Nefisle ilgili hadisler 2 By: sumeyye Date: 28 Nisan 2010, 10:41:40
AÇIKLAMA:
1- Dört þeyin eski peygamberlerin sünnetinden olmasý, bunlarý onlarýn fiilen yapýp ümmetlerine de yapmaya kavlen teþvik ettiklerini ifade eder. Dolayýsýyla "eski peygamberler"e nisbet edilen þeylerin, insanlýðýn bidayetine kadar gittiði ve hatta Hz. Adem aleyhisselam´a dayandýðý söylenebilir. Bu ifade, zikredilen þeylerin insanlýk için ehemmiyetli olduðunu da gösterir. Vahy-i Ýlahi, bidayetten beri, bazý mühim þeyleri insanlýða duyurmuþ, hayata sokmuþ, müesseseleþtirmiþ demektir. Ýslam´ýn bu telakkisi, insanlýk tarihini mutlak vahþet ve cehaletle ve hatta maymunla baþlatan bir kýsým Batýcý maddeperestlerin görüþünden tamamen ayrýlýr.
Hadisin þerhinde bazý alimler, Hz. Ýsa örneðinde olduðu üzere, bir kýsým evlenmeyen peygamberler bulunduðunu göstererek, üslupta taðlibe yer verildiðini, ifade âmm da olsa istisnalarýn olabileceðini belirtirler. Bunu misvak, koku gibi diðer hasletler için de düþünmek mümkündür. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), hadiste, esas itibariyle bunlarýn ýttýradýndan çok, eskiliðini duyurmak istemektedir.
2- Hadisin bazý vecihlerinde haya yerne hitan zikredilmiþtir. Hitan erkek çocuklarýnýn sünnet edilmeleridir. Bunun da eskiliðine dikkat çekilmiþ olur. Nitekim bazý hadislerde hitanýn Hz. Ýbrahim´den beri teþrî edildiði, ilk defa Hz. Ýbrahim´in sünneti olduðu belirtilmiþtir.
3- Bazý þarihler, haya ile her insanda fýtrî ve cibillî olan hayanýn kastedilmediðini, dinin muktezasý olan hayanýn kastedildiðini belirtirler. Çünkü dinin ýsrarla üzerinde durduðu, hayaya giren edepler vardýr: Avret yerlerinin örtülmesi, mürüvvete yakýþmayan hallerden kaçýnmak, fuhþiyat ve kabalýklardan, çirkin sözlerden uzak durmak gibi.
4- Haya yerine bazý rivayetlerde حناء
yani kýna kelimesi zikredilmiþtir. Bunun tashif olabileceðine dikkat çekmiþtir. Çünkü kýna erkeklere haramdýr, zira kadýnlara benzeme vardýr. Kýna ile yaþlýlarýn saçýný boyamasý, önceki peygamberlerde olan bir sünnet deðildir. Resulullah teþrî buyurmuþtur, dolayýsýyla bunun eski peygamberlere nisbeti sahih olmaz (Mirkat).[10]
ـ5843 ـ8ـ وعن عبدالمهيمن بن عبّاس بن سهل بن سعد الساعدي عن أبيه عن جده رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: ا‘نَاةُ مِنَ اللّهِ تَعالى وَالْعَجَلَةُ مِنَ الشَّيْطَانِ[. أخرجه الترمذي .
8. (5843)- Abdulmüheymin Ýbnu Abbas Ýbni Sehl Ýbni Sa´d es-Saîdî, babasý tarikiyle dedesinden naklediyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Teennî ALLAH Teala´dandýr, acele de þeytandan." [Tirmizî, Birr 66; (2013).][11]
AÇIKLAMA:
Teenninin ALLAH´tan olmasý, ALLAH´ýn teennili hareket etmekten razý olmasý, karþýlýðýnda sevap vermesi demektir. Acelenin þeytandan olmasý, þeytanýn kiþiyi vesvesesi ile acele davranmaya sevketmesi demektir. Acelecilik, kiþiyi titizlik ve neticeyi düþünmekten alýkoyar, attýðý adýmýn veya söyleyeceði sözün zarar mý, kâr mý, hayýr mý, þer mi getireceðini hesaplamasýna fýrsat vermez. Pekçok ayet ve hadiste menfi iþler hep þeytana nisbet edilmiþtir. Amr Ýbnu´l-As: "Kiþi acelenin meyvesi olarak hep nedamet devþirmiþtir" der.
5846 numaralý hadiste de acele üzerine bazý ilave açýklama kaydedeceðiz.[12]
ـ5844 ـ9ـ وعن ابن عبّاس رَضِيَ اللّهُ عَنهما: ]أنَّ رَسُولَ اللّهِ # قَالَ ‘شَجَّ عَبْدِ الْقَيْسِ: إنَّ فِيكَ خَصْلَتَيْنِ يُحِبُّهُمَا اللّهُ تَعالى وَرَسُولُهُ الْحِلْمُ، وَا‘نَاةُ[. أخرجه أبو داود والترمذي .
9. (5844)- Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Eþeccü Abdi´l-Kays´a dedi ki:
"Muhakkak ki sende ALLAH ve Resulünün sevdiði iki haslet var; hilm ve teenni." [Tirmizî, Birr 66, (2012); Müslim, Ýman 25, (17).][13]
AÇIKLAMA:
1- Eþecc izafetli olarak gelmiþtir. Abdu´l-Kays´ýn Eþecc´i demektir. Yani Abdulkays kabilesinin Resulullah´a gönderdiði heyetle gelen Eþecc olup, asýl adý Münzir Ýbnu Aiz´dir, Eþecc el-Abdî diye de tesmiye edilmiþtir.
2- Hilm, Nevevî´ye göre burada akýl demektir. Kadý Ýyaz da hilmi "aklýn sýhhatine ve sonuçlarý düþünen iyi görüþün varlýðýna delalet eden kelam" olarak tarif eder. Enat ise yine Nevevî´ye göre tesebbüt (titizlik) ve aceleyi terk demektir; dilimizde teenni dediðimiz þey; önünü sonunu, ne getirip ne götüreceðini hesap ederek hareket etmektir.
Resulullah´ýn Eþecc (radýyallahu anh)´e bu iltifatýnýn sebebiyle ilgili olarak þu vak´a rivayetlerde gelmiþtir: "Abdulkays heyeti Medine´ye gelince heyet mensuplarý Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý bir an önce görmek için acele ile huzuruna koþuþurlar. Eþecc ise, hayvanlarýn baþýnda kalýr, onlarý biraraya toplar, devesini daðlar, en iyi elbisesini giyer, kendine çekidüzen verdikten sonra Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ ýn huzuruna çýkar. Aleyhissalâtu vesselâm onu kendine yaklaþtýrýp yaný baþýna oturtur. Sonra hey´ete:
"Hem kendiniz hem de kavminiz adýna biat etmeye mi geldiniz?" buyururlar. Cemaat: "Evet!" der. Eþecc ise:
"Ey ALLAH´ýn Resulü! Siz kiþiyi, dininden daha aðýr gelen bir þeyle techiz etmiyorsunuz. Biz size kendi adýmýza biat edelim, kavmimize de onlarý davet edecek birini gönderelim, bu çaðrý üzerine kim bize uyarsa o bizdendir, kim imtina eder de uymazsa onunla savaþalým!" der. Ýþte bu söz üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: "Doðru söyledin. Sende iki haslet var..." diyerek Eþecc´e iltifat buyurur."[14]
ـ5845 ـ10ـ وزاد أبو داود في رواية ذكر فيها قصة طويلة عن زارع: ]وَكَانَ في وَفْدِ عَبْدِ الْقَيْسِ، أنَّ رَسُولَ اللّهِ # لَمَّا قَالَ لَهُ ذلِكَ قَالَ: يَا رَسُولَ اللّهِ! أنَا أتَخَلّقُ بِهِمَا أمِ اللّهُ تَعالى جَبَلنِي عَلَيْهِمَا؟ قَالَ: بَلِ اللّهُ جََبَلَكَ عَلَيْهِمَا. فَقَالَ: الْحَمْدُللّهِ الّذِي جَبَلَنِي عَلى خِلَّتَيْنِ يُحِبُّهَا اللّهُ تَعالى وَرَسُولُ[ .
10. (5845)- Ebu Davud merhum, Abdu´l-Kays heyetinde dahil olan Zâri´den naklettiði ve uzunca bir kýssanýn da bulunduðu rivayetinde þu ziyadeye yer verir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kendisine bunlarý söyleyince o (Eþecc):
“Ey ALLAH’ýn Resûlü! Bu iki hasletle ben (þahsi gayretimle) mi ahlâklandým yoksa ALLAH mý cibilliyetime (yaratýlýþýma, tabiatýma) koydu?” diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm da:
“ALLAH Teâla Hazretleri seni o iki haslet üzere yarattý!” buyurdular. Bu cevap üzerine Eþecc: ÝKÝ PARAGRAF ORJÝNALDEN YAZILDI. BÝLGÝNÝZE CD’DE YOK.
"ALLAH ve Resulü´nün sevdiði iki haslet üzere beni yaratan ALLAH´a hamd olsun!" dedi. [Ebu Davud, Edeb 161, (5225).][15]
ـ5846 ـ11ـ وعن سعد بن أبي وقاص رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: التَّؤَدَةُ في كُلِّ شَىْءٍ إَّ في عَمَلِ اŒخِرَةِ[. أخرجه أبو داود .
11. (5846)- Sa´d Ýbnu Ebi Vakkas (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Teenni, ahiretle ilgili olanlar dýþýnda her amelde güzeldir." [Ebu Davud, Edeb 11, (4810).][16]
AÇIKLAMA:
Teenni bazý hadislerde mutlak olarak istihsan edilirken, burada kayýtlanmakta, ahiretle ilgili ameller istisna edilmektedir. el-Kadý: "Ahiret amellerinde teenni gayr-ý mahmuddur. ALLAH´a yakýnlýðý artýrmak, dereceyi yükseltmek içinahirete müteallik iþlerde azim ve bütün gayretin sarfý gerekmektedir" demiþtir. Tîbî de þöyle der: "Hadisin manasý þöyle olmalýdýr: "Dünyevî iþlerin sonunun kesinlikle hayýrlý veya hayýrsýz olacaðý bilinemediði için acele etmeyip tehir edilmesi uygundur. Uhrevî iþler bunun aksinedir. Zira Rabbimiz Teala hazretleri "Hayýrda yarýþýn" (Bakara 148)."Rabbinizden size eriþecek bir baðýþlanmayý ve bir cenneti kazanmak için yarýþýn.." (Hadid 21) buyurmaktadýr. Münavi, bu meseleye büyüklerden birinin menkýbesini örnek verir: "Beþinci helada idi, aceleyle hizmetçisini çaðýrdý ve: "Gömleðimi indir, falancaya ver!" emretti. Hizmetçisi: "Biraz sabretsen de heladan çýksan olmaz mý?" deyince: "Onu baðlamak hatýrýma geldi, nefsimin bu karardan vazgeçmeyeceðinden emin deðilim" cevabýný verir."
Þunu da bilmekte fayda var: Bazý alimlerimiz hayýrlý olduðu kesin olan iþlerin acele yapýlmasýnda bir beis görmemiþlerdir. Buna delil olarak þu ayet gösterilir: "Gerçekten onlar daima hayýrlý iþlerde koþar ve rahmetimizi umup azabýmýzdan korkarak bize dua ederlerdi.." (Enbiya 90).
Aliyyu´l-Kâri bu meselede bir noktaya daha dikkatlerimizi çeker: "ALLAH´ýn emirleri olan taatlarý yapma hususunda acele edip onlara koþma ile bizzat taatleri yerine getirirken acele etme arasýnda büyük bir mesafe vardýr, bunlardan birincisi mahmud ikincisi mezmumdur." Yani ibadetleri vakti vaktinde yapmak için acele edeceðiz, ama ibadetleri alelacele bitirme telaþýna düþmeyeceðiz, sindire sindire, aðýr aðýr yapacaðýz.[17]
ـ5847 ـ12ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنِ اسْتَعَاذَ بِاللّهِ فأعِيذُوهُ، وَمَنْ سَألَ بِاللّهِ فَأعْطُوهُ وَمَنْ دَعَاكُمْ فَأجِيبُوهُ، وَمَنْ صَنَعَ إلَيْكُمْ مَعْرُوفاً فَكَافِئُوهُ، فإنْ لَمْ تَجِدُوا مَا تُكَافِئُونَهُ فَادْعُوا لَهُ حَتّى تَرَوْا أنَّكُمْ قَدْ كَافأتُمُوهُ[. أخرجه أبو داود والنسائي .
12. (5847)- Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim ALLAH adýna sýðýnma talebinde bulunursa ona sýðýnma verin, kim ALLAH adýna isterse ona verin, kim sizi davet ederse ona icabet edin, kim size bir iyilik yaparsa karþýlýkta bulunun, þayet verecek bir þey bulamazsanýz kendinizi, ona karþýlýðýný vermiþ görünceye kadar dua edin." [Nesâî, Zekat 72, (5, 82); Ebu Davud, Zekat 38, (1672).] [18]
AÇIKLAMA:
1- Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu hadislerinde ALLAH´ýn simini þefaatçi kýlarak yapýlan taleplerden hayra yönelik olanlarýnýn yerine getirilmesini talep etmektedir.
* ALLAH´ýn adýný zikrederek sýðýnma talep edene sýðýnma vermeyi þarih Tîbî þöyle açýklar: "Kim size yardým talebiyle "sizin" veya "gayrýnýzýn" þerrinden korunmak maksadýyla: "ALLAH için bana þerrini dokundurma" derse bunu kabul edin. ALLAH´ýn ismine hürmeten þerrinizi ondan uzak tutun" demektir. Hadis þöyle takdir edilebilir: "Kim, ALLAH´a sýðýnýp onun adýna merhamet dileyerek sizden sýðýnma talep ederse..."
Kýsacasý dilimizde "ALLAH aþkýna", "ALLAH için", "ALLAH rýzasý için", "ALLAHýný seversen" gibi tabirler zikredilerek yapýlan birkýsým taleplere müsbet cevap verilmesi, böylesi durumlarda Rabbimiz Teala´nýn yüce isminin hatýrýnýn gözetilmesi emredilmektedir. O ad adýna yapýlan istiaze kabul edilecek, o ad adýna istenen sadaka verilecektir. ALLAH adýnýn mü´minin gönlünde büyük yeri olmalý, o korunmalýdýr. Bizim O´ndan olacak taleplerimizin kabulünün, O´nun gönlümüzde yer eden mevkiinin yüceliðiyle mütenasib olacaðýný bilmeliyiz.
2- Hadiste istenen diðer bir husus davetlere icabettir. Bu mutlak gelmiþtir. Ancak baþka hadisleri göz önüne alan alimlerimiz, "Bu davete icabet etmede Þer´î bir mani yoksa" diye kayýtlamýþlardýr. Sofrada içki bulunmasý gibi bir maninin olmasý halinde davete icabet edilmeyebilir.
3- Diðer bir talep, kavlî veya fiilî, maddî veya manevi bir iyilikte, ikramda bulunan imkan nisbetinde ayný ölçüde mukabelede bulunmaktýr. Bu husus "Ýyiliðin mükafaatý iyilikten baþka bir þey olur mu?" (Rahman 60); "ALLAH sana nasýl ihsanda bulundu ise sen de baþkalarýna ihsanda bulun" (Kasas 77) gibi ayetlerde dile getirildiði gibi, pekçok hadislerde de tekrar edilmiþtir. Hadislerin bir kýsmý daha önce kaydedildi (5780-5787 numaralý hadisler görülebilir).
4- Hadisin sonunda, Aleyhissalâtu vesselâm bize iyilik ve ihsanda bulunana, ayný ile mukabele edemediðimiz takdirde dua iþini tekrarlamayý tavsiye etmektedir. Duanýn tekrarý hakkýný ödediðimize kani oluncaya kadar" devam edecektir. Bu hususta Resulullah þöyle buyurmuþtur: "Kime bir iyilik yapýldýðý zaman bu iyiliði yapana "ALLAH hayýrlý mükafaatýný versin!" derse en güzel senada bulunmuþ olur." Bazý alimlerimiz bu hadise dayanarak: "Kim kendisine iyilik yapana bir kere جَزَاكَ اللّهُ خَيْراً derse üzerindeki karþýlýðý ödemiþ olur, öbürünün hakký çok bile olsa!" demiþtir. Bu sözüyle kiþi, yapýlan iyiliðe mukabeledeki aczini itiraf ederek ona (dünyevî ve uhrevî) mükâfaatýný verme iþini en iyi vekil olan Rab Teala´ya havele etmiþ oluyor. Resulullah böylece senanýn en iyisini yapýldýðýný söyleyerek, yapýlan iyiliði en iyi vekil olan ALLAH´ýn karþýlýksýz býrakmayacaðýný ifade etmiþ olmaktadýr. Bazý büyükler: "Elin karþýlýk vermede kýsa ise, dilini þükür ve duada uzat" demiþtir.[19]
ـ5848 ـ13ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ يَمُوتَنَّ أحَدُكُمْ إَّ وَهُوَ يُحَسِّنُ الظَنَّ بِاللّهِ تَعالى[. أخرجه مسلم وأبو داود .
13. (5848)- Hz. Cabir (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sakýn sizden kimse ALLAH hakkýnda hüsnüzanda bulunmadan son nefesini vermesin." [Müslim, Cennet 81, (2877); Ebu Davud, Cenaiz 17, (3113).][20]
ـ5849 ـ14ـ وفي أخرى للشيخين والترمذي، عن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: قَالَ اللّهُ تَعالى: أنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْدِي بِي[.زاد مسلم والترمذي: ]وَأنَا مَعَهُ إذَا دَعَانِي[ .
14. (5849)- Sahiheyn ve Tirmizî´de Ebu Hureyre´den gelen diðer bir hadiste Resulullah þöyle buyurmuþtur:
"ALLAH Teala hazretleri þöyle buyurdu: "Ben, kulumun benim hakkýmdaki zannýna göreyimdir."
Müslim ve Tirmizî´nin rivayetinde þu ziyade vardýr: "O bana dua edince ben onunlayým." [Buharî, Tevhid 35; Müslim, Zikr 1, (2675); Tirmizî, Zühd 51, (2389).][21]
ـ5850 ـ15ـ وفي رواية ‘بي داود والترمذي، عن أبى هريرة أيضاً قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ حُسْنَ الظَّنِ بِاللّهِ تَعالى مِنْ حُسْنِ الْعِبَادَةِ[.
15. (5850)- Ebu Davud ve Tirmizî´de Ebu Hureyre´den gelen bir rivayette, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn þöyle söylediði kaydedilmiþtir:
"ALLAH Teala hakkýnda hüsnüzan, güzel ibadettendir." [Tirmizî, Daavat 146, (3604); Ebu Davud, Edeb 89, (4993).][22]
radyobeyan