Kütübü Sitte
Pages: 1
Nikah 7 By: sumeyye Date: 29 Nisan 2010, 12:36:57
ÝKÝNCÝ BAB


NÝKAHIN RÜKÜNLERÝ



* BÝRÝNCÝ FASIL:



NÝKAH AKDÝ



ـ5645 ـ1ـ عن ابن مسعودٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]كُنَّا نَغْزُو مَعَ رَسُولِ اللّهِ # وَلَيْسَ مَعَنَا نِسَاءٌ، فَقُلْنَا: أَ نَخْتَصِى؟ فَنَهَانَا عَنْ ذلِكَ، ثُمَّ رَخَّصَ لَنَا أنْ نَسْتَمْتِعَ. فَكَانَ أحَدُنَا يَنْكِحُ الْمَرْأةَ بِالثَّوْبِ الى أجَلٍ[. أخرجه الشيخان .



1. (5645)- Ýbnu Mes´ud (radýyallahu anh) anlatýyor: "Biz Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte gazveye çýkmýþtýk. Beraberimizde kadýn yoktu. "Husyelerimizi aldýrmayalým mý?" diye sorduk. Bizi bundan yasakladý, sonra da muvakkat istifade hususunda bize ruhsat tanýdý. Herhangi birimiz, bir elbise mukabilinde kadýnla, bir müddet için nikah yapýyorduk." [Buharî, Tefsir, Maide 9, Nikah 6, 8; Müslim, Nikah 38, (1404).][78]



AÇIKLAMA:



1- Husyelerin aldýrýlmasý, kadýnlaþma veya iðdiþ olma diye de ifade edilir. Normalde erkek hayvanlara uygulanan bir ameliyedir. Dinimiz, tabiatý bozma olduðu için, insanlar hakkýnda bunu tecviz etmez.

2- Muvakkat istifade diye tercüme ettiðimiz istimtadan murad mut´a nikahý olarak bilinen bir nikah çeþididir. Týpký þarabýn tedricî olarak yasaklanmasý gibi, cahiliye devrinin bir nikah çeþidi olan mut´a nikahý baþlangýçta yasaklanmamýþ, fakat bilahare ebediyen haram edilmiþtir. Bahsin sonunda geniþçe açýklayacaðýmýz üzere, mut´a nikahý mehirsiz, verasetsiz, boþanmasýz, muvakkat bir nikahtýr. Müddeti anlaþma sýrasýnda belirtilir. Müddet dolunca boþamaya hacet kalmadan ayrýlýk hasýl olur, karý koca birbirlerine varis olamazlar. Kadýna, razý olacaðý bir ücret verilir. Asgarî ve azamî bir müddeti yoktur. Birkaç saatlik, tek temaslýk bir akit olabileceði gibi, yýllarý içine alan bir müddet de olabilir.

Ýslam ulemasý bu çeþit cahiliye nikahýný haram bilmede icma etmiþtir. Þia´dan aþýrý olanlar dýþýnda bunu benimseyen yoktur. Hele Ehl-i Sünnet ulemasý arasýnda buna fetva veren tek kiþi çýkmamýþtýr.

5651 numaralý hadisten sonra mevzuyu geniþçe tahlil edeceðiz.[79]



ـ5646 ـ2ـ وعن سَلَمَة بن ا‘كْوَع رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]رَخَّصَ النَّبِيُّ # عَامَ أوْطَاس في الْمُتْعَةِ، ثُمَّ نَهى عَنْهَا[. أخرجه الشيخان .



2. (5646)- Seleme Ýbnu´l-Ekva (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Evtas Gazvesi yýlýnda mut´aya ruhsat verdi, sonra da onu yasakladý." [Buharî, Nikah 31 (ta´lik olarak); Müslim, Nikah 18, (1405).][80]



ـ5647 ـ3ـ وعن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]إنَّمَا كَانَتِ الْمُتْعَةُ في أوَّلِ ا“سَْمِ كَانَ الرَّجُلُ يَقْدُمُ البَلدَةَ، لَيْسَ لَهُ بِهَا مَعْرِفَةٌ، فَيَتَزَوَّجَ الْمَرْأةَ بِقَدْرِ مَا يَرَى أنَّهُ يُقِيمُ فَتَحْفَظُ لَهُ مَتَاعَهُ وَتُصْلِحُ لَهُ شَأنَهُ. حَتّى نَزَلَتْ: إَّ عَلى أزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أيْمَانُهُمْ. قَالَ ابْنُ عَبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنهما: فَكُلُّ فَرْجٍ سِوَاهُمَا فَهُوَ حَرَامٌ[. أخرجه الترمذي .



3. (5647)- Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Ýslam´ýn evvelinde mut´a vardý. Kiþi, hakkýnda bilgisi olmayan (tanýmadýðý) bir beldeye gelince, oradan yerli bir kadýnla, orada kalacaðýný tahmin ettiði müddet miktarýnca nikah yapardý. Kadýn, böylece onun eþyasýný muhafaza eder, gerekli iþlerini görürdü. Bu hal: "Onlar namuslarýný korurlar. Ancak "hanýmlarýna" ve "cariyelerine" karþý müstesna, bunlarla olan yakýnlýklarýndan dolayý kýnanmazlar" (Mü´minun 6) mealindeki ayet nazil oluncaya kadar devam etti. (Bu ayet gelince mut´a haram ilan edildi.)"

Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) der ki: "Bu ikisi dýþýndaki bütün fercler (cinsî tatmin yollarý) haramdýr." [Tirmizî, Nikah 28, (1122).][81]



AÇIKLAMA:



Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ), Resulullah´ýn mut´ayý yasaklamasýyla ilgili hadisleri Hz. Ömer zamanýnda iþitmiþti. Ruhsatla ilgili rivayetleri bildiði ve nesihten, yasaklamadan haberdar olmadýðý için, bu hususta sorulunca zaman zaman mut´anýn cevazýna fetva vermiþtir. Ancak, az ileride açýklayacaðýmýz üzere, Hz. Ömer zamanýnda bizzat Hz. Ömer tarafýndan mesele ele alýnýp, Resulullah´ýn yasakladýðý hatýrlatýlarak yasak ta´mim edilince, Ýbnu Abbas eski görüþünden vazgeçmiþ, mut´anýn yasak olduðunu belirtmiþtir. Onun bu dönüþü pek çok rivayetle sabit olmuþtur. Onun ruhsatýný ifade eden rivayetleri esas alarak Ýbnu Abbas´ýn mut´anýn caiz olduðu kanaatini taþýdýðýný söylemek cinayet olur, gerçeði aksettirmez.[82]



ـ5648 ـ4ـ وعن محمّد بن الحنَفِيّة: ]أنَّ عَلِيّاً قَالَ ‘بْنِ عَبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنهم: إنَّ رَسُولَ اللّهِ # نَهَى مُتْعَةِ النِّسَاءِ يَوْمَ خَيْبَرَ، وَعَنْ أكْلِ لُحُومِ الْحُمُرِ ا‘نْسِيَةَ[. أخرجه الستة إ أبا داود .



4. (5648)- Muhammed Ýbnu Ôl-Hanefiyye anlatýyor: "Hz. Ali, Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ)´a dedi ki:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hayber Gazvesi günü, kadýnlarla mut´ayý, ehlî eþek etlerinin yenmesini haram kýldý." [Buharî, Megazi 38, Nikah 31, Zebaih 28, Hiyel 3; Müslim, Nikah 29, (1407); Muvatta, Nikah 41, (2, 542); Tirmizî, Nikah 28, (1121); Nesâî, Nikah 71, (6 , 125, 126).][83]



ـ5649 ـ5ـ وعن جابرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]كُنَّا نَسْتَمْتِعُ بِالْقَبْصَةِ مِنَ التَّمْرِ وَالدَّقِيقِ ا‘يَّامَ عَلى عَهْدِ رَسُولِ اللّهِ # وَأبِي بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه حَتّى نَهَى عَنْهُ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنه في شأنِ عَمْرُو بْنِ حُرَيْثٍ رَضِيَ اللّهُ عَنهما[. أخرجه مسلم .



5. (5649)- Hz. Cabir (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve Hz. Ebu Bekr (radýyallahu anh) zamanýnda bir avuç hurma ve un mukabilinde birkaç gün boyu devam eden mut´a nikahý yapardýk. Bu hal, Hz. Ömer (radýyallahu anh)´in Amr Ýbnu Hureys hadisesi vesilesiyle mut´ayý yasaklamasýna kadar devam etti." [Müslim Nikah 16, (1405).][84]



AÇIKLAMA:



Mut´a nikahýnýn Resulullah tarafýndan yasaklanmýþ olduðunu iþitmeyen sadece Ýbnu Abbas deðildir. Baþka sahabi ve tabiin de mevcuttur. Þu halde, onlar arasýnda nadirattan da olsa tatbikat Hz. Ömer zamanýna kadar devam etmiþe benziyor. Bu tatbikat yaygýn olsaydý, neshten ve yasaktan haberi olanlarýn müdahalesiyle karþýlaþýr, mesele halifelere daha önceden intikal ederdi. Demek ki pek nadir olan tatbikat, bir hadiseye sebep olmadýðý için -bazý rivayetlerde tasrih edildiði üzere- Hz. Ömer´in hilafetinin ortalarýna kadar devam etmiþtir. Ýlerde açýklayacaðýmýz üzere Amr Ýbnu Hureys´in mut´a nikahýyla evlendiði kadýn, bu evlilikten hamile kalýnca, Hz. Ömer´e çocuðun akibeti ne olacak diye müracaat eder. O zaman Hz. Ömer öðrenir ki, hâlâ mut´a tatbik eden var. Halbuki Resulullah bunu kesinlikle yasaklamýþtý.

Hz. Ömer, meseleyi hutbe mevzuu yapar ve yasaðý yeniden hatýrlatýp, ta´mim eder. Þarihler, bu yasaklamaya karþý çýkan tek sahabi olmadýðýný, yasak hususunda icma hasýl olduðunu belirtirler.[85]



ـ5650 ـ6ـ وعن ابن عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]نَهَى رَسُولُ اللّهِ # عَنِ الشِّغَارِ، وَهُوَ أنْ يُزَوِّجَ الرَّجُلُ ابْنَتَهُ أوْ أُخْتَهُ مِنَ الرَّجُلِ عَلى أنْ يُزَوِّجَهُ ابْنَتَهُ أوْ أُخْتَهُ، وَلَيْسَ بَيْنَهُمَا صَدَاقٌ[. أخرجه الستة .



6. (5650)- Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) þiðâr nikahýný yasakladý. Bu, kiþinin kýzýný veya kýzkardeþini, karþýlýðýnda kýzýný veya kýzkardeþini almak üzere bir erkeðe vermesi, aralarýnda mehir ödemeyi kaldýrmalarýdýr." [Buharî, Nikah 28, Hiyel 3; Müslim, Nikah 57, (1415); Muvatta, Nikah 24, (2, 535); Ebu Davud, Nikah 15, (2074); Tirmizî, Nikah 29, (1124); Nesâî, Nikah 60, 61, (6, 111, 112).][86]



AÇIKLAMA:



1- Þiðâr nikahý, cahiliye devrinde cereyan eden bir nikahtýr. Kýz velilerinin, kýzlarý birbirlerine mehirsiz olarak nikahlamalarýdýr. Hadis metninde þiðarla ilgili gelen tarifi kim yapmýþtýr? Resulullah mý, arkadan gelen raviler mi bu hususta ihtilaf edilmiþtir. Dinimiz "þiðar"ý yasaklamýþtýr. Çünkü, mehir kadýnýn hakkýdýr ve erkeðin ödemesi gereken bir vecibedir. Kaffal, þiðarýn batýl oluþundaki illetin zikredilen þart olduðunu belirtir: "Veli sanki: "Kýzýmýn nikahý sana kesinleþmez. Ta ki kýzýnýn nikahý da bana kesinleþmedikçe" demiþ gibidir" der. Gazâli, bu nikah tarzýnýn þu þekilde olduðunu belirtir: "Kiþi der ki: "Kýzýmý sana þu þartla nikahladým: Sen de kýzýný bana nikahlayacaksýn, bunlardan her birinin bud´u diðerinin mehri olacak, kýzýmýn nikahý ne zaman mün´akid olursa, senin kýzýnýn nikahý da mün´akid olacak." Veliler birbirlerine mehir ödemek üzere, bu þekilde birbirlerinden kýz alýp verecek olursa, maðduriyet kýzlara gelecektir. Her iki taraf da kadýnlara mehirlerini ödedikleri takdirde, velilerin karþýlýklý olarak kýz alýp vermeleri haram deðildir. Hanefîler, þiðar akdinin sahih olacaðýný, ancak, mehrin düþmeyeceðini söylemiþtir. Bunlara göre, kadýnýn mehr-i misl´e hakký vardýr.

Ýmam Þafii ve diðer bazý alimler, þiðar nikahýnýn batýl olduðuna, bütün hükümlerinin nikah-ý fasid gibi olduðuna hükmetmiþlerdir.

Ýmam Evzaî, Hanefîlere yakýn bir görüþ beyan eder: "Zifaf yapýlmamýþsa nikah bozulur, mehir belirlenerek yeniden nikah yapýlýr, zifaf yapýlmýþsa nikah sahihtir. Ancak mehr-i misil vacib olur."

2- Hadiste "kýzlar" ve "kýzkardeþler" mezkur ise de, alimler, "yeðenler"in ve baþkalarýnýn da bu meselede ayný hükme tabi olacaklarýný belirtmiþlerdir.[87]



ـ5651 ـ7ـ وعن عُرْوَة قال: ]أخْبَرَتْنِى عَائِشةُ رَضِيَ اللّهُ عَنها أنَّ النِّكَاحَ كَانَ في الْجَاهِلِيّةِ عَلى أرْبَعَةِ أنْحَاءِ: فَنِكَاحُ مِنْهَا نِكَاحُ النّاسَ الْيَوْمَ، يُخْطُبُ الرَّجُلُ الى الرَّجُلِ ابْنَتَهُ أوْ وَلِيَّتَهُ فَيُصْدِقُهَا ثُمَّ يَنْكِحُهَا؛ وَنِكَاحٌ آخَرُ: كَانَ الرَّجُلُ يَقُولُ ‘مْرَأتِهِ إذَا طَهُرَتْ مِنْ طَمْثِهَا: أرْسِلِي الى فَُنٍ اسْتَبْضَعِي مِنْهُ، وَيَعْتَزِلُهَا زَوْجُهَا وََ يَمَسُّهَا حَتّى يَتَبَيَّنَ حَمْلُهَا مِنْ ذلِكَ الرَّجُلَ الّذِي تَسْتَبْضِعُ مِنْهُ. فإذَا تَبَيَّنَ حَمْلُهَا مِنْ ذلِكَ الرَّجُلِ الّذِى تَسْتَبْضِعُ مِنْهُ أصَابَهَا زَوْجُهَا إذَا أحَبَّ، وإنَّمَا يُفْعَلُ ذلِكَ رَغْبَةً في نَجَابَةِ الْوَلَدِ، فَكَانَ يُسَمّى نِكَاحُ ا‘سْتِبْضَاعِ؛ وَنِكَاحٌ آخَرُ: يَجْتَمِعُ الرَّهْطُ مَا دُونَ الْعَشْرَةِ فَيَدْخُلُونَ عَلى الْمَرْأةِ كُلُّهُمْ فَيُصِيبُونَهَا، فَإذَا حَمَلَتْ وَوَضَعَتْ وَمَرَّ لَيَالٍ بَعْدَ أنْ تَضَعَ أرْسَلَتْ إلَيْهِمْ، فَلَمْ يَسْتَطِعْ رَجُلٌ مِنْهُمْ أنْ يَمْتَنِعَ حَتّى يَجْتَمِعُوا عِنْدَهَا. فَتَقُولُ لَهُمْ: قَدْ عَرَّفْتُُمُ الّذِي كَانَ مِنْ أمْرِكُمْ؛ وَقَدْ وَلَدْتُ فَهُوَ ابْنَكَ يَا فَُنُ، تُلْحِقُهُ بِمَنْ أحَبَّتْ. فََ يَسْتَطِيعُ أنْ يَمْتَنِعَ؛ وَنِكَاحٌ آخَرُ رَابعٌ: يَجْتَمِعُ النَّاسُ الْكَثِيرُ فَيَدْخُلُونَ عَلى الْمَرْأةِ فََ تَمْتَنِعُ مِمَّنْ

جَاءَهَا وَهُنَّ الْبَغَايَا كُنَّ يَنْصِبْنَ على أبْوَابِهِنَّ الرَّايَاتِ. فَمَنْ أرَادَهُنَّ دَخَلَ عَلَيْهِنَّ، فإذا حَمَلَتْ إحْدَاهُنَّ وَوَضَعَتْ حَمْلَهَا جَمَعُوا لَهَا وَدَعَوْا لَهَا الْقَافَةَ. فَألْحَقُوا وَلَدَهَا بِالّذي يَرَوْنَ فَالْتَاطَ بِهِ وَدُعِيَ ابْنَهُ، َ يَمْتَنِعُ مِنْهُ، فَلَمَّا بُعِثَ مُحَمّدٌ # بِالْحَقِّ هَدَمَ نكَاحَ الْجَاهِلِيّةِ كُلَّهُ إَّ نِكَاحَ النَّاسِ الْيَوْمَ[. أخرجه البخاري وأبو داود.»استبضاع« طلب المرأة نكاح الرجل لتنال منه الولد فقط.و»البغايا« الزواني.و»القافة« الذين يشبهون بين الناس فيلحقون الولد بالشبه.و»التاط به« أي ألصقه بنفسه وجعله ولده .



7. (5651)- Urve rahimehullah anlatýyor: "Hz. Aiþe (radýyallahu anhâ) bana anlattý ki: Cahiliye devrinde dört çeþit nikah mevcuttu: Bunlardan biri, bugün (dinimizin meþru kýldýðý ve) herkesçe tatbik edilen nikahtýr: Kiþi kiþiden kýzýný veya velisi bulunduðu kýzý ister, mehrini verir, sonra onunla evlenir.

Diðer bir nikah çeþidi þöyleydi: Kiþi, hanýmý hayýzdan temizlenince: "Falancaya git, ondan hamilelik talep et" der ve hanýmýný ona gönderirdi. Kadýnýn o yabancý erkekten hamile kaldýðý anlaþýlýncaya kadar, kocasý ondan uzak durur, temasta bulunmazdý. O adamdan hamileliði açýklýk kazanýnca, zevcesi dilerse onunla zevciyat muamelelerine baþlardý. Bu nikah çeþidine asaletli bir evlat elde etmek için baþvurulurdu. Ýþte bu nikaha nikahu´l-istibza denirdi.

Diðer bir nikah çeþidi þöyleydi: On kiþiden az bir grup toplanýr, bir kadýnýn yanýna girerler ve hepsi de ona temasta bulunurdu. Kadýn hamile kalýp doðum yaparsa, doðumdan birkaç gün sonra, kadýn onlara haber salar, hepsini çaðýrýrdý. Hiçbiri bu davete icabet etmekten kaçýnamaz, kadýnýn yanýna gelirdi. Kadýn onlara: "Hadisenizi hatýrlamýþ olmalýsýnýz. Ýþte þimdi doðum yaptým. Ey falan çocuk senindir" der, çocuðu bunlardan dilediðine nisbet ederdi. Adamýn buna itiraz etmeye hakký yoktu.

Diðer dördüncü nikah çeþidi þöyleydi: Çok sayýda insan toplanýp bir kadýnýn yanýna girerlerdi. Kadýn gelenlerden hiçbirine itiraz edemezdi. Bu kadýnlar fahiþe idi. Kapýlarýnýn üzerine bayraklar dikerlerdi. Bu kadýnlarla temas arzu eden herkes bunlarýn yanýna girebilirdi. Bunlardan biri hamile kaldýðý takdirde, çocuðunu doðurduðu zaman, o adamlar kadýnýn yanýnda toplanýrlar ve kâifler çaðýrýrlardý. Kâifler bu çocuðun, onlardan hangisine ait olduðunu söylerse nesebini ona dahil ederlerdi. Çocuk da ona nisbet edilir, onun çocuðu diye çaðrýlýrdý. O kimse bunu reddedemezdi.

Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm) hak ile gönderilince, bütün cahiliye nikahlarýný yasakladý, sadece insanlarýn bugün tatbik etmekte olduðu nikahý býraktý." [Buharî, Nikah 36, Ebu Davud, Talak 33, (3272).][88]



radyobeyan