Vaad By: armi Date: 27 Nisan 2010, 17:10:14
Vaad
Vaad, dilimizde vaadetmek veya söz vermek diye ifade edilir. Dinimiz, mensuplarýna vaadinde durmayý emreder. Kiþinin Ýslamýný tamamlayan hususlardan biri de budur. Kur´an-ý Kerim´de Hz. Ýsmail bu vasfýyla nazarlara arzedilir. "Kitapta Ýsmail´i de an. Muhakkak ki o, vaadinde sadýktý ve Allah tarafýndan gönderilmiþ bir peygamberdi" (Meryem 54). Birkýsým alimlerimiz, vaadini yerine getirmemeyi þu mealde ayette zikredilen duruma benzetmiþtir: "Yapamayacaðýnýz þeyi söylemeniz Allah katýnda pek büyük bir gazab sebebidir" (Saf 3). Kur´an´da ahidlerin yerine getirilmesiyle ilgili birçok ayet vardýr. Bir tanesini mealen kaydediyoruz: "Ahdi de yerine getirin. Muhakkak ki ahidden dolayý mesuliyet vardýr" (Ýsra 34). Hadiste de sözünü tutmamak, münafýklýk alâmetlerinden bir olarak zikredilmiþtir.
Bazý alimler, kiþinin vaadini, kendisi üzerine bir þehadeti olarak deðerlendirmiþtir. Vaadin yerine getirilmesini bütün ulema dinî bir emir olarak deðerlendirmiþ, fakat farz olmadýðýný söylemiþtir. Ancak, þunu da belirtelim ki, bazý alimlere göre, mevzu üzerine varid olan ayet ve hadislerin delaleti, onun vacib olmasýnadýr. Böylesi þiddetli vaidlerle vaade riayet emredilirken, vaade uymamanýn kerahet-i tenzihiyeye hamli, bazýlarýnca çeliþki olarak deðerlendirilmiþ: "Hele bir bakýlsýn. Vaadden dönmeye haram derken vaade uymak vacib deðildir denebilir mi, veya uyulmasý vacib olmayan bir vaadi tutmamakla günaha girilir denebilir mi?" denmiþtir.
Þu halde vaadi yerine getirmenin vacib olduðunu söyleyen de olmuþtur. Bazý Malikî alimler: "Vaad bir sebebe baðlý ise, o vaade uymak vacibtir, deðilse deðildir" demiþtir. Sözgelimi kim: "Benimle evlenirsen sana þunu alacaðým" dese, o da kabul etse bu vaadin yerine getirilmesi vacibtir."
Hibe, kabzedildikten sonra mý daha önce mi kiþinin mülküne girer, münakaþa edilmiþtir.Vaad ile ilgili bazý vecizeler:[1]
VAAD
Bin kere va´dedeceðine bir kere va´dini yerine getir!
Verilen sözde durma, insan olmanýn gereðidir.
Yüzüpgezen zeminde birþey bitmez.Va´dini yerine getirme hassasiyeti imandan, va´dinden dönme de nifaktan kaynaklanmaktadýr.Ýnsanlarýn bir kýsmý bütün bir hayat boyu vicdanlarýnda akdettikleri muâhedenin gereðini yerine getirmeye çalýþýr; bir kýsmý da böyle bir muâhededen habersiz yaþar. Ýþte bu noktada mü´min, münafýktan ayrýlýr.(26)
ـ5805 ـ1ـ عن عبداللّهِ بن أبى الحمساءَ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]بَايَعْتُ
رَسُولَ اللّهِ # بِبَيْعٍ قَبْلَ أنْ يُبْعَثَ، وَبَقِيَتْ لَهُ بَقِيَّةٌ، فَوَعَدْتُهُ أنْ آتِيَهُ بِهَا في مَكَانِهِ، فَنَسِيتُ ثُمَّ ذَكَرْتُ بَعْدَ ثَثٍ، فَجِئْتُ فَإذَا هُوَ فِي مَكَانِهِ، فَقَالَ: يَا فَتَى لَقَدْ شَقَقْتَ عَلَيَّ أنَا ههُنَا مُنْذُ ثَثٍ أنْتَظِرُكَ[. أخرجه أبو داود .
1. (5805)- Abdullah Ýbnu Ebi´l-Hamsa (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a daha bi´set (peygamberlik) gelmezden önce bir þey satýn almýþtým. O alýþveriþten ona hâlâ bir miktar (borç) bakiyesi kalmýþtý. Ben o kalaný, kendisine yerinde vermeyi vaadettim. Ama bunu unuttum. Üç gün geçtikten sonra hatýrladým, geldiðimde o hâlâ (sözleþtiðimiz) yerindeydi.
"Ey genç bana meþakkat verdin, ben üç gündür burada seni bekliyorum!" buyurdular." [Ebu Davud, Edeb 90, (4996).][2]
AÇIKLAMA:
Hadis, sözünde durma meselesine fevkalâde çarpýcý bir örnek vermektedir: Buluþmak üzere anlaþýlan yere zamanýnda gelip beklemek ve bu bekleyiþi üç gün devam ettirmek. Þarihler bu uzun bekleyiþi alacaðýný kurtarmak maksadýyla deðil, vaadindeki sýdk sebebiyle yaptýðýný belirtirler. Nevevî der ki: "Ulema þu hususta icma etmiþtir: "Bir kimse, bir baþkasýna dinen yasaklanmamýþ olan herhangi bir þey vaadetmiþse, bu vaadini tutmasý gerekir. Bu, vacib midir, müstehab mýdýr hususunda ihtilaf edilmiþtir:
* Ýmam Þafii, Ebu Hanife hazretleri ve cumhur "Müstehabtýr, terkeden faziletten mahrum kalýr, þiddetli bir mekruh iþlemiþ olur. Hulfu´lvaad yönüyle günah iþlemez. Ancak, eza vermek kastýyla bunu yapmýþsa o zaman günahkâr olur" demiþtir.
* Bir grup alim, bunun vacib olduðuna hükmetmiþtir. Ömer Ýbnu Abdilaziz bunlardandýr.
* Bazý alimler: "Tafsil gerekir, þartlara göre yukarýda söylenen hükümlerden biri terettüp eder" demiþtir.
Birinci veçhi te´yid eden bir rivayete göre Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) söz verince "Umulur ki" derdi. Ýbnu Mes´ud´un bir rivayetine göre de inþaallah demedikçe vaadde bulunmazdý.
Buna raðmen muhatap, vaadden cezm (kesinlik) anlamýþ ise, bir zorluk yoksa yine de vaadi yerine getirmek gerekir. Vaadettiði sýrada, içinden, yapmama hususunda kesin kararlý ise, bu münafýklýktýr."[3]
ـ5806 ـ2ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: لَوْ قَدْ جَاءَ مَالُ الْبَحْرَيْنِ لَقَدْ أعْطَيْتُكَ هكَذَا وَهكَذَا، ثَثاً. فَلَمْ يَقْدَمْ مَالُ الْبَحْرَيْنِ حَتّى قُبِضَ رَسُولُ اللّهِ #، فَلَمَّا قَدِمَ عَلى أبِي بَكْرٍ أمَرَ مُنَادِياً فَنَادَى: مَنْ كَانَ لَهُ عِنْدَ رَسُولِ اللّهِ # عِدَةٌ أوْ دَيْنٌ فَلْيَأتِنِي. قَالَ جَابِرٌ: فَجِئْتُ أبَا بَكْر فأخْبَرْتُهُ أنَّ النّبِيَّ # قَالَ: لَوْ قَدْ جَاءَ مَالُ الْبَحْرَيْنِ أعْطَيْتُكَ هكَذَا وَهكَذَا ثَثاً قَالَ: فَأعْطَانِي. قَالَ جَابِرٌ: فَلَقِيتُ أبَا بَكْرٍ بَعْدَ ذلِكَ فَسَألْتُهُ فَلَمْ يَعْطِنِى. ثُمَّ أتَيْتُهُ فَلَمْ يُعْطِنِي. ثُمَّ أتَيْتُهُ الثَّالِثَةَ فَلَمْ يُعْطِنِي. فَقُلْتُ لَهُ: قَدْ أتَيْتُكَ فَلَمْ تُعْطِنِي، ثُمَّ أتَيْتُكَ فَلَمْ تُعْطِنِي، ثُمَّ أتَيْتُكَ فَلَمْ تُعْطِنِي، فإمَّا أنْ تُعْطِيَنِي وَإمَّا أنْ تَبْخَلَ عَنِّي. فقَالَ: أقُلْتَ تَبْخَلُ عَنِّي؟ وَأيُّ دَاءٍ أدْوَأُ مِنَ الْبُخْلِ؟ قَالَهَا ثَثاً؛ مَا مَنَعْتُكَ مِنْ مَرَّةٍ إَّ وَأنَا أُرِيدُ أنْ أُعْطِيََكَ[ .
2. (5806)- Hz. Cabir (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Bahreyn´in sadaka malý geldi mi sana þöyle þöyle (avuç avuç) vereceðim" dedi ve üç kere eliyle gösterdi. Bahreyn´in malý gelmezden önce Aleyhissalâtu vesselâm vefat etti. Mal Hz. Ebu Bekr´e gelince, bir münadi ile halka þöyle ilanda bulundu:
"Kime Resulullah´ýn bir vaadi veya bir borcu var idiyse bana gelsin!"
Cabir der ki: "Ben hemen Hz. Ebu Bekr (radýyallahu anhümâ)´e gittim ve Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn: "Bahreyn´in sadaka malý geldi mi ben sana þöyle þöyle vereceðim" deyip üç kere iki eliyle iþaret yaptýðýný söyledim. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekr bana derhal verdi.
Cabir der ki: "Bundan sonra da Ebu Bekr´e rastladým ve yine istedim. Ama bu sefer vermedi. Sonra tekrar ona geldim, yine vermedi, sonra üçüncü sefer geldim yine vermedi. Ben de:
"Sana bir geldim vermedin, sonra bir daha geldim yine vermedin, bir kere daha geldim yine vermedin. Ya bana verirsin, ya da seni bana karþý cimri bileceðim"dedim. Bunun üzerine:
"Bana karþý cimri bileceðim mi dedin? Cimrilikten daha kötü hangi hastalýk var?" dedi ve bunu üç kere tekrar etti ve devam etti:
"Ben seni reddettiðim her defasýnda (içimden) sana vermek istedim" dedi". [Bana bir avuç avuçlayýp verdi].[4]
ـ5807 ـ3ـ وعن محمد بن علي قال: ]سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِاللّهِ يَقُولُ: جِئْتُهُ. فقَالَ لِي أبُو بَكْرٍ: عُدَّهَا فَعَدَدْتُهَا فَوَجَدْتُهَا خَمْسَمِائَةٍ. فَقَالَ: خُذْ مِثْلَهَا مَرَّتَيْنِ[. أخرجه الشيخان .
3. (5807)- Muhammed Ýbnu Ali anlatýyor: "Cabir Ýbnu Abdillah´ý dinledim. Diyordu ki:
"Hz. Ebu Bekr´e geldim. Ebu Bekr bana [birkaç avuç avuçlayýp verdikten sonra] "Þunlarý bir say!" dedi. Ben de saydým. Hepsi beþ yüz taneydi. Hz. Ebu Bekr: "Bunun iki mislini al!" dedi." [Buharî, Hibe 18, Kefalet 3, Þehadat 28, Humus 17; Müslim, Fezail 60, (2314).][5]
AÇIKLAMA:
1- Hz. Ebu Bekr, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn vaadini yerine getiriyor. Bunu yaparken Hz. Cabir´den herhangi bir delil istemiyor. Esasen, Hz. Cabir bunu, Resulullah´ýn bir borcu deðil, bir vaadi olarak istemiþtir. Bu hâdise, Ýslam´da devlet reisinin hazineden tasarrufta geniþ yetki sahibi olduðunu gösterir.
2- Hz. Ebu Bekr, ikinci sefer talebi karþýsýnda Cabir (radýyallahu anhümâ)´e ihsan etme iþini geciktirmiþ, üç sefer istedikten ve hatta "cimrilik" ithamýný iþittikten sonra vermiþtir. Bu geciktirmenin sebebini Ýbnu Hacer: "Ya bundan daha mühim bir iþ sebebiyle yahut da hemen verseydi, bu hal, Cabir´i tekrar isteme hýrsýna iter diye korkmuþtur veya bu çeþit durumlarda isteyenler çok olmasýn diye düþünmüþtür, deðilse mutlak þekilde vermemek düþüncesinden deðildir. Nitekim Hz. Ebu Bekir de: "Ben seni reddettiðim her defasýnda (içimden) sana vermek istemiþtim" dedi" diyerek açýklar.
3- Hz. Ebu Bekr´in verdiði avuç, tek elin avucu deðildir. حثية iki elle yapýlan ve koç avuç dediðimiz avuçtur. [6]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/269.
[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/270.
[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/270-271.
[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/271-272.
[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/272.
[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/272.
radyobeyan