Namaz ile ilgili hadisler-1 devami 5 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 13:06:59
AÇIKLAMA:
1- Hadis hakkýnda Aliyyü´l-Kârî bazý açýklamalar sunar. Buna göre:
* Ebû Zerr´in çýktýðý basamak muhtemelen o devirde Kâbe´nin kapýsýna konmuþ olan ahþab bir merdivendir, Kâbe´ye girmede kullanýlmakta idi. Baþka bir þey de olabilir. Mamafih, Kâbe´nin eþiði olmasý da ihtimalden uzak deðildir.
* Ebû Zerr, "Beni bilen bilir" cümlesiyle doðru sözlülüðüne dikkat çekmiþ, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), onun doðru sözlülüðüne þehadet eden bir cümlesine îmâda bulunmuþtur: Ebû Zerr kadar doðru sözlü birisini ne arz taþýdý, ne de sema gölgeledi."
* Ebû Zerr´in kasdettiði namaz, farz namazdýr.
* Hanefîlerden Ýbnu Hümâm hadisi dört ayrý noktadan mâlûl bularak zayýf addetmiþ, sonda Mekke ile ilgili istisnaya hüküm bina etmemiþtir. Ýbnu Hacer de zayýf bulmuþ, bir baþka hadisle güçlendirmek istemiþse de, o hadisin hususîliðine dikkat çekmiþtir.[125]
ـ10ـ وعن علي بن طالب رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنّ رسُولَ اللّهِِ # نَهى عَنِ الصَّةِ بَعْدَ الْعَصْرِ إَّ وَالشّمْسُ مُرْتَفِعَةٌ[. أخرجه أبو داود والنسائى.وعنده: »إَّ أنْ تَكُونَ الشّمْسُ بَيْضَاءَ نَقِيَّةً«.
10. (2425)- Hz. Ali Ýbnu Ebî Tâlib (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikindi (namazý)ndan sonra, güneþin yüksekte olma halini istisna ederek, namaz kýlmayý yasakladý."[126]
Nesâî´nin rivayetinde (ibare, ifade bakýmýndan biraz farkla) þöyle gelmiþtir: "...güneþin beyaz ve parlak halde olmasýný istisna ederek..."[127]
AÇIKLAMA:
Önceki hadiste açýklanan hususlar gözönüne alýnýnca bu hadiste ifade edilen hüküm anlaþýlýr: Resûlullah ikindiden sonra namaz kýlmayý yasaklamýþtýr. Ancak, namaz ikindinin ilk vaktinde daha güneþ yüksekte iken kýlýnmýþ ise, güneþin alçalýp sararmasýna kadar, bazý namazlar kýlýnabilecektir. Güneþin alçalýp sararmasý, kerâhet vaktinin girmesidir. Þu halde, bu vakit girince mutlak yasak baþlýyor demektir.
Þu halde, ikindi vaktindeki yasaðý iki kýsýmda anlamak gerekiyor:
1- Vakte baðlý kerâhet, bu kerâhet vakti denen, güneþin sararmaya baþlamasýyla giren vakittir. Bu andan itibaren, batýncaya kadar vaktin farzý dýþýnda her çeþit namaz mekruhtur. Cenaze namazýyla ilgili kayýtlý ruhsat daha önce belirtildi.
2- Namaza baðlý kerâhet, ikindi namazý kýlýnmadý ise, ondan önce her çeþit namaz kýlýnabilir. O kýlýnýnca, artýk kýlýnmamalýdýr. Bu hususla ilgili bazý teferruat da önceki hadislerde iþlendi.[128]
ـ11ـ وعن أبى بصرة الغفارى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]صَلّى بِنَا رسولُ اللّهِ # بِالمَخْمِصِ صََةَ الْعَصْرِ. فقَالَ: إنّ هذِهِ الصَّةَ عُرِضَتْ عَلى مَنْ كانَ قبْلَكُمْ فَضَيَّعُوهَا. فَمَنْ حَافظَ عَلَيْهَا كانَ لَهُ أجْرُهُ مَرَّتَيْنِ، وََ صََةَ بَعْدَهَا حَتّى يَطْلُعَ الشّاهِدُ[.و »الشّاهِدُ« النجم. أخرجه مسلم والنسائى .
11. (2426)- Ebû Basra el-Gýfârî (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) el-Muhammas´ta ikindi namazý kýldýrdý. Ve dedi ki:
"Bu namaz, sizden öncekilere de arz olundu, ama onlar bunu zayi ettiler. Kim buna devam ederse ecri iki kere verilecek. Þahid doðuncaya kadar; ondan sonra namaz mevcut deðildir."[129]
AÇIKLAMA:
1- Hadiste, ikindi ile akþam arasýndaki sýnýr belirtilmektedir: Þahidin doðmasý, Þahid´den maksad yýldýzdýr. Yýldýzýn doðmasý, güneþin batmasýna baðlý olduðu için asýl kasdedilen þey güneþin batmasýdýr.
2- Muhammas:[130] bir yer adý olup Ayr daðýndan Mekke´ye giden yol üzerinde bir yer adýdýr.[131]
ـ12ـ وعن السائب بن يزيد رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّهُ رَأى عُمَرَ بنَ الخَطّابِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه يَضْرِبُ المُنْكَدِرِ في الصَّةِ بَعْدَ الْعَصْرِ[. أخرجه مالك .
12. (2427)- es-Sâib Ýbnu Yezîd (radýyallâhu anh)´in anlattýðýna göre, "ikindiden sonra namaz kýldýðý için el-Münkedir´i Hz. Ömer (radýyallâhu anh)´in dövdüðünü görmüþtür."[132]
AÇIKLAMA:
2423 numaralý hadisin açýklamasýnda belirtiðimiz üzere, Hz. Ömer, Hz. Âiþe´ye muhalif olarak, ikindiden sonra her ne olursa olsun, namaz kýlýnmayacaðý inancýnda idi. Resûlullah´tan bu dersi almýþ bulunuyordu. Resûlullah´ýn hasâisinden olan iki rek´at namazý kýldýðý için, ikindiden sonra namaz kýlýnabileceði düþüncesinde olanlar bulunabiliyordu. Hz. Ömer bu husustaki bilgisinin kesinliði sebebiyle sünnette gelen yasaða riayet etmeyenleri, pekçok ashab´ýn saðlýðýnda dövmüþtür. Þârihler, kendisine karþý çýkan olmadýðýný belirtirler. Þu halde, bu rivayet dayak yiyenlerden birinin ismini belirtmektedir: Münkedir Ýbnu Muhammed Ýbni´l-Münkedir el-Kureþî et-Teymî el Medenî, hicrî 80 yýlýnda vefat etmiþtir.
Abdurrezzak´ýn bir rivayetine göre, Zeyd Ýbnu Hâlid de ayný sebepten dayak yiyenlerden biridir. Hatta Hz. Ömer kendisine þöyle demiþtir: "Ey Zeyd! insanlarýn bu namazý, geceye kadar namaza bir merdiven yapacaklarýndan korkmasaydým bu iki rekat sebebiyle vurmazdým." Temîmü´d-Dârî (radýyallâhu anh)´den gelen benzer bir rivayette þunu da ilave etmiþtir: "...Lakin ben sizden sonra bir kavmin gelip, ikindi namazýndan güneþin batmasýna kadar namaz kýlacaðýndan ve böylece Resûlullah´ýn yasakladýðý vakti de namaz kýlarak geçireceðinden korkuyorum."[133]
ـ13ـ وعن أبى قَتادَة رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنّ رسولَ اللّهِ # كَانَ يَكْرَهُ الصَّةَ نِصْفِ النّهَارِ إَّ يَوْمَ الجُمُعَةِ، وقالَ إنّ جَهَنَّمَ تُسْجَرُ إَّ يَوْمَ الجُمُعَةِ[.
13. (2428)- Ebû Katâde (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) cuma günü hariç, gün ortasýnda (nýsfu´nnehâr) namaz kýlmayý mekruh addederdi ve derdi ki: "Cehennem, cuma dýþýnda (her gün o vakitte) coþturulur."[134]
AÇIKLAMA:
Cehennemin coþturulmasý, mahiyeti bilinmeyen bir ifadedir, gayb alemiyle ilgilidir. Lügat olarak, yakýlmasý, sýcaklýðýnýn artýp kabarmasý mânasýna gelir. Hattâbî der ki: "Cehennemin coþturulmasý, þeytanýn iki boynuzu gibi bir kýsým þer´î tabirler vardýr ki, bunlarla ifade edilen gerçeði sadece Þârî bilir. Bize, bunlarý tasdik gerekir. Ayrýca, sýhhati kesinleþince te´ vili hususunda cür´et etmeyip tevakkuf etmeli ve mucibiyle amel etmeliyiz."
Hadis, cuma günü, cehennem nýsfu´nnehâr denen öðle vaktinde coþturulmadýðý için namaz kýlýnabileceðini ifade etmektedir. Bunu takviye eden baþka rivayetlere de dayanan bir kýsým ulema -ki Þâfiî hazretleri bunlardan biridir- güneþin tepe noktasýnda bulunduðu sýrada söz konusu olan kerâhetten cuma gününü istisna etmiþlerdir. Hattat Ahmed ve Ýshak gibi bazý âlimler zevalden önce cuma namazýnýn da kalýnabileceðini söylemiþtir. Ancak Ebû Hanîfe, Þâfiî ve Mâlik ve diðer pekçok ulema, zevalden önce cuma´nýn câiz olmayacaðýnda ittifak ederler.[135]
ـ14ـ وعن العء بن عبد الرحمن: ]أنَّهُ دَخَلَ عَلى أنَسِ بنِ مَالِكِ في دَارِهِ بِالْبَصْرَةِ حِينَ انْصَرَفَ مِنَ الظُّهْرِ، وَدَارُهُ بِجَنْبِ المَسْجِدِ. قالَ: فَلَمَّا دَخَلْتُ عَلَيْهِ قالَ: أصَلَّيْتُمُ الْعَصْرَ؟ فقُلْتُ لَهُ: َ. إنَّمَا انْصَرَفْنَا السّاعَةَ مِنَ الظُّهْرِ. قالَ: فَصَلُّوا الْعَصْرَ. فَقُمْنَا فَصَلّيْنَا فَلَمّا انْصَرَفْنَا قَالَ: سَمِعْتُ رَسولَ اللّهِ # يَقُولُ: تِلْكَ صََةُ المُنَافِقِ، يَجْلِسُ يَرْقُبُ الشّمْسَ حَتَّى إذَا كَانَتْ بَيْنَ قَرْنَىِ الشّيْطَانِ. قامَ فنَقَرَهَا أرْبَعاً َ يَذْكُرُ اللّهَ فِيهَا إَّ قَلِيً[. أخرجه الستة إ البخارى .
14. (2429)- Alâ Ýbnu Abdirrahman´ýn anlattýðýna göre, öðle namazýndan çýkýnca, Basra´daki evinde Enes Ýbnu Mâlik´e uðramýþtý. Zaten evi de mescidin bitiþiðindeydi. Der ki: "Huzuruna çýktýðým zaman bana: "Ýkindiyi kýldýnýz mý?" diye sordu. Ben: "Hayýr, þu anda öðle namazýndan çýktýk" dedim:"Ýkindiyi kýlýn!" dedi. Kalkýp kýldýk. Namazdan çýkýnca:
"Ben, dedi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn þöyle söylediðini iþittim: "Bu, münafýklarýn namazýdýr, oturur, oturur þeytanýn iki boynuzu arasýna girinceye kadar güneþi bekler, sonra kalkýp dört rek´at gagalar. Namazda Allah´ý pek az zikreder."[136]
AÇIKLAMA:
1- Bu rivayet ikindi namazýný tacil etmek yani ilk vaktinde kýlmakla ilgilidir. Hz. Enes (radýyallâhu anh) öðlenin henüz kýlýndýðý bir anda ikindiyi kýlmýþtýr. Anlaþýlacaðý üzere öðlede geciktirilme olmuþtur. Hz. Enes, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn geciktirilen ikindi namazý için "münafýklarýn namazý" dediðini belirtir. Ebû Dâvud´un rivayetinde bu benzetme üç sefer tekrar edilir.
2- Namazý gagalamak, süratle kýlmaktan kinayedir. Kuþlar, yemlerini toplarken hýzlý olarak baþlarýný indirip kaldýrdýklarý için namazýný süratle kýlanlarýn hali kuþlara benzetilmiþ olmaktadýr. Kýraatlarý azdýr, rüku ve secdelerde tesbihatlarý azdýr, hülasa çabuk kýlýnan namazda Allah az zikredilir. Dört rek´at olarak belirtilmesi, farzýn kasdýndan ileri gelir. Geciktirenler zaten çoðunlukla ikindinin sünnetini de terkederler.[137]
ـ15ـ وعن ابن مسعود رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]مَا رَأيْتُ رسولَ اللّهِ # يُصَلِّ صََةً لِغَيْرِ مِيقَاتِهَا إّ صََتَيْنِ، جَمَعَ بَيْنَ المَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ بِجَمْعٍ، وَصَلَّى الْفَجْرَ يَوْمَئِذٍ قَبْلَ مِيقَاتِهَا[. أخرجه الشيخان .
15. (2430)- Ýbnu Mes´ûd (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý vakti dýþýnda sadece iki namazý kýlarken gördüm: (Veda Haccý sýrasýnda) Müzdelife´de akþamla yatsýyý birleþtirerek kýldý. O gün, sabah namazýný da (mûtad) vaktinden önce kýldý."[138]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, Resûlullah´ýn hiçbir zaman namazlarýný vakti dýþýnda kýlmadýðýný gösterir. Ýbnu Mes´ud buna iki istisna hatýrlamaktadýr.
1- Hacc sýrasýnda Arafat vakfesi günü yani 9 Zilhicce günü akþam namazý ile onu takiben yatsý namazýný Hz. Peygamber, cem de denilen Müzdelife´de birleþtirerek kýlmýþtýr. Buna cem-i te´hirde denir. Resûlullah´ýn bu sünnetine binaen-hacc bahsinde de gördüðümüz üzere (1431. hadis) akþam vaktinin girmesiyle Arafat´ý- akþam namazýný kýlmadan terkeden hacýlarýn akþamý yatsý ile birlikte Müzdelife´de kýlmalarý, Hacc´ýn menasikinden biri olmuþtur.
2- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ayný Müzdelife vakfesinde kurban bayramý sabahý (10 Zilhicce) sabah namazýný mûtad vaktinden önce kýlmýþtýr. Hadiste mûtad tasrihi yoktur. Ancak, Efendimiz´in vakti girmeden namaz kýlmasý mümkün olmayacaðýna göre hadiste geçen "...vaktinden önce..." tabirini mûtad vaktinden önce diye anlamak gerekir. Nitekim, bilhassa Hanefîlere göre, Resûlullah´ýn mûtad vakti, ortalýðýn bir hayli aðarma zamanýdýr. Þâfiîler karanlýk zamaný esas alýrlar.
Bu hadisi esas alan Hanefîler de, Müzdelife´de bayramýn birinci günü sabahýnda, sabah namazýnýn mûtad vaktinden önce kýlýnmasýný efdal kabul ederler.
Resûlullah´ýn sabahý erken kýlmýþ olmasý, o gün îfâ edilecek diðer hacc menasiki için zaman kazanma düþüncesinden ileri geldiði belirtilmiþtir.[139]
ـ16ـ وفي أخرى للبخارى عن عبدالرحمن بن يزيد قال: ]حَجَّ ابنُ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ فَأتَيْنَا المُزْدَلِفَةَ حِينَ ا‘ذَانِ بِالْعَتَمَةِ أوْ قَرِيباً مِنْ ذلِكَ. فَأَمَرَ رَجًُ فَأذَّنَ وَأقَامَ ثُمَّ صَلّى المَغْرِبَ وَصَلّى بَعْدَهَا رَكْعَتَيْنِ، ثُمَّ دَعَا بِعَشَائِهِ فَتَعَشَّى، ثُمَّ أمَرَ رَجًُ فأذّنَ وَأقَامَ، ثُمَّ صَلّى الْعِشَاءَ رَكْعَتَيْنِ. فَلَمَا كانَ حِينَ طَلَعَ الْفَجْرُ قالَ: إنَّ النّبىَّ # كانَ َ يُصَلِّى هذِهِ السَّاعَةَ إَّ هذِهِ الصََّةَ في هذَا المَكَانِ مِنْ هذَا الْيَوْمِ. قالَ عَبْدُاللّهِ: هُمَا صََتَانِ تُحَوََّنِ عَنْ وَقْتِهِمَا، صََةُ المَغْرِبِ بَعْدَ مَا يَأتِى النَّاسُ المُزْدَلِفَةَ، وَالْفَجْرِ حِينَ يَبْزُغُ الفَجْرُ. قالَ: رَأيْتُ رَسولَ اللّهِ # يَفْعَلُهُ ثُمَّ وَقَفَ حَتَّى أَسْفرَ. ثُمَّ قالَ: لَوْ أنْ أمِيرَ المُؤمِنينَ يَعْنِى عُثْمَانَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أفَاضَ انَ أَصَابَ السُّنَّةَ فَمَا أدْرِى أَقَوْلُهُ كانَ أسْرَعَ أَمْ دَفْعُ عُثْمَانَ؟ فَلَمْ يَزَلْ يُلَبِّى حَتَّى رَمَى جَمْرَةَ الْعَقْبَةِ يَوْمَ النَّحْرِ[.
16. (2431)- Buhârî´nin Abdurrahman Ýbnu Yezîd´den kaydettiði bir diðer rivayet þöyledir: "Ýbnu Mes´ud (radýyallâhu anh) haccetmiþti. Yatsý ezaný sýrasýnda veya buna yakýn bir zamanda Müzdelife´ye geldik. Yanýndaki bir adama söyledi, ezan ve arkasýndan ikamet okudu. Sonra akþam namazýný kýldý. Arkasýndan iki rekat (sünnetini) kýldý. Sonra akþam yemeðini istedi ve yedi. Arkadan bir adama emretti, ezan ve ikamet okudu, iki rekat olarak yatsýyý kýldý.
Þafak söktüðü zaman: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) þu saatte bugün ve bu yer dýþýnda þu namazý hiç kimse kýlmamýþtýr" dedi.
Abdullah (radýyallâhu anh) dedi ki: "Ýþte þu ikisi, vakti deðiþtirilmiþ olan yegane iki namazdýr. Biri akþam namazý- bu, halk Müzdelife´ye geldikten sonra kýlýnýr; diðeri sabah namazý, bu da þafak söker sökmez kýlýnýr."
Ýbnu Mes´ud sözlerine devamla: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bunu yaptýðýný, sonra ortalýk aðarýncaya kadar kaldýðýný gördüm" dedi. Sonra sözlerini þöyle tamamladý:
"Eðer, Emîrü´l Mü´minîn -yani Hz. Osman (radýyallâhu anh)- þu anda ifaza´da bulunsa (Mina´ya müteveccihen hareket etse) sünnete uygun hareket etmiþ olur."
(Hadisin râvisi Abdurrahman Ýbnu Yezîd der ki): "Bilemiyorum, Ýbnu Mes´ud´un bu sözü mü önce telaffuz edildi, Hz. Osman´ýn (Mina´ya) hareket emri mi... Derhal telbiye çekmeye baþladý ve bu hal, yevm-i nahirde Büyük Þeytan´a taþ atýlýncaya kadar devam etti."[140]
AÇIKLAMA:
Bu rivayet, Hz. Osman zamanýnda, Ýbnu Mes´ud´un huzurunda cereyan eden hacc menasikinden bir bölüm yani Müzdelife vakfesini aydýnlatmaktadýr.
Hadis esas itibariyle hacc bahislerini ilgilendirir ise de, hacc sýrasýnda Müzdelife´de kýlýnan akþam, yatsý ve sabah namazlarýndaki farklýlýða dikkat çektiði için "namazla ilgili bölüm"ü de alakadar etmiþtir. Önceki hadiste açýkça görüldüðü üzere akþamla yatsý birlikte kýlýnmýþ, her ikisi için de ayrý ayrý ezan ve ikamet okunmuþtur. Sabahýn da baþka zaman hiç görülmeyen bir erkenlikte kýlýndýðý belirtilmiþtir.
Bu hadis, bilhassa Müzdelife´den ifaza´yý yani topluca Mina´ya hareketi vuzuha kavuþturmaktadýr. Ortalýk aðarýr aðarmaz, daha güneþ doðmadan hareket baþlatýlmýþtýr. Rivayette çok net olmayan bir durum Hz. Osman´ýn telbiyeyi baþlatarak hareket verme ânýyla, Ýbnu Mes´ud´un sözünün tevafukudur. Hadisin râvisi Abdurrahman Ýbnu Yezîd, bu tevafuk´a olan hayretini ifade için: "Bu söz mü, hareket emri mi, hangisi daha süratli olmuþtu, bilmiyorum" demiþtir. Bazý þârihler "Bilmiyorum" sözünün Ýbnu Mes´ud´a ait olduðunu söylemiþlerse de yanlýþ olduðu açýktýr.[141]
DÖRDÜNCÜ BÂB
EZAN VE ÝKÂMET
UMUMÎ AÇIKLAMA
Ezan, kelime olarak duyurma, bildirme mânasýna gelen Ezen اََْذَن kökünden gelir, esas itibariyle dinletmek demektir. Þer´î ýstýlah olarak, hususî elfazla namaz vaktini bildirmek, duyurmak mânasýna gelir. Kurtubî ve baþkalarý: "Ezan, kelimelerin azlýðýna raðmen itikadla ilgili bütün meseleleri içine alýr" der ve þu izahý sunar: "... Allah´ýn büyüklüðünü ifadeye baþlar. Bu ise Allah´ýn varlýðýný ve kemalini tazammun eder. Sonra tevhidi beyan eder, þirki reddeder. Sonra Muhammedî risaleti teyid eder. Sonra, þehadetten sonra hususî ibadete çaðýrýr. Zaten þehadetsiz ibadet bilinemez. Sonra felaha yani kurtuluþa davet eder ki, bu da ebedî bekadýr. Þu halde, burada âhiret hayatýna iþaret vardýr. Sonra bazý þeyler, ehemmiyetine binaen takviye için tekrar edilmiþtir."
Ezanla namaz vaktinin girdiði îlan edilmiþ, mü´minler cemaate davet edilmiþ olur. Ezan´ýn bir baþka mühim yönü þeâir-i Ýslâm´ýn îlanýdýr. Bu yönünü düþünmeyen nâdanlar, bir tüfek veya boru sesiyle veya minareye yerleþtirilecek mahsus bir çalar saattin sertçe vurmasýyla veya mahalli dile tercümesiyle de bu duyurma iþinin yerine getirilebileceðini söylerler. Ama mesele, sadece bir vakit duyurma iþi deðildir. Belki bu, ezanýn îfâ ettiði birçok fonksiyondan sadece biridir ve tâlî kalan bir yönüdür. Ezan´ýn fiille deðil de sözle yapýlmasýndaki hikmet, sözdeki kolaylýk sebebiyledir bu, her yerde her zaman herkesin imkaný dahilindedir.
Ezan mý daha faziletli, imamet mi daha faziletlidir? Ýhtilaf konusudur. Buna: "Kiþi, içinden bilirse ki imametin hakkýný tam olarak verebilecektir, bu durumda imamet efdaldir, deðilse ezan!" diye açýklýk getirilmiþtir. Ýmamlýkla müezzinliðin bir kimsede birleþtirilmesi hususunda da ihtilaf vârid olmuþtur. Buna bazýlarý "mekruh" demiþtir. Beyhakî´de, bunun mekruh olduðunu belirten bir de rivayet vardýr, ancak hadis zayýftýr. Fakat Hz. Ömer´in þu sözü sahih senedle sabittir: "Hilafetle birlikte ezaný da yürütebilseydim ezan da okurdum." Ýmamlýk ve müezzinliðin ayný þahýsta birleþmesine umumiyetle müstehab denmiþtir.
Ezaný tarif ederken -çoðunlukça benimsenmemiþ bile olsa da- Ýbnu´l-Münîr gibi bazýlarýnýn: Ezanýn hakikatý müezzinden sâdýr olan þeylerin tamamýdýr. Söz, davranýþ ve heyet" dediðini bilmekte fayda var.
Ezanýn deðiþtirilemeyeceði hususunda Bediüzzaman´ýn bir açýklamasý þöyle:
"Mesâil-i þeriatten bir kýsmýna Taabbüdî denilir- aklýn muhakemesine baðlý deðildir, emrolunduðu için yapýlýr. Ýlleti emirdir.
Bir kýsmýna "Mâkûlü´lmâna" tabir edilir, Yani bir hikmet ve bir maslahatý var ki, o hükmün teþriine müreccih olmuþ; fakat sebep ve illet deðil. Çünkü hakikî illet, emir ve nehy-i ilâhîdir.
Þeâirin taabbüdî kýsmý, hikmet ve maslahat onu taðyir edemez, taabbüdîlik ciheti tereccuh ediyor, ona iliþilmez. Yüzbin maslahat gelse, onu taðyir edemez. Öyle de: "Þeâirin faidesi, yalnýz mâlûm mesâlihdir" denilmez ve öyle bilmek hatadýr. Belki o maslahatlar ise, çok hikmetlerinden bir faidesi olabilir. Mesela biri dese: "Ezanýn hikmeti, müslümanlarý namaza çaðýrmaktýr, þu halde tüfenk atmak kâfîdir." Halbuki o divane bilmez ki, binler maslahat-ý ezâniyye içinde o bir maslahattýr. Tüfenk sesi, o maslahatý verse; acaba nev-i beþer namýna, yahut o þehir ahalisi namýna hilkat-ý kâinâtýn netice-i uzmasý ve nev-i beþerin netice-i hilkatý olan îlân-ý Tevhid ve Rubûbiyet-i Ýlâhiyyeye karþý izhâr-ý ubûdiyete vasýta olan ezanýn yerini nasýl tutacak?..
Elhasýl: Cehennem lüzumsuz deðil, çok iþler var ki, bütün kuvvetiyle "Yaþasýn Cehennem!" der. Cennet dahi ucuz deðildir; mühim fiyat ister." ...َيَسْتَوى اَصْحَابُ النَّارِ وَاَصْحَابُ الْجَنَّةِ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ
"Þu ezanlar ki, þehadetleri dinin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli!" [142]
BÝRÝNCÝ FER´
Ezanýn Fazileti
ـ1ـ عن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أن رسولَ اللّهِ # قالَ: لَوْ يَعْلَمُ النَّاسُ مَا في النّدَاءِ وَالصَّفَّ ا‘وَّلِ، ثُمَّ لَمْ يَجِدُوا إَّ أنْ يَسْتهِمُوا عَلَيْهِ سْتَهَمُوا[. أخرجه الشيخان.»اِسْتِهَامُ« اقتراع .
1. (2432)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ýnsanlar, eðer ezan okumak ile namazýn ilk safýnda yer almada ne (gibi bir hayýr ve bereket) olduðunu bilseler, sonra da bunu elde etmek için kur´a çekmekten baþka çare kalmasaydý, mutlaka kur´aya baþvururlardý."[143]
AÇIKLAMA:
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), mü´minlere ezan okumak ile, cemaatle kýlýnan namazlarýn ilk safýnda yer almanýn (yani, namaza erken gelmenin) ne kadar kýymetli, Allah indinde ne derece makbul bir amel olduðunu duyurabilmek için böyle bir üsluba yer vermiþtir. Hususan, elde edilecek faziletin beyan edilmemesi onu nazarlarda daha da büyütmeye yöneliktir. Mamafih bazý rivayetlerde "hayýr ve bereketten" ziyadesi gelmiþtir ki, tercümede parantez arasýnda gösterdik.
Bu rivayette, mesela ezan okumak için evleviyet hakký tanýyan güzel ses, gür ses, güzel okuma, vakit ahkamýný iyi bilme gibi þartlarda eþitlik halinde kur´aya baþvurmayý tavsiye etmiþ olmaktadýr. Buhârî´nin kaydettiði bir örneðe göre, (Kadisiye fethedildiði gün, müezzin yaralanýp ezan okuyamayýnca askerler ezan okuma hususunda ihtilafa düþüp) durumu, komutanlarý Sa´d Ýbnu Ebî Vakkas´a götürürler. O da kur´a çekerek meseleyi halleder.
Zayýf da olsa bir baþka rivayette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kur´aya baþvurmaktan deðil, kýlýca sarýlmaktan söz etmiþ olmalýdýr: لَتُجَادِلُو اعَلَيْهِ بِالسَّيْفِ [144]
ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّه #: إذَا نُودِىَ لِلصَةِ أَدْبَرَ الشّيْطَانُ لَهُ ضُرَاطٌ، حَتَّى َ يُسْمَعَ التَّأذِينُ فإذَا قُضِىَ التَّأذِينُ أقْبَلَ، حَتَّى إذَا ثُوِّبَ بِالصَةِ أدْبَرَ، حَتّى إذا انْقَضى التَّثْوِيبُ أقْبَلَ حَتَّى يَخْطِرَ بَيْنَ المَرْءِ وَنَفْسِهِ، يَقُولُ لَهُ: اذْكُرْ كَذَا وَاذْكُرْ كَذَا، لِمَا لَمْ يَكُنْ يَذْكُرُ مِنْ قَبْلُ، حَتّى يَظِلّ الرَّجُلُ مَا يدْرِى كَمْ صَلّى[. أخرجه الستة إ الترمذي .
2. (2433)-Yine Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namaz için ezan okunduðu zaman þeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaþýr, ezaný duyamayacaðý yere kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. Ýkamete baþlanýnca yine uzaklaþýr, ikamet bitince geri dönüp kiþi ile kalbinin arasýna girer ve þunu hatýrla, bunun düþün diye aklýnda daha önce hiç olmayan þeylerle vesvese verir. Öyle ki (buna kapýlan) kiþi kaç rekat kýldýðýný bilemeyecek hale gelir." [145]
AÇIKLAMA:
1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu hadislerinde insî ve cinnî þeytanlarýn ezandan duyduðu rahatsýzlýðý belið bir üslupla dile getirmektedir. Þârihler, hadiste öncelikle cinnî þeytan zikredilmiþ olsa da insî þeytanlarýn da dahil olduðunu belirtirler. "Çünkü derler, insî ve cinnî her mütemerride þeytan denir. Burada þeytandan murad iblis ise de þeytan cinsinin kastedilmiþ olmasý da muhtemeldir." Tîbî der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ezan dinlemek için þeytanýn kendisini meþgul etmesini, kulaðý dolduran ve bir baþka þeyi dinlemeye mâni olan bir sese teþbih etti, bunun kötülüðünü belirtmek için de "sesli sesli yellenme" olarak tesmiye buyurdu." Tîbî´nin bu açýklamasý ve ifade-i nebeviyi teþbihe hamli gayet tatminkâr olmakla beraber Kadý Ýyâz´ýn, hadisi zahirine hamletmeye imkan bulduðunu da belirtmek isteriz. "Çünkü der, þeytan gýda ile beslenen bir cisimdir, ondan yel çýkmasý sahihtir."
Bazý âlimler bu iþi þeytanýn ezaný dinlemeye mani bir meþguliyet bulmak veya bazý sefih takýmýnýn yaptýðý gibi istihfaf maksadýyla kasden yapmýþ olabileceði gibi, ezaný iþittiði zaman, hissettiði korkunun þiddetinden, kasýdsýz olarak, kendiliðinden hasýl olabileceðini de söylemiþtir.
2- Rivayetin bazý vechinde þeytanýn kaçtýðý mesafe hakkýnda bir bilgi verilir: Müslim´dekine göre Ravha nam mevkiye kadar kaçmaktadýr. Ýshak Ýbnu Râhûye´nin Müsned´inde bir dercede, buranýn Medîne´ye otuz mil mesafede olduðu belirtilmiþtir.
3- Þeytanýn namazda verdiði vesvese hususunda çeþitli tasrihat farklý rivayetlerde gelmiþtir: "Þunu þunu hatýrla! der", "onu hayal ve kuruntulara daldýrýr", "hatýrýna gelmeyecek ihtiyaçlarýný da hatýra getirir", "önceden hatýrýna gelmeyen þeyleri hatýrlatýr."
Bu son cümleden Ýmâm-ý Âzam´ýn bir istinbatý meþhurdur: Anlatýldýðýna göre, bir adam gelerek, gömdüðü bir hazinenin yerini hatýrlayamadýðýný söyleyerek yardým talebeder. Ýmam, namaz kýlmasýný ve namazda dünyevî hiçbir þey düþünmemeye gayret etmesini sýký sýký tembihler. Adam gider, tavsiyeyi yapar ve anýnda malýnýn yerini hatýrlar.
4- Bazý âlimler, bu hadisten hareketle, ezandan sonra, namaz kýlmadan mescidden ayrýlmayý mekruh addederler. Bunun, þeytanýn fiiline benzeyeceðini söylerler.
5- Hadis ezanýn faziletini beyan etmektedir. Ezan sesini duyan þeytanýn onu iþitmemek için otuz mil uzaða kaçmasý, onun faziletini anlamada yeterli bir delildir. Kaldý ki, baþka rivayetlerde ezaný okuyan kimseler hakkýnda da fazilet beyan edilmiþtir. Bu hadislerden bir kýsmý müteakiben kaydedilecek[146]
ـ3ـ وفي أخرى لمسلم: ]إنّ الشّيْطَانَ إذَا سَمِعَ النِّدَاءَ بِالصَّةِ أحَالَ، وَلَهُ ضُرَاطٌ حَتّى َ يُسْمَعَ صَوْتُهُ. فإذَا سَكَتَ رَجَعَ فَوَسْوَسَ. فإذَا سَمِعَ اْ“قَامَةَ ذَهَبَ حَتّى َ يُسْمَعَ صَوْتُهُ. فإذَا سَكَتَ رَجَعَ فَوَسْوَسَ[. هذا لفظه، وللبخارى نحوه.والمراد »بِالتّثْويبِ« هاهنا: إقامة الصة.ومعنى »أحالَ« تَحوّل عن موضعه .
3. (2434)- Müslim´in diðer bir rivayetinde þöyle denmiþtir: "Þeytan namaz için okunan ezaný iþitti mi kaçar. Müezzinin sesini iþitmemek için sesli sesli yellenir. (Ezan bitip müezzin) susunca geri döner ve vesvese verir. Ýkameti iþittiði zaman, müezzini duymamak için gider, susunca geri döner ve vesvese verir."[147]
ـ4ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]سَمِعْتُ رسولَ اللّهِ # يَقُولُ إنَّ الشّيْطَانَ إذَا سَمِعَ النِّدَاءَ بِالصَّةِ ذَهَبَ حتّى يَكُونَ مَكانَ الرّوحَاءِ[.قال الراوى: والروحاء من المدينة على ستة وثثين مي. أخرجه مسلم .
4. (2435)- Hz. Câbir (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn þöyle söylediðini iþittim: "Þeytan namaz için okunan ezaný iþitince Ravhâ nâm yere kadar gider."[148]
AÇIKLAMA:
Ravhâ daha önce kaydettiðimiz üzere Ýshak Ýbnu Râhûye´nin bir dercinde Medîne´ye otuz mil mesafede bir yer olarak tarif edilmiþtir. Bazý rivayetlerde ise otuz altý mil olarak tarif edilmiþtir. Hülasa Medîne´den oldukça uzak mesafede bulunan bir yerin adýdýr.[149]
ـ5ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كُنّا مَعَ رسولِ اللّهِ # فقَامَ بِلٌ يُنَادِى. فَلَمَّا سَكَتَ قالَ رسولُ اللّهِ #: مَنْ قالَ مِثْلَ هذَا يَقِيناً دَخَلَ الجَنَّةَ[. أخرجه النسائى .
5. (2436)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. Bilâl (radýyallâhu anh) kalkýp ezan okudu. (Ezaný bitirip) susunca, Aleyhissalâtu Vesselâm: "Kim bunun mislini kesin bir inançla söylerse cennete girer" buyurdu."[150]
AÇIKLAMA:
Ezan´ýn muhtevasý, bahsin baþýndaki UMUMÎ AÇIKLAMA kýsmýnda belirttiðimiz üzere Ýslâm îtikadýnýn yani Âmentü´nün temel prensiplerini ihtiva etmektedir. Bunlara yakînî þekilde yani kesin bir inanç, Ýslâm þeriatýna îman demektir. Amel olmasa bile Lâilâhe illallah Muhammedü´r-Resûlullah diyen kimsenin dahi cennete gideceði müjdelendiðine göre, ezaný tekrar eden kimse baþkaca günahlarý için ceza çekse bile, cehennemde ebedî kalmayýp, cennete gidecektir. Resûlullah, þeriatýnýn bu umumî prensibini bir kere de ezan vesilesiyle beyan buyurmuþ olmaktadýr.[151]
ـ6ـ وعن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنْهما ]أنّهُ سَمِعَ رسولَ اللّهِ # يَقُولُ: إذَا سَمِعْتُمُ النِّدَاءَ فَقُولُوا مِثْلَ مَا يَقُولُ. ثُمَّ صَلُّوا عَلىّ فإنَّهُ مَنْ صَلّى
عَلَىّ صَةً صَلّى اللّهُ عَلَيْهِ بِهَا عَشْراً، ثُمَّ سَلُوا اللّهَ لِىَ الْوَسِيلَةَ فَإنَّهَا مَنْزِلَةٌ في الجَنّةِ َ يَنْبَغِى أنْ تَكُونَ إّ لِعَبْدٍ مِنْ عِبَادِ اللّهِ، وَأرْجُوا أنْ أَكُونَ أنَا هُوَ؟ فَمَنْ سَأَلَ اللّهَ لِىَ الْوَسِيلَةَ حَلّتْ لَهُ الشّفَاعَةُ[. أخرجه الخمسة إ البخارى .
6. (2437)- Abdullah Ýbnu Amr Ýbni´l-Âs (radýyallâhu anh)´ýn anlattýðýna göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn þöyle söylediðini iþitmiþtir:
"Ezaný iþittiðiniz zaman müezzinin söylediðini aynen (kelime kelime) tekrar edin. Sonra bana salât u selâm okuyun. Zîra kim bana salât u selâm okursa Allah da ona on misliyle rahmet eder. Sonra benim için el-Vesîle´yi taleb edin. Zîra o, cennete bir makamdýr ki, mutlaka Allah´ýn kullarýndan birinin olacaktýr. Ona sahip olacak kimsenin ben olmamý ümid ediyorum. Kim benim için Allah´tan el-Vesîle´yi taleb ederse, þefaat kendisine vâcib olur."[152]
Hadisin ilk cümlesi Buhârî´de de rivayet edilmiþtir.[153]
ـ7ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه ]أنّ رسولَ اللّهِ # قالَ: مَنْ قالَ حِينَ يَسْمَعُ النِّدَاءُ: اللَّهُمَّ رَبّ هذِهِ الدّعْوَةِ التّامّةِ وَالصَّةِ الْقَائِمَةِ آتِ مُحَمّداً الْوَسِيلَةَ وَالْفَضِيلَةَ وَابْعَثْهُ مَقَاماً مَحْمُوداً الَّذِي وَعَدْتَهُ[.وفي رواية: »كَمَا وَعَدْتَهُ إَّ حَلّتْ لَهُ شَفَاعَتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ«. أخرجه الخمسة إ مسلماً .
7. (2438)- Hz. Câbir (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ezaný iþittiði zaman kim: "Allâhümme Rabbe hâzihi´dda´veti´ttâmme ve´ssalâti´lkâime âti Muhammedeni´l-Vesîlete ve´lfadîlete veb´ashu makâmen mahmûdeni´llezî va´adtehu. (Ey bu eksiksiz davetin ve kýlýnan namazýn sahibi! Muhammed´e Vesîle´yi ve fazîleti ver. O´nu, va´adettiðin -bir rivayette va´adettiðin üzere- makam-ý Mahmûd üzere ba´s et (dirilt)" derse, ona Kýyâmet günü mutlaka þefaatim helal olur."[154]
radyobeyan