Kütübü Sitte
Pages: 1
Nikah 10 By: sumeyye Date: 29 Nisan 2010, 12:39:43
4- Yasaklayýcý Rivayetler





Buraya kadar mut´ayý yasaklayan rivayetlerle, yasaktan önceki ruhsatý da ifade eden rivayetleri beraberce kaydettik. Þimdi ise, yasaklamaya aðýrlýk veren ve þiddet ifade eden rivayetleri belirteceðiz.

Ebu Hureyre´nin bir rivayetinde Resulullah þöyle buyurmaktadýr: "Mut´ayý, talak, iddet ve miras (ile ilgili ahkâmýn teþrii) haram kýlmýþtýr."(86)

Ebu Zerr (radýyallahu anh): "Ýki mut´a (yani hacc-ý temettu ve mut´a nikahý) sadece bize (Ashab´a) helaldi, size deðil" demiþtir.(87). Beyhakî´ nin rivayetinde "Kadýnlarla mut´a nikahý Resulullah´ýn biz ashabýna sadece üç gün helal kýlýndý sonra Resulullah onu yasakladý" der. (88)

* Abdullah Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ)´e bir zat gelerek mut´a nikahýnda sorar. Abdullah "haram!" deyince soru sahibi "(Ýbnu Abbas´ý kastederek) (89) "ama bunu falan caiz görüyor!" der. Abdullah ona þu cevabý verir: "Allah´a yemin olsun! Herkes bilir ki, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hayber Gazvesi sýrasýnda onu haram etti. Artýk zaniler deðiliz" (90). Bir rivayette, Abdullah Ýbnu Ömer, kendisine Ýbnu Abbas´ ýn mut´a nikahýna cevaz verdiði söylenince: "Sübhanallah! Ýbnu Abbas´ýn böyle bir fetva vereceðini zannetmiyorum!" der. Ancak oradakiler haberi teyid edince, Ýbnu Ömer: "Resulullah hayatta iken Ýbnu Abbas küçük bir çocuktu" der ve ilave eder: "Resulullah onu bize yasakladý. Artýk zaniler deðiliz." (91)

Bir baþka rivayet Ýbnu Ömer´in þu sözünü kaydeder: "Bir erkeðe, sadece Ýslam nikahýyla evlendiði kadýn helaldir. Bu nikahta mehir vardýr, erkeðin kadýna, kadýnýn erkeðe miras hakký vardýr. Kadýný muayyen bir müddetle alamaz. Aldý mý artýk o hanýmýdýr. Ýkisinden biri ölürse diðeri ona varis olur."(92)

* Abdullah Ýbnu´z-Zübeyr, mut´a hususunda þiddetle karþý çýkan sahabilerdendir. Müslim´in bir rivayetinde, onun hutbede mut´ayý tecviz eden bir zata(93) ta´rizde bulunarak: "Þurasý muhakkak ki, Allah bazý insanlarýn gözlerini kör ettiði gibi, kalplerini de kör etmiþ ki mut´a nikahýna fetva veriyorlar!" dediðini görmekteyiz. Rivayet, hücuma uðrayan zatýn: "Sen hakikaten pek nezaketsiz, kabasaba birisin. Ömrüme yemin ederim ki, mut´a Ýmamü´l-Müttakin (olan Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)) zamanýnda yapýlýrdý!" þeklindeki cevabýný Ýbnu Ôz-Zübeyr meydan okuyarak karþýlar: "Öyleyse haydi bir dene! Sen bunu yapacak olursan vallahi seni taþlarýnla recmederim!" der(94). Alimler, Abdullah Ýbnu Zübeyr (radýyallahu anhümâ)´in bu kesin davranýþýný, kendisine mut´anýn neshiyle ilgili haberin ulaþmýþ olmasý ve dolayýsýyla onun haramiyeti hususunda zerre kadar tereddüdünün bulunmamasýyla izah ederler (95). Ýbnu Zübeyr´in bu müdahalesi, hilafeti zamanýnda mý cereyan etti, açýk deðil. Ancak rivayetlerde, Hz. Ömer´in yasaklamasýndan sonra sahabeden muhalefet kalmadýðýnýn söylenmesi gözönüne alýnýrsa, hilafet yýllarýndan, Hz. Ömer´in yasaðýndan önceye ait olmasý gerekmektedir.[105]



5- Hz. Ömer´in Yasaklama Hadisesi


Buraya kadar kaydettiðimiz rivayetlerin bir kýsmýnda Hz. Ömer (radýyallahu anh)´in mut´ayý yasaklamasýna temas edildi. Hatta, birkýsým sahabenin, bu yasaklama ile mut´anýn Resulullah tarafýndan yasaklanmýþ olduðunu öðrendiklerini belirttik. Þu halde son olarak, Hz. Ömer´le ilgili haberin mahiyetini de kaydetmede fayda var. Öncelikle þunu belirtelim ki Hz. Cabir ve Ebu Said´den gelen bir rivayete göre, "Hz. Ömer, bu yasaklama iþini, hilafetinin ortalarýnda ele almýþtýr. Dolayýsýyla o zamana kadar, mut´a nikahýna baþvuranlar olmuþtur(96). O sýralarda Kûfe´ye gelen Amr Ýbnu Hureys (radýyallahu anh), bir cariye ile mut´a nikahý yapar ve cariye hamile kalýr. Gelip durumu Hz. Ömer´e anlatýr. Halife bu vesile ile, yasaðýn bütün mü´minlerce bilinmediðini anlayarak meseleyi hutbe konusu yapar ve herkesin iþiteceði þekilde mut´a nikahýnýn yasak olduðunu ilan eder. Ýbnu Mace´nin kaydýna göre Hz. Ömer þöyle buyurmuþtur: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize, mut´a için üç gün izin vermiþ, sonra haram etmiþtir. Allah´a yemin olsun, muhsan (62) bir kimsenin mut´a yaptýðýný duyarsam, Resulullah´ýn, bunu tahrimden sonra helal kýlmýþ olduðuna dair dört þahit getirmediði taktirde taþla recmederim."(97) Muvatta´nýn bir rivayetinde bu yasaktan önce yapýlan mut´a nikahý sonucu hamile kalan Havle Bintu Hakim´in, yasaktan sonra Rebia Ýbnu Ümeyye´yi þikayet ettiðini görüyoruz. Bunu haram ve zina bilmekte kanaati kesin olan Hz. Ömer (radýyallahu anh): "Bu, (Resulullah´ýn haram kýldýðý) mut´adýr. Eðer yasaðý ilanda sizden önce davranmýþ olsaydým þimdi sizi recmederdim" der(98).[106]



Yasak Hz. Ömer´in Ýçtihadý Deðildir:


Alimler Hz. Ömer (radýyallahu anh)´in mut´a nikahýný yasaklarken içtihadýyla hareket etmediðine, Resulullah´tan yasakla ilgili hadis zikrederek yasaðý takrir ettiðine dikkat çekerler(99). Nitekim bu husus Ýbnu Mace´den kaydettiðimiz rivyaette sarih olarak görülmektedir. Bir baþka rivayette, hutbede geçen: "Ýnsanlara ne olmuþ ki, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yasaðýna raðmen mut´a nikahý yapýyorlar?" (100) ibaresi de ayný hususa delil olmaktadýr. Bu ibare, Hz. Ömer´i feverana getirecek bazý mut´a nikahý hâdiselerinin ilk defa kulaðýna geldiðini ifade eder. Bunun tatbikatta olduðunu bilseydi bu kadar feveran etmez, tepkisini bu ibarelerle ifade etmezdi.

Hâdiseyi tahlil eden alimler, bu durumun Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yasaðýnýn birkýsým sahabiler tarafýndan iþitilmemiþ olmasýna mebni olduðunu belirtirler. Ýbnu Hazm´ýn, mut´ayý mübah addettiklerine dair haklarýnda rivayet bulunduðunu belirttiði tabiinden Tavus, Atâ ve Sad Ýbnu Cübeyr´in[107] de bu yasaðý duymayanlardan olduklarý anlaþýlmaktadýr. Meseleye temas eden kaynaklarda -ve bilhassa Mekkî olanlarýn- mut´a lehine fetva verdiklerine dair ifadeler, sahabeden -yani Hz. Ömer´in yasaklamasýndan- sonra da bu iþe fetva verildiði düþüncesine sevkedebilir. Bu yanlýþtýr; çünkü, tabiin nesli sahabeden sonra yaþayanlar demek deðildir. Onlar, sahabelerin muasýrýdýrlar. Fakat Resulullah´ý görememiþlerdir. Mezkur ifadelerde onlarýn Hz. Ömer´in yasaðýndan sonra fetva verdiklerine dair bir sarahat yok. Demek oluyor ki, tabiinden bazýlarý Hz. Ömer´in yasaðýndan önce, mut´anýn neshedildiðini duymadýklarý için, aynen bazý sahabiler gibi, fetva vermiþlerdir.[108]



Mut´anýn Haram Olduðuna Dair Kur´anî Delil


Mut´a nikahýnýn, görüldüðü üzere, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan gelen rivayetler açýsýndan haram olduðuna inanan Ehl-i Sünnet ulemasý, bu görüþlerine Kur´an´dan da delil kaydetmiþlerdir. Zikredilen en mühim ayet, Mü´minun suresinde, felah bulacak mü´minlerin vasýflarý meyanýnda zikredilen 5, 6 ve 7. ayetlerdir: "(Öyle mü´minler) ki, onlar ýrzlarýný koruyanlardýr. Þu var ki zevcelerine, yahut sað ellerinin malik olduklarýna (kendi cariyelerine) karþý (olan durumlarý) müstesnadýr. Çünkü onlar (bu taktirde) kýnanmýþ deðildirler. O halde kim bunlarýn ötesini isterse þüphe yok ki, onlar haddi aþanlardýr."

Dikkat edilirse, ayet-i kerimede mü´minlere cinsî tatminde[109] iki meþru yol gösterilmekte, bunlar dýþýnda kalan bütün yollar gayrýmeþru ilan edilmektedir:

1) Dinin meþru kýldýðý nikah yoluyla edinilen eþler.

2) Sað elin sahip olduklarý diye ifade edilen cariyelerdir. Cassas, ayetin mut´a nikahýnýn haram olmasýný iktiza ettiðini söyledikten sonra: "Çünkü der, mut´a yoluyla nikahlanan kadýn ne zevcedir, nede milk-i yemindir." (102) Ýbnu´l-Arabî: "Bazý alimler ayet-i kerimenin, "ferc"i, nikah veya milk-i yemin (sað elin sahipliði=cariye) yoluyla helal addetmiþ olmasý ve mut´anýn zevce olmamasý sebebiyle "Bu ayet mut´anýn tahrimine delildir" demiþtir" dedikten sonra bu yorumun zayýf olduðunu söyler. Ancak ümmetin mut´anýn haram olduðu hususundaki icmadan hareketle ayný neticeye ulaþýr (103). Ýbnu´l-Arabî, Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ)´ýn da ayette geçen bu iki yol dýþýnda kalan her çeþit fercin yani cinsî tatmin vasýtalarýnýn haram olduðuna hükmettiðini belirtir(104).

Asýl mevzumuzun dýþýnda kalmakla birlikte, yeri gelmiþken þunu belirtmek isteriz: Ayet-i kerimenin bu ýtlakýndan hareket eden pek çok alim, ayetle zikredilmiþ olan iki meþru vasýta dýþýnda kalan, hayvana temas, istimna, nazar gibi her çeþit cinsî tatmin yollarýnýn aynen mut´a gibi haram kýlýnmýþ olduðunu söylemiþtir (105).

Ýslam alimleri þu ayetten de mut´anýn reddedildiðini istidlal ederler. (Mealen): "Evlenmeye imkan bulamayanlar da, Allah onlarý lütfuyla zenginleþtirinceye kadar iffetlerini korusunlar..." (Nur 33). "Eðer derler, mut´a ve tahlil[110] caiz olsaydý, iffetli olmalarýný emretmezdi."(106)

* Bu meselede Kur´an´dan gösterilen bir diðer ayet de þudur (mealen): "Sizden hür ve mü´mine kadýnlarý nikahlamaya gücü yetmeyen olursa, sizin ellerinizde bulunan genç mü´mine cariyelerle evlensin... Cariye nikahlama, sizden mehir ve nafakaya gücü yetmeyip de büyük bir meþakkat altýna girmekten ve evlenmemekle de zinaya meyletmekten korkanlar içindir. Yoksa sabretmeniz sizin için daha hayýrlýdýr..." (Nisa 25).

Alimler: "Eðer derler, mut´a ve tahlil caiz olsaydý ne zinaya gitme korkusu olurdu ne cariye ile nikahlanmaya hacet kalýrdý, ne de cariyelerle nikahlanmayý terkederek sabretmeyi esas almak tavsiye edilirdi." (107)

* Son olarak þunu da bilelim: Daha önce temas ettiðimiz ve Þia tarafýndan mut´a nikahýnýn mübahlýðýna delil yapýldýðýný belirttiðimiz ayet de alimlerce, siyak ve sibaký içerisinde tahlil edilerek, ondan Þia´nýn çýkardýðý hükmün batýl olduðu gösterilmiþtir. Bu ayetle ilgili olarak yapýlan iki ayrý açýklamayý kaydedeceðiz. Mezkur ayette O halde onlardan hangisiyle faidelendi iseniz, ücretlerini takdir edildiði vecih üzere ödeyiniz" (Nisa 24) denmektedir.

Alimler, bunun mut´ayý helal kýlmak üzere indiðini iddia etmenin açýk bir hata olduðunu, bu rivayetin hiçbir muteber sünnî kaynakta bulunmadýðýný, bunu Ýbnu Mes´ud veya bir baþka sahabeye nisbet etmenin büyük bir iftira olduðunu söylerler. Ayrýca derler ki:

1) Þia´nýn bundan çýkardýðý hüküm Kur´an´ýn baþka ayetlerine zýttýr. Bu ayetleri yukarýda kýsmen kaydettik.

2) Ayetin, diðer ayet ve hadislere uygun te´vili ise þöyledir: "Eðer siz nikah akdi sýrasýnda mehir belirtti iseniz, akitten sonra kadýnla zifaf yaptýðýnýz takdirde, bir müddet sonra boþanacak olursanýz, belirlenen mehrin tamamýný ödeyeceksiniz, zifaf yapmadý iseniz yarýsýný ödeyeceksiniz."

Bu ibareyi, makablinden koparýp müstakillen ele almak, Arapça açýsýndan batýl bir davranýþ olur. Zira baþtaki "fe", ibarenin makablinden koparýlýp, cümle baþý yapýlmasýna manidir. Bu "fe" kendisinden sonraki ibareyi, önceki kýsma baðlar.

Ayrýca Ýbnu Mes´ud´a nisbet edilen الى اجَلٍ ziyadesine gelince, bu hiçbir muteber sünnî kaynakta mevcut deðildir. Mensuh bir kýraat olarak sübutunu kabul edecek olursak, mensuh olduðu için onunla amel edilmez. Çünkü mütevatir ayetlerle sabit olan ahkâma muhaliftir.

Farz-ý muhal olarak kabul edelim ki, bu sabittir. Yine de onun mut´aya delalet ettiði söylenemez. Þöyle ki, الى اَجَلٍ "belirlenen müddet kadar" tabiri, istimtaya (kadýndan istifadeye) müteallýktýr, akdin kendine deðil. Halbuki mut´ada belirlenen müddet, istimtaya deðil, akdin kendisine müteallýktýr. Böylece mana þu olur: "Nikahlý kadýnlarla muayyen bir vakte kadar istimta etmiþseniz onlara mihirlerini tam olarak verin." Bu ziyadeyi ilave etmenin gayesi, mehrin tam olarak ödenmesi için nikah müddetinin tamamen geçmesine baðlý olduðu hususunda düþülebilecek vehmi önlemektir. Nitekim örfte, mehrin üçte biri peþin verilir, üçte ikisi de nikahýn devamý müddetiyle baðlý kýlýnýr. Halbuki bu geciktirme iþi bir vecibe olmayýp, kadýnýn tasarruf ve ihtiyarý ile husule gelir. Kadýn dilerse, zifaftan sonra hepsini bir defada talep etme hakkýna sahiptir. Þeriat ona bu hakký tanýmýþtýr. Eðer, الى اَجَلٍ ibaresi, akde müteallýk bir kayýt olsaydý, Þia nezdinde mut´a ömür boyunca ve ebeden sahih olmazdý. Halbuki bu, Þia´nýn icmaýyla sahihtir.

Ayette geçen "Sizden kim... bolluða güç yetiremezse" ibaresinin siyaký da nikahla ilgilidir. Yani, "sizden biri, hür kadýnlarýn mehrini ve nafakasýný vermeye gücü yoksa Müslüman cariyelerle nikahlansýn" demektir. Durum böyle iken ayetin ortasýnda yer alan ibareyi, siyak ve sibakýndan koparmak mut´aya hamletmek, Kelamullah´ý açýk þekilde tahrif etmek olur.

Dahasý bu ayeti teemmül eden her aklý baþýnda kiþi, mut´anýn açýk olarak haram edildiðini görür. Çünkü Allah Teala hazretleri ayette hürlerle evlenmenin imkansýzlýðý halinde cariyelerle iktifayý emretmektedir. Eðer önceki kelamda mut´anýn müddeti kastedilseydi, arkadan "Sizden kim... bolluða güç yetiremezse" demezdi. Çünkü, hür kadýnla nikahlanamama halinde mut´a, cima ihtiyacýný görme ile sýnýrlý kalmayýp, aksine "Her bir yenide daha hoþ daha tatlý bir lezzet var" hükmüne tabi olmuþ olmaktadýr. Bu durumda þöyle sorulabilir: Hangi zaruret bu sýký ve þiddetli kayýtla cariyenin nikahlanmasýný helal kýlmaya götürür?(108)

Ýkinci açýklama, diðer ayetlere dayanýlarak yapýldýðý için bundan daha sahihtir. Üstelik, Þia´nýn ayetten çýkardýðý delillere cevap mahiyetindedir. Þöyle ki: Þiî müellif Tûsî, Tehzibu´l-Ahkam´da, ayette istimta kelimesinin geçmesini þöyle açýklar: "Bundan murad mut´a nikahýdýr. Çünkü kelime þeriatte mutlak kullanýlýnca bu hususi nikah anlaþýlýr..." Tûsî þöyle devam eder: "Ayette geçen "kadýnlara ücretlerini verin" ibaresi de bundan muradýn mut´a nikahý olduðunu te´yid eder. Çünkü normal nikahta verilen paraya þeriatta ücret denmez "mehir" denir.(109)

Þia´nýn bu yorumunu cevaplayan Kâsâni der ki: "Ýstimta"dan (faidelenmeden) burada murad nikahtaki istimtadýr. Çünkü ayetin baþýnda da sonunda da zikri geçen þey meþru nikahtýr. Þöyle ki: Allah Teala hazretleri ayetin baþýnda[111] kadýnlardan nikahý haram olanlardan bir kýsmýný zikretti. Sonra bunlarýn dýþýnda kalanlarý: "Bunlarýn gerisinde olanlarý mallarýnýzla arayýp nikahlamanýz için size helal kýlýndý" ibaresiyle mübah kýldý. Ayetin devamýnda geçen "namuskar ve zinaya sapmamýþ olanlardan" ibaresi "evlenmemiþ olanlar, zani olmayanlar" demektir. Ayeti kerimenin devamýnda Allah Teala "Sizden kim hür Müslüman kadýnlarý nikahla alacak bir bolluða güç yetiremezse..." buyururken "nikah" kelimesini zikretmiþtir, icareyi (kiralamayý) ve mut´ayý deðil. Öyleyse, önceki geçen (faidelendiðiniz) tabiriyle "nikahtaki faidelenme" anlaþýlacaktýr.

Kâsâni açýklamasýna þöyle devam eder: "Ayette kadýna verilecek meblaðýn "ecr" olarak isimlendirilmesine gelince: Nikahtaki "mehir" bazan ücret kelimesiyle ifade edilmiþtir. Nitekim ayetin devamýnda Allah Teala hazretleri "...Kadýnlarý ailelerinin izniyle nikahlayýn onlara ücretlerini verin" buyurmakta, ücretle "mehr"i kasdetmektedir. Ey Peygamber! Ücretlerini (=mehirlerini) verdiðin hanýmlarýný Allah´ýn sana ganimet olarak verdiði cariyeleri... sana helal kýldýk" (Ahzab 50) buyurarak mehri ücret kelimesiyle ifade etmiþtir."

Kâsâni, burada bir noktaya daha dikkat çeker: Nikah esnasýnda verilene mehir denmiþtir, kadýna duhülden ve ondan istimtadan sonra verilmesi gerekene de ücret denmiþtir(110).

Kâsâni´nin bu açýklamasý kavranýnca, Þia alimlerinin, "bu ayette zikredilen mut´a serbestisi" iddiasýnýn tutarsýzlýðý anlaþýlacak ve bunun nes -hedilmediðine dair yürüttükleri sayfalar dolusu mülahaza ve mütala-alarýn, itham ve tarizlerin havaya kürek sallama olduðu anlaþýlacaktýr(111).[112]



6- Alimlerin Ýcmaý


Rivayetleri teker teker kaydederken de yer yer belirttiðimiz üzere, þarihler Hz. Ömer´in yasaðýndan sonra, mut´a nikahýnýn haramlýðý hususunda Ehl-i Sünnet´in icmaýndan bahsederler(112).

* Bir kere, Hz. Ömer çok sayýda sahabenin hayatta olduðu bir devrede mut´ayý açýk seçik olarak haram ilan edip, bunu herkesin duyacaðý þekilde ta´mim ettiði halde, ona herhangi bir sahabenin itiraz ettiði duyulmamýþtýr. Aksine, daha önce mut´a nikahýna ruhsat vermiþ olanlarýn hepsinin kanaatlerinden döndükleri görülmüþtür. Tahavi, bu durumu þöyle yorumlar: "Ashab´ýn bu meselede itiraz etmemeleri, onlarýn, nehyettiði þeyde Hz. Ömer´e uyduklarýna delildir. Bu husustaki yasakta icmalarý da, ruhsatýn neshedildiðine delildir ve hüccettir" (113).

* Hz. Ali, ruhsatýn mensuh olduðunu söyler(114).

* Ca´fer Ýbnu Muhammed, mut´a hakkýnda sorulunca: "Bi-aynihi zina" demiþtir(115).

* Ýbnu´l-Münzir: "Ýlklerin (sahabe, tabiin) bazýlarýnda mut´a hakkýnda ruhsat rivayeti gelmiþtir. Ama þimdilerde, Rafizilerin birkýsmý dýþýnda ona cevaz veren tek kiþinin varlýðýný bilmiyorum. Rafizîlerin iddiasýna gelince: Allah´ýn kitabýna Resulü´nün sünnetine muhalif sözün, hiçbir deðeri yoktur" (116) demiþtir.

* Ýmam Malik "haram"dýr demiþtir(117).

* Ýmam Þafii "iki kere neshedildi" demiþtir. (118)

* Ýbnu Cüreyc, Basra´da, mut´anýn cevazýyla ilgili 18 hadis rivayet etmiþ olmasýna raðmen görüþünden rücu etmiþ, haramlýðýna hükmetmiþtir(119).

* Buhârî, mut´a ile ilgili bab´a þöyle bir baþlýk koymuþtur: "En sonda Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn mut´a nikahýný yasakladýðýna dair bab" (120)

Ýbnu Hacer, Buhârî´nin, bu baþlýkla, mut´a nikahýnýn önceden mübah olduðu halde sonradan yasaklandýðý kanaatini taþýdýðýný belirtir (121).

Görüldüðü üzere, mut´a nikahýnýn haram olduðu hususunda icma hasýl olmuþtur. Ýcmanýn hükmünü deðiþtirmeye, gerçek müçtehide bile din-i mübin-i Ýslam yetki tanýmamýþtýr. Ýcma dinimizin kaynaklarýndan, edille-i þer´iyyeden biridir.[113]



Mut´a Nikahýnýn Cezasý


Belirttiðimiz üzere, Þia´dan bazýlarý hariç, bütün Ýslam ulemasý bunun haram olduðunu söylemekte müttefiktir. Ehl-i Sünnet ise icma etmiþtir. Ehl-i Sünnet´ten sadece Ýbnu Abbas´tan lehinde fetva rivayet edilmiþse de, sonradan o da fetvasýndan rücu etmiþtir.

Alimler, Hz. Ömer´in yasaðýndan sonra mut´aya baþvuran olmasý durumunda verilecek hüküm üzerine de mütalaa beyan ederler. Nevevî´nin kaydýna göre, böyle bir akdin, dühulden (kadýna temas) önce de olsa sonra da olsa batýl olduðunu söylemekte icma vardýr. Sadece Ýmam Züfer merhum "þart batýl, nikah sahihtir" demiþtir. Yani, müddetle ilgili þart batýl addedilerek, normal bir nikah sayýlacaðýna hükmetmiþtir(122). Tahavi, Züfer´in: "Müddet þartý batýldý, mut´a nikahý ebedî müddetle yapýlan nikah gibi olur" sözünü "Mut´a nikahý ile aldýðý kadýný yanýnda bulunduranlar onlarý salsýnlar" hadisini göstererek reddeder: "Önceki akid, akdin ebedî olarak devamýný gerektirmez. Eðer gerektirseydi, kadýn ve erkeðin akid sýrasýnda koyduklarý müddet þartýný feshederdi. Yasaktan önce sýhhat ve cevazý sabit olduðuna göre, nikahý feshetmez. Öyleyse hadisteki "ayrýlma emri" bu çeþit akdin, ebedîlik hakký tanýmadýðýna delildir. Ebu Hanife, Ebu Yusuf, Muhammed böyle hükmeder." (123)

Mut´aya terettüp edecek ceza, meseleyi deðerlendirmedeki ihtilafla ilgilidir. Þöyle ki: Bu, batýl ve haram olduðuna göre, zina addedilip hadd-i zinanýn uygulanmasý gerekir. Ancak alimler, bunu demekte ihtiyatý tercih etmiþlerdir. Eðer mut´anýn zina ve dolayýsýyla haram olduðu hususunda eksiksiz bir icma olsaydý hadd-i zina gerekecekti. Fakat icma meselesi biraz ihtilaflýdýr. Zira dinde kesin bir hüccet addedilen icmanýn bumeselede tahakkukunda þüphe hasýl omuþtur. Çünkü Ýbnu Abbas´ýn bidayetine lehinde fetvasý vardýr. Ulemanýn benimsediði umumi prensibe göre, herhangi bir meselede, selef müçtehidlerinden bir tanesinin de olsa muhalefeti, icmayý bozmaktadýr.

Bu meselede icmayý bozmuþ olan Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ)´ ýn da sonradan evvelki görüþünden vazgeçip mut´anýn haram olduðuna kail olduðu da bilinmekte, dolayýsýyla icma tamamlanmýþ olmaktadýr. Ancak bu noktada usulcülerin bir ihtilafý devreye girmektedir: "Ýhtilaftan sonra hasýl olan icma önceki hilafýn hükmünü kaldýrýr mý?" Yani önce ihtilaf edildikten sonra icma hasýl olsa, bu icma gerçek bir icma olabilir mi? Önceki ihtilafýn, icmayý bozucu bir tesiri, bir rolü yokmu?

Ýþte bu noktada görüþ ayrýlýðý ortaya çýkmýþ, alimlerden bir kýsmý önceki ihtilafýn müessir olmayacaðýný söylerken, büyük kýsmý önceki ihtilafýn müessir olacaðýný, icmayý yaralayacaðýný söylemiþtir. El-Kadý Ebu Bekr el-Bakýllânî bu görüþtedir.(124)

Dolayýsýyla muta nikahýnýn zina olacaðý ve buna hadd-i zina terettüp edeceði hususu çok zayýf da olsa þüpheli hale gelmiþtir. Resulullah´ýn "Þüphe durumunda hadleri tatbik etmeyin" (125) emri hadlerin yani aðýr cezalarýn tatbikinde ihtiyat emretmekte, suçun sübutu tam olarak kesinleþmezse haddin tatbik edilmemesini istemektedir. Bu durumlarý gözönüne alan alimler, mut´a nikahý yapanlarýn zina suçuyla cezalandýrýlmasýna fetva vermemiþ ancak þiddetle cezalandýrýlmasýna hükmetmiþtir.(126)[114]



Mut´anýn Feci Mahzurlarýndan Bazýlarý


Þah abdülaziz mut´anýn hasýl edeceði mahzurlarýn çokluðuna dikkat çektikten sonra, þeriata ters düþen en önemli zararlarýný sayar:

1) Çocuklarýn ziyan edilmesidir. Çünkü kiþinin çocuklarý birçok memlekette yayýlýr ve kendi yanýnda olmazlarsa, adam, onlarýn terbiyeleriyle ilgilenemez. Böylece onlar, evlad-ý zina gibi terbiyesiz yetiþirler. Bir de bu çocuklarýn kýz olduklarýný farzedecek olsak, ortaya çýkacak rezaletin daha da büyük olacaðýný anlarýz. Çünkü onlarýn kendi denkleriyle evlenmeleri hiç mümkün olmaz.

2) Babanýn temas ettiði kadýna oðlunun da mut´a yoluyla veya normal nikah yoluyla temas ihtimali var. Bu hal aksi surette de olabilir. Hatta, kýzýyla, kýzýn kýzýyla, oðlunun kýzýyla, kýzkardeþiyle, kýzkardeþinin kýzýyla yani meharim denen nikahý ebediyyen yasaklanmýþ bir kadýnla þu veya bu suretle temasta bulunma ihtimali vardýr. Zaman uzayýnca bu ihtimal artar da artar. Böylesi bir hal, mahzurlarýn en büyüðüdür. Zira, mut´a ile nikahlanan kadýnýn hamilelik durumu bir aylýk veya daha fazla müddet içerisinde hemen bilinemez. Bilhassa mut´anýn sefer sýrasýnda olmasý, seferin uzun çekip, her uðranýlan yerde yeni bir kadýnla mut´a yapýlmasý, bunlardan her birinden bir çocuk olmasý, bu alâkalardan sonra doðanlarýn kýz olmasý, bu adamýn mesela on beþ yýl kadar sonra tekrar bu diyarlara uðramasý veya buralardan kardeþlerinin veya oðullarýnýn geçmesi, bu kýzlarla onlarýn mut´a yapmalarý veya normal nikah yapmalarý gibi ihtimaller düþünülebilir.

3) Birçok defalar mut´a yapan kimsenin mirasýnýn taksim edilememesi. Çünkü bu kiþinin varislerinin ne sayýsý, ne isimleri, ne de yerleri bilinemez. Bundan miras iþinin iptali gerekir. Keza mut´a nikahýndan olan çocuða varis olmak da iptal olur. Çünkü böyle bir çocuðun baba, kardeþ gibi varisleri de meçhuldür. Nitekim varisler sayýca sýnýrlanamazsa miras pay edilemez. Varislerin erkeklikkadýnlýðý, verasate hak sahibi olup olmadýðý gibi vasýflar açýklýkla bilinmediði takdirde pay tayini yapýlamaz.

Hülasa, mut´a nikahýnýn getireceði mahzurlar gerçekten pek zararlýdýr. Bilhassa nikah ve mirasa müteallýk þer´î meselelerde. Bu sebeple Allah Teala hazretleri, temasýn helal olmasýný iki þeyle sýnýrlamýþtýr: Sahih nikah, milk-i yemin (cariye). Zira kadýnlakoca arasýndaki beraberliðin bu iki akidle sýnýrlandýrýlmasý, çocuðun muhafazasý ve verasetin bilinmesi içindir..." (127)[115]





radyobeyan