Kütübü Sitte
Pages: 1
Sohbet 2 By: armi Date: 01 Mayýs 2010, 13:22:06
AÇIKLAMA:



1- Bu hadis muhtelif vecihlerde rivayet edilmiþtir. Burada zikri gereken ziyâdeli bir veçhi þöyle: "Kadýn eyeði kemiðinden yaratýlmýþtýr. Aslâ bir istikamet üzere doðru olmayacaktýr. Ondan istifâde etmek istersen eðri haliyle istifade et, doðrultmaya kalkarsan kýrarsýn. Onun kýrýlmasý,boþanmasýdýr."

2- Hadis kadýnlarýn kendilerine has tabiatlarý olduðuna, bu tabiatýn fýtri olup istenen þekilde deðiþtirilemiyeceðine, onu kendi tabiî þekliyle kabul etmek, mevcut hali üzere uyum yapma yollarý aramak icabettiðine, onlarýn eðriliklerine tahammül etmek gerektiðine dikkat çekiyor. Aksi halde istenen þekilde bir istikamet vermek, onu kýrmak demek olacaktýr. Bu da boþanmadýr. Hadisin bir veçhinde: "Kadýn eyeðidendir, doðrultursan kýrarsýn. Ona iyi muâmelede bulun onunla yaþa" denir.

Bu veçhinden daha iyi anlaþýlacaðý üzere, Resulullah kadýnlarýn hassas bir mizaç üzere yaratýldýklarýna, onlara iyi muamele yapýldýðý takdirde onlarla uyum içinde yaþanabileceðine dikkat çekmektedir. Ýmam Gazâli: "Kocanýn karýsý ile iyi geçinmesi, ona karþý güzel ahlakla muamelede bulunmasý, kadýnýn hakkýdýr. Güzel ahlaktan murad kadýna eza-cefa etmemek deðil, onun ezasýna tahammül göstermektir, Resulullah´ýn yolundan giderek kadýnýn taþkýnlýk ve gazabýna karþý halîm selîm davranmaktýr" der. Bazý âlimler bu hadiste Resulullah´ýn kadýnlara olan þefkat ve merhametini görürler.

3- Hadis kadýnlarýn bidayette eyeði kemiðinden yaratýldýðýna da parmak basýyor. Yani ilk kadýn Hz. Havva´nýn, Hz. Adem aleyhisselam´dan yaratýldýðýna dikkat çekiyor. Baþka rivayetlerde daha sarîh olarak Hz. Havvâ´nýn, Hz. Adem´in en kýsa olan sol eyeði kemiðinden yaratýldýðý ifade edilmiþtir. Esâsen Kur´an muhtelif âyetlerinde insanlýðýn bir tek nefisten (Hz. Âdem´den) yaratýlýp sonradan çoðaltýldýðýný açýklar. Ayette bir tek nefisten nasýl yaratýldýlar? Eyeðisinden mi, hangi eyeðisinden? gibi teferruata girilmez. Nisa sûresindeki âyet þöyle:

"Ey insanlar sizi bir nefisten yaratan, ondan da zevcesini (Havva´yý) yaratan Rabbinizden korkun. Sonra da o ikisinden çok sayýda erkek ve kadýnlar yarattý" (Nisâ 1).

4- Alimler kadýnlarýn eðriliði deyince onlarýn hýrçýnlýðý, hissiliði, aklen zayýf oluþu, en basit bir hâdisede boþanma taleb etmesi, kocanýn gücünü aþan talep ve isteklerde bulunmasý, aile sýrrýný ifþa etmesi, nankörce davranmasý, dedikodu yapmasý gibi umumiyetle fýtrî olan zaaflarýný anlarlar. Þu halde Resulullah, sadedinde olduðumuz hadiste, kadýnlarýn bu fýtrî hallerine dikkat çekerek, onlarýn bu zaaflarýný gidermeye kalkma yanlýþlýðýna düþmeden, bu hallerine tahammül ederek geçinme yollarýný aramayý tavsiye etmektedir. Onlarla güzel geçinmede nebevî tavsiyenin esasý tahammül, anlayýþ ve iyi davranýþtýr.[17]



ـ3303 ـ2 -وَعَنْ عمرو بن ا‘حوص رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّهُنَّ عَوَانٌ عِنْدَكُمْ. لَيْسَ تَمْلِكُونَ مِنْهُنَّ شَيْئًا غَيْرَ ذَلِكَ إَِّ أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ. فَإِنْ فَعَلْنَ فَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْباً غَيْرَ مُبَرَّحٍ. فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فََ تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيً. أََ إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا، وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا. فَحَقَّكُمْ عَلَيْهِنَّ أَنْ َ يُوطِئْنَ فَرْشَكُمْ مَنْ تَكْرَهُونَ، وََ يَأْذَنَّ فِي بُيُوتِكُمْ لِمَنْ تَكْرَهُونَ، أََ وَحَقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَنْ تُحْسِنُوا إِلَيْهِنَّ

فِي كِسْوَتِهِنَّ وَطَعَامِهِنَّ[. أخرجه الترمذي.»عوانٌ« جمع عانية وهي ا‘سيرة، شبه المرأة فِي دخولها تحت حكم الزوج با‘سير .



2. (3303)- Amr Ýbnu´l-Ahvas (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kadýnlara karþý hayýrhah olun. Çünkü onlar sizin yanýnýzda esirler gibidirler. Onlara iyi davranmaktan baþka bir hakkýnýz yok, yeter ki onlar açýk bir çirkinlik iþlemesinler. Eðer iþlerlerse yatakta yalnýz býrakýn ve þiddetli olmayacak þekilde dövün. Size itaat ederlerse haklarýnda aþýrý gitmeye bahâne aramayýn. Bilesiniz, kadýnlarýnýz üzerinde hakkýnýz var, kadýnlarýnýzýn da sizin üzerinizde hakký var. Onlar üzerindeki hakkýnýz, yataðýnýzý istemediklerinize çiðnetmemeleridir. Ýstemediklerinizi evlerinize almamalarýdýr. Bilesiniz onlarýn sizin üzerinizdeki haklarý, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanýzdýr."[18]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis karý-koca arasýndaki karþýlýklý hak ve vazifeleri tesbitte temel nasslardan biridir. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn veda hutbesinden bir parçadýr. Tirmizî´deki aslý çok daha uzundur. Burada þunu hatýrlatmamýzda fayda var: Bu hadîs, Ýslam´ýn insanlýk tarihinde icra ettiði büyük inkýlablardan birine temas etmektedir: "Kadýn haklarý" Kadýn hakký mefhumu sadece cahiliye Araplarýna yabancý bir mefhum deðildir. Yakýn zamana kadar Batý dünyasý dahil, bütün insanlýðýn meçhûlü idi. Ýlk defa Ýslam, kadýnýn da hukukundan bahsetmiþ, erkekle hukukî eþitliðe yükseltmiþtir. Hz. Ömer der ki: "(Cahiliye devrinde) ALLAH´ýn kadýnlar hakkýnda koyduðu hükümler gelinceye kadar biz onlara hiçbir deðer atfetmezdik."

2- Hadîsteki istîsa vasiyet kabul etmek mânasýna gelir. Yani Resulullah þöyle demiþ olmaktadýr: "Ben kadýnlar hakkýnda hayýr tavsiye ediyorum, siz onlar hakkýndaki bu tavsiyemi kabul edin." Bazý alimler: "Kadýnlar hakkýnda kendinizden hayýr arayýn" veya: "Biriniz diðerinizden kadýnlar hakkýnda hayýr talep etsin" þeklinde anlamanýn da uygun olacaðýný söylemiþtir.

3- Hadisin müteakip kýsmý þu mânada anlaþýlmýþtýr: "Siz kadýnlar hakkýnda, bu hayýrhahlýk dýþýnda baþka bir davranýþa yetkili deðilsiniz, onlara kötü davranma hakkýna sâhip deðilsiniz, yeter ki çirkin bir iþ yapmasýnlar..."

Þu halde onlara kötü davranma hakký, onlarýn "çirkin iþ" yapmalarýyla doðuyor. Çirkin bir iþ yapmadýklarý müddetçe erkek kötü davranma hakkýna sahip deðildir. Kötü davranýrsa hakký olmayan bir iþ, yani zulüm yapmýþ olur. Bunun ALLAH katýnda mes´uliyeti vardýr.

Çirkin iþ nedir? Ayette nüþûz diye geçen kelime hadiste fâhiþe diye gelmiþtir. Hatta bu hadîsi, mezkur âyetin tefsiri olarak bile görmemiz mümkündür. en-Nihâye´ye göre, fuhþ, fevahiþ, fâhiþe ALLAH´a isyan ve günah nev´inden iþlenen fiillerin pek çirkinlerine denir. Bunlarýn en çirkini zina olduðu için çoðunlukla fâhiþe, zina mânasýnda kullanýlýr. Hattâ dilimizde fuhþ deyince nerdeyse zinâyý, **** deyince de zâniyeyi kastederiz. Fâhiþ bir hata, fâhiþ bir fiyat dediðimiz zaman kelimeyi aslî mânasýnda kullanmýþ oluruz. Þu halde hadiste geçen fâhiþe, mübeyyine, "pek açýk olay çirkinlik" diye anlaþýlmalýdýr. Hadiste kastedilen þey de, gerek sözle, gerekse fiille iþlenen her çeþit çirkinlikler, ahlaksýzlýklar olmalýdýr. Bu tâbiri "zina" olarak anlamak mümkün deðildir. Çünkü zinâ fazîhasýnýn dindeki hükmü, dayakla nihayet bulan bir terbiye vetiresi deðil, recm denen aðýr bir cezadýr.

4- Yatakta yalnýz býrakmayý, Ýbnu Abbâs radýyallahu anhümâ "yatakta sýrtýný dönüp konuþmamaktýr" diye tefsir etmiþtir. Ancak "Bir baþka yataða geçmek" diye tefsir eden de olmuþtur.

5- Þiddetli olmayan dövme mevzuunda Nevevî þu açýklamayý sunar: "Þiddetli dövme (darb-ý müberrih) þiddetli, aðýr dövmedir. Hadis buna izin vermiyor. Hadisin manasý: "Kadýnlarý þiddetli ve aðýr olmaksýzýn dövün" demektir." Berh, meþakkat demektir. Gayr-ý müberrih tabiri dilimizde umumiyetle yaralayýcý olmaksýzýn diye tercüme edilmiþtir. Ancak, kelimenin aslý yara´dan ziyade, meþakkati, fazla acý´yý ifâde etmektedir.

Resulullah, "Size itaat ederlerse aþýrý gitmeyin" buyurarak, "kendilerinden istenen hususlara riâyet etmeleri hâlinde, zulmen yataklarýný ayýrmak, dövmek gibi muamelelerde bulunmayýn, kötü davranmaya bahâne aramayýn" demek istemiþtir.

6- Erkeðin kadýn üzerindeki hakký olarak zikredilen "yataðý, istenmeyene çiðnetmemesi" tabirini Nevevi þöyle açýklar: "Bunun mânasý, evlerinize girip oturmalarýný istemediðiniz kimselerden hiçbirine bu hususta müsaade etmemeleridir. Bunun yabancý bir erkek olmasý ile, kadýnýn akrabalarýndan bir kadýn olmasý arasýnda fark yoktur. Yasak bunlarýn hepsine þâmildir."[19]



ـ3 ـ80 -وَعَنْ حكيم بن معاوية عن أبيه رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ للّهِ: مَا حَقُّ زَوْجَةِ أَحَدِنَا عَلَيْهِ: قَالَ: أَنْ تُطْعِمُهَا إِذَا طُعِمْتْ،َ وَأنْ تَكْسُوهَا إِذَا اكْتَسَيْتَ، وََ تَضْرِبِ الْوَجْهَ، وََ تُقَبِّحْ، وََ تَهْجُرْ إَِ فِي الْبَيْتِ[. أخرجه أَبُو دَاوُد .



3. (3304)- Hakîm Ýbnu Mu´âviye babasý Mu´âviye (radýyallahu anh)´den anlatýyor: "Ey ALLAH´ýn Resûlü! dedim, bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakký nedir?"

"Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiðin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbîh etmemen, evin içi hariç onu terketmemen."[20]



AÇIKLAMA:



1- Daha önce kaydedilen hadisteki dövme ruhsatýna burada bir kayýt zikredilmektedir: Baþa vurmamak.. Resulullah, kadýn dayaðý haketse bile, baþýna vurulmamasýný, onun haklarýndan biri olarak zikretmektedir. Alimler, te´dib sýrasýnda baþa vurmaktan kaçýnmanýn vâcib olduðunu belirtirler.

2- Takbih etmek, kötü söz söylemek mânasýnda anlaþýlmalýdýr. Yani her çeþit rencide edici sözler... Hakaret etmek, sebbetmek, ayýplamak, beddua etmek, lanetlemek vs. Bütün bunlarý Ýslam yasaklamýþtýr. Erkek, hanýmýna karþý rencide edici sözlere dilini alýþtýracak olursa, kadýn da dayanamayýp mukabele etti mi dirlik kalmaz. Bu çeþit küçük görülen davranýþlar, aile huzurunu bozup, boþanmaya kadar götürebilir. Halbuki boþanma, gerek erkek, gerek kadýn ve gerekçe çocuklar için büyük bir yýkým ve þekâvettir.

3- Evin içi hâriç onu terketmemek tâbiri, yine önceki hadiste geçen "yatakta terketme"nin açýklanmasý mâhiyetindedir. Kadýný yatakta terketmek, bir baþka eve, bir baþka mahal ve hatta þehre gitmek þeklinde de gerçekleþebilir. Ancak Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), o ihtimale binâen meseleye açýklýk getirmiþtir. Kadýn yatakta terk´le cezalandýrýlacaksa bu müþtereken yaþanan meskenin içerisinde cereyân etmelidir. Ayný ev içerisinde bir baþka odaya veya ayný oda içerisinde bir baþka yataða geçme þeklinde olabilir. Ne kadýný evden uzaklaþtýrmak, ne de erkek, evi terketmek þeklinde bir "yatakta ayýrma cezasý" Ýslamî deðildir. Esasen Tercümân´ül-Kur´an olan Ýbnu Abbâs (radýyallahu anh)´ýn bunu "ayný yatakta kadýna arkasýný dönüp konuþmamak" þeklinde açýkladýðýný önceki hadiste kaydetmiþtik.[21]



ÜMMÜ ZER´ HADÎSÝ



ـ3305 ـ1 -عن عَائِشَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَت: ]جَلَسَ إِحْدَى عَشْرَةَ امْرَأَتَ فَتَعَاهَدْنَ وَتَعَاقَدْنَ أَنْ َ يَكْتُمْنَ مِنْ أَخْبَارِ أَزْوَاجِهِنَّ شَيْئًا. قَالَتْ ا‘َوَّلِى: زَوْجِي لَحْمِ جَمَلٍ غَثٍّ عَلَى رَأْسٍ جَبَلٍ. َ سْهَلٌ فَيُرْتَقَى وََ سَمِينٌ فَيُنْتَقَل؛ُ وَفِي رِوَايَةٍ لِلْبُخَارِي: فَيُنْتَقَى. قَالَتِ الثاَّنِيَةُ: زَوْجِي َ أُبُثُّ

خَبَرَهُ، إِنِّي أَخَافُ أَنْ َ أَذَرَهُ إِنْ أَذْكُرْهُ أَذْكُرْ عُجَرَهُ وَبُجَرَهُ. قَالَتِ الثَّالِثَةُ: زَوْجِي الْعَشَنَّقُ. إِنْ أَنْطِقْ أُطَلَّقْ، وَإِنْ أَسْكُتْ أُعَلَّقْ. قَالَتْ الرَّابِعَةُ: زَوْجِي كَلَيْلِ تِهَامَةَ، َ حَرٌّ وََ قَرٌّ، وََ مَخَافَةَ وََ سَآمَةَ. قَالَتِ الَخَامِسَةُ: زَوْجِي إِنْ دَخَلَ فَهِدَ، وَإِنْ خَرَجَ أَسِدَ، وََ يَسْألُ عَمَّا عَهِدَ، قَالَتْ السَّادِسَةُ: زَوْجِي إِنْ أَكَلَ لَفًّ، وَإِنْ شَرِبَ اشْتَفَّ، وَإِنْ اضْطَجَعَ التَفَّ، وَ يُولِجُ الْكَفَّ لِيَعْلَمَ الْبَثَّ. قَالَتْ السَّابِعَةُ: زَوْجِي غَيَايَاءُ أَوْ غَيَايَاءُ طَبَاقَاءُ، كُلُّ دَاءٍ لَهُ دَوَاءٌ، شَجَّكَ أَوْ فَلَّكَ أَوْ جَمَعَ كًُّ لَكَ. قَالَتْ الثَّامِنَةُ: زَوْجِي الْمَسُّ مَسُّ أَرْنَبٍ، وَالرِّيحُ رِيحُ زَرْنَبٍ. قَالَتْ التَّاسِعَةُ: زَوْجِي رَفِيعُ الْعِمَادِ، طَوِيلُ النَّجَادِ، عَظِيمُ الرِّمَادِ، قَرِيبُ الْبَيْتِ مِنَ النَّادِ. قَالَتِ الْعَاشِرَةُ: زَوْجِي مَالِكٌ، وَمَالِكٌ؟ مَالِكٌ: خَيْرٌ مِنْ ذَلِكَ، لَهُ إِبِلٌ كَثِيرَاتُ الْمَبَارِكِ، قَلِيَتُ الْمَسَارِحِ وَإِذَا سَمِعْنَ صَوْتَ الْمِزْهَرِ أَيْقَنَّ أَنَّهُنَّ هَوَالِكُ. قَالَتِ الْحَادِيَةَ عَشَرَةَ: زَوْجِي أَبُو زَرْعٍ. وَمَا أَبُو زَرْعٍ؟ أَنَاسَ مِنْ حُلِيٍّ أُذُنَيَّ. وَمَ‘ُ مِنْ شَحْمٍ عَضُدَيَّ. وَبَجَّحَنِي فَبَجَّحَتْ إِلَى نَفْسِي. وَجَدَنِي فِي أَهْلِ غُنَيْمَةٍ بِشِقٍّ. فَجَعَلَنِي فِي أَهْلِ صَهِيلٍ وَأَطِيطٍ وَدَائِسٍ وَمُنَقٍّ. فَعِنْدَهُ أَقُوُل فََ أُقَبَّحُ. وَأَرْقُدُ فَأَتَصَبَّحُ. وَأَشْرَبُ فَأتَقَنَّحُ. أُمُّ أَبِي زَرْعٍ. فَمَا أُمُّ أَبِي زَرْعٍ؟ عُكُومُهَا رَدَاحٌ. وَبَيْتٌ فَسَاحٌ. اِبْنُ أَبِي زَرْعٍ. فَمَا اِبْنِ أَبِي زَرْعٍ؟ مَضْجَعُهُ كَمَسَلِ شَطْبَةٍ، وَيُشْبِعُهُ ذِرَاعُ الْجَفْرَةِ. بِنْتُ أَبِي زَرْعٍ، فَمَا بِنْتُ

أَبِي رَزْعٍ؟ طَوْعُ أَبِيهَا، وَطَوْعُ أُمِّهَا، وَمِلْءُ كِسَائِهَا. وَفِي رِوَايَةٍ: وَصَفْرُ رِدَائِهَا، وَغَيظُ جَارِتَهَا. جَارِيَةُ أَبِي زَرْعٍ، فَمَا جَارِيَةُ أَبِي زَرْعٍ؟ َ تَبُثُّ حَدِيثَنَا تَبْثِيثَا، وََ تُنَقَّثُ مِيرَتنَاَ تَنْقِيثًا، وََ تَمْ‘ُ بَيْتَنَا تَعْشِيشًا. قَالَتْ: خَرَجَ أَبُو زَرْعٍ وَا‘َوْطَابُ تَمْخُضُ فَلَقِيَ امْرَأَةً مَعَهَا وَلَدَانِ لَهَا كَالْفَهِدَيْنِ: يَلْعَبَانِ مِنْ تَحْتِ خَصْرِهَا بِرُمَّانَتَيْنِ. فَطَلَّقَنِي وَنَكَحَهَا، فَنَكَحْتُ بَعْدَهُ رَجًُ سَرِيًّا، رَكِبَ شَرِيًّا، وَأَخَذَ خَطِيًّا، وَأرَاَحَ عَلَيَّ نَعَمًا ثَرِيًّا، وَأَعْطَانِي مِنْ كُلِّ رَائِحَةٍ زَوْجًا؛ وَقَالَ: كُلِى أُمِّ زَرْعٍ وَمِيرِي أَهْلَكِ. قَالَتْ: فَلَوْ جَمَعْتُ كُلَّ شَيْءٍ أَعْطَانِيهِ مَا بَلَغَ أَصْغَرَ آنِيَةِ أَبِي زَرْعٍ. قَالَتْ: عَائِشَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهَا: قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُنْتَ لَكَ كَأَبِي زَرْعٍ ‘ُمِّ زَرْعٍ[. أخرجه الشيخان.وقد سقط حديث أم زرع من نجريد قاضي القضاة، وقد أثبته هنا من جامع ا‘صول لشهرته، وقد أفرد شرح هَذَا الحديث بالتأليف، وقد رأيت أن أذكرها هنا من الكم عَلَيْهِ ما تمس إليه الحاجة مما بد منه. فأقول وباللّه التوفيق:قول ا‘ولى: »زوجى لحم جمل غث« أؤ مهزول.عَلَى رأس جبل أي صعب الوصول إليه. وصفته بقلة الخير، تقول: هو كلحم الجمل كلحم الضأن، ومع ذَلِكَ مهزول ردئ ضعب المتناول يوصل إله إ بمشقة شديدة.وقول الثانية: أَبُثُّ خيره أؤ أنشره وأشيعه.وقولهها: إني أخاف أن أذره أؤ خبره طويل، إن شرعت فِي تفصيله أقدر عَلَى إتمامه مكيرته .

»وَالْعُجَرُ وَالْبُجَرُ« المراد بهما عيوبه الباطنة وأسراره الكامنة.»وَالْعُجَرُ« تعقد العصر والعروق حَتَّى ترى ناتئة فِي الجسد.»وَالْبَجُرُ« نحوها إ أنها فِي البطن خاصة.وقول الثالثة »زرجي العشنق« هو الطويل ب نفع. فإذا ذكرت عيوبه طلقنى، وإن سكت عنها علقني، فتركني عزبا و مزوة. قَالَ اللّه تَعَالَى: فتذروها كالمعلقة.وقول الرابعة: زوجي كليل تهامة. حر و قر، و مخافة و سَآمَةَ هَذَا وصف بليغ، وصفته بعدم ا‘ذى، وبالراحة، ولذاذة العيش، واعتدال. كليل تهامة: الَّذِي حر فِيهِ و برد مفرطين، وأنها تخاف غائلته لكرم أخقه، و تخشى منه مل و سآمة. وَقَوْلُ الخامسة: زَوْجِي إِنْ دَخَلَ فَهَدَ إِلَى آخِرِهِ هَذَا مد ح بليغ، وصفته بكثرة النوم إِذَا دخل بيته وعدم السؤال عما ذهب من متاعه وما بقي لقولها وََ يسألُ عمّا عَهِدَ أى عما عهده فِي البيت من متاعه وماله لكرمه.وقولها وإن خرج أسد أى إِذَا خرج إِلَى النَّاس ومارس الحرب كَانَ كا‘سد، تصفه بالشجاعة.وقول السادسة: زَوْجِي إن أَكَلَ لَفَّ أي أكثر من الطعام وخلط من صنوفه حَتَّى يبقي شيئا.وإن شَرِبَ اشْتَفَّ أي استوعب جميع ما فِي ا“ناء.وََ يُولِجُ الْكَفَّ لِيَعْلَمَ الْبَثَّ هَذَا ذمّ له. أرادت أنه إِذَا اضطجع ورقد التف فِي ثيابه ناحية ولم يضاجعني ليعلم ما عندي من محبته و بث هناك إ محبة الدنو من زوجها.



وقول

السابعة: زرجي عياياء أو غياياء إِلَى آخر.عياياء بمهملة ومعجمة، ومعناه بالمهملة الَّذِي يلقح وهو العنين الَّذِي تعييه مباضعة النساء ويعجز عنها، وبالمعجمة: الذى يهتدي إِلَى مسلك من الغياية وهي الظلمة.ومعنى طباقاء المنطبقة عليه أموره حمقا، وقيل الغبي ا‘حمق الغدم.وقولها لك داء له دواء أي جميع أدواء النَّاس مجتمعة فِيهِ.والشج جرح الرأس.»والفل الكسر« والضرب. تقول: أنا معه بين جرح رأس أو ضرب وكسر عضو أو جمع بينهما. وقول الثامنة: زوجي المس مس أرنب، والريح ريح زرنب)!(. وصفته بلين الخلق، والجانب، وحسن العشرة، وأنه طيب الريح أو طيب الثناء فِي النَّاس.وقول التاسعة: زوجي رفيع العماد إِلَى آخره. فرفيع العماد وصف له بالشرف وسناء الذكر والرفعة فِي قومه.وطويل النِجاد بكسر النون وصف له بطول القامة، والنجاد حمائل السيف، والطويل يحتاج إِلَى طول حمائل سيفه، والعرب تمدح بذَلِكَ.»وعظيم الرماد« وصف له بالجود وكثرة الضيافة من اللحوم والخبز فيكثر وقوده ويكثر رماده.»وقولها قريب البيت من الناد« أي النادي، وهو مجلس القوم، وصف له بالكرم والسؤد ‘نه يقرب البيت من النادي إ من هَذِهِ صفته ‘ن الضيفان يقصدون النادي، وأصحاب النادي يأخذون ما يحتاجون إليه فِي مجلسهم من البيت القريت من النادي، وهَذِهِ

صفة الكرام، واللئام بخف ذَلِكَ.وقول

______________



)ـ1( هو نبت طيب الرائحة، وقيل هو شجرة عظيمة بالشام بجبل لبنان تثمر لها ورق أخضر بن الخضرة والصفرة، وقيل هو حشيشة دقيقة طيبة الرائحة ليست بد العرب.

العاشرة: زوجي مالك إِلَى آخره. تقول هو خير مما أصفه به، له إبل كثيرة فهي باركة بفنائه يوجهها تسرح إ قلي عند الضرورة، ومعظم أوقاتها تكون باركة بفنائه، فإذا نزل به الضيف قراهم من ألبانها ولحومها.والمزهر بكسر الميم: عود الفناء الَّذِي يضرب به. وأرادت أن زوجها عود إبله إِذَا نزل به الضيفان انتحر لهم منها، وإتيانهم بالعيدان والمعازف والشراب، فَإِذَا سَمِعْتُ ا“بل صوت المزهر علمن أنه قد جَاءَه الضيفان وأنهن منحورات هوالك.وقول الحادية عشرة زوجي أَبُو زرع إِلَى آخره.فمعنى أَنَاسَ بنون ومهملة من النوس وهى الحركة من كل شئ متدل.وأذني بتشديد الياء عَلَى التثنية: أي حني قرطة وشنوفا فيها فهي تنوس: أي تتحرك لكثرتها.ومعني »مَ‘ مِنْ شَحْمٍ عَضُدَيَّ« أي أسمنني وم‘ بدني شحما ‘ن العضدين إذا سمنا فغيرهما أولي.ومعنى بَجَّحَنِي بتشديد الجيم.»فَبَجَحْتُ« بكسر الجيم وفتحها، والفتح أفصح. أي فرحني ففرحت وعظمني فعظمت عند نفسي.وقولها وجدني فِي أهل غنيمة وضم الغين تصغير الغنم، أرادت أهلها كانوا أصحاب غنم أصحاب خيل وإبل، ‘ن الصهيل أصوات الخيل، وا‘طيط أصوات ا“بل وحنينها، والعرب إنما تعتدّ بأصحاب بأصحاب الغنم.وقولها بشق بكسر الشين وفتحها. قَالَ ابو عبيد: هو بالفتح والمحدثون يكسرونه يعني بشق جبل: أي ناحيته لقلتهم وقلة غنمهم.وقولها »ودائس« هو الذي يدوس الزرع فِي بيدرة .

»ومنق« بضم أوله وفتح ثانيه علي المشهور، وقد يكسر، وتشديد القاف. والمراد به بالفتح عند الجمهور الَّذِي ينقي الطعام: أي يخرجه من تينه وقشوره وينقيه بالغربال: أي أنه صاحب زرع يدوسه وينقيه.وقولها »فعنده أقول ف أقبح« أي يقبح قولي فيرده بل يقبله منى.»وأرفد فأتصبح« أي أنام الصبحة: أي بعد الصباح لكفايتها بمن يخدمها.وقولها »وأشرب فأتقنح« بالنون بعد القاف وبالميم بدل النون. فمعناه بالميم: أروي حَتَّى أدع الشراب من شدة الري، وبالنون أقطع الشراب وأتمهل فِيهِ.»والعكوم« ا‘عدال وأوعية الطعام.»والرداح« العظيمة الكبيرة.»وبيتها فساح« بفتح الفاء وتخفيف السين المهملة، أى واسع.وقولها »مضجعه كمسل« بفتح الميم والسين المهملة وتشديد الم.»وشطبة« بشين معجمة مفتوحة ثُمَّ طاء مهملة ساكنة موحدة ثُمَّ هاء: ماشطب من جريدة النخل: أي شق ‘ن الجريدة يشقق منها فضبان. فمرادها أنه مهفهف قليل اللحم كالشطبة، وهو ما يمد ح به الرجل، وفيل أرادت أنه كالسيف يسل من غمده.وقولها »وتشبعه ذراع الجفرة« الذراع مؤنثة وقد تذكر. والجفرة بفتح الجيم ا‘نثى من أود المعز، وقيل من الضأن، وهي ما بلغت أربعة أشهر وفصلت عن أمها، وأرادت أنه قليل ا‘كل، والعرب تمدح به.





radyobeyan