Lian 3 By: sumeyye Date: 27 Nisan 2010, 10:20:22
AÇIKLAMA:
1- Azad edilen köle ile azad eden arasýnda, aynen neseb gibi muvalat denen bir bað vardýr. Bu bað hukuki yükümlülük getirir. Köle ölse, eski efendisi veya varisleri ona varis olur. Köle, diyeti gerektiren bir cinayet iþlese, eski efendileri ödenmesine iþtirak ederler. Bu velayet hakký satýlamaz, devredilemez. Sadedinde olduðumuz hadiste bunu satacak olan azatlýnýn maruz kalacaðý akibet belirtilmektedir: Allah ve mahlukatýn laneti.
Gerçi hadis "azad eden efendisinin izni"yle kayýtlýyor gözükmektedir. Yani eski efendisinden izin alarak, yeni bir muvalat akdi yaptýðý takdirde bu, caiz gözükmektedir. Hadisi böyle anlayýp, velayetin satýlabileceði söylenmiþtir. Ancak cumhur hadisi böyle anlamamýþ, buradan mefhum-u muhalifle amel edilebilir hükmü çýkmaz demiþtir. Bunlara göre Kur´an´ da geçen: "Evlerinizdeki üvey kýzlarýnýzla evlenmek de haram kýlýnmýþtýr" (Nisa 23) veya "Çocuklarýnýzý açlýk sebebiyle öldürmeyin" (Ýsra 31) ayetlerinden de mefhum-u muhalifle amel hükmü çýkmaz. Yani, "Üvey kýzlarýnýz evlerinizde deðilse onlarla evlenebilirsiniz" veya "açlýk korkusu yoksa çocuklarýnýzý öldürebilirsiniz" þeklindeki manayý muhalifle amel edilir manasý çýkmaz. Þu halde, sadedinde olduðumuz hadisi de bu grupta mütalaa eden cumhur, hadisin manayý muhalifi muteber deðildir, amel edilemez demiþ ve velanýn azad edenin izniyle baþkasýna devredilemeyeceðini söylemiþtir.
2- Hadiste farz diye tercüme ettiðimiz adl kelimesi fidye diye anlaþýlmýþtýr. Keza nafile diye tercüme ettiðimiz sarf kelimesi de tevbe diye de anlaþýlmýþtýr. Þu halde velayý azad edenden baþka birine devreden, satan bir kimsenin Allah ne farzýný ne fidyesini ne nafilesini ne de tevbesini kabul etmeyecektir.[29]
ـ5329 ـ9ـ وعن عبدُ الْحَميدِ بن جَعفر قال: ]أخْبَرَنِي أبِي عَنْ جَدّي رَافِعِ بْنِ سِنِانٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أنَّهُ أسْلَمَ وَأبَتِ امْرَأتُهُ أنْ تُسْلِمَ، وَقَالتِ: ابْنَتِى؛ وهِىَ فَطِيمٌ، وَقالَ رَافِعٌ: اِبْنَتي. فقَالَ لهَا #: اِقْعُدِي نَاحِيَةً، وَأقْعَدَ الصَّبِيَّةَ بَيْنَهُمَا، ثُمَّ قَالَ: اِدْعُوهَا، فَمَالَتِ الصَّبِيَّةُ الى أُمِّهَا. فقَالََ #: اللّهُمَّ اهْدِهَا، فَمَالَتْ الى أبيهَا فأخَذَهَا[. أخرجه أبو داود والنسائي؛ وعنده ابن: بدل البنت.
9. (5329)- Abdulhamid Ýbnu Ca´fer anlatýyor: "Babamýn dedem Rafi´ Ýbnu Sinan (radýyallahu anh)´dan anlattýðýna göre dedem Rafi´ Müslüman olmuþ, fakat hanýmý Müslüman olmamakta direnmiþ ve [(iþ ayrýlma noktasýna gelince) kadýn Aleyhissalâtu vesselâm´a gelerek:] "Kýzým benimdir, sütten de kesilmiþtir" demiþtir. Rafi´ de: "Kýzým benimdir" demiþtir. [Resulullah Rafi´e: "Sen bir köþeye otur!]" kadýna da: "Sen de bir köþeye otur!" der. Çocuðu da ikisinin arasýna oturtur. Sonra kadýna ve erkeðe: "Çocuklarý kendinize çaðýrýn!" buyurur. Çaðýrýrlar, Çocuk annesine meyleder. Aleyhissalâtu vesselâm: "Allahým ona doðruyu göster!" diye dua eder. Bunun üzerine kýz babasýna yönelir. Baba böylece çocuðu alýr." [Ebu Davud, Talak 26, (2244); Nesâî, Talak 52, (6, 185).][30]
AÇIKLAMA:
Hadis, boþanma halinde çocuklarýn anne veya babadan hangisine verileceði hususuna temas etmektedir. Hattâbi der ki: "Bu hadiste, çocuk kâfirle Müslüman arasýnda ise Müslümanýn çocuða ehak olduðu beyan edilmektedir." Þafii de bu görüþtedir. Ashab-ý rey ise: "Boþanan iki eþten zevce zýmmýyye ise, anne çocuða, bekar kaldýkça ehaktýr. Bu hususta müslime veya zýmmiyye arasýnda fark yoktur" demiþtir.
Bu mevzu üzerine gelen bir kýsým teferruat hidane ile ilgili bahiste geçti. [31]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/106.
[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/110-111.
[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/111.
[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/112.
[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/112.
[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/113.
[7] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/114.
[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/114-115.
[9] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/115-116.
[10] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/116.
[11] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/116-118.
[12] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/118.
[13] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/118.
[14] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/119.
[15] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/119-120.
[16] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/121.
[17] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/121-122.
[18] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/122.
[19] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/122-123.
[20] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/124.
[21] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/124.
[22] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/125-126.
[23] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/126-127.
[24] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/127.
[25] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/127-128.
[26] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/128-129.
[27] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/129.
[28] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/129.
[29] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/129-130.
[30] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/131.
[31] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/131.
radyobeyan