Kütübü Sitte
Pages: 1
Namaz ile ilgili hadisler-1 devami 14 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 14:02:32
SELÂM


ـ1ـ عن عامر بن سعد عن أبيه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كانَ رَسولُ اللّهِ # يُسَلِّمُ عَنْ يَمِينِهِ وَعَنْ يَسَارِهِ حَتَّى أرَى بَيَاضَ خَدِّهِ[. أخرجه مسلم والنسائى .



1. (2651)- Âmir Ýbnu Sa´d, babasýndan (radýyallâhu anh) naklediyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (namazýný tamamlayýnca) saðýna ve soluna selam verirdi, öyle ki ben (geride olduðum halde) yanaðýnýn beyazlýðýný görürdüm."[519]



ـ2ـ وعن ابن مسعود رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ النَّبىَّ # كانَ يُسَلِّمُ عَنْ يَمِينِهِ وَعَنْ شِمَالِهِ: السََّمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهِ السََّمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهِ[. أخرجه أصحاب السنن.وزاد أبو داود بعد قوله شماله: »حَتَّى نَرَى بَيَاضَ خَدِّهِ«.وزاد النسائى: »حَتَّى نَرَى بَيَاضَ خَدِّهِ مِنْ هَاهُنَا، وَبَيَاضَ خَدِّهِ مِنْ هَاهُنَا« .



2. (2652)- Ýbnu Mes´ud (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (namazý bitince) saðýna ve soluna selam verir, þöyle derdi: "Esselâmu aleyküm ve rahmetullah, esselâmu aleyküm ve rahmetullah."[520] Ebû Dâvud´da "soluna" tabirinden sonra þu ziyade yer alýr: "...Öyle ki yanaðýnýn beyazýný gördük."

Nesâî´de ise þu ziyade vardýr: "...Öyle ki, þu taraftan yanaðýnýn beyazlýðýný görürdük."[521]



ـ3ـ وفي أخرى ‘بى داود عن وائل بن حجر: ]كانَ يُسَلِّمُ عَنْ يَمِينِهِ: السََّمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهِ وَبَرَكَاتُهُ، وَعَنْ شِِمَالِهِ: السََّمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهِ[.وله في أخرى عن سمرة بن جندب: »ثُمَّ سَلِّمُوا عَلى أقَارِبِكُمْ وَعلى أنْفُسِكُمْ«.



3. (2653)- Ebû Dâvud´un Vâil Ýbnu Hucr (radýyallâhu anh)´dan yaptýðý bir diðer rivayette þöyle gelmiþtir: "[Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)] saðýna, "esselâmu aleyküm ve rahmetullah ve berekâtuhu" diyerek, soluna da "esselamu aleyküm ve rahmetullah" diyerek selam verirdi."

Yine Ebû Dâvud´da Semüre Ýbnu Cündeb´ten gelen bir rivayette: "...sonra imamýnýza ve kendinize selam verin" buyurulmuþtur."[522]



AÇIKLAMA:



Semüre´den rivayet edilen hadisin Ebû Dâvud´daki aslý ile Teysîr´de kaydedilen þekli arasýnda fark var. Teysîr´de على اقاربكم denmiþ iken, asýlda على إمَامكُم denmektedir. Kâri, okuyucu demek ise de hadislerde imam mânasýnda geçmektedir. Burada da imam demektir. Biz tercümeyi buna göre yaptýk.[523]



ـ4ـ وعن جابر بن سمرة رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كُنَّا إذا صَلَّيْنَا مَعَ رسولِ اللّهِ #. قُلْنَا بِأيْدِينَا: السََّمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهِ، وَأشَارَ بِيَدِهِ الى الجَانِبَيْنِ، فقَالَ رَسُولُ اللّهِ #: عََمَ تُومُونَ بأيْدِيكُمْ؟ مَالِى أرَى أيْدِيكُمْ كَأنَّهَا أذْنَابُ خَيْلٍ شُمْسٍ؟ اسْكُنُوا في الصََّةِ، وَإنَّمَا يَكْفِى أحَدَكُمْ أنْ يَضَعَ يَدَهُ عَلى فَخِذِهِ، ثُمَّ يُسَلِّمُ عَلى أخِيهِ مِنْ يَمِينِهِ وَشِمَالِهِ[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى.»الشَّمْسُ«: بضم الشين المعجمة وسكون الميم جمع شموس بفتح الشين، وهى النفورة من الدوابّ التى تستقرّ لنفورها وحدّتها .



4. (2654)- Câbir Ýbnu Semüre (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber namaz kýlýnca, ellerimizle (iþaret ederek): "Esselâmu aleyküm ve rahmetullâhi" demiþtik -ve eliyle de iki tarafýna iþaret etti. -Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine:

"Ellerinizle neye iþaret ediyorsunuz? Niye ellerinizi hýrçýn atlarýn kuyruðu gibi (kýpýrdak) görüyorum? Namazda sakin olun. Herbirinizin ellerini dizlerine koyup, sonra saðýndaki ve solundaki kardeþine selam vermesi yeterlidir!"[524]



ـ5ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كَانَ رَسولُ اللّهِ # إذَا سَلَّمَ لَمْ يَقْعُدْ إَّ مِقْدَارَ مَا يَقُولُ: اللَّهُمَّ أنْتَ السََّمُ وَمِنْكَ السََّمُ تَبَارَكْتَ يَاذَا الجََلِ وَا“كْرَامِ[. أخرجه مسلم والترمذي .



5. (2655)- Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) selam verince: "Allahümme ente´sselâm ve minke´sselâm. Tebârekte yâ ze´lcelâli ve´l-ikrâm" diyecek kadar otururdu."

Bu cümlenin mânasý: "Ey Allah´ým! Sen selamsýn (her çeþit ayýp, kusur ve âfetlerden uzaksýn). Ýnsanlarýn mazhar olduðu selâmet sendendir. Ey Celâl ve ikram sahibi Rabbimiz! Senin þânýn yücedir" demektir."[525]



ـ6ـ وعن سمرة بن جندب رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أمَرَنَا النّبىُّ # أنْ نَرُدَّ عَلى ا“مَامِ، وَأنْ نَتَحَابَّ، وَأنْ يُسَلِّمَ بَعْضُنَا عَلى بَعْضٍ[. أخرجه أبو داود .



6. (2656)- Semüre Ýbnu Cündeb (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) imamýn selamýna selamla mukâbele etmemizi, birbirimizi sevmemizi, birbirimize selam vermemizi emretti."[526]



AÇIKLAMA:



Bu kýsýmda kaydedilen altý aded hadis, namazýn bitiminde verilecek selamla ilgilidir. Bu hadislerde ortaya çýkan ahkâmý þöyle özetleyebiliriz:

1) Namazýn bitiminde (teþehhüd, salât ve dualardan sonra) baþ saða ve sola çevrilerek selam verilecektir (2651).

2) Selam verirken sað ve sol cephelere ayrý ayrý esselâmu aleyküm ve rahmetullah denecektir (2652, 2653). Saðdan baþlamak efdaldir. Nevevî, "her iki selamda sola veya saða veya öne verilse, veya önce soldan baþlansa selam sahih olur, fakat fazîlet kaçýrýlýr" der. Saða ve sola dönüþ mübâlaðalý olacaktýr. Hadiste geçen "... yanaðýnýn beyazlýðý görülünceye kadar saða (sola) döndü..." sözü bu mübâlaða ile te´vil edilmiþtir.

3) Selam verirken, imamýn selamýna mukâbele etmeye niyet edilecektir (2653, 2656). Aliyyü´l-Kârî´nin Mirkât´da belirttiði üzere, imamýn saðýnda olanlar ikinci selamla, solunda olanlar ise birinci selamla, tam geri hizasýnda olanlar da her iki selamla imama selam vermeyi niyet edecektir. Bu, Hanefîlere göre yapýlmýþ bir te´vildir.

Neylü´l-Evtâr´da Þâfiîlerin þöyle te´vil ettiði belirtilir: "Ýmamýn saðýndaki kimse, ikinci selamýnda imama mukâbele etmeyi niyet eder. Solundaki, birinci selamda imama mukâbeleye niyet eder, hizasýnda olan kimse istediði selamda imama mukâbele etmeyi niyet eder, ancak birincideki niyet daha iyidir." Ýbnu Mâce´nin rivayeti þöyledir: "Resûlullah bize imamlarýmýza ve birbirimize selam vermemizi emretti."

Mâlikîlere göre musallinin imama mukabelesi imamýn söylediðini aynen söylemekle olur. Onlara göre imama uyan (me´mûm) üç selamda bulunur: Birincisi ile namazdan çýkar, bunu hafif saða dönerek karþýsýna verir. Ýkinci selamý imamadýr, üçüncü selamý da solundakileredir.

4) Kendine selam verilecektir (2653). Ýlk nazarda garib de gelse, Resûlullah, kiþinin kendine selam vermeyi de niyet etmesini emretmektedir. Esasen bir âyette: "... Evlere girdiðiniz zaman kendinize, ehlinize Allah katýndan bereket, esenlik ve güzellik dileyerek selam verin" (Nûr 61) buyrularak nefsimize selam vermek Allah tarafýndan emredilmiþtir. Þu halde Resûlullah´ýn emri, namazdaki selamda da kendimizi niyet etmemizin gereðini irþad etmektedir. Selamýn mahiyeti açýsýndan bu tabiîdir. Çünkü, selam bir duâdýr, bir teavvüz duâsýdýr, yani Allah´tan sýðýnma talebi ve O´na ilticâdýr. Yani selam, Allah´ýn bir ismi olmasý haysiyetiyle esselâmu aleyküm demek: "Allah üzerine hafîz ve vekil olsun" demektir. Þu mânaya geldiði de söylenmiþtir: "Selâmet ve necât (kurtuluþ) bulasýnýz." Kiþi namaz selamý sýrasýnda kendini de niyetine almakla bu temennilere þahsýný da dahil etmiþ olmaktadýr. Bazý âlimler saða verilen selamla sadece saðýndaki melekleri ve diðer mevcut emsalini deðil, Hz. Âdem devrinden beri geçmiþ emsalini; sola selamla da soldaki melekleri ve emsalini ve Kýyâmete kadar gelecek ehl-i îman emsalini kastedeceðini söylemiþlerdir. Tirmizî´de ve Ahmed Ýbnu Hanbel´in Müsned´ inde gelen bir rivayette Hz. Peygamber´in selamý bu þekilde geniþ tuttuðu belirtilir. "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) öðleden önce dört, öðleden sonra dört, ikindiden sonra dört rek´at kýlar, her iki rek´atin arasýný mukarreb meleklere, peygamberlere ve onlarla olan mü´min kimselere selamla ayýrýrdý." Bazý âlimler burada teþehhüddeki selamýn kastedildiðini söylemiþtir. Ancak hemen belirtileceði üzere teþehhüd selamý ile tahlîl selamý arasýnda irtibat olmadýðýný söylemek zor ve çok tekellüflü olur. Tahlîl selamý imam´ýn cemaate, cemaatin imam´a ve etrafýndakilere selamýdýr diye kesip atacak olsak tek baþýna kýlanlarýn selamýný nasýl deðerlendireceðiz?

Sýrf selam vesilesiyle mü´minin ulaþtýðý bu hayal gücü ve tefekkür derinliði, namazýn rûhî hayatýmýza kazandýrdýðý müstesnâ zenginliklerden sadece biridir. Rabbimizin namaz nimetine þükrümüzü edadan gerçekten ne kadar âciziz!

NOT: Âlimler, selam´ýn eliflâmlý olup olmamasý hususunda ihtilaf etmiþlerdir. Bazýlarý eliflâmsýz olabileceðini söylemiþ ise de esselam þeklinde eliflamlý olmasýnýn efdal olduðunu belirtmiþtir. Ancak diðer bir kýsým âlimler eliflâm olmasýnýn vâcib olduðunda ýsrar etmiþtir. "Çünkü derler, bütün rivayetler eliflâmlýdýr, zaten teþehhüdde de geçmiþtir, öyle ise tekrar edilirken mutlaka eliflâm´la mârife yapýlmasý gerekir."

5) Namazda sað ve sola selam verilirken eller uyluklarýn üzerinde olacak. Sözle verilen selama elkol, parmak hareketi refâkât etmeyecek (2654). Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) namazýn sonunda selam sýrasýnda eliyle iþaret ve imada bulunanlara müdâhale etmiþ ve bu davranýþý huysuz atlarýn mânasýz ve yersiz kuyruk sallamalarýna benzetmiþtir.

Ashâbýn bu davranýþý, namazda huþû ve sükûnetle ilgili ahkâmýn ve teferruâta inen bir kýsým ahkâm ve âdâbýn teþriînden önceye rastlar. Bu müdahale de iþaret ettiðimiz bir teþriât olmaktadýr. Rivayetler, bidayette namaz içinde mü´minlerin yürüdüklerini, selamlaþtýklarýný ve hatta konuþtuklarýný belirtir. Zaman içerisinde ve bilhassa huþû ile ilgili âyet geldikten sonra namazla ilgili âdâb tamamlanmýþ, son þeklini almýþtýr.

6) Namazdan selamla çýkýnca, namaz hali üzere kalýnmayacaktýr. Namaz hali üzere kalmanýn miktarý Allahümme ente´sselam ve minke´sselam, tebârekte yâ ze´lcelâli ve´l-ikrâm deme müddeti kadardýr (2655). Esasen selam´a tahlîl selamý denmiþtir. Yani namaz halinde uyulmasý gereken yasaklarýn kalkmasý, helal olmasý selamý. Öyle ise, selamdan sonra o hal fazla uzatýlmayacaktýr. Konuþmak, saða sola dönmek, vaziyetini deðiþtirmek, kalkýp gitmek artýk helaldir.[527]



NAMAZIN EVSAFINI BÝLDÝREN BAZI HADÝSLER


ـ1ـ عن أبى حميد الساعدى رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]وَكَانَ قاعِداً مَعَ نَفَرٍ مِنْ أصْحَابِ رَسُُولِ اللّهِ # فَذَكَرُوا صََةَ رَسولِ اللّهِ #، فقَالَ: أنَا أعلَمُكُمْ بِصََتِهِ # قالُوا: فَلِمَ؟ فَوَاللّهِ مَا كُنْتَ بِأكْثَرَ مِنَّا لَهُ تَبَعاً، وََ أقْدَمَ مِنَّا لَهُ صُحْبَةً؟ قاَلَ: بَلى، قالُوا: فَاعْرِضْ. قالَ: كانَ إذَا قَامَ إلى الصََّةِ يَرْفَعُ يَدَيْهِ حَتَّى يُحَاذِىَ بِهِمَا مَنْكِبَيْهِ، ثُمَّ يُكبِّرُ حَتَّى يَقِرَّ كُلُّ عَظْمٍ في مَوْضِعِهِ مُعْتَدًِ، ثُمَّ يَقْرَأُ، ثُمَّ يُكَبِّرُ وَيَرْفَعُ يَدَيْهِ حَتَّى يُحَاذِىَ بِهِمَا مَنْكِبَيْهِ، ثُمَّ يَرْكَعُ وَيَضَعُ رَاحَتَيْهِ عَلى رُكْبَتَيْهِ، ثُمَّ يَعْتَدِلُ وََ يُصَوِّبُ رَأسَهُ وََ يُقْنِعُ، ثُمَّ يَرْفَعُ رَأسَهُ فَيَقُولُ: سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ، ثُمَّ يَرْفَعُ يَدَيْهِ حَتَّى يُحَاذِى بِهِمَا مَنْكِبَيْهِ مُعْتَدًِ، ثُمَّ يَقُولُ: اللّهُ أكْبَرُ، ثُمَّ يَهْوِى إلى ا‘رْضِ فَيُجَافِى يَدَيْهِ عَنْ جَنْبَيْهِ، ثُمَّ يَرْفَعُ رَأسَهُ وَيَثْنِى رِجْلَهُ الْيُسْرَى فَيَقْعُدَ عَلَيْهَا وَيَفْتَحُ اَصَابِعَ رِجْلَيْهِ إذَا سَجَدَ، ثُمَّ يَسْجُدُ، ثُمَّ يَقُولُ: اللّهُ أكْبَرُ وَيَرفَعُ رَأسَهُ فَيَثْنِى رِجْلَهُ الْيُسْرى، فَيَقْعُدُ عَلَيْهَا حَتَّى يَرْجِعَ كُلُّ عَظْمٍ إلى مَوْضِعِهِ، ثُمَّ يَصْنَعُ في ا‘خْرَى مِثْلَ ذَلِكَ، ثُمَّ إذَا قامَ مِنْ الرَّكْعَتَيْنِ كَبَّرَ وَرَفَعَ يَدَيهِ حَتَّى يُحَاذِى بِهِمَا مَنْكِبَيْهِ كَمَا كَبَّرَ عِنْدَ افْتِتَاحِ الصََّةِ، ثُمَّ يَصْنَعُ ذَلِكَ في بَقِيَّةِ صََتِهِ، حَتَّى إذَا كَانَتِ السَّجْدَةُ الَّتِى فِيهَا التَّسْلِيمُ أخْرَجَ رِجْلَهُ الْيُسْرى، وَقَعَدَ مُتَوَرِّكاً عَلى شِقِّهِ ا‘يْسَرَ. قَالُوا: صَدَقْتَ، هكذَا كانَ يُصَلِّى رَسولُ اللّهِ #[. أخرجه البخارى مختصراً، وأبو داود والترمذي.



1. (2657)- Ebû Humeyd es-Sâidî (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Kendisi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn Ashâbýndan on kiþilik bir grupla oturuyor idi. Resûlullah´ýn namazýný zikrettiler. Bunun üzerine:

"Ben içinizde Aleyhissalâtu vesselâm´ýn namazýný en iyi bilen kimseyim!" dedi. Yanýndakiler:

"Nasýl olur. Allah´a yemin olsun, sen O´na bizden daha çok tâbi olmuþ bizden önce onun sohbetine katýlmýþ deðilsin!" dediler. O:

"Herþeye raðmen!" deyip (ýsrar edince):

"Peki (Efendimizin nasýl namaz kýldýðýný) arzet görelim" dediler. O da anlattý:

"Aleyhissalâtu vesselâm, namaza kalkýnca kollarýný omuzlarý hizasýna kadar kaldýrýrdý. Bütün kemikleri mûtedil þekilde yerlerinde istikrarýný bulunca tekbir getirir, sonra kýrâatte bulunur, sonra tekrar tekbir getirir, ellerini omuzlarý hizasýna kadar kaldýrýr, sonra rükûya gider ve el ayalarýný dizlerinin üzerine koyar, sonra o durumda mûtedil bir vaziyet alýr, baþýný ne aþaðý kýrar ne de yukarý kaldýrýr, sonra baþýný kaldýrýp: "Semi´allâhu limen hamideh (Allah kendisine hamdedeni iþitir)!" der, sonra ellerini tekrar omuzlarýnýn hizasýna kadar mutedil þekilde kaldýrýr, sonra: "Allahu ekber!" deyip yere eðilir, ellerini yanlarýna açar, sonra baþýný kaldýrýr, sol ayaðýný büker, üzerine oturur, secde edince ayaklarýnýn parmaklarýný açar, sonra secde eder, sonra: "Allahu ekber!" der, baþýný kaldýrýr, sol ayaðýný büker, her kemik yerine gelinceye kadar sol ayaðýnýn üzerine oturur. Sonra ayný þeyleri diðer (rek´at)de yapardý.

Sonra iki rek´ati (tamamlayýp) kalkýnca, iftitah tekbirinde olduðu gibi tekbir getirir, ellerini omuzlarýnýn hizasýna kadar kaldýrýr. Sonra ayný þeyleri namazýn geri kalan kýsmýnda da yapardý.

Selam vereceði son rek´atin secdesi olunca sol ayaðýný (mak´adýnýn altýndan sað tarafýna) çýkarýr ve sol tarafý üzerine yere çökerek otururdu."

(Onun bu açýklamasýný dinleyince yanýndakiler:) "Doðru söyledin, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) böyle namaz kýlardý!" dediler."[528]



AÇIKLAMA:



1- Hadisin râvisi Ebû Humeyd es-Sâidî´nin ismi ihtilaflýdýr: "Abdurrahman Ýbnu Amr Ýbni Sa´d, Abdurrahman Ýbnu Sa´d, Münzir Ýbnu Sa´d Ýbni Mâlik. Annesi Ümâme Bintu Sa´lebe´dir. Medîneli addedilir, Hz. Muâviye´nin hilafetinin sonunda vefat etmiþtir.

2- Hadiste geçen oturuþ tarzý 2650. hadiste yeterince açýklandýðý için tekrar etmeyeceðiz.[529]



ـ2ـ وعن رفاعة بن رافع رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]بَيْنَنَا نَحْنُ في المَسْجِدِ إذْ جَاءَ رَجُلٌ كالْبَدَوِىِّ، فَصلَّى فَأخَفَّ صََتَهُ، ثُمَّ انْصَرَفَ فَسَلَّمَ عَلى النَّبىِّ #، فقَالَ النّبىُّ #: وَعَلَيْكَ، فارْجِعْ فَصَلِّ فإنَّكَ لَمْ تُصَلِّ، فَرَجَعَ فَصَلى، ثُمَّ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلى النّبىِّ # فَرَدَّ عَلَيْهِ، فَقَال: ارْجِعْ فَصَلِّ فَإنَّكَ لَمْ تُصَلِّ فَفَعَلَ ذلِكَ مَرَّتَيْنِ أوْ ثََثاً كُلُّ ذلِكَ يَقُولُ: ارْجِعْ فَصَلِّ فإنَّكَ لَمْ تُصَلِّ، فَخَافَ النَّاسُ وَكَبَّرَ عَلَيْهِمْ أنْ يَكُونَ مَنْ أخَفَّ صََتَهُ لَمْ يُصَلِّ، فقَالَ الرَّجُلُ في آخِرِ ذلِكَ: فَأرِنِى وَعَلِّمْنِى، فإنَّمَا أنَا بَشَرٌ أُصِيبُ وَأخْطئُ، فقَالَ: أجَلْ إذَا قُمْتَ إلى الصََّةِ فَتَوَضَّأ كَمَا أمَرَكَ اللّهُ تَعالى، ثُمَّ تَشَهَّدْ فَأقِمْ، فإنْ كَانَ مَعَكَ قُرآنٌ فَاقْرَأْ وَإَّ فاحْمَدِ اللّهَ وَكَبِّرْهُ وَهَلِّلْهُ ثُمَّ ارْكَعْ فَاطْمَئِنَّ رَاكِعاً، ثُمَّ اعْتَدِلْ قَائِماً، ثُمَّ اسْجُدُ وَاعْتَدِلْ سَاجِداً، ثُمَّ اجْلِسْ فَاطمَئِنَّ جَالِساً، ثُمَّ قُمْ فإذَا فَعَلْتَ ذلِكَ فقَدْ تَمَّتْ صََتُكَ، فإنِ انْتَقَصْتَ مِنْهُ شَيْئاً فَقَدِ انْتَقَصْتَ مِنْ صََتِكَ. قالَ: فََكَانَ أهْوَن عَلَيْهِمْ أنَّ مَنِ انْتَقَصَ مِنْ ذلِكَ شَيْئاً انْتَقَصَ مِنْ صََتِهِ وَلَمْ تَذْهَبْ كُلَهَا[. أخرجه أصحاب السنن .



2. (2658)- Rifâa Ýbnu Râfi´ (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Biz mescidde iken bedevî kýlýklý bir adam çýkageldi. Namaza durup, hafif bir þekilde (yani rükunleri, tesbihleri kýsa tutarak) namaz kýldý. Sonra namazý tamamlayýp Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a selam verdi: Efendimiz:

"Üzerine olsun. Ancak git namaz kýl, sen namaz kýlmadýn!" buyurdu. Adam döndü (tekrar) namaz kýlýp geldi, Resûlullah´a selam verdi. Aleyhissalâtu vesselâm selamýna mukabele etti ve:

"Dön namaz kýl, zîra sen namaz kýlmadýn!" dedi. Adam bu þekilde iki veya üç sefer ayný þeyi yaptý, her seferinde Aleyhissalâtu vesselâm:

"Dön namaz kýl, zîra sen namaz kýlmadýn!" dedi. Halk korktu ve namazý hafif kýlan kimsenin namaz kýlmamýþ sayýlmasý herkese pek aðýr geldi.

Adam sonuncu sefer:

"Ben bir insaným isabet de ederim, hata da yaparým. Bana (hatamý) göster, doðruyu öðret!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Tamam. Namaza kalkýnca önce Allah´ýn sana emrettiði þekilde abdest al. Sonra (ezan okuyarak) þehadet getir. Ýkâmet getir (namaza dur). Ezberinde Kur´ân varsa oku, yoksa Allah´a hamdet, tekbir getir, tehlîl getir, sonra rükuya git. Rükû halinde itmi´nâna er (âzâlarýn rükûda mûtedil halde bir müddet dursun). Sonra kalk ve kýyam halinde itidâle er, sonra secdeye git ve secde halinde itidale er, sonra otur ve bir müddet oturuþ vaziyetinde dur, sonra kalk.

Ýþte bu söylenenleri yaparsan namazýný mükemmel (kýlmýþ olursun). (Bundan bir þey) eksik býrakýrsan namazýný eksilttin demektir."

Râvi der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bu sonuncu sözü Ashâb´a önceki: (Dön, namaz kýl, zîra sen namaz kýlmadýn!) sözünden daha kolay (ve rahatlatýcý) oldu. Zîra (bu söze göre), sayýlanlardan bir eksiklik yapan kimsenin namazýnda eksiklik oluyor ve fakat tamamý hebâ olmuyordu."[530]



ـ3ـ وعن عليّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسولُ اللّهِ #: مِفْتَاحُ الصََّةِ الطَّهُورُ، وَتَحْرِيمُهَا التَّكْبِيرُ، وَتَحْلِيلُهَا التَّسْلِيمُ[. أخرجه أبو داود والترمذي .



3. (2659)- Hz. Ali (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namazýn anahtarý temizliktir. (Namaz dýþý þeylerle meþguliyeti) haram kýlan þey iftitah tekbiridir, (namaz dýþý meþguliyeti) helal kýlan þey (de sondaki) selamdýr."[531]



AÇIKLAMA:



1- Hadis, namaza mâni olduðu için Hz. Peygamber mecaz olarak temizliði anahtar diye tesmiye buyurmuþtur. Nevevî der ki: "Ümmet, su veya toprakla temizlik olmaksýzýn namaz kýlmanýn haramlýðý hususunda icma etmiþtir, farz ve nafile, tilâvet ve þükür secdesi, cenaze namazý arasýnda fark yoktur. Sadece cenaze namazý hususunda Þâbî ile Muhammed Ýbnu Cerîr et-Taberî´den istisnâî bir kavil mevcuttur: "Cenaze namazý, taharetsiz caizdir" demiþlerdir. Ancak bu bâtýl bir görüþtür. Ulema bunun hilafýnda icma etmiþtir. Abdestsiz biri, bilerek özürsüz namaz kýlacak olsa günahkâr olur, mezhebimizce (Þâfiî) tekfir edilmez. Cumhur da tekfir etmez. Ancak Ebû Hanîfe´den rivayete göre, þeriatle oynadýðý için tekfir edilir."

2- Namaza baþlarken söylenen iftitah tekbirine tahrim denmiþtir. Çünkü, onun söylenmesinden itibaren namaz baþlar ve namaz edebine girmeyen þeyler haram olur; konuþmak, gülmek, yemek-içmek, dünyevî bir iþ yapmak v.s.

Keza namazýn en sonunda selam vermek de tahlîl diye isimlenmiþtir. Çünkü selâm´dan sonra her çeþit namaz yasaðý kalkmýþ olur. Böylece namazýn dýþýna çýkýlýr. Hadiste واِحْرَامُهَا التَّكْبِيرُ واِحَْلُهَا التَّسْلِيمُ "Namazýn ihramý tekbîr, ihlâli selam" buyrulmuþ, böylece iftitah tekbiri hacc yasaklarýný baþlatan ihrâm´a benzetilmiþtir. Ýftitah tekbirine tahrime de denmiþtir.[532]



NAMAZIN UZUNLUGU VE KISALIGI HAKKINDA


ـ1ـ عن أبى سعيد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كُنَّا نَحْزِرُ قِيَامَ رَسُولِ اللّهِ # في الظُّهْرِ والْعَصْرِ، َفَحَزَرْنَا قِيَامَهُ في الرّكْعَتَيْنِ ا‘ولَيَيْنِ مِنَ الظُّهْرِ قَدْرَ الم السَّجْدَةِ، وَحَزَرْنَا قِيَامَهُ في ا‘خِرَتَيْنِ قَدْرَ النِّصْفِ مِنْ ذلِكَ، وَحَزَرْنَا قِيَامُهُ في الرَّكْعَتَيْنِ ا‘وَلَيَيْنِ مِنَ الْعَصْرِ عَلى قَدْرِ قِيَامِهِ في اŒخِرَتَيْنِ مِنَ الظُّهْرِ، وَفي اŒخِرَتَيْنِ مِنَ الْعَصر عَلى النِّصْفِ مِنْ ذلِكَ[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائى .



1. (2660)- Ebû Saîd (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn öðle ve ikinci namazýndaki kýyamlarýný(n uzunluðunu tahmin ve) takdir ederdik. Öðledeki ilk iki rek´atin uzunluðunu Eliflâmmîm Tenzîlü´s-Secde sûresi(ni okuyacak) kadar tahmin ettik. Sonra iki rek´atin uzunluðunu da bunun yarýsý kadar takdir ettik.

Ýkindinin ilk iki rek´atinin kýyamýnýn uzunluðunu, öðlenin son iki rek´atinin uzunluðu kadar takdir ettik. Ýkindinin son iki rek´atinin uzunluðunu da bunun yarýsý kadar."[533]



ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَقَدْ كَانَتْ تُقَامُ صََةُ الظُّهْرِ، فَيَذْهَبُ الذَّاهِبُ إلى الْبَقِيعِ فَيَقْضِى حَاجَتَهُ، ثُمَّ يَتَوَضَّأُ ثُمَّ يَأتِى وَرَسُولُ اللّهِ # في الرَّكْعَةِ ا‘ولَى مِمَّا يُطَوِّلُهَا[. أخرجه مسلم والنسائى .



2. (2661)- Yine Ebû Saîd (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Öðle namazý baþlardý, bu anda bir kimse Bakî´ye gider, ihtiyacýný görür, sonra abdest alýr, gelir ve uzunluðu sebebiyle Resûlullah´ýn birinci rek´atine yetiþirdi."[534]



ـ3ـ وعن ابن مسعود رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]صَلَّيْتُ مَعَ رَسُولِ اللّهِ # لَيْلَةً،

فأطَالَ حَتَّى هَمَمْتُ بِأمْرِ سُوءٍ. قِىلَ: وَمَا هَمَمْتَ بِهِ؟ قالَ: هَمَمْتُ أنْ أجْلِسَ وَأدَعَهُ[. أخرجه الشيخان .



3. (2662)- Ýbnu Mes´ud (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Bir gece Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte namaz kýldým. Öylesine namazý uzattý ki, içimden çirkin bir þey yapmak geçti.

"Ne yapmak istemiþtin?" diye sordular. Dedi ki:

"Oturup O (aleyhissalâtu vesselâm)´nu terketmeyi düþündüm."[535]



AÇIKLAMA:



Bu rivayet Resûlullah´ýn teheccüd namazlarýnýn uzunluðu hakkýnda tatminkâr bir bilgi vermektedir. Ýbnu Hacer bu hadisle ilgili olarak özetle þu bilgileri dermeyan eder:

"Hadis, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn gece namazlarýný uzun kýlmayý tercih ettiðini gösterir." Ýbnu Mes´ud (radýyallâhu anh) Resûlullah´a ittibada kavî bir zât idi. Müslim, Câbir rivayeti olarak: اَفْضَلُ الصََّة طُولُ الْقُنُوتِ "Namazýn en efdali kunûtu uzun olanýdýr" hadisini kaydeder. Bununla namazýn uzunluðunun faziletine delil getirir. Ancak burada kunût´la huþû´yu kastetmiþ olmasý da muhtemeldir. Sahâbe´den ve diðer seleften pekçoðu rükû ve secdenin sayýca çokluðu efdaldir diye hükmettiler. Müslim´de gelen bir Sevbân (radýyallâhu anh) hadisinde اَفْضَلُ اَْعْمَال كَثْرَةُ السُّجُودِ "Amellerin en hayýrlýsý çokca secdedir" buyrulmuþtur. Görünen o ki, uzunluktan kasdedilen þey þahýslara ve ahvale göre deðiþmektedir.

Sadedinde olduðumuz hadiste imamýn hareketlerine muhalefet etmek çirkin amel sýnýfýna girmektedir.

Hadiste, birbirleri arasýndaki durumlarý bilmenin faydalý olacaðýna bir tembih var. Zîra Ýbnu Mes´ud´un ashâbý, onun "çirkin bir iþ yapacaktým" sözünü anlamamýþlar ve kendinden sormuþlardýr. O da arkadaþlarýnýn bu davranýþýný tenkid etmeyip cevap vermiþtir.

Müslim, Huzeyfe hadisi olarak þunu kaydeder: Aleyhissalâtu vesselâm´ la birlikte Huzeyfe bir gece namaz kýlmýþtýr. Efendimiz, o gece bir rek´atte Bakara, Âl-i Ýmrân ve Nisâ sûrelerini okudu. Kýrâat sýrasýnda içinde tesbih olan bir âyet geçince tesbih´te bulunuyor, sual geçince istiyor, teavvüz geçince istiâze ediyordu. Sonra rükûyu geçti ve rükûya kýyam kadar uzun tuttu. Sonra kalktý, rükûsu kadar kýyamda kaldý. Sonra secde yaptý, secdesi de kýyamý kadar uzun oldu."

Bu iþ, takriben iki saat alýr. Muhtemelen Aleyhissalâtu vesselâm o geceyi tam olarak ihyâ etmiþtir.

Ancak, bu gece dýþýndaki halinin gereðine gelince, onu Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ) haber vermektedir: "Aleyhissalâtu vesselâm mûtad olarak gecenin üçte birinde namaz kýlardý ve bu müddette kýldýðý namazlarýn sayýsý onbir rek´ati tecavüz etmezdi. Bu hal, rek´atlerin uzun tutulmuþ olmasýný gerektirir."[536]



ـ4ـ وعن الفضل بن العباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: الصََّةُ مَثْنى تَشَهُّدٌ في كُلِّ رَكْعَتَيْنِ، وَتَخَشُّعٌ، وَتَمَسكُنٌ، وَتُقْنِعُ يَدَيْكَ يَقُولُ: تَرْفَعُهُمَا إلى رَبِّكَ تَعالى مُسْتَقْبًِ بِبِطُونِهِمَا وَجْهَكَ وَتَقُولُ: يَا رَبُّ. يَا رَبُّ. يَا رَبُّ، وَمَنْ لَمْ يَفْعَلْ فَهِىَ خِدَاجٌ[. أخرجه الترمذي .



4. (2663)- Fadl Ýbnu´l-Abbâs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namaz ikiþer ikiþer kýlýnýr. Her iki rek´atte bir teþehhüd vardýr. Namazda huþû duyulur (tazarrûda bulunulur), temeskün (tezellül) izhâr edilir. Ellerini kaldýrýrsýn." Þöyle de dedi: "Ellerini, içleri kendi yüzüne dönük olarak Rabbine kaldýrýr, isteklerini (ýsrarla tekrarla söyleyerek) istersin:

"Ya Rabbi! ya Rabbi! ya Rabbi!....." Kim bunu yapmazsa namazý eksiktir."[537]



AÇIKLAMA:



Burada namazda takýnýlacak edep halinin mühimleri sayýlmaktadýr.

* Tehaþþû, huþû duymak ma´nâsýna gelir. Hudû´ya yakýn bir ma´nâ taþýr. Ancak hudu göz, kulak, beden, ses gibi zâhire akseden ahvaldeki saygý tavrýdýr, huþû ise daha ziyade kalbteki saygý halidir. Þunu da belirtelim ki, "hudû bedendedir, huþû ise göz, beden ve sestedir" diye de açýklanmýþtýr.

Tehaþþû´yu sükûn ve tezellül olarak anlayan ve hudû ile ma´nâ yakýnlýðý içinde gören þârihler buna delil olarak Resûlullah´ýn hadisini gösterirler: لَوْ خَشَعَ قَلْبُهُ لَخَشَعَتْ جَوَارِحُهُ "...eðer onun kalbinde huþû olsaydý, dýþ organlarýnda da huþû (sükûnet, saygý hali) olurdu."

* Tazarrû; tezellül, taleb ve raðbette mübalaða olarak tarif edilir.

* Temeskün: Kiþinin kendinden meskenet (fakirlik) izhar etmesi; bu da tezellül ve hudû ma´nâsý taþýr.

* Eller duâ edenin yüzüne dönük vaziyette kaldýrýlýp, talepler ýsrarla takrarla, yalvaryakar vaziyette Allah´tan istenecektir.

* Son olarak namaz edebiyle ilgili olarak sayýlan hususlar yapýlmazsa o namazýn nâkýs olacaðý belirtilmiþtir. Þu halde namaz, sadece farz ve vâciblerin edasýyla kemâlini bulmuyor. Onu tamamlayan âdâblar da var, onlara da riayet gerekmektedir. Aksi takdirde ihmal edilen âdâb sayýsýnca namazda eksiklikler artacaktýr.[538]



ـ5ـ وعن عمار بن ياسر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ الرَّجُلَ لَيَنْصَرِفُ مِنْ صََتِهِ وَمَا كُتِبَ لَهُ مِنْهَا إَّ عُشْرُهَا. تُسْعُهَا. ثُمُنُهَا. سُبْعُهَا. سُدُسُهَا. خُمُسُهَا. رُبُعُهَا. ثُلُثُهَا. نِصْفُهَا[. أخرجه أبو داود .



5. (2664)- Ammâr Ýbnu Yâsir (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kiþi vardýr, namazýný kýlar bitirir de, kendisine namazýn sevabýnýn onda biri yazýlýr. Kiþi vardýr, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altýda biri, beþte biri, dörtte biri, üçte biri yarýsý yazýlýr."[539]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, muasillinin namaz kýlarken, namazýn rükun ve þartlarýndan, huþû ve huzû gibi diðer gereklerinden ihlal ve ihmâl ettikleri sebebiyle uðrayacaðý ziyaný dile getirmektedir. Önceki hadisle, bu beraber mütâlaa edilence musallinin namazla ilgili edeplere son derece dikkat ve riayet etmesinin ehemmiyeti anlaþýlýr. Sorumsuzluk, gereksiz bir gevþeklik yüzünden hergün manevi ziyanlara uðramak akýl kârý mýdýr? Muhakkak ki hiçbir sevabýn yazýlmadýðý haller de mevcuttur. [540]



NAMAZIN SEKÝZ ÞARTI BÝRÝNCÝSÝ: HADESTEN TAHÂRET


ـ1ـ عن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قالَ رَسولُ اللّهِ #: َ يَقْبَلُ اللّهُ صََةً بِغَيْرِ طَهُورٍ، وََ صَدَقَةً مِنْ غُلُولٍ[. أخرجه مسلم والترمذي.»الطّهُورُ«: بفتح الطاء المهملة وبضمها المصدر، وكذا الْوُضوء والْوَضوء. »وَالْغُلُولُ«: الخيانة في الغنيمة والمسرقة منها .



1. (2665)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah temizlik olmayan namazý kabul etmez, hýyânetle kazanýlan paradan verilen sadakayý da kabul etmez."[541]



ـ2ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ يَقْبَلُ اللّه صََةَ أحَدِكُمْ إذَا أحْدَثَ حَتَّى يَتَوَضّأَ[. أخرجه أبو داود والترمذي .



2. (2666)- Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah, sizlerin namazýný hades vâki olunca yeniden abdest almadýkça kabul etmez."[542]



ـ3ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُولُ اللّهِ #: َ صََةَ لِمَنْ َ وُضُوءَ لَهُ، وََ وُضُوءَ لِمَنْ لَمْ يَذْكُرِ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ[. أخرجه أبو داود .



3. (2667)- Yine Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Abdesti olmayanýn namazý da yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur."[543]



AÇIKLAMA:



Bu hadis tek baþýna ele alýndýkta, zâhiriyle besmele çekilmeden alýnan abdestin sahih olmadýðýný ifade etmekted


radyobeyan