbnu Hacer Hz. Peygamber´in kýz torunu Ümâme, sýrtýnda olduðu halde namaz kýlmasýný da câhiliye Araplarýnda kýz çocuklarýna karþý mevcut nefret hissine muhâlefet olarak deðerlendirir.

Söylediklerimizi hülâsa edersek, sünnet, kýzlarýn terbiyesinde onlarý cemiyetin istihkâr edilen bir sýnýfý olmaktan kurtarýp, erkeklerle mânevî eþitliðe kavuþturabilmek için gereken her çeþit tedbîri almýþ, maddî-mânevi müeyyideler koymuþtur. Kadýn okuma-yazma, ilim talebinde bulunma hakkýna dâima sâhiptir. Kýzlara yazý öðretilmeyeceði husûsundaki hadîs mevzû olup, kadýnlara karþý eskiden beri duyulan câhiliye taassubunu dile getirmektedir. Her þeye raðmen sünnet, kadýnýn kadýn erkeðin de erkek olarak yetiþtirilmesini, kýyâfet ve bir kýsým ahvâlde birbirinden mutlaka ayrýlmasýný emretmektedir.[37]



ÜÇÜNCÜ FASIL

SOHBET ÂDÂBI


ـ3312 ـ1 -عن أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِيَّاكُمْ وَالظَّنَّ فَإِنَّ الظَّنَّ أَكْذَبُ الْحَدِيثِ، وََ تَجَسَّسُوا، وََ تَحَسَّسُوا، وََ تَنَافَسُوا، وََ تَحَاسَدُوا، وََ تَبَاغَضُوا، وََ تَدَابَرُوا، وَكُونُوا عِبَادَ اللّهِ إِخْوَانًا كَمَا أَمَرَكُمُ اللّهُ تَعَالَى: الْمُسْلِمِ أَخُو الْمُسْلِمِ، َ يَظْلِمُهُ، وََ يَخْذُلُهُ، وََ يَحْقِرُهُ. بِحَسْبِ امْرِئٍ مِنَ الشَّرِّ أَنْ يَحْقِرَ أَخَاهُ الْمُسْلِمُ. كُلِّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ، مَالُهُ وَدَمُهُ وَعِرْضُهُ. إِنَّ اللّهَ َ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأَجْسَادِكُمْ، وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأَعْمَالِكُمْ. التَّقْوَى هَهُنَا، التَّقْوَى هَهُنَا، التّقْوَى هَهُنَا، وَيُشِيرُ إِلَى صَدْرِهِ. أََ َ يَبْعِ بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضِ، وَكُونُوا عِبَادِ اللّه إِخْوَانًا. وََ يَحِلُّ لْمُسْلِمِ أَنْ يَهْجُرَ أَخَاهُ فَوْقَ ثََثٍ[. أخرجه الستة إ النسائي، وهَذَا لفظ مسلم.التَّجَسُّسُ بالجيم: البحث عن عورات النساء، وبالحاء: استماع الحديث.وَالتَّدابرُ التقاطع والتهاجر .



1. (3312)- Hz. Ebu Hüreyre radýyallahu anh anlatýyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sakýn zanna yer vermeyin. Zira zan, sözlerin en yalanýdýr. Tecessüs etmeyin, haber koklamayýn, rekâbet etmeyin, hasedleþmeyin, birbirinize buðzetmeyin, birbirinize sýrt çevirmeyin, ey Allah´ýn kullarý, Allah´ýn emrettiði þekilde kardeþ olun.

Müslüman müslümanýn kardeþidir. Ona (ihânet etmez), zulmetmez, onu mahrum býrakmaz, onu tahkîr etmez.

Kiþiye þer olarak, müslüman kardeþini tahkir etmesi yeterlidir. Her müslümanýn malý, kaný ve ýrzý diðer müslümana haramdýr.

Allah sizin suretlerinize ve kalblarýnýza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva þuradadýr-eliyle göðsünü iþaret etti-:

Sakýn ha! Birinizin satýþý üzerine satýþ yapmayýn. Ey Allah´ýn kullarý kardeþ olun. Bir müslümanýn kardeþine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz."[38]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis, çok deðiþik vecihlerde rivâyet edilmiþtir. Her rivâyette bir kýsým ziyade ve noksanlar var. Burada, zikri geçmeyen bazý mühim ziyâdeleri kaydediyoruz: وََ تَنَاجَشُوا."Pazarlýða girip yalandan fiyat yükseltmeyin" وََ يَبْعٍ."Bölünüp daðýlmayýn"; وََ تَهَاجَرُوا."Birbirinize küsmeyin" وََ يَخْطُبُ."Birbirinizin satýþý üzerine satýþ yapmayýn"; بَعْضُكُمْ عَلَى بَيْعِ بَعْضٍ.الرَّجُلُ عَلَى خِطْبَةِ اَخِيهِ حَتَّى يَنْكِحَ اَوْ يَتْرُكَ."Kiþi kardeþinin istediði kýza talip olmasýn, tâ evleninceye veya kesinlikle vazgeçinceye kadar."

2- Hadîs, müslümanlar arasý münasebetlerin temel prensiplerini vazetmektedir. Bu münasebetlerin esasý kardeþliktir. Diline, rengine, coðrafyasýna, içtimaî mevkiine, iktisâdi durumuna bakýlmaksýzýn bütün inananlar kardeþtir. Bu iman kardeþlerinin müþterek pederleri Hz. Muhammed aleyhissalâtu vesselâm, müþterek anneleri de, Resûlullah´ýn zevceleri, Ümmühâtu´l-Mü´minîn´dir (radýyallahu anhünne ecmaîn). Öyleyse kardeþler arasýnda câiz olan þeyler burada da câiz, câiz olmayan þeyler burada da câiz deðildir.

Bu münâsebet esaslarý nelerdir?

* Müslüman kardeþi için zanna yer vermemek. Yâni, þekke düþmemek. Þekk, kiþinin kalbine delilsiz olarak ârýz olan þeydir. Bazý âlimler bunu su-i zan diye açýklamýþtýr. Þu halde hadîs, kardeþi hakkýnda zanný yasaklamakla "Ýnsanlarýn ayýplarýný araþtýrmayýn, aklýnýza düþen kötü zanlarýn, kötü dedikodularýn tahkîk etmek üzere peþine düþmeyin" demektedir. Zaten zannýn, hadîste, "en yalan söz..." olarak tavsîfi, onun hiçbir aslý astarý olmayan, insan vehmine þeytanýn attýðý bir kuruntu olduðunu ifâde eder. Elbette kuruntuyla amel edilmemeli, peþine düþülmemelidir. Böylesi zannýn, açýk yalandan daha kötü ilân edilmesi, Ýbnu Hâcer´in açýklamasýyla, yalanýn çirkinliði herkesçe bilindiði ve bu sebeple kolay kolay ona yer verilmediði içindir. Halbuki yalanýn zanna dayananý gizlidir. Çoðunu aldatýr, cür´et ettirir. Bu sebeple bu çeþit yalana daha çok rastlanýr. Hadîs, bunu yasaklamaktadýr. Bu mevzuda âyet de nazil olmuþtur. Rabbimiz (meâlen) þöyle buyurur: "Ey iman edenler! Zannýn çoðundan sakýnýn. Zirâ zannýn bir kýsmý günahtýr. Birbirinizin kusurunu araþtýrmayýn. Birbirinizi gýybet etmeyin. Hanginiz ölü kardeþinin etini yemekten hoþlanýr?" (Hucurât 12).

Bazý âlimler bu hadîsten hareketle: Ahkâmda Ýçtihad ve reyle amelin yasak olduðunu söylemiþtir. Ancak Nevevî, hadîsin hiçbir surette, ahkâma müteallik içtihada giren "zann"ý mevzubahis etmediðini kesin bir dille söyler. Kurtubî "þer´î zannýn iki canibten birini gâlib kýlmak olduðunu" söyler ve "Bu hadîsten þer´î zannýn inkârýný istidlâl edenlere iltifat edilmez" der.


radyobeyan