Mesih, Mehdi By: rabia Date: 28 Nisan 2010, 16:07:44
Kýyamet Alametleri: Mesih, Mehdi
Son zamanlarda kýyamet alametleri cümlesinden olarak Mesih ve Mehdi inancýnýn sýklýkla tartýþma konusu yapýldýðý dikkatinizi çekmiþtir. Gerek akademik çevrelerde, gerekse halk arasýnda -medyanýn da katkýlarýyla- bu meseleler üzerinde zaman zaman hayli ateþli tartýþmalar cereyan ediyor.
Mesih ve Mehdi meselesi elbette sebepsiz, durduk yere tartýþma gündemine sokulmuyor. Týpký daha pek çok benzerleri gibi... Farklý kesimlerin bu tartýþmalar üzerinden farklý beklentileri bulunduðunu anlamak zor deðil. Ancak biz bu yazýda konunun bu yönünden ziyade, Ýslâm’da Mesih ve Mehdi inancýnýn bulunmadýðýný söyleyenlerin ileri sürdüðü gerekçeler üzerinde duracaðýz.
Ehl-i Sünnet’in konuyla ilgili kabulleri akaid/kelam kitaplarýnda, hadis þerhlerinde ve tefsirlerde detaylarýyla zikredilmiþtir. Hatta genel olarak kýyamet alametleri, özel olarak da Mesih ve Mehdi konusunda müstakil kitap ve risaleler kaleme alýnmýþtýr. Ancak günümüzde bu konuyla ilgili olarak birçok yeni soru iþaretinin ve tereddüdün izhar edilmiþ olmasý, ulemanýn ortaya koyduðu hususlarýn, mezkûr soru ve tereddütleri ortadan kaldýracak þekilde yeniden ifade edilmesini gerekli kýlmaktadýr.
Soru iþaretleri
Ýslâm’da Mesih ve Mehdi inancýna yer olmadýðýný söyleyenlerin hareket noktalarýný þu þekilde maddeleþtirebiliriz:
1. Kur’an’da kýyametin ansýzýn kopacaðý haber verilmektedir. En’am Suresi’nin 31, A’raf Suresi’nin 187, Yusuf Suresi’nin 107. ayetlerinde ve ayný muhtevadaki daha pek çok ayette bu husus açýkça görülebilir. O halde kýyametin bir takým “alametlerinin” bulunduðunu söylemek ve buna inanmak Kur’an’a aykýrýdýr. Zira kýyamet kopmadan önce bir takým alametler ortaya çýkacaksa, kýyametin “ansýzýn” kopmasý söz konusu deðil demektir ki, bu durum Kur’an’la açýk bir çeliþki oluþturur.
2. Mehdi ve Mesih inancý Ýslâm’a diðer din ve kültürlerden geçmiþtir. Bunun en önemli delili, Ýslâm’dan önceki dinlerde ve inançlarda da bir “kurtarýcý Mesih/Mehdi” inancýnýn bulunmasýdýr.
3. Ne Mesih, ne de Mehdi Kur’an’da zikredilmemektedir.
4. Efendimiz s.a.v.’in gaybý bilmediði Kur’an’da açýkça zikredilmiþtir. “De ki: Size, ‘Allah’ýn hazineleri elimdedir’ demiyorum. Gaybý da bilmem. Size, ‘Ben meleðim’ de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarým...” (En’âm, 50) ve “Gaybýn anahtarlarý O’nun katýndadýr. Onlarý ancak O bilir.” (En’âm, 59) ayetleri ve benzerleri bu hususu ifade etmektedir. Kýyametten önce bir takým þeylerin meydana geleceðini söylemek, gaybden haber vermektir. Dolayýsýyla Efendimiz s.a.v.’in bunlarý bildiðine ve söylediðine inanmak Kur’an’a aykýrý düþer.
Kur’an ve kýyamet alametleri
Bu sorularý ayný sýra içinde cevaplayacak olursak:
1. Kýyametin ansýzýn kopacaðýnýn Kur’an’da birçok ayette ifade buyurulduðu doðrudur. Ancak dikkat edilecek olursa, bu ayetlerin istisnasýz hepsi inkârcýlardan bahsetmekte, kýyametin onlarýn üzerine ansýzýn kopacaðý bildirilmektedir. Dolayýsýyla Kur’an’ý da, Efendimiz s.a.v.’i de inkâr edenler için kýyametin alametlerinin herhangi bir anlamý yoktur. Kýyamet alametlerinin anlamý biz müminler içindir.
Bu söylediðimizin en büyük delili, yine bizzat Kur’an ayetleridir. Yukarýdaki iddiada bulunanlar, Kur’an’ý iyi tetkik ettiklerinde göreceklerdir ki, Kur’an’da kýyametin bir takým alametlerinin bulunduðu açýk bir þekilde zikredilmektedir. Mesela Muhammed Suresi’nin 18. ayetinde þöyle buyurulur: “Onlar kýyametin kendilerine ansýzýn gelmesinden baþka bir þey beklemiyorlar. Ýþte muhakkak onun alametleri gelmiþtir. (Kýyamet) kendilerine gelip çatýnca ibret almalarý neye yarar?” Dikkat edilecek olursa bu ayet de inkârcýlarý bahse konu etmekte, üstelik de kýyametin alametlerinin geldiðini açýkça bildirmektedir.
Aralarýnda Elmalýlý’nýn da bulunduðu müfessirler burada ifade buyurulan alametlerin, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in risaleti, ayýn ikiye yarýlmasý... gibi hususlar olduðunu belirtmiþlerdir ki, bunlarýn kýyametin “uzak alametleri” olduðunu söylemek -Allahu a’lem- yanlýþ olmaz. Zira aþaðýda zikredeceðimiz ayette de kýyametin alametlerinden bahsedilmekte, ancak o alametler geldiðinde iman edenin imanýnýn kendisine bir fayda saðlamayacaðý bildirilmektedir:
“Rabbinin bazý alametleri geldiði gün, önceden inanmamýþ ya da imanýnda bir hayýr kazanmamýþ olan kimseye artýk imaný bir fayda saðlamaz.” (En’âm, 158). Bu ayette ifade buyurulan alametlerin de “yakýn alametler” olduðunu söylemek mümkündür. Daha önce iman etmemiþ yahut imanýnda gerekli samimiyeti göstermemiþ, salih ve faydalý amel iþlememiþ olanlar için bu “yakýn alametler” zuhur ettiðinde iman etmek artýk bir fayda saðlamayacaktýr. Kurtubî ve sair müfessirler, burada güneþin batýdan doðmasýnýn kastedilmiþ olabileceðini belirtmiþlerdir.
Zikrettiðimiz bu iki ayetin ne anlattýðý konusunda farklý þeyler söylemek de mümkündür. Biz, tercih edilen tefsirleri ifade ettik. Ancak her halükârda bu ayetlerin, kýyametin birtakým alametlerinin bulunduðunu açýkça ortaya koyduðu hususu inkâr edilemez bir gerçektir.
Þu halde Kur’an’da kýyametin ansýzýn geleceðinin belirtildiði, dolayýsýyla onun bir takým alametlerinin bulunduðunun söylenmesinin Kur’an’a aykýrý olduðu tezi hiçbir þekilde geçerli deðildir.
Mesih ve Mehdi inancý Ýslâm’a dýþarýdan mý sokuldu?
2. Ýslâm’dan önceki birtakým dinlerde ve inanç sistemlerinde Kurtarýcý Mesih/Mehdi inancý bulunduðu doðrudur. Sadece Yahudilik ve Hýristiyanlýk’ta deðil, Sümerler’de dahi bu inancýn bulunduðu bilinmektedir. Ancak baþka dinlerde þu veya bu þekilde bulunmasý, Mesih ve Mehdi inancýnýn Ýslâm’a dýþarýdan geldiðini göstermez.
Hz. Ýsa Mesih a.s.’ýn ölmediði, kendisini öldürmek isteyen yahudilerin elinden Allah Tealâ tarafýndan kurtarýlarak göðe çekildiði, Kur’an’ýn delaleti ve mütevatir Sünnet’in açýkça haber vermesiyle bilinmektedir. Mehdi ise Hz. Ýsa a.s.’ýn gökten ineceðini anlatan rivayetlerde geçmekte, ayrýca müstakil rivayetlerde de Efendimiz s.a.v.’in soyundan geleceði ve ahir zamanda Ümmet-i Muhammed’in iþlerini tedvir edeceði haber verilmektedir.
Burada bir noktanýn altýný kalýn bir çizgiyle çizelim: Gerek Mesih ve Mehdi konusunda, gerekse daha farklý meselelerde inkâr tarafýný tutanlarýn ilk sýðýndýðý, bunlarýn Ýslâm’a dýþarýdan girdiði iddiasýdýr. Böyle bir þeyin mümkün olabilmesi için her þeyden önce sosyal, siyasal ve kültürel þartlarýn elveriþli olmasý gerekir. Daha açýk söylemek gerekirse, müslümanlarýn herhangi bir inanç unsurunu dýþarýdan aldýðýný söyleyebilmek için, olaðanüstü bir dinî ve toplumsal zaaf içinde bulunmuþ olmalarý gerekir. Ancak böyle bir durumda Ýslâm Ümmeti’nin hakim milletlerin dinî inançlarýndan ve kültürlerinden etkilendiðini söylemek inandýrýcý olabilir.
Ne var ki, Mesih ve Mehdi ile ilgili rivayetlerin yer aldýðý hadis kitaplarýnýn ve itikadî metinlerin vücuda getirildiði zaman dilimine baktýðýmýzda þunu görüyoruz: Ýslâm bütün izzet ve ihtiþamýyla bölgesinin ve hatta dünyanýn her bakýmdan en güçlü devletidir. Yahudi ve hýristiyanlar ancak “zimmî” statüsüyle Ýslâm devletinde yaþayabilmektedir. Müslümanlarýn “hakim”, diðerlerinin “mahkûm” olduðu bir zaman diliminde derlenen eserlere herhangi bir yabancý unsurun, üstelik de “itikadî bir kabul olarak” girmesi bu þartlar altýnda nasýl mümkün olabilmiþtir acaba?!
Diðer din ve inanç sistemlerindeki Mehdi ve Mesih inancýnýn genellikle toplumun zayýf düþtüðü, insanlarýn her þeyden ümit kesip çaresizlik içinde bir “kurtarýcý” beklediði durumlarda baþ gösterdiði bilinmektedir. Oysa yukarýda da söylediðimiz gibi bu konudaki rivayetlerin derlendiði dönemde müslümanlar izzet ve þehametin zirve dönemlerinden birisini yaþamaktaydý. Böyle bir durumda kim, niçin “kurtarýcý” beklesin ki?!
Mehdi inancýnýn Ehl-i Sünnet’e Þia’dan geçtiðinin ileri sürülmesinin de ciddiye alýnacak yaný yoktur. Zira Þia, 12. Ýmam olarak kabul ettiði Muhammed b. el-Hasan el-Askerî’nin, 260/873 yýlýnda 5 yaþýndayken gaybete girdiðini (gayb alemine çekildiðini) ve kýyamete yakýn ortaya çýkacaðýný söylerken, Ehl-i Sünnet inancýnda “gaybet”e yer yoktur. Mehdi, olaðanüstü özelliklere sahip birisi deðildir. O, bu ümmetin tarih boyunca yetiþtirdiði büyük insanlardan birisi olarak doðup büyüyecek ve zamaný geldiðinde hayatýn tabii akýþý içinde görevini icra edecektir.
Kaldý ki Mehdi ile ilgili rivayetlerin, Muhammed b. el-Hasan el-Askerî daha dünyaya gelmeden önce kaleme alýnmýþ -Abdürrezzâk’ýn el-Musannef’i, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i gibi- hadis eserlerinde yer almýþ olmasý, konunun Þia ile irtibatlandýrýlmasýný imkânsýz kýlmaktadýr.
“Kur’an’da yoksa Ýslâm’da da yoktur” anlayýþý
3. Mesih ve Mehdi meselesinin Kur’an’da yer almadýðý gerekçesiyle inkâr edilmesi de bir baþka problemli bakýþ açýsýnýn ürünüdür. Bu bakýþ açýsýna göre herhangi bir þey Kur’an’da açýk bir þekilde yer almýyorsa islâmî deðildir, reddedilmelidir.
Oysa böyle bir düþünce öncelikle Kur’an’ýn kendisine aykýrýdýr. Zira Sünnet, Kur’an’ýn mücmel (detay vermeyen) ayetlerini tafsil ve müphem (anlamý ilk bakýþta anlaþýlmayan, kapalý) ayetlerini açýkladýðýna göre, kýyamet alametleriyle ilgili ayetlerin beyan ve tafsilinin de Sünnet tarafýndan yapýlmýþ olmasýnda garipsenecek bir durum yoktur. Zira Efendimiz s.a.v’in en temel görevlerinden birisi Kur’an’ýn “tebliði” ise, bir diðeri de “açýklanmasý”dýr. (Nahl, 44, 64)
Bu cümleden olarak Efendimiz s.a.v.’in kýyamet alametleriyle ilgili ayetleri beyan ve tafsil etmiþ olmasý da son derece tabiidir. Nitekim bir keresinde Sahabe’den bazýlarýnýn bulunduðu bir meclise gelen Efendimiz s.a.v. ne yaptýklarýný sorduðunda, “Kýyametten bahsediyoruz” cevabýný alýnca þöyle buyurdu: “Siz onun öncesinde 10 alamet görmedikçe kýyamet kopmayacaktýr...” Burada Efendimiz s.a.v, duman, Deccal, Dâbbe-i Arz, güneþin batýdan doðmasý, Hz. Ýsa a.s’ýn nüzulü, Ye’cüc-Me’cüc, doðuda, batýda ve Arap yarýmadasýnda bir yer batmasý ve Yemen’den, insanlarý önüne katarak sürükleyen bir ateþin çýkmasýný zikretmiþtir. (Müslim)
Ýþte bu, yukarýdaki 1. maddede zikrettiðimiz En’âm 158 ayetinin tefsiri sadedinde irat buyurulmuþ hadislerden sadece birisidir. Hadis kitaplarýnýn “Eþrâtu’s-Sâ’a”, “Fiten”, “Melâhim”... gibi bölümlerinde yer alan ve kýyamet kopmadan önce meydana gelecek hadiseleri anlatan rivayetlerin tamamýný bu baðlamda düþünmek gerekir ki, ulema bu hadislerin mütevatir olduðunu ifade etmiþtir.
Öte yandan, “Kur’an’da geçmiyorsa kabul etmem” anlayýþýnda olanlara þunu sormak gerekir: “Cuma namazý”, “Bayram namazý”, “Cenaze namazý” adý altýnda kýldýðýmýz namazlarýn hangisi Kur’an’da mevcuttur? Namaz, zekât, hac gibi temel ibadetlerin ne zaman ve nasýl yerine getirileceði konusunda Kur’an’da bir açýklama var mýdýr? Bütün bu hususlarda ve burada zikretmediðimiz daha pek çok meselede Sünnet’le amel etmekten baþka bir yol var mýdýr?
Bu sorunun cevabý ne ise, Mesih ve Mehdi hadislerinin kabulü konusundaki cevap da odur.
Efendimiz s.a.v. ve gayb bilgisi
4. Efendimiz s.a.v.’in gaybý bilmediði iddiasýna delil olarak ileri sürülen birçok ayet bulunduðunu biliyoruz. Bunlarý tek tek ele alýp cevaplandýrmak ve konuyu detaylý olarak tartýþmak bu yazýnýn çerçevesini aþacaðý için, biz burada bu itiraza genel bir cevap vermekle yetineceðiz.
Kur’an’da Allah Tealâ’nýn, bazý gaybî bilgileri bazý kullarýna bildirdiðini açýkça gösteren ayetler vardýr. Mesela Hýzýr a.s. ile ilgili kýssayý anlatan ayetler bunlardandýr. Ulü’l-azm bir peygamber olan Hz. Musa a.s.’ýn dahi muttali kýlýnmadýðý bir takým gaybî bilgileri onun bildiðini Kehf Suresi’nin 65 ve devam eden ayetlerinden öðreniyoruz.
Öyleyse “De ki: Göklerde ve yerde gaybý Allah’tan baþka bilen yoktur.” (Neml, 65) ayeti gibi gaybý Allah Tealâ’dan baþkasýnýn bilmediðinin ifade buyurulduðu ayetleri þöyle anlamak gerekir: “Yerde ve gökte hiçbir varlýk, Allah Tealâ tarafýndan bildirilmedikçe, kendiliðinden gaybý bilemez.” Yukarýdaki örnekte geçtiði gibi nasýl ki Hýzýr a.s. gaybî bilgileri Allah Tealâ’nýn bildirmesiyle biliyor idiyse, iþte Efendimiz s.a.v. de kendisine bildirilen gaybî haberleri öyle biliyordu.
Nitekim “Allah müminleri (þu) bulunduðunuz durumda býrakacak deðildir. Sonunda murdarý temizden ayýracaktýr. Bununla birlikte Allah size gaybý da bildirecek deðildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediðini seçer (ve gaybý ona bildirir).” (Âl-i Ýmran, 179) ayeti de Allah Tealâ’nýn, bazý gaybî haberleri, seçtiði bazý elçilere (melek ve peygamberlere) ilettiðini ifade etmesi bakýmýndan mutlaka göz önünde bulundurulmalýdýr.
Yine bu cümleden olarak Efendimiz s.a.v.’e Kur’an dýþýnda da vahiy geldiðini gösteren ayetler bulunduðu vakýasýný da hatýrdan çýkarmamak gerekir. Kur’an’ýn beyan ve tefsiri ve hayata aktarýlmasý baðlamýndaki hadislerin “Kur’an dýþý vahiy” olduðu Ýslâm alimlerinin genel kabulüdür. Dolayýsýyla bir takým gaybî hususlarýn ve bu arada Mesih/Mehdi ile ilgili haberlerin Efendimiz s.a.v’e bu Kur’an dýþý vahiyler cümlesinden olarak iletildiðini söylemek, gerçeðin ifadesi olacaktýr.
Netice
Burada ele aldýðýmýz hususlarýn her biri, hakkýnda müstakil kitaplar yazýlacak kadar önemlidir. Nitekim gerek geçmiþte gerekse günümüzde bu hususlarda pek çok kitap ve risale kaleme alýnmýþtýr. Mesih/Mehdi konusunda kaleme alýnmýþ eserler ve ilgili rivayetlerin durumu kýsaca þöyledir:
Hadis ilminin birçok otoritesi, Hz. Ýsa Mesih a.s.’ýn nüzulü (kýyamete yakýn yeryüzüne inmesi) ve Mehdi hadislerinin “mütevatir” olduðunu belirtmiþtir. Ezcümle hepsi de hadis hafýzý olan Muhammed b. el-Hüseyin el-Âburî, müfessir Kurtubî (et-Tezkire, 651), Ýbnu’l-Kayyým (el-Menâru’l-Münîf, 142), el-Mizzî (Tehzîbu’l-Kemâl, XXV, 149), Ýbn Hacer (Fethu’l-Bârî, VI, 493; Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 126), es-Sehâvî (Fethu’l-Muðîs, III, 43) ve daha birçok alim, Mesih ve Mehdi hadislerinin tevatür seviyesinde olduðunu söylemiþtir.
Ayrýca gerek genel olarak “kýyamet alametleri”, gerekse Hz. Ýsa Mesih a.s.’ýn nüzulü ve Mehdi konusunda müstakil eser veren el-Berzencî (el-Ýþâ’a, 112), es-Sefârînî (Levâmi’u’l-Envâr, II, 84), eþ-Þevkânî ve el-Kýnnevcî (el-Ýzâ’a, 61-2), el-Heytemî (el-Kavlu’l-Muhtasar, 17-8), el-Kevserî (Nazratun Âbire, 55) gibi ulema bu hadislerin mütevatir olduðunu açýkça ifade etmiþtir.
el-Kettânî, mütevatir hadisleri zikretmek masadýyla kaleme aldýðý Nazmu’l-Mütenâsir’inde (236 vd.) Mehdi hadislerinin 20 sahabi tarafýndan nakledildiðini belirtmiþtir. Bu sahabîlerden bazýlarýnýn, konu hakkýnda birden fazla rivayet naklettiðini burada belirtelim.
el-Arfu’l-Verdî isimli risalesinde (el-Hâvî içinde, II, 123 vd.) es-Süyûtî, konuyla ilgili merfu hadisler yanýnda mevkuf ve maktu hadislere (Sahabî ve Tabiî sözlerine) ve daha sonraki nesillerden bu konuda gelen ifadelere de yer vermiþtir ki, toplamý -hýzlýca yaptýðým numaralandýrmaya göre- 244’tür.
Ali el-Müttakî, es-Süyûtî’nin eserlerinden istifadeyle hazýrladýðý el-Bürhân’da bu rakamý daha da yukarýya çýkarmýþ ve her türden 300 civarýnda rivayet derlemiþtir.
Konuyla ilgili rivayetlerin tamamýnýn sahih ve baðlayýcý olduðunu söyleyebilir miyiz? Bu sorunun cevabýný “hayýr” olarak versek bile, bu durum þu gerçeði deðiþtirmeyecektir: Ýslâm’ýn ilk kuþaklarýnda Mesih ve Mehdi meselesi, yaygýn olarak bilinen, inanýlan ve dilden dile dolaþan bir meseledir ki bu kadar rivayete konu teþkil edebilmiþtir.
radyobeyan