Nikah 9 By: sumeyye Date: 29 Nisan 2010, 12:38:53
Mut´a Nikahý Meselesinin Ýç Yüzü
Yukarýda bir ön bilgi olarak kaydedilen tedric meselesi anlaþýldýktan sonra asýl konumuza geçebiliriz. Konunun iyice anlaþýlmasý için meseleyi birkaç ana fikir altýnda tahlil edeceðiz:
1- Mut´a cahiliye nikahýdýr.
2- Hz. Peygamber bidayette yasaklamamýþ, ruhsat tanýmýþtýr.
3- Resulullah sonradan yasaklamýþtýr.
4- Yasak herkes tarafýndan duyulmamýþtýr.
5- Hz. Ömer zamanýnda yasak ta´mim edilmiþtir.
6- Yasak üzerine icma tahakkuk etmiþtir.
7- Þia´nýn bu meseledeki tutumu.[97]
1) Mut´a Cahiliye Devrinin Nikahýdýr
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimizin muhterem zevceleri, Ýslam´ýn yetiþtirdiði en büyük fakihlerden biri olan ve insanlýðýn mabihil iftihar büyükleri arasýnda yer almaya þayeste Hz. Aiþe (radýyallahû anhâ), bir rivayetlerinde cahiliye devrinde dört çeþit nikahýn tatbikatta olduðunu belirtir.(31) Þarihler baþka rivayetleri de kaydederek cahiliye devrinde yedi çeþit nikahýn mevcudiyetini belirtirler.(32) Bu yedi çeþit nikahtan biri Ýslam´ýn da kabul ettiði hal-i hazýr nikah þeklidir: Kadýn velisinden talep edilir, karþýlýklý rýzadan sonra mehir ödenerek müebbed nikahla evlenir. Bir diðeri mut´a nikahýdýr.(33) Bunun, cahiliye devrinden intikal eden bir nikah olduðu hususunda herhangi bir ihtilaf mevcut deðildir.[98]
2) Hz. Peygamber´in Bidayetteki Ruhsatý
Ýslam´ýn benimsediði sünnî nikaha birçok yönden ters düþen mut´a nikahýný Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir çýrpýda yasaklamamýþtýr. Bu sebeple, mesele üzerine bize intikal eden rivayetlerin bir kýsmý mezkur ruhsatý aksettirir. Az yukarýda açýkladýðýmýz tedric prensibinin Ýslam´da esas olduðunu bilmeyen veya kaale almayan bir kimse cehalet ve suiniyetle, bahsi tamamlayýcý diðer hadisleri görmeyerek veya görmezden gelerek sýrf ruhsat ifade eden rivayetlere dayanarak Ýslam´ýn mut´a nikahýna ruhsat verdiðini sölemek suretiyle Ýslam´a büyük bir iftirada bulunabilir. Þimdi bu rivayetlerden örnekler verelim:
Ruhsat ifade eden rivayetler umumiyetle Ýbnu Mes´ud, Hz. Cabir, Seleme Ýbnu´l-Ekva, Ýbnu Abbas, Esma Bintu Ebi Bekr, Hz. Muaviye, Ebu Saidi´l-Hudrî, Amr Ýbnu Hureys radýyallahu anhüm ecmain´den gelmektedir.
Meselenin yanlýþ anlaþýlmamasý için açýklamalara geçmeden iki noktayý peþinen kaydetmek isteriz:
1- Mut´a hususunda ruhsat ifade eden rivayet sahibi Ashab´tan neshine dair de rivayetler gelmiþtir.
2- Hz. Ömer yasaðý ta´mim edince hiçbir sahabi buna itiraz etmemiþ ve böylece yasak hususunda icma hasýl olmuþtur.
Ýbnu Mes´ud´dan gelen bir rivayet þöyle:
"Biz, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´la savaþa çýkmýþtýk. Beraberimizde kadýn yoktu. "Husyelerimizi burdurup kadýnlaþsak olmaz mý?" dedik.[99] Bunu yapmayý bize yasakladý. Fakat bir giyecek (gibi basit ücret) karþýlýðýnda, kadýnlarla bir müddet için nikah yapmamýza ruhsat tanýdý." Abdullah Ýbnu Mes´ud (görüþüne delil olarak) þu ayeti okudu. (Mealen): "Ey iman edenler! Allah´ýn size helal kýldýðý temiz ve güzel þeyleri kendinize haram edip de haddinizi aþmayýn. Haddini aþanlarý Allah elbette sevmez" (Maide 87) (34). Hemen belirtelim ki Müslim, hadisin bir baþka veçhinde, ayetle istidlal iþini Ýbnu Mes´ud´ un yapmýþ olmasýnýn sarih olmadýðýný kaydeder. Bu durumda ayeti okuma iþi ona deðil, ondan sonra gelen bir raviye aittir.Bu hadiste Ýbnu Mes´ud´un, mut´a nikahýna ruhsat verdiði anlaþýlmaktaýr. Ruhsat ifade eden diðer rivayet sahipleri hakkýnda söylendiði gibi, Ýbnu Mes´ud için de: "Resulullah´ýn yasaðýný duymamýþ olabilir" yorumu yapýlmýþtýr.(35) Ancak: Ýbnu Mes´ud, bu rivayti mut´anýn neshedildiðini iþitmezden önce yapmýþ olabilir" demek daha doðru olacak. Zira Beyhakî Ýbnu Mes´ud´un "Mut´a mensuhtur, onu Ýslam´ýn getirdiði, talak, mehir iddet ve miras gibi hükümler neshetmiþtir" dediðini kaydeder.(36)
Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ)´ýn bu meseledeki yeri daha dikkat çekicidir. Bazý rivayetler, onun mut´a nikahýna fetva verdiðini, bu yüzden Hz. Ali´nin ona sert çýktýðýný ve:
"Sen þaþýrmýþa benziyorsun. Aleyhissalâtu vesselâm kadýnlarla mut´a yapmayý yasakladý" dediðini belirtir.(37)
Beyhakî´nin bir rivayeti, bir ara Ýbnu Abbas´ýn bu meseledeki fetvalarýyla sadece Hz. Ali´nin deðil, ehl-i ilmin ta´rizlerini de üzerine çektiðini, ancak onun bu meseledeki görüþünde direndiðini; öyle ki, bazý þairlerin þiirlerine bile hedef olduðunu belirtir.(38)
Ne var ki, sonunda Ýbnu Abbas da reyinden rücu etmiþtir. Tirmizî, "...Sonra o fetvasýndan, mut´anýn Resulullah tarafýndan haram kýlýndýðý kendisine haber verilince rücu etti" diyerek (39), bilahare þarihlerin: "Mut´aya fetva veren sahabeler, onun nesh edildiðini duymamýþ olanlardýr"(40) þeklinde yapacaklarý yorumun isabetliliðini te´yid eder. Nitekim Ýbnu Abbas, nesihten haberdar olup Resulullah´ýn bu husustaki beyanlarýný öðrenince: "O, laþe ve hýnzýr eti gibi haramdýr" diyecektir.(41)
Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ)´ýn meþhur olan fetvasýnýn mahiyeti hakkýnda Hattâbî´nin Said Ýbnu Cübeyr´den kaydettiði bir rivayeti kaydetmede fayda umarýz: "Said Ýbnu Cübeyr anlatýyor: "Ýbni Abbas´a dedim ki: "Sen ne yaptýðýný, neye fetva verdiðini biliyor musun?"
Said Ýbnu Cübeyr, hakkýnda yazýlan þiiri okuyarak fetvasýnýn nasýl istismar edildiðini gösterir. Þiiri iþiten Ýbnu Abbas þu açýklamada bulunur.
"Ýnna lillah ve inna ileyhi raciun! Allah´a yemin olsun, ben bu maksadla fetva vermedim ve bunu hiç aklýmdan geçirmedim. Ben, (mut´a nikahýný), Allah´ýn laþeyi, kaný ve domuz etini helal kýldýðý þartlarda helal kýldým.[100] Mut´a sadece muzdar durumda olanlara helaldi. O týpký laþe, kan ve domuz eti gibi (haram)dýr."
Bu rivayeti kaydeden Hattâbi, Ýbnu Abbas´ýn sözünden çýkabilecek "Zaruret halinde, týpký leþ, kan ve domuz etini yemek caiz olduðu gibi mut´a da caiz olabilir" hükmünün yanlýþlýðýný belirtir. Ona göre yanlýþlýk iki noktadan gelir:
1) Bu hükme giderken nassa dayanýlmaz, kýyasa gidilmiþ olur. (Halbuki nassýn yani Resulullah´tan açýk hükmün bulunduðu yerde kýyasla hüküm verilmez. Mut´a nikahýný yasaklayan nass mevcuttur.)
2) Mut´anýn gýda hususunda muzdar kalana benzetilmesi de hatadýr. Çünkü gýda bulamayan kimse hayatî tehlikededir, ölmemek için haram yemesine izin verilmiþtir. Halbuki mut´a meselesi þehvetin galebesi ile ilgilidir. Burada kiþi, hayatî tehlike ile karþýlaþmayacaðý için muzdar sayýlmaz. Þehvete sabretmek mümkündür. Ayrýca þehvet, oruç ve ilaç yoluyla da kýrýlabilir. Öyleyse "gýda" ve "þehvet" zaruret olmadan ayný deðerde deðillerdir, dolayýsýyla hükümleri de farklýdýr(42).
Kanaatimizce Ýbnu Abbas´ýn fetvasý, Hattâbî´nin dediði gibi "uzun gurbet", "ihtiyaç" ve "fakirlik" gerekçelerine mebni deðildir. Nass bulunduðu zaman kýyas yoluyla fetvaya gidilmeyeceðini Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) herkesten iyi bilmektedir. Fetva ulemanýn ittifakla belirttiði üzere, bu meseledeki nasslardan haberdar olmama sebebine dayanmaktadýr.
Ýbnu Abbas gibi yüce bir sahabi hadisi duymamýþ olabilir mi? diye yapýlacak bir itiraza hemen cevap verelim: "Bu pek tabii ve Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer (radýyallahu anhümâ) gibi -hem de ilkler arasýnda yer alan- diðer büyüklerde de sýkça rastlanan bir durumdur." Az ileride bu hususa tekrar dönüp örnekler vereceðiz.
Bu mevzudaki yasaklayýcý hadislere muttali olduðu devreye ait olduðu anlaþýlan bir baþka rivayette Ýbnu Abbas þöyle demiþtir: "Mut´a nikahý Ýslam´ýn bidayetinde caizdi. Kiþi (ticaret malýyla) (43) tanýdýðý bir adamý bulamayan bir beldeye varýnca, orada kalacaðýný tahmin ettiði müddet için bir kadýnla mut´a nikahý ile evlenirdi. Kadýn da onun eþyalarýný o müddet içinde muhafaza eder, meselesini ýslah ederdi. Bu hal, þu ayetin nüzulüne kadar devam etti. (Mealen): "Ancak hanýmlara ve cariyelerine karþý müstesna, bunlarla olan yakýnlýklarýndan dolayý kýnanmazlar...." (Mearic 30; Mü´minun 6). Ýbnu Abbas devamla: "Bu ikisi dýþýndaki bütün fercler haramdýr"(44) der. Ýbnu Abbas´ýn, ayetten hareketle mut´a nikahý ile alýnan kadýnýn zevc sayýlamayacaðýna hükmettiði belirtilmiþtir. Zira ayette sadece zevcelerle milk-i yemin denen köle kadýnlar helal addedilmektedir.(45)
Rivayetler Ýbnu Abbas´ýn belirtilen bu görüþe varmazdan öcne mut´a nikahý hususunda sert çýkan Abdullah Ýbnu Zübeyr´le de söz düellosuna girdiðini Abdullah´ýn hutbede, Ýbnu Abbas´a ta´rizde bulunduðunu göstermektedir. Ýbnu Abbas bu ta´riz üzerine: "Annene sor, yalan mý söylüyorum!" der. Mesele annesi Esma Bintu Ebi Bekr´e intikal edince, Resulullah zamanýnda mut´anýn caiz olduðunu te´yid eder. Rivayetin devamýnda Ýbnu Abbas´ýn: "Mut´adan doðan Kureyþlilerin ismini sayabilirim" dediði belirtilir.(46)
Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ)´ýn bu meseledeki yerini Ýbnu Hacer þöyle noktalar: "Ýmamlardan bir cemaat, Ýbnu Abbas´ýn mut´ayý mübah addetme kanaatinde yalnýz kaldýðýný cezmen belirtir. Bu meþhur bir meseledir ve nadir muhalefetlerden biridir.(47)
Fahreddin-i Razi´nin de özetlediði üzere, bu meselede Ýbnu Abbas´ tan üç ayrý görüþ rivayet edilmiþtir:
1- Mut´a mutlak olarak mübah,
2- Zaruret halinde mübah
3- Mensuh olduðunu ikrarý (48). Þu halde meseleyi deðerlendirirken, Ýbnu Abbas´ýn neshi iþitmezden önceki fetvasýný esas alarak onu mut´a nikahýnýn lehinde göstermek ilme ve dine ihanet olur, yüce sahabiyi kendi adýmýza konuþturmak olur.
Hz. Cabir (radýyallahu anh)´den gelen diðer bir rivayet, kendisine iki mut´a[101] konusunda Ýbnu Abbas´la Abdullah Ýbnu Zübeyr´in ihtilafa düþtükleri haberi ulaþýnca Hz. Cabir´in þöyle söylediðini belirtir:
"Biz Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn saðlýðýnda her ikisini de yaptýk. Sonra Hz. Ömer (radýyallahu anh) onlarý yasakladý, artýk bir daha onlara dönüp tekrar yapmadýk." (49)
Hz. Cabir´den gelen bir diðer rivayette, o; "Resulullah ve Hz. Ebu Bekr zamanýnda bir avuç hurma veya un karþýlýðýnda birkaç günlüðüne mut´a nikahý yapardýk. Bu hal Hz. Ömer´in, bunu Amr Ýbnu Hureys hadisesi üzerine yasaklamasýna kadar devam etti" demiþtir (50) Ebu Saidi´l-Hudrî´nin beyanýnda "bir kadeh kavud" mukabilinde mut´a yapmýþlardýr(51). Tahavi Ashab´tan Cabir gibi zatlarýn Hz. Ömer´in yasaklamasýna kadar mut´aya yer vermelerini, Resulullah´tan varid olan yasaðý daha önce iþitmemiþ olmalarýna hamleder.(52)
Görüldüðü üzere, ruhsat ifade eden rivayetin sahibi, mut´anýn bilahare yasaklandýðýný da tasrih ediyor. Ýbnu Hacer der ki: "Hz. Cabir´in "yapardýk" sözü bütün sahabeye þamil ise "Bir daha dönüp tekrar yapmadýk" sözü de bütün sahabeye þamildir. Dolayýsýyla mut´anýn terkinde icma hasýl olmuþtur."(33)
Hz. Cabir´in "Ebu Bekri´s-Sýddýk zamanýnda da mut´a nikahý yapmaya devam ettikleri"ne dair beyaný üzerine, buraya kaydýný muvafýk gördüðümüz bir yorumu Ýbnu´l-Arabî yapmýþtýr. Der ki: "Bu, halkýn, Sýddýk zamanýnda çýkan irtidad fitnesi yüzünden þeriatýn yayýlmasýna zaman ayýramamalarýndan ileri gelmiþtir. Çünkü herkes bu fitnenin bastýrýlmasý ile meþguldü. Ama, hak batýla galebe çalýp, halife ve diðer Müslümanlar bu meþguliyetten halas bulunca, dinin usule giren meselelerinin hallinden sonra füru ahkâmýna yöneldiler ve bu meyanda mut´a nikahýnýn tarimi hususunda bildikleri meþhur hükmü de icraya koydular. ilk defa Hz. Ömer´in dikkatini Hz. Muaviye ile Amr Ýbnu Hureys çekti. (Resulullah´ýn yasaðýndan haberi olmayan) bu iki zat kadýnlarla mut´a nikahý yapmýþlardý, onlarý bundan men etti." (54)
* Seleme Ýbnu´l-Ekva (radýyallahu anh)´dan gelen rivayette, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn: "Bir kadýnla bir erkek aralarýnda mutabakat saðlamýþlarsa beraberlikleri üç gecedir. Uzatmak veya daha önce ayrýlmak isterlerse ayrýlýrlar" dediðini görmekteyiz. Seleme devamla þunu söyler: "Bilemiyorum, bu ruhsat, sadece biz sahabelere mi mahsustu, yoksa herkese þamil miydi?" Rivayetin devamýnda Buhârî þunu ekler: "Hz. Ali bu hususu açýklamýþtýr: Mut´a mensuhtur." (55)
Görüldüðü üzere Seleme hadisi de mutlak bir ruhsattan bahsetmemektedir. Ancak, Seleme´nin nesihten haberdar olmadýðý anlaþýlmaktadýr. Ýmam-ý Buhârî, rivayetin sonuna eklediði meþruhatla Seleme rivayetindeki tereddüdü izale etmekle kalmamýþ, þahsî inancýný da belirtmiþ olmaktadýr.[102]
3) Mut´anýn Neshi
Ruhsat ve neshi açýk þekilde ifade eden rivayetler bilhassa Sebre Ýbnu Ma´bed el-Cühenî (radýyallahu anh)´den gelmektedir. Müslim onun hadisini dokuz ayrý senetten kaydeder. Hüküm ve mana itibariyle ayný kalsalar da her bir rivayette bazý ziyade ve noksan bilgiler mevcuttur. Bazýlarýnda, bizzat mut´a nikahý yaptýðýný belirten Sebre (radýyallahu anh)(56), þu rivayette, eski ruhsatýn neshedildiðini açýk bir þekilde ifade eder:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) þöyle buyurdular: "Ey insanlar! Ben sizin kadýnlarla mut´a nikahý yapmanýza izin vermiþtim. Þimdi Allah Teala hazretleri, onu kýyamet gününe kadar haram etmiþ bulunmaktadýr. Öyleyse, kimin yanýnda böyle nikahlý bir kadýn varsa, artýk ona yol versin. Onlara ücret olarak verdiklerinizden herhangi bir þeyi geri almayýn" (57). Hadisin bir baþka veçhinde Sebre (radýyallahu anh) der ki: "Bundan sonra Aleyhissalâtu vesselâm mut´ayý þiddetle tahrim etti ve bu nikah hakkýnda en aðýr kelimeleri sarfetti." (58)
Bu rivayet hiçbir yoruma hacet býrakmadan, mut´a nikahýyla ilgili ruhsatýn neshedildiðini açýk bir surette ifade eder.
* Hz. Ali de yasakla ilgili rivayetlerde bulunmuþtur. Müslim´in kaydettiði rivayette: "Resulullah, Hayber´in fethi sýrasýnda, kadýnlarla mut´a yapmaktan ve ehlî eþeklerin etini yemekten men etti" buyurur (59). Yine Müslim´in bir diðer rivayetinde, bu meselede müsamahasý kulaðýna gelen Ýbnu Abbas´a: "Aðýr ol, ey Ýbnu Abbas. Çünkü Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hayber günü, hem mut´ayý, hem de ehlî eþek etinin yenilmesini yasaklamýþtýr"(60) der. Beyhakî´nin bir rivayetine göre, Hz. Ali, önce bazý kayýtlarla caiz kýlýndýðýný ancak, nikah, talak, iddet ve karý ile koca arasýndaki miras ahkâmý nazil olunca cevazýn mutlak þekilde neshedildiðini belirtir(61).
Burada þu soru hatýra gelebilir: Mut´anýn Mekke fethi sýrasýnda da yasaklandýðý sahih rivayetlerle sübut bulup meþhur olmasýna raðmen Hz. Ali niye bunu mevzubahis etmeyip de sadece Hayber günü konan yasaktan bahsediyor? Bu soruya, Hz. Ali´nin üç gün gibi kýsa bir müddeti içine alan izni iþitmemiþ olabileceði söylenerek cevap verilmiþtir.(62)
Ýbnu Hazm, Hz. Ali´den gelen rivayetleri þöyle deðerlendirir: "Bu mesele üzerine Hz. Ali´den birçok tarikten hadis sahih olmuþtur. Bunu, ondan Kûfîler, inkâr edilmeyecek kadar þöhret bulmuþ ve sýnýrlanamayacak kadar çoðalmýþ tariklerden rivayet etmiþlerdir."(63)[103]
Yasak Nerede Ve Ne Zaman Kondu?
Mut´a nikahý yasaðýný, Hz. Peygamber´in ne zaman koyduðu hususunda rivayetler ihtilaflýdýr ve altý ayrý yerin ismi zikredilir. Þöyle ki:
1) Sabre Ýbnu Ma´bed´in rivayetlerinde Mekke fethi sýrasýnda konmuþtur.(64)
2) Hz. Ali´den kaydettiðimiz rivayetlerde Hayber´in fethi zamanýnda konmuþtur.(65).
3) Seleme Ýbnu´l-Ekva rivayetinde Evtas Gazvesi sýrasýnda, (üç günlük ruhsattan sonra) konmuþtur.(66)
4) Hasan Basrî´nin mürsel bir rivayetine göre, mut´a nikahý sadece umretu´lkaza sýrasýnda cereyan etmiþtir, bundan önce yasak olduðu gibi, bundan sonra da yasak olmuþtur.
Hasan-ý Basrî´den gelen bu rivayet, iki sebepten reddedilmiþtir:
a) O´nun mürsel, yani hangi sahabeden aldýðýný belirtmeden yaptýðý rivayetler zayýftýr. Çünkü o, araþtýrma yapmadan, rastgele kimselerden hadis almýþtýr(67).
b) Mut´anýn Hayber Seferi sýrasýnda haram edildiðini belirten sahih rivayetlere muhalefet eder, dolayýsýyla bu zayýf rivayet Sahihler tarafýndan reddedilmiþ olmaktadýr.(68) Ýbnu Hacer, bu rivayetin sabit olduðunu farzedecek olursak þöyle yorumlarýz der: "Hasan Basrî hazretleri muhtemeldir ki, umretu´lkaza tabiriyle, Hayber´i kasdetmiþtir. Çünkü her iki sefer de ayný yýl içerisinde cereyan etti, týpký Fetih´le Evtas Seferi´nin ayný yýl içerisinde cereyanlarý gibi."(69)
5) Ebu Hureyre´den gelen bir rivayete göre, mut´a nikahý Tebük Seferi sýrasýnda haram edilmiþtir.(70)
Bu rivayet tahrim hadisesinin Mekke fethi ve Hayber sýrasýnda vaki olduðunu beyan eden sahih rivayetlere muhalefet etmekten baþka, nazar-ý dikkate alýnamayacak derecede zayýf bir surette geldiði, hadis ilmi açýsýndan bir deðer ifade etmediði belirtilmiþtir.(71)
6) Sebre Ýbnu Ma´bed´den Ebu Davud´un kaydettiði bir rivayete göre mut´a, Veda Haccý sýrasýnda tahrim edilmiþtir.(72) Ancak "daha önce yine Sebre´den kaydedilen rivayetlerde yasaðýn fetih sýrasýnda olduðu ifade edilmiþtir. O rivayetler hem daha meþhur hem daha sahihtir. Þarihler, "Rivayetin sübûtu halinde, "Resulullah Fetih günü ilan ettiði" yasaðý Veda Haccý sýrasýnda tekrar etmiþ olabilir. Çünkü, Veda Haccý´na çok sayýda Müslüman katýlmýþtý. Bunlar arasýnda bir kýsým ahkâmý duymamýþ olanlar da vardý. Nitekim Aleyhissalâtu vesselâm, bu fýrsatta pek çok mühim meseleyi tekrar etmiþ, teblið etmiþtir. Bu tebliðin gayesi, dinin duyurulmasý ve yaygýnlaþtýrýlmasýydý" diye açýklamýþlardýr.(73)
Mut´a nikahýnýn yasaklanma zamanýyla ilgili olarak gelen birçok farklý rivayetin varlýðý alimleri farklý yorumlara sevketmiþtir. Mühimlerini kaydedeceðiz:
* Maverdî der ki: "Mut´anýn tahrim edildiði yerin tayini meselesinde iki tahmin söylenebilir:
1) Tahrim, daha açýk olmasý ve daha iyi yayýlmasý için tekerrür etmiþtir. Ta ki, bu yasaðý bilmeyen de duyup öðrenmiþ olsun. Zira, her bir seferde, daha öncekilere katýlmayan yeniler bulunuyordu.
2) Mut´a birçok defa mübah kýlýnmýþ olabilir. Nitekim, bu sebeple sonuncu defada: "Kýyamete kadar haramdýr" buyrulmuþtur. Bu ifade daha önceki tahrimi, bu sonuncunun hilafýna, ibahenin takip ettiðini haber verip, bu sonuncu tahrimin müebbed olduðunu, artýk bundan sonra ibahenin gelmeyeceðini duyurma gayesi güder."
Ýkinci þýkkýn esas olduðu belirtilir.(74)
* Nevevî´ye göre, mut´a nikahý iki kere mübah kýlýnmýþ, iki kere da tahrim edilmiþtir. Müslim´de yaptýðý þerhinde bu bahse þöyle bir baþlýk atmýþtýr: "Mut´a nikahý babý ve bunun önce mübah kýlýnýp sonra neshedildiði, sonra tekrar mübah kýlýnýp tekrar neshedildiði ve tahrimin kýyamete kadar devam etmek üzere kesinleþtiðinin beyaný."(75) Bu baþlýðýn altýna konu üzerine el-Kâdý´nýn uzun bir tahlilini kaydettikten sonra kendi görüþünü kaydeder.
"Muhtar (tercih edilen) gerçek þudur: "Tahrim ve ibahe iki sefer vukua gelmiþtir. Hayber´den önce mut´a helaldi. Bilahare Hayber günü haram kýlýndý. Sonra da Mekke fethinde mübah kýlýndý. Bu ayný zamanda Evtas gününü de içine alýr, çünkü ikisi birbirine çok yakýndýr. Derken o sýrada, üç gün sonra "kýyamet gününe kadar, müebbeten haram" kýlýndý. Bu tahrim devam etti. Öyleyse: "Ýbahe Hayber öncesine, ebediyet üzere tahrim de Hayber gününe mahsustur. Fetih gününde yapýlan tahrim de önceki tahrimi te´kidden ibarettir. Fetih gününe tekaddüm eden bir ibahe yoktur" demek caiz deðildir. Çünkü Müslim´in Fetih günündeki ibahe ile ilgili olarak kaydettiði rivayetler, bu hususta pek sarihtir, bunlarý görmezden gelmek caiz deðildir. Esasen ibahenin tekerrür etmesine mani bir sebep de yok." (76)
* Mut´a nikahýnýn yasaklanma vakti ile ilgili rivayetler arasýndaki ihtilaf üzerine Mâziri´nin yaptýðý açýklama da burada kayda deðer:
"Ýslam´ýn bidayetinde mut´a nikahý caizdi. Müslim´de kaydedilen sahih hadislerle neshedildiði görülmektedir. Ulema, haramlýðý hususunda icma etmiþtir. Ýcmaya, sapýk mezhelerden bir grup dýþýnda hiçbir muhalefet varid olmamýþtýr. Onlar, bu hususta gelen bazý hadislere yapýþtýlar. Halbuki o hadisler mensuhtur. Onlarda kendileri için, mut´anýn cevazýna delalet yoktur. Caiz görenler bir de þu ayete yapýþýrlar: "O halde onlardan hangisiyle faidelendi iseniz ücretlerini takdir edildiði vech üzere ödeyin" (Nisa 24). Mâziri bu ayetin Ýbnu Mes´ud´a nisbet edilen "O halde onlardan hangisiyle "belli bir müddete kadar" faidelendi iseniz.." þeklindeki bir kýraatý ileri sürdüklerini kaydettikten sonra: "Oysa Ýbnu Mes´ud´un bu kýraatý þazdýr. Þaz kýraatle ne Kur´an sabit olur, ne haberi muteber addedilir, ne de hükmüyle amel edilir" der. Mâziri sözlerine þöyle devam eder: "Bu mesele hakkýnda Sahih-i Müslim´de gelen rivayetler ihtilaflýdýr: Bir kýsmýna göre de, Mekke fethinde, mut´a´yý caiz gören kimse, bu ihtilafa takýlýp hadislerin mütearýz olduðuna, bu halin sýhhati yaralayacaðýna hükmedilebilir. Oysa mesele öyle deðil, böylesi bir mülahaza hatalýdýr. Aslýnda hadisler arasýnda bir tenakuz mevzubahis deðildir. Çünkü Resulullah´ýn onu iki ayrý zamanda yasaklamasý sahih bir durumdur. Ýkinci yasaklama, birinciyi te´kid için yapýlmýþtýr veya yasak iyice þöhret bulsun da birinci yasaðý duymayanlar da duymuþ olsun diye ikinci sefer yapýlmýþtýr. Böylece bazý raviler yasaðý birincisinden, bazýlarý da ikincisinden iþitmiþ olmalý. Her biri kendi iþittiðini rivayet etmiþ ve iþittiði zamana nisbet etmiþtir."(77)
* Zürkânî de, mut´a nikahýnýn cevazýna kail olanlarýn, kendilerine delil yaptýklarý ayetin, talak, iddet ve miras ahkâmýnýn gelmesiyle neshedildiðine dair Ýbnu Mes´ud ve Hz. Ali (radýyallahu anhüm)´den rivayet olduðunu el-Ýstizkar´a atfen belirtir (78). Biz bu rivayeti, Beyhakî´nin Sünen´inde bularak Mut´a Meselesinin Ýç Yüzü baþlýðýný taþýyan kýsýmda kaydettik. Bu nesih haberini Ebu Hureyre merfu olarak rivayet etmiþtir.(79)
* Mesele üzerine Ebu Bekr Ýbnu´l-Arabî´nin yorumu da Nevevî´nin yorumuna benzer: Nesh, iki sefer cereyan etmiþ olmalýdýr. Þöyle der: "Allah Teala hazretleri, Ýslam´ýn baþlangýcýnda bu meseleyi meskut geçti, ta ki insanlar eski âdetleri üzere devam etsinler. Bilahare Hayber Seferi sýrasýnda, Hz. Ali´nin rivayetinde görüldüðü üzere haram etti. Bu rivayet sahih, sabit ve açýk bir rivayettir."(80)
* Kurtubî de þöyle demiþtir: "Bütün rivayetler mut´anýn ibahe zamanýnýn kýsa olduðunda müttefiktir. Dolayýsýyla o, haramdýr. Selef ve halef onun tahriminde icma ederler. Sadece Rafizîlerden, nazar-ý itibare alýnmaya deðmeyen bazýlarý aksini söylemiþtir."(81)
* Zahirîlerin imamý Ýbnu Hazm da þunu söyler: "Belli bir müddet için yapýlan mut´a nikahý caiz deðildir. Resulullah zamanýnda helal idi. Allah Teala hazretleri Peygamberi (aleyhissalâtu vesselâm)´nin diliyle onu, kesin olarak neshetti. Mut´a kýyamete kadar haramdýr."(82)
* Ýbnu Hâzým´ýn, Kitabu´l-Ý´tibar´daki deðerlendirmesinde, mut´a nikahýnýn "sefer halinde" mübah kýlýndýðý hususu vurgulanýr:
a) Ýslam´ýn bidayetinde ve sefer halinde mübah kýlýnmýþtýr. Ýbaheyi haber veren hiçbir rivayette, bunun mukime yani sefer halinde olmayana tanýndýðýný ifade eden bir ibare yoktur.
b) Birkaç kere yasaklandý, birkaç kere mübah kýlýndý. Resulullah ömrünün sonunda, Veda Haccý´nda kesin yasak koydu. Veda Haccý´nda ifade edilen yasak, zaten mevcut olan yasaðýn te´kidine matuf deðildir, te´bid (ebedîleþtirmeye) matuftur.
c) Bugün ne mezhep imamlarý ne baþka fakihlerden hiçbiri buna mübah dememektedir, sadece Þia´dan bir kýsmý onu helal addetmektedir.(83)
* Ýbnu Hâzým´ýn görüþlerini Aynî de aynen tekrar eder (84).
Mut´a nikâhýyla ilgili rivayetlerin deðerlendirilmesinde Tahavi´nin görüþü, hepsini noktalayacak mahiyettedir. Ona göre, mut´aya fetva vermiþ olanlarýn dayandýklarý rivayetlerin hepsi doðrudur, ancak bunlar neshedilmiþtir. Zira mut´a nikahýný bizzat Aleyhissalâtu vesselâm yasaklamýþtýr. Efendimizin iznini ifade eden rivayetler, yasaktan önceye aittir. Nehiyden sonra, o haram olmuþtur ve bunun en iyi delili Sebre Ýbnu Ma´bed (radýyallahu anh)´in rivayetidir. Birçok farklý tarikten gelen bu hadis, hem cevazý hem de tahrimi sarih bir þekilde göstermektedir.(85)[104]