Kütübü Sitte
Pages: 1
Nifak By: sumeyye Date: 27 Nisan 2010, 10:37:26
Nifak





ـ5765 ـ1ـ عن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أرْبَعٌ مَنْ كُنَّ فيهِ كَانَ مُنَافِقاً خَالِصاً. وَمَنْ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْهُنَّ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنَ النِّفَاقِ حَتّى يَدَعَهَا: إذَا أُؤْتِمِنَ خَانَ، وَإذَا حَدّثَ كَذَبَ، وإذَا عَاهَدَ غَدَرَ، وَإذَا خَاصَمَ فَجَرَ[. أخرجه الخمسة.»الُجُورُ« الكذب والفسق، والمراد به هنا الفحش .



1. (5765)- Ýbnu Amr Ýbni´l-As (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Dört haslet vardýr; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafýktýr. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu býrakýncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hýyanet eder, konuþunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aþar." [Buharî, Ýman 24, Mezalim 17, Cizye 17; Müslim, Ýman 106, (58); Ebu Davud, Sünnet 16, (4688); Tirmizî, Ýman 14, (2634); Nesâî, Ýman 20, (8, 116).][1]



AÇIKLAMA:



Nifak, bâtýnýn zâhire muhalefetidir. Eðer bu, imanî itikadda olursa buna nifaku´lküfr denir, eðer inanç esaslarýna müteallik olmazsa buna nifaku´l-amel denir, buna bizzat yapmak da girer, terk de girer. Nifakýn pek çok mertebeleri, dereceleri vardýr. Esasen Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) burada nifaka giren bütün vasýflarý saymýþ deðildir. Baþlýcalarýna dikkat çekmiþtir. Nitekim bir baþka rivayette nifakýn dört deðil üç alâmeti olduðu söylenir: "Konuþunca yalan söyler, söz verince döner, itimad edilince ihanet eder." Hatta bu sonuncu vechin izahýnda alimler: "Bu üç hasleti zikrederek diðer hasletlere bir uyarýda bulunmuþtur" derler ve þu açýklamayý yaparlar: "Diyanetin aslý üç esasa inhisar eder: Kavl (söz), fiil (iþ), ve niyet. Aleyhissalâtu vesselâm kizb ile kavlin fesadýna, hýyanetle fiilin fesadýna, verdiði sözden dönme (hulf) ile de niyetin fesadýna uyarýda bulunmuþtur."

Nevevî der ki: "Ulemadan bir kýsmý, zikri geçen hasletler bazan, tekfir edilemeyeceði hususunda herkesin icma ettiði, Müslümanlarda da bulunduðu için, bu hadisi müþkil bulmuþtur. Aslýnda hadis müþkil deðildir, bilakis manasý da sahihtir. Muhakkik alimlerimiz derler ki: "Bu hadisin manasý þudur: "Sayýlan bu hasletler nifaktýrlar. Bu hasletleri taþýyanlar, bu vasýflarda münafýklara benzerler ve onlarýn ahlaklarýyla ahlaklanmýþlardýr."

Ýbnu Hacer, Nevevî´nin bu açýklamasýný daha da açar: "Derim ki: "Bu cevaptan çýkan netice, hadisteki münafýk tesmiyesinin mecaza hamlidir, yani "Bu hasletleri taþýyan kimse münafýk gibidir" demektir. Bu yorum da "nifak"tan kastedilen þeyin "nifaku´lküfr" olmasýna binaendir. Nitekim, mezkur iþkale cevap olarak þu açýklama da getirilmiþtir: "Hadiste geçen "nifak"tan murad nifaku´l-ameldir. Bunu, daha önce de belirttik. Bu açýklama Kurtubî´nin de hoþuna gitmiþ, hatta Hz. Ömer´den gelen þu rivayetle buna delil de getirmiþtir. Hz. Ömer, Huzeyfe (radýyallahu anhümâ)´ye "Bende nifaktan bir þey biliyor musun?" demiþtir. Hz. Ömer burada nifaku´lküfrü kastetmiþ deðildir, bilakis nifaku´l-ameli kastetmiþtir.

Bazý alimler, "hadiste mezkur sýfatlara nifak denmesi, o hasletleri irtikab etmeye karþý korkutma ve sakýndýrma maksadýný güder, zahir, kastedilenden farklýdýr" demiþtir. Bu açýklamayý da Hattâbî beðenmiþtir. Hattâbî þu ihtimale de yer verir: "Bu sýfatla muttasýf olan kimse , o haslete iyice alýþmýþ ve kendisinde sabit bir yol, deðiþmez bir huy halini almýþ olan kimsedir." Bu tahminini hadiste geçen إِذَا edatýyla delillendirir. "Bu edat hangi fiilin baþýna getirilirse, onun tekerrürünü ifade eder" der.

Bazý alimler de: "Hadisteki nifak ýtlaký, o hasletlerin galebe çalmasý sebebiyle onlarý mühimsemeyen, hafife alan kimseye aittir" demiþtir. "Çünkü, derler, kimin hali bu olursa umumiyetle o kimsenin itikadý da bozuk olur.”

Bazýlarý bir baþka nokta-i nazardan hadisi deðerlendirmiþtir. Bunlara göre, münafýk kelimesinin baþýndaki eliflam, "ahd" içindir. Yani münafýkla kastedilen belli muayyen bir þahýs vardýr veya Resulullah devrindeki münafýklar hakkýndadýr. Bu görüþ sahiplerinin verdikleri örnekler hep zayýf hadislere dayanýr."

Özetleyerek aldýðýmýz bu yorumlarý kaydeden Ýbnu Hacer yapýlan bu açýklamalar arasýnda Kurtubî´nin hoþuna giden te´vilin en güzel te´vil olduðunu söyler.[2]



ـ5766 ـ2ـ وعن حذيفة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]إنَّمَا كَانَ النّفَاقُ عَلى عَهْدِ رَسُولِ اللّهِ #، فأمَّا الْيَوْمَ فإنَّمَا هُوَ الْكُفْرُ بَعْدَ ا“يمَانِ[. أخرجه البخاري .

2. (5766)- Hz. Huzeyfe (radýyallahu anh) anlatýyor: "Nifak Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) devrinde vardý. Þimdi ise, imandan sonra küfür vardýr." [Buhârî , Fiten 21.][3]



AÇIKLAMA:



Burada Huzeyfe Ýbnu´l-Yeman (radýyallahu anh) ne demek istemiþtir? Bunun izahýnda farklý yorumlar ileri sürülmüþtür:

* Ýbnu´t-Tin der ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) devrinde münafýklar, dilleriyle inanýyorlar, kalpleriyle inanmýyorlardý. Fakat Aleyhissalâtu vesselâm´dan sonra gelenler Ýslam içinde ve Ýslam fýtratý üzere doðdular. Öyleyse onlardan kim küfre düþerse mürteddir. Bu sebepledir ki, münafýklarýn tabi olduðu ahkâmla, mürtedlerin tabi olduðu ahkam farklý olmuþtur."

* Ýbnu Hacer de þu yorumu yapar: "Huzeyfe (radýyallahu anh)´nin, nifaka düþmeyi nefyetmediði açýk, her halukârda o, önceki münafýklarla sonraki münafýklarýn hükümlerinin ayný olmadýðýný söylemektedir. Çünkü nifak, küfrü gizleyip iman izhar etmektir. Bunun her asýrda olmasý mümkündür. Hüküm farklýlýk kazanmýþtýr. Çünkü Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), onlarla iyi geçiniyor, onlarýn Ýslam diye izhar ettiklerini onlardan kabul ediyordu, hatta onlardan Ýslam´a muhaliflik ihtimali zuhur etse bile. Amma Aleyhissalâtu vesselâm´dan sonra, Ýslam´a muhalif bir þey izhar eden kimse, izhar ettiði bu þeyden dolayý derhal muaheze edilir, kendileriyle iyi geçinmeye ihtiyaç kalmadýðý için iyi geçinme hatýrýna bu hatalar gözardý edilip terkedilemez."

* Bazý alimler de þunu söylemiþtir: "Hz. Huzeyfe´nin maksadý, Ýmama itaati terketmenin cahiliye iþi olduðunu söylemektir. Ýslam´da ise cahiliye yoktur veya cemaate tefrika sokmak Cenab-ý Hakk´ýn "Tefrikaya düþmeyin..." emrine aykýrýdýr. Bütün bunlar artýk gizlikapaklý deðildir. Öyleyse bu, imandan sonra küfür gibidir."[4]



ـ5767 ـ3ـ وعن ا‘سود قال: ]كُنَّا في حَلْقَةِ عَبدِاللّهِ رَضِيَ اللّهُ عَنهُ فَجَاءَ حُذَيْفَةُ رَضِيَ اللّهُ عَنهُ حَتّى قَامَ عَلَيْنَا، فَسَلّمَ، ثُمَّ قَالَ: لَقَدْ أُنْزِلَ

النِّفَاقُ عَلى قَوْمٍ خَيْرٍ مَنْكُمْ. قَالَ ا‘سْوَدُ: سُبْحَانَ اللّهِ إنَّ اللّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ: إنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الْدَّرْكِ ا‘سْفَلِ مِنَ الْنَّارِ. فَتَبَسَّمَ عَبْدُ اللّهِ، وَجَلَسَ حُذَيْفَةُ فِي نَاحِيَةِ الْمَسْجِدِ. فَقَامَ عَبْدُاللّهِ فَتَفَرَّقَ أصْحَابُهُ فَرَمانِى بِالْحَصْبَاءِ، فأتَيْتُهُ. فقَالَ حُذَيْفََةُ: عَجِبْتُ مِنْ ضَحِكِهِ، وَقَدْ عَرَفَ مَا قُلْتُ، لَقَدْ أُنْزِلَ النِّفَاقُ عَلى قَوْمٍ كَانُوا خَيْراً مِنْكُمْ، ثُمَّ تَابُوا، فَتَابَ اللّهُ عَلَيْهِمْ[. أخرجه البخاري.ومقصود حذيفة بهذا: أن جماعة من المنافقين صلحوا واستقاموا وكانوا خيراً من أولئك التابعين الذين خاطبهم لمكان الصحبة والصحبة والصح كيزيد ومجمّع ابني جارية بن عامر رَضِيَ اللّهُ عَنهما، فكأنه أشار بالحديث الى تقلب القلوب .



3. (5767)- Esved rahimehullah anlatýyor: "Hz. Abdullah Ýbnu Mes´ud (radýyallahu anh)´un ders halkasýnda idik. Huzeyfe (radýyallahu anh) geldi ve yanýmýzda durup bize selam verdi:

"Nifak, sizden hayýrlý bir kavme indirildi" dedi. Esved de (hayretle):

"Sübhanallah, Aziz ve Celil olan Allah: "Münafýklar cehennemin en aþaðý derekesindedir" (Nisa 145) buyuruyor" dedi. Bunun üzerine Abdullah tebessüm etti. Huzeyfe de mescidin bir kenarýna oturdu. Derken Abdullah kalktý ve arkadaþlarý da daðýldýlar. Huzeyfe beni çaðýrmak için bana bir çakýl attý, yanýna geldim. Bana: "Abdullah´ýn gülmesi tuhafýma gitti, halbuki o benim söylediðimi bilen birisi. Yemin olsun nifak, siz (tabiiler)den daha hayýrlý bir kavme indirildi. Onlar (nifaktan) sonra tevbe ettiler. Allah da tevbelerini kabul etti" dedi." [Buharî,Tefsir, Nisa 25.][5]



AÇIKLAMA:



1- Alimler, ayete dayanarak "münafýklarýn azabý kâfirlerin azabýndan daha þiddetlidir. Çünkü onlar, dinle istihza etmektedirler" demiþlerdir.

2- Hadiste sahabelerin tabiinden daha hayýrlý olmalarýna raðmen nifakýn yani münafýklýðýn onlardan çýkmýþ olmasýný söylemekle Hz. Huzeyfe muhataplarýna ciddi bir uyarýda bulunmuþ olmaktadýr.

Ýbnu Hacer der ki: "Münafýklýkla iptila edilenler sahabe tabakasýndan idiler. Sahabe ise tabiin tabakasýndan hayýrlýdýr. Lakin Allah onlarý nifakla iptila etti. Onlar irtidad ettiler ve münafýk oldular, böylece onlardan hayýrlýlýk gitti. Birkýsmý tevbe etti ve hayýrlýlýk onlara geri geldi. Sanki Hz. Huzeyfe, hitap ettiði kimseleri sakýndýrdý ve onlara gururlanýp aldanmamalarýný hatýrlattý. Çünkü kalp dönücüdür. Bugünkü hal üzere gidemeyebilir. Bu sebeple onlarý imandan çýkmaya karþý sakýndýrdý. Çünkü ameller sona göre deðerlendirilecektir. Onlara, imanlarýndan son derece güven içinde olsalar bile, Allah´ýn mekrine karþý emin olmamalarý gereðini açýkladý. Nitekim onlardan önceki ve kendilerinden daha hayýrlý olan sahabe tabakasýnda buna raðmen irtidad edenler ve nifaka düþenler olmuþtur. Sahabeden sonra gelen tabakanýn ayný þeye düþmesi haydi haydi imkan dahilindedir."

Abdullah Ýbnu Mes´ud (radýyallahu anh)´un tebessümünün , Hz. Huzeyfe´nin bu isabetli açýklamasý karþýsýndaki taaccübünden ileri geldiði belirtilmiþtir.

Hz. Huzeyfe, Hz. Abdullah´ýn tebessümünün mahiyetini anlayamamýþ olmalý ki, niye tebessüm etti diye hayret etmiþ ve hayretini el-Esved´e açýklama ihtiyacýný duymuþ ve: "Niye güldüðüne hayret etmekte haklýyým, çünkü o benim ne demek istediðimi tam anladý ve sözlerimdeki doðruluk ve isabetliliði de biliyor" manasýnda serd-i kelam etmiþtir.

Hadisten, içine düþtükleri nifak ve küfürden dönen zýndýklarýn tevbesinin makbuliyetine delil çýkarmýþlardýr.[6]



ـ5768 ـ4ـ وعن ابن أبي مليكة قال: ]أدْرَكْتُ ثَثِينَ مِنْ أصْحَابِ رَسُولِ اللّهِ # مِمَّنْ شَهِدَ بَدْراً كُلُّهُمْ يَخَافُ النِّفَاقَ عَلى نَفْسِهِ، وََ يَأمَنُ الْمَكْرَ عَلى دِيْنِهِ، مَا مِنْهُمْ أحَدٌ يَقُولُ: إنَّهُ عَلى أيْمَانِ جِبْرِيلَ وَمِيكَائِيلَ عَلَيْهِمَا السَّمُ[. أخرجه البخاري في ترجمة .



4. (5768)- Ýbnu Ebi Müleyke rahimehullah anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ashabýndan olup da Bedir Gazvesi´ne katýlanlardan otuz kadarýna yetiþtim. Hepsi de kendi hesabýna nifaktan korkuyorlar ve dinlerinde fitneye düþmekten kendilerini emniyette hissetmiyorlardý." [Buharî, Ýman 36 (Bab baþlýðýnda kaydetti).] [7]



AÇIKLAMA:



1- Hadis, mü´minin iman üzere son nefesini vereceðinden emin olmayýp, "nifaka düþer miyim endiþesiyle her an tetikte olmasý gereðini te´yid ediyor. Ýbnu Hacer, hadisin açýklanmasý sadedinde Ýbnu Ebi Müleyke´nin karþýlaþtýðý ve dolayýsýyla imanýndan endiþe içinde olan, nifaka düþmekten korku duyanlarý belirtme sadedinde Hz. Aiþe, kýzkardeþi Esma, Ümmü Seleme, Dört Addullahlar, Ebu Hureyre, Ukbe Ýbnu´l-Haris, Misver Ýbnu´l-Mahreme vs´nin ismini zikreder. Devamla der ki: "Bunlarýn amelde nifaka düþmekten korktuklarýný cezmen söylüyor. Esasen, baþkalarýndan bunun aksine bir rivayet de mevcut deðildir. Dolayýsýyla sanki burada bir icma mevcuttur. Çünkü mü´mine amelinde, her an, ihlasa muhalif birþeyler arýz olabilir. Onlarýn böyle bir durumdan korkmalarý illa da onlardan bunun vukuunu gerektirmez. Bu, onlarýn vera ve takvadaki mübalaðalarýndan ileri gelen bir haldir. Allah onlardan razý olsun, þefaatçilerimiz kýlsýn."

Ýbnu Battal der ki: "Onlar korktular, çünkü ömürleri uzadý ve beklemedikleri deðiþmelere þahit oldular, bunlarý bertaraf etmeye güçleri yetmedi. Sükut ile müdahene haline düþmekten korktular."

2- Hadisin devamýnda Ýbnu Ebi Müleyke der ki: "Onlardan hiçbiri imanda, Hz. Cebrail ve Mikail imaný üzere olduðunu iddia etmedi. Ýbnu Müleyke, bu sözüyle o yüce sahabilerin kendilerine iman meselesinde nifakýn arýz olmadýðýný cezmen söylemediklerini belirtmektedir. Çünkü, bu husus, Cibril aleyhisselam´ýn imaný mevzuunda cezmen ifade edilir.

3- Buhârî hazretleri, ayný rivayetin devamýna Hasan Basri rahimehullah´ýn þu sözünü ekler: "(Allah Teala´dan) ancak mü´min korkar, ondan kendini ancak münafýk emniyette hisseder." Nitekim ayet-i kerimede "Rabbinin makamýndan korkana iki cennet vardýr" (Rahman 46). Bir baþka ayette de "Hüsrana düþmüþ bir kavmden baþka kimse Allah´ýn mekrinden emin deðildir" (A´raf 99) buyurulur.Dikkat edersek Hasan Basri´nin kelamýnda korkulacak þey mezkur deðildir. Alimlerden bir kýsmý, kastedilen þeyin "Allah" olduðunu söylemiþtir. Diðer bir kýsým alimler de nifak olduðunu söylemiþtir. Siyak nifak görüþünü destekler ise de, her iki mefhum da muhtevaya uygundur. [8]






--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/177.

[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/177-178.

[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/179.

[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/179.

[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/180.

[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/180-181.

[7] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/181.

[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/182.


radyobeyan