Mevizeler By: sumeyye Date: 27 Nisan 2010, 10:24:38
Mevizeler
ـ5363 ـ1ـ وعن أبي إدْرىسِ الْخَوَْنِى عَنْ أبي ذَرٍّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ # فِيمَا يَرْوِى عَنْ ربِّهِ عَزَّ وَجَلَّ أنَّهُ قَالَ: يَا عِبَادِي إنِّي حَرَّمْتُ الظُّلْمَ عَلى نَفْسِي، وَجَعلْتُهُ بَيْنَكُمْ مُحَرَّماً، فََ تَظَالَمُوا. يَا عِبَادِي كُلُّكُمْ ضَالٌّ إَّ مَنْ هَدَيْتُهُ فَاسْتَهْدُونِي أهْدِكُمْ. يَا عِبَادِى كُلُّكُمْ جَائِعٌ اَِّ مَنْ أطْعَمْتُهُ، فَاسْتَطْعِمُونِي أطْعِمُكُمْ. يَا عِبَادِي كُلُّكُمْ عَارٍ إَّ مَنْ كَسَوْتُهُ، فَاسْتَكْسُونِي أكَسِكُمْ. يَا عِبَادِي إنَّكُمْ تُخْطِئُونَ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ، وَأنَا أغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعاً فَاسْتَغْفِرُونِى أغْفِرْ لَكُمْ. يَا عِبَادِى، إنَّكُمْ لَنْ تَبْلُغُوا ضُرِّي فَتَضُرُّونِي. وَلَنْ تَبْلُغُوا نَفْعِي فَتَنْفَعُونِي. يَا عِبَادِي، لَوْ أنَّ أوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَإنْسَكُمْ وَجِنَّكُمْ كَانُوا عَلى أتَقِى قَلْبِ رَجُلٍ وَاحِدٍ مِنْكُمْ مَازَادَ ذلِكَ في مُلْكِي شَيْئاً. يَا عِبَادِي لَوْ أنَّ أوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَإنْسَكُمْ وِجِنَّكُمْ كَانُوا عَلى أفْجَرِ قَلْبِ رَجُلٍ وَاحِدٍ مِنْكُمْ مَا نَقَصَ ذلِكَ مِنْ مُلْكِي شَيْئاً. يَا عِبَادِي، لَوْ أنَّ أوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وإنْسَكُمْ وَجِنَّكُمْ قَامُوا في صَعِيدٍ وَاحِدٍ وَسَألُونِى، فَأعْطَيْتُ كُلَّ إنْسَانٍ مَسْألَتَهُ، مَا نَقَصَ ذلِكَ مِمَّا عِنْدِي إَّ كَمَا يَنْقُصُ الْمِخْيَطُ إذَا أُدْخِلَ فِي الْبَحْرِ. يَا عِبَادِي، إنَّمَا هِيَ أعْمَالُكُمْ أُحْصِيهَا لَكُمْ، ثُمَّ أُوَفِّيكُمْ إيَّاهَا. فَمَنْ وَجَدَ خَيْراً فَلْيَحْمَدَ اللّهَ وَمَنْ وَجَدَ غَيْرَ ذلِكَ فََ يَلُومَنَّ إَّ نَفْسَهُ[. أخرجه مسلم والترمذي .
»الصَّعيدُ« وجه ا‘رض، وقيل التراب وحده.و»الخيطُ« بكسر الميم ا“برة .
1. (5363)- Ebu Ýdris el-Havlânî, Ebu Zerr (radýyallahu anh)´den anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), aziz ve celil olan Rabbinden naklen anlattýðýna göre, Rabb Teala þöyle buyurmuþtur:
"Ey kullarým! Ben nefsime zulmü haram ettim, onu sizin aranýzda da haram kýldým. Öyleyse birbirinize zulmetmeyin.
Ey kullarým! Hidayet verdiklerim dýþýnda hepiniz dall (doðru yoldan sapmýþlar)sýnýz. Öyleyse benden hidayet isteyin de sizi hidayet edeyim!
Ey kullarým! Benim yedirdiklerim hariç, hepiniz açlarsýnýz. Öyleyse benden yiyecek isteyin de size yiyecek vereyim!
Ey kullarým! Benim giydirdiklerim hariç hepiniz çýplaklarsýnýz! Öyleyse benden giyinme talep edin de sizleri giydireyim!
Ey kullarým! Sizler gece ve gündüz hata iþliyorsunuz. Ben ise bütün günahlarý affederim. Öyleyse benden maðfiret talep edin de sizleri baðýþlayayým.
Ey kullarým! Bana zarar verme mevkiine ulaþamazsýnýz ki bana zarar veresiniz! Bana fayda saðlama mertebesine de ulaþamazsýnýz ki bana menfaat saðlayasýnýz.
Ey kullarým! Þayet sizlerin öncekileri, sonrakileri; insî olanlarý, cinnî olanlarý hepsi de sizden en muttaki bir insanýn kalbi üzere olsaydýnýz, bu benim mülkümde hiç bir þeyi zerre miktar artýrmazdý.
Ey kullarým! Eðer sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz, insî olanlarýnýz, cinnî olanlarýnýz sizden en facir bir kimsenin kalbi üzere olsaydýnýz, bu benim mülkümden zerre kadar bir eksiklik hasýl etmezdi.
Ey kullarým! Eðer sizlerin öncekileri ve sonrakileri insî olanlarý, cinnî olanlarý bir düzlükte toplanýp bana talepte bulunsaydýnýz, ben de her insana istediðini verseydim, bu, benim nezdimde olandan, iðnenin denize batýrýldýðý zaman hasýl ettiði eksilme kadar bir noksanlýk ancak meydana getirirdi.
Ey kullarým! Bunlar sizin amelleriniz, onlarý sizin için sayýyorum. Sonra bunlarýn karþýlýðýný size ödeyeceðim. Öyleyse sizden kim bir hayýrla karþýlaþýrsa Allah´a hamd etsin. Kim de hayýr deðil de baþka bir þey bulursa, kendinden baþka bir þeyi levmetmesin (kýnamasýn, baþýna geleni kendinden bilsin)." [Müslim, Birr 55, (2577); Tirmizî, Kýyamet 49, (2497).][1]
AÇIKLAMA:
1- Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu hadislerinde Rab Teala´dan naklen bazý Ýslamî hakikatlarý beyan etmektedir. Bu çeþit, manasý Cenab-ý Hak´tan elfazý Aleyhissalâtu vesselâm´dan olan hadislere hadis-i kudsî denmiþtir. Sýhhat yönünden bu hadisin diðerlerinden bir farký yoktur. Bunlar da senedlerine göre deðerlendirilir. Sahih, hasen, zayýf ve hatta mevzu olabilir. Hüküm yönüyle de diðer hadislerden farklý bir imtiyaz taþýmazlar. Zira, diðer hadislerin de Resulullah´a vahyi, gayr-ý, metluv olarak geldiði alimlerin müþterek görüþüdür. Hadis-i kudsilerde "Rabbim buyuruyor" üslubuyla medar-ý bahs edilen meselelerin diðer hadislerle de ifade edildiði gözönüne alýnýrsa iki hadis çeþidi arasýnda temelde bir üslub farklýlýðýndan baþka bir þeyin olmadýðý anlaþýlýr: Kudsî hadis daha çarpýcý, daha dikkat çekici bir beyan üslubuna sahiptir.
2- Bu hadis, mühim esaslara þamil olduðu için usul-i Ýslam´dan mühim bir asýl kabul edilmiþtir. Ýslam´ý öz olarak ifade eden mühim rivayetlerden biridir. Bunun üzerine müstakil þerh te´lif edenler olmuþtur. Ebu Ýdris el-Havlânî´nin bunu rivayet ederken, hürmeten, ta´zimen diz çöktüðü, Ahmed Ýbnu Hanbel merhumun "Þam ehlinin bundan daha þerefli baþka bir hadisleri yoktur" dediði rivayet olunur.
3- Hadiste, Cenab-ý Hakk´ýn zulmü kendisine haram kýldýðý belirtilmektedir. Alimler, Allah´ýn zulme yer vermesini akýl dýþý kabul ederler, "müstahildir" derler. Nasýl müstahil olmasýn ki, bütün kâinatýn mülkü Allah´a aittir. Kendi mülkünde dilediði gibi tasarruf eder. Allah Teala hazretlerinin bir eksiði, bir ortaðý yok ki, onu, ortaðýnýn mülkünden alarak, zulmederek tamamlasýn.
Allah kendisi zulmetmediði gibi, insanlarýn da zulümden kaçýnmalarýný emretmektedir. Allah´ýn en ziyade sevmediði þeylerden biri zulümdür. Öyle ki, bu, bazý hadislerde cezasý derhal verilecek amel olarak ifade edilmiþtir. Allah´ýn hoþlanmadýðý zulüm mutlaktýr. Mü´mine karþý iþlenmiþ, kâfir veya fasýða karþý iþlenmiþ farketmez, hepsi haramdýr.
4- Hadiste geçen "Hepiniz dalalettesiniz" tabiri "Her çocuk fýtrat üzere doðar" hadisine muhalif görünüyor ise de, bu hadiste peygamber gelmezden önceki durumun kastedilmiþ olabileceði veya "insanlar tabiatlarýndaki þehvet, rahat düþkünlüðü gibi zaaflarý ve adem-i tefekkür halleri üzerine býrakýlsalar dalalete düþerlerdi" manasý kastedilmiþ olabileceði belirtilerek arada bir tezadýn olmayacaðý gösterilmiþtir.
5- Denize batýrýlan iðneye bulaþacak suyun denizde meydana getireceði azalma, Cenab-ý Hakk´ýn zenginliðini ifadede bir temsildir. Ýdraki zor hakikatlerin bu tarz temsillerle ifadesi, ayet ve hadiste sýkça yer verilen bir üsluptur. Deniz, bilinen þeylerin en büyüðü, iðne ise en küçüðüdür. Aslýnda iðne batýrmakla denizde hiçbir eksilme hasýl olmaz. Bu örfî teþbih Cenab-ý Hak´ýn zenginliðinin sonsuzluðnu ifadede gayet muvafýktýr.
6- Hadisin son kýsmý, fevkalâde ehemmiyet taþýyan bir Ýslam telakkisi veriyor: Mazhar olunan her hayrý Allah´tan bilip hamdetmek, maruz kalýnan bütün þer ve kötülükleri kendinden bilip tevbe etmek. Bu ölçüyü hakkýyla anlayýp, istenen seviyede hayatýna tatbik edemeyen kimseler dinimizce ciddiyeti belirtilen bir kýsým vartalara düþebilirler: Hayrý kendinden bilen ucba ve fahra düþer; þerri kendinden bilmeyen, kendini düzeltme istikametinde bir aksiyona geçme yerine, kaderi tenkid, içtimâî, fizikî þartlarý itham gibi ataletlere düþer, baþýný kayalara vurur. Her iki halden de Allah´a sýðýnýrýz.[2]
ـ5364 ـ2ـ وعن أُبَىِّ بن كعبٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # إذَا ذَهَبَ ثُلُثَا اللّيْلِ قَامَ فَقَالَ: يَا أيُّهَا النّاسُ اذْكُرُوا اللّهَ، اذْكُرُوا اللّهَ. جَاءَتِ الرَّاجِفَةُ تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ. جَاءَ الْمَوْتُ بِمَا فيهِ. قَالَ أُبَىُّ، قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ، إنِّى أُكْثِرُ الصََّةَ عَلَيْكَ، فَكَمْ أجْعَلُ لَكَ مِنْ صََتي؟ قَالَ: مَا شِئْتَ؛ قُلْتُ الرُّبُعَ؟ قَالَ: مَا شِئْتَ، وإنْ زِدْتَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكَ؛ قُلْتُ: النِّصْفَ؟ قَالَ مَا شِئْتَ، وَإنْ زِدْتَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكَ؛ قُلْتُ: الثُّلُثَيْنِ؟ قَالَ: مَاشِئْتَ، وَإنْ زِدْتَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكَ؛ قُلْتُ: أجْعَلُ لَكَ صَتِي كُلَّهَا؟ قَالَ: إذاً تُكَفّى هَمُّكَ وَيُغْفَرَ ذَنْبُكَ[. أخرجه الترمذي.»الرَّاجِفَةُ« النفخة ا‘ولى التي يموت بها الخئق.و»الرَّادِفَةُ« النفخة الثانية التي يحيون بها يوم القيامة.
2. (5364)- Ubey Ýbnu Ka´b (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) gecenin üçte ikisi geçince kalkar ve: "Ey insanlar! Allah´ý zikredin! Allah´ý zikredin! "Sarsýcý" kesinlikle gelecektir; "takipçi" de onun arkasýndan gelecektir. Ölüm, içindeki (þiddet ve sýkýntý)larla gelecek, (öyleyse ahirete hazýrlanýn!)" derdi.
Übey devamla dedi ki:
"Ey Allah´ýn Resulü dedim, ben sana çok salat oku(mak isti)yorum. (Duamda) ne miktarýný sana salat u selam yapayým?"
"Dilediðin kadar!" buyurdular.
"Dörtte bir (yeter mi)?" dedim.
"Dilediðin kadar!" buyurdular, "Eðer artýrýrsan, bu senin için daha hayýrlý!" dediler.
"Üçte iki(ye ne dersiniz?)" dedim.
"Dilediðin kadar!" buyurdular, "Eðer artýrýrsan, bu senin için daha iyi!" dediler.
"(Kendim için dua ettiðim vaktin) tamamýný size salât u selam okumaya ayýrayým mý?" dedim.
"Bu takdirde, (dünyevî ve uhrevî) dilediðin kabul edilir, günahýn affedilir!" buyurdular." [Tirmizî, Kýyamet 24, (2459).][3]
AÇIKLAMA:
1- Hadiste geçen ve sarsýcý diye çevirdiðimiz kelime râcifedir. Þarihler, bununla nefha-i ûlâ denen Ýsrafil aleyhisselam´ýn yapacaðý birinci üfürmenin kastedildiðini söylerler. Bu üfleme ile bütün canlýlar ölecektir.
Takipçi diye çevirdiðimiz râdife ise, nefha-i saniye de denen ikinci üfleme diye açýklanmýþtýr. Bununla kýyamet günü dirilme vukua gelecektir.
Bu ibareler, Naziat suresinde geçen "O gün sarsan sarsacak, onun takipçisi de peþinden gelecek" (Naziat 6-7) ayetlerine bir iþaret vardýr. Müfessirler burada birinci ve ikinci nefhanýn kastedildiðini belirtmiþlerdir. Gelecek diye, gelecek zamanla ifade ettiðimiz fiilin aslý geçmiþ zamanlardýr, vukua geleceði kesin olmasý sebebiyle, aynen olmuþ gibi geçmiþ zamanla ifade edilmiþtir.
2- "Ölümün içindeki"nden maksat, can çekiþme anýnda kabirde ve daha sonraki safhalarda karþýlaþýlacak sýkýntýlý ve þiddetli hallerdir.
3- Hadiste Resulullah´a çok salavat okumanýn fazileti görülmektedir. Hadis, dua etme sýrasýnda kiþinin, nefsi için þunu bunu talep edinceye kadar, Resulullah´a salat u selam okumasý, hem dünyevî ve hem de uhrevî muradlarýna ermede daha müessir, daha kârlý bir hareket olacaðýný haber vermektedir.
Ýslam alimleri, nassa dayanarak, salavatýn Allah katýnda en makbul bir dua olduðunu kabul ederler. "Öyleyse derler, Müslüman dünyevî veya uhrevî, her ne talep edecekse, önce makbul olan salavatý sýkça okumalý, sonra dileklerini ifade etmeli, dileklerini tekrar salavat takip etmelidir." Makbul iki dua arasýnda yapýlacak duanýn, kabule daha yakýn olduðunu belirtirler.
Dua edebi ile ilgili olarak þunu da belirtelim ki, gerek salavat duamýz ve gerekse diðer taleplerimiz için, önce istiðfarla manevî bir temizlik yapmamýz bu manevî temizlikten sonra salavat okumaya geçmemiz tavsiye edilmiþtir.[4]
ـ5365 ـ3ـ وعن عُقْبَةُ بن عامرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]خَرَجَ رَسُولُ اللّهِ # يَوْماً فَصَلّى عَلى أهْلِ أُحُدٍ صََتَهُ عَلى الْمَيِّتِ، ثُمَّ انْصَرَفَ الى الْمِنْبَرِ فقَالَ: إنِّي فَرَطٌ لَكُمْ، وَأنَا شَهِيدٌ عَلَيْكُمْ، وَإنِّى وَاللّهِ أنْظُرُ الى حَوْضِي اŒنَ، وإنِّي أُعْطِيتُ مَفَاتِيحَ خَزَائِنِ ا‘رْضِ، واِنِّي واللّهِ مَا أخَافُ عَلَيْكُمْ أنْ تُشْرِكُوا بَعْدِي، وَلَكِنْ أخَافُ عَلَيْكُمْ أنْ تَنَافَسُوا فِيهَا[. أخرجه الشيخان.»الفرط« السابق في السير الى الماء، والمراد أني لكم سابق فإذا قدمتم عليّ وجدتمونِي انتظركم.»المنافسة« المغالبة على تحصيل الشئ وانفراد به .
3. (5365)- Ukbe Ýbnu Amir (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün çýkýp Uhud þehidlerine cenazelere kýldýðý namazla namaz kýldý. Sonra minbere geçti:
"Ben dedi, sizden önce (havuzun baþýna) varacaðým ve ben size þahidlik yapacaðým. Þimdi, þu anda ben, vallahi havzýmý görüyorum. Bana arzýn hazinelerinin anahtarlarý verildi. Vallahi ben artýk sizin benden sonra þirke düþmenizden korkmuyorum. Fakat sizin dünya hususunda birbirinizle rekabete, çekememezliðe düþmenizden korkuyorum." [Buhârî, Rikak 53, 7, Cenaiz 73, Menakýb 25, Megazi 17, 27; Müslim, Fezail 30, (2296).][5]
AÇIKLAMA:
1- Bazý rivayetlerde Resulullah´ýn bu namazý Uhud þehidlerine, Uhud Savaþý´ndan (yuvarlak hesap) sekiz yýl sonra kýldýðý belirtilir. Rivayet, þehidlerin ardýna namaz kýlýnabileceðine bir delil kabul edilmiþtir. Tahavi der ki: "Resulullah´ýn þehidler üzerine namaz kýlmasýnýn üç manasý olabilir:
* Bu hadis, onlara namaz kýlmayý terketmesini neshetmiþ olabilir.
* Þehidler için namazýn bu mezkur müddetten sonra kýlýnabilmesi sünnettir.
* Namaz þehidler hakkýnda, diðer insanlara nazaran caizdir. Çünkü diðerleri hakkýnda farzdýr.
Hülasa bu ihtimallerden hangisi esas olursa olsun, Aleyhissalâtu vesselâm´ýn Uhud þehidlerine kýlmýþ bulunduðu bu namazla, þehidler üzerine namaz sübut bulmuþtur." Tahavi devamla der ki: "Bu hususta, günümüzde ihtilaf edenlerin sözü daha çok þehidlerin defninden önceki namazlarý hakkýndadýr. Definden sonra namaz sabit olunca, definden önce kýlýnmasý (haydi haydi caizdir ve) evladýr."
Ýbnu Hacer, Tahavi´nin yorumunu isabetli bulmayarak, þu mülahazayý dermeyan eder: "Þehide namaz kýlýnmaz" diyenlerin dayandýðý ihtimaller de var:
* Resulullah´ýn kýldýðý namaz, onun hasaisinden olmasýn?
* Rivayette geçen salat (namaz) kelimesi dua manasýný taþýmasýn? (Çünkü salat hem namaz, hem de dua manasýnda kullanýlan bir kelimedir.)
Ayrýca bu rivayet umumi bir prensipten ziyade belli bir hadiseyi aksettiriyor. Öyleyse bunu ta´mim edip "þehide namaz kýlýnmaz" diye kesinlik kazanan bir prensibi kaldýran bir içtihada nasýl gidilir?" Nevevî de bu görüþte olmak üzere: "Buradaki "salat"tan murad duadýr. Bunun "ölülere yapýlan þekilde" olmasýnýn manasý "Aleyhissalâtu vesselâm´ýn þehidlere, ölüler hakkýnda yapmayý âdet edindiði dualar gibiydi" demektir" der.
2- Hadiste geçen havz, kevserdir. Havz inancý, Müslümanlarýn ahiret inancýnýn bir parçasýdýr. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) havzla ilgili pek çok beyanlarda bulunmuþtur. Birkýsým alimler, bazý hadisleri esas alarak "ahirette kevseri olmak, peygamberlerden sadece bizim peygamberimize mahsus bir imtiyazdýr" demiþtir. Ancak diðer bazý hadislere göre, her peygamberin cennette bir havzý olacak, ümmetiyle orada buluþacak. Peygamberler orada toplanan ümmetlerinin çokluðuyla övünecekler. Ama, bazý ümmetler çok olduðu halde, bazýlarý az olacak; kimisi bir grup, kimisi birkaç kiþi, kimisi iki, bir kiþilik ümmete sahip olacak, hatta tek ümmeti olmayan peygamber de bulunacak. Aleyhissalâtu vesselâm sözünü "Kýyamet günü, tabisi en çok olan peygamber ben olacaðým" diye tamamlar.
Havuzla ilgili hadisler elliden fazla sahabe tarafýndan rivayet edilmiþtir.
Rivayetler arasýndaki farklýlýk, bazý alimleri: "Resulullah´ýn havzý ikidir; biri mevkýf denen hesap vermek üzere insanlarýn toplandýðý meydandadýr, diðeri de cennettedir. Birinin etrafýnda, sýrat köprüsünden geçilmezden önce buluþacaktýr, diðerinde ise, sýrattan sonra buluþulacaktýr. Bu, cennetteki havz-ý kevserdir" þeklinde yoruma sevketmiþtir.
3- Bazý alimler, sadedinde olduðumuz hadisi Resulullah´ýn mucizelerinden biri olarak deðerlendirmiþlerdir.[6]
ـ5366 ـ4ـ وعن أبي كبشة ا‘نمارى قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: ثَثَةٌ أقْسِمُ عَلَيْهِنَّ وَأُحَدّثَكُمْ حَدِيثاً فَاحْفَظُوهُ! مَا نَقَصَ مَالٌ مِنْ صَدَقَةٍ، وََ ظُلِمَ عَبْدٌ مَظْلَمَةً فَصَبَرَ عَلَيْهَا إَّ زَادَهُ اللّهُ بِهَا عِزّا، وََ فَتَحَ عَبْدٌ بَاب مَسْئَلَةٍ إَّ فَتَحَ اللّهُ عَلَيْهِ بَابَ فَقْرٍ[. أخرجه الترمذي .
4. (5366)- Ebu Kebþe el-Enmârî (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Üç þey vardýr, (bunlarýn doðruluðu hususunda size) yemin ederim. Ayrýca bir de hadis söyleyeceðim, bunlarý iyi belleyin: Kiþinin malý sadaka sebebiyle eksilmez. Bir kula haksýz zulüm yapýlýr o da sabrederse, Allah onun izzetini (dünya ve ahirette) mutlaka artýrýr. Bir kul dilenme kapýsýný açtý mý, onunla birlikte Allah da o zavallýya fakirlik kapýsýný açar." [Tirmizî, Zühd 17, (2326).] [7]
ـ5367 ـ5ـ وزاد في رواية: ]وَمَا تَوَاضَعَ عَبْدٌ للّهِ إَّ رَفَعَهُ اللّهُ، وَأُحَدِّثُكُمْ حَدِيثاً فَاحْفَظُوهُ؛ إنَّمَا الدُّنْيَا ‘رْبَعَةِ نَفَرٍ: عَبْد رَزَقَهُ اللّهُ مَاً وَعِلْماً فَهُوَ يَتَّقِي في مَالِهِ رَبِّهِ، وَيَصِلُ بِهِ رَحِمَهُ، وَيَعْلَمُ أنَّ للّهِ فيهِ حَقّاً، فهذَا بأفْضَل الْمَنَازِلِ؛ وَعَبْدٍ رَزَقَهُ اللّهُ عِلْماً وَلَمْ يَرْزُقْهُ مَاً فَهُوَ صَادِقُ النِّيَّةِ، يَقُولُ لَوْ أنَّ لِى مَاً لَعَمِلْتُ عَمَلَ فَُنٍ، فَهُوَ بِنِيَّتِهِ، فأجْرُهُمَا سَوَاءٌ، وَعَبْدٍ رَزَقَهُ اللّهُ مَاً وَلَمْ يَرْزُقُهُ عِلْماً فَهُوَ يَخْبِطُ في مَالِهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ، َ يَتَّقِي فيهِ رَبَّهُ، وََ يَصِلُ فيهِ رَحِمَهُ، وََ يَعْلَمْ للّهِ فيهِ حَقّاً فهذاَ بِأخْبَثِ الْمَنَازِلِ، وَعَبْدٍ لَمْ يَرْزُقْهُ اللّهُ مَاً وََ عِلْماً؛ فَهُوَ يَقُولُ: لَوْ أنّ لِى مَاً لَعَمِلْتُ فيهِ بِعَمَلِ فَُنٍ فَهُوَ بِنِيَّتِهِ وَوِزْرُهُمَا سَوَاءٌ[.»الخَبطُ« فعل الشئ على غير نظام وكذلك في القول .
5. (5367)- Bir rivayette þu ziyade mevcuttur: "Bir kul, Allah rýzasý için mütevazi olur, alçalýrsa Allah onu mutlaka yüceltir. Size bir hadis söyleyeceðim, onu iyi belleyin: "Dünya dört kiþi içindir:
* Bir kul vardýr, Allah kendisine mal ve ilim vermiþtir de kul, malý hususunda Allah´tan korkmakta, (mal ve ilmi kullanarak) sýla-ý rahm yapmakta, (mal ve ilimde) Allah´ýn hakký olduðunu bilmektedir; iþte bu kimse en faziletli bir makamdadýr.
* Bir kul vardýr. Allah ona ilim vermiþtir, mal vermemiþtir, ama iyi niyetlidir ve "Malým olsaydý onu falan kiþi gibi (hayýrda) harcardým" der. Ýþte bu kimse niyetindekini yapmýþ gibi sevaba nail olur, ikisi de eþit þekilde ücrete konar.
* Bir kul vardýr Allah ona mal vermiþtir, fakat ilim vermemiþtir. Malýný cahilane harcar. Malý hususunda Rabbinden korkmaz. (Cimriliði, cahilliði sebebiyle) malýyla sýla-ý rahim yapmaz; malýnda Allah´ýn da hakký olduðunu hiç düþünmez. Ýþte bu kimse, mertebelerin en düþüðündedir.
* Bir kul vardýr, Allah ona ne ilim ne de mal vermiþtir ama: "Eðer malým olsaydý, onunla filan kimsenin yaptýklarýný ben de yapardým der. Bu da niyetiyle muamele görür. Niyet ettiði kimsenin vebalini aynen elde eder." [Tirmizî, Zühd 17, (2326); Ýbnu Mace, Zühd 21, (4228).][8]
AÇIKLAMA:
Hadis, bir kimse cahil ve fakir bile olsa niyetiyle, alim ve zengin kiþilerin sevap veya günahlarýný aynen kazanabileceðini anlatmaktadýr. Nitekim bir sahih hadiste "Mü´minin niyeti amelinden hayýrlýdýr" buyrulmuþtur. Þu halde elde edilmesi zor olan, mesuliyetli olan ilim, mal gibi nimetlerden mahrum olan mü´mine alim ve zenginin uhrevî kazancýný zahmetsiz elde etmenin yolu gösterilmektedir. Ýyi bir niyet! Mü´min akil davranarak farzlarýný hakkýyla yerine getirdikten sonra himmetini yüce tutup, hayýrlý iþlere niyet etti mi, fiilen yapmasa bile örnek edindiði, özlediði mümtaz büyüklerin sevabýna iþtirak edebilir. Burada, özlenen örnek alýnacak olan kiþilerin de mümkün mertebe daha büyük olanlarýnýn seçilmesine teþvik var.
Tabii ki aksi durum da mevzubahis. Kiþi, fakir ve cahil haliyle, "param olsaydý da falanca gibi yaþasaydým" diye dünyevî hayat yaþayan, dinle diyanetle alâkasý olmayan bir kýsým sefil meþhurlara özlem duyup, onlarýn tarzýna özenebilir. Bu da onun kötülüklerine iþtirak etmiþ olur. Cenab-ý Hak mü´minleri bu çeþit ziyanlardan muhafaza buyursun.
Son olarak þu noktayý belirtmemiz gerekir: Mü´minin sade bir niyetle alim ve zengin kimselerin -yani fiilen yapmaya güç yetiremeyeceði iþlerin- sevabýný elde edebilmesi için, gücü dahilinde olan hayýrlardan geri kalmamasý gerekir. Yani farz olan ibadetlerini yapmalýdýr. Gücü yettiði halde farzlarýný bilemeyen, haramlardan kaçýnmayan insanýn niyetiyle, bu hadiste vaad edilen yüce sevaplara ermesi de uzak bir ihtimal olur.[9]
ـ5368 ـ6ـ وعن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ كَانَتِ اŒخِرَةُ هَمَّهُ جَعَلَ اللّهُ غِنَاهُ في قَلْبِهِ، وَجَمَعَ عَلَيْهِ شَمْلَهُ وَأتَتْهُ الدُّنْيَا وَهِيَ رَاغِمَةٌ. وَمَنْ كَانَتِ الدُّنْيَا هَمَّهُ جَعَلَ اللّهُ فَقْرَهُ بَيْنَ عَيْنَيْهِ، وَفَرَّقَ عَلَيْهِ شَمْلَهُ، وَلَمْ يَأتِهِ مِنَ الدُّنْيَا إَّ مَا قُدِّرَ لَهُ. فََ يُمْسِي إَّ فَقِيراً، وََ يُصْبِحُ إَّ فَقِيراً، وَمَا أقْبَلَ عَبْدٌ عَلى اللّهِ بِقَلْبِهِ إَّ جَعَلَ اللّهُ قُلُوبَ
الْمُؤْمِنِينَ تَنْقَادُ إلَيْهِ بِالْوُدِّ وَالرَّحْمَةِ، وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ خَيْرٍ إلَيْهِ أسْرَعَ[. أخرجه الترمذي .
6. (5368)- Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kimin arzusu ahiret olursa, Allah onun kalbine zenginliðinden koyar ve iþlerini derli toplu kýlar, artýk dünya ona hakir gelmeye baþlar. Kimin hedefi de dünya olursa, Allah iki gözünün arasýna (dünyanýn) fakirliðini koyar, iþlerini de darmadaðýnýk eder. Netice olarak, dünyadan da eline, kendisine takdir edilmiþ olandan fazlasý geçmez." [Tirmizî, Kýyamet 31, (2467).][10]
AÇIKLAMA:
Bu hadiste, Aleyhissalâtu vesselâm, dünyayý asýl hedef edinen insanýn, dünyalýk için, nasýl þu iþ, bu iþ derken darmadaðan olduðunu, her þeye raðmen takdir edilenden fazla birþey de elde edemediðini anlatmaktadýr. Asýl hedefi ahiret olan kimselere de dünya karþýsýnda nasýl bir tavýr takýnmalarý gerektiðini gösteriyor: Dünyalýða hýrs göstermemek, kanaatkâr olmak, fazla çeþitli iþlerde daðýlmamak. Ýþlerin çokluðu insanýn aklýný, fikrini, zihnini onlarla meþgul edecektir. Dünyayý birinci hedef yapaný derhal hýrs bürüyecektir. Hýrs, onu aklýna gelen, teþebbüs gücü çerçevesinde gördüðü her iþin peþine takacaktýr. Derken meþguliyetlerin içinde boðulacak, uhrevî hazýrlýk þöyle dursun, dünyayý da yeterince yaþayamayacaktýr.
Hadiste, dünyayý esas gaye yapanlarýn iki gözünün arasýna dünyalýða karþý fakrýn konmuþ olmasý, üzerinde düþünülmesi gereken psikolojik bir prensiptir.
Hadis, gerçekten biri ehl-i dünya, diðeri muttakî iki kiþinin ruh hallerini ve dünyevî yaþayýþlarýný tasvir ettiði gibi, ehl-i takvaya da nasýl hareket etmesi gerektiði hususunda yol göstermektedir.[11]
ـ5369 ـ7ـ وعن ابي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: يَقُولُ اللّهُ تَعالى: يَا ابْنَ آدَمَ، تَفَرَّغْ لِعِبَادَتِي أمْ‘ْ صَدْرَكَ غِنىً وَأسُدَّ فَقْرَكَ. وإنْ َ تَفْعَلْ مَ‘ْتُ يَدَيْكَ شُغًْ وَلَمْ أسُدَّ فَقْرَكَ[. أخرجه الترمذي.
7. (5369)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) dediler ki:
"Allah Teala hazretleri þöyle buyurdular:
"Ey ademoðlu! Kendini ibadetime ver, gönlünü zenginlikle doldurayým, fakrýný kapayayým. Böyle yapmazsan ellerini meþguliyetle doldururum, fakrýný da kapamam." [Tirmizî, Kýyamet 31, (2467); Ýbnu Mace, Zühd 2, (4107).][12]
AÇIKLAMA:
Bu kudsî hadis, ihlasla ibadete yönelen kimselere Cenab-ý Hakk´ýn gönül zenginliði vereceðini haber veriyor. Bazý hadislerde gerçek zenginlik gönül zenginliði olarak ifade edilmiþtir.
"Hakiki zenginlik mal çokluðu deðildir. Bilakis, zenginlik kalb zenginliði, gönül tokluðudur." Kalp zenginliðine eremeyen kimselerin, -insanlardaki insiyakî olan madde hýrsý sebebiyle- iki vadi dolusu altýna malik olsa bile bir üçüncü vadiyi talep ettirecek bir açgözlülük içerisinde olacaðý yine hadislerde ifade edilmiþ bulunan hakikatlerdir. Sadedinde olduðumuz hadis, insanoðlunu bu fýtrî zaafýn vartalarýndan kurtaracak çareyi göstermektedir: Hayatýný hakiki kulluk manasýna göre tanzim etmek... Bu tanzim, her þeyden önce niyet iþidir. Kiþi, niyeten, her hareketinin Allah yolunda, Allah´ýn rýzasýna uygun, ibadet manasýnda olmasýný düþünmelidir. Bu takdirde ticaret hayatý da, ziraat hayatý da, ilim hayatý da ibadet yerine geçer. Bu ihlasa ermedi mi, ibadeti bile riyaya dönüþebilir, el-iyazu billah.[13]
ـ5370 ـ8ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قُلْنَا يَا رَسُولَ اللّهِ! مَالَنَا إذَا كُنَّا عِنْدَكَ رَقَتْ قُلُوبُنَا وَزَهِدْنَا في الدُّنْيَا، وَكَانَتِ اŒخِرَةُ كَأنَّهَا رَأْيُ عَيْنٍ، وَإذَا خَرَجْنَا مِنْ عِنْدِك فَعَافَسْنَا أهْلِينَا وَشَمَمْنَا أوَْدَنَا أنْكَرْنَا أنْفُسَنَا. فَقَالَ عَلَيْهِ السََّمُ: لَوْ تَدُومُونَ عَلى حَالِكُمْ عِنْدِي لَزَارَتْكُمُ الْمََئِكَةُ فِي بُيُوتِكُمْ، وَلَصَافَحَتْكُمْ فِي طُرقِكُمْ، وَلَوْ لَمْ تَذْنِبُوا لَذَهَبَ اللّهُ بِكُمْ وَلجَاءَ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ يُذْنِبُونَ وَيَسْتَغْفِرُونَ فَيَغْفِرُ لَهُمْ[. أخرجه الترمذي.
8. (5370)- Yine Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Aleyhissalâtu vesselâm´a: "Ey Allah´ýn Resulü dedik, senin yanýnda iken kalplerimiz maneviyatta rikkate gelip inceliyor, dünyaya karþý alâkamýz kesiliyor ve ahireti sanki görmüþ gibi oluyoruz. Yanýnýzdan ayrýlýnca ailemizle ünsiyet edip çocuklarýmýzý kokladýk mý, önceki halimizi inkar ediyoruz, bunun sebebi nedir?"
Aleyhissalâtu vesselâm þu cevabý verdi:
"Eðer siz, ayrýldýktan sonra da yanýmdaki halinizi devam ettirseydiniz, melekler sizi evlerinizde ziyaret eder, yollarda sizinle müsafahada bulunurdu. Eðer siz hiç günah iþlemeseydiniz, Allah sizi toptan yokeder, günah iþleyip istiðfar edecek yeni bir mahluk yaratýr ve onlarý maðfiret ederdi." [Tirmizî, Cennet 2, (2528); Ýbnu Mace, Siyam 48, (1752).][14]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadis, insan tabiatýnýn her zaman ayný halette, ayný kesafeti muhafaza eden dinî doygunlukla olamayacaðýný ifade etmektedir. Aleyhissalâtu vesselâm, bazý haricî þartlarla kesif bir dinî halete girilebileceðini, o þartlarýn deðiþmesiyle bu kesafetin azalacaðýný ve bunun normal karþýlanmasý gerektiðini, insan olarak ayný dinî kesafet üzere yaþamanýn mümkün olamayacaðýný ve hatta böyle bir þeyi talep etmemenin daha doðru olacaðýný belirtmektedir. Dahasý, Müslim´de gelen bir rivayette Hanzala Ýbnu´r-Rebi´in Resulullah´ýn yanýnda ayrýldýktan sonra dinî heyecanýnýn zayýflamasýný münafýklaþma olarak deðerlendirip, halini Resulullah´a þikayet ettiðini görüyoruz. Resulullah ona "Eðer siz, hep benim yanýmda olduðunuz þekilde devam etseniz ve zikir halinde bulunsanýz melekler sizinle yataklarýnýzda, yollarda müsafaha ederdi" diyerek dýþarýdaki deðiþme halinin münafýklýk olmadýðýný, bunun tabii olduðunu ifade buyurur; Hanzala´yý ve bareberindekileri teselli eder.
2- Hadiste geçen ikinci ana fikir, günah iþlemenin insan tabiatýndan gelen bir þe´niyet olduðudur. Mü´min için, günah iþlemesinden çok, tevbe etmemesi daha ciddi bir durumdur. Ýnsanlar hiç günah iþlemeyecek duruma gelseler, yaratýlýþ hikmetlerinin dýþýna çýkma gibi bir durum hasýl olacaktýr. Cenab-ý Hakk Rezzak isminin gereði olarak rýzka muhtaçlarý yarattýðý gibi, Tevvab ve Gaffar isimlerinin gereði olarak da tevbe edecek, istiðfar edecek mahluklar yaratacaktýr. Bu isimlerin tecellisi için tevbe, istiðfar þartlarý ve sebepleri olacaktýr. Ayrýca kiþinin kendini günahsýz bilerek Allah´a karþý ucba, fahra, naza düþmesi ciddi bir vartadýr. Günah iþlemiþ olarak tevbe, istiðfar ve niyaz ile Allah´a iltica ve yönelmesi daha iyi bir durumdur, kulluk edebine daha muvafýktýr. [15]
ـ5371 ـ9ـ وعن شَدّادِ بن أوْسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمنَّى عَلى اللّهِ[. أخرجه الترمذي.»دَانَ نَفْسَهُ« أى حَاسبَها .
9. (5371)- Þeddad Ýbnu Evs (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Akýllý kimse, nefsini muhasebe eden ve ölümden sonrasý için çalýþandýr. Aciz de, nefsini hevasýnýn peþine takan ve Allah´tan temennide bulunan kimsedir." [Tirmizî, Kýyamet 26, (2461).][16]