Sohbet By: armi Date: 01 Mayýs 2010, 13:20:55
Sohbet
BÝRÝNCÝ FASIL
ERKEÐÝN HANIMI ÜZERÝNDEKÝ HAKLARI
ÝKÝNCÝ FASIL
KADININ KOCA ÜZERÝNDEKÝ HAKKI
ÜÇÜNCÜ FASIL
SOHBET ÂDÂBI
DÖRDÜNCÜ FASIL
MECLÝS (OTURMA) ÂDÂBI
BEÞÝNCÝ FASIL
ARKADAÞIN VASFI
ALTINCI FASIL
KARÞILIKLI SEVME VE SAYMA
YEDÝNCÝ FASIL
DAYANIÞMA VE YARDIMLAÞMA
SEKÝZÝNCÝ FASIL
ÝZÝN TALEBÝ
DOKUZUNCU FASIL
SELAMLAÞMA
ONUNCU FASIL
MÜSAFAHA
ONBÝRÝNCÝ FASIL
HAPÞIRMA VE ESNEME
ONÝKÝNCÝ FASIL
HASTA ZÝYARETÝ VE FAZÝLETÝ
ONÜÇÜNCÜ FASIL
BÝNME VE TERKÝYE BÝNDÝRME
ONDÖRDÜNCÜ FASIL
KOMÞULUK HAKKI
ONBEÞÝNCÝ FASIL
KÜSÜÞME
ONALTINCI FASIL
KUSURLARI ARAÞTIRMA VE ÖRTME
ONYEDÝNCÝ FASIL
KADINLARA BAKMAK
ONSEKÝZÝNCÝ FASIL
MÜTEFERRÝK HADÝSLER
UMUMÝ AÇIKLAMA
Arapçadaki aslî mânasýna oldukça yakýn bir kullanýþla dilimize de girmiþ bulunan sohbet, beraber olmak, arkadaþlýk etmek, karþýlýklý münâsebette bulunmak, mülâzemet etmek gibi mânalara gelir. Dilimizde daha ziyade karþýlýklý olarak dostça, samimi duygularla konuþmaya sohbet deriz. Sözgelimi telefonla konuþma sohbet´e girmez, daha ziyade beraberlik aranýr. Tatsýz bir konuþmaya da sohbet demeyiz, hattâ resmiyetin girdiði konuþma da sohbetin dýþýnda kalýr. Sadedinde olduðumuz bölümde sohbet´e daha geniþ bir mana ile, insanî beraberlikler girmektedir. Karý-koca beraberliði, bu beraberlikten doðan haklar, komþuluk, yolculuk beraberlikleri, bu beraberliklerde ortaya çýkan hukuk, âdab; ziyâretler, ziyaret âdabý; dayanýþma, selamlaþma, küsüþme, barýþma; kadýnlara bakmak, dedikodu, tecessüs, kusurlarý araþtýrmak vs...
Bölümün fasýl baþlýklarýndan da anlaþýlacaðý üzere sohbet´le, medeniyyü´n-býttab yani yaratýlýþ icabý medenî kabul edilen insanýn medeniliði gereði hasýl olan içtimaî münâsebetlerin pek çoðu kastedilmektedir. Ýnsan hayatýnýn her safhasýna ýþýk tutup en iyi tarzý, en güzel istikâmeti, her hususta ilahi deðerleri beyan eden din-i mübin-i Ýslâm, beþeri sohbetin Allah´ýn rýzasýna uyacak, insanlarý kâmil mânada saadet ve maâliyata götürecek edeb ve âdabý da beyan etmiþtir. Þu halde sadedinde olduðumuz bölümde bu âdabý açýklayan hadisleri göreceðiz. "Sohbetler"imizi bu âdab çerçevesinde yürüttüðümüz ölçüde imanî samimiyetimiz ortaya çýkacak ve Ýslamýmýz tezahür edecek ve Allah´ýn mü´minlere vaadettiði nimetlere yine o nisbette mazhar olma liyakatýný kazanacaðýz.
Tevfik Allah´tandýr.[1]
BÝRÝNCÝ FASIL
ERKEÐÝN HANIMI ÜZERÝNDEKÝ HAKLARI
ـ3293 ـ1 -عن أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ كُنْتُ آمِرًا أَحَدًا أَنْ يَسْجُدَ ‘َمَرْتُ الزَّوْجَةَ أَنْ تَسْجُدَ لِزَوْجِهَا[. أخرجه الترمذي .
1. (3293)- Hz. Hüreyre (Radýyallahu Anh) anlatýyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Þayet ben bir insanýn baþka bir insana secde etmesini emredecek olsaydým, kadýna, kocasýna secde etmesini emrederdim."[2]
AÇIKLAMA:
Dinimiz, Allah´tan baþkasýna secdeyi þiddetle yasaklamýþ ve haram kýlmýþtýr. Resulullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Ýslamî esaslara göre iþleyecek, ailedeki kocanýn hanýmý karþýsýndaki hukukunun büyüklüðünü ifade etmek için böyle mübalaðalý bir üslûba baþvurmuþtur. Ýslam´da âile dirliði kocanýn hakimiyetine dayandýrýlmýþtýr. Ayet-i kerime, âilede erkeðin reisliðini esas kýlmýþtýr, ama bunu nafaka temin etme sebebine baðlamýþtýr. Nafakanýn te´mini itaati gerektiren bir hukuk getirmektedir. Ayet aynen þöyle: "Erkekler kadýnlar üzerine hâkimdirler. O sebeple ki, Allah onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadýndan) üstün kýlmýþtýr. Bir de (erkekler kendi) mallarýndan infak etmektedirler. Ýyi kadýnlar itaatli olanlardýr..." (Nisa 34).
Aile dirliði büyük ölçüde itaate dayandýðý için, itaat meselesi birçok hadiste tekrar tekrar ele alýnarak te´yid edilmiþtir. Tirmizî yukarýdaki hadisi kaydettikten sonra bu mevzuda Mu´az Ýbnu Cebel, Sürâka Ýbnu Mâlik, Hz. Aiþe, Ýbnu Abbâs, Abdullah Ýbnu Ebi Evfâ, Talk Ýbnu Ali, Ümmü Seleme, Enes ve Ýbnu Ömer (radýyallahu anhüm ecmâîn)´den de rivayetler olduðunu belirtir. Bunlarýn hepsini burada kaydetmek uzun kaçar. Abdullah Ýbnu Ebi Evfâ´nýn rivayeti þöyle:
"Mu´az Ýbnu Cebel (radýyallahu anh) Þam´dan dönmüþtü, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a secde etti.
"Ey Muaz bu da ne?" diye sorunca:
"Þam´a gitmiþtim. Orada insanlarýn piskopos ve patriklerine secde ettiklerini gördüm. Bunu sana yapmak, içimden geçti" dedi. Bunu iþiten Efendimiz:
"Sakýn bunu yapmayýn. Eðer ben bir kimsenin Allah´tan baþka birine secde etmesini emretseydim, kadýna, kocasýna secde etmesini emrederdim. Muhammed´in nefsi kudret elinde olan Zât´a yemin ederim, kadýn kocasýna olan hakkýný eda etmedikçe Rabbine olan hakkýný eda edemez. Kocasý, nefsini taleb etse, kadýn havid üzerinde bile olsa bunu men edemez."
Hz. Enes´in rivayeti de þöyle: "Bir insanýn diðer bir insana secdesi doðru olmaz, þayet doðru olsaydý, üzerindeki hakkýnýn büyüklüðü sebebiyle kadýnýn kocasýna secde etmesini emrederdim..."[3]
ـ3294 ـ2 -وَعَنْ أم سلمة رَضِىَ اللّهُ عَنْها قَالَت: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَيُّمَا امْرَأةٍ مَاتَتْ وَزَوْجُهَا عَنْهَا رَاضٍ دَخَلَتِ الْجَنَّةَ[. أخرجه الترمذي .
2. (3294)- Ümmü Seleme (radýyallahu anhâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hangi kadýn, kocasý kendisinden razý olarak vefat ederse, cennete girer."[4]
ـ3295 ـ3 -وَعَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ مَا مِنْ رَجُلٍ يَدْعُو امْرَأَتِهِ إِلَى فِرَاشِهِ فَتَأْبَى عَلَيْهِ إَّ كَانَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ سَاخِطًا عَلَيْهَا حَتَّى يَرْضَى عَنْهَا زَوْجُهَا[ .
3. (3295)- Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Nefsim kudret elinde olan Zât-ý Zülcelâl´e yemin ederim, bir erkek hanýmýný yataða davet ettiðinde kadýn imtina edip gelmezse, kocasý ondan râzý oluncaya kadar semada olan (melekler) ona gadab ederler."[5]
ـ3296 ـ4 -وفي رواية: ]إِذَا دَعَا الرَّجُلُ اِمْرَأَتَهُ إِلَى فِرَاشِهِ فَأَبَتْ أَنْ تَجِئَ فَبَاتَ غَضْبَانَ لَعَنَتْهَا الْمََئِكَةُ حَتَّى تُصْبِحَ، وَفِي رِوَايَةِ. حَتَّى تَرْجِعَ[ .
4. (3296)- Bir baþka rivâyette þöyle denmiþtir: "Erkek, kadýnýný yataðýna çaðýrýr, kadýn da gelmeye yanaþmaz, erkek öfkelenmiþ olarak sabahlarsa, melekler sabaha kadar -bir rivayette yataða gelinceye kadar- kadýna lânet okurlar."[6]
ـ3297 ـ5 -وفي رواية: ]إِذَا بَاتَتْ الَمْرَأةُ مُهَاجِرًَ فِرَاشَ زَوْجِهَا لَعَنَتْهَا الْمََئِكَةُ[. أخرجه الشيخان وأَبُو دَاوُد .
5. (3297)- Bir baþka rivâyette: "Kadýn küskünlükle kocasýnýn yataðýndan ayrý olarak sabahlarsa, melekler onu lanetler" denmiþtir.[7]
AÇIKLAMA:
Bazý hadislerde kadýnýn baþta gelen vazifeleri arasýnda zikredilen taat´ýn mühim maddelerinden biri, yataða icâbettir. Erkek yataða dâvet edince, buna icabet etmesi gerekmektedir. Bazý hadîslerde: "Fýrýn üzerinde olsa bile.." veya "Havýd (deve semeri) üzerinde olsa bile..." diye, yani "yanda býrakýlmasý zor olan bir iþte bile olsa mutlaka emre icabet etsin" manasýnda te´kid edilmiþtir.
Yukarýdaki rivâyetler sebepsiz, meþru olmayan bir mâzerete emre icâbet etmeyen, kocasýnýn yatak dâvetine uymayan kadýnýn bu davranýþýna terettüp eden mânevî müeyyideyi beyan etmektedir: Kocasýnýn davetine icâbet edinceye, kocasýný razý ve memnun kýlýncaya kadar meleklerin lânetine maruz kalmak... Mü´mine bir kadýn için bu pek büyük bir hasâret ve zarardýr.
Þârihler, "yatak" kelimesiyle münâsebet-i cinsiye´nin kinaye edildiðini belirtirler. Utanma vesilesi olan meselelerin zikrinde Kur´an ve hadiste sýkça kinâyeye baþvurulmuþtur, örneði çoktur...
Hadiste geçen "sabah oluncaya kadar..." ibâresi, imtina hâdisesinin geceye mahsus olduðu intibâýný vermekte ise de, bu hal, kadýnýn gündüzleri olacak davete imtinaýna cevaz vermez. Gecenin zikri, istirahat ve yatma vaktinin gece olmasý, gündüzleri maiþet kazanma meþguliyetinin galebe çalmasý sebebiyledir. Ayrýca bazý hadislerde, "gece" veya "gündüz" ayýrýmýna yer verilmeden ayný durum mevzubahis edilmiþtir.
Hz. Câbir´in bir rivayeti þöyle: "Üç kiþinin namazý kabul edilmez ve hiçbir hayýrlarý semaya yükseltilmez:
* Geri dönünceye kadar, kaçan köle;
* Ayýlýncaya kadar, sarhoþ;
* Râzý edinceye kadar, kocasýný darýltan kadýn."
3296 numaralý rivayette geçen "erkek öfkeli olarak sabahlarsa" ifadesi, kadýnýn her icâbet etmeme hâlinin ayný derecede olmadýðýný belirtir. Yani erkek, kadýnýn gelmeyiþini mâzur addetmiþtir veya çaðýrma hakkýndan vazgeçmiþtir ve hanýmýna bu davranýþý sebebiyle kýzmamýþtýr. Þu halde yataða gelmeme halleri, ayný mânevî müeyyideyi icâb ettirmemektedir. Kadýnýn yataktan ayrý sabahlamasý meselesi de böyle.
Mühelleb, sadedinde olduðumuz hadislerden hareketle: "Bedenlerdeki olsun, mallardaki olsun hukukun men edilmesi, maðfiretiyle örttükleri hariç, Allah´ýn gadabýný gerektiren durumlardýr" der ve hadisten þu hükmü çýkarýr:
"Hadis, müslüman âsiye, eyleme geçmesini önlemek için, korkutma maksadýyla lânette bulunmanýn câiz olduðunu göstermektedir. Þâyet fiili iþlerse, ona lânet deðil, af ve hidâyet duasýnda bulunmak gerekir."
Bazý âlimler bu istidlali hoþ karþýlamamýþlar ve demiþlerdir ki: "Müslüman için, rahmetten uzak olmasý mânasýna lânet okumak uygun deðildir. Muvafýk olaný, onun için hidayet, af ve mâsiyetten dönmesi için dua etmektir. Lâneti tecviz edenler, lânetin örfi mânasýný düþünmüþ olmalýdýrlar: Bu da, kötü söz söylemek mânasýna olan sebbetmektir. Bunun da caiz olduðu durum, günaha düþenin bu kötü sözden ders alýp, utanma ve dönüþ yapma hâline baðlýdýr. Sadedinde olduðumuz hadiste meleklerin bunu yapmýþ olmasý, insanlarýn da lânet okumasýna mutlak cevâzý ifade etmez."
Bazý âlimler hadisten þu hükümleri de çýkarmýþtýr:
* Melekler, mâsiyet ehline, mâsiyete devam ettikleri müddetçe beddua etmektedirler. Bu onlarýn, itaat edenlere de taatte olduklarý müddetçe hayýr dua ettiklerini ifâde eder.
* Meleklerin duasý, hayra da olsa þerre de olsa makbuldür. Bu sebeptendir ki, Aleyhissalâtu vesselâm, onlarýn duasýyla korkutmuþtur.
* Kocaya yardým ve rýzasýný aramaya irsâd var.
* Erkeðin cimayý terketmeye sabrý, kadýnlarýn sabrýndan daha zayýftýr.
* Erkeðe en kuvvetli teþviþ nikah yönünden gelmektedir. Bu sebeple Þârî bilhassa bu hususta kadýnýn yardýmcý olmasýna ehemmiyet atfetmiþ, teþriatta bulunmuþtur.
* Hadis, hiçbir meselesini ihmâl etmeyip, herhangi bir, arzusuna mümânaat edeni bile meleklerin bedduasýna mazhar etmek suretiyle alakasýný gösteren, hukukunu koruyan Allah´a, erkeðin bu nimetlerine bedel, itaat etmesi, ibadetlerine sabýr göstermesi gereði anlaþýlýr. Evet kula düþen, Rabbinin kendinden taleb ettiði haklarý yerine getirmektir. Aksi takdirde onun davranýþý, ihsaný bol bir zengine muhtaç durumda olan fakirin gösterdiði kabalýk ve nankörlükten daha çirkin kaçar.[8]
ـ6 ـ69 -وَعَنْه رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قِيلَ يَا رَسُولَ للّهِ أَيُّ النِّسَاءِ خَيْرٌ؟ قَالَ الَّتِي تَسُرُّهُ إِذَا نَظَرَ، وَتُطِيعُهُ إِذَا أمَرَ، وََ تٌخَاِلِفُهُ فِي نَفْسِهَا وَمَالِهَا بِمَا يَكْرَهُ[. أخرجه النسائي .
6, (3298)- Yine Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ey Allah´ýn Resulü! dendi, hangi kadýn daha hayýrlýdýr?"
"Kocasý bakýnca onu sürura garkeden, emredince itaat eden, nefis ve malýnda, kocasýnýn hoþuna gitmeye þeyle ona muhalefet etmeyen kadýn!" diye cevap verdi."[9]
ـ3299 ـ7 -وَعَنْ عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: َ يُسْأَلُ الرَّجُلُ فِيمَ ضَرَبَ امْرَأَتَهُ؟[. أخرجه أَبُو دَاوُد .
7. (3299)- Hz. Ömer (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Erkeðe, hanýmýný ne sebeple dövdüðü sorulmaz."[10]
AÇIKLAMA:
1- Dinimiz, bazý þartlarla kadýnlarýn dövülebileceðini kabul eder. Bu husus Kur´an-ý Kerim´in þu âyetiyle sabittir:
"Serkeþlik etmelerinden endiþelendiðiniz kadýnlara öðüt verin, yataklarýnda onlarý yalnýz býrakýn, nihâyet dövün. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerinde yol aramayýn..." (Nisa 34).
* Görüldüðü üzere, kadýn keyfi deðil, itaatsizliði sebebiyle -Bagavi´nin ifadesiyle "Nikah´ýn getirdiði haklarýn yerine getirilmemesi halinde" - dövülebilecektir. Âyette geçen nüþûz, sivrermek, karþý gelmek, dik baþlýlýk etmek gibi mânalara gelir.
* Nüþûz´undan korkulan kadýnlar hemen dövülmez:
** Önce nasihat edilir.
** Nasihattan anlamazsa, ceza olarak yatakta yalnýz býrakýlýr.
** Bundan da anlamazsa en son safhada dövülür. Veda hutbesinde, kadýnlarýn þiddetli (yaralayýcý) olmayacak þekilde dövülmesi emredilmiþtir.
* Dövmede Ýslâm´ýn vaz´ettiði baþka kayýtlar da var:
** Baþa vurulmamalýdýr.
** Vücudun tehlikeli noktalarýna da vurulmamalýdýr.
** Çubuk, bükülü mendil gibi yaralayýcý olmayan bir þeyle vurulmalýdýr.
** Darbe sayýsý had cezasý miktarýndan aþaðý olmalýdýr. Sayý hususunda ûlemâ ihtilaf eder. Te´dibî vurmalarýn üç darbeyi geçmemesi umumiyetle benimsenmiþtir. Ona kadar vurulabileceðini, hatta daha fazla sayýda vurulabileceðini de söyleyenler olmuþtur.
2- Kocasýna, niçin dövdüðünün sorulamayýþýný âlimler kayda baðlamýþlardýr. Bu yasak mutlak deðildir: "Eðer, dinin cevaz verdiði hudud çerçevesinde dövmüþse" denmiþtir.
Þu halde dinin meþru kýldýðý þartlarýn dýþýna çýkarak dövülmesi halinde erkek muâheze edilebilir. Sözgelimi, yaralayýcý þekilde dövmüþse meþru hududu dýþarý çýkmýþ demektir.[11]
ـ3300 ـ8 -وَعَنْ أَبِي سَعِيدِ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]جَاءَتْ امْرَأَةُ صَفْوَانَ بنِ الْمُعَطِّلِ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ إِلَى رَسُولِ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَصَفْوَانُ عِنْدَهُ. فَقَالَتْ: يَا رَسُولَ للّهِ زَوْجِي يَضْرِبُنِي إِذَا صَلَّيْتُ، وَيُفَطِّرُنِى إِذَا صُمْتُ، وََ يُصَلِّي صََةَ الْفَجْرِ حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ. فَسَأَلَهُ عَمَّا قَالَتْ. فَقَالَ يَا رَسُولَ للّهِ: أَمَّا قَوْلُهَا يَضْرِبُنِي إِذَا صَلَّيْتُ! فَإِنَّهَا تَقْرَأُ بِسُورَتَيْنِ وَقَدْ نَهَيْتُهَا. فَقَالَ لَهَا رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ كَانَتْ سُورَةً وَاحِدَةً لَكَفَّتِ النَّاسِ، وَأَمَّا قَوْلُهَا يُفَطِّرُنِي إِذَا صُمْتُ فَإِنَّهَا تَنْطَلِقُ تَصُومُ وَأَنَا رَجُلٌ شَابٌّ َ أَصْبِرُ. فَقَالَ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: َ تَصُومُ امْرَأَةٌ إَِ بِإِذْنِ زَوْجِهَا، وَأَماَّ قَوْلُهَا إِنِّي أُصَلِّي حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ فَإِنَّا أَهْلُ بَيْتٍ قَدْ عُرِفَ لَنَا ذَلِكَ َ نَكَادُ نَسْتَيْقِظُ حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ. فَقَالَ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. فَإِذَا اسْتَيْقَظْتَ يَا صَفْوَانُ فَصَلِّ[. أخرجه أَبُو دَاوُد .
8. (3300)- Ebu Sa´îd (radýyallahu anh) anlatýyor: "Safvân Ýbnu Muattâl (radýyallahu anh)´ýn hanýmý, yanýnda Safvân´da bulunduðu bir anda Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gelerek:
"Ey Allah´ýn Resulü, namaz kýldýðým zaman kocam beni dövüyor, oruç tuttuðum zaman da orucumu bozduruyor, güneþ doðuncaya kadar da sabah namazýný kýlmýyor!"dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), hanýmýnýn bu söyledikleri hakkýnda Safvân´a sordu. Safvân:
"Ey Allah´ýn Resulü! "Namaz kýldýðým zaman dövüyor" sözüne gelince, o zaman (bir rekatte uzun) iki sûre okuyor. Halbuki ben bunu yasakladým" dedi. Resulullah kadýna:
"Ýnsanlara tek surenin okunmasý yeterlidir" buyurdu. Safvân devam etti:
"Oruç tuttuðum zaman bozduruyor" sözüne gelince, "Hanýmým oruç tutup duruyor.
Ben gencim, hep sabredemiyorum." dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Bir kadýn kocasýnýn izni olmadan (nafile) oruç tutamaz!" buyurdular. Safvân devamla:
"Güneþ doðuncaya kadar sabah namazý kýlmadýðým sözüne gelince, biz (gece çalýþan) bir âileyiz, bunu herkes biliyor. (Sabaha yakýn yatýnca) güneþ doðuncaya kadar uyanamýyoruz" diye açýklama yaptý. Aleyhissalatu vesselam:
"Ey Safvân, uyanýnca namazýný kýl!" buyurdular."[12]
AÇIKLAMA:
1- Safvân (radýyallahu anh)´ýn hanýmý namazda iki uzun sûre okur olmalý ki müdahale mevzuu olmuþtur. Tîbî: "Tek surenin okunmasý mevzubahis ise, bu Fatiha suresi olmalýdýr" der.
2- Hattâbî bu hadîste bazý fýkhî bilgilerin bulunduðuna dikkat çeker:
* Erkeðin hanýmýndan istifadesi için belli bir vakit yoktur, bütün ahvâlde caizdir.
* Erkeðin hakkýný kullanmasýna kadýn mümânaat edecek olursa, erkek onu þiddetli olmayacak þekilde dövebilir.
Kadýn hacc için ihrama girecek olursa erkek ona mâni olabilir, hacca göndermeyebilir. Zira, erkeðin kadýn üzerindeki hakký muacceldir, Allah´ýn hakký ise muahhardýr. Atâ Ýbnu Ebî Rebah böyle hükmeder. Bütün imamlar, nâfile haccýna erkeðin mâni olabileceðinde ittifak ederler.
3- Safvân Ýbnu Muattal ailesi geceler boyu su çeker, sabaha doðru yatarlardý. Bu hadisi bir kýsým þarihler ihtiyatla karþýlamýþtýr. Hem senetçe zayýf, hem de metinde nekâret vardýr: Namazda tek sureye ruhsat, sabah namazýnýn güneþin doðmasýna kadar te´hir edilmesine ruhsat gibi. Azîmâbâdî þu açýklamayý dermeyan eder: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn: "Uyanýnca namazýný kýl!" sözü -hadisin sahih olmasý halinde- dikkat çekici bir ruhsattýr. Cidden ilâhî bir lütuftur, Resulullah´tan ümmetine bir rýfký, bir þefkatidir. Safvân´ýn iþi sanki fýtrî bir meleke haline gelmiþ ve çalýþma âdeti onu istilâ etmiþ ve artýk ondan vazgeçmesi imkânsýz hale gelmiþ gibidir. Bu durumda, bu halin sahibi, kendisine baygýnlýk gelen kimse menzilesindedir, mazur addedilir, ayýplanmaz. Mamafih bu halin her zaman deðil, bazen ârýz olmasý da muhtemeldir. Bu da yanýnda uyandýrýp uykusunu açacak birilerinin olmamasýndan ileri gelebilir. Böylece uyku, güneþ doðuncaya kadar devam etmiþ olabilir. Bu durum her zaman deðil arada sýrada olan bir haldir. Çünkü insanýn her vakit böyle olmasý ihtimalden uzaktýr. Dolayýsýyla arada sýrada bu durumla karþýlaþan insan hakkýnda namazý vaktinde kýlmaktan kaçýyor diye düþünmek câiz olmaz".
4- Þunu da kaydedelim ki, hadisi bazý alimler sened yönüyle ihticac edilemeyecek kadar zayýf addedmiþ, metnindeki hüküm yönüyle de münker bulmuþtur: "Bilhassa sabah namazýnýn güneþ doðduktan sonra kýlýnmasýna Resulullah´ýn ruhsat vermesi oldukça uzak bir ihtimaldir, bir yanlýþlýktýr" demiþlerdir.[13]
ـ3301 ـ9 -وَعَنْ أَبِي الورد بن ثُمامة قَالَ: ]قَالَ عَلِيٌّ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ ِبْنَ أغْيَدَ أَ أُحَدِّثُكَ عَنِّي وَعَنْ فَاطِمَةَ بِنْتِ رَسُولِ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَكَانَتْ مِنْ أَحَبِّ أَهْلِهِ إِلَيْهِ؟ قُلْتُ بَلَى. قَالَ: إِنَّهَا جَرَّتْ بِالرَّحى حَتَّى أَثَّرَتْ فِي يَدِهَا. وَاسْتَقَتْ بِالْقِرْبَةِ حَتَّى أَثَّرَتْ فِي نَحْرِهَا. وَكَنَسَتِ الْبَيْتَ حَتَّى اغْبَرَّتْ ثِيَابُهَا. فَاُتِيَ النَّبِيُّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِخَدَمٍ. فَقُلْتُ لَهَا: لَوْ أتَيْتِ أَبَاكِ فَسَألْتِهِ خاَدمِاً؟ فَأْتَتْهُ فَوَجَدْتُ عِنْدَهُ حُدَّاثًا فَرَجَعَتْ. فَأَتَاهَا مِنَ الْغَدِ فَقَالَ: مَا كَانَتْ حَاجَتُكِ؟ فَسَكَتَتْ. فَقُلْتُ: أَنَا أُحَدِّثُكَ يَا رَسُولَ للّهِ! إِنَّهَا جَرَّتْ بِالرَّحَى حَتَّى أَثَّرَتْ فِي يَدِهَا، وَحَمَلَتْ بِالْقِرْبَةِ حَتَّى أَثَّرَتْ فِي نَحْرِهَا. فَلَمَّا أَنْ جَاءَ الْخَدَمُ أمَرْتُهَا أَنْ تَأْتِيكَ تَسْتَخْدِمُكَ خَادِمًا يَقِيهَا حَرَّ مَاهِيَ فِيهِ. فَقَالَ: إِتَّقِ اللّهِ يَا فَاطِمَةُ. وَأَدِّي فَرِيضَةَ رَبِّكَ، وَاعْمِلِي عَمَلَ أَهْلِكِ، إِذَا أَخَذْتِ مَضْجَعَكِ فَسَبِّحِي ثََثًا وَثََثِينَ، وَاحْمِدِي ثََثًا وَثََثِينِ، وَكَبِّرِي أَرْبَعًا وَثََثِينَ. فَذَلِكَ مَائَةٌ هِيَ خَيْرٌ لَكَ مِنْ خَادِمِ. قَالَتْ: رَضِيتُ عَنِ اللّه وَعَنْ رَسُولِهِ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَلَمْ يُخْدِمْهَا[. أخرجه الخمسة إ النسائي .
9 (3301)- Ebu´l-Verd ibnu Sümâme anlatýyor: "Hz. Ali (radýyallahu anh) Ýbnu Aðyed´e dedi ki: "Sana kendimden ve Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn kýzý Fâtýma (radýyallahu anhâ)´dan -ki o, babasýna, ailesinin en sevgili olaný idi- bahsedeyim mi?"
"Evet, bahsedin!" dedim. Bunun üzerine:
"Fâtýma radýyallahu anhâ deðirmen çevirirdi; elinde yaralar meydana gelirdi. Kýrba ile su taþýrdý. Bu da boynunda yaralar açtý. Evi süpürüyordu. Üstü baþý toz-toprak oldu. (Bu sýralarda) Resûlullah´a bir kýsým köleler getirilmiþti. Fâtýma´ya:
"Babana kadar gidip bir köle istesen!" dedim. Gitti. Aleyhisselâtu vesselâm´ýn yanýnda bazýlarýnýn konuþmakta olduklarýný gördü ve geri döndü. Ertesi gün Resulullah Fâtýma´ya gelerek:
"Kýzým ihtiyacýn ne idi?" diye sordu. Fâtýma sükût edip cevap vermedi. Ben araya girip:
"Ben anlatayým Ey Allah´ýn Resûlü" dedim ve açýkladým: "Fâtýma´nýn deðirmen kullanmaktan elleri yara oldu, kýrba ile su taþýmaktan da omuzlarý incindi. Köleler gelince ben kendisine, size uðramasýný, sizden bir hizmetçi istemesini ve böylece biraz rahata kavuþmasýný söyledim. Bu açýklamam üzerine Resulullah:
"Ey Fâtýma, Allah´tan kork, Allah´a olan farzlarýný eda et, âileyin iþlerini yap. Yataðýna girince otuzüç kere sübhanallah, otuzüç kere elhamdülillah, otuzdört kere Allahekber de. Böylece hepsi yüz yapar. Bu senin için hizmetçiden daha hayýrlýdýr.." buyurdular. Fâtýma (radýyallahu anhâ):
"Allah´dan ve Allah´ýn Resulünden razýyým" dedi. Resulullah ona hizmetçi vermedi."[14]
AÇIKLAMA:
1- Burada, bidayet-i Ýslâm´da kadýnlarýn ev iþlerinde çalýþtýklarýný görmekteyiz. Hatta Hz. Peygamber´in en sevgili kýzý Fâtýma´nýn, ev iþlerinin en aðýrýný, en çok rahatsýz edenini bile yaptýðýný, bu yüzden ellerinin yara, omuzlarýnýn ezik ve bere içinde kaldýðýný görmekteyiz. Bu çeþit rivayetler çoktur. Resulullah´ýn baldýzý Esmâ (radýyallahu anhâ)´nýn tarlada çalýþtýðý, ata yem hazýrladýðý, at týmar ettiði rivayetlerde belirtilmiþtir.
Sadedinde olduðumuz rivayet, bu iþleri bir peygamber kýzýnýn yaptýðýný, hizmetçi istediði zaman Resulullah´ýn hizmetçi vermeyip ondan daha hayýrlý olan bazý tesbihâtý tavsiye ettiðini göstermektedir. Þu halde bu iþlerin kadýnlar tarafýndan yapýlmasýný, Efendimiz normal ve tabiî karþýlamýþ olmaktadýr.
Hadisin bazý vecihlerinde, Resulullah, "Suffa Ashabý ihtiyaç içerisinde kývranýrken ben size hizmetçi veremem..." mealinde cevap vermiþ, "fazla köle olsa satýp, parasýyla Suffa Ashâbý´nýn bazý ihtiyaçlarýný karþýlamaya çalýþacaðým" belirtmiþtir. Bazý rivayetlerde: "Bedir yetimleri (ihtiyaçta) sizi geçti"; bir baþka rivayette: "Ey Fâtýma sabret, kadýnlarýn en hayýrlýsý ailesine faydalý olandýr" der. Hülasa hadis, çok farklý vecihlerle rivâyet edilmiþtir. Hepsinde pek faydalý ziyadeler var.
2- Bazý Fevaid: Alimler, muhtelif vecihlerindeki ziyadeleri de nazar-ý dikkate alarak bu hadisten pek çok ibretler, düsturlar, hükümler çýkarmýþlardýr. Bazýlarýný kaydediyoruz:
* Resulullah uyku sýrasýnda muhtelif zikirlerin okunabileceðini belirtmiþtir.
Ýsteyen bunlardan birini veya birkaçýný okuyabilir. Þartlara, ahvâle, eþhasa ve evkâta göre bunlardan her birinin ayrý bir fazileti vardýr.
* Ýbnu Battâl: "Bu hadîste, fakirliði zenginlikten üstün addedenlere delil var. çünkü Resulullah: "Size hizmetçiden daha hayýrlý olaný söyleyeyim mi?" demiþ ve onlara zikir öðretmiþtir. Eðer zenginlik üstün olsaydý onlara hizmetçi verirdi ve zikri de öðretirdi. Þu halde hizmetçi vermeyip zikir talimiyle yetinmesi, Efendimizin onlara Allah indinde daha hayýrlý olaný tercih ettiðini gösterir" demiþtir.
Ýbnu Hacer buna itiraz eder ve der ki: "Bu iddia, Hz. Peygamber´in yanýnda fazla hizmetçi olmasýna raðmen böyle yapmasý halinde doðrudur. Halbuki rivayetler açýkça ifade ediyor ki, Resulullah, satýp parasýný Ehl-i Suffe´nin veya Bedir yetimlerinin nafakasýna harcamak için bunlara hizmetçi vermemiþtir." Buradan hareketle Kadý Ýyaz: "Bu hadiste "Fakir zenginden efdaldir" hükmünü çýkaranlara delil yoktur" der.
* Hadiste gelen "hayýrlý olma" meselesinde de ihtilaf edilmiþtir. Kadý Ýyaz, hadisin zâhirine göre: "Resulullah, onlara âhiretle ilgili amelin, her hâl ve kârda dünya iþlerinden daha hayýrlý olduðunu öðretmek istemiþtir. Onlara hizmetçi vermek mümkün olmayýnca, bununla yetindi, sonra istekleri olmayýnca, onlara istediklerinden daha efdal ecir hâsýl edecek bir zikir öðretti" der.
Kurtûbi de: "Onlarý zikre havale etti, tâ ki bu, ihtiyaç halinde, duanýn yerine geçsin yahut da Resulullah kendisi için sevdiðini kýzý için de sevmesi sebebiyle böyle yaptý, çünkü Aleyhissalatu vesselam, ecri büyük olmasý sebebiyle fakrý ve sabrederek onun sýkýntýsýna katlanmayý tercih ediyordu" der.
Mühelleb de þöyle der: "(Aleyhissalâtu vesselâm) kýzýna, âhirette ona daha çok fayda verecek olan zikri öðretti. Ehl-i Suffe´yi ise, onlar nefislerini karýn tokluðuna, ilim dinlemeye ve sünnet öðrenmeye vakfettikleri, mal ve iyâl kesbini düþünmedikleri için tercih etti."
* Bu hadis, humus´un taksiminde ilim talebelerinin öne alýnmasý gereðini ifade eder.
* Hadis Selef-i Sâlihin´in içinde bulunduðu geçim darlýðý, kýtlýk ve sýkýntýyý gösterir. Allah onlarý, dünyaya tabi olmaktan korumak için, elde etme imkanýna raðmen dünyaya bulaþtýrmamýþ, ondan uzak tutmuþtur. Bu, enbiya ve evliyanýn büyük çoðunluðunun yoludur.
* Ýsmaîl el-Kâdi: "Bu hadis, humusu Ýmamýn dilediði gibi taksim edeceðini gösterir. Çünkü köleler, humus´tandýr. Humus´un beþte dördü ganimetçilerin hakkýdýr" der. Ýmam Malik ve Bazýlarý böyle hükmetmiþtir.
* Mühelleb der ki: "Hadîste, kiþinin âhireti dünyaya tercihte kendi gittiði yola, ehlini de sevketmesinin örneði vardýr, yeter ki onlarýn da bu iþe gücü yetsin."
* Bazý âlimler: "Kiþi, kýzýnýn ve kocasýnýn evine izin almadan girebilir, yataklarýna oturabilir" demiþ ise de, diðer bir kýsým alimler rivâyetin bir veçhinde "izin alarak girdi" kaydýný göstererek "izinsiz girme" istidlâline karþý çýkmýþtýr. [15]
ÝKÝNCÝ FASIL
KADININ KOCA ÜZERÝNDEKÝ HAKKI
ـ3302 ـ1 -عن أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ فَإِنَّ الْمَرأةَ خُلِقَتْ مِنْ ضِلَعٍ وَإِنَّ أَعْوَجَ مَا فِي الضِّلْعِ أَعَْهُ. فَإِنْ ذَهَبْتَ تُقِيمُهُ كَسَرْتُهُ، وَإِنْ تَرَكْتَهُ لَمْ يَزَلْ أَعْوَجَ، فَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا[. أخرجه الشيخان والترمذي .
1. (3302)- Hz. Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kadýnlara hayýrhah olun, zira kadýn bir eyeði kemiðinden yaratýlmýþtýr. Eyeði kemiðinin en eðri yeri yukarý kýsmýdýr. Onu doðrultmaya kalkarsan kýrarsýn. Kendi hâline býrakýrsan eðri halde kalýr. Öyleyse kadýnlara hayýrhah olun."[16]
radyobeyan