Nefsle ilgili hadisler 10 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 11:18:15
AÇIKLAMA:
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), burada ayný manaya gelen iki kelimeden birini, kiþinin kendisi için kullanmasýný yasaklamaktadýr. Yasaklanan kelime hubuset (= habis olmak) dilimize de girmiþtir. Alimler hubuset kelimesinin Arapça´da itikad olarak batýl için, söz olarak yalan, fiil olarak çirkin için, hülasa gerek kavlî ve gerekse fiilî olan bütün haram ve mezmum olan sýfatlar için kullanýldýðýný belirtirler. Öylle ise Aleyhissalâtu vesselâm, kiþinin nefsini kötülerken kötülük ifade etmekle birlikte nezaheti taþmayan kelimelerin seçilmesini tavsiye etmiþ olmaktadýr. Hubuset kelimesinin ayný manaya gelen lakisete nazaran çirkin ve kaba olduðu belirtilir.
Hattâbî: "Böylece Aleyhissalâtu vesselâm, ashabýna, edeb ve mantýk öðretmiþ olmakta; güzeli kullanmaya, çirkini terketmeye irþad etmiþ bulunmaktadýr" der.[154]
ـ5925 ـ18ـ وعن مالك أنه بلغه عن يحيى بن سعيد: ]أنَّ عِيسى عَلَيْهِ السََّمُ مَرَّ بِخنْزِيرِ بِالطَّرِيقِ، فقَالَ لَهُ: انْفُذْ بِسََمٍ. فَقِيلَ لَهُ: تَقُولُ هذَا للخِنْزِيرِ؟ فقَالَ: إنِّى أخَافُ أنْ أعَوِّدَ لِسَانِى النُّطْقَ بِالسُّوءِ[ .
18. (5925)- Ýmam Malik´e Yahya Ýbnu Said´den ulaþtýðýna göre "Hz. Ýsa yolda bir domuza rastlar. Ona: "Selametle yoldan çekil!" der. Yanýnda bulunanlar: "Bunu þu domuz için mi söylüyorsun.?" diye sorarlar. (O ise domuz kelimesini diliyle telaffuz etmekten çekindiðini ifade eder ve):
"Ben, dilimin çirkin þeyi söylemeye alýþmasýndan korkuyorum!" cevabýný verir." [Muvatta, Kelam 4, (2, 985).][155]
AÇIKLAMA:
Burada da bir nezahet örneði görmekteyiz. Hz. Ýsa aleyhisselam çirkin addedilen ve hakaret için kullanýlan hýnzýr (=domuz) kelimesini aðzýna almaktan çekiniyor. Þarih Zürkânî der ki: "Edebi Allah tarafýndan verilen o yüce zatta bu inceliði görmede þaþýlacak bir þey yoktur."[156]
ـ5926 ـ19ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنها قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # إذَا بَلَغَهُ عَنِ الرَّجُلِ شَىْءٌ لَمْ يَقِلْ: مَا بَالُ فَُنٍ يَقُولُ: وَلكِنْ يَقُولُ: مَا بَالُ أقْوَامٍ يَقُولُونَ كَذَا وَكَذَا[. أخرجه أبو داود .
19. (5926)- Hz. Aiþe (radýyallahu anhâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir adamdan kendisine menfi bir söz ulaþtýðý vakit: "Falan niye böyle söylemiþ?" demezdi. Fakat: "Ýnsanlara ne oluyor da þöyle þöyle söylüyorlar?" derdi." [Ebu Davud, Edeb 6, (4788).] [157]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn hiç kimseyi kötü yönüyle teþhir etmediðini, yüzüne ayýbýný vurmadýðýný, herhangi bir kimseden gördüðü veya duyduðu menfi bir duruma "Ýnsanlar niye þöyle söylüyorlar, niye þöyle yapýyorlar" diyerek umumi bir üslubla temas ettiðini belirtmektedir. Resulullah´ýn insanlara af ve müsamaha ile davranmasý için þu ayet inmiþtir: "Kolaylýk göster, affa sarýl, iyiliði tavsiye et, cahillerden yüz çevir" (A´raf 199), Rivayetlerde Cenab-ý Hakk´ýn bu ayetle Resulüne, insanlara davranýþýnda bu ahlak esaslarýna göre hareket etmesini emrettiði sarih olarak belirtilir.[158]
ـ5927 ـ20ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تُكْثِرُوا الْكََمَ بِغَيْرِ ذِكْرِ اللّهِ تَعَالَى، فَإنَّ كَثْرَةِ الْكََمِ بِغَيْرِ ذِكْرِ اللّهِ تَعَالَى قَسْوَةُ الْقَلْبِ، وَإنَّ أبْعَدَ النَّاسِ مِنَ اللّهِ تَعَالى الْقَاسِي الْقَلْبِ[. أخرجه الترمذي .
20. (5927)- Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah´ýn zikri dýþýnda kelamý çok yapmayýn. Zira, Allah´ýn zikri dýþýnda çok kelam, kalbe kasvet (katýlýk) verir. Þunu bilin ki, insanlarýn Allah´a en uzak olaný kalbi katý olanlardýr." [Tirmizî, Zühd 62, (2413).][159]
ـ5928 ـ21ـ وعن أبى مالك ا‘شعري رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أرْبَعٌ في أُمَّتِى مِنْ أمْرِ الْجَاهِلِيَّةِ، َ يَتْرُكُونَهُنَّ: الْفَخْرُ بِا‘حْسَابِ، وَالْطّعْنُ فِي ا‘نْسَابِ، وَا“سْتِسْقَاءُ بِالنُّجُومِ، وَالنِّيَاحَةُ؛ وَقَالَ: النَّائِحَةُ إذَا لَمْ تَتُبْ قَبْلَ مَوْتِهَا تُقَامُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَعَلَيْهَا سِرْبَالٌ مِنْ قَطِرَانٍ وَدِرْعٌ مِنْ جَرَبٍ[. أخرجه مسلم .
21. (5928)- Ebu Malik el-Eþ´ari (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ümmetimde dört þey vardýr, cahiliye iþlerindendir, bunlarý terketmeyeceklerdir:
* Haseble iftihar,
* Nesebi sebebiyle insanlara ta´n,
* Yýldýzlardan yaðmur bekleme,
* (Ölenin ardýndan) matem!"
Resulullah sözlerine þöyle devam etti: "Matemci kadýn, þayet tevbe etmeden ölecek olursa, kýyamet günü üzerinde katrandan bir elbise, uyuzlu bir gömlek olduðu halde (kabrinden) kaldýrýlýr." [Müslim, Cenaiz 9, (934).][160]
AÇIKLAMA:
Haseb, kiþinin mal, mevki, zenginlik gibi dünyevî maddî sebeplerle sahip olduðu itibara denir. Dinimiz bu sebeple övünmeyi, böbürlenmeyi yasaklamýþtýr. Üstünlük takvadadýr. Ehl-i takva Allah karþýsýndaki, insanlar karþýsýndaki haddini hududunu bileceði için, ne kadar zengin de olsa mütevazi olur, böbürlenme olmaz, olsa zaten müttaki deðildir.
Niyâha yas etmek, ölünün arkasýndan yüksek sesle feryad u figan etmektir.
Hadis, sayýlan ve cahiliye devrine nisbet edilen bu hasletlerin haram olduðuna delildir.
Hadis, ayrýca son nefese kadar tevbelerin makbul olacaðýna bir müjdedir.[161]
ـ5929 ـ22ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنها قالت: ]اسْتَأذَنَ رَجُلٌ عَلى رَسُولِ اللّهِ # فقَالَ: بِئْسَ أخُو الْعَشِيرَةِ، فَلَمَّا دَخَلَ انْبَسَطَ إلَيْهِ وَأَنَ لَهُ الْقَوْلَ. فَلَمَّا خَرَجَ قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللّهِ حِينَ سَمِعْتَ الْرَّجُلَ قُلْتَ كَذَا وَكَذَا، ثُمَّ تَطَلَّقْتَ فِي وَجْهِهِ وَانْبَسَطْتَ إلَيْهِ؟ فَقَالَ: يَا عَائِشَةُ مَتَى عَهِدْتَنِي فَاحِشاً؟ إنَّ مِنْ شَرِّ النَّاسِ عِنْدَ اللّهِ تَعالى مَنْزِلَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَنْ تَرَكَهُ النَّاسُ اتِّقَاءَ فُحْشِهِ[. أخرجه الستة إ النسائي .
22. (5929)- Hz. Aiþe (radýyallahu anhâ) anlatýyor: "Bir adam, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn huzuruna girmek için izin istemiþti. Aleyhissalâtu vesselâm: "Bir aþiretin kardeþi ne kötü!" buyurdu. Ama adam girince ona iyi davrandý, yumuþak sözle hitap etti. Adam gidince:
"Ey Allah´ýn Resulü! Adamýn sesini iþitince þöyle þöyle söyledin. Sonra yüzüne karþý mültefit oldun, iyi davrandýn" dedim. Þu cevabý verdi:
"Ey Aiþe! Beni ne zaman kaba buldun? Kýyamet günü, Allah Teala hazretlerinin yanýnda mevkice insanlarýn en kötüsü, kabalýðýndan korkarak halkýn kendini terkettiði kimsedir." [Buharî, Edeb 38; 48; Müslim, Birr 73, (2591); Muvatta, Hüsnü´l-Hulk 4, (2, 903, 904); Ebu Davud, Edeb 6, (4791, 4792, 4793); Tirmizî, Birr 59, (1997).][162]
AÇIKLAMA:
1- Bazý rivayetlerde, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýna gelen kimse Uyeyne Ýbnu Hýsn Ýbnu Huzeyfe el-Fezari´dir. Kendisine el-Ahmaku´l-Muta´ (itaat edilen ahmak) denmiþtir. Yanýna geldiði zamanki Resulullah´ýn iltifatýný, birkýsým þarihler, onun kalbini kazanarak kavminin Müslüman olmasýný saðlama ümidiyle izah etmiþtir. Çünkü U-yeyne, kavminin reisi idi.
2- Alimler, Resulullah´ýn davranýþýnýn mezmum olan gýybete girmediðini, dýþ güzelliðine aldanan bir kýsým insanlara ondan herhangi bir zarar gelmesinden korkan kimseye, insanlarý onun þerrinden kurtarmak için, muttali olduðu bu durumu haber vermesi gerektiðini belirtirler. Ancak bunu paraya binaen deðil, hayýrhahlýk niyetiyle yapmalýdýr.
3- Kurtubî: "Hadiste, fýsk ve fuhþu bilinen her kimsenin, keza verdiði hükümde adaletsizlik yapan, insanlarý bid´alara çaðýran kimselerin de gýybetlerinin caiz olduðu hükmü vardýr, ne var ki, þerlerinden korunmak için bunlarý idare etmek (müdara) da caizdir, yeter ki bu idare Allah Telanýn dininde müdahaneye müncer olmasýn." Sonra der ki: "Müdahane ile müdara arasýnda þu fark vardýr: Müdara dünyanýn veya dinin veya her ikisinin de salahý için dünyalýðýn harcanmasýdýr, bu mübahtýr, bazan da müstehabtýr. Müdahane ise dünyanýn salahý için dinin terkidir. Aleyhissalâtu vesselâm, Uyeyne için, dünyalýk harcadý, münasebetini güzel kýldý, konuþmasýnda rýfka yer verdi. Bununla birlikte onu sözleriyle övmedi, böylece kavli ile fiili arasýda tenakuz girmedi. Zira onun hakkýnda söylediði söz doðrudur, ona olan davranýþý iyi münasebettir."
4- Ýyaz der ki: "Allah bilir ya, o sýrada Uyeyne henüz Müslüman deðildi, bu sebeple onun hakkýndaki söz gýybet sayýlmaz veya Müslümandý ama Müslümanlýðý samimi deðildi. Aleyhissalâtu vesselâm bu durumu açýklamak istedi. Ta ki, onun batýnýný bilmeyenler aldanýp zarara uðramasýnlar. Nitekim, ondan, gerek Resulullah´ýn saðlýðýnda ve gerekse vefatýndan sonra, imanýnýn zaafýna delalet eden bazý iþler sadýr olmuþtur. Böylece, onun hakkýnda Resulullah´ýn söyledikleri, peygamberliðine delil teþkil eden mucize olur. Huzuruna girince onu yumuþak sözle karþýlamasý, onu kazanma gayesine matuftur."
5- Bu hadis müdarada, kâfir ve fasýklarýn gýybet edilmesinin cevazýnda asýldýr. [163]
ـ5930 ـ23ـ وعن عدي بن حاتم رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]خَطَبَ رَجُلٌ عِنْدَ النَّبِىِّ # فقَالَ: مَنْ يُطِعُ اللّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ رَشَدَ، وَمَنْ يَعْصِهِمَا فَقَدْ غَوَى. فَقَالَ #: بِئْسَ الْخَطِيبُ أنْتَ، قُلْ وَمَنْ يَعْصِ اللّهَ وَرَسُولَهُ[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائي .
23. (5930)- Ýbnu Hatim (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýnda bir adam bir hitabede bulundu ve dedi ki: "Kim Allah ve Resulü´ne itaat ederse doðru yolu bulmuþtur, kim de o ikisine isyan ederse doðru yoldan sapmýþtýr."
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Sen ne kötü hatipsin. Þöyle söyle: "...Kim Allah ve Resulüne isyan ederse..." buyurdular." [Müslim, Cum´a 48, (870); Ebu Davud, Edeb 85, (4981), Salat 229, (1099); Nesâî, Nikah 40, (6, 90).][164]
AÇIKLAMA:
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) hatibin: "Allah ve Resulü" tabirini zikredeceði yerde, onlar yerine "ikisi" diyerek kýsaltmýþ olmasýný tenkid etmiþtir. Nevevî, bu yasaðýn sebebini þöyle izah eder: "Hutbenin þe´ni meseleyi açmak ve izah etmek, imkan nisbetinde remz ve iþaretlerden kaçýnmaktýr. Nitekim bu sebeple Aleyhissalâtu vesselâm´ýn bir þey söylediði vakit anlaþýlsýn diye onu üç kere tekrarladýðý rivayetlerde sabittir." Bir kýsým alimler de: "Resulullah, hatib eþitlik gerektiren bir zamirde Allah´la Resulü´nü beraberce zikrettiði için müdahale etmiþ, tazim için Allah´ýn ismini önce zikredip, ona atfen kendi ismini zikretmesini emretmiþtir" demiþtir. Müteakiben kaydedilecek hadiste de görüleceði üzere, Resulullah: "Sizden kimse "Allah´ýn istediði ve falan kimsenin istediði" demesin, aksine Allah´ýn istediði, sonra da falanýn istediði desin" buyurmuþtur. Bunlar birkýsým kelimelerin kullanýlmasýnda bile dikkatli olmanýn gereðine iþaret ederler. Hülasa, Resulullah Allah´la peygamber arasýnda bir eþitlik anlayýþýnýn doðmasý muhtemel olan bir ifade tarzýna karþý uyarmýþ, böyle bir itikadýn yanlýþlýðýnýn bilinmesi için Allah´ýn isminin, Resulü´nün isminden önce zikredilmesini emretmiþ olmaktadýr.[165]
ـ5931 ـ24ـ وعن حذيفة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تَقُولُوا مَاشَاءَ اللّهُ وَشَاءَ فَُنٌ. وَلَكِنْ قُولُوا مَا شَاءَ اللّهُ ثُمَّ شَاءَ فَُنٌ[. أخرجه أبو داود.
24. (5931)- Huzeyfe (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah´ýn istediði ve falanýn istediði" demeyin, lakin þöyle deyin: "Allah´ýn istediði , sonra da falanýn istediði." [Ebu Davud, Edeb 84, (4980).][166]
AÇIKLAMA:
Yukarýda Hattâbî´den kaydettiðimiz üzere, cümlede iki þeyi "ve" ile birleþtirdiðimiz zaman o iki þeyin müsaviliði ve söylenende ortaklýðý ifade eder. Halbuki sümme eþitlik ve ortaklýðý deðil, biri önce biri sonra olmak üzere yan yana dizilmeyi ifade eder. Böylece, sadedinde olduðumuz hadis, Ýlahî meþietin baþka meþietlere tekaddüm ettiðini, diðerlerinin onun peþinden geldiðini ifade etmektedir.[167]
مسلم ومالك وأبو داود.وروى »أهلكَهُمْ« بضم الكاف وفتحها. ومعناه بالضم أشدهم هكاً، وبالفتح أنه هو الذي أيأسهم من الرحمة بتجرئتهم على ارتكاب الذنوب ومقارفة المعاصى .
25. (5932)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Bir kimsenin "Ýnsanlar helak oldu!" dediðini duyarsanýz, bilin ki o, kendisi, herkesten çok helak olandýr." [Müslim, Birr 139, (2623); Muvatta, Kelam 2, (2, 989); Ebu Davud Edeb 85, (4983).][168]
AÇIKLAMA:
Hadiste geçen اَهْلَكُ kelimesi اَهْلَكَ þeklinde de okunmuþtur. Birinci okunuþ daha yaygýn olduðu için manada onu esas aldýk. Ýkinci okunuþta mana, "insanlarý, böyle söyleyen kimse helak etmiþtir" olur.
Her iki mana da doðrudur. Þöyle ki: "Ýnsanlar helak oldu, iyi kalmadý" sözünün içinde, herkesi kötülerken kendisini övme manasý vardýr. Bu mana hem ye´si, hem ucbu , hem de zulüm ve gýybeti ifade eder. Dolayýsýyla böyle söyleyeni, Resulullah, herkesin kötüsü olarak ilan edip, zemmetmektedir. Aslýnda kimin kimden üstün olduðunu Allah bilir. Alimler, kiþi bu sözü, din hususundaki kendi hatalarýný ve diðer insanlarýn eksikliklerini gördüðü vakit üzüntüsünü ifade etmek maksadýyla söylemiþse, bunun bir mahzuru olmayacaðýný belirtirler.
Ýkinci okunuþa göre de mana doðrudur. Çünkü: "Ýnsanlar helak oldu" diyen kiþi bu sözüyle insanlarý kendisi helake mahkum etmiþtir, onlarý helak eden Allah deðildir. Allah´ýn rahmeti geniþtir, dilediðine rahmetiyle muamele edecektir. Öyleyse herkesin helak olduðunu söyleyen kimse, herhangi bir delile dayanmadan, zannýyla, zu´muyla bu hükmü vermiþtir, böyle bir hükme itibar edilmez. Ayrýca böyle hükmeden kimse, bu sözüyle insanlarý ye´se atarak taati terketmeye ve günahlara girmeye sevkedebilir. Bu da onlarýn helaka atýlmasýdýr" (en-Nihaye)."[169]
ـ5933 ـ26ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: كُلُّ أُمَّتِى مُعَافَى إَّ الْمُجَاهِرُونَ، وَإنَّ مِنَ الْمُجَاهَرَةِ أنْ يَعْمَلَ الرَّجُلُ بِاللّيْلِ عَمًَ ثُمَّ يُصْبِحُ وقَدْ سَتَرَهُ اللّهُ تَعالى عَلَيْهِ فَيَقُولُ: يَا فَُنُ عَمِلْتُ الْبَارِحةَ كَذَا وَكَذَا، وَقَدْ بَاتَ يَسْتُرُهُ رَبُّهُ، فَيُصْبِحُ فَيَكْشِفُ سِتْرَ اللّهِ عَلَيْهِ[. أخرجه الشيخان.
26. (5933)- Yine Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ümmetimin hepsi affa mazhar olacaktýr, günahý alenî iþleyenler hariç. Kiþinin geceleyin iþlediði kötü bir ameli Allah örtmüþtür. Ama, sabah olunca o: "Ey falan, bu gece ben þu þu iþleri yaptým!" der. Böylece o, geceleyin Allah kendini örtmüþ olduðu halde, sabahleyin, üzerindeki Allah´ýn örtüsünü açar. Ýþte bu, günahý alenî iþlemenin bir çeþididir." [Buharî, Edeb 60; Müslim, Zühd 52, (2990).][170]
AÇIKLAMA:
Hadis, bu ümmetten herkesin aff-ý Ýlahî´ye mazhar olacaðýný, bu umumi aftan sadece günahýný aþikâr yapýp ilan edenlerin hariç kalacaðýný ifade etmektedir. Bazý alimler mananýn: "Ümmetimden herkesin gýybeti terkedilir, alenî iþleyenler (mücahir) hariç" olduðunu söylemiþtir. Bu manayý verenler muafa kelimesinin metruk manasýnda olduðunu, bunun aslý olan afvýn terk manasýna geldiðini söylerler.
"Günahý alenî iþleyen" diye tercüme ettiðimiz mücahir, "günahýný izhar eden, Allah´ýn üzerine çektiði örtüyü kaldýrýp günahýný baþkasýna anlatan" diye tarif edilmiþtir.
Nevevî: "Fýskýný veya bid´asýný açýða vuran kimsenin, açýða vurduðu günahlarýyla yadedilmesi caizdir, diðerleriyle yadedilmesi caiz deðildir" der.
Günahýn izhar edilmesini bazý alimler: "Allah, Resulü ve salih mü´minlerin hakkýný istihfaftýr (hafife almak)" diye deðerlendirmiþlerdir.
Günahlarýn setri, istihfaftan selamettir. Çünkü günahlar kiþiyi alçaltýr. Ayrýca, iþlenen günah, haddi gerektiriyorsa, örtme haddi önler, had gerektirmiyorsa tazirden kurtarýr. Eðer günah sýrf Allah´ýn hakkýna müteallik bir günah ise, Allah´ýn rahmeti gadabýný getirdiði için, Ekremü´l-ekremin olduðu için onlarý evleviyetle affeder. Bu sebeple Allah, dünyada örttüðü bir günahý ahirette de teþhir etmeyecek demektir. Þu halde günahýný açýða vuran kimse bu imtiyazdan mahrum kalacaktýr.
Resulullah bütün bu faziletleri sebebiyle günahlarýn gizli kalmasýný, açýða vurulmamasýný emretmiþtir: "Allah´ýn yasakladýðý þu pisliklerden kaçýnýn. Kim de bunlardan bir þey iþleyecek olursa onu Allah´ýn örtmesiyle örtsün" buyurmuþtur.
Resulullah baþka hadislerinde de sarih olarak dünyada günahýný açýða vurmayýp gizleyen kimseyi Allah´ýn kýyamet günü affedeceðini müjdeler.[171]
ـ5934 ـ27ـ وعن عوف بن مالك رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ يَقُصُّ عَلى النَّاسِ إَّ أمِيرٌ أوْ مَأمُورٌ أوْ مُخْتَالٌ[. أخرجه أبو داود.أراد أن من لم ينصبه ا‘مير وخطب الناس بنفسه مستبداً بذلك طلبا للرياسة من غير أن يأمره أحد من أولي ا‘مر بذلك فهو مختال: أي مراء .
27. (5934)- Avf Ýbn Malik (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Halka kýssa (mevize, nasihat) anlatma iþini emîr veya (emîrin tayin edeceði) memur veya tekebbür sahibi yapar." [Ebu Davud, Ýlm 13, (3665).] [172]
AÇIKLAMA:
1- Hadiste geçen kýssa anlatmadan murad halký irþad etmek üzere yapýlan konuþmalardýr. Va´z, nasihat gibi. Bazýlarý "Bundan murad sadece hutbedir" demiþtir.
2- Hadis bu iþin rastgele insanlara býrakýlamayacaðýný, öncelikle emîrin hakký olduðunu belirtir. Emîr, her yerde her hutbeye (veya va´z u nasihata) yetiþemeyeceðine göre, o iþi yapacak kimseleri tayin eder, kendi adýna o memurlarý konuþur. Me´mur kelimesiyle: "Allah tarafýndan memur edilen bazý alim ve velilerin kastedildiði" de söylenmiþtir.
3- Muhtal ile, makam talib eden mütekebbir, müftehir kimsenin kastedildiði belirtilmiþtir. Va´zetmeye, kimse onu tavzif etmediði halde o, kendi kendine bu iþe giriþmiþtir.
4- en-Nihaye´de þöyle denir: "Hadisin manasý þudur: "Bu iþ, ya emîre mahsustur, ki ibret alsýnlar diye halka va´zeder ve geçmiþ þeyleri onlara haber verir, yahut da bu iþle memur kimseye mahsustur. Bunun hükmü de emîrin hükmü gibidir, kendiliðinden anlatmaz. Kýssacý bunlardan biri deðilse, bu iþi insanlara karþý kibirlenmek, kendini satmak veya söz ve davranýþýyla halka mürailik yapmak için riya olarak yapar, bunun vaazý ve sözleri gerçek vaaz deðildir."
5- Hattâbî´ye göre, hadisten þu mana da çýkarýlmýþtýr: "Halka konuþanlar üç kýsýmdýr: "Müzekkir, vaiz ve kass (kýssacý):
* Müzekkir: Ýnsanlara Allah´ýn nimetlerini hatýrlatýp bunlarla onlarý þükre sevkeden kimsedir.
* Vaiz: Ýnsanlarý Allah´la korkutan, Allah´ýn cezalarýný hatýrlatan bununla onlarý measiden caydýran kimsedir.
* Kass (kýssacý): Ýnsanlara geçmiþ insanlarýn haberlerini anlatan kimsedir. Bunlar kýssalar anlattýklarý için bunlarýn gerçekle ilgisi olmayan þeyleri ilave edeceklerinden, eksiklikler býrakýp býrakmayacaklarýndan emin olunmaz. Ama, müzekkir ve vaiz hakkýnda bu endiþe yoktur." [173]
DÖRDÜNCÜ FASIL
MUHTELÝF NEVLER
ـ5935 ـ1ـ عن أبي سعيد الخدري رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]صَلّى بِنَا رَسُولُ اللّهِ # يَوْماً صََةَ الْعَصْرِ. ثُمَ قَام َخَطِيباً، فَلَمْ يَدَعْ شَيْئاً يَكُونُ إلى قِيَامِ السَّاعَةِ إَّ أخْبَرَنَا بِهِ حَفِظَهُ مَنْ حَفَظَهُ، وَنَسِيَهُ مَنْ نَسِيَهُ، وَكَانَ فِيمَا قَال: إنَّ الدُّنْيَا خَضِرَةٌ حُلْوَةٌ وَإنَّ اللّهَ مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا فَنَاظِرٌ كَيْفَ تَعْمَلُونَ؟ أَ فَاتَّقُوا الدُّنْيَا وَاتَّقُوا النِّسَاءَ، أَ َ يَمْنَعَنَّ رَجًُ هَيْبَةُ النَّاسِ أنْ يَقُولَ بِحَقٍّ إذَا عَلِمَهُ. قَالَ: فَبَكَى أبُو سَعِيدٍ رَحِمَهُ اللّهُ، وَقَالَ: قَدْ وَاللّهِ رَأيْنَا أشْيَاءَ فَهِبْنَا، وَكَانَ فِيمَا قَالَ: أَ إنَّهُ يُنْصَبُ لِكُلِّ غَادِرٍ لِوَاءٌ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِقَدْرِ غَدْرَتِهِ، وََغَدْرَةَ أعْظَمُ مِنْ غَدْرَةِ إمَامِ عَامّةٍ، يُرْكَزُ لِوَاؤُهُ عِنْدَ اُسْتِهِ، وَكَانَ فِيمَا حَفِظْنَا يَوْمَئِذٍ، أَ إنَّ بَنِي آدَمَ خُلِقُوا عَلى طَبَقَاتٍ شَتَّى فَمِنْهُمْ مَنْ يُولَدُ مُؤْمِناً، وَيَحْيَا وَيَمُوتُ مُؤْمِناً؛ وَمِنْهُمْ مَنْ يُولَدُ مُؤْمِناً، وَيَحْيَا مُؤْمِناً؛ وَيَمُوتُ كَافِراً؛ ومِنْهُمْ مَنْ يُولَدُ كَافِراً وَيَحْيَا كَافِراً، وَيَمُوتُ مُؤْمِناً؛ وَمِنْهُمْ مَنْ يُولَدُ كَافِراً وَيَحْيَا كَافِراً، وَيَمُوتُ كَافِراً؛ أَ وَإنَّ مِنْهُمُ الْبَطِئَ الْغَضَبِ سَرِيعَ ألْفَيْءِ، وَالسَّرِيعَ الْغَضَبِ سَرِيعَ الْفَيْءِ، وَالْبَطِئَ الْغَضَبِ بَطِئَ الْفَىْءِ، فَتِلْكَ بِتِلْكَ، أَ وَإنَّ مِنْهُمْ بَطِئَ الْفَيْءِ سَرِيعَ الْغَضَبِ، أَ وَخَيْرُهُمْ بَطِئُ الْغَضَبِ سَرِيعُ الْفَيْءِ؛ وَشَرُّهُمْ سَرِيعُ الْغَضَبِ بَطِئُ الْفِيْءِِ، أَ وَإنَّ مَنْهُمْ حَسَنَ الْقَضَاءِ حَسَنَ الطَّلَبِ، وَمِنْهُمْ سَيِّءُ الْقَضَاءِ
حَسَنُ الطَّلَبِ، وَمِنْهُمْ سَيِّءُ الطَّلَبِ؛ حَسَنُ الْقَضَاءِ، فَتِلْكَ فَتِلْكَ، أَ وَإنَّ مَنْهُمْ السَّىيّءَ الْقَضَاءِ السَّيّءَ الطَّلَبِ؛ أَ وَخَيْرُهُمْ الْحَسَنُ الْقَضَاءِ الْحَسَنُ الطَّلَبِ، وَشَرُّهُمْ سَىِّءُ الْقَضَاءِ سَيّءُ الطَلَبِ، أَ وَإنَّ الْغَضَبَ جَمْرَةٌ في قَلْبِ ابْنِ آدَمَ، أمَا رَأيْتُمْ إلى حُمْرَةِ عَيْنَيْهِ وَانْتِفَاخِ أوْدَاجِهِ؛ فَمَنْ أحَسَ بِشَىْءٍ مِنْ ذلِكَ فَلْيَلْصَقْ بِا‘رْضِ. قَالَ: وَجَعَلْنَا نَلْتَفِتُ الَى الْشَّمْسِ، هَلْ بَقِىَ مِنَ الْنَّهَارِ شَيْءٌ؟ فَقَالَ #: أَ إنَّهُ لَمْ يَبْقَ مِنَ الدُّنْيَا فِيمَا مَضَى مِنْهَا إَ كَمَا بَقِيَ مِنْ يَوْمِكُمْ هذَا فِىمَا مََضَى مِنْهُ[. أخرجه الترمذي.»الْفَىْءُ« الرجوع .
1. (5935)- Ebu Saidil-Hudrî (radýyallahu anh) anlatýyor: "Bir gün Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize ikindi namazý kýldýrdý. Sonra bir hutbede bulundu. Bu hutbede, kýyamet vaktine kadar olacak her þeyi bize haber verdi. Bunu belleyen belledi, unutan unuttu. Söyledikleri arasýnda þu da vardý:
"Dünya caziptir, tatlýdýr. Allah sizi buraya halife olarak göndermiþtir, nasýl amel edeceðinize bakmaktadýr.
* Aman uyanýk olun! Dünyadan kaçýnýn, kadýndan kaçýnýn.
* Aman uyanýk olun! Kimseyi, insanlarýn korkusu, bildiði bir hakikati söylemekten alýkoymasýn!"
Ravi der ki: "(Bunu söyleyince) Ebu Said merhum aðladý. Sonra sözlerine devam etti:
"Vallahi öyle þeyler gördük ki, korktuk. Resulullah´ýn söyledikleri arasýnda þu da vardý:
* Haberiniz olsun! Kýyamet günü, her bir vefasýz için vefasýzlýðý nisbetinde bir bayrak dikilecektir. Baþ imamýn (devlet reisinin) vefasýzlýðýndan daha büyük bir vefasýzlýk olmayacaktýr. Onun bayraðý kýçýnýn yanýna dikilir."
O günkü bellediklerimiz meyanýnda þu da vardý:
* Haberiniz olsun! Ýnsanoðlu çok çeþitli tabakalar halinde yaratýlmýþtýr:
* Kimisi vardýr, mü´min olarak doðar, mü´min olarak yaþar, kâfir olarak ölür.
** Kimisi vardýr, kâfir olarak doðar, kâfir olarak yaþar, mü´min olarak ölür.
** Kimisi vardýr, kâfir olarak doðar, kâfir olarak yaþar, kâfir olarak ölür.
** Haberiniz olsun kimisi vardýr yavaþ öfkelenir, (öfkesinden) çabuk döner; kimisi vardýr çabuk öfkelenir, çabuk döner; kimisi vardýr, yavaþ öfkelenir, yavaþ döner. Ýþte bunlar birbirlerini dengeler.
** Haberiniz olsun onlardan bir kýsmý vardýr; çabuk döner, çabuk kýzar. Bilesiniz bunlarýn en hayýrlýsý aðýr öfkelenen, çabuk dönendir; en þerlileri de çabuk öfkelenip yavaþ dönendir.
* Ýnsanlardan borcunu iyi ödeyen, (baþkasýndaki alacaðýný) iyi talep eden vardýr. Kimisi de kötü öder, iyi talep eder; kimi de kötü talep eder, iyi öder, bunlar birbirlerini dengeler. Bilesiniz birkýsmý vardýr kötü öder, kötü talep eder. Bilesiniz bunlarýn en hayýrlýsý iyi ödeyen, iyi talep edendir; en kötüleri de kötü ödeyen, kötü talep edendir.
* Bilesiniz! Öfke ademoðlunun kalbinde bir kordur. Gözlerinin kýzarmasýný, avurtlarýnýn þiþmesini görmüyor musunuz! Kim, öfkeden bir baþlangýç hissederse, yere yaslansýn, (öfkesi geçinceye kadar öyle kalsýn)."
Ebu Said dedi ki: "Biz (bu sýrada) gündüzün aydýnlýðý devam ediyor mu diye güneþe bakmaya baþladýk. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:
"Haberiniz olsun! Dünyanýn ömründen geçmiþ kýsmýna nisbeten geri kalan kýsmý, þu gününüzden geçen kýsma nazaran geri kalan kýsmýna nisbeti gibidir." [Tirmizî, Fiten 26, (2192).][174]
ـ5936 ـ2ـ وعن عياض بن حمار رَضِيَ اللّهُ عَنه قَالَ: ]قَالَ #: إنَّ رَبِّي أمَرَنِي أنْ أُعَلِّمَكُمْ مَا جَهِلْتُمْ مِمَّا عَلّمَنِي يَوْمِي هَذَا؛ كُلُّ مَالٍ نَحَلْتُهُ عَبْداً حََلٌ، وَإنِّي خَلَقْتُ عِبَادِي حُنَفَاءَ كُلّهُمْ، وَإنَّهُمْ أتَتْهُمُ الْشَّيَاطِىنَ فَاجْتَالَتْهُمْ عَنْ دِينِهِمْ وحَرَّمَتْ عَلَيْهِمْ
مَا أهْلَلْتُ لَهُمْ، وَأمَرَتْهُمْ أنْ يُشْرِكُوا بِى مَالَمْ أُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَاناً، وَإنَّ اللّهَ تَعالى نَظَرَ إلَى أهْلِ ا‘رْضِ فَمَقَتَهُمْ، عَرَبَهُمْ وَعَجَمَهُمْ، إ بَقَايَا مِنْ أهْلِ الْكِتَابِ، وَقَالَ: إنَّمَا بَعَثْتُكَ ‘بْتَلِيَكَ وأبْتَلِيَ بِكَ، وَأنْزَلْتُ عَلَيْكَ كتَاباً َ يَغْسِلهُ الْمَاءُ، تَقْرَؤُهُ نَائِماً وَيَقَظَانَ؛ وَإنَّ اللّهَ تَعَالَى أمَرَنِي أنْ أُحَرِّقَ قَرُيْشاً. فَقُلْتُ: رَبِّ إذاً يَثْغَلُوا رَأسِي فَيَدَعُوهُ خَبْزَةً. فَقَالَ: اسْتَخْرِجْهُمْ كَمَا أخْرَجُوكَ، وَاغْزُهُمْ نُغْزِكَ. وَأنْفِقْ فَسَنُنْفِقْ عَلَيْكَ. وَابْعَثْ جِيْشاً نَبْعَثْ خَمْسَةً مِثْلَهُ، وَقَاتِلْ بِمَنْ أطَاعَكَ مَنْ عَصَاك. قَالَ: وَأهْلُ الْجَنَّةِ ثَثَةٌ: ذُو سُلْطَانٍ مُقْسِطٌ مُتَصَدِّقٌ مُوَفَقٌ، ورَجُلٌ رَحِيمٌ رَقِيقُ الْقَلْبِ لِكُلِّ ذِي قُرْبى وَمُسْلِمٍ، وَعَفِيفٌ مُتَعَفِّفٌ ذُو عَيَالٍ. قَالَ: وَأهْلُ النَّارِ خَمْسَةٌ: الضَّعِيفُ الّذِى َ زَبْرَ لَهُ، الّذِِينَ هُمْ فيكُمْ تَبعاً َ يَتْبَعُونَ أهًْ وََ مَاً، وَالخَائِنُ الّذِي َ يَخْفِى لَهُ طَمَعٌ، وَإنْ دَقَّ، إّ خَانَةَ، وَرَجُلٌ َ يُصْبِحُ وََ يُمْسِي إَّ وَهُوَ يُخَادِعُكَ عَنْ أهْلِكَ وَمَالِكَ، وَذَكَرَ الْبُخْلَ وَالْكَذِبَ، وَالشَّنْظِيرَ الْفَحّاشَ، وَإنَّ اللّهَ تَعالى أوْحَى إليَّ أنْ تَوَاضَعُوا حتّى َ يَفْخَرُ أحَدٌ عَلى أحَدٍ، وََ يَبْغِي أحَدٌ عَلى أحَدٍ[. أخرجه مسلم.»اجْتَالَتْهُمُ الشَّيَاطِينُ« بالجيم: أي استخفتهم فجالوا معهم.وقوله »أنْ أحرِّقَ قُرَيْشاً« هو كناية عن القتال.و»يَثْغلُوا رَأسِي« أي يشدخوه.و»َ زَبَرَ لَهُ« أي عقل و تماسك.و»َ يخفى« بالكسر: أي يظهر، من خفي البرق إذا لمع لمعاناً خفيفاً .
و»الشَّنْظِيرُ« السيء الخلق.و»بالفحّاش« المبالغ في الفحش .
2. (5936)- Ýyaz Ýbnu Hýmar (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Rabbim, bugün bana öðrettiði þeylerden bilmediklerinizi size öðretmemi emretti. (Ve buyurdu ki): "Benim bir kula verdiðim bir mal helaldir. Ben bütün kullarýmý hanif (=Müslüman, hakka taraftar) olarak yarattým. Ancak þeytanlar onlara gelip, (fýtrî) dinlerinden alýp götürdüler, kendilerine helal kýldýðým þeyleri haram kýldýlar. Kendisine bir güç vermediðim þeyi bana þirk koþmalarýný emrettiler."
Allah Teala hazretleri arz ehline baktý ve Ehl-i Kitap´tan bir kýsmý hariç onlarýn Arap, acem hepsine öfkelendi ve dedi ki:
"Ben seni imtihan etmek ve seninle de (baþkasýný) imtihan etmek üzere gönderdim. Sana, suyun yýkayýp (yok edemeyeceði) bir kitap gönderdim. Ta ki sen onu uyurken de uyanýkken de okuyasýn!"
Allah Teala hazretleri bana, Kureyþ´i ateþe vermemi (onlarla savaþmamý) emretti. Ben:
"Ey Rabbim, bu durumda onlar baþýmý yararlar ve bir ekmek parçasýna çevirirler!" dedim.
"Öyleyse, seni çýkardýklarý gibi sen de onlarý (Mekke´den) çýkar! Onlara karþý gazada bulun da biz de sana yardým edelim; infakta bulun biz de sana infak edelim. Sen bir ordu gönder, biz de sana onun beþ misli (yardýmcý melek ordusu) gönderelim. Sana itaat edenlerle birlik ol, asilere karþý savaþ!" buyurdu. Cennetlikler üç kýsýmdýr:
* Kuvvet sahibi, adaletli, sadaka veren ve muvaffak olanlar.
* Bütün yakýnlarýna ve Müslümanlara karþý merhametli ve yumuþak kalpli olanlar.
* Ýffetli, namuslu ve çoluk çocuk sahibi olanlar."
Resulullah devamla dedi ki:
"Cehennem ehli de beþ kýsýmdýr:
* Aklý olmayan zayýflar. Bunlar, aranýzda tabi olarak bulunurlar, hiçbir ehle ve mala tabi deðildirler.
* Tamahkârlýðýný izhar etmeyen hain kiþiler. Böylesi, bir kapýyý çalsa mutlaka ihanet eder.
* Akþam, sabah her fýrsatta malýn ve ehlin hususunda seni aldatan adamlar.
* Cimrilik ve yalaný da zikretti.
* Bir de kötü huylu kaba sözlü insan."
Resulullah devamla buyudular ki:
"Allah Teala hazretleri, bana mütevazi olmanýzý emretti. Öyle ki, hiç kimse hiç kimseye karþý böbürlenmesin, hiç kimse hiç kimseye karþý tecavüzde bulunmasýn." [Müslim, Cennet 63, (2865).][175]
ـ5937 ـ3ـ وعن أبي أم
radyobeyan