Kütübü Sitte
Pages: 1
Nikah 11 By: sumeyye Date: 29 Nisan 2010, 12:40:52
Bazý Sahabelerin Birkýsým Hadisleri Ýþitmemiþ Olmalarý


Mut´a bahsinin hakkýyla anlaþýlmasý için bilinmesi gereken hususlardan biri, sahabelerin bazý hadisleri Resulullah´ýn saðlýðýnda iþitmemiþ olmalarýdýr. Nitekim, mut´a nikahýnýn yasaklandýðýný Ýbnu Mes´ud, Hz. Ali, Hz. Muaviye, Hz. Esma gibi bazý büyük sahabilerin iþitmemiþ olduklarýný, bunun Hz. Ömer´in hilafeti zamanýnda ta´mim edildiðini gördük. Ýlk nazarda, böyle bir yasaðýn duyulmamýþ olmasý garip karþýlanabilir. Ama bir kýsým hadisleri sonradan öðrenme hadisesinin mut´a nikahýna has bir durum olmayýp, baþka pek çok meseleye þamil olduðu düþünülürse þaþýlacak bir þey kalmaz.

Filhakika, baþta dört halife: Hz. Sýddik, Hz. Faruk, Hz. Zinnureyn, Hz. Ali el-Mürtaza radýyallahu anhüm ecmain hazeratý olmak üzere diðer birçok sahabenin, bir kýsým hadisleri Resulullah´ýn vefatýndan sonra iþittiklerine dair hadis kitaplarýmýzda nice örnekler var. Biz burada, mevzuyu uzatmamak için hepsini kaydedecek deðiliz. Ancak, þu kadarýný söyleyeceðiz: Vereceðimiz örnekler bizzat Kur´an-ý Kerim´de es-Sabikun el-Evvelun diye yadedilen ilk Müslümanlardan Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ile ilgili olacak. Bu zatlar sadece "ilkler" olmakla da kalmazlar, ayný zamanda Resulullah´ýn en yakýnlarý ve Ýslam´ýn en büyükleridirler. Bunlarýn üstelik Resulullah´la yakýnlýk ve beraberlikleri de fazla: Hz. Ebu Bekr Resulullah´ýn eski bir dostudur, yâr-ý gârýdýr yani hicret sýrasýnda, maðarada bile beraberlikleri ayet-i kerime ile tescil edilmiþtir (Tevbe 40). Resulullah her gün belli saatlerde bir akþam bir de sabah olmak üzere iki sefer muntazaman yanýna uðramaktadýr (128).

Hz. Ömeru´l-Faruk, Aleyhissalâtu vesselâm´ýn en çok takdir ettiði, dirayet ve re´yine güvendiði biridir. Ayný zamanda kayýnpederidir. Ayrýca Hz. Ömer, Resulullah´ýn peþini hiç býrakmama hususunda azim, gayret ve þuurlu plan sahibidir. Buhârî´nin, bir rivayetinde anlattýðýna göre: "Bir ensarî kardeþiyle münavebe yapmýþtýr: Bir gün birisi Resulullah´ýn yanýnda bulunmakta, diðeri de tarla iþlerini yapmakta; akþam olunca Aleyhissalâtu vesselâm´dan görüp iþittiklerini dinlemektedir. Ertesi günü öbürü tarla iþlerine giderken, diðeri Resulullah´a mülazemet etmekte, akþam olunca Aleyhissalâtu vesselâm´dan görüp iþittiklerini anlatmaktadýr."(129)

Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer´in Resulullah´tan hadisi daha çok, daha saðlýklý öðrenmelerine imkan tanýyan diðer bir durum, bu iki büyüðün, Aleyhissalâtu vesselâm´ýn iki veziri durumunda olmalarýdýr(130). Rivayetler Aleyhissalâtu vesselâm´ýn sýk sýk onlarla -bazan sabahlara kadar de vam eden- istiþareler yaptýðýný belirtir(131).

Hz. Osman (radýyallahu anh) da Resulullah´ýn yakýnlarýndan ve çok takdir ettiði zatlardandýr. Ýki kýzýný ona vermiþ olmasý, aradaki kayýnpederdamatlýk münasebeti, beraberlik ve yakýnlýðý anlamaya yeterli bir durumdur.

Hz. Ali, Resulullah´ýn terbiyesinden geçen, yanýnda büyüttüðü, ilk çocuk Müslüman , amcaoðlu ve damadýdýr. Kendi ihbarýyla Aleyhissalâtu vesselâm ile daima biri gece biri gündüz olmak üzere, günde iki sefer muttarýd, hususi görüþme programý olmuþtur(132).

Ýþte, Aleyhissalâtu vesselâm´la böylesine beraber, böylesine içli dýþlý olan bu büyükler, bu ilkler, birçok hadisi Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn vefatýndan sonra iþitmiþlerdir.

Rivayetler, yeni bir hadis iþitince, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer´in, bazý durumlarda ihtiyatlý davranýp ikinci bir þahid istediklerini, Hz. Ali´nin ise yemin ettirdiðini belirtir.

Hz. Ebu Bekr (radýyallahu anh)´e "cedde", yani büyükanneye torundan düþecek mirasýn miktarý hakkýnda sorulmuþtu. Bu mesele hakkýnda Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan birþey iþitmediðini belirtti ve bir öðle namazýndan sonra cemaate sordu: "Ýçinizden kim ceddenin payý hususunda Aleyhissalâtu vesselâm´dan birþey iþitti?"

Muðîre Ýbnu Þu´be kalkýp, Resulullah´ýn ceddeye südüs (altýda bir) takdir buyurduðunu söylemiþ, Hz. Ebu Bekr de: "Sizden kim buna þehadet edecek?" demiþtir. Muhammed Ýbnu Mesleme kalkýp Muðîre´nin isabetli konuþtuðunu te´yid etmiþ, Hz. Ebu Bekr meseleyi buna göre hükme baðlamýþtýr(133).

Hz. Ömer, kapýyý üç kere çalarak izin istemek gerektiðini ifade eden hadisi Ebu Musa el-Eþ´ari´den iþittiði zaman: "Ya þahit getirirsin, ya da elimden çekeceðin var" diye çýkýþmýþtýr. Hz. Ömer´in hiddetinden betibenzi atmýþ olarak Mescide geldiði zaman Ebu Musa hazretlerine: "Neyin var, rengin niye uçtu?" diye sorarlar. Durumu anlatýnca: "Bunu hepimiz biliyoruz, en küçüðümüz gitsin!" derler ve Hz. Ömer´e Ebu Saidi´l-Hudrî´yi gönderirler (134) Hz. Ömer´le ilgili rivayetler çoktur: Veba çýkan bir yere girilmemesi, vebanýn çýktýðý yerden ayrýlýnmamasý ile ilgili hadisi(135) Mecusilere ehl-i kitapla ilgili ahkamýn uygulanmasý gerektiðine dair hadisi(136), mescid inþa edilecek bir yerin sahibi razý olmadýkça istimlak edilemeyeceðini beyan eden hadisi (137), hamile kadýnda düþüðe sebep olana takdir edilecek ceza ile ilgili hadisi Hz. Ömer hep, Resulullah´ýn vefatýndan sonra iþitmiþtir. Düþüðe bedel Resulullah´ýn erkek veya kadýn bir köleye hükmettiðini Muðîre Ýbnu Þu´be haber verdiði zaman Hz. Ömer, buna þahid talep eder. Muhammed Ýbnu Mesleme þahitlik yapar(138).

Ehli nezdinde meþhur ve malum olan bu duruma baþka misaller vererek asýl mevzumuzdan daha fazla uzaklaþmak istemiyoruz(139). Örneklerimize son verirken Hz. Ali´nin mevzuya giren bir beyanýný kaydedeceðiz: "Ben, Resulullah´tan bir hadis iþittim mi onunla amel ederek Allah´ýn dilediði nisbette faydalanýyordum. Resulullah´tan bir baþkasý bana hadis nakledecek olsa yemin talep ediyordum. Yemin edince onu tasdik ediyordum. Ebu Bekir hadis rivayet edince (yemin talep etmiyordum, çünkü) Ebu Bekr, Sýddîk idi..."(140)

Þarihler, yukarýda kaydettiðimiz hadisleri açýklarken, Aþere-i Mübeþþere´ye mensup olanlar dahil, Ashab´ýn büyüklerinin bile birkýsým hadisleri bilmemesinin normal olduðunu, bu çeþit bilgi eksikliðinin onlarýn büyüklüðüne bir noksanlýk getirmeyeceðini belirtirler. Ýbnu Battal: "Bu hal Hz. Ömer hakkýnda caiz olursa baþkalarý hakkýnda haydi haydi caizdir" demiþtir.(141)

Þu halde mut´a nikahýný yasaklayan hadisi bazý sahabilerin Resulullah´ýn saðlýðýnda iþitmeyerek sonradan iþitmiþ olmasý, normal, olaðan bir hadisedir ve pek çok emsalinden sadece biridir. Ashab Resulullah´tan hadis bilmedikleri hususlarda ya eski bilgileriyle amel ediyorlardý, ya da içtihadlarýyla. Ama o meseledeki hadisi iþittikleri taktirde, hadise uymayan tatbikatlarýný derhal býrakýp sünnete rücu ediyorlardý. Buna da Hz. Ömer´den birkaç örnek verelim: O, parmaklarýn diyetlerinin farklý olmasý gerektiði kanaatinde idi. Çünkü elde îfa ettikleri hizmet bir deðildi. Öyleyse diyetleri de farklý olmalýydý. Fakat diyette parmaklara ayný deðeri biçen hadisi iþittiði zaman, derhal eski kanaatinden dönüp hadise göre uygulamaya geçmiþtir (142). Keza zina yapan mecnuna had tatbik etmek isteyen Hz. Ömer, "Üç kiþiden kalem kaldýrýlmýþtýr... kendine gelinceye kadar mecnundan..." hadisini iþitir iþitmez, kanaatinden vazgeçer (143). Keza Abdullah Ýbnu Ömer, kendisinden farenin yenilip yenilmeyeceðinden sorulunca, En´am suresinin 145. ayetini okuyup orada zikredilen haramlar arsýnda olmadýðýný belirterek "Ye!" diye cevap veriyordu. Kendisine Resulullah´ýn fare için: "O, murdarlardandýr, habistir" dediði hatýrlatýlýnca: "Resulullah böyle dediyse o öyledir" der ve fetvasýndan derhal rücu eder (144).

Yukarýda belirttiðimiz üzere, Hz. Ömer (radýyallahu anh), mut´a nikahýnýn Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) tarafýndan haram edilmiþ olduðunu hatýrlatýnca Ashab´tan hiç kimse buna itiraz etmemiþ, bil-icma hepsi emre uymuþtur.[116]



7- Þiî Kaynaklarýna Göre Mut´a


Not:


1- Bu bahiste kullanacaðýmýz kaynaklar Þiîlerin hadis kitaplarýdýr: el-Ýstibsar, Men La Yahdaruhu´l-Fakih, Tehzibu´l-Ahkâm, el-Furu´ mine´l-Kâfi.

2- Rivayetlerin kaynaðý: Bunlar da Hz. Peygamber deðil, Þiî´lerin masum dedikleri imamlardýr.

* Ebu Abdillah: Cafer es-Sadýk rahimehullah (vefatý 148 hicri).

* Ebu Cafer: Muhammed Ýbnu Ali el-Bakýr rahimehullah (vefatý 114 hicrî).

* Ebu´l-Hasen: Ali Ýbnu Musa er-Rýza rahimehullah (vefatý 203 hicrî).

* Emiru´l-Mü´minîn Hz. Ali (radýyallahu anh).[117]



Tarif Ve Tavsif


Mut´a ile ilgili rivayetler Þiî kaynaklarýnda daha çok yer tutar ve sayýca sünnî kaynaklarda geçenlerle mukayese edilemeyecek kadar çoktur (145).

Öncelikle belirtelim ki, Þia da, mut´ayý belirlenen ücret karþýlýðýnda, belirlenen müddet için yapýlan bir nikah olarak tarif eder (146).

Burada kastedilen müddet, akitte belirtilmelidir. Belirtilmezse normal nikah ahkâmý cari olur. Bu durumda talaku´ssünne ile boþanabilir, miras terettüp eder ve iddet arasýnda nafaka gerekir (147). Mut´a nikahýnda Þia veraset tanýmaz (149). Ancak þart koþulursa karþýlýklý miras olabilir diyen olmuþsa da, "Þart koþsa da koþmasa da miras almaz" görüþü vardýr. "Çünkü kadýn zevce deðil, müste´cere (kiralanmýþ kimse)dir" (150).

Ücret de anlaþýlan miktardýr, bir avuç buðday, bir dirhem nakit vs. olabilir (151).

Þia, mut´a nikahýnda þahid gerekmediðine inanýr ve "Allah ve melekleri þahid olarak yeter" der (152). Ehl-i Sünnet, "Nikahta Allah ve Resulü´nün þahit" kýlýnmasý halinde nikahýn mün´akid olmayacaðýna ve yapanýn da -fiilinde Resulullah´a gaybý bilme nisbeti bulunmasýna binaen-"Gaybý Allah´tan baþka kimse bilemez" (Neml 65) mealindeki ayete muhalefet ettiði için- küfre düþeceðini kabul eder(153). Þia´ya göre, normal nikahta þahid, zaten çocuðun nesebi, miras -ve bir rivayette de hudud- için gereklidir(154). Tûsî "Resulullah zamanýnda þahitsiz nikah yoktu" itirazýna: "O, efdal olaný ifade eder" diye te´vil ederek cevazýn asýl olduðunu belirtir.(155)

Ehl-i Sünnet´in rivayetlerinde, Hz. Ömer´in yasaklamasýna kadar, Ashab ve tabiinden, Resulullah´ýn yasaðýný duymayanlarýn mut´aya yer verdiðini belirtmiþtik. Mut´a meselesine selefteki anlayýþla Þia´nýn anlayýþýný mukayese ederek bakýnca, bazý ciddi farklar görülür:

1- Sünnî kaynaklar ruhsat tanýyan rivayetleri de, yasak getiren rivayetleri de Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e dayandýrýrken, Þiî kaynaklarda, pek nadir Resulullah´tan söz edilir. Onlar bu meseleyi hep imamlarýna dayandýrýrlar. Mesela, Ýstibsar´da Hz. Peygamber´e nisbet edilen hemen hiçbir rivayet mevcut deðildir.

2- Sünnî kaynaklarda cevaz, hep sefer haliyle ilgilidir, mukime de tecviz edildiðine dair rivayet yoktur. Halbuki Þiî kaynaklar bunu, mukim, misafir, evli, bekâr herkese "helal ve mübah" addederler (156). Kumî´de yer alan bir fetva söyle: "Kiþi, dilerse mut´a yapar, hatta zevcesi olsa ve memleketinde zevcesiyle birlikte olsa bile" (157).

3- Bir kadýnla pek çok erkek mut´a yapabildiði gibi, ayný erkek mükerrer seferler mut´a yapabilir. Kuleynî´nin bir rivayeti aynen þöyle: "Ebu Cafer Aleyhissalâtu vesselâm´a[118] sordum:

"Kurbanýn olayým! Bir adam mut´a yapsa, þartý sona erse, sonra o kadýnla bir baþka erkek evlense, sonra ondan ayrýlsa, sonra önceki erkek evlense, sonra ayrýlsa, bu üç sefer cereyan etse, kadýn üç erkekle evlense, birinci ile tekrar evlenmesi caiz olur mu?"

Bana þu cevabý verdi:

"Evet kaç sefer dilerse. Bu kadýn hür kadýn gibi deðildir, bu kirayla tutulmuþ (müste´cere) biridir; cariye kadýn mesabesindedir" (158).

Þia, prensip olarak mut´ayý benimseyince kendi vicdanýnýn da kabul etmeyeceði birkýsým ayýplara fetva vermiþ, tezadlara düþmüþtür. Þiî kaynaklarýnda bu çeþit rivayetlere sýkça rastlanýr.

Bir kýsým rivayetler, kadýnýn kocasýna sadakati emrettiði (159), erkekkadýn herkesi zinadan men ettiði (160) halde mut´a bahsinde evli kadýnla da mut´aya müsamaha gösteren bir üsluba rastlanýr. Ebu Abdillah, bir soru üzerine mut´a yapmaktan kaçýnýlacak kadýnlarý þöyle sayar: "Kevâþif, devâî, begâyâ ve zevâtu´l-ezvaçtan kaçýn!" Soru sahibi, bu tabirlerle neyi kasdettiðini sorunca, Ebu Abdillah açýklar: "Kevâþif, açýktan zina yapan, herkesçe bilinen zani kadýnlardýr; devai: Nefislerine erkekleri davet eden ve fesadý bilinen kadýnlardýr; begâyâ: Zina ile ma´ruf olanlar (fahiþeler); zevatu´l-ezvac: Sünnete uygun olmayan þekilde boþanmýþ olanlar" (161). Burada evlilerin zikredilmemesi dikkat çekicidir. Esasen mut´a yapacaðý kadýnýn evli bir kadýn olduðundan þüphelenip, tahkik edince evli çýktýðýný, bu durumda ne yapmasý gerektiðini soran kimseye, Ebu Abdillah: "Niye araþtýrýyorsun?" cevabýný vererek evliyle de mut´aya gözyumucu bir cevap verir (162). Meselede temel prensip, kadýnýn evli olup olmadýðýný araþtýrmamaktýr (163). Ebu Abdillah: "Kadýnýn evli olup olmadýðýný sorman gerekmez. Sana düþen, nefsi hususunda kadýnýn beyanýný tasdik etmektir" der(164).

Buna raðmen, bir baþka tezada yer verir ve "mut´a yapýlacak kadýnda iffet arar, güzel bile olsa zaniye ile mut´a yapýlamaz" der (165). Ebu Abdillah´ýn mut´a üzerine bir soruya cevap sadedinde "Helaldir, ancak afife kadýnla nikahlan, Allah Teala hazretleri (mü´minleri tarif ederken): "Onlar ki ferclerini muhafaza ederler..." (Mü´minûn 5) buyurmuþtur. Dirhemin hususunda itimadýn olmayan yere fercini koyma" dediðini görürüz (166).

Þiî kaynaklarda bu hususta kesin bir hüküm yok. Nitekim bazý rivayetlerde sadece iffet deðil, iman da aranýr, mü´mine ile mut´anýn mümkün olduðu, diðer bazýlarýnda Yahudi ve Hýristiyanlarla da caiz olacaðý, Mecusilerle caiz olmayacaðý, ama bulunmamalarý halinde Mecusi ile caiz olacaðý ifade edilir.(167)

Mut´a nikahýna bir hayýz dönemi, 45 gün (ve bazýlarýna göre 4 ay 10 gün) (168) gibi bir iddet tanýmalarý (169), bir baþka tezad olmaktadýr. Gizlilik içinde mut´a yapan evli kadýn mý iddete riayet edecek?

Bir rivayette mut´a yapýlmayacaklar arasýnda zevatu´l-ezvac (kocalýlar) da zikredilir, ancak bunun tarifi de yapýlýr: "Sünnete uymaz tarzda boþananlar" (170).[119]



Onlar Da Ayýbýn Farkýndalar


Þiî kitaplarýn mut´a ile ilgili bahislerinde öyle pasajlara, fetvalara rastlanýyor ki, insanlýk adýna haya etmemek, iðrenmemek mümkün deðil. Evli kadýnýn bile, bir baþka erkekle "Allah´ýn kitabý ve Resulü´nün sünneti üzere (!)" mut´a yapmasýna fetva verdirecek (171) ruh hali nedir diye insan sormadan edemiyor. Býrakýn Ýslamiyet´i, evlilik müessesesinin kudsiyetine inanmýþ hangi din, fýtratý bozulmamýþ hangi insan böyle bir fetvayý verebilir? Aslýnda, bu fetvayý verenler de düþtükleri ifratýn, yaptýklarý iþin iðrençliðinin farkýndalar: Abdullah Ýbnu Umeyr, mut´aya fetva veren (!) Ebu Ca´fer´e sorar: "Kendi kadýnlarýn, kendi kýzlarýn, kýzkardeþlerin, amcanýn kýzlarý mut´a yapsalar bu seni memnun eder mi?"

Rivayet þöyle devam eder: "Ebu Ca´fer aleyhisselam kadýnlarý ve amcasýnýn kýzlarý zikredilince yönünü çevirdi" (172).

Bir diðer rivayette Ebu´l-Hasen´in, bir kýsým mevalisine (yardýmcýlarýna) þöyle yazdýðýný görmekteyiz: "Mut´ada ýsrar etmeyin, size sünneti ikame etmek düþer.[120] Odalýklarýnýz ve hür hanýmlarýnýz varken mut´ayla meþgul olmayýn; aksi takdirde, onlar sizleri inkar ederler, uzaklaþýrlar, bunu emredene beddua ederler, bizlere lanet okurlar"(173).

Keza Ebu Abdillah´tan da: "Mut´ayý býrakýn, ayýp iþ yapmaktan haya etmiyor musunuz?" dediði rivayet edilmiþtir.

Ancak Kuleynî te´vili yapýþtýrýr: "Bu yasak, ashabýndan ve ihvanlarýndan salih olanlara hamledilir" (174). Yani havastan olanlara, salihlere ayýp; fakat avama, halka ayýp deðil. Sünnî Ýslam´da, hadislerde böyle bir telakkiye rastlanmaz. "Ayýp" herkese ayýptýr.[121]



Þia´nýn Mut´ayý Tecviz Ediþinin Bir Sebebi


Bazý rivayetler, Þia´nýn bu utandýrýcý ayýpta ýsrarýnýn sünnîliðe karþý yürüttüðü taassuptan ileri geldiðini göstermektedir. Öyle ki, onlarýn kitabýnda da mut´a nikahýnýn Hayber Seferi sýrasýnda ehlî eþek etiyle birlikte haram edildiðine dair Hz. Ali´nin beyaný aynen yer alýr(175). Hadisi kaydeden Tûsî, bunu takiyye[122] olarak yorumlar. Aynen þöyle der: "Bu rivayeti takiyyeye hamlederiz. Çünkü o, âmmenin mezhebine muvafýktýr. (Mut´anýn helal olduðuna delalet eden) önceki haberler ise, kitabýn zahirine ve hakikat üzere olan(!) fýrkanýn bunun mucibiyle amel hususundaki icmaýna muvafýktýr. Böylece bu þazz rivayetle deðil öbürleriyle amel etmek gerekir." (176) Bunun takiyye olduðunu Tehzibu´l-Ahkâm´da da tekrarlayan Tûsî orada "Ýmamlarýmýzýn yolu, mut´anýn ibahesidir. (Gerekçesini açýklamak için) sözü uzatmaya ihtiyaç yok" der.(177).

Ebu Abdillah´a nisbet edilen: "Mü´min kadýnla mut´a yapma! Onu zelil edersin" þeklindeki rivayeti bu meselede ýsrarlý olan Tûsî þöyle te´vil eder. "Bu rivayet mürseldir, senedi kopuktur. Bu çeþit rivayetle sýhhati olana itiraz edilmez. Rivayetin sabit olduðunu kabul edecek olsan, ondan murad: "Kadýn asaletli bir ailedense" demektir. Çünkü böyle bir kadýnla mut´a uygun olmaz. Zira kadýnýn ailesine ar gelir, kendisine de züll isabet eder, her ne kadar mahzuru yoksa da" (178).

Bazý fetvalarda "Mut´a, onu bilene helal, bilmeyene haramdýr" denmiþ olmasý (179) da Þia´nýn bu meseledeki temelsizliðine bir delildir. Hele Ebu Abdillah´dan nakledilen: "Allah Teala hazretleri, bize sarhoþluk veren bütün içkileri haram kýldý. Buna bedel olarak mut´ayý helal kýldý" fetvasý (180) da bir tezat olarak karþýmýza çýkar. Keza, bazý rivayetlerde ailesine getireceði ar sebebiyle bakire kýzlarla, babalarýnýn izni olmadan, mut´aya cevaz verilmezken (181), diðer bazýlarýnda izinsiz tecvizi (182) Þia´nýn bu meseledeki tutarsýzlýðýna bir baþka delil olmaktadýr.

Tûsî ve diðer Þia ulemasýný bu meselede taassuba sevkeden esprinin geri planýný görmede þu rivayet daha açýktýr: "Kureyþli bir erkek anlattý: "Amcamýn kýzýnýn çok malý vardý. Buna (mut´a nikahý yapmamýz için) haber göndererek: "Bilirsin benimle evlenmek isteyen çok erkek var. Ben onlarla evlenmedim. Ben sana, erkeklere olan sevdam için talip deðilim. Ancak bana ulaþtý ki, mut´ayý Allah kitabýnda helal kýlmýþ, Resulü de sünnetinde beyan etmiþ. Fakat Züfer de (Züfer´le Hz. Ömer´in kastedildiði belirtilir) haram etmiþ. Ben de Arþý´nýn fevkinde aziz ve celil Allah´a itaat etmek, Resulü´ne itaat etmek, Züfer´e de isyan etmek istedim. Benimle mut´a nikahý yap!" dedi. Ben de kendisine:

"Ebu Cafer´e gidip onunla istiþare edeyim!" dedim. Sonra gidip haber verdim. Bana: "Yap! Allah ikinize de rahmet etsin!" dedi. (183)

Hz. Ömer´e ve sünnîliðe muhalefetteki taassub, Þia´yý sadece ulemanýn deðil, bütün fýtrat-ý selime sahiplerinin "zina" demekte icma edecekleri bir ayýp için "Mü´min, mut´a yapmadýkça kemale ermez" dedirtecek (184), buna akidevî bir mahiyet kazandýracaktýr.

Resulullah´a nisbet edilen bir iftiraya göre Aleyhissalâtu vesselâm, haþa þöyle demiþtir: "Ben miractayken Cibril aleyhisselam bana geldi vededi ki: "Ey Muhammed! Allah Teala hazretleri buyurdular ki: "Ben ümmetinden mut´a yapan kadýnlarý maðfiret ettim!" (185)

Ýnsanlýðýn iftihar edeceði nadir dahilerden biri olan Hz. Ömer (radýyallahu anh)´e muhalefet taassubu, Þia´yý mut´a yapmaya ibadet dedirtecek noktaya getirmiþtir. Aynen kaydediyoruz: "Salih Ýbnu Ukbe, Ebu Cafer aleyhisselam´dan rivayet etmiþtir: "Kendisine: "Mut´a için bir sevap var mý?" dedim. Bana þu cevabý verdi: "Eðer mut´a ile Allah rýzasýný ve O´nu inkar edenlere muhalefeti murad etmiþse (mut´a yolunda) konuþtuðu her kelime için Allah ona sevap yazar. Elini kadýna uzatýnca, Allah ona mutlaka sevap yazar. Kadýna temas etti mi, bu sebeple, günahýný affeder. Yýkandý mý saçýndan geçen su miktarýnca Allah ona maðfiret eder! Ben tekrar: "Saçý adedince mi?" dedim. "Evet, saçý adedince!" dedi." (186) Ali es-Sibaî, iðrenç ve hayýrsýz bularak, "bir daha mut´a yapmayacaðým!" diye Allah´a yemin eder. Durumunu Ebu´l-Hasan´a sorunca þu cevabý alýr: "Sen itaat etmeyeceðim diye Allah´a söz vermiþsin. Allah´a yemin olsun (mut´a yaparak) O´na itaat etmezsen isyan etmiþ olursun." (187)

Ve Ýslam ulemasý arasýnda meþhur olmuþ bir sözü hatýrlýyoruz: "Maksad Ali sevgisi deðil, Hz. Ömer buðzudur." Evet mut´a meselesi de öyle: Hakký ortaya çýkarmaktan ziyade, Ömer´e muhalefeti tahkim. Yani üzüm yemek deðil, bekçiyi dövmek.

Taassub ve husumetin Þiî alimleri nerelere götürdüklerini görmek için bir baþka örnek kaydedelim: "Ebu Ca´fer aleyhisselam dedi ki: "Aziz ve celil olan Allah, þehveti on cüz (parça) olarak yarattý. Bunun dokuzunu erkeklere birini kadýnlara koydu. Bu hal Benî Haþim ve taraftarlarý için böyledir. Benî Ümeyye kadýnlarý ve taraftarlarý için ise, þehvetin on cüzünden dokuzu kadýnlara, biri erkekleredir." (188) Burada karalanan Benî Ümeyye, Þia´nýn siyasî kavga yaptýðý Emevîlerdir. Benî Haþim de Hz. Ali ve ahfadýnýn geldiði hanedandýr.[123]



Þiî Tavýr


Burada bir noktayý okuyucularýn insaf nazarlarýna arzetmek isteriz. Yukarýda, mut´a nikahý bahsini sünnî kaynaklara göre incelerken gördük ki Ehl-i Sünnet ulemasý mesele üzerinde tamamen Hz. Peygamber´in hadislerine dayanmaktadýr. Mut´anýn Resulullah tarafýndan bir ara mübah kýlýndýðýný, bilahare yasaklandýðýný, son defa Mekke fethi sýrasýnda yasaklanýp, Veda hutbesi sýrasýnda yasaðýn bir kere daha hatýrlatýldýðýný.. bu yasaðý iþitmemiþ olan sahabi ve tabiinden bazýlarýnýn bunun lehinde fetva verdiðini, Hz. Ömer´in buna muttali olunca, Aleyhissalâtu vesselâm´ýn haram kýlma hadisesini hatýrlatarak, meseleyi gündeme getirip yasaðý ta´mim ettiðini belirttik. Yine gördük ki, þarihler bu hususta icmadan bahsederken, Ýbnu Abbas´tan bir ara varid olan lehindeki fetva sebebiyle tam bir icma hususunda tereddüt hasýl olduðunu, Þia´dan bazýlarýnýn mut´aya fetva verdiðini vs. hep kaydetmektedirler.

Halbuki Þia´nýn dayandýðý muteber kaynaklarý, meseleyi açýklarken Ehl-i Sünnet´in dayandýðý sahih rivayetleri hiç görmezden gelir. Onlara atýfta bile bulunmaz. Tûsî´nin þu açýklamasýna dikkat edilince, Þia dýþýnda Müslümanýn varlýðýnýn bile kabul edilmediði görülür: "...Mut´anýn mübah oluþuna Müslümanlarýn Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn onu bir zaman mübah kýldýðý hususunda icmalarý delalet eder. Onun bunu daha sonra yasakladýðý hususunda kat´î bir delil getirilmemiþtir. Öyleyse delil getirilinceye kadar önceki hali üzere mübah olmasý gerekir. Þeriatta ise buna delalet eden bir delil mevcut deðildir. Buna keza Cenab-ý Hakk´ýn þu kelamý da delalet eder..."

Tûsî, bundan sonra, yukarýda bilvesile zikrettiðimiz ayetleri, iddiasýna delil olarak kaydeder (189).[124]



Bir Soru Ve Cevabý


Þimdi þöyle bir soru mâkuldur: "Þia da esas itibariyle Kur´an ve sünnete dayandýðýna göre, mut´a nikahý meselesinde niye bu kadar zýt görüþler ortaya çýkmýþtýr? Onlarýn hiç mi haklýlýk tarafý yok?"

Bunun gerçek bir izahý uzun kaçar. Ancak kýsaca bilinmesi gereken husus þudur: Ehl-i Sünnet bu meselede onlarýn kendiliklerinden hadis uydurduðunu söylemiyor. Resulullah´ýn mut´aya cevaz verdiðini, saðlýðýnda bununla amel eden sahabilerin bulunduðunu kabul ediyor. Bu husus Ehl-i Sünnet nezdindeki sahih rivayetlerde sabittir. Ancak, diðer birçok meselede olduðu gibi Aleyhissalâtu vesselâm bunu sonradan yasaklamýþ, böylece neshedilmiþtir. Ehl-i Sünnet, Resulullah´ýn vefatýndan sonra, bu yasaðý iþitmemiþ bulunan bazý sahabi ve tabiin tarafýndan da mut´a nikahýnýn icra edildiðini de kabul eder. Ancak, Ehl-i Sünnet, bu tatbikatýn Hz. Ömer´in meseleye müdahale edip yasaðý ta´mim etmesiyle son bulduðunu ve Hz. Ömer´e hiçbir sahabinin itiraz etmediðini, böylece mut´anýn haram olduðu hususunda icma hasýl olduðunu da kabul eder.

Þia ile Ehl-i Sünnet, hadis anlayýþýnda farklýdýr. Aradaki ayrýlýk temelde bundan kaynaklanýr. Þöyle ki:

1) Ehl-i Sünnet sahabe arasýnda hiçbir ayýrým yapmadan hepsinin rivayetini makbul addederken, Þia Al-i Beyt´e mensup çok az sayýda sahabenin rivayetini kabul eder, diðerlerini reddeder.

2) Ravi meselesindeki tefrikleri sahabe tabakasýnda kalmaz, sahabeden sonra gelen tabiin ve etbauttabiin gibi diðer ravi tabakalarýnda da ayýrým devam eder. Sahabeden sonraki ravilerdeki ayýrým, ravinin makbul olabilmesi için ravide aradýklarý þartlardan ileri gelir. Gerçi Ehl-i Sünnet de her raviden hadis almaz, ravinin mü´min, dindar, doðru sözlü mürüvvet sahibi vs. olmasýný þart koþar. Þia da benzer vasýflarý þart koþar. Ama "mü´min" deyince, ravinin Ýmamiye-Ýsnaaþeriye mezhebinden olmasýný kasteder. Yani ravide aranan þart objektif olmaktan çok subjektif bir hal alýr[125]. Halbuki Ehl-i Sünnet, ravinin "mü´min olmasý gerekir" derken, bununla Ýslam´ýn iman esaslarýný dil ile ikrar kalp ile tasdiki kasteder, baþka bir kayýt koymaz. Hatta Ehl-i Sünnet´ten olmasýný da þart koþmaz. Diyanet ve sýdk vasýflarýný taþýyan Þiî ravilerden de hadis alýr. Þia ise, deðil Ehl-i Sünnet isnaaþere dýþýnda kalan, Þiî mezheplerine mensup kimselerden bile hadis kabul etmez.

3) Þiîlere göre, hadis, masum imamlarýn söz, fiil ve takrirleridir.[126] Bir rivayetin hadis olabilmesi için mutlaka masum addettikleri bir imama ulaþmasý þarttýr. Ona ulaþmadan gelen sözler hadis deðildir, makbul deðildir. Bu sebeple Þiîlerin hadis kitaplarý hep, masum olduðuna inandýklarý imamlarýn sözleriyle doludur. Resulullah´a nisbet edilen hadisler pek nadirdir.Hemen þunu belirtelim ki, masum imam inancý, Ehl-i Sünnet´te yoktur. Ne Kur´an, ne de sahih hadisler böyle bir akideye yer vermez, bu Þia´ya mahsus bir inançtýr. Ehl-i Sünnet Ýsmet´i yani her çeþit hata ve günahtan korunmuþ olma halini sadece peygamberlere tanýr. Peygamberler dýþýnda hiç kimse ismet sahibi yani günahsýz ve hatasýz olamaz, Allah namýna hüküm beyan edemez.

Þu halde Ehl-i Sünnet ile Þia arasýnda bir kýsým farklar, objektiflik, subjektiflik noktasýnda baþlar. Ehl-i Sünnet Kur´an ve hadiste gelen objektif kýstaslarla hareket eder. Þia subjektiviteyi esas alýr, aklý ve saðduyuyu tatmin etmeyen bir kýsým peþin kabullerden hareket eder. Kur´an´la ilgili açýklamalarda olsun, Kur´an´da olmayan meselelerin zuhurunda koyacaðý hükümde olsun Ehl-i Sünnet hep sünnete dayanmayý esas aldýðý halde, sahabileri reddetmesi sebebiyle Resulullah´ýn hadislerinden kendini mahrum býrakan Þia, ortadaki boþluðu masum imamla doldurmayý denemiþ, Hýristiyanlýktaki kilise müessesesi gibi bir masum imam otoritesi kabul etmek zorunda kalmýþtýr. Bu yüzden onlar masum imamýn sözlerine, fiillerine ve takrirlerine sünnet demeye mecbur olmuþlardýr. Ýþin içerisine siyasî taassup ve garazkâr muhalefet de girince, yukarýda kadettiðimiz örneklerde görüldüðü üzere, mut´a meselesinde kendiliðinden bir ayrýlýk ve kemikleþme ortaya çýkmýþtýr. Ashab´ý reddetme, kendi mezheplerinden olmayanlarý mü´min saymama ve Hz. Ömer buðzunu her þeyin üstünde tutma gibi bazý prensipler, onlarý objektiviteden uzaklaþtýrmýþ, birçok sahih rivayetlerden mahrum býrakmýþ, ölçülerinden geçen ve fakat iþlerine gelmeyen rivayetleri de keyfî te´villere sevkederek hatalý sonuçlara atmýþtýr. Nitekim mut´a nikahýnýn Hayber Seferi sýrasýnda yasaklandýðýna dair Hz. Ali´den gelen rivayeti "takiyye" diye nasýl te´vil ettiklerini gördük.

Ehl-i Sünnet ulemasýnýn uydurma veya çok zayýf addettiði bir kýsým rivayetler vardýr ki, Þiî kaynaklarýnda masum imamlardan sünnet olarak rivayet edilmektedir. Kadýn üzerine gelen birkaç örnek kaydediyoruz.

Ebu Ca´fer kadýnlar hakkýnda þöyle demiþtir: "Kadýnlarla hususi þekilde istiþare etmeyin. Yakýnlar hakkýnda onlarý dinlemeyin. Þurasý muhakkak ki, kadýn yaþlanýnca onun iki yarýsýnýn da hayrý gider ve iki yarýsýnýn þerri kalýr. Güzelliði gider, dili keskinleþir, rahmi kýsýrlaþýr. Erkek ise, yaþlanýnca iki yarýsýnýn da þerri gider, her iki tarafýnýn hayrý baki kalýr. Aklý sabitleþir, re´yi saðlamlaþýr, cehaleti azalýr."(190)

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) harbe çýkmayý irade edince kadýnlarýný çaðýrýr, onlarla istiþare eder, sonra onlara muhalefet ederdi."(191)

"Ebu Abdillah demiþtir ki: "Kadýnlarla istiþareden kaçýnýn. Zira onlarda za´f ve acz ve düþüklük vardýr."(192)

"Emîru´l-Mü´minîn (Hz. Ali): "Kadýnlara muhalefette bereket var" demiþtir."(193)

Ebu Abdillah demiþtir ki: "Mü´min kadýn, siyah öküzdeki benek mesabesindedir (sayýca azdýr)." (194)

"Kadýnlar arasýnda salih olanlar iki kanadý da beyaz olan karga gibidir (yani yok gibidir)." (195) [127]



DÝPNOTLAR

(1) Fýkýh açýsýndan "had cezasý"ný gerektiren zinadan baþka olarak, bu zinaya zemin hazýrlayýcý davranýþlarda hadislerde zina olarak tavsif edilmiþ ve "el"in, "dil"in, "göz"ün, "kulak"ýn zinasýndan bahsedilmiþtir. (Buhari, Ýsti´zan 12, Kader 9; Müslim, kader 20).

(2) Ýbnu´l-Arabî, Ahkamu´l-Kur´an 3, 1311; Cessas, Ahkamu´l-Kuran 5, 92.

(3) Küleynî, Füru 5, 364; Kumî, Menla 3, 297; Tusî, Tehzib 7, 240.

(4) el-Müttaki el-Hindî, Kenzu´l-Ummâl, 16, 328.

(5) Abdurrezzak, Musannaf 6, 195.

(6) Ýbnu Hazm, Muhalla 11, 24; Ýbnu Mace, Nikah 15.

(7) Abdurrezzak, a.g.e., 6, 198-199.

8) Dârakutnî, Sünen 3, 229.

(9) Abdurrezzak 6, 197, ibnu Mâce´nin rivayetinde bu tavsif merfudur (Hz. Peygamber´in sözü). Sünen, Nikah 15.

(10) Darakutni 3, 229.

(11) Abdurrezzak, 6, 196.

(12) A.g.e., 6, 197. Dul kadýn nikah iþlerinde bakire gibi deðildir. Velinin izni fýkhen bakireler hakkýndadýr.

(13) Buharî, Nikah 50; Nesâî, Nikâh 72; Tirmizî, Nikâh 6; Ýbnu Mâce, Nikah 20.

(14) Ýmam Malik, el-Müdevvene 2, 194.

(15) A.g.e., ayný sayfa

(16) A.g.e., ayný sayfa.

(17) Dârekutnî, Sünen 3, 228; Ýbnu Mâce, Nikâh 15.

(18) Dârekutnî, Sünen 3, 228.

(19) Fetvâyý Kadýhan, 1, 331.

(20) Zürkani, Þerhu Muvatta, Mýsýr 1962, 4, 45.

(21) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari, Mýsýr 1959, 11, 70.

(22) Aynî, Umde 17, 246.

(23) Nevevî, Þerhu Muslim 9, 182.

(24) Ayni a.g.e., 17, 246.

(25) Kasani, Bedai 2, 272-273; Þerbîni, el-Muðnî 3, 142.

(26) Ýbnu Sad 1, 199.

(27) Ýbadetlerle ilgili tarihi geliþmeyi ve deðiþik safhalarý Tahiru´l-Mevlevi merhum Müslümanlýkta Ýbadet Tarihi adlý eserinde göstermiþtir (Ýstanbul 1963, 2 Baský).

(28) Buhari, Fezailu´l-Kur´an 6.

(29) Ýbnu Sa´d, et-Tabakatü´l-Kübra, Beyrut 1960, 1, 263.

(30) Amidi, el-Ýhkam, 4, 142.

(31) Buhari, Nikah 36; ebu Davud, Talak 33.

(32) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari, 11, 88.(33) Geri kalan beþ çeþit nikaha gelince:

1- Ýstibza nikahý: Daha asaletli bir nesil elde etmek gayesiyle, erkeðin hanýmýný, hayýz halinden çýkýnca, hamile kalmasý için bir baþka erkeðe göndermesidir. Kadýn hamile kalýncaya kadar, kocasý ona temasta bulunmazdý.

2- Bedel Nikahý: Bu, iki erkeðin hanýmlarýný karþýlýklý olarak deðiþtirmesidir.

3- Hýdn Nikahý: Bu, kadýnlarýn gizlice dost edinmeleri þeklinde hasýl olan nikahtýr. Kur´an-ý

Kerim bu çeþit haram münasebete temas eder (Nisa 25, Maide 5).

4- Fahiþeliði meslek yapan ve bunu kapýsýna diktiði bayrakla ilan eden kadýnlarýn nikahý: Çocuk sahibi olduðu takdirde kendisine temas eden erkekleri toplar, getirilen bir kaif´in hükmüyle onlardan biri baba tayin edilirdi.

5- On kiþiden az bir grup, kadýnla, sýrayla temasta bulunur, hamilelik halinde kadýn bunlarý çaðýrýr, en ziyade hoþuna gideni baba ilan eder, erkek buna itiraz edemezdi.

(34) Müslim, Nikah 11, (1404).

(35) Nevevî, Þerhu Müslim 9, 181.

(36) Beyhâki, es-Sünenü´l-Kübra 7, 207. Ýleride görüleceði üzere Ýbnu Hibban bunu Resulullah´ýn sözü olarak kaydeder.

(37) Tahavi Þerhu Meani´l-Asar, 3, 24; Nesaî, Nikah 71.

(38) Beyhakî, a.g.e., 7, 205.

(39) Tirmizî, Nikah 28.

(40) Nevevî, Þerhu Muslim 9, 182.

(41) Beyhaki a.g.e., 7, 205.

(42) Hattabi, Mealimü´s-Sünen (Ebu Davud´un hamisinde basýlmýþtýr, Humus 1393/1973. Birinci Tab), 2, 559.

(43) Ýbnu Hazým´ýn rivayetinde bu sarahat mevcuttur (s. 179).

(44) Tirmizî, Nikah 28, (1122, 4).

(45) Mübarekfuri, Tuhfetu´l-Ahvezî 4, 269.

(46) Tahavi, a.g.e., 3,24.

(47) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 78.

(48) Razi, Tefsir 10, 49.

(49) Müslim Hac 213, Nikah 7.

(50) Müslim, Nkah 16; Bkz. Dârakutnî, a.g.e., 3, 242.

(51) F.B., 11, 78.

(52) Tahavi a.g.e., 3, 26.

(53) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari, 11, 78.

(54) ibnu´l Arabî, Arýzatü´l-ahvazi 5, 51.

(55) Buhari, Nikah 31,

(56) Müslim, Nikah 19, Nesai, Nikah 71.

(57) Müslim Nikah 21.

(58) Tahavî a.g.e., 3, 26.

(59) Müslim, Nikah 29; Nesai, Nikah 71.

(60) Müslim, Nikah 31.

(61) Beyhaki a.g.e., 7, 207.

(62) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 74.

(63) Ýbnu Hazým, a.g.e., s. 178.

(64) Müslim´de Sebre´den gelen sekiz rivayetten beþi (Nikah 20, 22, 23, 25, 26. hadisler) sarih olarak yasaðýn fetih gününde olduðunu belirtir, diðer üçünde (19,21, 24. hadisler) yer belirtmeksizin yasaklama zikreder.

(65) Müslim, Nikah 29, (1407).

(66) Müslim, Nikah 18.

(67) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari11, 73.

(68) Bkz. Nevevî, Þerhu Müslim 9, 181.

(69) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 73.

(70) Ýbnu Hibban, a.g.e., 6, 178.(71) A.e., 11, 73-74.

(72) Ebu Davud, Nikah 13.

(73) Bkz. Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 74; Nevevi, Þerhu Müslim 9, 180.

(74) ibnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 74.

(75) Nevevî, Þerh-u Müslim 9, 179.

(76) A.e., 9, 181.

(77) Nevevî, Þerh-u Müslim 9, 179.

(78) Zürkani a.g.e., 4, 48.

(79) ibnu Hibban, Sahih 6, 178.

(80) Ýbnu´l-Arabî, Arýzatu´l ahvazi 5, 48.

(81) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 78.

(82) Ýbnu Hazm, el-Muhalla 11, 141.

(83) Ýbnu Hazým Ebu Bekr Muhammed el-Hemedani, Kitabu´l-Ý´tibar fi Beyani´n-Nasih ve´l-Mensuh, Humus, 1386/1966, s. 177.

(84) Ayni, Umdetü´l-Kari 17, 246.

(85) Tahavi, a.g.e., 3, 24-25.

(86) Darakutni, 3, 259.

(87) Msuslim, Hacc, 162; Tahavi, a.g.e., 3, 26.

(88) Beyhaki, a.g.e., 7, 207.

(89) Beyhaki a.g.e., 7, 202.

(90) Tahavi, a.g.e., 3, 25.

(91) Heysemi, Mecmau´z-Zevaid 4, 265.

(92) Beyhaki, a.g.e., 7, 207.

(93) Daha önce Hz. Ali ile ilgili rivayetlerde kaydettiðmiz ürzere, Abdullah´ýn tarizde bulunduðu bu zat Ýbnu Abbas olabilir.

(94) Müslim, Nikah 27.

(95) Nevevî, Þerhu Müslim, 9, 188.

(96) Aynî, umde 17, 246.

(97) Ýbnu Mace, Nikah 44.

(98) Muvatta, Nikah 41.

(99) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 76.

(100) A.e., 11, 77.

(101) Ýbnu Hazm, el-Muhalla 11, 141.

(102) Cessas, Ahkamu´l-Kur´an 5, 92.

(103) Ýbnu´l-Arabî, Ahkamu´l-Kur´an 3, 1311. Ýbnu´l-Arabinin bu üslubunu baþka bazý meselede olduðu üzere Hanefilere karþý taþýdýðý taassupla izah edebiliriz.

(104) Ýbnu´l-Arabî, Arýzatu´l-Ahvazi 5, 49.

(105) Bu mevzuda daha geniþ bilgi ve kaynaklar için Hz. Peygamber´in Sünnetinde Terbiye adlý kitabýmýz görülmelidir (s. 330-333).

(106) Þah Abdülaziz, Tuhfe 228.

(107) A.e., ayný sayfa.

(108) Þah Abdulaziz, a.g.e., 229-230.

(109) Tusi, Tehzib 7, 249-250.

(110) Kasani, Bedai 2, 273.

(111) Söylediðimiz hususa en güzel örneði Muhammed el-Hüseyn, Aslu´þ-Þia ve Usulüna adlý eserde vermektedir (s. 93-116).

(112) Zürkani, Þerhu Muvatta 4, 47; Hattâbi, a.g.e., 2, 558.

(113) Tahavi, a.g.e., 3, 27.

(114) Buhari, Nikah 31.

(115) Ýbnu Hacer, Fethu´l Bari 11, 77.

(116) A.e., ayný sayfa.

(117) Zürkani a.g.e., 4, 36.

(118) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 74.

(119) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 77. Onun rivayet ettiði hadisler yukarýda kaydettiðimiz çeþitten mensuh hadisler olmalýdýr.

(120) Bahari, Nikah 31. Bab.

(121) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 11, 70.

(122) Nevevî, Þerhu Müslim 9, 182.

(123) Tahavi, a.g.e., 3, 27.

(124) Nevevî Þerhu Müslim 9, 182; Zürkani, Þerhu Muvatta 4, 47.

(125) Münavi, Feyzu´l-Kadir 1, 227.

(126) Nevevî a.g.e, 9, 182; Zürkâni a.g.e, 4, 47; Aynî a.g.e., 17, 246; Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari, 11, 78.

(127) Þah Abdülaziz, Gulam Hakim ed-Dehlevi Muhtasaru Tuhfeti´l-Ýsna Aþeriyye, s. 227 228.

(128) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 13, 110.

(129) Buharî, Ýlim.

(130) Ýbnu Kesir, Tefsir, 3, 143.

(131) Hakim en Neysaburi, el-Müstedrek, Haydarabad-Deken 1335, 2, 227.

(132) Nesâî, Sehv 17.

(133) Tirmizî, Feraiz 10; Ýbnu Mace, Feraiz 4, Ebu Davud Feraiz 5. Ashabýn birbirlerinden þahid istemeleri yalancýlýk ithamýndan ileri gelmez. Meselenin mahiyetini Kütüb-i Sitte Muhtasarý adlý kitabýmýzda geniþçe açýkladýk (1. cilt 58-60).

(134) Buhari, Ýsti´zan 13; Tirmizî, isti´zan 3; Muvatta Ýsti´zan 3.

(135) Buharî, Týbb 30.

(136) Muvatta, Zekat 42; Þafii, er-Risale, Beyrut, Tarihsiz, s. 240.

(137) Ýbnu Sa´d, et-Tabakatü´l-Kübra 4, 21-22.

(138) Müslim,Kasame 39, Dehlevi, el-Ýnsaf´ta baþka örnekler de kaydeder.

(139) Ýmam Þafii hazretleri er-Risalesi´nde haber-i vahidle ihticac babýndan bu meseleye birçok örnek kaydeder. Orada topluca görmek mümkündür. Mezkur bab 401-471 sayfalarý arasýnda yer alýr. er-Risale Ahmed Muhammed Þakir merhum tarafýndan tahkik edildiði için rivayetlerin yaknaðý bulunabilmektedir.

(140) Müsnedu Ahmed Ýbnu Hanbel 1, 2.

(141) Ýbnu Hacer, Fethu´l-Bari 13, 268, Zürkani, Þerhu´l-Muvatta, Mýsýr, 1962, 5, 411.

(142) Þafii, Risale s. 422.

(143) Ýbnu Mace, Talak 15.

(144) Þâtýbî, el-Muvafakat 4, 23.

(145) Mesela Tûsi´nin Tehzibu´l-ahkam´ýnda 32 sayfalýk 57, 240-272 arasý); Ýstibsar´da 14 sayfa (3, 141, 155 arasý); Kuleynî´nin Fürû´da 20 sayfa (5, 448-468 arasý) rivayet hep mut´a nikahý üzerinedir.

(146) Küleynî, el-Fürû 5, 455.

(147) Tusi Ýstibsar 3, 151; Küleynî, Fürû 5, 455.

(148) Tusi, Ýstibsar 3, 515; Küleynî, Fürû 5, 455.

(149) Tusi, Ýstibsar 3, 147, 151; Furû 5, 460.

(150) Tusi, Ýstibsar 3, 147.

(151) Tusi, Ýstibsar 3, 149.

(152) Tusi, Ýstibsar 3, 149; Küleynî, fürû 5, 457.

(153) Azimabadi, Avnu´l-Mabud 11, 306. Fetâvâyý Kadýhan 1, 334.

(154) Kuleynî, Furû 5, 387.

(155) Tusi, Ýstibsar, 148-149.

(156) Kuleyni, Furu 5, 452.

(157) Kumi, Men la yahdarahu´l Fakih 3, 296.

(158) Kuleyni, Furu 45, 460.

(159) Tusi, Ýstibsar 3, 143.

(160) Tusi, Ýstibsar 3, 142, 168.

(161) Ýstibsar 3, 143; Menla 3, 292. Zevatu´l-Ezvac tabiri ibare yönüyle "kocalarý olan kadýnlar" manasýný ifade eder ise de, rivayetin metninde, yukarýda kaydettiðimiz manada açýklanýr: "Dedim ki: Zevatü´l-Ezvac ne demektir? Dedi ki: Sünnete uygun olmayan bir tarzda boþanan kadýnlardýr."

(162) Tusi, Tehzibu´l-Ahkam 7, 453, 454.

(163) A.g.e, 7, 252.

(164) Kuleyni Furu 5, 462.

(165) Tusi, Ýstibsar 3, 143.

(166) A.e., 3, 142.

(167) Ýstibsar, 3, 144.

(168) Kumi, Men la Yahdarahu´l-Fakih 3, 296.

(169) Kuleyni, Furu 5 455.

(170) Tusi, Tehzib 7, 252.

(171) Kuleyni, Furu s. 462; Tusi Ýstibsar 3, 152.

(172) Tusi, Tehzibu´l-Ahkam 7, 250-251.

(173) Kuleyni Furu 5, 453.

(174) A.e. ayný sayfa.

(175) Tusi, Ýstibsar 3; Tehzibu´l Ahkam 7, 251.

(176) Tusi, Ýstibsar 3,142.

(177) Tusi, Tehzib 7, 251-252.

(178) Tusi, Ýstibsar 3, 143.

(179) Kumi, Men la 3, 292.

(180) A.e. 3, 298.

(181) Kuleyni, Furu 5, 393.

(182) Tusi, Ýstibsar 3, 145.

(183) Kuleyni, Furu mine´l-Ahkam 5, 465.

(184) Kumi, Men la Yahdarahu´l-Fakih 3, 297.

(185) A.e, 3, 295.

(186) A.e., 3, 295.

(187) Tusi, Ýstibsar 3, 142.

(188) A.e. 3, 298.

(189) Tusi, Tehzib 7, 249-250.

(190) Kumi, Men la 3 298.

(191) Kumi, a.g.e., 3, 299. Kadýnlarla Ýstiþare meselesini ayrý bir makalede inceledik (Sur dergisi, Þubat 1987, sayý 131).

(192) Kuleyni, Furu 5, 517.

(193) A.e., 5, 518.

(194) A.e., 5, 515.

(195) A.e., 5, 515.




radyobeyan