Kütübü Sitte
Pages: 1
Hediye 2 By: sumeyye Date: 27 Nisan 2010, 10:43:27
AÇIKLAMA:



Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bazý müþriklerden hediye aldýðýna dair rivayetler olduðu gibi, "müþrikten hediye almaktan yasaklandým" diyerek reddettiðini ifade eden rivayetler de var. Sadedinde olduðumuz hadis bunlardan biri. Tirmizî: "Bu imtina, serbestiden sonra vaki olan bir yasaklama sebebiyle olabilir" diye bir ihtimal yürütür. Bu ihtilafý farklý þekillerde te´lif edenler olmuþtur:

* Ýmtinasý, hediyesi ile sevgi ve muvâlat (dostluk) arzu edenlere karþý idi; kabulü ise, hediyesini kabul ettiði takdirde ünsiyet ve Ýslam´a kalbini kazanmayý ümid ettiði þahýstandý.

* Ehl-i Kitap´tan olanlarýn hediyesini kabul etti, putperestlerinkini kabul etmedi.

* Umera dýþýndakilerden imtina etti, ki bu Aleyhissalâtu vesselâm´ýn hasaisindendi.

* Kabul hadisleriyle red hadisleri neshedildi.

* Red hadisleriyle kabul hadisleri neshedildi.

Ýhtimal ve zanla nesh sabit olmaz.

Ýbnu Hacer bu yorumlarý zayýf bulur. Þu yorum da bu ihtimalden uzak deðildir: "Bu meselede, her ne kadar aslolan müþriðin hediyesini kabul etmemek ise de hususi veya umumi bir maslahat sebebiyle kabul edilebilir de."[22]



ـ5785 ـ6ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]أنَّ أعْرَابِيّاً أهْدَى لِرَسُولِ اللّهِ # بَكْرَةً فَعَوَّضَهُ مِنْهَا سِتَّ بَكَرَاتٍ فَتَسَخَّطَ، فَبَلَغَ

ذلِكَ النّبِيَّ #، فَحَمِدَاللّهُ وَأثْنَى عَلَيْهِ، ثُمَّ قَالَ: إنَّ فَُناً أهْدَى لِي بَكْرَةً فَعَوَّضْتُهُ مِنْهَا سِتَّ بَكَرَاتٍ فَظَلَّ سَاخِطاً لَهَا، لَقَدْ هَمَمْتُ أنْ َ أقْبَلَ هَدِيَّةً إَّ مِنْ قُرشِيٍّ أوْ أنْصَارِيٍّ أوْ ثَقَفِيٍّ أوْ دَوْسِيٍّ[. أخرجه أصحاب السنن .



6. (5785)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Bir bedevi Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a genç bir deve hediye etti. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona makubil altý genç deve verdi. Bedevi, memnun kalmadý. Bu hal, Aleyhissalâtu vesselâm´a ulaþtý. Allaha hamd ü senadan sonra:

"Falan kimse bana bir deve hediye etti. Ben ona mukabil altý deve verdim. Buna raðmen memnun olmamýþ. [Allah´a] yemin olsun, [þu günden sonra Muhacirler], Kureyþliler, Ensarîler, Sakifliler veya Devsliler dýþýnda kimseden hediye almamaya azmettim!" buyurdular." [Tirmizî, Menakýb, (3940, 3941); Ebu Davud, Buyû 82, (3537); Nesâî, Umra 5, (6, 280).][23]



AÇIKLAMA:



Teysir´in kaydettiði metin, hadisin Tirmizi´deki veçhidir. Ebu Davud´daki veçhinde yer alan tamamlayýcý ziyadeleri köþeli parantez içerisinde gösterdik. Yine Tirmizî´de yer alan bir diðer rivayet, vukua gelen bazý üzücü hallerin Resulullah´ý hediye kabulünde bazý tahdidlere sevkettiðini göstermektedir. Rivayet þöyle: "Benî Fezâre´den bir adam Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a ormandan ele geçirdiði develerinden birini hediye etmiþti. Aleyhissalâtu vesselâm ona bir mukabelede bulundu ise de adam memnun olmadý. Arkasýndan Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn minberde þöyle söylediðini iþittim: "Araplardan bazýlarý var ki, biri bir hediyede bulunur, ben ona yanýmda olan miktarýnca karþýlýk veririm, fakat buna razý olmaz. Dahasý onun sebebiyle bana karþý memnuniyetsizlik izhar eder. Allah´a yemin olsun (huzurunuzdaki) þu oturma anýndan itibaren, Kureyþî, Ensarî, Sakafî veya Devsî hariç hiçbir Araptan hediye almayacaðým."

Bu hadislere dayanan alimler, daha çok istemeye bahane edilecek hediyenin kabulünün mekruh olduðunu söylemiþlerdir. Resulullah´ýn zikrettiði zümreleri hediyelerini kabul meselesinde istisna kýlmasýnýn sebebi onlarýn tokgözlülük, cömertlik, sehavet, himmet yüceliði, hediyede karþýlýk beklememek gibi vasýflarla mümtaz olmalarýndan ileri geldiði de belirtilmiþtir. [24]



ـ5786 ـ7ـ وعن أبي أمامة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ شَفَعَ ‘حَدٍ شَفَاعَةً فَأهْدَى لَهُ هَدِيّةً عَلَيْهَا فَقَبِلَهَا فَقَدْ أتَى بَاباً عَظِيماً مِنْ أبْوَابِ الرِّبَا[. أخرجه أبو داود .



7. (5786)- Ebu Ümame (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim bir kimse için þefaatçi olur, o da bu þefaatine karþý bir hediyede bulunursa hediyeyi kabul ettiði taktirde, riba kapýlarýndan büyük bir kapýya girmiþ olur." [Ebu Davud, Büyû 84, (3541).][25]



AÇIKLAMA:



Alimlerimiz, hadislerden hareketle, þefaat-i hasenenin mendub ve hatta bazý durumlarda vacib olduðunu belirttikten sonra, bu hizmete karþý hediye almanýn caiz olmayacaðýný belirtirler. "Bu, hizmetin ecir ve sevabýnýn ziyanýna sebep olur, týpký ribanýn, helal olaný ziyana uðrattýðý gibi" derler.[26]



ـ5787 ـ8ـ وعن عبادة بن الصامت رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]عَلّمْتُ نَاساً مِنْ أهْلِ الصُّفَّةِ الْكِتَابَ وَالْقُرآنَ فَأهْدَى اليّ رَجُلٌ مِنْهُمْ قَوْساً. فَقُلْتُ: لَيْسَتْ لِي بِمَالٍ، وَأرْمِي عَلَيْهَا في سَبِيلِ اللّهِ تَعالى، Œتِيَنَّ رَسُولَ اللّهِ # فَ‘سْألَنَّهُ. فَأتَيْتُهُ، فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللّهِ! رَجُلٌ أهْدَى اليّ قَوْساً مِمَّنْ كُنْتُ أُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْقُرآنَ وَلَيْسَتْ لِي بِمَالِ وَأرْمِى عَلَيْهَا في سَبِيلِ اللّهِ. فقَالَ: إنْ كُنْتُ تُحِبُّ أنْ تُطَوَّقَ طَوْقاً مِنْ نَارٍ فَاقْبَلْهَا[. أخرجه أبو داود .



8. (5787)- Ubade Ýbnu´s-Samit (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ben ehl-i suffadan bir kýsým insanlara yazý ve Kur´an´ý öðretmiþtim. Onlardan bir adam bana bir yay hediye etti. Ben de: "(Bu yay) benim için (büyük) bir mal deðil , onunla Allah yolunda atýþ yaparým, gidip Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a soracaðým" dedim. Gidip sordum:

"Ey Allah´ýn Resulü! dedim. Kendilerine yazý ve Kur´an öðrettiðim kimselerden biri bana bir yay hediye etti. Bu benim için bir mal da deðil. Ben onunla Allah yolunda atýþ yaparým!" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm bana:

"Eðer ateþten bir taký takýnmayý seversen kabul et!" diye cevap verdi." [Ebu Davud, Büyû 37, (3417).][27]



AÇIKLAMA:



1- Hadisin Ebu Davud´daki aslýnda ibare لَيْسَتْ بِمَالٍ þeklindedir. Yukarýdaki metinde لِي ziyadesi var. Bunu koruduk. Manada ciddi bir fark hasýl etmiyor. "Yay, zaten bir mal deðildir" yerine (Bu yay) benim için (büyük) bir mal deðil" þeklinde tercüme ettik. Bu ifadeyi, bazý alimler hediye etti اَهْدَى fiilinin failine veya mütekellim zamirine müteallik bir hal olarak deðerlendirip "Onunla "örfte yay ücret addedilmez" veya "O, satýþýný yapmak için edindiðim bir mal deðil, o bir mühimmattýr" demek istediðini söylemiþlerdir.

2- Resulullah kitabet ve Kur´an öðretimine karþý ücret almaya karþý çýkýyor. Ulema bu hadisin yorumunda ihtilaf etmiþtir: Dinî öðretim mukabili ücret alýnmamalý mý? diye. Bu takdirde din öðretimi aksayabilecektir. Neticede bazý kayýtlarla ücret alýnabileceðine hükmedilmiþtir. Ýslam´ýn kuruluþ döneminde hiç kimse verdiði hizmete mukabil ücret almazdý, bir hizmet ehline ücret verilmesi deðiþik problemler hasýl edebilirdi.

Ancak, zaman zaman, her bir içtimâî meselede dinî kokudan þiddetle kaçýnan zümreler, tatbikatý dinin aleyhine neticeler verebilecek bir kýsým meselelerde dinî fetvadan kaçýnmayýp hatta 1950´den öncesine kadar din adamlarýna yeri geldikçe "din hizmetine karþý ücret almak günahtýr" bahanesini ileri sürerek -devlet bütçesinden maaþ vermeyenler- yarým yamalak ayet ve hadislerden delil getirenler bu meseleyi de gündeme getirdikleri için, hadis hakkýndaki bazý açýklamalarý kaydedeceðiz:

Hattâbî der ki: "Ulemadan bir kýsmý, bu hadisin manasý hakkýnda ihtilaf etti:

* Bazýlarý: Hadisin zahirini esas aldý ve "Kur´an öðretimine karþý ücret almanýn mübah olmadýðýna hükmeti. Zührî, Ebu Hanife, Ýshak Ýbnu Rahuye bu görüþtedir.

* Bir kýsmý: Bidayette ücret þart koþmadýkça verilen ücreti almada bir beis yok dedi. Hasan Basrî, Ýbnu Sîrin, Þa´bî bu görüþtedir.

* Bir kýsmý ise (herhangi bir þart ve kayýt koymadan) bunu mübah addetti. Atâ, Malik, Þafii, Ebu Sevr bu görüþtedir.

Bu üçüncü grup, Sehl Ýbnu Sa´d´ýn þu rivayetiyle amel ettiler: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir kadýna evlenme teklif ettiði halde mehir olarak verecek hiçbir þeyi olmayan bir kimseye "Onu sana, Kur´an´dan bildiðin kýsýmlarý ona öðretmen mukabilinde nikahlýyorum" buyurdu." Bunlar, Ubade hadisini þöyle te´vil ederler: "O, teberru olarak öðretmiþti, o iþte Allah rýzasýna niyet etmiþti, öðretme sýrasýnda, karþýlýðýnda bir ücret, bir menfaat almayý hiç düþünmemiþti. Bu sebeple Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) uhrevî ücretini iptal etmeyi ona yasakladý ve hatta vaidde (korkutmada) bulundu. Ubade´nin bu meseledeki durumu, bulduðunu sahibine geri veren veya denize batan malýný teberru olarak hasbeten çýkarýveren kimsenin durumuna benzer, böyle bir kimse yaptýðý hizmete mukabil bir ücret alamaz. Eðer o bunu hasbi olarak yapmazdan önce bir ücret talep edecek olsa, o zaman onun ücret almasý caiz olurdu. Suffa ehli, halkýn sadakasýyla yaþayan fakir kimselerdi. Onlardan mal almak mekruhtu, onlara mal vermek müstehabtý."

* Bazý alimler de þöyle demiþtir: "Kur´an öðretimine karþý ücret almanýn farklý durumlarý var:

** Müslümanlar arasýnda bu iþi yapan baþkalarý da varsa, Kur´an öðretimine karþý ücret almak helaldir. Çünkü bu farz, onun üzerine taayyün etmez.

** Ama Müslümanlara Kur´an´ý öðretecek bir baþkasýnýn yokluðu halinde veya böyle bir yerde bu iþi yapabilecek kimseye hizmetine mukabil ücret almak helal olmaz.

Haberle ilgili ihtilaf bu esas üzerine te´vil edilmelidir."

Tabii burada þöyle bir soru hatýra gelir: "Öðretebilecek kimsenin geçimini saðlayacak geliri yoksa?"

Þu halde Kur´an´ýn öðretimini, dinin talimini aksatmayacak, kolaylaþtýracak, esnek yorumlar ümmetin maslahatýna daha uygundur. Bu iþte niyet esastýr. Ýktisad, kanaat, mütevazi hayat standardý gibi, asgarî bir hayat seviyesiyle yetinip hasbeten lillah Kur´an´ýmýzýn ve dinimizin talimine bezl-i hayat, en doðru, en isabetli, rýzayý Ýlahi´ye en uygun yoldur. Öyleyse aza kanaatle, Bediüzzaman´ýn dediði gibi, "ehl-i ilmi, ilmi, vasýta-i cer etmekle itham edip "ilmi ve dini kendilerine medar-ý maiþet yapýyorlar!" diyen insafsýzlarý fiilen tekzib etmelidir. Esasen dine hizmet yolunu, Resulullah, Kur´an diliyle mükerrer ayetlerle "Ben ücretimi insanlardan deðil, Allah´tan isterim" düsturunu vazederek göstermiþtir. Yasin suresinde de ücret istemeyenlere, insanlarýn daha çok itimat kesbedip alâka göstereceðine iþaret buyrulmuþtur: "Doðru yolda olan ve sizden bir ücret de istemeyen kimselere uyun" (21. ayet). [28]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/238.

[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/238.

[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/238-239.

[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/239.

[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/239-240.

[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/240.

[7] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/240.

[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/240-241.

[9] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/241-242.

[10] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/242.

[11] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/242-243.

[12] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/243.

[13] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/244.

[14] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/244.

[15] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/245.

[16] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/245.

[17] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/245.

[18] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/246.

[19] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/246.

[20] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/246.

[21] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/247.

[22] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/247.

[23] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/248.

[24] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/248.

[25] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/249.

[26] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/249.

[27] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/249-250.

[28] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/250-251


radyobeyan