Kütübü Sitte
Pages: 1
Namaz ile ilgili hadisler-1 devami 16 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 14:04:15
AÇIKLAMA:



1- Hadiste, Hz. Süleymân (aleyhisselâm)´ýn bir duasýna atýf yapýlmaktadýr. Bu duâ Sâd sûresinin 35. âyetidir (meâlen): "Süleymân: "Rabbim beni baðýþla, bana, benden sonra kimsenin ulaþamayacaðý bir hükümrânlýk ver... dedi." Âyette geçen hükümranlýk´ta cinlerin teshir ve inkýyadlarý (boyun eðmeleri) de mevcuttur.

2- Hadisle ilgili olarak Nevevi hazretlerinin kaydettiði bazý açýklamalar þöyle:

* (Hadiste Resûlullah´ýn elini uzatmýþ olmasýndan hareketle) "namazda az amel namazý bozmaz" hükmü çýkarýlmýþtýr.

* Cinler mevcuttur ve bazý insanlar onlarý görebilir. Âyet-i kerîmede Cenâb-ý Hakk´ýn: "Ey Âdemoðullarý... O da (þeytan) ve kabîlesinden olanlar da sizi, sizin kendilerini göremeyeceðiniz yerlerden muhakkak görürler..." (A´râf 27) buyurmasý gâlip durumu ifade eder. Zira, onlarýn görülmesi muhal olsa idi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun görülmesi üzerine söylediklerini söylemezdi. Hadiste, gündüz onu herkesin görmesi, Medîneli çocuklarýn onunla oynamasý için, þeytaný baðlamak istediðini söylemiþtir. Ancak Kadý Ýyâz þöyle söyleyenler de olduðunu kaydeder: "Âyet-i kerîmenin zâhirine göre, cin ve þeytanlarý, onlarýn hilkatleri üzere ve aslî sûretleri ile görmek sadece Peygamberler (aleyhimüsselâm) ve hârikulâde mûcizelere mazhar olan kimselere mümkündür, onun dýþýndakilere mümkün deðildir, insanlar onlarý rivâyetlerde de geldiði üzere aslî sûretlerinden baþka bir sûrette görebilirler." Nevevî bu söze þöyle cevap verir: "Bunlar delili olmayan mücerred iddialardýr, sahîh bir dayanaðý da yoksa merduddur."

Þunu da kaydedelim ki, Ýslâm âlimleri cinlerin muhtelif þekillere girebileceðini; insan, yýlan, kuþ, akrep, deve, sýðýr, at vs. sûretlerini alabileceðini kabul ederler. Hadislerde bunu te´yid eden örnekler gelmiþtir.

* Cinlerin mahiyeti hakkýnda Ýmam Ebû Abdillah el-Mâzirî der ki: "Cin, ruhânî, latif cisimlerdir, baðlanabilecek bir sûrette olup, baðlandýktan sonra eski hâline dönemeyecekleri, öyle ki, onlarla oynamak imkanýnýn hâsýl olacaðý bir kývamda olmalarý ihtimal dahilindedir..."

* Kadý Ýyâz, "Resûlullah´ýn: "...Kardeþim Süleymân´ýn duâsý olmasaydý..." sözünden þunu anlamýþtýr: "Bunun ma´nâsý þudur: "Cinlere tasarruf Hz. Süleymân´a has bir imtiyazdýr. Bu sebeple Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu baðlamaktan imtina etti. Bu imtina, söylenen sebeple baðlamaya muktedir olamayýþýndan ileri gelebileceði gibi, Hz. Süleymân´a karþý duyduðu tevâzu ve teeddübten de ileri gelebilir."

* Hadiste (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn "Vallâhi kardeþim Süleymân´ ýn..." diye ettiði yeminden hareketle, kiþinin, yemin taleb edilmemiþ olduðu halde, haber verdiði þeyin ehemmiyetini artýrmak, ona saygýyý celbetmek, sýhhati hususunda mübâlaða yapýp dikkatleri çekmek için yemin etmesinin câiz olduðuna hükmedilmiþtir.

* Ýslâm âlimleri mûteber delillere dayanarak namazda muhatap sigasýyla yapýlacak dua ve bedduâlarýn namazý bozacaðýna hükmetmiþtir. Þöyle ki, sözgelimi hapþýrana namazda يَرْحَمُكَ اللّهُ "Allah "sana" rahmet kýlsýn demek namazý bozar, halbuki muhatap sigasýyla yapýlmayan duâ namazý bozmaz. يَرْحَمُ اللّهُ Allah rahmet kýlsýn duâsýnda olduðu gibi. Bu hadiste ise Peygamberimiz þeytana muhatap sigasýyla beddua etmektedir: "Seni ....... lânetliyorum."

Aradaki müþkil þöyle söylenerek halledilmiþtir. "Bu hadis, namazda kelâmýn haram kýlýnmasýndan önceye ait olabilir."[630]



NAMAZIN ALTINCI ÞARTI BAÞKA MEÞGULÝYETLERÝ TERK


ـ1ـ عن معيقيب رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]سُئِلَ رَسُولُ اللّهِ # عَنْ تَسْوِيَةِ التُّرَابِ حَيْثُ يَسْجُدُ المُصَلِّى[ .



1. (2712)- Mu´aykîb (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a, musalli´nin secde edeceði yerdeki topraðýn düzlenmesinden sual edildi..."[631]



ـ2ـ وفي رواية الترمذي: ]عَنْ مَسْحِ الحَصى في الصََّةِ، فقَالَ: إنْ كُنْتَ وََبُدَّ فاعًِ فَوَاحِدَةً[. أخرجه الخمسة .



2. (2713)- Tirmizî´nin bir rivâyetinde hadis þöyledir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a namazda çakýllara dokunup (düzlemekten) sorulmuþtu, þu cevabý verdi:

"Mutlaka yapmak zorunda isen bâri bir kere yap!"[632]



ـ3ـ وفي رواية ل‘ربعة عن أبى ذر: ]إذَا قامَ أحَدُكُمْ إلى الصََّةِ فََ يَمَسَّ الحَصى فإنَّ الرَّحْمَةَ تُوَاجِهُهُ[ .



3. (2714)- Ebû Zerr (radýyallâhu anh)´den Dört Ýmam´ýn kaydettiði bir rivâyette þöyle buyrulmuþtur: "Sizden kim namaza durursa, sakýn çakýllara deðmesin. Zîra rahmet, ona karþýdan gelir."[633]



ـ4ـ وعن أبى ذر رَضِيَ اللّهُ عَنْه أيضاً قال: ]قال رَسولُ اللّهِ #: َ يَزَالُ اللّهُ مُقْبًِ عَلى الْعَبْدِ وَهُوَ في صََتِهِ مَالَمْ يَلْتَفِتْ: فَإذَا الْتَفَتَ انْصَرَفَ عَنْهُ[. أخرجه أبو داود والنسائى .



4. (2715)- Hz. Ebû Zerr (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah, kula namazda saða sola iltifat etmedikçe rahmetiyle yaklaþmaya devam eder. Ýltifat etti mi ondan yüz çevirir."[634]



ـ5ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]سَألْتُ النّبىَّ # عَنْ التِفَاتِ في الصََّةِ؟ فقَالَ: هُوَ اخْتَِسٌ يَخْتَلِسُهُ الشَّيْطَانُ مِنْ صََةِ الْعَبْدِ[. أخرجه

الشيخان والنسائى.»اخْتَِسُ«: ا‘خذ بسرعة .



5. (2716)- Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Resûlullah´a namazda saða sola bakmak (iltifat) hususunda sordum. Þu cevabý verdi:

"Bu bir kapýp kaçýrmadýr. Þeytan kulun namazýndan kapar kaçýrýr."[635]



ـ6ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَا بَالُ أقْوَامٍ يَرفَعُونَ أبْصَارَهُمْ إلى السَّمَاءِ في الصََّةِ؟ فَاشتَدَّ قَوْلُهُ في ذَلِكَ، ثُمَّ قالَ: ليَنْتَهُنَّ عَنْ ذَلِكَ، أوْ لَتُخْطَفَنَّ أبْصَارُهُمْ[. أخرجه البخارى وأبو داود والنسائى .



6. (2717)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ýnsanlara ne oluyor da namaz kýlarken gözlerini semâya kaldýrýyorlar?" dedi ve bu hususta sert sözler söyledi. Sonra konuþmasýný þöyle tamamladý:

"Ya bundan vazgeçerler ya da gözleri çýkarýlýr."[636]



ـ7ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: يَا بُنَىَّ إيَّاكَ وَالْتِفَاتَ في الصََّةِ، فإنَّهُ هَلَكَةٌ، فإنْ كانَ َ بُدَّ فَفِى التَّطَوُّعِ َ في الْفَرِيضَةِ[. أخرجه الترمذي.



7. (2718)- Yine Hz. Enes anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana þöyle nasihat etti: "Ey oðulcuðum, namazda saða sola bakmaktan sakýn. Zîra o helak olmaktýr. Eðer mutlaka yapacaksan bâri nafilelerde olsun, farzlarda deðil."[637]



AÇIKLAMA:



Yukarýda kaydedilen hadisler, namaz kýlan kimsenin, namaza baþladýktan sonra selam verinceye kadar namazla ilgisi olmayan hareketlerden sakýnmasýný tembihlemektedir. Mevzumuzun "Baþka Meþguliyetleri Terk" þeklindeki baþlýðýndan da anlaþýlacaðý üzere, burada kaydedilen bütün hadisler namazdan olmayan bütün bedenî hareketleri, vücut azalarýmýzdan herhangi biriyle yapýlacak davranýþlarý yasaklamayý hedeflerlerse de baþlýca iki husûsun üzerine ehemmiyetle ve tekrarla durulduðunu görmekteyiz:

1- Secde edeceðimiz yerdeki toprak, çakýl vesairenin rahatsýzlýk vermemesi, alnýmýza batmamasý gibi mülâhazalarla düzenlenmesi, ellenmesi vs. Bundan ashâb sual ettiði gibi, sual sorulmadan da Efendimiz temas etmiþtir. Bundan kaçýnmak gerekir, mutlaka mecbur kalýnsa, bir kere ile yetinilmelidir.

En doðrusu, musalli, daha namaza durmadan gerekli düzeltmeleri yapmalý, namaz sýrasýnda secde mahallini düzeltme ihtiyacý duymamalýdýr.

Hadislerde umumiyetle çakýl ve topraktan söz edilmesi, Resûlullah devrinde mescidin (çakýllý) toprakla kaplý olmasýndandýr. Âlimler, yerden alna yapýþacak kum, çerçöp, toz vs. her þeyin ayný hükme dahil olduðunu belirtirler. Nevevî, namazda çakýla dokunmanýn kerâhetinde ulemânýn ittifak ettiðini söylemiþse de, Hattâbî, Ýmâm Mâlik´in bunda bir beis görmediðini ve hatta bizzat yaptýðýný kaydetmiþtir. Ýbnu Hacer bu husustaki haberin Ýmam Mâlik´e ulaþmamýþ olabileceðini not eder.

Zâhirîlerden bazýlarý bu meselede ifrât ederek, nehiy beyan eden hadisin (2713) zâhirini esas alýp, çakýla birden fazla deðmenin haram olduðunu söylemiþlerdir.

Ýbnu Hacer der ki: "Görünen o ki, buradaki kerâhetin sebebi namazda huþûnun korunma emridir, ya da namazda amel-i kesîrden kaçýnma emridir." Bununla beraber Ebû Zerr hadisi (2714 numaralý hadis), buradaki sebebin musalli ile ona karþýdan gelmekte olan rahmet arasýna bir engel koymamak olduðunu ifade eder. Ýbnu Ebî Þeybe´nin rivâyeti, bir baþka sebebi nazarlara arzetmektedir: "(Efendimiz buyurdular ki): "Secde ettiðin zaman çakýllara dokunma, zîra her bir çakýl, üzerine secde edilmesini sever."

Âlimler secde edilen yer kadar, secde eden alný da hükme dahil ederler. Kadý Ýyâz der ki: "Selef, namazda iken selâm vermezden önce alnýn meshedilip (silinmesini)

mekruh addetmiþtir."

2- Namaz sýrasýnda iltifat: Kaydettiðimiz hadislerde ýsrarla üzerinde durulan ikinci husus iltifattýr. Bu, bakýþlarýmýzý, namazda bakýlmasý meþrû olan yerlerin dýþýna kaydýrmaktýr. Ýltifat lügat olarak, "yüzünü saða sola çevirmek" demektir.

Zâhirîler namazda iltifat için dahi, zaruretten gelmediði takdirde haram hükmünü vermiþlerdir. Ancak ehl-i sünnet ulemâsý mekruhluðunda icma etmiþ ve çoðunluk da tenzîhî olduðuna meyletmiþtir.

Ýltifat´ýn mekruh kýlýnma sebebi, huþûnun noksanlaþmasý veya bedenden bir kýsmýnýn kýbleye yönelmeyi terki´dir.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), musallinin saða sola bakmakla kaybettiði sevabý, bir þeytan ihtilâsý olarak tavsif etmiþtir. Ýhtilâs, göz göre göre kapýp kaçmadýr. Sözgelimi bir satýcýnýn malýný, gafletine getirip görmez tarafýndan kaçýran kimseye hýrsýz denir; ama satýcý gördüðü halde bir açýkgözün, malý alýp âniden fýrlayýp gitmesi ihtilâs´týr ve bu kimseye hýrsýz deðil, muhtelis denir. "Ýhtilâs"ý kapýpkaçýrma diye tercüme ettik.

Resûlullah, musalliyi þeytanýn namazla ilgisi olmayan bir þeyle iltifat sûretiyle meþgul etmesini ihtilâs´a benzetmiþ olmaktadýr. Çünkü, musalli, Allah´ýn huzurunda olduðunu bile bile saða sola bakmýþ olmakla bu zarara maruz kalmýþtýr. Bu davranýþ þeytana izafe edilmiþtir, çünkü onda Allah´a müteveccih olunduðu düþüncesine bir inkýta ve kopukluk ârýz olmaktadýr. Tîbî der ki: "Namazdaki iltifat, ihtilâs olarak isimlendirilmiþtir, bundan maksad bu davranýþýn çirkinliðini, muhtelis örneðiyle tasvir etmektir. Zîra Rabb Teâlâ, musalliye rahmetiyle gelirken, þeytan onu gözetlemekte ve onun bazý kaçýrmalarýný dört gözle beklemektedir. Musalli, saða sola bakýndý mý þeytan fýrsatý ganimet bilmekte ve o hali yaðmalamaktadýr."

Bazý âlimler 2690 numaradaki Hz. Âiþe hadisinde belirtildiði üzere, namazda dikkat çekici þekiller ihtiva eden elbise sebebiyle, huzur bozulmuþsa -alemli elbise omuzda bile olsa- buna ihtilâs´a yakýn bir amel telakki etmiþtir. Nitekim Resûlullah mezkûr hadiste, "beni namaz dýþý þeyle meþgul ediyor" diyerek öfkeyle alemli elbiseyi çýkarýp atmýþtýr.

2717 numaralý hadiste namaz kýlanýn gözlerini semâya kaldýrmasý yasaklanmaktadýr. Bunun kerâhetinde icma edilmiþtir. Namaz dýþýnda, duâ ederken kaldýrmada ihtilaf edilmiþtir. Þureyh ve bazýlarý duâda da mekruh addetmiþ ise de, ekseriyet: "Nasýl ki Ka´be namaz kýblesidir, öyle de semâ dahi dua kýblesidir" diyerek bunu câiz görmüþlerdir.

Kadý Ýyâz: "Namazda gözü semâya kaldýrmada bir nevî kýbleden yüz çevirme,

namaz hey´etinden uzaklaþma vardýr" demiþtir. Ýbnu Hazm yasaklamadaki þiddetten hareketle namazda semâya bakmanýn namazý iptal edeceðine hükmetmiþtir. Ehl-i sünnet ulemasý buna katýlmaz.

Ýbnu Ebî Þeybe´nin bir rivâyeti, bidâyette müslümanlarýn namazda iken saða sola baktýklarýný, bu âyetin nâzil olmasý üzerine vazgeçtiklerini belirtir: "Mü´minler namazlarýnda saða sola bakarlardý. Bu hal, "Mü´ minler saadete ermiþlerdir, onlar namazda huþû içindedirler.." (Mü´minûn 1-2) âyeti nâzil oluncaya kadar devam etti. Bunun üzerine namaza baþlayýnca önlerine baktýlar. Artýk, herkes gözlerinin secde mahallinden dýþarý kaymamasýna dikkat ediyordu."

2718 numaralý hadiste iltifat, "helâk olmak" diye tasvir edilmiþtir. Helâk olmayý bazý âlimler üçe ayýrmýþtýr.

1- Yanýndaki bir þeyi kaybetmek. Artýk o baþkasýnýn yanýnda olduðu halde, sahibi için helâk olmuþtur.

2- Bir þeyin istihâleye uðrayarak yani bir baþka þeye dönüþerek helâk olmasý.

3- Bir canlýnýn ölmesi, onun helâkýdýr.

Þu halde Resûlullah namazda saða sola bakmayý (iltifatý) helâk olarak tavsif etmektedir. Çünkü bu, þeytana uymaktýr, dolayýsýyla, zarara (helâke) sebebtir. Ýltifatla namaz kemal mertebesinden istihâleye uðrayarak Hz. Âiþe hadisinde (2716) ifade edilen ihtilâs´a dönüþür.

Nafilede iltifata göz yumulmasý, nafilelerin kolaylýk esasýna dayanmasýndandýr. Nitekim ayakta kýlmaya kâdir olan kimsenin dahi oturarak kýlmasýna müsaade edilmiþtir, bunun gibi nafilede iltifata da cevaz verilmiþ olmaktadýr. Halbuki, farzda her ikisi de yasaktýr.[638]



ـ8ـ وعن سهل بن الحنظلية رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]ثُوِّبَ باِلصُّبْحِ فَجَعَلَ رسولُ اللّهِ # يُصَلِّى وَهُوَ يَلْتَفِتُ إلى الشِّعْبِ، وَكانَ أرْسَلَ فَارِساً إلى الشِّعْبِ مِنَ اللَّيْلِ يَحْرُسُ[. أخرجه أبو داود .



8. (2719)- Sehl Ýbnu´l-Hanzaliyye (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Sabah namazý için ikâmet okundu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza baþladý. Namazda Þi´b istikametine bakýyordu. Geceden Þib´a korunmasý için bir atlý göndermiþti."[639]



AÇIKLAMA:



Þî´b: Dað yolu, geçit mânasýna gelir. Hadis namazda iltifata cevaz verir. Bazý rivâyetlerde Resûlullah´ýn namazda baþýný geri bükmeden saða sola çevirdiði ifade edilmiþtir. Buhârî´nin bir rivâyetinde ise baþýný hiç çevirmeksizin gözlerinin ucuyla saða sola baktýðý ifade edilir. Bunlara dayanarak bir kýsým âlimler, baþý bükmedikçe namazda saða sola bakmanýn zarar vermeyeceðine hükmetmiþtir. Atâ, Mâlik, Ebû Hanîfe ve Ashâbý, Evzâî, Ehl-i Kûfe hep bu görüþtedirler.

Hâzimî, söz konusu Þî´b´in kýble istikâmetinde bulunmasýnýn muhtemel olduðunu belirterek, Resûlullah´ýn oraya baþýný çevirmeden bakmýþ olacaðýný tebârüz ettirir.

Bazý âlimler, bu hadiste ifade edilen iltifat ruhsatýnýn az yukarýda kaydettiðimiz Mü´minûn sûresinin ilk âyetlerinde ifade edilen huþû emri ile neshedilmiþ olduðunu söylerler.[640]



ـ9ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]خَرَجَ رَسولُ اللّهِ # يُصَلِّى في مَسْجِدِ قُبَاءَ فَجَاءَ ا‘نْصَارُ يُسَلِّمُونَ عََلَيْهِ وَهُوَ يُصَلِّى، فقُلْتُ لِبِلٍ: كَيْفَ رَأيْتَهُ يَرُدُّ عَلَيْهِمْ حينَ كَانُوا يُسَلِّمُونَ عَلَيْهِ وَهُوَ يُصَلِّى؟ قالَ: هكذَا، وَبَسَطَ كَفَّهُ وَجَعَلَ بَطْنَهُ أسْفَلَ، وَظهْرَهُ إلي فَوْقُ[. أخرجه أصحاب السنن .



9. (2720)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mescid-i Kubâ´ya namaz kýlmaya gitti. Ensar (radýyallahu anhüm) gelip, namaz kýlarken kendisine selam verdiler. Ben Bilâl´e sordum:

"Namaz kýlarken onlarýn selamýna nasýl mukabele ettiðini gördün?" Bana bizzat göstererek:

"Þöyle!"dedi ve avucunu açýp iç kýsmýný aþaðýya, sýrtýný yukarýya getirdi."[641]



AÇIKLAMA:



1- Kubâ, Mescid-i Nebevî´ye iki-üç mil mesafede bir köyün adýdýr. Günümüzde Medîne ile arasý kapanmýþ ve tamamen Medîne´nin bir mahallesi haline gelmiþ durumdadýr.

2- Azîmâbadî, Avnu´l-Ma´bud´da, namaz esnasýnda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn kendisine verilen selama yaptýðý mukabele ile ilgili olarak þu açýklamayý yapar: "Bil ki, bu hadiste selama mukabele olarak avucun tamamýyla iþaret verilmesi mevzubahistir, Câbir (radýyallâhu anh)´in hadisinde el ile, Ýbnu Ömer´in Süheyb´den yaptýðý rivâyette parmak ile selama mukabele ettiði mevzubahistir. Beyhakî´de gelen Ýbnu Mes´ud hadisinde: "Baþý ile ima etti" denir. Yine Beyhakî´nin bir baþka rivâyetinde de: "Baþýyla mukabele etti" denir.

Bu farklý rivâyetlerin arasý þöyle cem edilir: "Aleyhissalâtu vesselâm efendimiz bir seferinde þöyle, bir seferinde böyle yapmýþtýr. Dolayýsýyla hepsi de câizdir. Allâhu a´lem."[642]



ـ10ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رسولُ اللّهِ #: التَّسْبِيحُ لِلرِّجَالِ وَالتَّصْفِيقُ لِلنِّسَاءِ[. أخرجه الخمسة .

10. (2721)- Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Tesbîh erkeklere, el çýrpma kadýnlara mahsustur."[643]



AÇIKLAMA:



1- Tesbîhten maksad sübhânallah demektir. Tasfîk de elleri birbirine vurmaktýr. Arapçada alkýþ da tasfîk kelimesiyle ifade edilir. Ancak burada tasfîk´i "alkýþ"la tercüme etmek uygun olmaz. Zira hadisteki tasfîk, uyarý maksadýyla baþvurulan ellerle ses çýkarma davranýþýdýr ki elleri birbirine vurarak yapýlýr. Dilimizde buna el çýrpma deriz. Tasfîk bazý rivâyetlerde tasfîh imlasýyla gelmiþtir. Umumiyetle ayný ma´nâda olduklarý kabul edilmiþtir. Þer´î ýstýlah olarak namaz kýlan kimsenin meþrû olan bir uyarýda bulunmak için baþvurduðu çaredir. Sözgelimi musalli, imamýna yanýldýðýný haber vermek istese, erkekse sübhânallah der, kadýnsa el çýrpar. Keza yine musalli namaz dýþýnda birisine bir mesaj vermek, mesela bir tehlikeyi haber vermek durumunda olsa, ayni þeyi yapar.

2- Hadis, namaz esnasýnda musallinin herhangi bir uyarýda bulunmak zorunda kalmasý halinde baþvurmasý gereken çareyi göstermektedir. Buna göre erkek musalli sübhânallah diyecektir, kadýn musalliye de sað elinin içini sol elinin sýrtýna vuracaktýr. Oyun ve eðlencede yapýldýðý üzere avuçlarýn içlerini birbirine vurmak câiz görülmemiþtir. Böyle yapýldýðý takdirde namazýn bozulacaðýna hükmedilmiþtir. Kadýnlarýn tesbîhten men edilmesi, namazda mutlak sûrette seslerini kýsmakla emredilmiþ olduklarý içindir. Çünkü sesleri avrettir, fitneden korkulur. Erkekler de el çýrpmadan men edilmiþtir. Çünkü bu, kadýnlarýn iþidir. Ýmam Mâlik ve bazýlarý: "El çýrpma kadýnlara mahsustur" ibâresi için, "Bu namaz haricinde kadýnlarýn iþidir" demektir ve kötülemek maksadýyla beyan buyrulmuþtur, binaenaleyh namazda el çýrpmak ne erkeðe ne kadýna uygun olmaz" demiþ ise de bu hususta vârid olan daha sarîh rivâyet gösterilerek bu görüþ reddedilmiþtir. Kurtubî: "Namazda el çýrpmanýn kadýnlar hakkýndaki meþruiyyeti hem rivâyeten hem de aklen sahihtir" diye hükmeder.[644]



ـ11ـ وعن عبداللّه بن الشخير رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]صَلَّيْتُ مَعَ رَسُولِ اللّهِ # فَرَأَيْتُهُ تَنَخَّعَ فَدَلَكَهَا بِنَعْلِهِ اليسرى[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى .



11. (2722)- Abdullah Ýbnu´þ-Þýhhîr (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte namaz kýldým. Namazda onu öksürerek boðazýný temizleyip (yere attýðýný ve) sol ayaðýyla sürttüðünü gördüm."[645]



ـ12ـ وعند أبى داود: ]فَبَزَقَ تَحْتَ قَدَمِهِ الْيُسْرَى وَذَلِكَ بِنَعْلِهِ[ .



12. (2723)- Ebû Dâvud´un rivâyetinde þöyle gelmiþtir: "...Sol ayaðýnýn altýna tükürdü, ayakkabýsýyla sürttü."[646]



ـ13ـ وله في أخرى عن أبى نضرة: ]بَزَقَ في ثَوْبِهِ وَحَكَّ بَعْضَهُ بِبَعْضٍ[.»تَنَخَّعَ ا“نْسَانُ«: إذَا رمى نَخاعته وهى النخامة التى تخرج من أصل الحلق .



13. (2724)- Ebû Dâvud´un Ebû Nadra´dan kaydettiði bir rivâyette: "Elbisesine tükürdü, kývrýmlarý arasýnda ovaladý" denmiþtir.[647]



AÇIKLAMA:



1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Mescide tükürmek günahtýr, kefâreti de tükrüðün kapatýlmasýdýr" buyurmuþ ve mabedlere tükürmeyi yasaklamýþtýr. Ýbnu Hacer, bu yasaða muhatap olmak için mescidin içinde olmanýn þart olmadýðýný, dýþardaki kiþiye de yasaðýn þâmil olduðunu belirtir. "Çünkü der, "mescid", yasaklanan tükürme fiilinin zarfýdýr, öyleyse hariçte olan birisi mescide tükürecek olsa yasak ona da þâmil olur."

Bu günahý iþleyene, kefâret olarak onu "örtmek" veya "ortadan kaldýrmak" suretiyle bertaraf etmesi gerekir.

2- Mescide tükürme meselesini sadece yukarýda kaydedilen hadislerin zâhirine bakarak deðerlendirmek eksik veya fazla bir kanaate götürebilir. Her þeyden önce, hadislerin Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ ýn þartlarýnda deðerlendirilmesi gerekir.

a) Herþeyden önce o devirde mescidler çakýl ve toprakla kaplý idi. Hasýr, halý, kilim gibi sergi mevcut deðildi; beton, taþ döþeme gibi bir kaplama da yoktur.

b) Tükürme ruhsatý bir kýsým hadislerde "defnetme" þartýyla verilmiþtir. Defnetme emrini yorumlayan Ýbnu Ebî Cemre der ki: "Resûlullah "tükürmenin kefâreti tükrüðün örtülmesidir" demiyor. Çünkü örtmenin zararlarý devam eder. Çünkü, bir baþkasýnýn, üzerine oturarak rahatsýz olmayacaðýndan emin olunamaz. Ama defnetmek öyle deðildir. Çünkü, defin deyince yerin altýna derinlere gömmek anlaþýlýr."

c) Gömmenin mahiyeti nedir? Bunu âlimler farklý anlarlar. Cumhura göre: "Tükrüðün mescidin topraðýna veya kum, çakýl gibi örtüsünün derinliklerine gömmektir, bu yapýlamýyorsa dýþarý çýkarmaktýr. Þâyet mescidlerin zemini toprak deðil de hasýr vs. ise, mala hürmeten tükürmek caiz deðildir." Þu halde, gömme kaydýný bilhassa günümüzün mescid þartlarýnda deðerlendirecek olursak, hadislerde gelen cevazýn zamanýmýzda kalkmýþ olduðunu söyleyebiliriz. Bu kadar kesin hükmetmede Müslim´de gelen þu hadis de bize yardýmcý olmuþtur: "Ümmetimin kötü amelleri arasýnda defnedilmeden mescide býrakýlmýþ tükrüðü de gördüm."

d) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), devrinin þartlarýnda tükürmeyi câiz kýlan gerekleri belirtirken, tükrükle ilgili mühim bir hükmü de dile getirmiþ olmaktadýr: Ýnsan tükrüðü esas itibariyle temizdir. Onun bir þeye, mesela elbiseye bulaþmasý, ibâdete mâni olacak kirlenme hâsýl etmez. Nitekim 2724 numaralý hadiste, elbise kývrýmlarýna tükürme hâdisesi bu hususu tesbit eder.

e) Hadislerde tükürme zorunda kalacak kimseye "defnetme" þartýyla yere, sürterek yoketme kaydýyla sol ayaðýn altýna ve hatta elbise kývrýmýna tükürme ruhsatlarýný sayarken, mendilden söz edilmemesi, o devirde mendil taþýma âdetinin olmadýðýný gösterir. Aksi takdirde, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ümmetine kolay olaný tavsiye ederdi.

f) Þunu da belirtelim: Âlimler, mezkûr hadislerle mescidde tükürme fiilinin yasak olmadýðýnýn ifade edildiðini belirtirler. Yasaklanan husus, baþkasýný rahatsýz edecek þekilde tükürmektir, açýkta býrakmaktýr. Öyle ise hastalar, tükürme ihtiyacý içinde olanlar, baþkasýna eza vermeyecek þekilde -söz gelimi mendiline, beraberinde taþýyacaðý hokkasýna- tükürebilir, bu memnu deðildir.

Bazý âlimler, "tükürme cevazýný" özür sahiplerine tükürmek için dýþarý çýkamýyacaklara; "yasaklamayý"da özrü olmayanlara hamletmiþlerdir. Bu nokta-i nazardan bakýnca elbise kývrýmýna, sol ayaðýn altýna tükürme örneklerinin, -gömme imkâný tanýmayan mescidlerde bulunan mendilsiz özür sahiplerine- baþkalarýna asgarî derecede rahatsýz edecek tükürme tarzlarýna irþadlar teþkîl ettiklerini görürüz.[648]



ـ14ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]جِئْتُ يَوْماً مِنْ خَارِجٍ، وَرَسُولُ اللّه # يُصلِّى في الْبَيْتِ وَالْبَابُ عَلَيْهِ مُغْلَقٌ، فَاسْتَفْتَحْتُ فَتَقَدَّمَ وَفَتَحَ لِى، ثُمَّ رَجَعَ الْقَهْقَرَى إلى مُصََّهُ، وَوَصَفَتْ أنَّ الْبَابَ كانَ في الْقِبْلَةِ[. أخرجه أصحاب السنن .



14. (2725)- Hz. Âiþe, (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Bir gün dýþardan geldim. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) odada namaz kýlýyordu, kapý da üzerine kapalý idi. Açmasýný istedim, ilerleyip bana açtý. Sonra gerisin geriye namazgâhýna döndü."

Hz. Âiþe kapýnýn kýble cihetinde olduðunu belirtti."[649]



AÇIKLAMA:



1- Burada, nafile namazý kýlmakta olan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn namazdan çýkmadan Hz. Âiþe´ye kapý açmasý söz konusudur. Hemen belirtelim ki, Nesâî´nin rivâyetinden bu namazýn nafile namaz olduðu tasrîh edilmiþtir.

2- Ulemâ, bu hadis üzerine farklý yorumlarda bulunmuþtur:

* Kapý kýble cihetinde ise, namaz sýrasýnda, gelip geçene karþý sütre olmasý için kapatýlmasý efdaldir.

* Ýbnu Raslân, kapýyý açmak üzere Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in bir veya iki adýmlýk veya fasýlalý olarak daha fazla adýmlýk bir yürüyüþle kapýyý açmýþ olacaðýný, aksi takdirde amel-i kesîr olup namazý bozacaðýný söylemiþtir. Þevkânî, bu kayýtlamalarýn mezhep görüþüne binâen yapýldýðýný (rivâyette kayýtlara götürecek hiç bir delil olmamasý sebebiyle) iddianýn fâsid olduðunu söyler.

* Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ), kapýnýn kýble cihetinde olduðunu söylemek ve Hz. Peygamber´in kapýyý açmak için gelince yönünü hiç deðiþtirmediðini, keza arka arka giderek namazgâhýna döndüðünü belirtmek sûretiyle yönünü kýble cihetinden çevirmediðini ifâde etmiþ olmaktadýr. Bu tasvirleri, bazý âlimler, bu hareketlerin amel-i kesîr olacak þekilde peþ peþe olmadýðý, dolayýsýyla namazýn bozulmasýna müncer olmadýðý þeklinde deðerlendirirler. Ancak Aliyyu´l-Kârî: "Atýlan adým iki bile olsa, kapýyý açýp dönme buna inzimâm edince yine de namazý bozan amel-i kesîr mevzubahis olur ve müþkilat devam eder" der ve "En doðrusu, bu hareketlerin peþ peþe olmadýðýný söylemektir" diye hükme baðlar.

Ýbnu Melek daha deðiþik bir görüþ ileri sürerek: "Resûlullah´ýn kapýya geliþi, kapýyý açýþý, sonra namazgâhýna dönüþü, amel-i kesîr peþpeþe olunca namazý bozmayacaðýna delildir´ der. Ancak Aliyyu´l-Kârî, Hanefî mezhebince bu görüþe itimad edilmeyeceðini belirtir. Zîra, mezhebimizce amel-i kesîr yani ayný rekât içerisinde yapýlan üç hareket namazý bozar. Ýbnu Melek´in hükmü hadisin zâhirine uygundur. Bu sebeple, bazý âlimler mutlak olarak reddetmeyip: "Nafilelerde hîn-i hâcette yapýlan amel-i kesîr, namazý bozmaz" diye kayýtlayarak kabûlünü uygun bulmuþlardýr.[650]



ـ15ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُولُ اللّهِ #: اقْتُلُوا ا‘سْوَدَيْنِ في الصََّةِ الحَيَّةَ والْعَقْرَبَ[. أخرجه أصحاب السنن .



15. (2726)- Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Namazda iki siyahý yani yýlan ve akrebi öldürün" buyurdu."[651]



AÇIKLAMA:



1- Yýlan ve akrebe iki siyah denmesi, taðlib tarîkiyledir. Aslýnda sadece yýlana siyah (esved) denmektedir.

2- Hattâbî der ki: "Burada az amelin (amel-i yesîr) namazda câiz olduðuna ve bir fiilin ayný hal içerisinde peþ peþe iki kere yapýlmasý, namazý bozmayacaðýna delildir. Zîra yýlan bir veya iki darbe ile öldürülebilir. Ancak amel peþ peþe olur ve amel-i kesîr hududuna girerse (üçlerse) o zaman namaz bozulur. Ancak yýlaný öldürme emri bir veya iki vuruþla kayýtlý deðildir, mutlaktýr."

3- Hadiste geçen yýlana, öldürülmesi mubah olan bütün zararlýlar dahildir: Eþek arýlarý, çiyanlar vs. gibi. Yýlan ve akrebin namazda öldürülmesini, Ýbrahim Nehâî hâriç bütün ulemâ tecviz etmiþtir.[652]



ـ16ـ وعن أم سلمة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]رَأى النَّبىُّ # غَُماً لَنَا يُقَال لَهُ أفْلَحُ إذَا سَجَدَ نَفَخَ فقَالَ: يَا أفْلَحُ تَرِّبْ وَجْهَكَ[. أخرجه الترمذي .



16. (2727)- Ümmü Seleme (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizim Eflah adýndaki kölemizin, secde sýrasýnda (aðzýyla) üfürdüðünü görmüþtü: "Ey Eflâh, yüzünü toprakla!" dedi.[653]



AÇIKLAMA:



1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), kölesini, secdeye giderken secde edeceði yerdeki toztopraðý-alnýna bulaþmasýn diye- üfürürken görmüþ ve böyle yapmamasý için müdâhalede bulunmuþtur. "Yüzünü toprakla!" emri ile, "Alnýný yere deðdir, yer üzerine normal þekilde koy, üflemek sûretiyle onu alnýný koyacaðýn yerden uzaklaþtýrma" demek istemiþtir. Zîra bu, tevâzuya daha muvafýktýr. Zîra âzâlarýn en efdali olan alna topraðýn yapýþmasý tevâzuun nihâî derecesidir.

2- Üflemeyi, Ýbnu Abbâs kelam addederek namazda mekruh olduðuna hükmetmiþtir. Ancak, çoðunlukla âlimler: "Kelam, mahreçlere dayanan harflerden teþekkül eder. Üflemede harf yoktur" diyerek bu görüþe katýlmamýþlardýr. Bunu ifade eden rivâyetlerin zayýflýðýna da dikkat çekilmiþtir. Her hâl u kârda, namazda üflemek mekruh olsa da namazý bozmaz, çünkü Resûlullah, Eflah´a namazýný iade etmesini emretmiþtir. Ýbnu Hacer, "Yüzünü toprakla!" sözünden, toprak üzerine secde etmenin müstehab olduðu hükmünün çýkarýldýðýný belirtir."[654]



ـ17ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نَهى رَسولُ اللّهِ # عَنِ السَّدْلِ في الصََّةِ، وَأنْ يُغَطِّىَ الرَّجُلُ فاهُ[. أخرجه أبو داود والترمذي.»السَّدْلُ« المنهى عنه في الصة أن يلتحف الرجل بثوبه، ويدخل يديه من داخله فيركع ويسجد وهو كذلك، وكانت اليهود تفعله، فنهى عنه.قوله »وَأنْ يُغَطِّىَ الرَّجُلُ فَاهُ«: يعنى التلثم بالعمامة على الفم، وكانت العرب تفعله، فنهوا عنه في الصة، فإن تثاءب المصلى فليغط فاه، فقد جاء فيه حديث .



17. (2728)- Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazda sedl´i, (sarýnmayý) ve erkeðin aðzýný örtmesini yasakladý."[655]



AÇIKLAMA:



1- Hadiste yasaklanan sedl, vücûdun kollar da içeride kalacak þekilde giysi ile sarýlmasý; kýyâm, rükû ve sücûdda da böyle kalýnmasýdýr. Bunu yahudiler yaptýðý için müslümanlara yasaklanmýþtýr.

Bazý âlimler sedl´i izarýn ortasýný baþa koyup iki ucunu -omuzlara koymadan ve önde baðlamadan- sarkýtmak diye tarif etmiþtir. Hattâbî "Sedl´i" "Yere deðecek kadar elbisenin salýnmasýdýr" diye tarif eder. Bu ma´nâda sedl´e namazda cevaz verilmiþ, namaz dýþýnda verilmemiþtir. Çünkü namazda sâbit olduðu halde namaz dýþýnda dolaþýr; elbiseyi yeri deðdirerek dolaþmak, kibir alâmetidir. Sevrî namazda, Þâfiî ise hem namazda hem namaz dýþýnda bunu mekruh addetmiþtir. Irakî, sedl´i "saçýn sarkýtýlmasý" diye tarif etmiþtir. Baþka tarifler de yapýlmýþtýr.

Þevkânî, sedl´i bütün bu ma´nâlarda anlayýp hadisi o ma´nâlarýn hepsine hamletmenin câiz olacaðýný belirtir ve "müþterek"i, bütün ma´nâlarýna hamletmek kavî bir görüþtür" der.

Aðzýn örtülmesine gelince, Hattâbî der ki: "Araplarýn, sarýklarýyla aðýzlarýný sarma âdetleri vardý. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu namazda yasakladý. Efendimiz, musalliye esneme ârýz olduðu takdirde aðzýný kapamaya cevaz vermiþ, onun dýþýnda kapamayý yasaklamýþtýr."[656]



radyobeyan