Kütübü Sitte
Pages: 1
Lian By: sumeyye Date: 27 Nisan 2010, 10:18:52
Lian





LÝAN BÖLÜMÜ
(Bu bölümde iki fasýl vardýr)
BÝRÝNCÝ FASIL
LÝAN´IN AHKÂMI
ÝKÝNCÝ FASIL
ÇOCUGUN ÝLHAKI VE NESEB ÝDDÝASI
KÂFE


UMUMÎ AÇIKLAMA


Lian kelimesi, kovma, uzaklaþtýrma, nefret gibi manalara gelen la´n kökünden gelir. Ayný kökten olmak üzere dilimizde lanet, tel´in gibi kelimeler mevcuttur. Ayný kökten telaun, birbirine lanet okumak, sövüþmek manasýna gelir.

Fýkýh ýstýlahý olarak lian, "yemin ile müekked la´n ve gazab lafýzlarýna mekrun olarak karý ile koca tarafýndan, belli bir þekil çerçevesinde yapýlan dörder þehadete" denir. Yani koca, karýsýna zina suçunu isnad ederse fakat þahid getiremezse, bu isnad ve ithamýný hakimin huzurunda, belirtildiði þekilde dört kere yemin ederek tekrar eder. Kadýn da bu ithamý, yemin ederek ve yalancý olduðu takdirde Allah´ýn lanet ve gazabýnýn üzerine olmasýný dileyerek dört kere reddeder. Bu þekilde cereyan eden hadiseye lian denir. Lian hadisesi karýsýna zina isnadýnda bulunan koca hakkýnda hadd-i kazf denen bir "aðýr ceza"nýn yerine geçer. Kadýn hakkýnda da -yine Ýslam´ýn en aðýr suçlarýndan biri olan- hadd-i zinanýn yerine geçer.

Lian sonunda karý ile koca boþanýr. Koca kazf cezasýndan, kadýn da zina cezasýndan kurtulur.

Istýlahat-ý Fýkhiye Kamusu´nda Ömer Nasuhi Bilmen bu yeminleþmeyi þöyle anlatýr:

"Bir kimse, zevcesine hem zina isnadý ve hem de çocuðunun nesebini nefy suretiyle kazfde bulunmuþ, mesela "sen zaniyesin, bu doðurduðun çocuk da benden deðildir" demiþ olursa þu vecihle lian yapýlýr:"

Evvela zevc: "Eþhedü billah ben bu zevceye zina isnadýnda ve çocuðunun nesebini nefy hususunda sadýklardaným" diye dört defa þehadet eder. Beþinci defa da:

"Eðer bu zina isnadýnda ve bu nesebi nefy hususunda kâziblerden isem üzerime Allah´ýn laneti olsun" diye kendisine lanet okur.

Sonra da kadýn: "Eþhedü billahi. Bu kocam bana zina isnadýnda ve çocuðumun nesebini nefy hususunda kâziblerdendir!" diye dört defa þehadet eder. Beþinci olarak da:

"Eðer zevcim bana zina isnadýnda ve çocuðunun nesebini nefy hususunda sadýklardan ise Allah´ýn gazabý üzerime olsun!" der.

Bu vechile mülâaneyi müteakib hakim tarafýndan beyinlerinin tefrikine (boþanmalarýna) karar verilir." [1]



BÝRÝNCÝ FASIL


LÝANIN AHKAMI



ـ5314 ـ1ـ عن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]جَاءَ هَِلُ بْنُ أُمَيَّةَ، وَهُوَ أحَدُ الثََّثَةِ الّذِىنَ تَابَ اللّهُ عَلَيْهِمْ رَضِيَ اللّهُ عَنْه. فَجَاءَ مِنْ أرْضِهِ عِشَاءً فَوَجَدَ عِنْدَ أهْلِهِ رَجًُ، فَرَأى ذلِكَ بِعَيْنَيْهِ وَسَمِعَ بأُذَنَيْهِ، فَلَمْ يَهَجْهُ حَتّى أصْبَحَ. فَغَدَا عَلى رَسُولِ اللّهِ # فقَالَ: يَا رسُولَ اللّهِ، إنّى أتَيْتُ أهْلِى عِشَاءً فَوَجَدْتُ عِنْدَهُمْ رَجًُ فَرَأيْتُ بِعَيْنَيَّ وَسَمِعْتُ بِأُذُنَيَّ. فَكَرِهَ رَسُول اللّهِ # مَا جَاءَ بِهِ، وَاشْتَدَّ عَلَيْهِ؛ فنَزَلَتْ: وَالّذِينَ يَرْمُونَ أزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إَّ أنْفُسُهُمْ فَشَهَادَةُ أحَدِهِمْ أرْبَعُ شََهَادَاتٍ بِاللّهِ إنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ؛ الى قَولِهِ: وَالْخَامِسَةَ أنَّ غَضَبَ اللّهِ عََلَيْهَا إنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ. فَسُرِّيَ عَنْ رَسُولِ اللّهِ # وقَالَ: أبْشِرْ يَا هَِلُ، فَقَدْ جَعَلَ اللّهُ لَكَ فَرَجاً وَمَخْرَجاً. فقَالَ هَِلٌ: قَدْ كُنْتُ أرْجُو ذلِكَ مِنْ رَبِّي تَعالى. فقَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أرْسِلُوا إلَيْهَا، فجَاَءَتْ فَتََ عَلَيْهَا رَسُولُ اللّهِ # ا‘يَاتِ، وَذَكَّرَهُمَا، وَأخْبَرَهُمَا أنَّ عَذَابَ اŒخِرَةِ أشَدُّ مِنْ عَذَابِ الدُّنْيَا. فَقَالَ هَِلٌ: واللّهِ لقَدْ صَدَقْتُ عَلَيْهَا. فَقَالَتْ: قَدْ كَذَبْتَ. فَقَالَ #: َعِنُوا بَيْنَهُمَا. فَقِيلَ لِهَِلٍ: اشْهَدْ فَشَهِدَ أرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللّهِ إنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ. فلمَّا كَانَتِ الْخَامِسَةُ قِيلَ لَهُ: يَا هَِلُ! اتَّقِ اللّهَ،

فَإنَّ عَذَابَ الدُّنْيَا أهْوَنُ مِنَ عَذَابِ اŒخِرَةِ، وَإنَّ هذِهِ الْمُوجِبَةُ الّتِي تُوجِبُ عَلَيْكَ الْعَذَابَ. فَقَالَ: واللّهِ َ يُعَذِّبُنِىَ اللّهُ عَلَيْهَا كَمَا لَمْ يَجْلِدْنِى عَلَيْهَا فَشَهِدَ الْخَامِسَةَ أنَّ لَعْنَةَ اللّهِ عَلَيْهِ إنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِبِينَ. ثُمَّ قِيلَ لَهَا إشْهَدِى. فَشَهِدَتْ أرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللّهِ إنَّهُ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ. فَلَمَّا كَانَتِ الْخَامِسَةُ قِيلَ لَهَا: اِتَّقِي اللّهَ، فإنَّ عَذَابَ الدُّنْيَا أهْوَنُ مِنْ عَذَابِ اŒخِرَةِ، وَإنَّ هذِهِ الْمُوجِبَةُ الّتِي تُوجِبُ عَلَيْكِ الْعَذَابَ فَتَلَكَّأتْ سَاَعَةً. ثُمَّ قَالَتْ: واللّهِ َ أفْضَحُ قَوْمِي سَائِرَ الْيَوْمِ. فَشَهِدَتِ الْخَامِسَةَ أنَّ غَضَبَ اللّهِ عَلَيْهَا إنْ كَانَ مِنْ الصَّادِقينَ، وَفَرَّقَ # بَيْنَهُمَا وَقَضى أنْ َ يُدْعى وَلدُهَا ‘بٍ وََ تُرْمَى وََ يُرْمَى وَلَدُهَا، وَمَنْ رَمَاهَا أوْ رَمَى وَلَدَهَا فَعَلَيْهِ الْحَدُّ، وَقَضى أنَّهُ َ بَيْتَ عَلَيْهِ لَهَا وََ لِوَلدِهَا قُوتٌ مِنْ أجْلِ أنَّهُمَا يَتَفَرَّقَانِ مِنْ غَيْرِ طََقٍ وََ وَفَاةٍ. وَقالَ #: إنْ جَاءَتْ بِهِ أُصَيْهِبَ أُرَيْصِحَ أُثَيْبِجَ فأتَىءً ا‘لْيَتَيْنِ أحْمَشَ السَّاقَيْنِ فَهُوَ لِهِلٍ وَإنْ جَاءَتْ بِهِ أوْرَقَ جَعْداً جُمّالِيّاً خَدلَّجَ السَّاقِينَ سَابِغَ ا‘لَيَتَيْنِ فَهُوَ لِلّذِى رُمِيَتْ بِهِ. فَجَاءَتْ بِهِ أوْرَقَ جَعْداً جُمّالِيّاً خَدَلَّجَ السَّاقَيْنِ سَابِغَ ا‘لْيَتَيْنِ. فَقَالَ #: لَوَْ ا‘يْمَانُ لَكَانَ لِي وَلَهَا شأنٌ قَالَ عِكْرِمَةُ: وَكَانَ وَلَدُهَا بَعْدَ ذلِكَ أمِيراً عَلى مُضَرَ وَمَا يُدْعَى ‘بٍ[. أخرجه أبو داود بهذا اللفظ، وللستة عن ابن عمر بمعناه.قوله: »فتلكأت« أي تباطأت وتوانت عن اتمام اليمين .

و»ا‘صَيْهيبُ« تصغير أصهب وهو ا‘شقر، وا‘صهب من ا‘بل: ما يخالط بياضه حمرة.و»ا‘رَيْصحُ« تصغير أرْصَحْ بصاد وحاء مهملتين: وهو خفيف لحم ا‘ليتين.و»ا‘ثيبج« تصغير أثبج وهو الناتِىء الثبج، وهو ما بين الكتفين، وجاء بها مصغرة ‘نها صفة لمولود.و»حمَشَ الساقين« دقيقيهما.و»ا‘ورق« ا‘سمر.و»الْجَعْدُ« القصير.و»الجمليُّ« العظيم الخلقة كأنه الجمل في القدّ .



1. (5314)- Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Allah Teala hazretleri´nin (Tebük Seferi´nden geri kalmalarý sebebiyle) tevbelerini kabul edip affettiði üç kiþiden biri olan Hilal Ýbnu Ümeyye (radýyallahu anh) geldi. (Anlattýðýna göre) tarlasýndan evine yatsý vaktinde dönmüþtü. Hanýmýnýn yanýnda bir adam buldu. Manzarayý gözleriyle görmüþ, kulaklarýyla iþitmiþti. Sabah oluncaya kadar adamý ürkütüp telaþlandýrmadý. Sabah olunca doðru Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýna gitti.

"Ey Allah´ýn Resulü dedi, ben aileme geceleyin dönmüþtüm, yanlarýnda bir adam buldum. Üstelik gözlerimle gördüm, kulaklarýmla iþittim."

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) getirdiði bu haberden hoþlanmadý, adama karþý sert davrandý. Bunun üzerine:

"Kendi hanýmlarýna zina isnad eden, ancak, kendisinden baþka þahidi bulunmayan kimse ise, doðru söylediðine dair Allah adýna yemin ederek dört defa þahitlik eder. Beþinci þahitliðinde ise, eðer yalan söylüyorsa Allah´ýn lanetinin kendi üzerine olmasýný ister. Kadýnýn Allah adýna yemin ederek kocasýnýn yalan söylediðine dair dört defa þahidlik etmesi ve beþinci þahitliðinde, eðer kocasý doðru söylüyorsa Allah´ýn lanetinin kendi üzerine olmasýný istemesi, onun hakkýndaki cezayý kaldýrýr" (Nur 6-9) mealindeki ayet nazil oldu. Vahiy hali Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn üzerinden kalkýnca:

"Ey Hilal, müjde! Allah senin için bir kurtuluþ ve kurtuluþ yolu gösterdi" buyurdular. Hilal:

"Ben Rabbim Teala hazretleri´nden bunu ümid ediyordum!" dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Kadýna adam gönderin gelsin!" emretti. Kadýn geldi. Ayet-i kerimeyi Resulullah ona okudu. Ýkisine de meselenin ciddiyetini hatýrlattý ve ahiret azabýnýn dünyadaki azabtan daha þidetli olacaðýný haber verdi. Bunun üzerine Hilal:

"Vallahi kadýn hakkýnda doðruyu söyledim!" dedi. Kadýn da:

"Hayýr yalan söyledin!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:

"Aranýzda lanetleþin!" emretti. Hilal´e: "Þehadet getir!" dendi. O da doðru söylediðine dair dört kere Allah´a þehadet etti. Beþinci sefer olunca kendisine:

"Ey Hilal, Allah´tan kork, zira dünya azabý ahiret azabýndan pek hafiftir, senin bu yaptýðýn, üzerine azabý vacib kýlmaktadýr!" dendi. O yine:

"Allah´a yemin olsun, ona iftira ediyorum diye bana celde yapýlmadýðý gibi, Allah da onun sebebiyle bana azab vermeyecektir!" dedi ve "Eðer yalancý ise, Allah´ýn laneti üzerine olsun!" diye beþinci kere þehadette bulundu.

Sonra kadýna: "Þehadet getir!" dendi. Kadýn da: "Hilal yalancýdýr" diye dört kere Allah´a þehadette bulundu. Beþinci þehadete sýra gelince, kadýna:

"Allah´tan kork, zira dünyadaki azab ahiret azabýndan hafiftir. Bu yaptýðýn, üzerine azabý vacib kýlmaktadýr!" dendi. Kadýncaðýz bir müddet durakladý: Sonra:

"Kavmimi, geri kalan zamanlarda rezil rüsvay edemem!" dedi ve beþinci defa: "Hilal doðru söyledi ise Allah´ýn gazabý üzerime olsun!" diye þehadette bulundu.

Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm aralarýný ayýrdý. Kadýnýn çocuðunun babasýnýn adýyla çaðrýlmamasýna, kadýna zina isnad edilmesine, çocuða da veled-i zina denmemesine, kim kadýna veya çocuða böyle bir isnadda bulunacak olursa hadd-i kazfe maruz kalacaðýna hükmetti. Keza bunlar ne boþanma ne de ölüm sebebiyle ayrýlmadýklarý için Hilal üzerinde, ne kadýn için mesken ne de çocuk için nafaka mesuliyeti olmadýðýna hükmetti. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Eðer kadýn kýzýlýmsý, kabalarý etsiz, sivri omuzlu, iki kabasý sivri, bacaklarý ince bir çocuk dünyaya getirirse, bu çocuk Hilal´dendir. Eðer esmer, kýsa saçý, iri yapýlý, iri bacaklý, iri kabalý bir çocuk dünyaya getirirse bu çocuk, zina nisbet edilen þahsa aittir" buyurdular. Gerçekten kadýn esmer renkli, kýsa saçlý, iri yapýlý, iri bacaklý, iri kabalý bir çocuk doðurdu. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Eðer (þehadetlerle yapýlan) yeminler olmasaydý benimle o kadýn arasýnda mesele olacaktý" buyurdular. Ýkrime der ki: "Kadýnýn çocuðu bundan sonra Mudar üzerine emîr oldu, tesmiyede babasýna nisbet edilmezdi.

Hadisi Ebu Davud bu metnin aynýsýyla rivayet etti. Kütüb-i Sitte, Ýbnu Ömer´den bu manada rivayette bulundular." [Buhârî, Talak 28, Þehâdât 21, Tefsir, Nur 3; Ebu Davud, Talak 27, (2254, 2255, 2256); Tirmizî, Tefsir Nur, (3178).][2]



AÇIKLAMA:



Hadis, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanýnda cereyan eden bir lian hadisesini nakletmektedir. Hadisten anlaþýlacaðý üzere:

* Mülâane ile boþanan kadýna zina nisbet edilemez. Zina nisbet eden, "zaniye" diyen kimseye hadd-i kazf tatbik edilir. Böyle bir kadýndan doðan çocuða da veled-i zina denemez. Çünkü, kocanýn yeminiyle suç tam olarak sübut bulmuþ deðildir. Öyle ise burada aslolan "harama düþmemiþ olduðu"dur. Sadece lian ile, kadýn iffetten çýkmýþ olmaz. Irzlar, yakin hasýl olmadýkça ayb´a karþý korunmuþtur.

* Mülâane ile ayrýlmalarda ayrýlýþ boþanma deðil, nikahýn feshidir. Þafiiye göre, erkek kadýna karþý nafaka ve meskenle mükellef olmaz. Ebu Hanife ve Muhammed Ýbnu´l-Hasan: "Bâin bir boþamadýr, iddet boyunca kadýn nafaka ve süknâ hakkýna sahiptir" demiþlerdir.

* Lian yemindir diyenlere bu hadiste delil mevcuttur. Ýmam Þafii ve cumhur bu görüþtedirler. Ebu Hanife, Malik ve bir görüþünde Þafii rahimehümullah lian´ýn yemin deðil, þehadet olduðunu söylemiþlerdir. Fethu´l-Bari´de baþka yorumlar da kaydedilmiþtir.[3]



ـ5315 ـ2ـ وعن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما ايضاً قال: ]َعَنَ رَسُولُ اللّهِ # بَيْنَ عُوَيْمِرَ الْعَجَنِِى وَامْرَأتِهِ وَكَانَتْ حُبْلَى[. أخرجه النسائي.



2. (5315)- Yine Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Üveymir el-Aclânî ile hanýmý arasýnda lian uyguladý. Hanýmý bu sýrada hamile idi." [Nesâî, Talak 36, (6, 171).][4]



ـ5316 ـ3ـ وفي رواية له: ]أمَرَ رَسُولُ اللّهِ # رَجًُ حِينَ أمَرَ الْمُتََعِنَيْنِ أنْ يَتََعَنَا أنْ يَضَعَ يَدَهُ عِنْدَ الْخَامِسَةِ عَلى فيهِ. وَقالَ: إنَّهَا مُوجِبَةٌ[ .



3. (5316)- Yine ona ait bir rivayette: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), birbirine lianda bulunan iki eþe lianlaþmayý teklif ettiði zaman beþinci yeminde, erkeðe elini aðzýnýn üzerine koymasýný emretti ve: "Bu (Allah´ýn azabýný) gerektiricidir!" buyurdu. [Nesâî, Talak 40, (6, 175).] [5]



ÝKÝNCÝ FASIL


ÇOCUGUN ÝLHAKI VE NESEB ÝDDÝASI



ـ5317 ـ1ـ عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: الْوَلَدُ لِلْفِرَاشِ وَلِلْعَاهِرِ الْحَجَرُ[. أخرجه الخمسة إ أبا داود.»العاهرُ« الزاني، وقوله للعاهر الحجر: أي يرمى به إن كان محصنا.وقيل معناه: له الخيبة .



1. (5317)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Çocuk yataða aittir. Zaniye de mahrumiyet vardýr." [Buhârî, Hudud 23, Feraiz 18; Müslim, Rada 37, (1458); Tirmizî, Rada´ 8, (1157); Nesâî, Talak 48, (6, 180).][6]



ـ5318 ـ2ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها: ]أنَّ عُتْبَةَ بْنَ أبِى وَقّاصٍ عَهِدَ الى أخِيهِ سَعْدٍ أنَّ ابنَ وَلِيدَةٍ زَمْعَةَ مِنِّى فَاقْبِضْهُ إلَيْكَ فَلَمَّا كَانَ عَامُ الْفَتْحِ أخَذَهُ سَعْدٌ وَقَالَ: ابْنُ أخِى قَدْ عَهِدَ اليّ فيهِ. وَقَالَ عَبْدُ بْنُ زَمْعَةَ: هُوَ أخِي وَابْنُ وَلِيدَةِ أبي، وُلِدَ عَلى فِرَاشِهِ. فَتَسَاقَا الى النّبِىِّ #. فقَالَ سَعْدٌ رَضِيَ اللّهُ عَنْه يَا رَسُولَ اللّهِ ابْنُ أخِى عَهِدَ اليّ فيهِ، اُنْظُرْ الى شَبَهِهِ. وَقالَ عَبْدٌ: أخِى وابْنُ وَلِيدَةِ أبِي، وُلِدَ عَلى فِرَاشِهِ فَنَظَرَ رَسُولُ اللّهِ # الى شَبَهِهِ، فَرَأى شَبْهاً بَيِّناً بِعُتْبَةَ فَقَالَ: هُوَ لَكَ يَا عَبْدُ بْنَ زَمْعَةَ، الْوُلَدُ لِلْفِرَاشِ، وَلِلْعَاهِرِ الْحَجَرُ. ثُمَّ قَالَ لِسَوْدَةَ بِنْتِ زَمْعَةَ: اِحْتَجِبِي مِنْهُ لِمَا رأى مِنْ شَبَهِهِ بِعُتْبَةَ فَمَا رَآهَا حَتّى لَقِيَ اللّهَ

عَزَّ وَجَلَّ، وَكَانَتْ سَوْدَةُ زَوْجَةَ النّبِيِّ #[. أخرجه الستة إ الترمذي .



2. (5318)- Hz. Aiþe (radýyallahu anhâ) anlatýyor: "Utbe Ýbnu Ebi Vakkas, kardeþi Sa´d´a: "Zem´a´nýn cariyesinden doðan oðlan bendendir, onu sahiplen" diye vasiyet etmiþti. Fetih yýlýnda onu Sa´d yakalayýp: "Bu kardeþimin oðludur, kardeþim onu bana vasiyet etmiþti!" dedi. Abd Ýbnu Zem´a da:

"O, benim kardeþimdir ve babamýn cariyesinin oðludur, onun yataðýnda doðmuþtur!" dedi. Problemin halli için Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a koþtular. Sa´d (radýyallahu anh):

"Ey Allah´ýn Resulü! Bu kardeþimin oðludur. Kardeþim onun hakkýnda bana vasiyette bulundu. Hele onun benzerliðine de bakýn!" dedi. Abd:

"O benim kardeþimdir ve babamýn cariyesinin oðludur. Babamýn yataðýnda doðdu!" dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), ondaki benzerliðe baktý Utbe´ye açýk bir benzerlik gördü. Sonra:

"Bu sana aitir ey Abd Ýbnu Zem´a. Çocuk yataða aittir, zani için de mahrumiyet vardýr" buyurdu. Sonra da Sevde Bintu Zem´a´ya:

"Bun(u kardeþin bilme, ihtiyat et, ona karþý) tesettür et!" emretti. Bu emri, onun Utbe´ye olan benzerliði sebebiyle vermiþti.

O, kadýný Allah´a kavuþuncaya kadar göremedi. Sevde, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn zevcesi idi."[Buhârî, Vesaya 4, Büyû 3, 100, Husumat 6, Itk 8, Feraiz 18, 28, Hudud 23, Ahkam 29; Müslim, Rada 36, (1457); Muvatta, Akdiye 20, (2, 739); Ebu Davud, Talak 34, (2273); Nesâî, Talak 48, 49, (6, 180, 181).][7]



AÇIKLAMA:



1- Hadiste geçen meselenin anlaþýlmasý için önce Araplarýn bir cahiliye âdetinden bahsetmek gerekmektedir. Þarihlerin kaydettiðine göre cariyeler, efendilerine belli bir meblað öderlerdi. Bunu kazanmak için zinaya bile tevessül edenler olurdu. Bu sebeple Kur´an-ý Kerim´de, cariyelerin zinaya zorlanmamasý emredilmiþtir (Nur 33). Zinaya giden cariyelerin sahipleri de onlarla münasebet-i cinsiyede bulunurdu. Cariye doðum yapýnca efendisi veya zina yaptýðý kimse "çocuk bendendir" diye iddiada bulunabilirdi. Efendi, çocuk hakkýnda "bendendir", deðildir" diye bir beyanda bulunmadan ölecek olursa, varislerinin dileðiyle çocuk cariye sahibine ilhak olunurdu. Ancak çocuk varis olamazdý. Mirasçý olabilmesi için miras taksiminden önce nesebi ilhak olmasý gerekli idi.

Efendi cariyesinden olan çocuðun nesebini reddederdi. Bu durumda çocuðun nesebi, efendiye ilhak olunmazdý.

2- Hadiste bahsi geçen Zem´a Ýbnu Kays, Ümmühatu´l-Mü´minîn´den olan Sevde (radýyallahu anhâ)´nin babasýdýr. Zem´a´nýn, cinsî münasebette bulunduðu bir cariyesi vardý. Bir ara gebe kalan cariyenin çocuðunu Sa´d Ýbnu Ebi Vakkas´ýn kardeþi Utbe sahiplenmiþ, kardeþi Sa´d´a cariyeden doðacak çocuðun kendisine ait olduðunu, sahip çýkmasý gerektiðini vasiyet etmiþti. Müþrik olarak ölen Utbe´nin kardeþi Sa´d, yapýlan tenbihe uygun olarak, Zem´a´nýn cariyesinden doðan oðlan çocuðunu sahiplenmek istemiþti. Üstelik çocuk Utbe´ye benzerliðiyle dikkat çekiyordu. Ancak, Zem´a´nýn oðlu Abd, Sa´d´a itiraz ederek çocuðun babasý Zem´a´ya ait olduðunu söyler. Aralarýndaki ihtilafý Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a arzederler. Çocuk kimin yataðýnda doðdu ise, yatak sahibine ait olacaðý kaidesini vazederek benzerlik veya kuru iddia gibi sebeplerle çocuða sahip olunamayacaðýný belirtir.

3- Rivayette çocuk yataða aittir denirken, "zaniye de mahrumiyet vardýr" buyrulmuþtur. Hadiste geçen ve mahrumiyet diye tercüme ettiðimiz hacer kelimesinin taþ manasýný esas alan bazý alimler: "Zaniye de taþlama (recm) cezasý vardýr" þeklinde anlamýþlardýr. Ancak bu mana çok uygun bulunmamýþtýr. Çünkü her zani taþlanmaz. Recm cezasý, birçok þartlarýn tahakkukundan sonra verilmektedir. Öyleyse "zina edenin, doðacak çocuk üzerinde bir hakký yoktur, neseb, maliyiket vs. iddia edemez" manasýnda "...mahrumdur" demiþtir.[8]

4- Hadisten Çýkan Bazý Hükümler:

* Erkek, karýsýný, kadýnýn kardeþine görünmekten men edebilir.

* Bir adamla zina eden kadýn, o adamýn oðullarýna haram olur. Bu hükmü beyan eden Ebu Hanife, hadiste geçen "Ondan kaç ey Sevde!" ibaresiyle istidlal etmiþtir. Ancak Ýmam Malik, Þafii ve Ebu Sevr haram olmadýðý kanaatindedir. Onlarca kaçgöç emri vacib ifade etmez, tenzihîdir.

* Neseb meselesinde hüküm, zahire göre verilir. Benzerlik ve iddia gibi þeylerle neseb sübut bulmaz. Nitekim hadiste Resulullah yataðý esas almýþ, benzerliðe itibar etmemiþtir. Fakat bu zahire göre verilen hüküm, batinen de o meseleyi helal kýlmaz. Bu sebeple Resulullah, Sevde´ye -zahirde kardeþi olmasýna raðmen- o çocuktan kaçgöçte bulunmasýný emretmiþtir.

* "Çocuk yataða aittir" ifadesinden hareket eden ulema, çocuðun nesebini babanýn mücerred bir nehiy suretiyle reddedemeyeceðini belirtmiþtir. Çünkü yatak, doðacak çocuða, anne ve babadan neseb hakký getirmektedir. Anne ve baba, lian vs. ile, onun bu hakkýný iptal edemezler, kendi çocuklarý olmaktan çýkaramazlar.[9]



ـ5319 ـ3ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أتَى رَجُلٌ اَلنّبِىَّ # فقَالَ: يَا رَسُولَ اللّهِ، وُلِدَ لِى غَُمٌ أسْوَدُ، وَهُوَ يُعَرِّضُ بِنَفْيِهِ، فَلَمْ يُرَخِّصْ لَهُ في ا“نْتِفَاءِ مِنْهُ. فقالَ: هَلْ لَكَ مِنْ إبِلٍ؟ قَالَ: نَعَمْ. فقَالَ: مَا ألْوَانُهَا؟ قَالَ: أحْمَرُ. قَالَ: هَلْ فيهَا مِنْ أوْرَقَ؟ قَالَ: نَعَمْ. قَالَ: أنى ذلِكَ؟ قَالَ: لَعَلَّهُ نَزَعَهُ عِرْقٌ. فقَالَ #: لَعَلَّ ابْنَكَ نَزَعَهُ عِرْقٌ[. أخرجه الخمسة .



3. (5319)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Bir adam Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gelerek:

"Ey Allah´ýn Resulü! Benim siyah bir çocuðum dünyaya geldi" dedi. Adam, ta´riz yoluyla çocuðu nefyetmeyi teklif ediyordu. Aleyhissalâtu vesselâm, onun nefyedilmesine ruhsat vermedi.

"Senin bir deven var mý?" dedi. Adam: "Evet" deyince:

"Bunlarýn renkleri nasýldýr?" diye sordu. Adam: "Kýrmýzý!" dedi. Resulullah tekrar sordu:

"Bunlar arasýnda boz renkli var mý?"

"Evet!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Peki bu nereden (geldi)?" dedi. Adam:

"Belki bir damar çekmiþtir" deyince, Aleyhissalâtu vesselâm da:

"Senin oðlun da bir damara çekmiþtir!" buyurdular." [Buhârî, Talak 26, Hudud 41; Müslim, Lian 20, (1500); Ebu Davud, Talak 28, (2260, 2261, 2262); Tirmizî, Vela ve Hibe 4, (2129); Nesâî, Talak 46, (6, 178, 179).][10]



radyobeyan