Kütübü Sitte
Pages: 1
Mescidler By: sumeyye Date: 27 Nisan 2010, 10:28:09
Mescidler




MESCÝDLER BÖLÜMÜ
(Bu bölümde iki bab vardýr)
BÝRÝNCÝ BAB
MESCÝD ÝNÞA ETMENÝN FAZÝLETÝ
ÝKÝNCÝ BAB
MESCÝD ÝNÞAASI
MESCÝDLE ÝLGÝLÝ AHKÂM


UMUMÝ AÇIKLAMA


Mescid, lügat olarak secde yeri demektir. Dolayýsýyla öncelikle Müslümanlarýn cemaatle ibadetlerini yaptýklarý yerin adýdýr. Bu yerler, bilhassa Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) devrinde, içtimâî faaliyetlerin her çeþidinin odak noktasýdýr. Çeþitli hizmetlerin görüldüðü ana merkezdir.

Mabeddir: Herkes ibadetini cemaat halinde orada yerine getirir.

Yabancý elçilerin kabul edildiði, aðýrlandýðý, Ýslam´ýn onlara öðretildiði yerdir.

Mekteptir: Müslümanlar suffadaki hususi yazý ve kýraat muallimlerinden yazý ve kýraat öðreniyorlar, ilmihal öðreniyorlardý.

Hapishanedir: Bazý suçlular mescidin direðine baðlanmýþtýr.

Ýrþad yeridir: Hutbeler, vaazlar, dinî sohbetler orada yapýlýr.

Buluþma, görüþme yeridir: Müslümanlar mescide her seferinde sadece ibadet için gelmezler. Buluþmak, konuþmak üzere de gelirler, meselelerini hallederler.

Ýstirahat yeridir: Rivayetler, Resulullah zamanýnda kaylule denen öðle uykusuna uyumak üzere birkýsým sahabinin mescide uzandýklarýný göstermektedir.

Mahkemedir: Bir kýsým davalarý Resulullah mescidde hükme baðlayývermiþtir.

Düðün yeridir: Hadislerde Aleyhissalâtu vesselâm nikahýn ilan edilmesini, onun mescidde yapýlmasýný emreder.

Spor merkezidir: At yarýþlarýnda baþlama ve bitiþ yeri olarak mescid tespit edilmekten baþka bayramlarda Habeþiler kýlýnç kalkan oyunu oynamýþlardýr. Hz. Aiþe Aleyhissalâtu vesselâm´ýn izniyle bunu seyretmiþtir. Günümüzde bu meselenin gündeme getirilmesi, bazýlarýnca haklý bir endiþe ve itiraza sebep olabilir. Ancak biz bunu, spor meselesine dindarlarýn sahip çýkarak meþru istikamette geliþmesinin saðlanmasý gereðine Nebevî bir iþaret kabul ediyoruz. aksi takdirde, inananlar meseleyi gündem dýþý býrakýnca, o iþ, mü´min vicdanlarý sýzlatan ve gerçekten de zararlý olan bir istikamette serbestçe geliþir ve baþýný alýr gider. Ýslam medeniyet dinidir, her meseleye el atar, ölçüsünü koyar. Spor da Ýslam´ýn ilgi alanýna girer.

Mescidde yemek: Aleyhissalâtu vesselâm fakirlerin yemesi için mescidin direklerine hurma salkýmlarý astýrmýþtýr.

Mal taksim yeri: Taþradan gelen zekat ve sadaka mallarýný, ganimeti, mescidde taksim etmiþtir.

Abdest alma yeri: Resulullah´ýn mescidin içinde abdest aldýðý rivayetlerde gelmiþtir. Bu tatbikatý atalarýmýz Bursa Ulu Camii´nde olduðu üzere, mescidin içerisine þadýrvan yaparak müesseseleþtirmiþtir.

Þiir kürsüsü: Efkar-ý umumiyeyi hazýrlamada mühim bir yer tutan þiirin okunmasý, þairlerin desteklenmesi gayesiyle mescidde imkan hazýrlanmýþtýr. Aleyhissalâtu vesselâm hususi þairi Hassan Ýbnu Sabit için hususi bir þiir kürsüsü ihdas etmiþtir.

Kültür Evi: Aleyhissalâtu vesselâm´ýn mescidi daha geniþ manada kültürel faaliyetler, edebî yarýþmalar için de kullanýlmýþtýr. Temimlilerlerle yapýlan mufahara buna misal olarak gösterilebilir. Mufahara iki tarafýn þairleri ve hatipleri arasýnda yapýlan edebî bir yarýþmadýr: Þairler þiir okuyarak, hatipler konuþma yaparak yarýþýrlar.

Misafire ma´bed: Aleyhissalâtu vesselâm, kendisiyle anlaþma yapmak üzere gelen Necranlý Hýristiyanlara, ayinlerini yapmalarý için bir pazar günü Mescid-i Nebevi´yi göstermiþ, onlar da, girip doðuya yönelerek ibadetlerini yapmýþlardýr.

Görüldüðü üzere Ýslam´da mescid son derece mühim bir yer iþgal eder. Bu sebeple Müslüman bir cemaatin olduðu yerde ilk düþünülecek þey mesciddir. Nitekim Aleyhissalâtu vesselâm hicret ettiði zaman Medine´ye gelmeden ilk uðrak yeri olan Kuba´da bir müddet kalmýþ ve derhal bir mescid inþa etmiþtir. Medine´ye geliði zaman, henüz bir ikametgâh tesbit etmeden Mescid-i Nebevi´nin yerini tesbit etmiþ ve derhal mescidin inþaatýna baþlamýþtýr.

Mescidlerin inþa ve imarý bizzat Kur´an-ý Kerim tarafýndan ele alýnan, teþvik edilen bir meseledir. Ayet-i kerime mescide taraftar olup olmamayý küfürle imaný ayýran bir alâmet olarak kaydeder.

"Müþrikler, küfürlerine kendileri þahid olduklarý halde Allah´ýn mescidlerini imar edemezler. Öylelerinin bütün yaptýklarý boþa gitmiþtir. Onlar ebedî olarak cehennem ateþinde kalýcýdýrlar" (Tevbe 17).

Rabbimiz Teala hazretleri bu ayetin devamýnda gerek maddî yardýmýyla mescidin fizikî imarýna ve gerekse cemaate katýlarak manevî imar ve hayatiyetine katkýda bulunmayý, imanda kemal ifade eden bir alamet olarak zikir buyurmaktadýr.

"Allah´ýn mescidlerini, ancak Allah´a ve ahiret gününe iman eden, namazlarýný dosdoðru kýlan, zekatlarýný veren ve Allah´tan baþkasýndan korkmayan kimseler imar eder. Ýþte doðru yola ermiþlerden olmalarý umulanlar bunlardýr" (Tevbe 18).

Þu ayet, mescidlerden men edenleri insanlarý "en zalimi" ilan etmektedir:

"Allah´ýn mescidlerinde Allah´ýn adýnýn anýlmasýna mani olan ve mescidleri tahribe çalýþan kimseden daha zalim kim vardýr? Onlar, mescidlere ancak korku içinde gireceklerdir. Dünyada onlar için bir rezillik, ahirette ise pek büyük bir azab vardýr" (Bakara 114).

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Müslümanlarýn yaþadýðý yerlerde mescid inþaasýna fevkalâde ehemmiyet vermiþ, her bir meskun mahalde mescidler açýlýp "temiz tutulmasý" için ta´mim çýkarmýþtýr. Kaynaklarýmýz Medine civarýnda kýrktan fazla mescidin isminden ve yerinden, Resulullah´ýn onlarla olan alâkasýndan bahseder, bilgi verir. Medine´nin içinde ise, Mescid-i Nebevi´den baþka dokuz ayrý mescidin varlýðý belirtilmektedir. Aleyhissalâtu vesselâm bunlara da imam tayin etmiþ, meseleleriyle ilgilenmiþtir. O sýralarda Medine´nin on bin nüfuslu bir þehir olduðu tahmin edilmektedir. Bu duruma göre, ortalama bin nüfusa bir mescid düþmektedir.

Resulullah mescid inþasýna teþvik için مَنْ بَنَى مَسْجِداً كَمَفْحَصِ قَطَاةٍ اَوْ اَصْغَرَ يَبْتَغِي بِهِ وَجْهَ اللّهِ بَنَى اللّهُ لَهُ مِثْلَهُ في الْجَنَّةِ.

"Kim Allah´ýn rýzasýný düþünerek baðýrtlak kuþunun yuvasý kadar bir mescid inþa ederse, Allah onun için cennette bir mislini inþa eder" buyurmuþtur. [1]



BÝRÝNCÝ BAB


MESCÝD ÝNÞA ETMENÝN FAZÝLETÝ



ـ5504 ـ1ـ عن عثمان رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ بَنَى مَسْجِداً يَبْتَغِى بهِ وَجْهَ اللّهِ بَنَى اللّهُ تَعالى لَهُ بَيْتاً في الْجَنَّةِ؛ وَفي أخرى: بَنَى اللّهُ لَهُ مِثْلَهُ في الْجنَّةِ[. أخرجه الشيخان والترمذي .



1. (5504)- Hz. Osman (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim Allah´ýn rýzasýný talep ederek bir mescid inþa ederse, Allah ona cennette bir ev inþa eder.

"Bir diðer rivayette: "...Allah, onun için, cennette bir mislini inþa eder" buyrulmuþtur. [Buhârî, Salat 65; Müslim, Mesacid 25, (533); Tirmizî, Salat 237, (318).][2]



AÇIKLAMA:



Hadiste, mescid inþasýna teþvik edilmektedir. "Mescid" tabiri mutlaktýr. Alimler "büyük" veya "küçük" hepsinin buna dahil olduðunu belirtir. Mamafih bazý vecihlerinde "baðýrtlak kuþunun yuvasý kadar da olsa" denmiþtir. Kuþ yuvasý secde etmeye, mescid olmaya elveriþli büyüklükte olmadýðýna göre, mübalaða kastedildiði açýktýr. Yani mescid inþaatlarýna azýcýk bir katkýda bulunmaya da teþvik edilmiþ olmaktadýr. Sözgelimi, cennette kuþ yuvasý kadar bir yer kazanmak, mü´min açýsýndan büyük kazançtýr. Çünkü baþka hadislerde "cennette kamçý kadarlýk yerin dünyadan hayýrlý olacaðý" ifade edilmiþtir. Çünkü o ebediyete mazhardýr.

Alimler, ismini yazdýrmak üzere veya ücret mukabili yaptýrýlacak mescidler için sevap olsa da, hadiste vaadedilen ücretin verilmeyeceðini belirtir. Bu ücret ihlasa baðlýdýr, sýrf Allah´ýn rýzasýný düþünerek mescid yaptýrmýþ veya mescid inþaatýna katkýda bulunmuþ olmalýdýr.

Alimler, bu maksadla bir yeri duvarla çevirenin veya yine rýzayý Ýlahî düþüncesiyle binasýný mescid olarak vakfedenin de ayný ücrete mazhar olabileceðini söylerler.

Hadiste geçen "cennette bir mislini" ibaresi þu soruyu getirmiþtir: A-yette yapýlan her haseneye on katý sevap vaadedildiði halde, burada "misli" ile kayýtlanmaktadýr. Alimler, bu ifadenin mezkur ayetin nüzulundan önce varid olmuþ olabileceði ihtimaline dikkat çekmekten baþka:

* Hadisten muradýn "Allah bunun mislinden on tane bina yapar" olmasý muhtemeldir.

* Birle kayýtlanmýþ olmasý, ziyadeye mani deðildir.

* Misli adettir, fazlasý fazldýr, lütuftur.

* Burada misil sayý yönüyledir, keyfiyet yönüyle deðildir. Biri diðerinin misli olan nice binalar, deðer bakýmýndan bire yüz farklýdýr.

* Misilden maksad, "bu amelin mükâfaatý bina cinsindendir, baþka þey cinsinden deðil" demektir gibi yorumlar yapýlmýþtýr.

Mamafih Ahmed Ýbnu Hanbel´in bir rivayetinde "...Allah onun için cennette daha iyisini bina eder"; Taberâni´deki bir rivayette "...Ondan daha geniþini..." denmiþtir.

Nevevî mananýn "Cennette inþa edilecek bu binanýn diðer binalara üstünlüðü, dünyada mescidlerin evlere üstünlüðü gibidir" þeklinde olabileceðine de dikkat çekmiþtir.

Ýbnu Hacer, "cennette binasý olmak"tan muradýn,"o kimsenin cennete mutlaka gireceðinin müjdesi" olduðunu belirtir. Çünkü der, kiþi cennete girdikten sonra orada bina sahibi olabilir.[3]



ـ5505 ـ2ـ وعن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ # عُرِضَتْ عَلَيَّ أُجُورُ أُمَّتِي، حَتّى اَلْقَذَاةُ يُخْرِجُهَا الرَّجُلُ مِنَ الْمَسْجِدِ، وَعُرِضَتْ عَلَىَّ ذُنُوبُ أُمَّتِى، فَلَمْ أرَ ذَنْباً أعْظَمَ مِنْ سُورَةٍ مِنَ الْقُرآنِ أوْ آيَةٍ أُوتِيهَا الرَّجُلُ ثُمَّ نَسِيهَا[. أخرجه أبو داود والترمذي .



2. (5505)- Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ümmetimin ücreti bana arzedilip gösterildi. Öyle ki mescidden çýkarýlýp atýlan bir çerçöpün sevabýný bile gördüm. Ümmetimin günahý da bana arzedil(ip gösteril)di. Kiþiye Kur´an´dan kendine gelen sure veya ayeti unutmasýndan daha büyük bir günah görmedim." [Ebu Davud, Salat 16, (461); Tirmizî, Fezailu´l-Kur´an 19, (2917).][4]



AÇIKLAMA:



1- Hadisin zahiri Kur´an´dan öðrenildikten sonra sure veya ayet unutmanýn müeyyidesinin büyüklüðünü ifade etmektedir.

Büyük günahlar arasýnda bunun zikredilmemiþ olmasý, alimlerimizi, farklý yorumlar yapmaya sevketmiþtir.

* Nisyan (unutma) meselesine böyle aðýr bir vaid, Kur´an-ý Kerim´in þeriat-ý garranýn temelini teþkil etmesindendir. Onun unutulmasý þeriatýn ihlali gibi deðerlendirilmiþtir.

* "Unutmaya muaheze yok" denecek olursa, buradan muradýn "âmden terkedilmesi"dir diye cevap verilebilir.

* "Büyük günah" tabiriyle "küçük günahlarýn büyüðü" de kastedilmiþ olabilir, yeter ki bu unutma, istihfaf ve hürmetsizlikten ileri gelmesin.

2- Hadisin ikinci yarýsý bir ayetten muktebestir. "Allah buyurur: "Öyleydin. Fakat sana ayetlerimiz geldiðinde sen onlarý unutmuþtun. Bugün de sen böyle unutulursun" (Taha 126). Gerçi müfessirlerin çoðu ayetteki unutulandan maksadýn müþrik olduðunu ve nisyanýn da imaný terki ifade ettiði söylenmiþtir. Zaten ayette, "verildi"ði zikredilmiþ, ezberlendiði zikredilmemiþ, böylece onun büyük bir nimet olduðuna iþaret edilmiþtir. Þu halde bunun unutulmasý bu nimete karþý bir küfrandýr, nankörlüktür. Bu nokta-i nazardan unutma, kebairden olmasa da en büyük bir cürümdür" (Aliyyu´l-Kârî).

3- Ýbnu Raslan, bu hadisin mescidleri temizlemeye teþvik gayesi güttüðünü en ufak bir pisliðin atýlmasýyla bile hesaba yazýlan bir sevab hasýl olduðunun bildirildiðini belirtir. [5]



ÝKÝNCÝ BAB


MESCÝDLERÝN ÝNÞA EDÝLMESÝ



ـ5506 ـ1ـ عن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَدِمَ رَسُولُ اللّهِ # اَلْمَدِينَةَ فَنَزَلَ في عُلُوِّهَا في حَىٍّ يُقَالُ لَهُمْ بَنُو عَمْرِو بْنِ عَوْفٍ، فأقَامَ فيهِمْ أرْبَعَ عَشَرَةَ لَيْلَةً. ثُمَّ أرْسَلَ الى مَ‘ٍ بَنِي النَّجَّارِ، فَجَاءُوا مُتَقَلِّدِينَ سُيُوفَهُمْ، فَكأنِّي أنْظُرُ الى رَسُولِ اللّهِ # عَلى رَاحِلَتِهِ، وَأبو بَكْرِ رِدْفَهُ وَمَ‘ُ بَنِي النَّجَّارِ حَوْلَهُ، حَتّى ألقى بِفِنَاءِ أبِي أيُّوبَ ا‘نْصَارِيّ رَضِيَ اللّهُ عَنه؛ وقالَ: يَا بَنِى النَّجَّارِ ثَامِنُونِي بِحَائِطِكُمْ هذَا. قَالُوا: َ، واللّهِ مَا نَطْلُبُ ثَمَنَهُ إَّ الى اللّهِ، فَكَانَ فيهِ نَخْلٌ وَقُبُورُ الْمُشْرِكِينََ وَخَرِبٌ. فَأمَرَ رَسُولُ اللّهِ # بِالنَّخْلِ فَقُطِعَ، وَبِقُبُورِ الْمَشْرِكِينَ فَنُبِشَتْ، وَبِالْخَرْبِ فَسُوِّيَتْ، وَصَفُّوا النَّخْلَ قِبْلَةَ الْمَسْجِدِ، وَجَعَلُوا عَضَادَتَيْهِ حِجَارَةً، وَكانُوا يَرْتَجِزُونَ وَرَسُولُ اللّهِ # مَعَهُمْ، وَهُمْ يَقُولُونَ:اَللّهُمَّ إنَّهُ َ خَيْرَ إَّ خَيْرُ اŒخِرَة فَانْصُرِ ا‘نْصَارَ وَالْمُهَاجِرَة[. أخرجه الخمسة إ الترمذي.»ثامِنُونِى« أى قاولوني في ثمنه وساومونى على بيعه مني واشترائه .



1. (5506)- Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medine´ye geldiði zaman, Medine´nin yüksek kýsmýnda, kendilerine Benî Amr Ýbni Avf denen bir kabileye indi. Onlarýn yanýnda on dört gece kaldý.

Sonra Benî Neccar´a haber gönderdi. Onlar kýlýnçlarýný kuþanmýþ olarak geldiler. Ben (þu anda) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý devesi üzerinde Ebu Bekr´i de terkisinde, Benî Neccar´ýn ileri gelenleri etraflarýný sarmýþ olarak görür gibiyim. Aleyhissalâtu vesselâm, (yükünü) Ebu Eyyub el-Ensârî´nin evinin avlusuna indirdi.

"Ey Benî Neccar! buyurdular, þu bahçenin fiyatýnda pazarlýk edelim!" buyurdu. Onlar:

"Hayýr! dediler. Vallahi biz senden onun bedelini istemiyoruz, Allah´tan istiyoruz!"

Bu arsada hurma aðaçlarý, müþriklere ait kabirler ve bazý yýkýntýlar vardý. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) hurma aðaçlarýnýn kesilmesini, müþrik kabirlerinin kaldýrýlmasýný, harabelerin de düzlenip arazinin tesviyesini emretti. Hurma kütükleri mescidin kýble tarafýna (direkler halinde) dizildiler, kapýnýn iki yaný taþla örüldü.

(Bu inþaat devam ederken Müslümanlar) þu beyti terennüm ediyorlardý, Resulullah da onlara katýlýyordu:

"Ey Rabbimiz, ahiret hayrýndan baþka hayýr yok!

Öyleyse muhacir ve ensara yardým et!" [Buhârî, Salat 48, Fezailu´l-Medine 1, Büyû 41, Vesaya 27, 30, 34, Menakýbu´l-Ensar 46; Müslim, Mesacid 9, (524); Ebu Davud, Salat 12, (453, 454); Nesâî, Mesacid 12, (2, 39).][6]



AÇIKLAMA:



1- Hadis, hicretle Medine´ye gelen Resulullah Aleyhissalâtu vesselâm´ýn, ikametgâh yerini tesbit etmeden, mescid yerini tesbit ettiðini göstermektedir. Baþka rivayetler, ensarýn Aleyhissalâtu vesselâm´ý aðýrlama yarýþýna girdiklerini, Resulullah´ýn da herhangi birini gücendirmemiþ olmak için "deveyi serbest býrakmalarýný, onun memur olduðunu, nerede durursa orada misafir kalacaðýný" söylediðini belirtir. Yularýndan serbest býrakýlan deve, bugünkü Mescid-i Nebevi´nin yerine kadar gelir ve orada çöker. Aleyhissalâtu vesselâm oranýn mescid olmasýný emreder. Oraya en yakýn ev de Ebu Eyyub el-Ensari´nin evidir, oraya taþýnýr. Böylece Ebu Eyyub hazretleri Fahr-i Âlem´in mihmandarlýðý þerefine erer.

2- Resulullah Beni Neccar´ý çaðýrmýþtýr. Çünkü onlar Abdulmuttalib´in dayýlarý idi. Annesi Selma onlardandý. Kuba´dan Medine´ye gelince onlarýn arasýnda oturmak arzu etmiþti. Benî Neccar, ensarýn büyük kabilelerinden biri idi, Hazrec´in bir koluydu.

3- Resulullah Kuba´yý bir cuma günü terketmiþ, cuma namazýný da yolda Ranuna denen mevkide ikamet eden Benî Selim Ýbnu Af yurdunda kýlmýþtýr. Þehre giriþi namazdan sonradýr.

Halk, Resulullah´ý beklemekte olduðu için yollara dökülmüþtü, merasimle, heyecanla karþýlamýþtýr.

4- Medine´ye giriþte Aleyhissalâtu vesselâm´ýn bindiði deve, Kasva adýndaki devesi idi. Hz. Ebu Bekir´i Aleyhissalâtu vesselâm teþrifen terkisine almýþ olmalýdýr. Aksi takdirde hicret sýrasýnda onun ayrýca devesi vardý.

5- Hadis müþrik kabirlerinin açýlabileceðini, yerine mescid inþa edilebileceðini de göstermektedir.[7]



ـ5507 ـ2ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]كَانَ الْمَسْجِدُ عَلى عَهْدِ رَسُولِ اللّهِ # مَبْنِيّاً بِاللّبِنِ، وَسَقْفُهُ بِالْجَرِيدِ، وَعُمْدُهُ خَشَبُ النَّخْلِ، فَلَمْ يَزِدْ فيهِ أبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه شَيْئاً، وَزَادَ فيهِ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنه وَبَنَاهُ عَلى بُنْيَانِهِ في عَهْدِ رَسُولِ اللّهِ #، ثُمَّ غَيَّرَهُ عُثْمَانُ رَضِيَ اللّهُ عَنه وَزَادَ فيهِ زِيَادَةً كَثِيرَةً، وَبَنَى جُدُرَهُ بِالْحِجَارَةِ الْمَنْقُوشَةِ وَالْقَصَّةِ، وَجَعَلَ عُمُدَهُ مِنْ حَجَارَةٍ مَنْقُوشَةٍ وَسَقْفَهُ سَاجاً[. أخرجه البخاري وأبو داود.»القصّةُ«: الجص بلغة أهل الحجاز .



2. (5507)- Abdullah Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Mescid, Resulullah Aleyhissalâtu vesselâm zamanýnda kerpiçten yapýlmýþtý. Tavaný hurma dallarýyla örtülmüþtü. Direklerini hurma kütükleri teþkil ediyordu. Hz. Ebu Bekr (radýyallahu anh) buna (gerek tezyin ve gerekse tevsi yönüyle) hiçbir ilave getirmedi. Hz. Ömer (radýyallahu anh), (enini boyunu) artýrarak mescidi, Resulullah devrindeki tarz üzere [kerpiç ve hurma dallarýyla] yeniden inþa etti. Onu esaslý þekilde Hz. Osman (radýyallahu anh) (hem tezyin hem tevsi yönleriyle) deðiþtirdi ve pek çok ilavelerde bulundu. Duvarlarýný nakýþlý taþlarla ve kireçle inþa etti. Direklerini de nakýþlanmýþ taþlardan yaptý. Tavanýný da (pek kýymetli olan) sac aðacýndan yaptý." [Buhârî, Salat 62; Ebu Davud, Salat 12, (451).] [8]



AÇIKLAMA:



Bu rivayet, Mescid-i Nebevî´nin ilk yapýldýðý zamanki halini ve müteakiben dört halife devrinde geçirdiði tadilatlarý anlatmaktadýr.

Ýlk yapýldýðý sýrada son derece sadedir: Duvarlarý kerpiç, tavan sadece güneþe karþý gölge yapmak üzere hurma dallarýyla örtülmüþ, taban da hurma kütükleri üzerine oturtulmuþtur. Baþka rivayetler zeminde herhangi bir sergi bulunmadýðýný, yaðmur yaðdýðý zaman tavandan olduðu gibi geçip zemini ýslatýp çamur haline getirdiðini ve secde sýrasýnda alýnlarýn çamura bulandýðýný tasrih eder. Resulullah´ýn verdiði bu ilk örnek mescidlerin inþasýnda sadeliðin esas olduðunu ifade eder. Aþýrý süslenme ve bilhassa zuhruf denen yaldýz kullanma iþi mekruh addedilmiþtir. Kerahet, bunun israf oluþundan, tevazuya aykýrý bulunmasýndan, ibadet sýrasýnda dikkatleri çekerek fitneye sebep olmasýndan ileri gelir.

Buhârî, mescidin yeniden inþaasý sýrasýnda Hz. Ömer´in ustaya: "Sen, insanlarý yaðmurdan koru, inþaata allý sarýlý tezyinat katarak insanlarý fitneye atmaktan sakýn!" tenbihinde bulunduðunu belirtir. Bu açýklýk Hz. Ömer zamanýndaki tadilatta tavanýn yaðmur geçirmeyecek þekilde örtüldüðünü söylemeye imkan verir.

Rivayetten de anlaþýlacaðý üzere, Mescid-i Nebevî, her yönüyle ciddi bir tadilatý Hz. Osman (radýyallahu anh) zamanýnda görmüþtür. Duvarlar, sütunlar nakýþlý taþtan örülmüþtür. Böylece hem geniþletilmiþ ve hem de inþaat malzemesi deðiþtirilmiþ, ayrýca estetikî unsurlara yer verilmiþtir. Hz. Osman´ýn inþaat malzemesi arasýnda yer alan sac aðacýnýn Hindistan´da yetiþen ve abanoza benzeyen sert, dayanýklý bir aðaç nevi olduðu bilinmektedir. Kamus´ta buna "Hint ardýcý" ve "Hint çýnarý" dendiði de belirtilir.

Ýslam ulemasý mescidlerin süslenmesini hoþ karþýlamamýþtýr. Buhârî, Hz. Enes´in rivayet ettiði: "(Öyle bir devir gelecek ki) insanlar mescidlerle öðünme yarýþýna girerek (süslü ve masraflý inþaatlara yer verdikleri halde) onlarý pek az ma´mur ederler, (içinde namaz kýlmaya gelmezler)" hadisini muallak olarak kaydeder.

Mescid süsleme bid´ati Sahabe devrinin sonlarýnda baþlamýþtýr. Buna ilk tevessül eden Emevi halifelerinden Melik Ýbnu Abdülmelik Ýbnu Mervan´dýr. O sýralarda umeranýn, ulema üzerindeki terörü sebebiyle ulemanýn bu bid´aya "fitne çýkar korkusuyla" karþý koymayýp sükutla geçiþtirdiði belirtilir. Bilahare, evlerin tezyinata boðulmasý karþýsýnda mescidlerin sade kalmasý, onlara olan ihtiramý azaltabilir mülahazasýyla mescidlerin tezyin edilmesine fetva veren alimler çýkmýþtýr. Her halukârda, bu çeþit içtimâî geliþmeler, mescidlere olan ta´zim ve alâkayý artýrmak kasdýyla ve Müslümanlarýn resmî ve müþterek hazinelerinden (devlet bütçesinden) çýkmamak kaydýyla mescidlerin tezyinine verilmiþ olan fetvalar benimsenmiþ, tatbikat buna göre yapýlýr olmuþtur. Hanefi ulema bu görüþtedir. Ýbnu Hacer, "Tezyinden yasaklama selefe uyma gayesine matufsa, bunda asýl olan yasaklamadýr" der.

Mescid-i Nebevi müteakip asýrlarda yeni tadilatlara, geniþlemelere mazhar olacaktýr. Günümüzde icra edilmekte olan tadilat hepsinden fazladýr.[9]



ـ5508 ـ3ـ وعن عَمْرُو بْنِ عَبَسَةٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ بَنَى مَسْجِداً لِيُذْكَرَ اللّهُ فيهِ بَنَى اللّهُ لَهُ بَيْتاً في الْجَنَّةِ[. أخرجه النسائي .



3. (5508)- Amr Ýbnu Abese (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim içerisinde Allah(ýn adý) zikredilsin diye bir mescid bina ederse, Allah da ona cennette bir ev bina eder." [Nesâî, Mesacid 1, (2, 31).][10]



ـ5509 ـ4ـ وعن أبي الْوَلِيدٍ قال: ]سَألْتُ ابْنَ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنهُمَا عَنِ الْحَصَى الّذِي في الْمَسْجِدِ؟ فقَالَ: مُطِرْنَا ذَاتَ لَيْلَةٍ فأصْبَحَتِ ا‘رْضُ مُبْتَلّةً، فَجَعَلَ الرَّجُلُ يَجِئُ بِالْحَصَى فِي ثَوْبِهِ فَيَبْسُطُهُ تَحْتَهُ. فَلَمَّا قَضَى رَسُولُ اللّهِ # الْصََّةَ. قَالَ: مَا أحْسَنَ هذَا[. أخرجه أبو داود .



4. (5509)- Ebu´l-Velid anlatýyor: "Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ)´e Mescid(i-Nebevi)deki çakýldan sordum. Dedi ki:

"Bir gece yaðmura yakalanmýþtýk.Yerler hep ýslandý. Kiþi giysisinin içinde çakýl taþý taþýdý ve onu altýna yaydý. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazý tamamlayýnca: "Bu (yaptýðýnýz) ne iyi!" buyurdular." [Ebu Davud, Salat 15, (458).][11]



AÇIKLAMA:



Hadis, Mescid-i Nebevi´nin altýný çakýlla döþemeye nasýl geçildiðini göstermektedir. Ayrýca mescidin zeminini çakýlla döþemenin cevazýna delildir. Ashab´ýn, birkýsým iþleri, emr-i Nebevî olmadan kendi iradeleriyle yaptýðýna da hadis delil olmaktadýr. Resulullah, uygun bulduklarýný takdirle karþýlamýþtýr, burada olduðu gibi.[12]



ـ5510 ـ5ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ الْحَصَاةَ لَتُنَاشِدُ اللّهَ الّذِي يُخْرِجُهَا مِنَ الْمَسْجِدِ لِيَدَعَهَا[. أخرجه أبو داود .



5. (5510)- Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"(Mesciddeki) çakýllar, kendilerini dýþarý çýkaran kimsenin tekrar mescide koymasý için Allah´a talebde bulunur." [Ebu Davud, Salat 15, (459).][13]



AÇIKLAMA:



1- Hadisin, Ebu Davud´daki metni, mana yönüyle ayný olsa da lafýz yönüyle biraz farklý: "Çakýllar, hiç kimsenin kendilerini mescidden dýþarý atmamasý için Allah´a talepde bulunur."

2- Ýslam inancý cansýz eþyayý tamamen ölü kabul etmez. Kur´an´da pek çok ayet, herþeyin Rabbini tesbih ettiðini belirtir. Her eþyanýn müekkel meleði vardýr. Onun tesbihini Rabb Teala´ya takdim eder. Burada çakýlýn, Allah´a ibadet edilen mahalden ayrýlmak istemediði ifade edilmektedir.[14]



ـ5511 ـ6ـ وعن سَلَمَةَ بْنِ ا‘كْوَع رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]كَانَ بَيْنَ الْمِنْبَرِ وَبيْنَ الْحَائِطِ بِقَدْرِ مَمَرَّ الشّاةِ[. أخرجه الشيخان وأبو داود .



6. (5511)- Seleme Ýbnu´l-Ekva (radýyallahu anh) anlatýyor: "Minberle duvar arasýnda bir koyun geçecek kadar aralýk vardý." [Buhârî, Salat 91, 95; Müslim, Salat 263, (509); Ebu Davud, Salat 222, (1082).][15]



AÇIKLAMA:



Resulullah´ýn mescidinde mihrab yoktu. Namazlarý minberin yanýnda kýlardý. Minberle kýble duvarýnýn arasýnda koyun geçecek kadar aralýk bulunmaktadýr. Ýbnu Hacer´in açýkladýðýna göre, alimler bu hadisi, musalli ile sütresi arasýndaki mesafeyi tesbitte esas kýlmýþlardýr. Çünkü Resulullah, mescidinde mihrab olmadýðý için, minberin yanýnda namaz kýlmaktadýr. Dolayýsiyle, minberle duvar arasýndaki mesafe Resulullah´la duvar arasýndaki mesafeyi ifade etmektedir. Bunu daha da vazýh kýlan bir diðer rivayet yine Buhârî´de gelmiþtir. "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), yapýldýðý ve yerine konduðu zaman minberin üzerinde namaz kýldý." Bu hadis, minberin geniþliði hakkýnda bir bilgi vermektedir: Üzerinde namaz kýlýnabilecek uzunluktadýr. Resulullah bunun yanýnda namaz kýldýðýna göre, verilen ölçü -bir koyunun geçebileceði aralýk- kýble duvarý ile Aleyhissalâtu vesselâm´ýn arasýndaki -veya musalli ile sütresi arasýndaki- mesafeyi belirlemektedir.

Ýbnu Battal, bu -koyun geçme- mesafesini musalli ile sütre arasýnda bulunmasý gereken asgarî mesafe olarak deðerlendirir. Ancak, Resulullah´ýn Ka´be´de duvardan üç zira´ geride namaz kýldýðýný ifade eden hadisi esas alan bazý alimler "sütre mesafesi en az üç zira´ olmalýdýr" demiþtir. Fakat Davudi, en azý koyun geçme aralýðý, en fazlasý üç zira´dýr diyerek iki görüþü cemetmiþtir.

Bazý alimler: "Önceki, kýyam ve kuud halini, ikincisi ise ruku ve sücud halini gösterir" demiþtir. Ýbnu Salah da: "Koyun geçme aralýðýný üç zira´ ile takdir ettiler" diyerek bir baþka cem þeklini hatýrlatmýþtýr. Bagavî: "Biriniz sütreye karþý namaz kýlýnca sütresine yakýn dursun. Ta ki, þeytan namazýný kesmesin" hadisini esas alarak "musallinin imkan nisbetinde sütreye yakýn durmasýný müstehab addetmiþlerdir" der. Bu durumda, sütre, normal secde yapýlabilecek mesafede olmalý, ne yakýn ne de uzak olmamalý.[16]



* MESCÝDLERE MÜTEALLÝK AHKÂM:



ـ5512 ـ1ـ عن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]رَأى رَسُولُ اللّهِ # نُخَامَةَ في قِبْلَةِ الْمَسْجِدِ فَشَقَّ ذلِكَ عَلَيْهِ، وَقَامَ وَحَكَّهُ بِيَدِهِ وَقَالَ: إنَّ أحَدَكُمْ إذَا قَامَ فِي الْصَّةِ فَإنَّمَا يُنَاجِي رَبَّهُ، أوْ إنَّ رَبَّهُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْقِبْلَةِ فََ يَبْصُقَنَّ أحَدُكُمْ قِبَلَ قِبْلَتِهِ وَلَكِنْ عَنْ يَسَارِهِ أوْ تَحْتَ قَدَمِهِ، ثُمَّ أخَذَ طَرَفَ رِدَائِهِ، فَبَصَقَ فيهِ، ثُمَّ رَدَّ بَعْضَهُ عَلى بَعْضٍ، ثُمَّ قَالَ: أوْ يَفْعَلُ هكذَا[. أخرجه الشيخان والنسائي.»النُّخَامةُ« بزقة تخرج من أصل الحلق من مخرج الخاء.



1. (5512)- Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) mescidin kýble (duvarýnda) balgam gördü. Bu onun aðrýna gitti, kalkýp eliyle kazýdý ve: "Sizden biri namaza kalkýnca, Rabbine hususi hitapta bulunur veya Rabbi(nin kýblesi) kendisi ile kýblesinin arasýndadýr. Öyleyse hiç biriniz kýble cihetine tükürmesin. (Ýlla tükürecekse bari) soluna veya ayaðýnýn altýna tükürsün!" buyurdular. Sonra, (göstermek için) ridasýnýn bir kenarýný alýp içine tükürerek elbisesinin kenarýný üst üste katladý, sonra da: "Veya þöyle yapsýn!" buyurdu [ve tükrüðü katlar arasýnda ovdu]." [Buhârî, Salat 33, 35, 36, 39, Mevakîtu´s-Salat 8, el-Amel fi´s-Salat 12; Müslim, Mesacid 54, (551); Nesâî, Taharet 193, (1, 163), Mesacid 35, (2, 52, 53).][17]



AÇIKLAMA:



1- Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu hadislerinde, namaz esnasýnda tükürme edebini göstermektedir: Sað ve kýble cihetine tükürülmemelidir. Ayak altýna tükürme ruhsatýný o günün þartlarýnda deðerlendirmek gerekir: Mescidde sergi mevcut deðildir. Elbisenin kývrýmýna tükürmeyi de o günün þartlarýnda deðerlendirmek esastýr. Mendil taþýma gelenek ve âdeti olmayýnca, tükürmek zorunda kalan kimsenin elbisesinin kývrýntýsýna tükürmesi tavsiye edilmiþtir. Yine Buhârî´de yer alan bir baþka hadiste "Mescidde tükrük hatadýr, kefareti, yok edilmesidir" buyrulmuþtur. Bir baþka hadiste "Kim mescidde balgam çýkarýrsa, bir baþka mü´minin beden veya elbisesine deðdirip ona eza vermeden yok etsin" denmiþtir. Alimler, bu hadislerden hareketle, mescidde tükürüp, balgamý çýkarmamanýn esas olduðu, ancak elinde olmadan balgam gelecek olursa bunu da baþkasýný rahatsýz etmeyecek þekilde yok etmesi gerekeceði hükmünü çýkarmýþlardý. "Yok etsin" diye çevirdiðimiz kelimenin aslý "defnetsin" dir. Bazý alimler bunu "tükrüðün mescidden çýkarýlmasýyla gerçekleþeceðini" söylemiþtir. Bazýlarý da yere gömmekle gerçekleþeceðini söylemiþtir. Bazý alimler, mescide tükürme iznini, dýþarý çýkma hususunda özrü olanlara hamletmiþ, "özrü olmayana caiz deðildir" demiþtir.

2- Kýble cihetindeki tükrüðü Aleyhissalâtu vesselâm bizzat kazýyor. Bazý rivayetlerde kazýma iþini bir hurma dalý vasýtasýyla yaptýðý tasrih edilmiþtir. Keza bazý rivayetler, Resulullah´ýn duvarda balgamý görünce mescid ehline öfkelenip kýzardýðýný tasrih eder. Resulullah bu hadiste kýble cihetinin hürmetinin büyüklüðünü de tesbit etmektedir. Rabb´in kiþi ile kýblesi arasýnda bulunmasý ibaresini, Allah´a mekan izafesi olarak anlamamak gerekir. Allah mekandan münezzehtir. Öyleyse musallinin kýble ciheti onun için ehemmiyet taþýmaktadýr.

3- Bazý alimler, bu hadisten hareketle, mescidde veya baþka yerde, kýblecihetinde tükrüðün haram olduðuna hükmetmiþtir. Ýbnu Hibban ve Ýbnu Huzeyme´nin Sahihlerinde "Kim kýble cihetine tükürürse, kýyamet günü, tükrüðü iki gözünün arasýnda olduðu halde gelir" buyrulmuþtur. Bazý hadislerde, imam olarak namaz kýldýðý sýrada kýble cihetine tüküren kimseye Resulullah´ýn "bu namaz olmadý", "sen Allah ve Resulü´ne eziyet verdin" dediði belirtilir.[18]



ـ5513 ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: اَلْبُصَاقُ في الْمَسْجِدِ خَطِيئَةٌ وَكَفَّارَتُهَا دَفْنُهَا[. أخرجه الخمسة .



2. (5513)- Yine Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Mescidde tükrük hatadýr, onun kefareti defnedilmesidir." [Buhârî, Salat 37; Müslim, Mesacid 55, (552); Ebu Davud Salat 22, (474, 475, 476); Tirmizî, Salat 401, (572); Nesâî, Mesacid 30, (2, 50, 51).][19]



AÇIKLAMA önceki hadiste geçti.



ـ5514 ـ3ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إذَا اسْتَأذَنَتْ أحَدَكُمْ اِمْرَأتُهُ الَى الْمَسْجِدِ فََ يَمْنَعْهَا، وقَالَ بَِلُ بْنُ عَبْدِاللّهِ: وَاللّهِ لَنَمْنَعُهُنَّ فَأقْبَلَ عَلَيْهِ عَبْدُاللّهِ رَضِيَ اللّهُ عَنه فَسَبَّهُ سَبّاً مَا سَمِعْتُ مِثْلَهُ قَطّ. وَقَالَ: أُخْبِرُكُم عَنْ رَسُولِ اللّهِ # وَتَقُولُ: وَاللّهِ لَنَمْنَعُهُنَّ[. أخرجه الثثة وأبو داود .



3. (5514)- Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ), Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn: "Birinizin hanýmý mescide gitmek için izin talep ederse ona mani olmasýn (izin versin)" dediðini haber vermiþti. Bilal Ýbnu Abdillah:

"Allah´a yemin olsun biz onlara mani olacaðýz!" dedi. Bunun üzerine Abdullah (radýyallahu anh), ona yaklaþýp öyle hakaretâmiz söz sarfetti ki, böylesini hiç iþitmedim. Sonra þunu ekledi:

"Ben sana Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan haber veriyorum; sen ise durmuþ, "Vallahi mani olacaðýz" diyorsun!" [Buhârî, Cum´a 12, Ezan 162, 166, Nikah 116; Müslim, Salat 134, (442); Muvatta, Kýble 12, (1, 197); Ebu Davud, Salat 53, (566, 567, 568); Tirmizî, Salat 400, (570).] [20]



AÇIKLAMA:



Bazý rivayetlerde "geceleyin mescid için izin taleb ederlerse..." denmiþtir. Bazý alimler "Fitne ve þüphe endiþesi daha çok geceleyin mevcuttur, gece mani olunmazsa, gündüz hiç mani olunmaz" demiþtir.

Nevevî, hadisten "kadýnýnýn evden dýþarý çýkmasý kocasýnýn iznine baðlýdýr" hükmünü çýkarýr. Bazý alimler, "kadýnýn izinsiz çýkma yasaðý zaten malum, mukarrer bir durumdur, hadis, istisnayý bildiriyor, çýkmasý caiz olan durumu belirtiyor, o da mesciddir, mescid dýþý yerlerin yasaklýðý bakidir" demiþtir.

Hadiste, mezkur olan iznin, vücub ifade etmediðine iþaret mevcuttur. Zira, eðer vacib olsaydý izin isteme manasý kalmazdý. Zira, bu (izin isteme iþi), izin istenen kiþinin, isteneni kabul veya reddetmede muhayyer olmasýyla gerçekleþir, mana kazanýr. Ancak, Ýbnu Ömer sünnete olan baðlýlýðý sebebiyle bunu vacib gibi anlamýþtýr.

Þu halde, bu meselede esas, içinde bulunulan þartlara göre, erkek, hanýmýný mescide bile olsa gitmekten alýkoyabilmesidir.[21]



ـ5515 ـ4ـ وعن ابن مسعودٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: صََةُ الْمَرْأةِ في بَيْتِهَا أفْضلُ مِنْ صََتِهَا في حُجْرتهَا، وَصََتُهَا في مَخْدَعِهَا أفْضَلُ مِنْ صَتهَا في بَيْتِهَا[. أخرجه أبو داود.»المخدعُ« بضم الميم وفتحها: البيت الصغير في داخل البيت الكبير .



4. (5515)- Ýbnu Mes´ud (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kadýnýn odasýndaki namazý holündeki namazýndan üstündür. Mahda´ýndaki namaz ise odasýndaki namazýndan üstündür." [Ebu Davud, Salat 54, (570).][22]



AÇIKLAMA:



Hadiste, kadýnýn, tesettüre en çok imkan taþýyan yerde namaz kýlmasý tavsiye edilmektedir. Bu sebeple evin odasýnda (beyt) kýlýnan namazýn oda kapýlarýnýn açýldýðý ara odadaki (hücredeki)[23] namazýndan daha hayýrlý olduðu belirtilmektedir. Mahda´da kýlýnan namaz ise hepsinden hayýrlýdýr. Çünkü mahda´ oda içerisinde tesis edilen, kadýna mahsus daha dar ve küçük hücreye denmektedir. Nitekim, bazý hadislerde kadýnlarýn mescide gitmelerine mani olunmamasý tasviye edildiði halde, evindeki namazýnýn daha hayýrlý olacaðý da ilave edilmiþtir. Bir Ebu Davud hadisi þöyle: "Kadýnlarýnýzý mescide gitmekten men etmeyin. Ancak evleri onlar için daha hayýrlýdýr." Bu husustaki hadislerin hepsini nazar-ý dikkate alan alimler: "Kadýnlarý mutlak þekilde veya geceleyin mescidden men etmek kocalarýna haramdýr. Ancak, kadýnlar bilmelidir ki, evdeki ibadetleri daha hayýrlýdýr" demiþtir.

Hz. Aiþe´nin bir yorumu mevzuyu aydýnlatýcý mahiyettedir: "Eðer Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadýnlarýn (zinet, koku, güzel elbise vs. erkeklerin dikkatlerini üzerlerine çekici cazib þeylerden) ihsas ettikleri þeyleri görseydi, onlarý mescide gitmekten men ederdi. Týpký Benî Ýsrail kadýnlarýnýn men edilmeleri gibi.

Bazý alimler bunu esas alarak, kadýnlarý mescidden mutlak surette men etmek gerektiðine hükmetmiþtir.

Fakat Ýbnu Hacer der ki: "Bu hüküm itiraz götürür. Zira buna hükmün deðiþtirilmesi terettüp etmez. Çünkü, Hz. Aiþe hükmü, bulunmayan bir þarta ta´lik etmiþtir. O þart da zanna dayanan zannýdýr: "Resulullah görseydi men ederdi" diyor. Buna mukabil "Görmedi ve yasaklamadý, öyleyse hüküm devam etmektedir" denilir. Hatta, her ikisi de men etme görüþünde olduðunu ihsas etse bile Hz. Aiþe de yasak hususunda kesin açýk bir þey söylemiþ deðildir. Keza, Allah olacaklarý bildiði halde, Resulüne, kadýnlarýn mescidden men edilmesini vahyetmemiþtir. Eðer onlarýn ihdas edecekleri bid´alar, onlarýn mescidlerden men edilmelerini gerektirseydi, sokaða, çarþýya çýkma gibi baþka þeylerden evleviyetle men ederdi. Ayrýca bid´a ihdasý bütün kadýnlardan deðil, bazýlarýndan olmuþtur. Eðer bid´a sebebiyle men edilmeleri kesinlik kazanýrsa, bunu ihdas edenler men edilir.

En doðrusu, fesad çýkmasýndan korkulan þeye dikkat edip, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn irþadý üzere ondan kaçýnmaktýr, koku ve süslenme meselesinde olduðu gibi, gece ile kayýtlamak da böyle." [24]



ـ5516 ـ5ـ وعن نافع عن ابن عُمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ # لَوْ تَرَكْنَا هذَا الْبَابَ لِلنِّسَاءِ، قَالَ نَافِعٌ: فَلَمْ يَدْخُلْ مِنْهُ ابْنُ عُمَرَ حَتّى مَاتَ[. أخرجه أبو داود .



5. (5516)- Nafi, Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ)´den anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Bu kapýyý kadýnlara ayýrsak" buyurmuþtu. Nafi der ki: "Ýbnu Ömer (radýyallahu anh), ölünceye kadar o kapýdan hiç girmedi" [Ebu Davud, Salat 54, (571).][25]



AÇIKLAMA:



Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Mescid-i Nebevi´nin giriþ kapýlarýndan birinin kadýnlara ayrýlmasýný dilemiþ ve oradan erkeklerin girip çýkmamasýný söylemiþti. Bugün Mescid-i Nebevi´de halen bir kapý kadýnlara mahsustur, oradan sadece onlar girip çýkarlar.

Hadis, Hz. Ýbnu Ömer´in sünnete baðlýlýðýndaki þiddeti göstermektedir. Bu hususta o meþhurdur.[26]



ـ5517 ـ6ـ وعن بُرَيدة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]نَشَدَ رَجُلٌ في الْمَسْجِدِ. فقَالَ: مَنْ دَعَا الى الْجَمَلِ ا‘حْمَرِ؟ فقَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ وَجَدْتَ، إنَّمَا بُنِيَتِ الْمَسَاجِدُ لِمَا بُنِيَتْ لَهُ[. أخرجه مسلم.قوله »مَن دعا الى الجمل ا‘حمر« أى من وجده فدعا إليه صاحبه ليأخذه .



6. (5517)- Hz. Büreyde (radýyallahu anh) anlatýyor: "Bir adam mescidde yitiðini ilan etti ve: "Kim kýzýl deveyi gördü?" dedi. Bunu iþiten Aleyhissalâtu vesselâm: "Bulamaz ol! Mescidler neye yarayacaksa onun için inþa edilmiþtir (gayesinden baþka maksadla kullanýlamaz)!" buyurdular." [Müslim, Mesacid 80, (569).][27]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, mescidde kayýp ilanýný yasaklamaktadýr. Alimler bu hususta ihtilaflýdýr. Bir kýsmý buna mekruh derken, bir kýsmý haram demiþtir. Keza alýþveriþ, icare gibi akitler de bu hükme dahil edilmiþtir.

Camilerde yüksek sesle konuþmak da mekruh addedilmiþtir. Ýmam Malik ve bir grup alim "Ýlim için bile olsa!" diyerek yasaðý âmm kýlmýþtýr. Ebu Hanife ve Malikîlerden Muhammed Ýbnu Mesleme ilim, dava vs. gibi insanlarýn muhtaç olduðu meselelerin mescidde yüksek sesle konuþulmasýnda beis görmemiþlerdir.

Resulullah´ýn: "Mescidler ne maksadla yapýlmýþsa o iþ içindir" sözü, mescidlerin sadece ibadet ve zikrullaha tahsisini gerektirir. Bu sebeple Ýmam Malik gibi bir kýsým alimler "çocuk okutma"yý bile bu gayenin dýþýnda görerek caiz bulmazlar. Sanat icrasý, ticaret yapýlmasý da caiz olmaz. Ancak savaþ için gerekli olan silah ýslahý gibi bazý iþlerin olabileceði de söylenmiþtir.[28]



ـ5518 ـ7ـ وعن عَمْرُو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ أبيهِ عَنْ جَدِّهِ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]نَهَى رَسُولُ اللّهِ # عَنِ الشِّرَاءِ وَالْبَيْعِ في الْمَسْجِدِ، وَأنْ تُنْشَدَ فيهِ ضَالّةٌ، وَأنْ يُنْشَدَ فيهِ شِعْرٌ، وَنَهى عَنِ الْحِلَقِ قَبْلَ الصَّةِ يَوْمَ الْجُمُعَةِ[. أخرجه أصحاب السنن.»ال


radyobeyan