Nefisle ilgili hadisler 3 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 10:43:17
AÇIKLAMA:
1- Yukarýda kaydedilen son üç rivayetin üçü de Allah hakkýnda hüsnüzanda bulunma hakkýndadýr. Hepsi de mü´minleri Allah hakkýnda hüsnüzanda bulunmaya teþvik etmektedir. Birinci hadiste, ölmezden önce Allah hakkýndaki zannýmýzý mutlaka güzel kýlmamýz istenir. Bunun niçin gerekli ve ehemmiyetli olduðu müteakip hadislerde belirtilir.
* Çünkü Allah Teala hazretleri kullarýna, kendisi hakýnda beslediði zanna uygun þekilde muamele edecektir.
* Çünkü hüsnüzan da baþlý baþýna güzel bir ibadettir.
2- Allah hakkýnda hüsnüzanda bulunmak demek, istiðfar edince Allah´ýn bizi affedeceði, maðfirette bulunacaðý, dua edince icabet edeceði, ibadet edince mükâfaatta bulunacaðý kanaatini beslemek demektir. Halbuki alimler, bu hususta beyne´rreca ve´lhavf tabiriyle ifade edilen ümid ve korkuyu beraber taþýmanýn esas olduðunu belirtmiþlerdir. Yani hakkýmýzda adaletini tatbik edip layýk olduðumuzu verdiði takdirde azaba düþeceðimiz endiþesini yaþayýp devamlý tevbe istiðfar etmeliyiz, yaptýðýmýz tevbe ve istiðfarlarý Allah´ýn kabul edeceðini umarak þevklenmeli, rahatlamalýyýz. Bunlardan sadece birinin içimizde galebesi Ýslamî edebe uymaz. Hatta, Nevevî´nin belirttiði üzere, gençlik ve saðlýk halinde korkunun galebesi müstahsen addedilmiþtir. Ancak sadedinde olduðumuz hadise göre, ölüme yakýn, ümidin galebe çalmas gerekmekte, hüsnüzan galebe çalmadan son nefesin verilmemesi ýsrarla tavsiye edilmektedir. Bu ýsrarýn bir sebebi yine Müslim´de kaydedilen bir diðer ihbardýr:
"Her kul, hangi hal üzere ölürse o hal üzere diriltilecektir." Yani Allah hakkýndaki hüsnüzan üzere ölen, o hal üzere diriltilecektir.
Bu noktada Hattâbî´nin farklý bir yorumunu da hatýrlatmak isteriz: "Amelleri iyi olan kimseler Allah hakkýnda hüsnüzanda bulunabilir. Bu sebeple (aleyhissalâtu vesselâm) hadiste sanki: "Amellerinizi güzel kýlýn da Allah hakkýndaki zannýnýz güzel olsun, kiimin ameli kötü ise zanný da kötüdür" demek istemiþtir."
Rafii de þöyle bir açýklama getirmiþtir: "Hadisten, tevbeye ve zulümden vazgeçmeye bir teþvik anlamak da caizdir. Zira bir kimse bunu yaparsa Allah hakkýndaki zanný güzelleþir ve rahmetini ümid eder."
Nevevî der ki: "Allah hakkýnda zanný güzelleþtirmenin manasý, Allah Teala´nýn kendisine merhamet edeceðini zannetmesi ve bunu Allah´ýn af ve rahmeti üzerine varid olan ayet ve hadisleri ve onlarda tevhid ehline vaadedilen af ve maðfireti ve kýyamet günü onlarýn mazhar olacaklarý rahmeti düþünüp tedebbür ederek bu hususta ümit beslemesidir."
3- Hadis-i kudsi olarak gelen: "Ben kulumun benim hakkýmdaki zannýna göreyim..." hadisine gelince: "Bunun Buhârî´de kaydedilen bir veçhi þöyledir: "Ben, kulumun benim hakkýmda yaptýðý zanna göreyim. O , beni zikretti mi onunla beraberim. Eðer o beni nefsinde zikrederse ben de onu onunkinden daha hayýrlý bir cemaat içerisinde zikrederim. O bana bir karýþ yaklaþýrsa ben ona bir zira yaklaþýrým, o bana bir zira´ yaklaþýrsa ben ona bir kulaç yaklaþýrým. O bana yürüyerek gelirse ben ona koþarak giderim."
Bu hadiste ümidin korkuya galip kýlýnmasýna bir teþvik görülmektedir. Bazý alimler buradaki zanný "ilim"le te´vil ederken, bazýlarý da "yakin" ile te´vil etmiþtir. Böyle olunca mana: "Ben kulumun benim hakkýmdaki yakinine, dönüþü bana, hesabý benim üzer ime olacaðýna dair ilmine, keza benim onun hakkýnda hayýr veya þerden lehine veya aleyhinde vereceðim hükmün reddedilmeyeceðine, benim menettiðimi verecek, verdiðime mani olacak birisinin olmadýðýna dair kanaatine göreyim" olur. Kurtubî, el-Müfhim´de der ki: "Kulumun benim hakkýmdaki zanný" ibaresinin manasý: Vaadinde sadýk olan Resulullah´a dayanarak dua edince icabet zanný, tevbe edince kabul zanný, istiðfar edince maðfiret zanný, þartlarýna uyarak ibadet yapýnca mükâfaat zanný beslemektir. Bu hususu bir baþka hadis te´yid eder: "Ýcabetten emin olarak Allah´a dua edin."
Kurtubî devamla der ki: "Bu sebepledir ki, kiþiye, Allah´ýn kabul edip, günahlarýný affedeceðine, kani olarak, üzerindeki vecibeleri yerine getirmesi gerekir. Zira o bunu vaadetmiþtir. O vaadinde dönecek deðildir. Þayet, yaptýðý ibadetleri Allah´ýn kabul etmeyeceðine: bu gayretlerinin kendisine fayda vermeyeceðine inanýr veya öyle bir zanna düþerse, iþte bu Allah´ýn rahmetinden yeistir ve bu büyük günahlardandýr. Kim bu hal üzere ölürse, bu hadisin bazý vecihlerinde geldiði üzere, kiþi zannýna havale edilir. Öyleyse kulum, hakkýmda dilediði zanda bulunsun."
Kurtubî sözünü þöyle baðlar: "Kulun ýsrarlý þekilde maðfiret zannýnda bulunmasý da halis cehalet ve aldanma olur. Bu inanç kiþiyi Mürcie mezhebine götürür."[23]
ـ5851 ـ16ـ وعن أبى ذرّ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: اتَّقِ اللّهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وَأتْبِعِ السَّىِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا، وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ[. أخرجه الترمذي .
16. (5851)- Hz. Ebu Zerr (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Her nerede olursan ol Allah´tan ittika et ve kötülüðün arkasýndan iyilik yap, bu onu yok eder. Ýnsanlara iyi ahlakla muamele et." [Tirmizî, Birr 55, (1988).][24]
AÇIKLAMA:
Allah´tan ittika, takva sahibi olmak demektir. Onun azabýndan korkup bütün emirlerini yapýp nehiylerinden kaçýnmak suretiyle kiþi muttaki olabilir. Dinin temeli takvadýr. Takvaya riayet etmeyen, dini hayatýnda kâmil olarak temsil edemez.
"Her nerede" diye çevirdiðimiz حيث kelimesinden her ne halde olursan ol manasý da anlaþýlabilir. Böylece "yalnýz, baþkasýnýn yanýnda, fakirlikte, zenginlikte, bollukta, darlýkta, hastalýkta, saðlýkta" gibi deðiþik haller zikredilebilir. Bütün hallerde takva esas alýnmalýdýr.
Seyyie´den daha ziyade, küçük günahlar haseneden de namaz, sadaka, istiðfar gibi hayýrlar anlaþýlmýþtýr. Bu halde küçük günahlardan sonra iþlenecek bu nevi hayýrlar onlara kefaret olacaktýr.
Hayýr vesilesiyle Allah´ýn günahý yok etmesi, hem kiþinin kalbinden günahýn lekesini silmesi, hem de kiþinin amel defterinin günah safyasýndan günahý silmesi þeklinde gerçekleþir, kiþinin her ikisine de ihtiyacý var. Çünkü küçük günahlardan hasýl olan lekeler çoðalarak kalbi tamamen kaplayýp karartabilir. Bu sebeple "küçük günahlarda ýsrar etmek büyük günahtýr" denmiþtir. Mü´min küçük günahý da ciddiye alýp, tevbe, istiðfar, sadaka ve namaz gibi amellerle ondan kurtulma ve temizlenme gayretinde olmalýdýr. Unutulmamalý ki: "Her bir günah içinde küfre giden bir yol vardýr."
Ýnsanlara güzel ahlakla muamele çok farklý þekillerde olabilir, yerine göre tatlý dil, güler yüz, müsamaha, baðýþlama, kusurlarýný görmeme, hatasýný yüzüne vurmama, ayýbýný teþhir etmeme, eza ve cefasýna katlanma, ihtilaf, hediye vs. Bunu yapabilen, hem dünyada hem ahirette mükâfaatýný görecektir. Dünyada felah, baþarý, sýhhat, takdir ve sevgi, ahirette Cenab-ý Hakk´ýn maðfiretine mazhariyetle necat ve kurtuluþ.[25]
ـ5852 ـ17ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]سُئِلَ رَسُولُ اللّهِ # عَنْ أكْثَرِ مَا يُدْخِلُ النَّاسَ النَّارَ؟ قَالَ: الْفَمُ، وَالْفَرْجُ؛ وَسُئِلَ عَنْ أكْثَرَ مَا يُدْخِلُ النَّاسَ الْجَنَّةَ؟ قَالَ: تَقْوَى اللّهِ وَحُسْنُ الْخُلُقِ[. أخرجه الترمذي .
17. (5852)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan ateþe insanlarý en çok atan þeyin ne olduðu soruldu:
"Aðýz ve ferc!" buyurdular. En ziyade neyin insanlarý cennete soktuðundan sordular:
"Allah´a takva ve güzel ahlak!" buyurdular." [Tirmizî, Birr 62, (2005).][26]
AÇIKLAMA:
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu hadislerinde, insanlarýn uhrevî kurtuluþ ve felaketlerinde en ziyade müessir olan sebepleri açýklamaktadýr. Cevami´u´lkelim ile mümtaz olan Efendimiz bu mühim meseleleri ana sebeplerine irca etmek suretiyle herkesin anlayacaðý ve kabul edeceði bir basitlik içinde açýklýyor:
Cennete götüren iki sebep var:
1) Allah´a takva. Bu farzlarýn ifasý, haramlarýn terkidir. Tabii ki bunun dereceleri var. Takvanýn en aþaðý derecesi þirkten kaçýnmaktýr.
2) Güzel ahlak. Güzel ahlak deyince öncelikle halka karþý davranýþlar gözönüne alýnacak. Abdullah Ýbnu´l-Mübarek, güzel ahlaký "güler yüz, bol iyilik, eziyetten kaçýnmak" diye tarif etmiþtir. Ahmed Ýbnu Hanbel: "Kýzmaman, kin baðlamaman, insanlardan gelene tahammül etmen" diye tarif etmiþtir. Bazý alimler: "Güzel ahlakýn en aþaðý mertebesi insanlara ezayý terketmektir, en yüce mertebesi de kendisine kötülük yapanlara iyilik yapmaktýr" demiþtir.
Tîbî: "Allah´a takva, kulun, kendine olan bütün emirleri yapmasý, yasaklardan kaçmasý sebebiyle Yaratanla muamelesinin iyiliðine iþaret olmaktadýr; güzel ahlak da, halkla olan muamelesinin iyi olduðuna iþarettir. Ýþte bu iki haslet cennete girmeyi gerektirir" zýtlarý da ateþe girmeyi gerektirir.
Bu iki haslete mukabil olarak aðýz ve ferc zikredilmiþtir. Aðýza dil de dahildir. Dile hakimiyet dinin tamamýnýn kurtuluþ vesilesidir, helal yemek ise bütün mertebeleriyle takvanýn baþýdýr. Fercin muhafazasý diyanetin en yüce mertebesini teþkil eder. Cenab-ý Hak kurtuluþa eren mü´minlerin belli baþlý vasýflarýný sayarken: "ferclerini haramdan koruyanlar"ý da zikretmiþtir. Ýslam alimleri ferc þehvetini, insana en ziyade galip olan ve harekete geçtiði zaman "aklý en az dinleyen þehvet" olarak tavsif ederler. Hakikat böyle olunca, kiþi muktedir olduðu manileri bertaraf ederek bütün sebepleri hazýrlayacak durumda bulunduðu halde Allah korkusuyla zinayý terkederse elbetteki yüce bir mertebe kazanacaktýr. Nitekim Rab Teala hazretleri þöyle buyurmaktadýr: "Kim Rabbinin makamýndan korkar ve nefsini hevaya uymaktan uzak tutarsa, cennet onun gideceði yerdir" (Naziat 40).
Hadiste gerek ebedî saadet ve gerekse ebedî þekavetin sebepleri içinde en mühimlerinin mezkur iki sebebin biraraya gelmesi olduðu belirtilmiþtir. Saadet için takva ve güzel ahlakýn biraraya gelmesi, þekavet için aðýz ve fercin kötülükte birleþmesi.[27]
ـ5853 ـ18ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]سُئِلَ رَسُولُ اللّهِ #: أيُّ الْمُؤْمِنِينَ أفْضَلُ؟ قَالَ: أحْسَنُهُمْ خُلُقاً، قِيلَ: فأيُّ الْمُؤْمِنِينَ أكْيَسُ؟ قَالَ: أكْثَرُهُمْ لِلْمَوْتِ ذِكْراً، وَأحْسَنُهُمْ لَهُ اِسْتِعْدَاداً قَبْلَ نُزُولِهِ بِهِمْ[. أخرجه رزين .
18. (5853)- Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a soruldu: "Mü´minlerden hangisi efdal (en faziletli)dir?"
"Ahlakça en güzelleridir!" cevabýný verdi. Tekrar soruldu:
"Pekiyi, mü´minlerden hangisi en akýllýdýr?
"Ölümü en çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onun için en iyi hazýrlýðý yapanlardýr. Ýþte akýllýlar bunlardýr." [Rezin tahric etmiþtir. (Ýbnu Mace, Zühd 31, (4259).][28]
ـ5854 ـ19ـ وعن سمرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: الْحَسَبُ الْمَالُ، وَالْكَرَمُ التّقْوَى[. أخرجه الترمذي.
19. (5854)- Hz. Semüre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Haseb maldýr, kerem takvadýr." [Tirmizî, Tefsir, Hucurat, (3268).][29]
AÇIKLAMA:
Haseb, kiþinin cemiyet içinde taþýdýðý deðer, kazandýðý itibardýr. Bazan "Baba ve dedeleri cihetinden gelen þeref ve haysiyet" diye tarif edilir. Resulullah sadedinde olduðumuz hadiste kiþinin bu izafî ve içtimâî þerefinin esas itibariyle mal ve maddeye dayandýðýný ifade etmek için "Haseb, maldýr" buyurmuþtur. Hasebin insanlar tarafýndan izafe edilen itibari deðer olduðunu belirtmiþtir. Ýnsanlar yanýnda þeref ve itibar sahibi olan bir kimse Allah nezdinde kerim (deðerli) addedilmeyebilir. Allah yanýnda deðerli (kerim) olan, takva elbisesini giyendir, müttakidir.
Hadisin manasý þöyle ifade edilebilir: "Ýnsanlar nezdinde, kiþinin kýymetini artýran þey maldýr. Allah nezdinde deðerini artýran þey de takvadýr."[30]
ـ5855 ـ20ـ وعن أبى بكرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]سُئِلَ رَسُولُ اللّهِ #: أىُّ النَّاسِ خَيْرٌ؟ قَالَ: مَنْ طَالَ عُمُرُهُ وَحَسُنَ عَمَلُهُ؛ قِيلَ: فأيُّ النَّاسِ شَرٌّ؟ قَالَ: مَنْ طَالَ عُمْرُهُ وَسَاءَ عَمَلُهُ[. أخرجه الترمذي .
20. (5855)- Hz. Ebu Bekre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a "Hangi insan daha hayýrlýdýr?" diye sorulmuþtu:
"Ömrü uzun, ameli de güzel olandýr" buyurdular."
"Öyleyse insanlarýn kötüsü kimdir?" diye soruldu:
"Ömrü uzun, ameli kötü olandýr!" buyurdular." [Tirmizî, Zühd 22, (2331).][31]
ـ5856 ـ21ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أَ أخْبِرُكُمْ بِخَيْرِكُمْ مِنْ شَرِّكُمْ؟ ثََثَ مَرَّاتٍ. قَالُوا: بَلى، قَالَ: خَيْرُكُمْ مَنْ يُرجَى خَيْرُهُ وَيُؤْمَنُ شَرُّهُ، وَشَرُّكُمْ مَنْ َ يُرْجَى خَيْرُهُ وََ يُؤْمَنُ شَرُّهُ[. أخرجه الترمذي.
21. (5856)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün):
"Size en hayýrlýnýz ve en þerliniz kim olduðunu haber vermiyeyim mi?" buyurdular ve bunu üç kere tekrar ettiler. Cemaat: "Evet, haber veriniz!" dedi.
"En hayýrlýnýz, kendisinden hayýr umulan ve þerri dokunmayacaðý hususunda emin olunandýr; en þerliniz de kendisinden hayýr ümit edilmeyen ve þerrinden de emin olunmaya kimsedir." [Tirmizî, Fiten, 76, (2264).][32]
ـ5857 ـ22ـ وعن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: خَصْلَتَانِ مَنْ كَانَتَا فيهِ كَتَبَهُ اللّهُ تَعالى شَاكِراً صَابِراً، وَمَنْ لَمْ تَكُونَا فيهِ لَمْ يَكْتُبْهُ اللّهُ َ شَاكِراً وََ صَابِراً، مَنْ نَظَرَ في دِينِهِ الى مَنْ هُوَ فَوْقَهُ فَاقْتَدَى بهِ. وَمَنْ نَظَرَ في دُنْيَاهُ الى مَنْ هُوَ دُونَهُ فَحَمِدَ اللّهَ تَعالى عَلى مَا فَضْلَهُ بِهِ عَلَيْهِ كَتَبَهُ اللّهُ شَاكِراً صَابِراً، وَمَنْ نَظَرَ في دِينِهِ الى مَنْ هُوَ دُونَهُ وَنَظَرَ في دُنْيَاهُ إلى مَنْ هُوَ فَوْقَهُ فَأسِفَ عَلى مَا فَاتَهُ مَنْهُ لَمْ يَكْتُبْهُ اللّهُ شَاكِراً وََ صَابِراً[. أخرجه الترمذي .
22. (5857)- Ýbnu Amr Ýbni´l-As (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ýki haslet vardýr, bunlar kimde bulunursa allah onu þükredici ve sabrediciler arasýna kaydeder:
* Diyanette kendinden üstün olana bakýp, ona uymak.
* Dünyalýkta kendinden aþaðý olana bakýp, Allah´ýn kendine vermiþ olduðu üstünlüðe hamdetmek.
Ýþte böyle olan kimseyi Allah þükredici ve sabredici olarak yazar.
Kim de diyanette kendinden aþaðý olana bakar, dünyalýkta da kendinden üstün olana bakar ve elde edemediðine üzülürse Allah onu þükredici ve sabredici olarak yazmaz." [Tirmizî, Kýyamet 59, (2514).][33]
ـ5858 ـ23ـ وعن عقبة بن عامر قال: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ: مَا النَّجَاةُ؟
قَالَ: أمْسِكْ عَلَيْكَ لِسَانَكَ، وَلْيَسَعْكَ بَيْتُكَ وَابْكِ عَلى خَطِيئَتِكَ[. أخرجه الترمذي .
23. (5858)- Ukbe Ýbnu Amir (radýyallahu anh) anlatýyor: "(Bir gün): "Ey Allah´ýn Resulü! Kurtuluþumuz nasýl olacak?" diye sormuþtum, þöyle cevap verdiler: "Dilini tut, evini geniþlet, günahlarýna da aðla!" [Tirmizî, Zühd 61, (2408).][34]
ـ5859 ـ24ـ وعن مالك قال: ]بَلَغَنِي أنَّهُ قِيلَ لِلُقْمَانَ الْحَكِيمِ: مَا بَلَغَ بِكَ مَا نَرَى؟ قَالَ صِدْقُ الْحَدِيثِ، وَأدَاءُ ا‘مَانَةِ، وَتَرْكُ مَاَ يَعْنِينِى[. وَزادَ في رواية وَالْوَفَاءُ بِالْوَعْدِ .
24. (5859)- Ýmam Malik anlatýyor: "Bana ulaþtýðýna göre, Lokman Hekim´e: "Sende gördüðümüz bu (meziyetin mahiyeti) nedir?" diye sormuþlardý. [Bununla onun faziletlerini kastetmiþlerdi]. Þu cevabý verdi:
"Doðru sözlülük, emaneti yerine getirmek, beni ilgilendirmeyen þeyi terketmek.
"Bir rivayette þu ziyade gelmiþtir: "Vaadime vefakârlýk etmek." [Muvatta, Kelam 17, (2, 990).][35]
ـ5860 ـ25ـ وعن ابن مسعودٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أَ أُخْبِرُكُمْ بِمَنْ يَحْرُمُ عَلى النَّارِ، وَمَنْ تَحْرُمُ عَلَيْهِ النَّارُ؟ عَلى كُلِّ قَرِيبٍ هَيِّنٍ سَهْلٍ[. أخرجه الترمذي .
25. (5860)- Ýbnu Mes´ud (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kendisi ateþe haram edilen ve kendisine de ateþin haram kýlýndýðý kimseyi size haber vermeyeyim mi? Ateþ, (halka) her yakýn olana, yumuþak huylu ve insanlara kolaylýk gösterene haram kýlýnmýþtýr." [Tirmizî, Kýyamet 46, (2490).][36]
ـ5861 ـ26ـ وعن ثوبان رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ مَاتَ وَهُوَ بَرِئٌ مِنْ ثَثٍ: الْكِبْرِ، وَالْغُلُولِ، وَالدَّيْنِ دَخَلَ الْجَنَّةَ[. أخرجه الترمذي.
26. (5861)- Hz. Sevban (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim þu üç þeyden berî olarak ölürse cennete girer:
* Kibir,
* Gulûl,
* Borç [Tirmizî, Siyer 21, (1572, 1573).][37]
AÇIKLAMA:
1- Gulûl, savaþa katýlan askerlerden birinin ganimet malýndan çalmasýdýr. Ýslamî prensibe göre savaþta elde edilen ganimetlerin hepsi komutana teslim edilir. Komutan, bunu gaziler arasýnda adilane bir surette taksim eder. Ýþte, aldýðý ganimeti getirmeme hadisesine gulûl denmiþtir. Bu, hýrsýzlýðýn bir nevidir. Resulullah bir iðneye, bir ayakkabý baðýna varýncaya kadar, deðeri ne kadar düþük de olsa her bir nesnenin mutlaka getirilmesini emretmiþtir. Getirmemek gulûldür, hýrsýzlýðýn bir nevidir. Üzerinde gulûl bulunan bir asker ölecek olsa þehitliði kaybeder.
Alimler, gulûlü izah ederken, devlet malýna yönelik herçeþit suistimalleri, zimmetleri, hýrsýzlýklarý buna dahil etmiþlerdir. Savaþ sýrasýnda yiyecek, silah, binecek gibi ganimetlerin gulül olma durumu hangi þartlarda gulûldür, hangi þartlarda gulûl deðildir, çokça münakaþa edilmiþtir, daha önce temas ettiðimiz için tekrar etmeyeceðiz.
2- Hadiste dikkat çeken husus borç meselesidir. Bu mesele de daha önce geniþçe açýklandý. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), borçlanmanýn israf kapýsý olmasý haysiyetiyle, borçtan kaçýnmayý emretmiþtir. Hatta bidayetlerde borçlu olarak ölenlerin cenazesine bile katýlmamýþtýr. Sonradan borç meselesindeki ýsrarýný kaldýrmýþtýr. Yine de kiþinin ödemekte zorlanacaðý borçtan kaçýnmasý esastýr. Varislerine miras yerine borç býrakarak vefat etmek insanlar nazarýnda iyi olmayacaðý gibi Allah nazarýnda da iyi olmadýðýný hadis ifade etmektedir.[38]
ـ5862 ـ27ـ وعن الخَدري رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ حَلِيمَ إّ ذُو عَثْرَةٍ وََ حَكِيمَ إَّ ذُو تَجْرِبَةٍ[. أخرجه الترمذي .
27. (5862)- Hudrî (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Halim olan zelle sahibidir, hakim olan tecrübe sahibidir." [Tirmizî, Birr 86, (2034).] [39]
radyobeyan