Namaz ile ilgili hadisler-1 devami 15 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 14:03:29
AÇIKLAMA:
1- Mücâhid, kadýnlarýn normal olarak dört parça giysi içerisinde namaz kýlmasý gerektiðini söylemiþtir:
* Entari(dýr´ = kadýnlarda omuzdan bele kadar olan kýsmý örten giysi).[580]
* Baþörtüsü (hýmâr).
* Cübbe (Milhafe = en üste giyilen þey).
* Etek (izar = Belden aþaðýya giyilen þey).
Ancak bu ferdî bir görüþtür. Cumhur kadýnlarýn en az iki parça giyerek namaz kýlmasýný vâcib olduðunu söyler: Entari ve baþörtüsü, yeter ki entari topuklarý da örtecek kadar uzun olsun. Hatta, tepeden týrnaða kadar örtecek geniþlikte tek bir parçanýn içinde kýlýnacak namazýn caiz olacaðý belirtilmiþtir, yeter ki þeriât-ý garrâmýzýn derpîþ ettiði tesettür saðlanmýþ olsun.
Ancak çoðunluk, kadýnlarda da normal namaz kýyafetinin üç parçadan ibaret olduðunu söylemiþtir: "Baþörtüsü (hýmâr), entari (dýr´), ve etek (izar).
2- Sadedinde olduðumuz rivayet, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn zevce-i pâkleri muhterem validemiz Meymûne (radýyallâhu anhâ)´ nin uzunca bir entari ve baþörtüsü ile namaz kýldýðýný belirtmektedir. Böylece, "kadýnlarýn dört parça giyerek" veya "üç parça giyerek" namaz kýlmasý gerekir" þeklindeki hükümlerin vecîbeyi deðil, istihbâbý ifade ettiði görülmüþ olmaktadýr.[581]
ـ13ـ وعن محمد بن زيد بن قنفذ عن أمه: ]أنَّهَا سَألَتْ أُمّ سَلَمَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها مَاذَا تُصَلِّى فِيهِ المَرأةُ مِنَ الثِّىَابِ؟ فقَالَتْ: تُصَلِّى في الخِمَارِ وَالدِّرْعِ السَّابِغِ إذَا غَيَّبَ ظُهُورَ قَدَمَيْهَا[. أخرجه مالك وأبو داود .
13. (2689)- Muhammed Ýbnu Zeyd, Ýbnu Kunfuz´un annesinden yaptýðý nakle göre, annesi Ümmü Seleme (radýyallâhu anhâ)´ye
"Kadýn, hangi giysiler içerisinde namaz kýlmalý?" diye sormuþtur. O da:
"Baþörtüsü ve ayaðýn üzerini örtecek kadar uzun entari içerisinde!" diye cevap vermiþtir."[582]
AÇIKLAMA:
1- Daha önceki hadisten fazla olarak burada kadýn entarisi ile ilgili bir açýklamaya yer verilmiþtir. Entarinin (yani dýr´ýn) ayaðýn sýrtýný örtecek kadar uzunlukta olmasý gerekmektedir. Bu kadar uzun entariye sâbið dendiði rivayette belirtilmiþtir.
2- Bu rivayete göre, kadýn, namazda ayaklarýný da örtmelidir. Nitekim Ýmam Mâlik, Þâfiî, Ahmed hazretleri böyle hükmetmiþlerdir. Ancak Ebû Hanîfe hazretleri kadýnlarda ayaðýn sýrtýný avret kabul etmez, namazda açýk olmasý namazýn sýhhatine mâni deðildir.
3- Namazda kadýnlarýn kapanmasý gereken yerleri hususunda âlimler arasýnda bazý ihtilaflar olmuþtur. Bunu Hattâbî, Ebû Dâvud Þerhi´nde þöyle özetler:
"...Evzâî ve Þâfiî: "Eller ve yüz hariç her tarafýný örter" demiþtir." Bu hüküm Ýbnu Abbâs ve Atâ´dan da mervîdir. Ebû Bekr Ýbnu Abdirrahmân Ýbni´l-Hâris Ýbni Hiþâm der ki: "Kadýnýn her tarafý avrettir, týrnaklarý bile.
"Mâlik Ýbnu Enes der ki: "Kadýn namaz kýlarken saçý veya ayaklarýnýn sýrtý açýlacak olursa, vakti içinde namazý iade eder."
Ashâb-ý Re´y (Hanefîler): "Kadýn namaz kýlarken baþýnýn dörtte biri veya üçte biri açýlacak olursa veya uyluðunun dörtte veya üçte biri açýlacak olursa, veya karnýnýn dörtte biri veya üçte biri açýlacak olursa namazý bozulur. Bu söylenen miktardan daha az bir kýsým açýlýrsa bozulmaz. Bunu tahdidde, aralarýnda ihtilaf mevcuttur. Bazýsý yarýsý demiþtir. Ancak tahdidi koyarken, ileri sürdükleri miktarý dayandýrdýklarý (rivayetten gelen) bir asýl bilmiyorum. Sadedinde olduðumuz hadiste "kadýnýn bedeninden bir þey açýlýrsa kýldýðý namaz sahih olmaz." diyenlere delil vardýr. Zira hadiste, "ayaðýn üzerini örtecek kadar uzun olursa..." denmektedir. Yani açýk bir ifade ile kadýnýn namazýnýn câiz olmasý için, âzâlarýndan hiçbir þeyin görülmemesi þartý koþulmuþ olmaktadýr."[583]
ـ14ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]صَلَّى رسولُ اللّهِ # في خَمِيصَةٍ لَهَا أعَْمٌ، فَنَظَرَ إلى أعَْمِهَا نَظْرَةً فقَالَ: اذْهَبُوا بِخَمِيصَتِى هذِهِ إلى أبِى جَهْمِ ابْنِ حُذَيْفَة وائتُونِى بِأنْبِجَانِيَّتِهِ، فإنَّهَا ألْهَتْنِى آنِفاً عَنْ صََتِى[. أخرجه الستة إ الترمذي.وفي رواية مالك وأبى داود: ]كُنْتُ أنْظُرُ إلَيْهَا وَأنَا في الصََّةِ فَأخَافَ أنْ تَفْتِنَنِى[.»ا‘نْبِجَانِيَّةُ«: كَساء له خمل، وقيل هو الغليظ من الصوف.ومعنى »ألْهَتْنِى«: شغلتنى.وقوله »آنفاً«: أى اŒن .
14. (2690)- Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), üzerinde çizgiler olan hamîsa kumaþý üzerinde namaz kýlmýþtý. (Namazdan sonra) çizgilere bir göz attý ve:
"Bu hamîsa´yý Ebû Cehm Ýbnu Huzeyfe´ye götürün, onun enbicâniye´sini getirin. Zîra bu beni az önce namazda meþgul etti" buyurdu."[584]
Muvatta ve Ebû Dâvud´un bir rivayetinde (Resûlulah) þöyle buyurmuþtur: "Ben namazda iken (dikkatimi çekti) ona baktým, bende fitne hasýl edeceðinden korktum."[585]
AÇIKLAMA:
1- Hamîsa üzeri çizgili dört köþe bir kumaþ, ibriþim veya yünden mamuldür.
2- Enbicâniyye: Sert, çizgisiz sade bir kumaþ. Bu ismi, kumaþa, Suriye´deki Enbicân adýndaki beldeye nisbeten vermiþlerdir. Çünkü kumaþ orada imal ediliyordu.
3- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn kumaþý Ebû Cehm´e göndermesi, onun hediye etmiþ olmasýndandýr. Hadisin Muvatta´daki rivayetinde bu husus belirtilmiþtir. Ýbnu Battâl, Resûlullah´ýn Ebû Cehm´den hamîsa´ya mukabil enbicâniyye kumaþý istemesini, hediyyesini beðenmeme sebebiyle iade ettiði zannýna düþerek üzülmesini önlemek için yaptýðýný belirtir. Namazda meþgul edici bir kumaþý ona göndermesi, bunu ona muvafýk bulduðu için deðildir. Ebû Cehm´in bu kumaþý seccade olarak deðil, baþka maksadlarla kullanacaðýný bildiði içindir. Nitekim Utârid´in gönderdiði bir elbiseyi giymeyi mahzurlu bulduðu için Hz. Ömer´e göndermiþ, sonra da "Ben onu sana giyesin diye göndermedim" açýklamasýný yapmýþtýr.
4- HADÝSTEN ÇIKARILAN FEVÂÝD VE HÜKÜMLER
* Resûlullah namaz meselesine çok ehemmiyet vermiþtir.
* Namazda zihni meþgul eden herþey mekruhtur.
* Sûretlerin ve görünen eþyalarýn sadece sýradan insanlara deðil, temiz kalplere, yüce ve pâk ruhlara bile tesiri vardýr.
* Çizgili kumaþtan mamul elbise giyilebilir, içinde namaz kýlýnabilir.
* Kalbi tâat ve tefekkürden alýkoyacak dünyevî, gereksiz meþguliyetler terkedilmelidir.
* Mescidleri ve bilhassa kýble cihetini, zihni daðýtacak þekilde tezyin mekruhtur.
* Dostlar arasýnda hediyeleþmek meþrûdur.
* Namazda zihnin baþka bir þeyle meþguliyeti, namaz sýhhatýný kaldýrmaz, çünkü çizgiler Resûlullah´ý meþgul etmiþ, buna raðmen namazý iade etmemiþtir.
* Zihni meþgul edip huþû ve huzûdan uzaklaþtýrýcý þeylere de fitne denebilir.[586]
ـ15ـ وعن عقبة بن عامر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أُهْدِىَ لِرسُولِ اللّهِ # فَرُّوجٌ مِنْ حَرِيرٍ فَلَبِسَهُ فَصَلَّى فِيهِ، ثُمَّ انْصَرَفَ فَنَزَعَهُ نَزَعاً شَدِيداً كَالْكَارِهِ لَهُ وَقالَ َ يَنْبَغِى هذَا لِلْمُتَّقِينَ[. أخرجه النسائى.»الفَرَّوجَ«: بالتخفيف القباء الذى له شق من خلفه .
15. (2691)- Ukbe Ýbnu Âmir (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a ipekten mamul bir kaftan hediye edildi. Kaftaný giyip içinde namaz kýldý. Sonra namazdan ayrýlýp hemen kaftaný þiddetle çýkarýp attý, sanki kaftandan gayr-ý memnundu:
"Bu, muttakîlere muvafýk düþmüyor!" dedi."[587]
AÇIKLAMA:
1- Ferrûc arkadan veya önden yýrtmaçlý giyecek; kaftan diye tercüme ettik. Resûlullah´ýn bunu bidayeten giymesi, hadisenin ipeðin tahriminden önceye ait olma ihtimalini doðurmuþtur. Bununla beraber, tahrimden sonra olma ihtimaline binaen kumaþýn saf ipek deðil, ipek karýþýmý bir dokuma olabileceði söylenmiþtir. Çünkü, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yasaktan sonra ipek giyeceði düþünülemez. Tahrimden önce olmasý halinde, çýkarýp atmasý, Efendimizin mizâcen ipekten hoþlanmadýðýný gösterir ki bu fýtrî istikrah, ilâhî yasaklamaya tam bir uyum ifade eder. Ancak tahrimden önceye ait olduðunu te´yid eden bir rivayet´i Müslim, Câbir (radýyallâhu anh)´den kaydeder: صَلِّى فِى قِبَاءٍ دِيبَاج ثُمِّ نَزَعَهُ وَقَالَ نَهَانِى عَنْهُ جِبْرِيلُ "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ipek bir kaftan içinde namaz kýldý, sonra çýkardý ve: "Cebrâil bundan beni menetti" dedi. Ayrýca: "Bu, muttakîlere muvafýk düþmüyor" sözü de tahrimden önceye ait olduðuna delildir, çünkü ilâhî haram karþýsýnda muttakî olanla olmayan arasýnda fark kalmaz, kimseye muvafýk düþmez.
Muttakî ile müslümanýn kastedilmesi de muhtemeldir. Bu durumda, nehiy sebebiyle çýkarmýþ olabilir ve bu hadise ipekle ilgili nehyin baþlangýcýný teþkil eder. Bu yorum takarrur ettiði takdirde "ipeklinin içinde namaz câizdir" diye verilen fetvanýn hükmü kalkar.
Hadisenin tahrimden sonra olmasý halinde cumhura göre namaz câizdir, ancak tahrimen mekruhtur. Ýmam Mâlik "vaktinde iade edilmeli" demiþtir.[588]
ـ16ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]صَلّى رَسُولُ اللّهِ # في ثوْبٍ وَبَعْضُهُ عَلىَّ[. أخرجه أبو داود.وله عن ميمونة رَضِيَ اللّهُ عَنْها مثله .
16. (2692)- Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ) demiþtir ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir ucu beni örtmekte olan bir kumaþýn diðer ucuyla örtünerek, içinde namaz kýldý."[589]
AÇIKLAMA:
Bu rivayeti açýklayýcý bir hadis Müslim´de kaydedilmiþtir. Hz. Âiþe orada þöyle anlatýr: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) geceleyin, ben yaný baþýnda hayýzlý halde dururken namaz kýlardý. Bu sýrada üzerimde bir örtü bulunurdu ki bu örtünün bir ucu da Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn üzerinde olurdu."
Fukaha, bu hadiste hayýzlýnýn yanýnda namaz kýlmanýn câiz olduðuna, hayýzlýnýn elbisesinde kan veya necâset lekesi olmadýðý takdirde bu elbisenin temiz olduðuna delil görmüþtür.
Keza, hadisten, bir kumaþýn bir kýsmý birinin üstünde olduðu halde, diðer kýsmýný üzerinde taþýyan kimsenin namaz kýlmasýnýn câiz olduðu hükmü çýkarýlmýþtýr.[590]
NAMAZIN DÖRDÜNCÜ ÞARTI: NAMAZ KILINAN YERLER
ـ1ـ عن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ جَدَّتَهُ مُلَيْكَةَ دَعَتْ رَسولَ اللّهِ # لِطَعَامٍ صَنَعَتْهُ فَأكَلَ مِنْهُ ثُمَّ قالَ: قُومُوا فَأُصَلِّىَ لَكُمْ. قالَ أنَسٌ: فَقُمْتُ إلى حَصِيرٍ لَنَا قَدِ اسْوَدَّ مِنْ طُولِ مَا لَبِسَ فَنَضَحْتُهُ بِمَاءٍ، فقَامَ عَلَيْهِ وَصَفَفْتُ أنَا وَالْيَتِيمُ وَرَاءَهُ وَالْعَجُوزُ مِنْ وَرَائِنَا فَصَلّى بِنَا رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ انْصَرَفَ[. أخرجه الستة .
1. (2693)- Hz. Enes (radýyallâhu anh)´in anlattýðýna göre, büyükannesi Müleyke (radýyallâhu anhâ) hazýrladýðý bir yemeðe Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý davet etti. (Efendimiz þeref vererek) yemekten yediler. Sonra:
"Kalkýn size namaz kýldýrayým!" buyurdular. Enes (radýyallâhu anh) der ki:
"Ben uzun müddettir kullanýlmaktan kararmýþ olan hasýrýmýzý getirdim, üzerine su çiledim. Aleyhissalâtu vesselâm üzerinde namaza durdu. Ben ve yetim, arkasýnda saf yaptýk, yaþlý (annem) de bizim arkamýzda durdu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize iki rek´at (nafile namaz) kýldýrýp, sonra ayrýldý."[591]
AÇIKLAMA:
1- Ýbnu Hacer´in hadisle ilgili uzunca bir açýklamasýnýn neticesini kaydetmek isteriz: Burada Hz. Enes´in büyük annesi olarak gözüken Müleyke, annesi Ümmü Süleym´in adýdýr. جَدَّتُهُ kelimesinin sonundaki zamirin mercii Enes deðil, hadisin râvisi ve ayný zamanda Enes´in yeðeni olan Ýshâk´dýr. (Enes´in anne bir kardeþi Abdullah´ýn oðlu Ýshâk; Ýshâk Ýbnu Abdillah Ýbnu Ebî Talha. Ebû Talha, Ümmü Süleym´in ikinci kocasý ve Enes´in babalýðýdýr.)[592]
2- Buhârî, hadisi önce hasýr üzerinde namaz baþlýðý taþýyan bir bâbta kaydeder. Hadiste yer alan fýkhýn çokluðu sebebiyle baþka bâblarda da kaydeder. Müellifimiz Ýbnu Deybe de bu hadisi namaz kýlýnan yerlerle ilgili bir bâbta kaydederek, hasýr üzerinde namaz kýlýnabileceðini belirtmiþ olmaktadýr. Hasýr, hurma lifi ve benzeri þeylerden yapýlan yaygýya denmektedir. Tabir dilimizde aynen mevcuttur. Humra denen bir baþka yaygý daha var, o da hasýr gibi hurma lifi ve benzeri þeylerden dokunmaktadýr. Ancak, bu küçüktür, namaz kýlan kimsenin daha ziyade secde mahalline, yüz ve elleri sýcak ve soðuða karþý korumak maksadýyla konmaktadýr. Eðer bu örgü insan boyunda ve daha büyük olursa ona hasýr denmektedir. Hattâbî´nin ifadesiyle, bunlarýn her ikisi de dilimizde seccâde dediðimiz þeyin bir nev´idir.
3- Hasýr, hurma vs. üzerinde namaz kýlýnacaðýný te´yid eden rivayetlere sadedinde olduðumuz bâblarda yer verilmesi, seleften bazýlarýnda görülmüþ olan ferdî titizliklere karþý delil getirmek gayesini gütmelidir. Nitekim Ýbnu Battâl, Ömer Ýbnu Abdilaziz (rahimehullah)´in humra üzerine toprak yayýp onun üstüne secde ettiðini belirtmektedir. Onun bu davranýþý, tevâzu ve huþûda mübâlaðaya hamledilmiþ ve hasýr, humra gibi baþka eþyalarýn -temiz olmalarý kaydýyla- üzerinde namaz kýlýnabileceðine hükmedilmiþtir. Urve Ýbnu Zübeyr ve baþka bazýlarýnýn da yerden baþka bir þey üzerine secde etmeyi mekruh addettikleri rivayet edilmiþtir. Bu rivayetlere Mescid-i Nebevî´nin içerisine Resûlullah zamanýnda hiçbir sergi konmamýþ olmasý ilave edilince, herhangi bir yaygýnýn üzerinde namaz kýlýnabileceði, yeryüzü cinsinden baþka bir þey üzerine de secde edileceði hususunda Resûlullah´tan örneklerin rivayet edilme gereði anlaþýlýr.
4- Hasýra su çilenmesini âlimler onu yumuþatmak, sertliðini azaltmak için diye îzah ederler. "Temizlemek için" diyen de olmuþsa da muteber addedilmemiþtir. Zîra "Hasýr aslen temizdir, temizlenmeye muhtaç necâseti olsa su serpmekle temizlik hâsýl olmaz" denmiþtir.
5- Enes´in beraberindeki yetimin Dümeyre olduðu kabul edilmiþtir. Hüseyn Ýbnu Abdillah Ýbnu Dümeyre´nin dedesi.
6- HADÝSTEN ÇIKARILAN BAZI FEVÂÝD
* Düðün için bile olsa hatta bir kadýn bile yapsa davete icabet gerekir, yeter ki fitneden emin olunsun.
* Davet yemeðinden yenmelidir.
* Evlerde cemaatle nafile namaz kýlýnýr.
* Resûlullah namazýn fiillerini bizzat gösterip ev halkýna öðretmek istemiþ gibidir. Bu gereklidir, çünkü, kadýnlar mescidde geri tarafta olduklarý için bir kýsým teferruâtý göremezler.
* Namaz kýlýnacak yerin temizlenmesi gerekir.
* Çocuk, büyüklerle yan yana saf yapabilir.
* Kadýnlar, erkeklerin safýnýn gerisinde yer alýr.
* Kadýn yalnýz ise tek baþýna müstakil saf yapar.
* Gündüz nafilesi iki rek´at olabilir.
* Mümeyyiz çocuðun abdesti ve namazý sahihtir.
* Nafile namazda münferid kýlmanýn efdal olacaðýna dair gelen rivayetler; bunda ta´lim maksadý olmama durumuna mahsustur. Öðretme maksadý iþin içine girerse cemaat halinde efdaldir, hususan Resûl-i Ekrem hakkýnda.[593]
ـ2ـ وعن ميمونة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كانَ رسُولُ اللّه # يُصَلِّى وَأنَا حِذَاءَهُ حَائِضٌ، وَرُبَّمَا أصَابَنِى ثَوْبُهُ إذَا سَجَدَ، وَكانَ يُصَلِّى عَلى الخُمْرَةِ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي.»الخُمْرَةُ«: هى مايضع عليه الرجل وجهه في سجوده من حصير، أو نسيجه خوص ونحوه من الثياب، وقد يطلق على الكبير من نوعها.
2. (2694)- Hz. Meymûne (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ben hayýzlý halde tam hizasýnda dururken, namaz kýlardý. Secde ettiði vakit bazan elbisesi bana deðerdi. Humra üzerinde namaz kýlardý."[594]
AÇIKLAMA:
1- Hadisle ilgili bazý açýklamalar önceki rivayetin açýklamasýnda geçmiþtir, humra kelimesiyle ilgili olan gibi.
2- Bu rivayet öncelikle, hayýzlý kadýnýn yanýnda namaz kýlýnabileceðini, namaz kýlarken elbisenin hayýzlýya deðmesinde herhangi bir kerâhet bulunmadýðýný belirtmektedir.[595]
ـ3ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كُنَّا نُصَلِّى مَعَ النَّبىِّ # في شِدَّةِ الحَرِّ، فإذَا لَمْ يَسْتَطِعْ أحَدُنَا أنْ يُمَكِّنَ جَبْهَتَهُ مِنَ ا‘رْضِ بَسَطَ ثَوْبَهُ فَصَلَّى عَلَيْهِ[. أخرجه الخمسة .
3. (2695)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Biz çok sýcak günlerde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´la birlikte namaz kýlardýk. Birimiz alnýný sýcak sebebiyle yere koyamayacak olsa, giysisini serer onun üzerine secde ederdi."[596]
AÇIKLAMA:
Hadis, sýcak veya soðuða karþý namaz kýlanla yer arasýna bir hâil kullanýlmasýnýn cevazýna delil olmaktadýr.
Hattâbî hadisle ilgili þu açýklamayý sunar: Bu meselede ulema ihtilaf etmiþtir. Fukaha´nýn büyük ekseriyeti bunun câiz olduðuna hükmetmiþtir.[597]
Þâfiî ise: "Elbisenin kenarýna secde kifayet etmez, týpký sarýðýn kývrýmý üzerine yapýlacak secdenin kifayet etmemesi gibi. Hz. Enes´in rivayetinde, giymediði bir þeyin yere serilmiþ olmasý muhtemel gözükmektedir" demiþtir.
Þu halde Þâfiî hazretleri, hadiste kastedilen giysinin "namaz kýlan kimsenin üzerindeki elbise olmayýp, musalliden ayrý bir kumaþ" olduðuna kânidir. Beyhakî, bu te´vili bir baþka rivayetle te´yid eder. Ýsmâilî´nin kaydettiði bu rivayette: "...Birimiz çakýlý eline alýr, saðýna býrakýp üzerine secde ederdi" denmektedir. Beyhakî bu rivayeti kaydettikten sonra: "Musalliye bitiþik olan bir þeyin üzerine secde caiz olsaydý uzun zamana mal olan çakýl soðutma iþine tevessüle ihtiyaç duyulmazdý" der. Beyhakî´nin bu açýklamasýna: "Çakýl soðutan kiþinin üzerindeki elbisede tesettürü saðladýktan sonra, bir de secdeye imkan saðlayacak fazlalýk bulunmamýþ olabileceði ihtimali" ileri sürülerek cevap verilmiþtir.
Hadisten, namaz sýrasýnda az bir amelle huþûya riayet edilebileceði hükmü çýkarýlmýþtýr. Çünkü, elbisenin ucuna secde etmeleri, yerin harareti sebebiyle ârýz olacak teþviþi önlemek içindi. Hadisin zâhirinden anlaþýlan budur.[598]
ـ4ـ وعن البراء رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسُولُ اللّهِ #: صَلُّوا في مَرَابِضِ الْغَنَم فإنَّهَا مُبَارَكَةٌ، وََ تُصَلُّوا في عَطَنِ ا“بِلِ فَإنَّهَا مِنَ الشَّيَاطِينَ[. أخرجه أبو داود .
4. (2696)- Berâ (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Koyun aðýllarýnda namaz kýlýn. Zîra koyunlar mübârek (hayvanlar)dýr. Deve damlarýnda namaz kýlmayýn, zîra onlar þeytanlardandýr."[599]
ـ5ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]نَهَى رَسولُ اللّهِ # عَنِ الصََّةِ في سَبْعَةِ مَوَاطِنَ: المَزْبَلَة، وَالمَجْزَرَةِ، وَالمَقْبَرَةِ، وَقَارِعَةِ الطَّرِيقِ، وَفي الحَمَّامِ، وَمَعَاطِن ا“بْلِ، وَفَوْقَ ظَهْرِ بَيْتِ اللّهِ الحَرَامِ[. أخرجه الترمذي .
5. (2697)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yedi yerde namaz kýlmayý yasakladý: "Mezbele (çöplük), meczere (hayvan kesilen yer), makbere (mezarlýk), yol geçeði, hammâm, deve damý, Beytullâhi´l-Haram´ýn damýnýn üstü."[600]
AÇIKLAMA:
1- Mü´minler için yeryüzü baþtan sona mescid kýlýnmýþtýr, dilediði yerde Rabbine ibâdet yapabilir. Bununla beraber Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), hâiz olduðu bazý mahzurlar sebebiyle bir kýsým yerlerde ibâdet yapmayý yasaklamýþtýr. Yukarýda kaydedilen iki hadiste bu yerler belirtilmektedir.
* Deve damlarý: Hadiste me´âtýn (ma´týn´ýn cem´i) diye geçer. Su kenarlarýnda develerin ýhýp yattýklarý yerlere denir. Ancak hadiste deve damý diye çevirdiðimiz develer için hazýrlanan ahýrlar kastedilmiþtir. Resûlullah deve aðýlllarýnda namaz kýlma yasaðýný develerin "þeytanlardan olma" sebebine baðlamýþtýr. Öyle anlaþýlýyor ki; deve damlarý, izahý uzun kaçacak bazý mahzurlar taþýmaktadýr. Çünkü; Hz. Peygamber, bu çeþit durumlarda meseleyi þeytana nisbetle ifadeye dökerdi.
* Mezbele, çöplerin, pisliklerin atýldýðý yerlerdir. Böylesi yerlerin pis olacaðý mâlumdur. Halbuki ibâdet yapýlacak makamýn temiz olmasý gerekir.
* Meczere: Sýðýr, deve, koyun gibi hayvanlarýn kesildiði yerlerdir. Buralar da kan ve fýþký pisliklerinden halî deðildir.
* Makbere, insan cenazelerinin gömüldüðü yerlere denir. Dilimizde mezarlýk da denir. Mezarlýkta namaz meselesinde âlimler ihtilaf eder. Ahmed Ýbnu Hanbel, "Mutlak olarak haramdýr" der. Mezar açýlmýþ olsun olmasýn, mezarlýða bir þey serilsin serilmesin, kabir üzeri olsun, münferid ev gibi bir yer olsun, kâfir mezarlýðý olsun müslüman mezarlýðý olsun birdir, namaz haramdýr. Zâhirîler de böyle hükmeder, Þâfiî, temiz bir yerde kýlýnacak namazýn câiz olacaðýný söyler. Ebû Hanîfe, Evzâî, Sevrî, "kabristanda namaz mekruhtur" derler. Ýmam Mâlik´e göre kerâhetsiz caizdir.
* Yol geçeði diye tercüme ettiðimiz kâri´atu´ttarîk, yol ortasý, daha doðrusu yol demektir. Yolda namaz kýlanýn kalbi, gelip geçenlerle meþgul olacaðýndan huzur bulamaz, ayrýca gelip geçenlere de yolu daraltarak ezâ vermiþ olur. Bu sebeple yolda kýlýnacak namaz mekruh kýlýnmýþtýr.
* Hammâm: Bu kelime hamîm´den gelir. Hamîm sýcak su demektir. Hammâm sýcak su ile yýkanýlan yere denir ise de zamanla sýcak veya soðuk olsun su ile yýkanýlan her yere ýtlak olunmuþtur. Buralar pislikten halî olmayacaðý için hadisin zâhirine göre, mutlak olarak namaz yasaklanmýþtýr. Ancak ulema çoðunluk olarak, baþka karînelerden hareketle temizlik þartýyla hammâmda kýlýnacak namazýn sýhhatine hükmeder, ancak "mekruhtur" der.
* Beytullâhi´l-Haram´ýn damýnýn üstü: Burada namaz kýlanýn önünde onu örten sâbit bir sütre yoksa namazý sahih olmaz, çünkü o, Beyt´e doðru deðil, beyt´in üzerinde namaz kýlmýþtýr. Þâfiî (rahimehullah), Ka´be´nin binasýndan üçte iki zirâ boyunda bir parçaya yönelenin kýldýðý namazýn sahih olduðuna hükmeder. Bu görüþe uyan bazý âlimler: Çünkü böyle birisi, bu durumda Allah korusun Ka´be´nin yýkýlmasý halinde arsasýna yönelmiþ kimse durumundadýr, der.
2- Sadedinde olduðumuz Berâ hadisinde: "Koyun aðýllarýnda namaz kýlýn" denmekte, sebep olarak koyunlarýn mübârek olduklarý gösterilmektedir. Bazý rivayetlerde koyunun bereket yani bereket sahibi olduðu ifade edilmiþtir. Bazý þârihler, hadisi þöyle açýklamýþtýr: "Bunun ma´nâsý þudur: "Koyunda temerrüd yoktur, zayýf bir mahluktur. Cennet hayvanlarýndandýr. Onda sekîne vardýr. Musalliyi rahatsýz etmez, namazýný da kesmez. Bereketli bir hayvandýr, öyle ise onun kaldýðý aðýllarda namaz kýlýn."
Buradaki emir, vücûb ifade etmez, cevaz ve ruhsat ifade eder.[601]
ـ6ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ # لَعَنَ اللّهُ الْيَهُودَ والنَّصَارى اتَّخَذُوا قُبُورَ أنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي.زاد غير أبى داود في رواية عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: »وَلَوَْ ذلِكَ َبُرِزَ قَبْرُهُ« .
6. (2698)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) þöyle dediler:
"Allah yahudilere ve hýristiyanlara lânet etsin. Peygamberlerinin kabirlerini mescide çevirdiler."[602]
Ebû Dâvud´un dýþýndaki bir rivayette Hz. Âiþe´den þu ziyadeye yer verilmiþtir: "Eðer bu (endiþe) olmasaydý, (Resûlullah´ýn) kabri açýkta bulundurulacaktý. Ancak mescid ittihaz edilmesinden korkuldu."[603]
AÇIKLAMA:
1- Burada yahudiler ve hýristiyanlar peygamberlerinin kabirlerini mescide çevirmekten dolayý lânetlenmektedirler. Lânet, Allah´ýn rahmetinden uzak kalmalarýný dilemektir. Hadisin bazý vecihlerinde beddua: "Kâtele...", "Allah canlarýný alsýn..." diye ifade edilmiþtir. Bu da ayný ma´-nâya gelir.
2- Hadisin bazý vecihlerinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sadece yahudilere lânet etmiþtir. Çünkü tarihte ilk defa onlar peygamberlerinin kabirlerini mescide çevirmiþlerdir.
3- Hýristiyanlarýn peygamberi olan Hz. Ýsa´nýn göðe çekilmiþ olmasý sebebiyle kabri bulunmadýðý için, onlarýn kabri mescide çevirmeleri mevzubahis olamayacaðý belirtilerek hadiste müþkil olduðu ileri sürülmüþtür. Ancak, hýristiyanlar, Tevrat´ý münzel bir kitap olarak benimseyip ona inandýklarý için, onda zikri geçen peygamberleri, yahudi an´anesine tâbi olarak tebcîl etmiþlerdir. Nitekim müslümanlar da Hz. Muhammed´den önce gelip geçen bütün peygamberleri benimser, ta´zim´de bulunur. Ne var ki, bizim onlara ta´zimimiz belli bir âdâb ve ölçüye tâbidir, onlarýn peygamberler ve kabirleri hakkýnda düþtükleri ifrad ve tefride yer vermeyiz.
4- Bu hadiste beyan edilen yasaðýn asýl sebebi, müslümanlarý, peygamberleri hakkýnda, önceki milletlerin düþtüðü bir kýsým aþýrýlýklardan korumaktýr. Nevevî þu açýklamayý sunar: "Ulema der ki: "Efendimiz gerek kendi ve gerekse baþkasýnýn kabrini mescid ittihaz etmeyi yasaklamýþtýr. Çünkü, ta´zimde ifrat ve mübâlaðaya düþülerek fitneye giriftâr olunmasýndan korkmuþtur." Bu durum, küfre bile götürebilirdi. Nitekim geçmiþ ümmetlerde örneði çokça görülmüþtür. Sahâbe-i Kiram (radýyallâhu anhüm) ve Tâbiîn, müslümanlarýn sayýca artmasý üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn mescidini geniþletme ihtiyacý hissettiði vakit, ilave edilen kýsma Ümmühâtu´l- Mü´minîn hazerâtýnýn (radýyallahu anhünne) hücreleri ve bu meyanda Resûlü Ekrem´in ve iki arkadaþý Hz. Ebû Bekr ve Ömer (radýyallâhu anhümâ)´in kabirlerini de ihtivâ eden Hz. Âiþe´nin hücresi de dahil edildi. Bu kýsým, Mescid´in içinde açýkta kaldýðý takdirde avam ona karþý namaz kýlabilir, yanlýþ iþ yapabilirdi. Ýþte bu mahzurlarý önlemek için kabirlerin etrafýna yüksek yuvarlak duvarlar inþa ettiler. Sonra da daha dýþtan kuzeydeki köþelerinden itibaren baþlayýp uçlarý birleþecek iki münharif duvar çektiler, böylece kimsenin bunlarý kýblegâh yapmasýna imkan verilmemiþ oldu. Ýþte bu ameleye kabri halkýn kýblegâh yapma korkusundan tevessül edildiðini, hadis metninde yer alan Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ)´nin: "Eðer bu endiþe olmasaydý Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn kabri açýkta býrakýlacaktý, fakat onun da mescide çevrilmesinden korkuldu" sözü göstermektedir."[604]
ـ7ـ وعن عطاء بن يسار رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسولُ اللّهِ #: اللَّهُمَّ َ تَجْعَلْ قَبْرِى وَثَناً يُعْبَدُ، اشْتَدَّ غَضَبُ اللّهِ عَلى قَوْمٍ اتَّخَذُوا قُبُورَ أنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ[. أخرجه مالك .
7. (2699)- Atâ Ýbnu Yesâr (rahimehullah) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) þöyle duâ buyurdular: "Allahým, kabrimi ibâdet edilen bir put kýlma" (ve devamla dedi ki): "Nebilerinin kabirlerini mescidler haline getiren bir kavme Allah´ýn öfkesi artmýþtýr."[605]
AÇIKLAMA:
Bu hadisten hareketle, Ýmam Mâlik mescidlerin içine cenâze defnini mekruh addetmiþtir.
Âlimlerden bazýlarý: "Bu hadis peygamberlerin kabirleri üzerinde secde etmeyi yasaklamaktadýr" derken, diðer bazýlarý da: "Peygamber kabirlerinin, ibâdette yönelinen bir kýble yapýlmasý yasaklanmaktadýr" demiþtir. Zürkânî: "Bu davranýþ, kabirleri hakkýnda yasaklanýrsa, diðer hatýralarý hakkýnda daha açýk bir yasak olacaðý açýktýr" der.
Ýmam Mâlik ve birçok baþka âlimler, yahudi ve hýristiyanlara muhalefet için, Bey´atu´r-Rýdvan´ýn icra edildiði aðacýn yerini aramayý mekruh addetmiþlerdir.
Kur´ân-ý Kerîm´de olsun, hadislerde olsun, dünyevî ve uhrevî kurtuluþumuz için daima, Resûlullah´ýn getirdiði þeriata ve sünnete ittiba emredilmiþtir. Her davranýþýnda rýza-ý ilâhiyi aramak endiþesinde olmasý gereken müslüman için bu irþad yeterlidir. Kendinden istenmeyen þeylere iltifat etmesi, istenip istenmediði meþkûk þeyler hususunda ihtiyatlý davranýp ifrata düþmemesi mü´minlik edebine girer.
Elbette Resûlullah´tan bize intikâl eden maddî hatýralar ve âsâr da nazarýmýzda muhteremdir, saygýmýzý eksik etmeyeceðiz. Fakat tâli olan, asl´ýn yerini almamalýdýr. Herþeye dindeki yerini vermeli, ifrattan ve tefritten kaçýnmalýyýz.[606]
اَللّهُمَّ اَرِنَا الْحَقَّ حَقّاً وَارْزُقْنَا اِتِّبَاعَهُ وَاِرَنا الْبَاطِلَ بَاطًِ وَارْزُقْنَا اجْتِنَابَهُ
ـ8ـ وعن علىّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نَهَانِى رَسولُ اللّهِ # أنْ أُصَلِّى في المَقْبَرَةِ، وَأنْ أُصَلِّى في أرْض بَابِلَ فإنَّهَا مَلْعُونَةٌ[. أخرجه أبو داود.قال الخطابى: في إسناد هذا الحديث مقال، و أعلم أحداً من العلماء حرّم الصة بأرض بابل، فإن صح فيكون على الخصوص لعلىّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه إنذاراً منه بما لقى من المحنة بالكوفة، وهى من أرض بابل .
8. (2700)- Hz. Ali (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), beni mezarlýkta namaz kýlmaktan menetti. Beni Bâbil topraðýnda da namaz kýlmaktan menetti (ve þöyle dedi:) "Zîra orasý mel´ undur."[607]
Hattâbî der ki: "Bu hadisin senedinde zayýflýk olduðu söylenmiþtir. Ben âlimlerden kimseyi bilmem ki Bâbil topraðýnda namaz kýlmayý yasaklamýþ olsun. Hadis(in Resûlullah´a nisbeti) sahih ise, bu yasak sadece Hz. Ali´nin þahsýyla ilgilidir; böylece, onu Kûfe´de maruz kaldýðý mihnete (sýkýntýlý hadislere) karþý uyarmak istemiþtir. (Malum olduðu üzere) Kûfe, Bâbil diyarýndadýr."[608]
AÇIKLAMA:
1- Hadisle ilgili Hattâbî´nin mühim bir açýklamasýný müellifimiz Ýbnu Deybe hadisin akabine hemen koymak ihtiyacýný duymuþtur. Biz de, açýklama kýsmýnda kaydedebileceðimiz bu metni, müellifimizin tertibine uyarak, hadisin arkasýndan hemen kaydettik. Ýbnu Deybe´nin açýklamayý koyma ihtiyacý, kanaatimizce, hadiste dinimizin umumi bir prensibine ters düþen bir hükmün yer almasýdýr. Þöyle ki Ýslâm dîni, temiz olmak kaydýyla yeryüzünün her tarafýný mescid ilan etmiþtir. Resûlullah: جُعِلَتْ لِىَ اَرْضُ مَسْجِداً وَطَهُوراً "Küre-i arz benim için mescid ve temiz kýlýndý." buyurmuþtur. Daha önceki hadislerde hammâm ve makbere gibi bazý noktalarýn istisnâ edilmesi, bu umumî hükmü zedelemez. Zira oralar, pis olmalarý sebebiyle yasaklanmýþtýr. Halbuki sadedinde olduðumuz hadiste Bâbil diyarý´nýn tamamý namazdan yasaklanmýþ olmaktadýr. Mu´cemu´l-Büldân Bâbil denince Kûfe civarýnýn ve hatta Irak diyarýnýn kastedildiðini belirtir. Þu halde burasý, mahdud bir nokta olmaktan ziyâde Tûfan´dan sonra Hz. Nûh´un ateþ aramak üzere gemiden inip yerleþtiði, ahfadýnýn da köyler, þehirler kurarak imar edip, hâkimiyet kurduðu geniþ bir sahadýr. Sihirle meþguliyetleri þöhret bulan bu yerin Kur´ân´da zikri geçer.
Yani Ýbnu Deybe, bu geniþ diyarda namaz kýlmanýn yasaklanmayacaðýný belirtmek ister. Nitekim Ashâb´ýn saðlýðýnda Bâbil diyarý fethedilmiþ, pek çok sahâbî oralara cihad, tedris, ticâret, me´muriyet gibi çeþitli maksadlarla gitmiþ, yerleþmiþ ve namaz kýlmýþtýr.
Hattâbî, Ýbnu Deybe´nin iktibas ettiði ve tercümesini kaydettiðimiz açýklamasýný Ebû Dâvud, Þerhi´nde þöyle devam ettirir "...Bu hadise, ondan daha sahih olan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn þu sözü muâraza eder: "Küre-i arz bana mescid ve temiz kýlýndý." Sadedinde olduðumuz rivayet -þayet sâbitse- þu ma´nâyý ifade etmektedir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Bâbil diyarýný ikâmet etmek üzere vatan ve yerleþim yeri seçmeyi yasaklamýþ olmalýdýr. Yani orada yerleþmesi halinde, oradaki namazý mevzubahis olacak(ýna göre namazýn yasaklanmasý orada ikâmetin yasaklanmasý olur.) Üstelik bu yasak sadece Hz. Ali hakkýnda vârid olmuþtur. Nitekim hadis metninde نَهانِى "...beni yasakladý" demekte (ve herkese þâmil bir yasak olmadýðýný ifade etmekte)dir. Belki de bu, Resûlullah´tan kendisine (Hz. Ali´ye), Kûfe´de maruz kaldýðý mihnet´e (fitnelere, belalara) karþý bir inzar (ve uyarý)dýr. Kûfe ise, Bâbil topraðýdýr. Hulefâ´-i Râþidîn´den hiç biri, O´ndan önce, Medîne´yi terkedip oraya intikal etmemiþti."
Ýbnu Ebî Þeybe´nin bir rivayetinde Hz. Ali (radýyallâhu anh)´nin Bâbil harabeleriyle karþýlaþýnca orayý geride býrakýncaya kadar namaz kýlmadýðý belirtilir. Ayrýca Hz. Ali´nin مَا كُنْتُ ُصَلّىَ في اَرْضٍ خَسَفَ اللّهُ بِهَا "Ben Allah´ýn yere batýrdýðý bir yerde namaz kýlmam" dediði ve bunu üç kere tekrar ettiði rivayet edilmiþtir. Buradaki "yere batýrma (hasf)"tan murad Cenâb-ý Hakk´ýn Nahl sûresi´nde haber verdiði semavî musibettir: "Kendilerinden evvelkiler de fâsid planlar kurmuþlardý. Sonunda Allah, onlarýn binalarýný tâ temellerinden (yýkmayý) diledi de üstlerindeki tavan tepelerine göçdü..." (Nahl 26). Müfessirler bu âyette Bâbil´deki pek saðlam ve mu´azzam binalar kuran Nemrud Ýbnu Ken´ân´ýn baþýna gelen belanýn kastedildiðini belirtirler. Yapýlan binalar beþbin zirâ yüksekliðine ulaþtýðý halde Cenâb-ý Hakk tepelerine yýkarak yerle bir etmiþtir.[609]
ـ9ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كانَ رَسولُ اللّهِ # يُسَبِّحُ عَلى ظَهْرِ رَاحِلَتِهِ حَيْثُ كانَ وَجْهُهُ وَيُومِى بِرَأسِهِ، وَكانَ ابنُ عُمَرَ يَفْعَلُهُ[. أخرجه الستة.زاد في أخرى لمسلم: »كانَ # يُسَبِّحُ عَلى ظَهْرِ الرَّاحِلَةِ وَيُوتِرُ عَلَيْهَا، غَيْرَ أنَّهُ َ يُصَلِّى عَلَيْهَا المَكْتُوبَةَ« .
9. (2701)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûllullah (aleyhissalâtu vesselâm) bineðinin üzerinde iken yönü hangi istikâmette olursa olsun tesbih ediyor, (nafile namaz kýlýyor, rükû ve secde içinde) baþýyla imada bulunuyordu. Ýbnu Ömer de böyle yapýyordu."[610]
Müslim´de gelen diðer bir rivayette Ýbnu Ömer þu ziyadeyi yapar: "Aleyhissalâtu vesselâm, bineðin sýrtýnda tesbihte (nafile namazda) bulunur ve vitir kýlardý, fakat farz namaz kýlmazdý."[611]
ـ10ـ زاد أبو داود في أخرى: ]كانَ # إذَا أرَادَ أنْ يَتَطَوَّعَ اسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ بِنَاقَتِهِ، ثُمَّ كَبَّرَ، ثُمَّ صَلّى حَيْثُ وَجَّهَهُ رِكَابُهُ[.»التَّسْبِيحُ«: هاهنا صة النافلة .
10. (2702)- Ebû Dâvud bir diðer rivayette þu ziyadeyi kaydeder: "Aleyhissalâtu vesselâm nafile namaz kýlmak isteyince, devesini kýbleye çevirir, sonra iftitah tekbiri getir(erek) namaza baþlar, sonra bineði nereye yöneltirse yöneltsin, namazýný kýlardý."[612]
AÇIKLAMA:
1- Bu iki hadis, Resûlullah´ýn yolculuk sýrasýnda takip ettiði namaz âdâbýndan bazýlarýna yer vermektedir. Þöyle ki:
* Aleyhissalâtu vesselâm bineðin üzerinde nafile ve vitir namazlarýný kýlmýþtýr.
* Farz namazlarý kýlmamýþtýr.
* Bu namazlara baþlarken bineðini kýbleye çevirmiþ ise de, iftitah tekbirinden sonra yolun durumuna göre, hayvan hangi istikamete dönerse dönsün, onun yürüyüþ istikametine yönelmiþ olarak namazýný devam ettirmiþ, yönün kýbleye gelmesi için herhangi bir gayrete girmemiþtir.
* Binek üstündeki namazlarýn rükû ve secdelerinde baþýyla imayý esas almýþtýr.
* Hadis Ýbnu Ömer´in de böyle yaptýðýný haber verir.
2- Baþla ima´dan maksad þudur: Namazda rükû´ya ve secdeye iþaret etmek üzere baþý eðmektir. Bu ayakta yapýlabileceði gibi, oturarak da yapýlabilir. Ulema bunun cevazýnda ittifak eder. Fakihler secdeye delâlet eden ima´da baþýn, rükû´ya delâlet eden imaya nazarýn daha fazla eðilmesi gerektiðini belirtirler. Böylece bedel´in asl´a muvafýk olacaðýný söylerler.
Ýma ile alakalý olarak þunu da belirtelim: Hastalýk, korku gibi özür halinde yatarak da ima caiz görülmüþtür, ancak bir þeye dayanarak ayakta yapýlmasý mümkün olan bir ima, yatarak yapýlamaz, caiz deðildir.
3- Ýbnu Battâl, farz namazýn özür hali olmadan hayvan üzerinde kýlýnamayacaðý, hayvandan inmenin þart olduðu hususunda ulemanýn icma ettiðini belirtir.
4- Sadedinde olduðumuz hadiste tesbih´le nafile namaz kastedilmiþtir. Aslýnda tesbih sübhânallah demektir. Namazda bu kelimenin çokca zikri sebebiyle namaz tesbih olarak isimlendirilmiþtir. Bu bir þeyin, onun bir kýsmý ile isimlendirilmesine bir örnektir. Mamafih bu isimleme için þu yorum da yapýlmýþtýr: "Musalli Allah Teâlâ´ya ibâdeti O´na tahsis etmek sûretiyle tenzih edici olduðu içindir, zaten "tesbih" tenzih demektir."
Tesbih´le farzlarýn deðil nafile namazlarýn kastedilmesi þer´i bir örftür.
5- Hayvan üzerinde kýlýnan nafile namaza baþlarken kýbleye yönelme, bütün rivayetlerde gelmemiþtir. Bu sebeple, ulema bunu bir vecibe olarak hükme baðlamamýþtýr. Sadece Ahmed Ýbnu Hanbel ve Ebû Sevr, Enes´ten gelen rivayet (2702) sebebiyle iftitah tekbiri sýrasýnda kýbleye yönelmeyi müstehab addetmiþlerdir.
6- Namazýn kýsaltýlmasý câiz olmayan yolculuk sýrasýnda hayvan üzerinde namaz kýlmanýn câiz olup olmadýðý hususunda ulema ihtilaf etmiþtir. Cumhur caiz olduðuna hükmetmiþtir. Ýmam Mâlik, Sadece namazýn kýsaltýldýðý yolculuklarda caiz olduðuna kânidir. Taberî: "Mâlik´e bu görüþünde uyan bir baþkasýný bilmem" der. [613]
ـ11ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسولُ اللّهِ #: جُعِلَتْ لى ا‘رْضُ مَسْجِداً وَطهُوراً، فَأيُّمَا رَجُلٍ مِنْ أُمَّتِى أدْرَكَتْهُ الصََّةُ صَلّى[. أخرجه النسائى .
11. (2703)- Hz. Câbir (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) þöyle buyurdular: "Küre-i arz bana bir mescid ve temiz kýlýndý. Ümmetimden her kim bir namaz vaktine ulaþtýmý nerede olursa namazýný kýlsýn."[614]
ـ12ـ وعن إبراهيم بن يزيد التيمى قال: ]كُنْتُ أقْرَأُ عَلى أبِى الْقُرآنَ في السُّدَّةِ، فإذَا قَرَأْتُ السَّجْدَةَ سَجَدَ، فقُلْتُ: يَا أبَتِ لِمَ تَسْجُدُ في الطَّرِيق؟ فقَالَ: إنِّى سَمِعْتُ أبَا ذَرٍّ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ يَقُولُ: سَأَلْتُ رَسولَ اللّهِ # عَنْ أوَّلِ مَسْجِدٍ وُضِعَ عَلى ا‘رْضِ، فقَالَ: المَسْجِدُ الحَرَامُ، فقُلْتُ: ثُمَّ أىُّ؟ قالَ: المَسْجِدُ ا‘قْصى. قُلْتُ: كُمْ كَانَ بَيْنَهُمَا؟ قالَ: أرْبَعُونَ عَاماً، ثُمَّ ا‘رضُ لَكَ مَسْجِدٌ، فَحَيْثُمَا أدْرَكَتْكَ الصََّةُ فَصَلَّ، فإنَّ الْفَضْلَ فِيهِ[. أخرجه الشيخان والنسائى .
12. (2704)- Ýbrahim Ýbnu Yezîd et-Teymî (rahimehullah) anlatýyor: "Babamdan mescidin avlusunun kenarýnda Kur´an öðreniyordum. Bu sýrada secde âyeti okumuþsam babam hemen secdeye kapanýyordu. Kendisine:
"Babacýðým yolda niye secde ediyorsun?" diye sordum... Dedi ki: "Ben Ebû Zerr (radýyallahu anh)´in þöyle söylediðini iþittim: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a yeryüzünde inþa edilen ilk mescidin hangisi olduðunu sordum: "Mescid-i Haram" olduðunu söyledi. Ben: "Sonra hangisi?" dedim, "Mescid-i Aksa!" diye cevap verdi. Ben: "Ýkisi arasýnda kaç yýl fark var?" dedim. "Kýrk yýl!" dedi ve ilave etti: "Arz sana (baþtan ayaða) bir mesciddir, öyleyse nerede namaz vaktine ulaþýrsan namazýný (orada) kýl, çünkü fazîlet ondadýr (namaz vaktinin girdiði ilk andadýr)."[615]
AÇIKLAMA:
Bu hadis bir kýsým meselelere dikkat çekmektedir:
1- Namaz, daha önceki hadislerde belirtilen hammâm, kabristan, deve damý gibi bazý istisnâî yerler hariç her yerde kýlýnabilir, yol da namaz kýlýnabilecek yerlere dahildir, yeter ki temiz olsun. Baþkalarýný rahatsýz etme durumunda mekruh olduðunu daha önce belirttik (2697 hadis).
2- Muallimle talebe, öðrenme, öðretme sýrasýnda secde âyetlerini okuyacak olurlarsa ilk defa okuyunca secde etmeleri gerekir, müteakip tekrarlarda gerekmez. Bazý âlimler böyle durumda okunan secde âyetleri için hiç secde gerekmeyeceðini söylemiþtir.
3-Yeryüzünde ilk inþa edilen mescid Ka´be olmaktadýr. Bu hadis þu âyeti tefsir eder: إنّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِى بِبَكَّةَ "Þurasý muhakkak ki, insanlar için yapýlan ilk beyt (ev) Mekke´dekidir (Ka´be)" (Âl-i Ýmrân 96). Bu âyette, ilk yapýlan evle Mekke´deki Ka´be´ye ima olunur ise de, Ka´be olduðu sarahatle söylenmez. Þu halde sadedinde olduðumuz hadis, âyette zikredilen "ev"den maksadýn Mekke´deki mescid olduðunu tasrih eder. Yani ilk inþa edilen mabed Ka´be olmaktadýr.
Burada akla þöyle bir soru gelebilir: "Acaba âyet-i kerîme, Ka´be´nin ayný zamanda ilk inþa edilen bina olduðunu da imâ etmiyor mu? Bir baþka deyiþle barýnak ma´nâsýnda beyt (ev) inþâatý Ka´be´den sonra baþlamýþ olamaz mý?" Bunun cevabýný, Ýshâk Ýbnu Râhûye, Ýbnu Ebî Hatim ve baþkalarýnýn Hz. Ali´den sahih senetle kaydettikleri þu rivayette görmekteyiz: كَانَتِ الْبُيُوتُ قَبْلَهُ وَلَكِنّهُ كَانَ
radyobeyan