Nefsle ilgili hadisler 5 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 10:47:24
AÇIKLAMA:
Bu hadisin açýklanmasý, alimler arasýnda bazý münakaþalarý, farklý tevilleri getirmiþtir. Öncelikle þunu belirtelim: metinde geçen سَرَقْتَ "çaldýn" demektir. Biz, bunu siyaka uygun olarak soru tarzýna döküp "Hýrsýzlýk mý yaptýn?" diye çevirdik. Kurtubî, hadisi þöyle yorumlar: "Hz. Ýsa´nýn adama söylediði سَرَقْتَ hýrsýzlýk yaptýn sözünün zahiri: Adamýn yaptýðý hýrsýzlýk hususunda kesin bir haberdir. Çünkü adamý, gizlice, ihtiyatla malý alýrken görmüþtür. Adamýn "Asla!" sözü bu ihbarý reddir, ayrýca yeminle de reddini te´kid etmiþtir. Hz. Ýsa´nýn: "Allah´a inandým, gözlerimi tekzib ettim" sözü: "Allah´ýn adýný vererek yemin eden kimseyi tasdik ettim, sözgelimi, adam, kendi hakký da bulunan bir maldan almýþ olabilir veya malýn sahibi, adama daha önce alma izni vermiþ olabilir veya adam, malý karýþtýrarak bir bakmak üzere ondan almýþ olabilir, hýrsýzlýk niyeti yoktur." Kurtubî, ayrýca der ki: "Hz. Ýsa´nýn kesin bir hýrsýzlýk iddiasýnda bulunmamýþ olmasý da muhtemeldir, bu sözüyle: "Sen yoksa hýrsýzlýk mý yapýyorsun?" manasýnda, soru edatý kullanmaksýzýn sormuþtur ki bu tarz soru yaygýndýr."
Þurasý açýk ki, normal bir soru ihtimali uzaktýr. Çünkü Hz. Peygamber, hadiseyi bir hýrsýzlýk vak´asý olarak takdim etmiþtir. Malýn adama helal olma ihtimali de pek zayýftýr, çünkü hýrsýzlýk olduðu cezmen ifade edilmiþtir.
Ýbnu´l-Cevzî, bu çeþit yorumlarý tekellüflü bulur. Der ki: "Hz. Ýsa´nýn kalbinde Allah öyle yüce bir mevki tutuyordu ki, hiçbir kimsenin O´nun adýný kullanarak yalan yere yemin etmesine vicdaný razý olmadý. Böyle olunca yemin edenin itham edilmesiyle, gözlerini itham etme þýklarýndan birini tercihle baþbaþa kaldý. Ýþte bu durumda töhmeti gözlerine tercih etti. Týpký, Adem aleyhisselam gibi; o da Ýblis kendisine hayýr nasihatte bulunduðuna dair yemin ettiði zaman Ýblis´in doðru söylediðini zannetmiþti."
Hadisten, þüphenin arýz olduðu hallerde hadd cezasýnýn düþeceðine delil çýkarýlmýþtýr.[54]
ـ5871 ـ36ـ وعن مالك قال: ]بَلَغَنِي أنَّ رَجًُ كَتَبَ إلى ابْنَ الزُّبَيْرِ رَضِيَ اللّهُ عَنهما: أَ إنَّ ‘هْلِ التَّقْوَى عََمَاتٍ يُعْرَفُونَ بِهَا، وَيَعْرِفُونَهَا مِنْ أنْفُسِهِمْ، مَنْ رضَي بِالْقَضَاءِ، وَشَكَرَ عَلى النَّعْمَاءِ، وَصَبَرَ عَلى الْبََءِ، وَصَدَقَ فِي اللِّسَانِ، وََوَفَى بِالْوَعْدِ وَالْعَهْدِ، وَدَانَ ‘حْكَامِ الْقُرآنِ، وَإنَّمَا ا“مَامُ سُوقٌ مِنَ ا‘سْوَاقِ، فإنْ كَانَ مِنْ أهْلِ الْحَقِّ حَمَلَ إلَيْهِ أهْلُ الْحَقِّ حَقَّهُمْ، وَإنْ كَانَ مِنْ أهْلِ الْبَاطِلِ حَمَلَ إلَيْهِ أهْلُ الْبَاطِلِ بِاطِلَهُمْ[. أخرجه رزين .
36. (5871)- Ýmam Malik anlatýyor: "Bana ulaþtýðýna göre, bir adam Ýbnu´z-Zübeyr (radýyallahu anhümâ)´ye þöyle yazdý: "Haberiniz olsun: Takva ehlinin, birkýsým alâmetleri vardýr ki, bunlar sayesinde kendileri bilinebilir, onlar da bunlarý bilirler: Þöyle ki müttakî:
* (Ýhtilaf halinde) verilen hükme razý olur,
* Nimetlere þükredr,
* Belaya sabreder,
* Dilinden doðru çýkar,
* Vaadine ve ahdine vefa gösterir,
* Kur´an´ýn ahkâmýný kendine yol yapar.
Ýmam, çarþýlardan bir çarþý (gibi)dir, hak ehlinden ise, ehl- ihak, hak (yükünü) ona yýkar; batýl ehlinden ise, batýl ehli de batýl (yükün)ü ona yýkar." [Rezin tahric etmiþtir.] [55]
ÝKÝNCÝ FASIL
NEFSÝN AFETLERÝNE DE TEMAS EDEN HADÝSLER
ـ5872 ـ1ـ عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: ثََثَةٌ َ يُكَلِّمُهُمْ اللّهُ تَعَالى يَوْمَ الْقِيَامَةِ وََ يَنْظُرُ الَيْهِمْ وََ يُزَكّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ ألِيمٌ: رَجلٌ عَلى فَضْلِ مَاءٍ بِفََةٍ يَمْنَعُهُ ابْنَ السَّبِيلِ، يَقُولُ اللّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لَهُ: الْيَوْمَ أمْنَعُكَ فَضْلِِى كَمَا مَنَعْتَ فَضْلَ مَالَمْ تَعْمَلْ يَدَاكَ، وَرَجُلٌ بَايَعَ رَجًُ بِسِلْعَةٍ بَعْدَ الْعَصْرِ فَحَلَفَ لَهُ بِاللّهِ تَعالى لَقَدْ أخَذَهَا بِكَذَا وَكَذَا فَصَدَّقَهُ وَأخَذَهَا وَهُوَ عَلى غَيْرِ ذلِكَ، وَرَجُلٌ بَايَعَ إمَاماً َ يُبَايِعُهُ إَّ لِدُنْيَا، فإنْ أعْطَاهُ مِنْهَا مَا يُرِيدُ وَفي لَهُ، وَإنْ لَمْ يُعْطِهِ لَمْ يَفِ لَهُ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي .
1. (5872)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) þöyle buyurdular:
"Üç kiþi vardýr ki, Allah kýyamet gününde onlarla ne konuþur, ne onlara nazar eder, ne de onlarý günahlarýndan arýndýrýr, onlara elim bir azab vardýr:
* Sahrada, fazla suyu bulunduðu halde ondan yolcuya vermeyen kimse, kýyamet günü Allah onun karþýsýna çýkýp: "Bugün ben de senden fazlýmý (lütfumu) esirgiyorum, týpký senin (dünyada iken) kendi elinin eseri olmayan þeyin fazlasýný esirgediðin gibi" der.
* Ýkindi vaktinden sonra, bir mal satýp müþtesirisine Allah Teala´nýn adýný zikrederek bunu þu þu fiyatla almýþtým diye yalandan yemin ederek, muhatabýný inandýran ve bu suretle malýný satan kimse.
* Sýrf dünyevî bir menfaat için bir imama biat eden kimse; öyle ki, dünyalýktan istediklerini verirse biatýnda sadýktýr, vermezse sadýk deðildir." [Buhari, Þirb 2, Hiyel 12; Müslim, Ýman 173, (108); Ebu Davud, Büyû 62, (3474, 3475); Nesâî, Büyû 6, (7, 247).] [56]
AÇIKLAMA:
1- Allah´ýn kýyamet günü konuþmamasý; rýzasýný, af ve maðfiretini ifade eden konuþma yapmamasýdýr. O gün her insanýn en ziyade muhtaç olduðu þey bu konuþmadýr. Mevkýf denen hesap meydanýnda uzun ve pek sýkýntýlý bekleyiþten sonra, af ve maðfireti ilan eden Ýlahî hitaptan mahrumiyet kadar büyük ziyan olamaz. Öyleyse, hadis-i þerif bu mahrumiyetin ana sebeplerinden üç tanesini zikretmektedir. Müteakip hadisten de anlaþýlacaðý üzere, bu büyük hüsrana sebep olan baþka sebepler de var.
Resulullah, bu hadislerinde kýyamet gününde büyük hüsrana sebep olan öyle üç þey zikrediyor ki, bunlar birçok kimseler nazarýnda pek büyük sayýlmayan davranýþlardýr. Sözgelimi bunlar sýkça üzerinde durulan "büyük günahlar", haramlar arasýnda zikredilmemiþlerdir.
Elbette mü´mini bu hadis þöyle bir muhakemeye sevkedecektir: Sýkça ele alýnan kebairden olmayan, pek ciddi gözükmeyen bu davranýþlar böylesi ciddi mahrumiyetlere sebep oluyorsa, ya kebairin iþlenmesi, ya tekrarla, ýsrarla emredilen feraizin terki? Ebedî hayatýmda bunlar ne gibi kayýplarýma sebep olacak?
2- Resulullah´ýn dikkat çektiði üç þeyden biri, ihtiyaç fazlasý sudur. Buhârî´nin bir rivayetinde "yolda fazla suyu bulunduðu halde bunu meneden" diyerek, meseleyi biraz daha açýklar. Yolda, kýrda, sahrada, hayatî ehemmiyet taþýyan suyun fazlasý ihtiyaç sahibine mutlaka verilmelidir, çünkü temin imkaný yoktur.
* Yalan yere yemin ne zaman yapýlýrsa yapýlsýn meþru deðildir, haramdýr. Burada ikindi namazýndan sonra diye kayýtlanmasýnýn hikmeti nedir? sorusu hatýra gelir. Þarihler bazý yorumlarda bulunmuþlardýr. Aliyyu´l-Kâri´nin kaydýna göre:
** Böylesi aðýr yeminler o sýralarda yapýlýr.
** O vakit, kârsýz olarak eve dönme zamanýdýr, bu sebeple kâr etmek için yalan yemin yapýlýr.
** Ýkindiden sonranýn zikri, o zamanýn þerefi sebebiyledir, bu sebeple o þerefli vakitte yapýlan yalan yemin daha galiz, daha çirkin bir yemin olur. Bu sebeple, Aleyhissalâtu vesselâm hüküm verme meclislerini ikindi namazýndan sonra teþkil ederdi.
Kastalânî, esasta ayný olsa da biraz farklý bir üslupla þunlarý söyler: "Hadis, ikindi sonrasýyla kayýtlama gayesi gütmez, bilakis çoðunluk duruma göre beyanda bulunmuþtur. Zira, böylesi yeminler ekseriyetle günün sonunda yapýlýr, o sýralarda, herkes bir an önce iþlerini bitirip evine dönmek ister."
Be-tahsis ikindinin zikrini, bu vaktin, günlük amellerin Allah´a yükseltilme zamaný olmasý sebebine baðlayan alim de olmuþtur.
Elbette her bir görüþün bir haklýlýk yönü vardýr.
3- Hadiste geçen imamdan maksad, halife yani devlet reisidir. Ýmama itaat esastýr. Ona Allah rýzasý için biat etmek, bu biattan dünyevî ve þahsî menfaat beklememek esastýr. Ýmam, herkese onu tatmin ve memnun edecek menfaat daðýtamayacaðýna göre, bu maksatla biat edenler, aradýklarýný bulamayýnca itaatten yüz çevirecekler, dolayýsýyla birlik ve dirlik bozulacaktýr. Bu sebeple Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ýslam cemaatinin birliðini yaralayacak bir meseleye böylece dikkat çekmiþ olmaktadýr. Ýmamet meselesini daha önce iþlediðimiz için burada teferruata girmeyeceðiz.
4- Hadiste geçen tezkiyeyi günahtan arýndýrma olarak tercüme ettik. Bazý alimler "medh u sena" olarak anlar ve "Allah onlarý medh u sena etmez" diye ifade eder.[57]
ـ5873 ـ2ـ وعن أبي ذر رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: ثَثَةٌ َ يُكَلِّمُهُمُ اللّهُ وََ يَنْظُرُ إلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةَ وََ يُزَكِّيهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ ألِيمٌ قَالَهَا ثَثاً، قُلْتُ: خَابُوا وَخَسِرُوا يَا رَسُولَ اللّهِ، مَنْ هُمْ؟ قَالَ: الْمُسْبِلُ، وَالْمَنَّانُ، وَالْمُنْفِقُ سِلْعَتَهُ بِالْحَلِفِ الْكَاذِبِ[. أخرجه الخمسة إ البخاري.»المُسْبلُ« هو الذي يسبل إزاره إذا مشى تكبراً وفخراً.»وَالْمَنَّانُ« الذي يمن بصنيعه وعطائه .
2. (5873)- Hz. Ebu Zerr (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Üç iþi vardýr, kýyamet gününde Allah onlara ne konuþur ne nazar eder ne de günahlardan arýndýrýr, onlar için elim bir azab vardýr!" buyurdu ve bunu üç kere de tekrar etti. Ben: "Ey Allah´ýn Resulü! Öyleyse onlar büyük zarar ve hüsrana uðramýþlardýr. Kimdir bunlar?" dedim. Þöyle saydýlar:
"(Elbisesini kibirle, yerlere kadar salýp) süründüren, yaptýðý iyiliði baþa kakan, malýný yalan yeminlerle reklam eden kimseler!" [Müslim, Ýman 171, (106); Ebu Davud, Libas 28, (4087, 4088); Tirmizî, Büyu 5, (1211); Nesâî, Büyu 5, (7, 245).][58]
ـ5874 ـ3ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: ثَثَةٌ َ يُكَلِّمُهُمْ اللّهُ وََ يَنْظُرُ إلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وََ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ ألِيمٌ: شَيْخٌ زَانٍ وَمَلِكٌ كَذّابٌ، وَعَائِلٌ مُسْتَكْبِرٌ[. أخرجه مسلم، مختصراً، والنسائي بتمامه.»العَائِلُ« الذي له عيال يحتاج أن يقوم بأمرهم .
3. (5874)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Üç kiþi vardýr, kýyamet günü Allah Teala hazretleri onlara konuþmaz, nazar etmez, günahlardan da arýndýrmaz, onlara elim bir azab vardýr:
* Zina eden yaþlý,
* Yalan söyleyen devlet reisi,
* Büyüklenen fakir." [Müslim, Ýman 172, (107); Nesâî, Zekat 77, (5, 86).][59]
AÇIKLAMA:
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), burada üç farklý kiþinin durumuna dikkat çekmektedir:
1) Zina eden yaþlý: Zina aslýnda herkese haram edilmiþtir. Hatta cezalarýn en aðýrý zina suçuna takdir edilmiþtir. Fakat yaþlýnýn zikri, bu cürmü iþlemeye sevkeden sebeplerin onda son derece azalmasýndan ileri gelir. Gençlikteki cehalet artýk onda yoktur. Gençleri zinaya zorlayan garizi ve fýtrî olan þehevî duygular onda sönmüþtür veya son derece azalmýþtýr. Bu durumda zina Ýlahî emri hiç kaale almamak olmaktadýr.
2) Devlet reisinin yalaný da, ayný durumdadýr. Kiþiyi yalana sevkeden korkudur. Devlet reisinin korkacaðý bir üst makam olmadýðý, tebasýna müdahane ve yaranmak gibi bir ihtiyacý bulunmadýðý için o, kiþiyi yalan söylemeye sevkeden sebeplerden tamamen uzaktýr. Öyleyse, onun yalan söylemesi týpký yaþlýnýn zinasý gibi. Hak nazarýnda suçunu hafifletici hiçbir mazerete dayanmaz. Üstelik devlet reisinin yalanýndan hasýl olacak zarar ve falaket bütün milleti ilgilendirir. Devletin bekasý kalem ve kýlýnç üzerinde bilinir. Kalem idarenin adalet ve dürüstlüðünü temsil eder. Devlet reisinin yalan kalemle sembolleþen idarî, adlî bütün mekanizma ve sistemlerin ihlali demektir. Bunun cezasý elbette büyük olacaktýr.
3) Ýslam´da her çeþit kibir yasaklanmýþtýr. Büyüklük Allah´a mahsustur. Bunun fakirde görülmesi daha da kötü olmaktadýr. Çünkü zengin malý sebebiyle kibirlenince, ne de olsa bir sebebe dayanýr. Ya fakir? Yok olan bir þeyle kibirlenmesi Allah nazarýnda daha kötü bir davranýþ olmaktadýr. Fakirin istiðnasý ile kibrini karýþtýrmamak gerekir. Ýstiðna ve izzet-i nefis elbette memduhdur. Ama, aralarýnda zahirî bir benzerlik olsa da izzet-i nefisle kibir ayný þey deðildir. Resulullah´ýn zemettiði þey, fakirdeki istiðna ve izzet-i nefis deðil, kibirdir. Bu kibir onu dünyada pekçok þeyden mahrum býrakýr, kendisinin ve yakýnlarýnýn sýkýntýlarýný daha da artýrýr.[60]
ـ5875 ـ4ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: ثَثَةٌ َ يَنْظُرُ اللّهُ إلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ: الْعَاقُّ لِوَالِدَيْهِ، وَالْمَرأةُ الْمُتَرَجِّلَةُ، وَالدَّيُوثُ[. أخرجه النسائي .
4. (5875)- Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Üç kiþi vardýr, kýyamet günü Allah onlara nazar etmez: Anne ve babasýnýn hukukuna riayet etmeyen kimse, erkekleþen kadýn ve deyyus kimse." [Nesâî, Zekat 69, (5, 80).][61]
ـ5876 ـ5ـ وله في أخرى: ]ثَثَةٌ َ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ: الْعَاقُّ لِوَالِدَيْهِ، وَمُدْمِنُ الْخَمْرِ، وَالْمَنَّانُ بِمَا أعْطَى[.»المترجِّلة« هي التي تتشبه بالرجال في هيئتهم وأفعالهم.»والدَّيُّوثُ« من الرجال الذي غيرة له و حميّة .
5. (5876)- Yine Nesai´nin bir rivayetinde Resulullah þöyle buyurmuþtur:
"Üç kiþi vardýr, cennete girmeyecektir: Anne babasýnýn hukukuna riayet etmeyen kimse; içki düþkünü olan kimse; verdiðini baþa kakan kimse." [Nesâî, Zekat 69, (5, 81).] [62]
AÇIKLAMA:
* Kadýnýn erkekleþmesi, kýlýk kýyafetinde ve ef´alinde erkeðe benzemesidir. Dinimiz bu iki cinsin kýlýk kýyafette hatta hal ve tavýrda birbirlerine benzemelerini yasaklamýþtýr. Yasak sadece kadýnýn erkeðe benzemesiyle ilgili deðildir. Baþka hadislerde erkeðin kadýna benzemesi de yasaklanmýþtýr. Ýslam alimleri ilim ve re´yde kadýnlarýn erkeðe benzemelerinin mahmud olduðunu belirtirler.
* Deyyus, dilimize de giren bir kelimedir. Kadýnýna karþý kýskançlýk duymayan, hamiyyeti olmayan kimse demektir. Her insanda yaratýlýþtan gelen bu his, su-i irade ile zayýflatýlabilir, týpký hayvanlara terbiye yoluyla bazý alýþkanlýklar kazandýrýlabildiði gibi. Ancak fýtrî, tabiî, gerekli ve memduh olan bu kýskançlýk hissinin zorlanarak zayýflatýlmasý insaný hayvanlaþtýran bir durum ortaya çýkarýr. Dinimiz bunu reddeder.
* Ýçki düþkünü, tevbe etmeden ölecek kadar içkiye devam eden kimsedir. Resulullah içki düþkününü, soru üzerine: "Senede bir defa (bile olsa) üç yýl içki alan kimse" diye tarif eder.
* Allah´ýn nazar etmemesi, rahmet ve maðfiretle bakmamasý demektir. Deðilse, hiçbir þey O´nun nazarýndan hariç kalamaz.
* Yapýlan iyiliðin baþa kakýlmasý da dinimizin kötülediði bir husustur. Ýyilik Allah rýzasý için yapýlýr. Baþa kakmak karþý tarafýn þahsiyetini ezmektir. Ayet-i kerimede "Güzel sözün, baþa kakýlarak eza verilen sadakadan hayýrlý olduðu" ifade edilmiþtir (Bakara 263).
* Cennete girmemesi, ilk girenler arasýnda olmamasý demektir. Ebediyen cennete girmeyecek demek deðildir. Sayýlan fiiller haram ise de, küfrü gerektirmezler. Fasýðýn cezasý ebedî cehennem deðildir.[63]
ـ5877 ـ6ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: قَالَ اللّهُ تَعَالَى: ثَثَةٌ أنَا خَصْمُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ: رَجُلٌ أعْطَى بِي ثُمَّ غَدَرَ، وَرَجُلٌ بَاعَ حُرّاً فَأكَلَ ثَمَنَهُ، وَرَجُلٌ اسْتَأجَرَ أجِيراً فَاسْتَوُفَى مِنْهُ وَلَمْ يُعْطِهِ أجْرَهُ[. أخرجه البخاري .
6. (5877)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri dedi: "Üç kiþi vardýr, kýyamet günü ben onlarýn hasmýyým: "Benim adýma (yemin) edip sonra gadreden kimse, hür bir kimseyi satýp parasýný yiyen kimse, bir iþçiyi ücretle tutup çalýþtýrdýðý halde, ücretini vermeyen kimse." [Buharî, Büyû 106.][64]
radyobeyan