Namaz ile ilgili hadisler-1 devami 13 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 14:01:21
AÇIKLAMA:
Secde sýrasýnda kollar havaya kaldýrýlacak, yere deðdirilmeyecektir. Resûlullah yere býrakmanýn mekruh olduðunu, yatan köpeklerin bacaklarýný yere sermelerine teþbih buyurarak ifade etmiþ olmaktadýr.[433]
ـ8ـ وعن عامر بن سعد عن أبيه رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ النّبىَّ # أمَرَ بوَضْعِ اليَدَيْنِ وَنَصْبِ الْقَدَمَيْنِ[. أخرجه الترمذي .
8. (2596)- Âmir Ýbnu Sa´d babasýndan (Sa´d´dan) (radýyallâhu anh) naklediyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (secdede) ellerin yere konulmasýný, ayaklarýn da dikilmesini emretti."[434]
ـ9ـ وعن أبى حميد الساعدى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كانَ النّبىُّ #: إذَا رَكَعَ اعْتَدَلَ وَلَمْ يَنْصِبْ رَأسَهُ وَلَمْ يُقْنِعُهُ وَوَضَعَ يَدَيْهِ عَلى رُكْبَتَيْهِ، وَإذَا أهْوَى إلى ا‘رْضِ سَاجِداً جَافى عَضُدَيْهِ عَنْ إبْطَيْهِ وَفَتَحَ أصَابِعَ رِجْلَيْهِ[. أخرجه النسائى .
9. (2597)- Ebû Humeyd es-Sâidî (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) rükû yapýnca itidali muhafaza eder, baþýný (yukarý) dikmez, (aþaðý da) eðmezdi. Ellerini dizkapaklarýnýn üzerine koyardý. Secde için yere eðilince adalelerini koltuk kýsmýndan yana açardý. Ayaklarýnýn parmaklarýný da aralardý."[435]
AÇIKLAMA:
1- Teysîr, Nesâî´de iki ayrý bâbta geçen hadisi birleþtirmiþtir.
2- Rükûda itidalden maksad -Sindî´nin açýklamasýna göre- vücûdun ne fazla yüksek tutulmasý ne de fazla eðilmesidir. Nitekim arkadan gelen þu ifade, itidalden maksadý açýklamaktadýr: "Baþýný (yukarý) dikmez, (aþaðý da) eðmezdi."[436]
ـ10ـ وعنه أيضاً رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ النّبىَّ #: كانَ إذَا سَجَد أمْكَنَ أنْفَهُ وَجَبْهَتَهُ مِنَ ا‘رْضِ وَنَحَّى يَدَيْهِ عَنْ جَنْبَيْهِ وَوَضَعَ كَفّيْهِ حَذْوَ مَنْكِبَيْهِ[. أخرجه الترمذي وصححه .
10. (2598)- Yine Ebû Humeyd (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) secde ettiði zaman, burnunu ve alnýný yere koyardý. Ellerini yanlarýndan aralardý, avuçlarýný omuzlarý hizasýna koyardý."[437]
ـ11ـ وعن وائل بن حُجُر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ النّبىُّ # إذَا سَجَدَ وَضَعَ رُكْبَتَيْهِ قَبْلَ يَدَيْهِ، وإذَا نَهَضَ رَفَعَ يَدَيْهِ قَبْلَ رُكْبَتَيْهِ[. أخرجه أصحاب السنن .
11. (2599)- Vâil Ýbnu Hucr (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) secde edince, yere, dizkapaklarýný ellerinden önce koyardý. Kalkýnca da ellerini dizkapaklarýndan önce kaldýrýrdý."[438]
ـ12ـ وفي أخرى ‘بى داود: ]فَلَمَّا سَجَدَ وََضَعَ جَبْهَتَهُ بَيْنَ كَفّيْهِ، وإذَا نَهَضَ نَهَضَ عَلى رُكْبَتَيْهِ وَاعْتَمَدَ عَلى فَخِذِهِ[ .
12. (2600)- Ebû Dâvud´un diðer bir rivayetinde þöyle gelmiþtir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) secdeye gidince alnýný ellerinin arasýna koydu, kalkýnca da dizkapaklarýnýn üzerine kalktý ve dizlerine dayandý."[439]
AÇIKLAMA:
Son iki hadis, secdeye giderken önce dizlerin sonra ellerin yere konacaðýný, secdeden kýyâma kalkarken de önce ellerin, sonra da dizlerin yerden kaldýrýlacaðýný, ifade ediyor. Bu þekilde hareket edilmesi cumhurun müþterek görüþüne göre sünnet kabul edilmiþtir.[440]
ـ13ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قالََ: ]قال رَسُولُ اللّه #: إذَا سَجَدَ أحَدُكُمْ فََ يَبْرُكُ كَمَا يَبْرُكُ الْبَعِيرُ، يَضَعَ يَدَيْهِ قَبْلَ رُكْبَتَيْهِ[. أخرجه أصحاب السنن .
13. (2601)- Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz secde edince, devenin çöküþü þeklinde yere çökmesin, yani ellerini dizlerinden önce yere koymasýn."[441]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, önceki hadisi te´yid eder mahiyettedir. Orada, secde sýrasýnda önce dizlerin sonra ellerin konulmasý emredilirken, burada ellerin dizlerden önce yere konmasý yasaklanmakta ve bu hal devenin yere çöküþüne benzetilmektedir.[442]
ـ14ـ وعن على رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أن النَّبى # قالَ له: يَا عَلىُّ إنِّى أُحِبُّ لَكَ مَا أحِبُّ لِنَفْسِى، وَأكْرَهُ لَكَ مَا أكْرَهُ لِنَفْسِى؛ فََ تُقْعِ بَيْنَ السَّجدَتَيْنِ[. أخرجه الترمذي.»افعاء« في الصة أن يُلصق أليتيه با‘رض وينصب ساقيه ويضع يديه با‘رض كما يقعد الكلب في بعض حاته.و»اقعاء« عند الفقهاء أن يضع أليته على عقبه بين السجدتين .
14. (2602)- Hz. Ali (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana þunu söyledi: "Ey Ali! Ben, kendim için sevdiðimi senin için de seviyorum, kendim için hoþlanmadýðýmý senin için de hoþlanmýyorum, öyleyse iki secde arasýnda ik´âda bulunma."[443]
AÇIKLAMA:
Ýk´âyý açýklama hususunda âlimler fazlaca ihtilaf ederler. Nevevî der ki: "Gözardý edilemeyecek gerçek þu ki ik´â iki çeþittir: Biri, kiþinin kabalarýný yere yapýþtýrýp bacaklarýný dikmesi ve ellerini de yere koymasýdýr, týpký köpeklerin ik´âsý gibi. Lügatcilerden bir çoðu ve bu meyanda Ebû Ubeyd Ma´mer Ýbnu´l-Müsennâ ve arkadaþý Ebû Ubeyde el-Kâsým Ýbnu Sellâm kelimeyi böyle açýkladýlar. Yasaklama bu çeþit ik´â ile ilgili ve bu mekruhtur.
Ýkinci çeþit ik´â´ya gelince, bu iki secde arasýnda kabalarýný, ökçeleri üzerine koymaktýr." Þu halde yasaklanan ve mekruh addedilen ik´â birincisidir.[444]
ـ15ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]نَهَى رسولُ اللّهِ أنْ يَجْلِسَ الرَّجُلُ في الصََّةِ وَهُوَ مُعْتَمِدٌ عَلى يَدَيْهِ[. أخرجه أبو داود.وفي أخرى: »نَهَى أنْ يَعْتَمِدَ الرَّجُلُ عَلى يَدَيْهِ إذَا نَهَضَ مِنَ الصََّةِ« .
15. (2603)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (namazda) kiþinin, elleriyle yere dayanarak oturmasýný yasakladý."[445]
Bir baþka rivayette þöyle gelmiþtir: "[Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)] namazdan kalkarken kiþinin ellerine dayanmasýný yasakladý."[446]
AÇIKLAMA:
Namazýn teþehhüd kýsmýnda otururken eller dizlerin üzerine konmalýdýr, sünnet olan oturuþ budur. Sadedinde olduðumuz rivayetler hiçbir mazeret olmadan, teþehhüd sýrasýnda ellerin dizlerin üzerinden kaldýrýlýp yere dayanarak oturmayý yasaklamaktadýr. Hatta son rivayet, teþehhüdden kalkýþ sýrasýnda da ellerin yere dayanmasýný yasaklamaktadýr. Ebû Hanîfe, kalkarken yere dayanmaksýzýn ayaklarýn sýrtý üzerinde kalkmak gerektiðini söylemiþtir.
Bu hadisin geniþ açýklamasý daha önce geçti (2519 numaralý hadis)[447]
ـ16ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كانَ النّبىُّ # يَنْهَضُ في الصََّةِ عَلى صُدُورِ قَدَمَيْهِ[. أخرجه أبو داود .
16. (2604)- Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazda ayaklarýnýn sýrtý üzerinde kalkardý."[448]
AÇIKLAMA:
Tirmizî þârihi Mübârekfûrî, "ayaklarýnýn sýrtý üzere kalkma" tabirini, "Oturmaksýzýn kalkardý" diye açýklar ve devamla der ki: "Bu hadisle, celsetü´l-istirâha´nýn[449] sünnet olmadýðýný söyleyenler istidlâl ederler. Ancak hadis zayýftýr, istidlâl edilmez."
Tirmizî bu hadisi deðerlendirirken "Ehl-i ilm bununla amel etmiþtir" der. Ancak, Mubârekfûrî bu ifadeyi de tenkid ederek: "Tirmizî þâyet: "Bu hadisle bazý ehl-i ilim amel etmiþtir" deseydi daha iyi olurdu" der. Hadisle ilgili bazý münâkaþalarý aktarmayý gereksiz görüyoruz.[450]
ـ17ـ وعن مالك بن الحويرث رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّهُ رَأى النّبىَّ # يُصَلِّى فإذَا كَانَ في وَتْرٍ مِنْ صََتِهِ لَمْ يَنْهَضْ حَتَّى يَسْتَوِىَ قاعِداً[. أخرجه الخمسة إ مسلماً .
17. (2605)- Mâlik Ýbnu´l-Huveyris (radýyallâhu anh)´in anlattýðýna göre Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý namaz kýlarken görmüþtür. Efendimiz, tek rekatte iken, tam bir oturuþ vaziyeti almadan kalkmamýþtýr."[451]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, tek rekatlarýn sonunda kýyâma kalkmazdan önce yapýlmasý -Þâfiî gibi bazý fakih ve muhaddislerce benimsenen- celsetü´l-Ýstirâha´nýn meþruiyyetine delildir. Mâlik Ýbnu´l-Huveyris´ten yapýlan bazý rivayetlerde buna yer verildiði halde bazý rivayetlerde yer verilmemiþ olmasý, celsetü´l- istirâha´nýn meþruiyyetini inkar edenlere delil olmuþtur. Bu görüþte olan Tahâvî bazý rivayetlerde yer verilen celsetü´l-istirâha´nýn yaþlýlýk, hastalýk gibi bir mazeretten ileri geldiðini söyler ve "þâyet dinde böyle bir þey olsaydý hususi bir beyanla teþrî edilirdi- böyle bir beyan yoktur" der.
Bu konuda bazý mütâlaalarý 2582 numaralý hadisin izahýnda kaydettik, burada tekrar etmeyeceðiz.[452]
ـ18ـ وعن نافع: ]أنَّ ابنَ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما كَانَ إذَا سَجَدَ وَضَعَ كَفّيْهِ عَلى الَّذِى يَضَعُ عَلَيْهِ، وَلَقَدْ رَأيْتُهُ في يَوْمٍ شَدِيدِ الْبَرْدِ، وَإنَّهُ لَيُخْرِجُ كَفّيْهِ مِنْ تَحْتِ بُرْنُسٍ لَهُ حَتَّى يَضَعَهُمَا عَلى الحَصْبَاءِ[. أخرجه مالك .
18. (2606)- Nâfî (rahimehullah) anlatýyor: "Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) secde ettiði zaman ellerini, yüzünü koyduðu þeyin üzerine koyardý. Ben O´nu çok soðuk bir günde gördüm, ellerini (giymekte olduðu) bürnusunun altýnda çýkarmýþ çakýllarýn üzerine koymuþtur."[453]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, ellerin de aynen yüz gibi secdede yere deðmesinin sünnet olduðunu ifade etmektedir. Secde edilen mahal her ne ise, eller de alýn gibi, araya herhangi bir hâil (mâni) girmeden deðmelidir. Ýbnu Ömer çok soðuk bir günde bu maksadla elini cübbesinin içerisinden çýkararak soðuk olduðu anlaþýlan çakýllarýnýn üzerine baþý ile birlikte koymuþtur. Böyle yapmak sünnet olmasaydý cübbesinin gerisinden de ellerini yere koyabilirdi.
Þunu da belirtelim ki, Ýbnu Ömer bunu amelin efdalini tahsil için yapýyordu, vecîbe olarak deðil. Nitekim Tâbiînden birçok kimsenin elleri elbiselerinin içinde olduðu halde secde ettikleri rivayet edilmiþtir.[454]
ـ19ـ وعن مَجزأة بن زاهر عن رجل من أصحاب الشجرة اسمه أهبان بن أوْس: ]وَكَانَ يَشْتَكِى رُكْبَتَيْهِ. فَكَانَ إذَا سَجَدَ جَعَلَ تَحْتَ رُكْبَتَيْهِ وِسَادَةً[. أخرجه البخارى.
19. (2607)- Mecze´e Ýbnu Zâhir, Ashâbu Þecere´den Uhbân Ýbnu Evs´ten naklettiðine göre, Uhbân "Diz kapaklarýndan rahatsýzdý, secde ettiði zaman dizkapaðýnýn altýna minder koyardý."[455]
ـ20ـ وعن نافع: ]أنَّ ابنَ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما كانَ يَقُولُ: إذَا لَمْ يَسْتَطِعْ المَرِيضُ السُّجُودَ أوْمَأَ بِرَأسِهِ وَلَمْ يَرْفَعْ إلى جَبْهَتِهِ شَيْئاً[. أخرجه مالك .
20. (2608)- Nâfî (rahimehullah) anlatýyor: "Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ) þöyle derdi: "Hasta kimse secde etmeye muktedir olamazsa baþýyla ima eder, alnýna herhangi bir þey kaldýrmaz."[456]
AÇIKLAMA:
Son iki rivayet, mazereti olanlarýn namaz esnasýnda bazý kolaylýklardan istifade edebileceðini göstermektedir. Birincide diz kapaðýnýn altýna, gereðinde yumuþak birþeyler koymaya cevaz verilmektedir. Ýkincide secde edemeyecek durumda olanlarýn yere ima ederek secde yapacaðýný ve fakat eliyle bir þey kaldýrarak secde yerine geçmek üzere alnýna deðdirmeyeceðini ifade etmektedir. Ulemanýn çoðu bunu mekruh addetmiþtir. Ancak Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ) ile Urve´nin câiz addettiði bilinir. Ýbnu Abdilberr, Ümmü Seleme´nin rahatsýzlýðý sebebiyle koluna secde ettiðini kaydeder.
Ýma´dan maksad, namazda rükû ve secde´ye iþaret olmak üzere baþý eðmektir. Ýma ayakta da yapýlabilir, oturarak da. [457]
SECDE ÂZÂLARI
ـ1ـ عن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]أمَرَنَا النّبىُّ # أنْ نَسْجُدَ عَلى سَبْعَةِ أعْضَاءٍ وََ نَكُفَّ شَعْراً وََ ثَوْباً: الجَبْهَةِ وَالْيَدَيْنِ وَالرُّكْبَتَيْنِ وَالرِّجْلَيْنِ[. أخرجه الخمسة .
1. (2609)- Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize yedi âzâ üzerine secde etmemizi, saçýmýzý ve elbisemizi toplamamamýzý emretti. Bu âzâlar þunlardýr: "Alýn, eller, diz kapaklarý, ayaklar."[458]
ـ2ـ وفي أخرى: ]أنّ النّبىَّ # قالَ: أمِرْتُ أنْ أسَجُدَ عَلى سَبْعَةِ أعْظُمِ: الجَبْهَةِ، وَأشَارَ بِيَدِهِ إلى أنْفِهِ، والْيَدَيْنِ، وَالرُّكْبَتَيْنِ، وَأطْرَافِ الْقَدَمَيْنِ، وََ نَكُفَّ الثِّيَابَ وََ الشَّعْرَ[. هذا لفظ الشيخين.»الكَفُّ« جمع الثوب باليدين عند الركوع والسجود .
2. (2610)- Bir diðer rivayette þöyle demiþtir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ben yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum: Alýn, -ve eliyle burnunu iþaret etti- eller, diz kapaklarý, ayaklarýn etraflarý. Ne elbiseleri ne de saçý (secde sýrasýnda) toplamayýz."[459]
Ýkinci rivayet Sahiheyn rivayetidir.[460]
ـ3ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما يرفعه قال: ]إنّ الْيَدَيْنِ تَسْجُدَانِ كَمَا يَسْجُدُ الْوَجْهُ فإذَا وَضَعَ أحَدُكُمْ وَجْهَهُ فَلَيَضَعْهُمَا، وَإذَا رَفَعَهُ فَلْيَرْفَعْهُمَا[. أخرجه أبو داود والنسائى.
3. (2611)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a nisbet ederek buyurdu ki: "Eller de secde eder, týpký alnýn secde etmesi gibi. Öyleyse, biriniz alnýný secdeye koyunca ellerini de koysun. Alný secdeden kaldýrdýmý onlarý da kaldýrsýn."[461]
KUNÛT
ـ1ـ عن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]بَعَثَ النّبىُّ # سَبْعِينَ رَجًُ لِحَاجَةٍ يُقَالُ لَهُمْ الْقُرَّاءُ فَعَرَضَ لَهُمْ حَيّانِ مِنْ سُلَيمٍ، رِعْلٌ وَذَكْوَانُ عِنْدَ بِئْرٍ يُقَالُ لَهَا بِئْرُ مَعُونَةَ. فقَالَ الْقَوْمُ: واللّهِ مَا إيّاكُمْ أرَدْنَا إنَّمَا نَحْنُ مُجْتَازُونَ في حَاجَةِ النّبىَّ # فَقَتَلُوهُمْ. فَدَعَا النّبىُّ # عَلَيْهِمْ شَهْراً في صََةِ الغَدَاةِ، وذَلكَ بَدْءَ الْقُنُوتِ، وَمَا كُنَّا نَقْنُتُ. فَسَألَ رَجُلٌ أنَساً عَنِ الْقُنُوتِ، أبْعدَ الرُّكُوعِ أوْ عِنْدَ فَرَاغِ الْقِرَاءَةِ؟ قالَ: َ. بَلْ عِنْدَ فَرَاغِ الْقِرَاءَةِ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي.وفي رواية أخرى: »بَعْدَ الرُّكُوعِ« .
1. (2612)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir ihtiyaç sebebiyle, kendilerine Kurrâ denilen yetmiþ kiþiyi yola çýkardý. Süleym aþiretinden Ri´l ve Zekvân adýnda iki kabîle, Bi´r-i Ma´ûne (Ma´ûne Kuyusu) denilen bir suyun yanýnda bunlarýn önünü kesti.
Hey´et bunlara: "Biz size gelmedik. Biz Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bir ihtiyacý için gidiyoruz" dediler. Ancak öbürleri bunlarý dinlemeyip öldürdüler.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (duruma muttali olduktan sonra) sabah namazlarýndan sonra bir ay boyu onlara bedduâ etti. Bu hadise namazda kunût okumanýn baþlangýcý oldu. Biz kunut yapmýyorduk."
Abdülaziz Ýbnu Süheyb der ki: "Bir zât Enes (radýyallâhu anh)´e Kunût´dan sorarak:
"Bu, rükûdan sonra mý yoksa kýrâatýn tamamlanmasýndan sonra mý?" dedi. Enes:
"Hayýr, kýrâatin bitiminde" diye cevap verdi."
Bir baþka rivayette (Enes þöyle) dedi: "[Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir ay boyu] rükûdan sonra (kunût yaparak bazý Arap kabîlelerine bedduâ etti.)"[462]
ـ2ـ وفي أخرى: ]قَنَتَ رسولُ اللّهِ # شَهْراً بَعْدَ الرُّكُوعِ في صََةِ الصُّبْحِ[ .
2. (2613)- Bir baþka rivayette: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazýndan sonra bir ay boyu kunût yaptý" denmiþtir."[463]
ـ3ـ ولمسلم: ]أنّ رسولَ اللّهِ # قَنَتَ شَهْراً بَعْدَ الرُّكُوعِ في صََةِ الفَجْرِ يَدْعُو عَلى عُصَيَّةَ[.وللبخارى قال: »كانَ الْقُنُوتُ في المَغْرِبِ وَالْفَجْرِ«.وفي رواية أبى داود والنسائى: »قَنَتَ شَهْراً ثُمَّ ترَكَهُ« .
3. (2614)- Müslim´in bir rivayetinde: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir ay boyu sabah namazýnda rükûdan sonra kunût yaparak Useyye (kabîlesi)ne bedduâ etti" denir."
Buhârî´nin bir rivayetinde: "Kunût, akþam ve sabah namazýndaydý" denir."
Ebû Dâvud ve Nesâî´nin bir rivayetinde: "Bir ay kunût yaptý sonra terketti" denir."[464]
AÇIKLAMA:
Burada Kunût duâsýnýn teþrî sebebiyle ilgili rivayetler gözükmektedir. Bu rivayetlerden çýkan neticeyi þöyle hülâsa edebiliriz:
1- Hanefîlerce Vitr namazýnýn üçüncü rek´atinde okunan Kunût, du-âsý, tarih kitaplarýna Bi´r-i Ma´ûne Vak´âsý diye geçen hadiseden sonra teþrî edilmiþtir. Bu hadisenin özeti þudur: Hicretin dördüncü yýlýnda Ebû Berâ Âmir Ýbnu Mâlik, Medîne´ye gelip Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´den Necid´e Ýslâm´ý yayacak bir hey´et göndermesini ister. Resûlullah gidecek heyetin can emniyetinden emin olmadýðýný söyleyerek müsbet cevap vermek istemezse de Ebû Berâ´nýn garanti vermesi üzerine, Kurrâ tabir edilen Ehl-i Suffe´ye mensup 70 kiþilik bir hey´eti gönderir.
Ancak, bu he´yet Bi´r-i Maûne nam mevkide pusuya düþürülür. Sadece Amr Ýbnu Umeyye ed-Damri hariç hepsi bu ihânetin kurbanlarý olarak þehid edilirler.
2- Bu ihânete son derece üzülen Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir ay boyu, bu ihâneti tezgahlayan Ri´l ve Zekvân kabîlelerine namazda bedduâ eder.
3- Rivayetler, görüldüðü üzere kunût denen bu bedduânýn hangi vakitte, hangi rek´atte, re´katin neresinde olduðuna dair bazý farklýlýklar ihtiva etmektedir.
Müteakip rivayetler bu mevzuyu tamamlayýcý mahiyettedir.[465]
ـ4ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قَنَتَ رَسُولُ اللّهِ # شَهْراً مُتَتَابِعاً في الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ وَالمَغْرِبِ والْعِشَاءِ وَصََةِ الصُّبْحِ، في دُبُرِ كُلِّ صََةِ إذَا قالَ سَمِعَ لِمَنْ حَمِدَهُ مِنَ الرَّكْعَةِ ا‘خِيرَةِ، يَدْعُو على أحْيَاءِ مِنْ سُلَيْمٍ عَلى رِعْلٍ وَذَكْوَانَ وَعُصَيَّةَ، وَيُؤَمِّنُ مَنْ خَلْفَهُ[. أخرجه أبو داود .
4. (2615)- Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) tam bir ay boyu, hiç aralýk vermeden her namazýn peþinde, öðle, ikindi, akþam, yatsý ve sabah namazlarýnda Kunût yaptý. Þöyle ki: Son rek´at´te semi´allahu limen hamideh deyince Süleym aþiretinden Ri´l, Zekvân, Useyye kabîlelerine bedduâ ediyor, namazda kendine uyanlar da âmîn diyorlardý."[466]
ـ5ـ وعن خُفاف بن إيماء الغفارى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]رَكَعَ رسولُ اللّهِ # ثُمَّ رَفَعَ رَأسَهُ فقَالَ: غِفَارٌ، غَفَرَ اللّهُ لَهَا؛ وَأسْلَمُ سَالَمَهَا اللّهُ: وَعُصَيَّةُ عَصَتِ اللّهَ وَرَسُولَهُ: اللَّهُمَّ الْعَنْ بَنِى الْحَيَانَ، وَالعَنْ رِعًْ وَذَكْوَانَ. ثُمَّ وَقَعَ سَاجِداً[. أخرجه مسلم .
5. (2616)- Hufâf Ýbnu Îmâ el-Gýfârî (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) rükû´ya gitti, sonra baþýný kaldýrdý ve "Gýfâr kabîlesini Allah maðfiret etsin, Eslem kabîlesine Allah selâmet versin, Useyye Allah´a ve Resûlüne isyan etmiþtir. Allahým, Benî Lihyân´a lânet et. Ri´l ve Zekvân´a da lânet et" deyip secdeye gitti."[467]
ـ6ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللّهِ # إذَا رَفَعَ رَأسَهُ مِنَ الرُّكُوعِ في الرَّكْعَةِ اخِرَةِ مِنَ الْفَجْرِ يَقُولُ: اللَّهُمَّ الْعَنُ فَُناً وَفَُناً، بَعْدَ مَا يَقُولُ سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا وَلَكَ الحَمْدُ. فأنْزَلَ اللّهُ عَلَيْهِ: لَيْسَ
لََكَ مِنَ ا‘مْرِ شَىْءٌ أوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإنَّهُمْ ظَالِمُونَ[. أخرجه البخارى والترمذي .
6. (2617)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ)´in anlattýðýna göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn sabah namazýnýn son rekatinin rükûsundan baþýný kaldýrýnca semi´allâhu limenhamideh Rabbenâ ve leke´lhamd dedikten sonra þöyle söylediðini iþitmiþtir: "Allahým falancaya falancaya lânet et." Allah Teâlâ Hazretleri bunun üzerine þu meâldeki âyeti indirdi: "(Kullarýmýn) iþinden hiçbir þey sana ait deðildir. (Allah) ya onlarýn tevbesini kabul eder, yahud onlarý, kendileri zâlim (kimse)ler olduklarý için, azablandýrýr"[468] (Âl-i Ýmrân 128).
AÇIKLAMA:
Bu hadisi Nesâî: "Kunûtta münâfýklarýn lanetlenmesi" baþlýðýný taþýyan bir bâbta verir. Hadisin baþka vecihlerinde kaydedilen sarâhat, burada lânetlenen kimselerin Bi´r-i Maûne vak´âsý ile alakasý olmadýðýný gösterir. Çünkü, diðer rivayetlerde bu þahýslarýn ismi kaydedilmiþtir: Saffân Ýbnu Ümeyye, Süheyl Ýbnu Umeyr, Hâris Ýbnu Hiþâm, Amr Ýbnu´l-Âs. Allah bilahere bunlarýn hepsine de hidayet vermiþtir.[469]
ـ7ـ وعن الحسن: ]أنَّ عُمَرَ بنَ الخَطّابِ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ جَمَعَ النّاسَ عَلى أُبَىِّ بْنِ كَعْبٍ فَكَانَ يُصَلِّى لَهُمْ عِشْرِينَ لَيْلَةً وََ يَقْنُتُ بِهِمْ إَّ في النِّصْفِ الْبَاقِى. فإذَا كَانَتِ الْعَشْرُ ا‘وَاخِرُ تَخَلّفَ فَصَلّى في ببَيْتِهِ. وَكَانُوا يَقُولُونَ: أبِقَ أبَىُّ[. أخرجه أبو داود .
7. (2618)- Hasan Basri (rahimehullah) anlatýyor: "Ömer Ýbnu´l-Hattâb (radýyallâhu anh), halký, Übeyy Ýbnu Ka´b üzerinde topladý. O, bunlara ramazanda yirmi gece namaz kýldýrdý. Bu esnada (vitirlerde) sadece son yarýda kunût yaptý, daha önce hiç kunût yapmadý. Son on kalýnca cemaate gelmedi, teravihi evinde kýldý. Halk: "Übeyy (cemaatten) kaçtý" dedi."[470]
AÇIKLAMA:
Baþka rivayetlerin tasrihine göre Hz. Ömer erkeklere ve kadýnlara ayrý ayrý imam tayin etmiþti. Erkeklerin imamý Übeyy Ýbnu Ka´b (radýyallâhu anh), kadýnlarýn da imamý Süleymân Ýbnu Ebî Hasme idi.
Rivayet Übeyy Ýbnu Ka´b´ýn ramazanýn ilk on gecesinde vitir namazlarýnda Kunût duâsý okumadýðýný, ikinci on gecede okuduðunu bildirmektedir. Son onunda mescidde kýlmadýðý için evinde okuyup okumadýðý belirtilmiyor. Bu esnada namazý Hz. Muâz kýldýrmýþtýr.
Halk Übeyy Ýbnu Ka´b´ýn teravih kýldýrmak üzere mescide gelmeyiþini hoþ karþýlamamýþ olacak ki, hakkýnda "kaçtý" kelimesini kullanmýþlardýr. Arapçada أبق aslýnda kölenin efendisinden kaçmasýdýr.
Übeyy Ýbnu Ka´b´ýn son onda vitri evde kýlmasýnýn sebebiyle ilgili muhtelif tahminlerde bulunulmuþtur. Bunlardan birine göre radýyallâhu anh, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn sünnetine uymak için böyle yapmýþtýr.
Kunût´un ramazýnýn tamamýnda mý yoksa yarýsýnda mý okunduðu da ihtilaflýdýr. Umumiyetle ikinci yarýsýnda okunduðu te´yid edilir.[471]
ـ8ـ وعن الحسن بن على بن أبى طالب رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]عَلّمَنِى رَسُولُ اللّهِ # كَلِمَاتٍ أقُولُهُنّ في الْوَتْرِ: اللَّهُمَّ اهْدِنِى فِيمَنْ هَدَيْتَ، وَعَافِنِى فِيمَنْ عَافيْتَ، وَتَوَلَّنِى فِيمَنْ تَوَلَّيْتَ، وَبَارِكْ لِى فِيمَا أعْطَيْتَ، وَقِنِى شَرَّ مَا قَضَيْت، فإنَّكَ نَقْضِى وََ يُقْضَى عَلَيْكَ، وَإنَّهُ َ يَذِلُّ مَنْ وَالَيْتَ، تَبَارَكَتْ رَبَّنَا وَتَعَالَيْتَ[. أخرجه أصحاب السنن .
8. (2619)- Hasan Ýbnu Ali Ýbnu Ebî Tâlib (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana vitirde okuduðum bir duâ öðretti. Þöyle ki: "Allahým! Beni hidayet verdiklerinden kýl, âfiyet verdiklerinden eyle, Beni, iþlerini üzerine aldýklarýn arasýna koy. (Ömür, mal, ilim, v.s.´den) verdiklerini hakkýmda mübârek kýl. Vukûuna hükmettiðin þerlerden beni koru. Sen dilediðin hükmü verirsin, kimse seni mahkum edemez. Sen kimin iþini üzerine aldýysan o zelîl olmaz. Rabbimiz! Sen münezzehsin, muallâsýn."[472]
ـ9ـ وعن عليّ بن أبى طالب رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ رَسُولَ اللّهِ # كَانَ يَقُولُ في آخِرِ وَتْرِهِ: اللَّهُمَّ إنِّى أعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكِ، وَأعُوذُ بِمُعَافَتِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ، وَأعُوذُ بِكَ
مِنْكَ، َ أحْصِى ثَنَاءً عَلَيْكَ، أنْتَ كَمَا أثْنَيْتَ عَلى نَفْسِكَ[. أخرجه أصحاب السنن .
9. (2620)- Hz. Ali (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) vitrinin sonunda þunu okurdu: "Allahým! Senin gadabýndan rýzana sýðýnýrým, cezandan affýna sýðýnýrým. Senden sana sýðýnýrým. Sana (layýk olduðun) senâyý saymaya gücüm yetmez. Sen, kendini senâ ettiðin gibisin."[473]
AÇIKLAMA:
Bazý þârihler bu duânýn selamdan sonra okunduðunu söylerler. Nitekim Nesâî´nin rivayetlerinin birinde: "(Aleyhissalâtu vesselâm) namazýndan çýkýp, yatmaya hazýrlanýrken okurdu" denmiþtir. Bu te´vil, duânýn vitir namazýnda da okunmasýna mâni deðildir. Esasen rivayetin zâhiri bunu ifade eder.[474]
ـ10ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أفْضَلُ الصََّةِ طُولُ الْقُنُوتِ[. أخرجه مسلم والترمذي.والمراد »بِالْقُنُوتِ« هنا القيام .
10. (2621)- Hz. Câbir (radýyallâhu anh) demiþtir ki: "En efdal namaz, kunûtu uzun olandýr."[475]
AÇIKLAMA:
1- Son üç hadis namazda okunan kunût üzerinedir. Son rivayet, Teysîr´de Hz. Câbir´in kendi sözü gibi nakledilmiþ. Tirmizî´de ise merfû olduðu açýktýr: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a: "Hangi namaz efdaldir?" diye sorulunca: "Kunûtu uzun olandýr!" diye cevap vermiþtir. Ancak ulema buradaki kunût´tan maksadýn kýyâm olduðunu belirtir. Hadis, böylece namazda kýrâatý mümkün mertebe uzun kýlmaya teþvik etmiþ olmaktadýr.
Hadis ayrýca, kýyam´ýn rükû ve sücûddan efdal olduðunu da ifade etmektedir. Baþta Þâfiî, bazý âlimler bu görüþtedir.
2- Vitir duâsý olarak farklý rivayetlerin varlýðý, Resûlullah´ýn bunlarýn hepsini okuduðunu ifade eder.[476]
TEÞEHHÜD
ـ1ـ وعن ابن مسعود رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]عَلَّمَنِى رَسُولُ اللّهِ # التَشَهُّدَ، كَفِّى بَيْنَ كَفّيْهِ كَمَا يُعَلِّمُنِى السُّورَةَ مِنَ الْقُرآنِ: التَّحِيَّاتُ للّهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ، السََّمُ عَلَيْكَ أيُّهَا النّبىُّ وَرَحْمَةُ اللّهِ وبَرَكَاتُهُ، السََّمُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصَّالِحِينَ، أشْهَدُ أنْ َ إلهَ إّ اللّهُ وَأشْهَدُ أنّ مُحَمّداً رَسُولُ اللّهِ[.زاد في رواية بعد عباد اللّهِ الصالحين »فإنَّكُمْ إذَا فَعَلْتُمْ ذلِكَ فَقَدْ سَلَّمْتُمْ عَلى كُلِّ عَبْدٍ صَالِحٍ في السَّمَاءِ وَا‘رْضِ« .
1. (2622)- Ýbnu Mes´ud (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana, avucum avuçlarýnýn içinde olduðu halde, Kur´ ân´dan sûre öðretir gibi teþehhüd´ü öðretti." "Tahiyyât, tayyibât ve salavât[477] Allah içindir. Ey Nebi, selam, Allah´ýn rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah´ýn sâlih kullarý üzerine de olsun. Þehadet ederim ki Allah´tan baþka ilah yoktur, yine þehadet ederim ki Muhammed Allah´ýn Resûludür."
Bir rivayette "Allah´ýn sâlih kullarý" ibaresinden sonra þöyle denmiþtir: "Siz bu teþehhüdü yaptýnýz mý semâ ve arzdaki bütün sâlih kullara selam vermiþ olursunuz."[478]
ـ2ـ وفي أخرى: ]ثُمَّ يَتَخَيَّرُ مِنْ الثَّنَاءِ مَاشَاءَ[. أخرجه الخمسة، وهذا لفظ الشيخين .
2. (2623)- Bir diðer rivayette: "(Teþehhüdden) sonra dilediði senâyý yapmakta muhayyerdir" denmiþtir.[479]
ـ3ـ وفي رواية أبى داود: ]وَأشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ ثُمَّ لْيَتَخَيَّرْ أحَدُكُمْ مِنْ الدُّعَاءِ أعْجَبَهُ إلَيْهِ فَيَدْعُو بِهِ[.
3. (2624)- Ebû Dâvud´un bir rivayetinde þöyle gelmiþtir: "Þehadet ederim ki, Muhammed O´nun kulu ve elçisidir" (dersiniz). Sonra her biriniz hoþuna giden duâyý seçip onunla duâ etsin."[480]
ـ4ـ و‘بى داود في أخرى: ]وَكَانَ يُعَلِّمُنَاهُنَّ: أىْ هذِهِ الدَّعَوَاتِ كَمَا يُعَلِّمُنَا التَّشَهُّدَ: اللَّهُمَّ ألِّفْ بَيْنَ قُلُوبِنَا، وَأصْلِحْ ذَاتَ بَيْنِنَا، وَاهْدِنَا سُبُلَ السََّمِ. وَنَجِّنَا مِنَ الظُّلمَاتِ إلى النُّورِ، وَجَنِّبْنَا الْفَوَاح
radyobeyan