Namazla ilgili hadisler 1 devami 2 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 12:59:42
Ücüncü bab namaz vakitleri
ـ1ـ عن أبى موسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ النّبىَّ # أتَاهُ سَائِلٌ يَسْأَلُهُ عَنْ مَوَاقِيت الصَّةِ، فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيْهِ شَيْئاً قالَ: وَأمَرَ بًَِ فَأقَامَ الْفَجْرَ حِينَ انْشَقَّ الْفَجْرُ وَالنَّاسُ َ يَكَادُ يَعْرفُ بَعْضُهُمْ بَعْضاً، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ الظُّهْرَ حِينَ زَالَتِ الشّمْسُ، وَالْقَائِلُ يَقُولُ: قَدْ انْتَصَفَ النَّهَارُ وَهُوَ كَانَ أعْلَمَ مِنْهُمْ، ثُمَّ أمَرَهُ فأقَامَ بِالْعَصْرِ وَالشّمْسُ مُرْتَفِعَةٌ، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ بِالْمَغْرِبِ حِينَ وَقَعَتِ الشّمْسُ، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ بِالْعِشَاءِ حِينَ غَابَ الشَّفَقُ، ثُمَّ أخَّرَ الْفَجْرَ مِنَ الْغَدِ حَتَّى انْصَرَفَ مِنْهَا، وَالْقَائِلُ يَقُولُ: قَدْ طَلََعَتِ الشّمْسُ، أوْ كَادَتْ، ثُمَّ أخَّرَ الظُّهْرَ حَتَّى كانَ قَرِيباً مِنْ وَقْتِ الْعَصْرِ بِا‘مسِ، ثُمَّ أخَّرَ الْعَصْرَ حَتَّى انْصَرَفَ مِنْهَا، وَالقَائِلَ يقُولُ: قَدِ احْمَرَّتِ الشّمْسُ، ثُمَّ أخّرَ المَغْرِبَ حَتَّى كَانَ عِنْدَ سُقُوطِ الشّفَقِ[ .
1. (2360)- Hz. Ebû Mûsa (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a bir zat gelerek namaz vakitlerini sordu. Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi."
(Sabah vaktinde) þafak sökünce, henüz kimse kimseyi tanýyamayacak kadar ortalýk karanlýk iken Bilâl´e emretti, sabah ezanýný okudu.
Sonra, güneþ tam tepe noktasýndan batýya dönme (zeval) anýnda yine Bilâl´e emretti, öðle ezanýný okudu. Bu vakit için, -öbürlerinden daha iyi bilen- birisi: "Bu, gün ortasý (nýsfu´n-Nehar)" demiþti. Sonra, güneþ henüz yüksekte olduðu zaman emretti, Bilâl akþam namazý için ezan okudu. Sonra ufuktaki aydýnlýk (þafak) kaybolunca yatsý için emretti, Bilâl yatsý ezanýný okudu. Sonra ertesi gün, sabah namazýný tehir etti. O kadar geciktirdi ki, kiþinin, "sabah vakti çýktý veya çýkmak üzere" demesi ânýnda namazý tamamladý. Sonra öðleyi tehir etti, öyle ki, öðle namazýný dün ikindiyi kýldýðýmýz âna yakýn bir vakitte kýldý. Sonra ikindiyi tehir etti. Bir kimsenin, "Güneþ (ikindi) kýzýllýðýna büründü" diyebileceði bir vakitte namazdan çýktý. Sonra akþamý, nerdeyse ufuktan aydýnlýðýn (þafak) kaybolduðu âna kadar tehir etti."
ـ2ـ وفي رواية: ]فَصَلّى المَغْرِبَ قَبْلَ أنْ يَغِيبَ الشّفقُ في الْيَوْمِ الثَّانِى، ثُمَّ أخّرَ الْعِشَاءَ حَتَّى كانَ ثُلُثُ اللّيْلِ ا‘وَّلُ، ثُمَّ أصْبَحَ فَدَعَا السَّائِلَ، فقَالَ: الْوَقْتُ بَيْنَ هذينِ[. أخرجه مسلم، واللفظ له، وأبو داود والنسائى .
2. (2361)- Bir rivayette de þöyle gelmiþtir: Akþamý, ikinci günde, ufuktaki aydýnlýðýn kaybolmasýndan önce kýldý. Sonra yatsýyý, gecenin ilk üçte birine kadar tehir etti. Sonra sabah oldu ve soru sahibini çaðýrdý: "Ýþte namazýn vakti bu iki hudud arasýndadýr" buyurdu.[51]
ـ3ـ وفي رواية ‘بى داود: ]فَأقَامَ الْفَجْرَ حِينَ كانَ الرَّجُلُ َ يَعْرِفُ وَجْهَ صَاحِبِهِ أوْ أنَّ الرَّجُلَ َ يَعْرِفُ مَنْ إلى جَنْبِهِ، ثُمَّ أخّرَ الْعَصْرَ حَتَّى انْصَرَفَ منْهَا، وَقَدِ اصْفَرَّتِ الشّمْسُ، وقالَ في آخرِهِ، وَرَواهُ بَعْضُهُمْ فقَالَ: ثُمَّ صَلّى الْعِشَاءَ إلى شَطْرِ اللَّيْلِ[ .
3. (2362)- Ebû Dâvud´un bir rivayetinde þöyle denmiþtir: "Sabah namazýný kiþi arkadaþýnýn yüzünü tanýyamayacak -veya kiþi yanýndakini tanýmayacak- kadar (ortalýðýn karanlýk olduðu) bir anda kýldý. Sonra ikindiyi öylesine tehir etti ki, namazdan çýktýðý zaman güneþ sararmýþtý..."
Rivayetin sonunda Ebû Dâvud der ki: Bu hadisi rivayet edenlerden bazýsý þöyle dedi: "sonra yatsýyý gece yarýsýna kadar tehir ederek kýldý."[52]
ـ4ـ وعن بريدة رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ رَجًُ سَألَ رَسُولَ اللّهِ # عَنْ وَقْتِ الصََّةِ؟ فقَالَ لَهُ: صَلِّ مَعَنَا هذَيْنِ الْيَوْمَيْنِ: فَلَمَّا زَالَتِ الشّمْسُ أمَرَ بًَِ فأذَّنَ، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ الظُّهْرَ، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ الْعَصْرَ وَالشّمْسُ مُرْتَفَعَةٌ بَيْضَاء نَقِيَّةٌ، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ المَغْرِبَ حِينَ غَابَتِ الشّمْسُ، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ العِشَاءَ حِينَ غَابَ الشّفقُ، ثُمَّ أمَرَهُ فَأقَامَ الْفَجْرَ حِينَ طَلَعَ الْفَجْرُ، فَلَمَّا أنْ كانَ الْيَوْمُ الثَّانِى أمَرَهُ فَأبْرَدَ بِالظُّهْرِ فَأبْردَ بِهَا، فأنْعَمَ أنْ يُبْرِدَ بِهَا، وَصَلّى الْعَصْرَ وَالشّمْسُ مُرْتَفِعَةٌ أخّرَهَا فَوْقَ الَّذى كانَ، وَصَلّى المَغْرِبَ قَبْلَ أنْ يَغِيبَ الشّفَقُ، وَصَلّى العِشَاءَ بَعْدَمَا ذَهَبَ ثُلُثُ اللّيْلِ، وَصَلّى الْفَجْرَ فَأسْفَرَ بِهَا، ثُمَّ قَالَ: ايْنَ السَّائِلُ عَنْ وَقْتِ الصََّةِ؟ فقَالَ الرَّجُلُ: أنَا يَا رَسُولَ اللّهِ، فقَالَ: وَقْتُ صََتِكُمْ بَيْنَ مَا رَأيْتُمْ[. أخرجه مسلم والترمذي والنسائى.»ا‘بْرَادُ«: انكسار الوهج والحرِّ.ومعنى »أنْعَمَ«: أطال ابراد .
4. (2363)- Hz. Büreyde (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a namazlarýn vaktinden sormuþtu. Ona:
"Þu (önümüzdeki) iki günde namazlarý bizimle kýl!" buyurdu. (O gün) güneþ tam tepe noktasýndan (batýyor) kayýnca ezan için Bilâl´e emretti. O da öðle ezanýný okudu. Sonra öðle için kâmet okumasýný emretti. Sonra güneþ yüksekte, beyaz parlak iken emretti ve ikindi için kâmet okudu. Sonra güneþ batýnca emretti, akþam için kâmet okudu. Sonra ufuktaki aydýnlýk kaybolunca emretti, yatsý için kâmet okudu. Sonra þafak sökünce emretti sabah için kâmet okudu. Ýkinci gün olunca, Bilâl´e ortalýðýn serinlemesini beklemeyi emretti. O da öðleyi, ortalýk iyice serinleyinceye kadar geciktirdi. Ýkindiyi, güneþ yüksekten, dünkü vakitten biraz sonra kýldý. Akþamý ufuktaki beyazlýk kaybolmazdan az önce kýldý. Yatsýyý gecenin üçte biri geçtikten sonra kýldý. Sabahý ortalýk iyice aðarýnca kýldý. Sonra:
"Namaz vakitlerinden soran kimse nerede?" diye sordu. Soru sahibi:
"Benim ey Allah´ýn Resûlü!" dedi.
"Namazlarýnýzýn vakti dedi, gördüðünüz (iki vakit) arasýndadýr."[53]
AÇIKLAMA:
1- Yukarýda kaydedilen hadisler beþ vakit namazdan her birinin ilk vakti ile son vaktini belirlemektedir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), muhataplarýnýn anlamakta zorluk çekeceði veya çabuk unutacaðý bir kýsým tariflere ve hatta teknik tabirlere dayanacak olan açýklamalara yer vermiyor. Namaz vakitlerini öðrenmek isteyen zâta, iki gün boyu bunu fiilen gösteriyor: Bunu birinci gün, namazlarý ilk vakitlerinde, ikinci gün de son vakitlerinde kýlmak suretiyle yapýyor. Ýkinci günün sonunda soru sahibini çaðýrarak, "namaz vakti, bu iki hududun arasýnda kalan zamandýr" buyuruyor.
2- Namazlar bu iki vakit arasýnda muteber olmakla beraber, ilk vaktinde kýlýnmalarýnýn ehemmiyetine baþka hadislerde dikkat çekilmiþtir. Gerçi, bu rivayetlerde öncelikle ilk vaktinde kýlmýþ olmasý da namazlarý ilk vakitlerinde kýlmanýn efdaliyetine bir delil sayýlabilir.
3- Sorulan bir þeyin cevabýný, fiilen göstererek vermek efdaldir. Bu tarz, meselenin hem herkesce anlaþýlmasýna, hem de daha iyi kavranmasýna yardým eder.
4- Bir kýsým meseleleri, ihtiyaç ânýna kadar açýklamamak, ihtiyaç hasýl olunca açýklamak efdaldir. Ýhtiyaç ânýný sorulan sual, bilme ihtiyacýnýn duyulmasý tayin eder.
5- Rivayetlerde yatsýnýn vakti ihtilaflý gözükmektedir. Büreyde ile Ebû Mûsa´nýn rivayetlerinde (2360 ve 2363. rivayetler) yatsýyý Hz. Peygamber´in gecenin üçte birinden sonraya býraktýðý ifade edilirken 2362 numaralý hadiste -ki Abdullah Ýbnu Amr Ýbni´l-Âs´ýn rivayetidir- gece yarýsýnda kýldýðý belirtiliyor. Bunlardan hangisinin efdal olduðunu âlimler münakaþa etmiþtir. Hanefîlere göre, yatsýyý gecenin ilk üçte birinin sonunda kýlmak müstehabtýr. Bazý Hanefîlere göre müstehab olan vakit son üçte bir´den önceki vakittir. Bazý Hanefîlere göre de namazýn gecenin üçte birine tehiri efdaldir. Bu iki görüþü birleþtirerek:"Yatsýya, gecenin üçte biri çýkmazdan önce niyetlenip bu üçte birin sonunda namazdan çýkmalý" diyen de olmuþtur.
Þafiî hazretlerinden iki görüþ rivayet edilmiþtir. Birine göre yatsýnýn ihtiyarî vakti gecenin üçte birine, diðerine göre yarýsýna kadar devam eder. Nevevî ikinci kavlin esahh oduðunu söylemiþtir.
ـ5ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّ رَسُول اللّهِ # قال: أمَّنِى جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السََّمُ عَنْدَ البَيْتِ مَرَّتَيْنِ، فَصَلّى الظُّهْرَ في ا‘ولَى مِنْهُمَا حِينَ كَانَ الْفَىْءُ مِثْلَ الشِّرَاكِ، ثُمَّ صَلّى الْعَصْرَ حِينَ كانَ كُلُّ شَىْءٍ مَثْلَ ظِلّهِ، ثُمَّ صَلّى المَغْرِبَ حِينَ وَجَبَتِ الشّمْسُ، وَأفْطَرَ الصَّائِمُ، ثُمَّ صَلّى العِشَاءَ حِينَ غَابَ الشّفَقُ، ثُمَّ صَلّى الْفَجْرَ حِينَ بَزَقَ الْفَجْرُ، وَحَرُمَ الطّعامُ عَلى الصَّائمِ، وَصَلّى المَرَّةَ الثَّانِيَةَ الظُّهْرَ حِينَ كانَ ظِلُّ كُلِّ شَىْءٍ مَثْلَهُ لِوَقْتِ الْعَصْرِ بِا‘مْسِ، ثُمَّ صَلّى الْعَصْرَ حِينَ كانَ ظِلُّ كُلِّ شَىْءٍ مِثْلَيْهِ، ثُمَّ صَلّى المَغْرِبَ لِوَقْتِهِ ا‘وَّلِ، ثُمَّ صَلّى العِشَاءَ اŒخِرَ حِينَ ذَهَبَ ثُلُثُ اللّيْلِ، ثُمَّ صَلّى الصُّبْحَ حِينَ أسْفرَتِ ا‘رْضُ، ثُمَّ التَفَتَ إلىَّ جِبْرِيلُ، فقَالَ يَا مُحَمَّدُ: هذَا وَقْتُ ا‘نْبِيَاءِ عَلَيْهمُ الصََّةُ والسََّمُ مِنْ قَبْلِكَ، وَالْوَقْتُ فِيمَا بَيْنَ هذَيْنِ الْوَقْتَيْنِ[. أخرجه أبو داود والترمذي، وهذا لفظه.
5. (2364)- Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cibril (aleyhisselâm) bana, Beytullah´ýn yanýnda, iki kere imamlýk yaptý. Bunlardan birincide öðleyi, gölge ayakkabý baðý kadarken kýldý. Sonra, ikindiyi her þey gölgesi kadarken kýldý. Sonra akþamý güneþ battýðý ve oruçlunun orucunu açtýðý zaman kýldý. Sonra yatsýyý, ufuktaki aydýnlýk (þafak) kaybolunca kýldý. Sonra sabahý þafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kýldý. Ýkinci sefer öðleyi, dünkü ikindinin vaktinde herþeyin gölgesi kendisi kadar olunca kýldý. Sonra ikindiyi, herþeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kýldý. Sonra akþamý, önceki vaktinde kýldý. Sonra yatsýyý, gecenin üçte biri gidince kýldý. Sonra sabahý, yeryüzü aðarýnca kýldý.
Sonra Cibrîl (aleyhisselâm) bana yönelip:
"Ey Muhammed! Bunlar senden önceki peygamberlerin (aleyhimü´ssalâtu vesselâm) vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasýnda kalan zamandýr!" dedi."[54]
ـ6ـ وفي رواية النسائى عن جابر: ]ثُمَّ أتَاهُ حِينَ امْتَدَّ الْفَجْرُ، وَأصْبَحَ وَالنُّجُومُ بَادِيَةٌ مُشْتَبِكَةٌ فَصَنَعَ كمَا صَنَعَ بِا‘مْسِ فَصَلّى الغَدَاةَ[ .
6. (2365)- Nesâî´nin Hz. Câbir (radýyallâhu anh)´den yaptýðý bir rivayette þöyle denmiþtir: "Sonra O´na (Cibrîl), Fecr uzayýp[55] sabah olunca daha yýldýzlar parlak ve cývýl cývýl[56] iken geldi. Dünkü yaptýðýný aynen yaptý, sabah namazýný kýldý. Sonra da: "Namaz vakti, iþte gördüðünüz bu iki namaz arasýdýr" dedi."[57]
ـ7ـ وفي أخرى: ]فَصَلّى الظُّهْرَ حِينَ زَالَتِ الشّمْسُ، وَكَانَ الْفَئُ قَدْرَ الشِّرَاكِ، ثُمَّ صَلّى الْعَصْرَ حِينَ كانَ الْفَئُ مِثْلَ الشِّرَاكِ، وَظِلِّ الرَّجُلِ، ثُمَّ صَلّى المَغْرِبَ حِينَ غَابَتِ الشّمْسُ، ثُمَّ صَلّى العِشَاءَ حِينَ غَابَ الشّفَقُ، ثُمَّ صَلّى الْفَجْرَ حِينَ طَلَعَ الْفَجْرُ، ثُمَّ صَلّى الْغَدَ الظُّهْرَ حِينَ كَانَ الظِّلُّ طُولَ الرَّجُلِ، ثُمَّ صَلّى الْعَصْرَ حِينَ كَانَ ظِلُّ الرَّجُلِ مِثْلَيْهِ، ثُمَّ صَلّى المَغْرِبَ حِينَ غَابَتِ الشّمْسُ، ثُمَّ صَلّى العِشَاءَ إلى ثُلُثُ اللّيْلِ، أوْ نِصْفِ اللّيْلَ، ثُمَّ صَلّى الْفَجْرَ فَأسْفَرَ[.وَالمراد »بِالشِّرَاكِ«: أحد سيور النعل .
7. (2366)- Bir diðer rivayette þöyle denmiþtir: "...Öðleyi, güneþ (tepeden batýya) meyledince kýldý. (Bu sýrada) gölge ayakkabý baðý kadardý. Sonra ikindiyi, gölge ayakkabý baðýnýn misli ve adam boyu olunca kýldý. Sonra akþamý, güneþ batýnca kýldý. Sonra yatsýyý, ufuktaki aydýnlýk kaybolunca kýldý. Sonra, sabahý, þafak sökünce kýldý. Sonra ertesi günün öðlesini, gölge, adam boyu olunca kýldý. Sonra ikindiyi, kiþinin gölgesi iki misli olunca kýldý. Sonra akþamý, güneþ batýnca kýldý. Sonra yatsýyý, gecenin üçte birine veya yarýsýna doðru kýldý. Sonra sabahý kýldý ve ortalýk aðardý."[58]
AÇIKLAMA:
Hadiste geçen þirak´ý ayakkabý baðý diye çevirdik. Bu, ayakkabýnýn üstündeki kayýþ, sýrým demektir. Þârihlerden Sindî bununla eþyanýn öðle vaktindeki aslî gölgesinin kastedildiðini belirtir. Mekke´de bu sýfýrdýr. Mevsime ve mekana göre, zeval ânýndaki bu gölgenin miktarý olabilecektir. Zîra her yerde tam zeval ânýnda gölgesizlik hali olmaz. Bu hâl ekvatorda ve oraya yakýn yerlerde olabilir. Sindî der ki: "Þirak ile, zeval ânýndaki gölgenin kastedildiðinin delili þu ki, hadisin devamýnda ikindi vakti, bu aslî gölgeye (mesela) insan gölgesinin bir misli daha ilave olmasýyla baþlatýlmaktadýr."
ـ8ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: إنَّ لِلصََّةِ أوًَّ وَآخِراً، وَإنَّ أوَّلَ وَقْتِ صََةِ الظُّهْرِ حِينَ تَزُولُ الشّمْسُ، وَآخِرَ وَقْتِهَا حِينَ يَدْخُلُ وَقْتُ الْعَصْرِ، وَإنَّ أوَّلَ وَقْتِ الْعَصْرِ حِينَ يَدْخُلُ وَقْتُهَا، وَإنَّ آخِرَ وَقْتِهَا حِينَ تَصْفَرُّ الشّمْسُ، وَإنَّ أولَ وَقْتِ المِغْرِبِ حِينَ تَغْرُبُ الشّمْسُ، وَإنّ أخر وَقْتِهَا حِينَ يَغِيبُ الشّفَقُ، وَإنّ أوَّلَ وَقْتِ الْعِشَاءِ حِينَ يَغِيبُ ا‘فْقُ، وَإنَّ آخِرَ وَقْتِهَا حِينَ يَنْتَصِفُ اللّيْلُ، وَإنَّ أوَّلَ وَقْتِ الْفَجْرِ حِينَ يَطْلَعُ الْفَجْرُ، وَإنَّ آخِرَ وَقْتِهَا حِينَ تَطْلُعُ الشّمْسُ[. أخرجه ا‘ربعة إ أبا داود، وهذا لفظ الترمذي .
8. (2367)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bilesiniz, namazýn bir ilk vakti bir de son vakti vardýr. Öðle vaktinin evveli güneþin tepe noktasýndan batýya meyil (zeval ânýdýr. Son vakti de ikindinin girdiði andýr. Ýkindi vaktinin evveli, vaktinin girdiði andýr. Vaktin sonu da güneþin sarardýðý andýr. Akþam vaktinin evveli, güneþin battýðý andýr. Vaktin sonu da ufuktaki aydýnlýðýn (þafak) kaybolduðu andýr. Yatsý vaktinin evveli, ufuðun kaybolduðu andýr. Vaktin sonu da gecenin yarýsýdýr. Sabah vaktinin evveli fecrin (aydýnlýðý) doðmasýdýr. Vaktin sonu da güneþin doðmasýdýr."[59]
ـ9ـ وفي رواية مالك عن عبداللّه بن رافع مولى أمّ سلمة: ]أنَّهُ سَألَ أبَا هُرَيْرَةَ عَنْ وَقْتِ الصََّةِ، فقَالَ أبُو هُرَيْرَةَ أنَا أُخْبِرُكَ: صَلِّ الظُّهْرَ إذَا كانَ ظِلُّكَ مِثْلَكَ، وَالْعَصْرَ إذَا كَانَ ظِلُّكَ مِثْلَيْكَ، وَالمَغْرِبَ إذَا غَرَبَتِ الشّمْسُ، وَالْعِشَاءَ مَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ ثُلُثِ اللّيْلِ، وَصَلِّ الصُّبْحَ بِغَبَشٍ، يَعْنِى: الْغَلَسَ[ .
9. (2368)- Muvatta´da Abdullah Ýbnu Râfi´ Mevla Ümmü Seleme´den kaydedilen bir rivayette þöyle denmiþtir: "Abdullah Ýbnu Râfi´, Ebû Hüreyre´ye namazlarýn vaktini sormuþtu. Ebû Hüreyre kendisine þu açýklamayý yaptý: "Ben sana haber vereyim: Gölgen kendi mislin kadarken[60] öðleyi kýl. Ýkindiyi gölgen iki mislin olunca kýl. Akþamý güneþ batýnca kýl. Yatsýyý seninle[61] arana gecenin üçte biri girince kýl. Sabahý da alaca karanlýkta kýl."[62]
ـ10ـ وعن مالك قال: ]كَتَبَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه إلى عُمَّالِهِ إنَّ أهَمَّ أُمُورِكُمْ عِنْدِى الصََّةُ، مَنْ حَفِظَهَا وَحَافَظَ عَلَيْهَا حِفِظِ دِينَهُ، وَمَنْ ضَيَّعَهَا فَهُوَ لِمَا سِوَاهَا أضْيَعُ، ثُمَّا كَتَبَ: أنْ صَلُّوا الظُّهْرَ إذَا كانَ الْفَئُ ذِرَاعاً إلى أنْ يَكُونَ ظِلُّ أحَدِكُمْ مَثْلَهُ، وَالْعَصْرَ وَالشَّمْسُ مُرْتَفِعَة بَيْضَاءُ نَقِيَّة قَدْرَ مَا يَسِيرُ الرَّاكِبُ فَرْسَخَيْنِ أوْ ثََثَةً قَبْلَ مَغِيبِ الشَّمْسِ وَالمَغْرِبَ إذَا غَرَبَتِ الشّمْسُ، وَالْعِشَاءَ إذَا غَابَ الشفَقُ إلى ثُلُثِ اللّيْل، فَمَنْ نَامَ فََ نَامَتْ عَيْنُهُ، فَمَنْ نَامَ فََ نَامَتْ عَيْنُهُ، فَمَنْ نَامَ فََ نَامَتْ عَيْنُهُ، والصُّبْحَ وَالنُّجُومُ بَادِيَة مُشْتَبِكَةٌ[.
10. (2369)- Ýmam Mâlik´in anlattýðýna göre, Hz. Ömer valilerine þöyle yazdý: "Nazarýmda iþlerinizin en ehemmiyetlisi namazdýr. Kim onu (farz, vacib, sünnet ve vaktine riayetle) korur ve (tam zamanýnda kýlmaya) devam ederse dînini korumuþ olur. Kim de onu(n zamanýný tehir suretiyle) zayi ederse, onun dýþýndakileri daha çok zayi eder."
Hz. Ömer yazýsýna þöyle devam etti: "Öðleyi gölge bir ziralýktan birinizin gölgesi misli oluncaya kadar kýlýnýz. Ýkindiyi, güneþ yüksekte, beyaz, parlak iken, hayvan binicisinin, güneþ batmazdan önce iki veya üç fersahlýk yol alacaðý müddet içerisinde; akþamý güneþ batýnca; yatsýyý ufuktaki aydýnlýk battýmý gecenin üçte birine kadar kýlýnýz. -Kim (yatsýyý kýlmadan) uyursa gözüne uyku düþmesin, kim (yatsýyý kýlmadan) uyursa gözüne uyku düþmesin, kim (yatsýyý kýlmadan) uyursa gözüne uyku düþmesin- Sabahý da yýldýzlar parlak ve cývýldarken kýlýnýz."[63]
AÇIKLAMA:
1- Bu rivayet, Hz. Ömer´in namaza ne kadar ehemmiyet verdiðini göstermektedir. Onun nazarýnda namaz ferdlerin dînî hayatýný ilgilendiren bir mesele olarak kalmýyor, devletin meselesi oluyor ve en mühim meselesi addediliyor. Bundandýr ki, namaz vakitleriyle ilgili teferruâtý valilerine tamim ediyor ve yatsýyý kýlmazdan önce yatacak olanlara üç kere tekrar ettiði bir bedduada bulunuyor: "Namazdan önce yatanýn gözü uyku tutmasýn." Bezzâr´ýn bir rivayetinde bu bedduayý bizzat Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yapmýþtýr:
2- Yýldýzlarýn cývýldaþmasý diye tercüme ettiðimiz tabirin aslý müþtebike´dir. Yani, iç içe girmiþ, kenetlenmiþ demektir. Maksad yýldýzlarýn hepsinin canlý olarak görüldüðünü, ortalýðýn henüz iyice aydýnlanmadýðýný ifade etmektir. Çünkü, gündüz aydýnlýðý zayýfken yýldýzlar daha çok gözükür. Aydýnlýk arttýkca azalýr ve sonunda görünmez olurlar.
ـ11ـ وفي أخرى له: ]أنَّ عُمَرَ كَتَبَ إلى أبِى مُوسى، وَذَكَرَ مِثْلَهُ، وَقالَ: وَاقْرَأ فِيهَا. أىْ في صََةِ الصُّبْحِ بِسُورَتَيْنِ طَوِيَلَتَيْنِ مِن المفَصَّلِ[. أخرجه مالك .
11. (2370)- Muvatta´nýn diðer bir rivayetinde þöyle gelmiþtir: "Hz. Ömer (radýyallâhu anh), Ebû Mûsa el-Eþ´arî hazretlerine yazdýðý bir mektupta ayný þeyi hatýrlattý ve (ilaveten) þunu yazdý: "Onda -yani sabah namazýnda- mufassal sûrelerden iki uzun sûre oku."[64]
AÇIKLAMA:
Ebû Mûsa el-Eþ´ari (radýyallâhu anh) hazretleri ashâb´ýn kibârýndandýr, ilk müslüman olanlar arasýnda yer alýr. Hz. Ömer (radýyallâhu anh) onu, Muðire Ýbnu Þube´den sonra Basra´ya vali tayin etmiþti. Yani Hz. Ömer sadedinde olduðumuz mektubu Ebû Mûsa´ya Basra valisi sýfatýyla yazmýþ olmaktadýr. Nitekim önceki rivayet (2369) namaz ve namaz vakitleriyle ilgili mektubu Hz. Ömer´in, valilerine yazdýðýný belirtmiþti. Þu halde bu rivayet, mumaileyh mektuplardan Basra´ya gidenin âlimlerin ýttýlâýna mazhar olarak günümüze kadar korunduðuna þâhidlik etmektedir. Üzerinde durduðumuz mevzumuz açýsýndan mühim olan husus ÝslâmHalîfesi Hz. Ömer´in valilerine "sabah namazýnda" okuyacaklarý sûreler hususunda bile, irþâdî devlet tamimi göndermiþ olmasýdýr.
ـ12ـ وفي أخرى نحوه، وفيها: ]وَأنْ صَلِّ الْعِشَاءَ فِيمَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ ثُلُثِ اللّيْلِ، فإنَّ أخَّرْتَ فَإلَى شَطْرِ اللّيْلِ، وََ تَكُنْ مِنَ الْغَافِلِينَ[ .
12. (2371)- Yine benzer bir diðer rivayette þu ifade mevcuttur: Hz. Ömer, Ebû Mûsa (radýyallâhu anhümâ)´ya þöyle yazdý: "...Yatsýyý seninle (akþam namazýyla) arana gecenin üçte biri girince kýl. Geciktirirsen gecenin yarýsýna kadar olsun. Sakýn gafillerden olma."[65]
ـ13ـ وعن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّ رَسول اللّهِ # قال: وَقْتُ الظُّهْرِ إذَا زَالَتِ الشَّمْسُ، وَكَانَ ظِلُّ الرَّجُلِ كَطُولِهِ مَا لَمْ تَحْضُرِ الْعَصْرُ، وَوَقْتُ الْعَصْرِ مَا لَمْ تَصْفَرَّ الشّمْسُ، وَوَقْتُ المَغْرِبِ مَا لَمْ يَغِبِ الشفَقُ، وَوَقْتُ صََةِ الْعِشَاءِ إلى نِصْفِ اللّيْلِ ا‘وْسَطِ، وَوقْتُ صََةِ الصُّبْحِ مِنْ طُلُوعِ الْفَجْرِ إلى أنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ، فإذَا طَلَعَتْ فأمْسِكْ عَنِ الصََّةِ فَإنَّهَا تَطْلُعُ بَيْنَ قَرْنَىْ شَيْطَانٍ[. أخرجه مسلم، وهذا لفظه، وأبو داود والنسائى .
13. (2372)- Abdullah Ýbnu Amr Ýbni´l-Âs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Öðlenin (baþlama) vakti, güneþin (tepe noktasýndan batýya) meylettiði zamandýr. Kiþinin gölgesi kendi uzunluðunda olduðu müddetçe öðle vakti devam eder, yani ikindi vakti girmedikçe. Ýkindi vakti ise güneþ sararmadýkça devam eder. Akþam vakti ufuktaki aydýnlýk (þafak) kaybolmadýðý müddetçe devam eder. Yatsý namazýnýn vakti orta uzunluktaki gecenin yarýsýna kadardýr. Sabah namazýnýn vakti ise fecrin doðmasýndan (yani þafaðýn sökmesinden) baþlar, güneþ doðuncaya kadar devam eder. Güneþ doðdu mu namazdan vazgeç. Çünkü o, þeytanýn iki boynuzu arasýndan doðar."[66]
AÇIKLAMA:
Hadiste geçen þeytanýn iki boynuzu tabiriyle ilgili olarak Ýbnu Hacer þu açýklamayý sunar: "Þeytanýn iki boynuzu baþýnýn iki tarafý demektir. Denir ki: "Þeytan güneþin doðduðu yerin hizasýnda dikilir. Öyleki o, doðunca (þeytanýn) baþýnýn iki yaný ortasýnda olur. Ta ki, güneþe tapanlarýn güneþ için yaptýklarý secde onun için yapýlmýþ olsun. Batma sýrasýnda da ayný hal mevzubahistir. Durum böyle olunca güneþin, þeytanýn iki boynuzu arasýndan doðmasý, doðuþu esnasýnda güneþi seyredene nisbetendir. Þöyle ki, eðer þeytaný seyretmiþ olsaydý, onu güneþin yanýnda dikilmiþ olarak görecekti."
Ýbnu´l-Esîr, en-Nihâye´de karneyn yani iki boynuz tabiriyle -Ýbnu Hacer´in açýklamasýndan görüldüðü üzere- baþýn iki tarafýndan ifade edildiðini kaydettikten sonra "kîle" yani denildi ki diyerek kelimenin tâlî manalara da tevcih edildiðini belirtir: "Karn, kuvvet"tir, yani güneþ doðarken þeytan harekete geçer ve tasallutta bulunur ve güneþe yardýmcý vaziyetini alýr."
Ýbnu´l-Esîr, karn kelimesinin devir, çað mânasýnýn da esas alýnarak hadisteki karneyn tabirinin iki çað þeklinde anlaþýldýðýna dikkat çeker.
Denildi ki: "Ýki çaðý arasýnda demek "öncekilerden ve sonrakilerden olacak iki ümmeti" demektir. Bütün bunlar, güneþin doðuþu esnasýnda ona secde edenler için bir temsildir. Ve sanki, bu sapýklýðý, onlara þeytan kurmuþtur. Öyleyse güneþperest güneþe secde etti mi þeytan güneþin yanýnda yer almýþ gibidir."
Ulemanýn bu açýklamalarýna þunu da ilave edebiliriz: Dîn-i mübîn-i Ýslâm, sabah namazýnýn nihâi vaktini güneþin doðuþu olarak tesbit etmiþtir. Öyleyse mü´min Rabbine karþý farz olan sabah ibadetini yapabilmek için güneþ doðmazdan önce kalkmalýdýr. Güneþin doðmasý ânýnda yapýlacak ibadet makbul deðildir. Öyle ki, güneþ doðmadan önce baþlanmýþ bir namaz henüz bitmeden güneþ doðacak olsa, o namaz bozulmaktadýr, kazasý gerekmektedir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dînde bu kadar ehemmiyetli yeri olan bir meselenin mü´minlerin zihninde daha canlý olarak yer etmesi için, meseleyi þeytanla da irtibat kurarak vazetmiþ olmaktadýr. Nitekim dînin reddettiði pek çok mesele þeytana nisbet edilerek kerâhet veya haramiyeti beyan edilmiþtir. Bu teblið üslubunun Kur´ân´da da pek çok örnekleri vardýr. Ýçki, kumar ve putlarý haram eden âyette olduðu gibi (Mâide 90-93).
Þu halde, hadisten Ýbnu Hacer´in de kaydedip reddettiði bir kýsým kozmoðrafik, maddî îzahlar yapmak için tekellüfe gerek kalmamaktadýr.
Hadisteki maslahat açýktýr: Mü´minlerin erken kalkmalarýný saðlamak, mü´minlere zaman þuuru, programlý iþ yapmak, vaktinde iþ yapmak alýþkanlýðý kazandýrmak, kendini vakte göre ayarlamak, disipline etmek, vaktinden sonra yapýlacak iþlerin kýymet ifade etmeyeceði fikrini zihinlerde tesbit etmek gibi günlük hayatýmýzýn gerek ferdî ve gerekse içtimâî vechelerinde, gerek sýhhat ve gerek iktisad açýlarýndan gerek dünyaya ve gerek âhirete bakan pek çok faydalarý, maslahatlarý saymak, görmek ve göstermek mümkündür.
ـ14ـ وعن أبى المنهال قال: ]دَخَلَتُ أنَا وَأبِى عَلَى أبِى بَرْزَةَ ا‘سْلَمىِّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه، فقَالَ لَهُ أبِى: كَيْفَ كَانَ رسولُ اللّهِ # يُصَلِّى المُكْتُوبَةَ؟ فقَالَ: كانَ يُصَلِّى الْهَجِيرَةَ الّتى تَدْعُونَهَا ا‘وْلى حِينَ تَدْحَضُ الشّمْسُ، وَيُصَلِّى الْعَصْرَ، ثُمَّ يَرْجِعُ أحَدُنَا إلى رِحْلِهِ في أقْصى المَدِينَةِ وَالشّمْسُ حَيَّةٌ، وَنسِيتُ مَا قَالَ في المَغْرِبِ، وَكَانَ يَسْتَحِبُّ أنْ يُؤَخّرَ الْعِشَاءَ الّتى تَدْعُونَهَا الْعَتَمَةَ، وَكَانَ يَكْرَهُ النَّوْم قَبْلَهَا وَالحَديثَ بَعْدَهَا، وَكَانَ يَنْفَتِلُ مِنْ صََةِ الْغَدَاةِ حِينَ يَعْرِفُ المَرْءُ جَلِيسَهُ، وَيَقْرأ بِالسِّتِّينَ إلى المِائَةِ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي.وفي رواية: ]وََ يُبَالِى بِتَأخِيرِ العِشَاءِ إلى ثُلُثِ اللّيْلِ، ثُمَّ قالَ إلى شَطْرِ اللّيْلِ[. وهذا لفظ الشيخين.قوله »وَالشمْسُ حَيَّةٌ«: أى مرتفعة عن المغرب لم يتغير لونها بمقاربة ا‘فق .
14. (2373)- Ebû´l-Minhâl Seyyâr Ýbnu Selâme (rahimehullah) anlatýyor: "Ben ve babam birlikte Ebû Berze el-Eslemî (radýyallâhu anh)´nin yanýna girdik. Babam ona: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) farz namazlarý nasýl kýlardý?" diye sordu. Þu cevabý verdi:
"Efendimiz sizin "el-Evvel" dediðiniz öðle namazýný güneþ (tepe noktasýndan) batýya kayýnca kýlardý. Birimiz ikindiyi kýlýnca, Medîne´nin en uzak yerindeki evine dönerdi de güneþ hâlâ canlýlýðýný korurdu.
Akþam namazý hakkýnda ne söylediðini unuttum. Sizin atame dediðiniz yatsýyý geciktirmeyi iyi bulurdu (müstehap addederdi). Yatsýdan önce uyumayý, sonra da konuþmayý mekruh addederdi.
Kiþi (yanýnda beraber oturduðu) arkadaþýný tanýyýnca sabah namazýndan ayrýlýrdý. Namazda altmýþyüz âyet miktarýnca Kur´ân okurdu."[67]
AÇIKLAMA:
1- Hâcire veya hâcir, öðle vaktinde hararetin þiddetli olduðu andýr. Sindî´ye göre hadis Resûlullah´ýn sýcak olan günlerde bile öðle namazýný ilk vaktinden fazla taþýrmayýp hemen kýldýðýný ifade etmektedir ve rivayet öðleyi biraz serinleyince kýlmayý emreden hadislere de bir açýklýk getirmiþ olmakta, tehirin çok fazla olmadýðýný göstermek
radyobeyan