Libas giyecekler 2 By: sumeyye Date: 26 Nisan 2010, 16:07:01
AÇIKLAMA:
Hadiste, sefer sýrasýnda ayakkabý giymeye teþvik var. Ayakkabý giymekle biniyor olmanýn manasý, "ayakkabýlý kimsenin ayaklarý binen kimsenin ayaklarý gibi bir kýsým zararlardan ve meþakkatlerden selamette kalýr" demektir. [48]
ـ5258 ـ7ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]رَأيْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَلْبَسُ النِّعَالَ السِّبْتِيَّةَ، وَهِىَ الّتِي لَيْسَ عَلَيْهَا شَعْرٌ، وَيَتَوَضّأ فيها، وَأنَا أُحِبُّ أنْ ألْبَسَهَا[. أخرجه النّسائى.»السِّبْتِيةُ« جلود بقر مدبوغة بالقرظ قد سبت عنها شعرها: أى حلق .
7. (5258)- Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý sebtiyye ayakkabýsý giyerken gördüm. Sebtiyye ayakkabýsý, üzerinde hiç tüy bulunmayan ayakkabýdýr. Aleyhissalâtu vesselâm bu ayakkabý içinde abdest alýyordu. Ben bu ayakkabýyý giymeyi severim." [Nesâî, Taharet 95, (1, 80), Zinet 67, (7, 186).][49]
AÇIKLAMA:
1- Sebtiyye: Debbaðlanmýþ sýðýr derisi demektir. Üzerindeki bütün kýllar, debbaðlanma sýrasýnda yolunmuþtur. Sebt kelimesi yolunmayý ifade eder. Yumuþama manasý da bulunduðundan, ismin bu manadan geldiði de söylenmiþtir.
2- Hadis, Ashab´ýn zevklerini bile sünnete göre ayarladýðýna güzel bir örnektir.[50]
ـ5259 ـ8ـ وعن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ لِنَعْلَىْ رَسُولِ اللّهِ # قِبَاَنِ[. أخرجه الخمسة إ مسلماً.»قِبَال النّعلِ« زمامها، وهو السير الذي يكون بين ا‘صبع الوسطى والتي تليها .
8. (5259)- Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ayakkabýsýnda parmak arasýna geçen atkýsý vardý." [Buhârî, Libas 41, Ebu Davud, Libas 44, (4134); Tirmizî, Libas 33, (1773, 1774); Nesâî, Zinet 117, (8, 217).][51]
AÇIKLAMA:
Burada Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ayakkabýsý hakkýnda bilgi verilmektedir. Yapýlan tarife göre, ayakkabýsýnda parmak aralarýndan geçen bir atký mevcuttur. Kýbal, bu parmak atkýsýna denmektedir. Sýrýmdan olan bu atký, orta parmakla onu takip eden parmak arasýna girmelidir. Aliyyu´l-Kârî´nin el-Cezerî´den nakline göre, "Resulullah´ýn ayakkabýsýnda iki sýrým vardý. Birini baþparmaðý ile onu takip eden parmaðýn arasýna geçirirdi, diðerini de orta parmakla onu takip eden parmaðýn arasýna geçirirdi. Bu iki sýrýmýn birleþme yeri ayaðýn üst yüzünün üzeri idi. Bu, ayakkabýnýn þirak denen baðlama takýmýný teþkil ediyordu." Kýbal´ý, Cevherî þöyle açýklamýþtýr: "Ayakkabý atkýsý: Ortaparmakla onu takibeden parmak arasýnda bulunan zimam (yular)dýr."[52]
ـ5260 ـ9ـ وعن ابن أبي مُلَيْكَةَ قَالَ: ]قِيلَ لِعَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها. هَلْ تَلْبَسُ الْمَرأةُ النّعْلَ؟ فقَالَتْ: قَدْ لَعَنَ رَسُولُ اللّهِ # الرَّجُلَةَ مِنَ النّسَاءِ[. أخرجه أبو داود.»اَلْمُترجِّلَةُ« من النّساءِ: هِىَ الّتِي تشبّه بالرجال في هيئتهم وأحوالهم وأخقهم وأفعالهم .
9. (5260)- Ýbnu Ebi Müleyke anlatýyor: "Hz. Aiþe (radýyallahu anhâ)´ye:
"Kadýn (erkeðe mahsus) ayakkabý giyer mi?" diye sorulmuþtu:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadýnlardan erkekleþenlere lanet etti!" diye cevap verdi." [Ebu Davud, Libas 31, (4099).][53]
AÇIKLAMA:
1- Na´l kelimesi, nalýn veya ayakkabý diye çevrilebilir. en-Nihaye´de "yürüme sýrasýnda giyilen þey" diye açýklanmýþtýr. Þu halde bunu sadece takunya diye anlamak hatalý ve eksik olur. Bu durumda hadisi "erkek ayakkabýsý" diyerek kayýtlayarak anlamak gerekecektir.
2- Hadis, kadýnlarýn ayakkabýda dahi erkeklere benzememesi gereðini teþri buyurmaktadýr. Recüle kelimesi reculün müennesidir. Erkekleþmiþ, kýlýk kýyafetiyle, konuþma tarzýyla erkeðe benzemiþ kadýn demek olur.[54]
ـ5261 ـ10ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَعَنَ رَسُولُ اللّهِ #: اَلرَّجُلَ يَلْبَسُ لِبْسَةَ الْمَرْأة، وَالْمَرْأةَ تَلْبَسُ لِبْسََةَ الرَّجُلِ[. أخرجه أبو داود.
10. (5261)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadýn elbisesini giyen erkeðe ve erkek elbisesini giyen kadýna lanet etti." [Ebu Davud, Libas 31, (4098).][55]
AÇIKLAMA:
"Bu hadis, benzeþme meselesini önceki hadise nazaran daha umumi olarak ele almaktadýr. Anlaþýlacaðý üzere, sadece ayakkabýda deðil, kýlýk kýyafete giren her hususta cinsler birbirlerine benzememelidir. en-Nihaye´de, "kadýnlarýn rey ve ilimde erkeklere benzemelerinin mahmud olduðu"nu, bunun takdir edilecek bir meziyet olduðunu belirtir.[56]
* ZÝNETÝN TERKÝ
ـ5262 ـ1ـ عن معاذ بن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ تَرَكَ اللِّبَاسَ تَوَاضعاً للّهِ، وَهُوَ يَقْدِرُ عَلَيْهِ، دَعَاهُ اللّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلى رُؤُسِ الْخََئِقَ حَتّى يُخَيِّرَهُ مِنْ أىِّ حُلَلِ ا“يمانِ شَاءَ يَلْبَسُهَا[. أخرجه الترمذي .
1. (5262)- Muaz Ýbnu Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim muktedir olduðu halde tevazu maksadýyla (Allah için) (kýymetli) elbise giymeyi terkederse, Allah kýyamet günü, onu mahlukatýn baþlarý üstüne çaðýrýr ve dilediði iman elbisesini giymekte onu muhayyer býrakýr." [Tirmizî, Kýyamet 40, (2483).][57]
AÇIKLAMA:
1- Hadiste sadece "elbise" kelimesi geçmektedir. Ancak bundan maksad pahasý yüksek olan kýymetli, süslü elbisedir. Ayrýca Teysiru´l-Vüsul´ de eksik olduðu halde, Tirmizî´deki aslýnda "Allah için" tabiri vardýr. Bu ziyade, hadis metninde olmasaydý bile takdiren var kabul edilecekti. Çünkü sýrf "mütevazi" veya "zahid " desinler diye güzel elbise giymeyi terketmek zikredilen fazilete sebep olamaz.
2- Mahlukatýn baþlarý üstüne çaðýrýlmasý, onun herkese gösterilip, ammenin huzurunda taltif ve tebcil edilmesi demektir.
Bir baþka rivayette, Resulullah´ýn þöyle söylediði de belirtilmiþtir: "Kim almaya gücü yettiði halde güzellik elbisesini terkederse... Allah ona keramet elbisesini giydirir."
Resulullah: "Allah, nimetini kulu üzerinde görmeyi sever" hadisleriyle herkesi geliriyle mütenasib giyinmeye teþvik etmiþ, iyi ve kýymetli þeylerin giyilmesinin günah olmadýðýný belirtmiþ ise de, sadedinde olduðumuz hadiste, Allah rýzasý için mütevazi giyinmenin faziletini de belirtmiþ olmaktadýr. Þu halde, bu hadis, mütevazi giyinmeye bir emir olmayýp, bir irþaddýr.[58]
ـ5263 ـ2ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ لَبِسَ ثَوْبَ شُهْرَةٍ ألْبَسَهُ اللّهُ ثَوْبَ مَذَلَّةٍ؛ وفي رواية: ألْبَسَهُ اللّهُ أيَّاهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثُمَّ ألْهَبَ فيهِ النّارَ[. أخرجه الرواية ا‘ولى أبو داود، والثانية رزين.»ثَوْبُ الشّهْرَةِ« هو الذي إذا لبسه ا“نسان افتضح به اشتهر بين الناس، والمراد به ما يجوز للرجال لبسه شرعاً و عرفاً .
2. (5263)- Hz. Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim þöhret elbisesi giyerse Allah ona zillet elbisesi giydirir."
Bir rivayette de þöyle denmiþtir: "...Kýyamet günü Allah ona onun aynýsýný giydirir, sonra içinde ateþi tutuþturur." [Ebu Davud, Libas 5, (4029), 4030).][59]
AÇIKLAMA:
1- Hadisin Ebu Davud´daki aslý ile Teysir´deki metin arasýnda, manaya tesir etmeyen bazý farklýlýklar mevcuttur.
2- Þöhret elbisesi: Ýbnu´l-Esir bunu, "rengi, herkesin giydiði elbiselerin rengine muhalefetle dikkatleri kendine çeken elbisedir, sahibi böylece hasýl ettiði istiðrabla tekebbür eder" diye açýklar. Dikkat çekmek her zaman renk farklýlýðý ile olmaz. Giyilen elbisenin þekli, tarzý da dikkatleri kendine çekebilir. Bir baþka ifade ile, hadisin mutlak ifadesi gözönüne alýnýnca, bölgenin umumi ve mutad modasýna ters düþtüðü için þu veya bu yönüyle garabet arzederek dikkatleri üzerine çeken her çeþit elbise bu gruba girmeli ve yasak olmalýdýr. Nitekim bu elbise "þeriate ve örfe uymayan kýyafet" diye de tarif edilmiþtir.
Öyleyse Ýslam kýyafeti, sadece tesettürün saðlanmasýyla gerçekleþmez, baþka esaslar da arar. Ýþte bunlardan biri dikkat çekici olmamaktýr. Aksi takdirde, Allah kýyamet günü, kiþinin iþlediði suça muvafýk bir ceza ile cezalandýrýp onu zillete atacaktýr. الجزاءُ مِنْ جِنْسِ العَمَلِ [60]
* SÜSLENME
ـ5264 ـ1ـ عن أبي ا‘حْوص عن أبيه قال: ]أتَيْتُ النّبِىَّ # وَعلَيَّ ثَوْبُ دُونٍ. فقَالَ: ألَكَ مَالٌ؟ قُلْتُ: نَعَمْ. قَالَ: مِنْ أىِّ الْمَالِ؟ قُلْتُ مِنْ كُلِّ الْمَالِ قَدْ أعْطَانِى اللّهُ تَعالى. قَالَ: فَاِذَا أتاكَ اللّهُ تَعالى مَاً فَلْيُرَ أثَرُ نِعْمَةِ اللّهِ عَلَيْكَ وَكَرامَتِهِ[. أخرجه النسائي .
1. (5264)- Ebu´l-Ahvas babasýndan naklen diyor ki: "Üzerimde adi bir elbise olduðu halde Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýna gelmiþtim. Bana:
"Senin malýn yok mu?" diye sordu.
"Evet var!" cevabýma:
"Hangi çeþit maldan?" sorusunu yöneltti.
"Her çeþit maldan Allah bana vermiþtir [deve, sýðýr, davar, at, köle, hepsinden var]" demem üzerine:
"Öyleyse Allah Teala hazretleri sana bir mal verdiði vakit Allah´ýn verdiði bu nimetin eseri ve fazileti senin üzerinde görülmelidir!" buyurdular." [Nesaî, Zinet 83, (8, 196).][61]
AÇIKLAMA:
Dinimiz, her ne kadar mütevazi bir hayat tavsiye ediyorsa da, tevazuda ileri gidip varlýk içinde yokluk hayatý yaþamayý hoþ görmez. Ayet-i kerime dünyadaki nasibin unutulmamasýný emreder (Kasas 77). Hadiste de: "Allah birinize bir mal verdi mi, onu önce kendine harcasýn" buyurarak daha açýk bir üslupla kiþinin kendisi için makul ölçülerle harcamasý gereðine dikkat çeker.[62]
ـ5265 ـ2ـ وعن محمّد بن يحيى بن حِبّانٍ قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَا عَلى أحَدِكُمْ إنْ وَجَدَ سَعَةَ أنْ يَتَّخِذَ ثَوْبَيْنِ لِيَوْمِ الْجُمْعَةِ غَيْرُ
ثَوْبى مِهْنَتِهِ[. أخرجه أبو داود.»المهنة« الخدمة ومعاناة ا‘شغال .
2. (5265)- Muhammed Ýbnu Yahya Ýbnu Hibban anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sizden biri bolluða erince iþ elbisesinden baþka bir de cum´a elbisesi edinirse üzerine (bir vebal) yoktur." [Ebu Davud, Salat 219, (1078); Ýbnu Mace, Ýkametu´s-Salat 82, (1095).][63]
AÇIKLAMA:
Rivayetin Ebu Davud´daki aslýnda, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bu irþadý hutbe sýrasýnda beyan ettiði belirtilir. Böylce cum´a ve bayramlarda giyilmek üzere hususi bir elbise bulundurmanýn dinen reddedilen israf sayýlmayacaðý beyan edilmiþ olmaktadýr. Bu, hem cum´aya katýlan insanlarýn iþ elbiselerinin neþredeceði nahoþ kokulardan uzak tutulmasýný saðlayarak mescidleri daha cazip, daha huzurlu kýlar, hem de Müslümanlarýn bayramý olan cum´aya tazim ifade eder.
Hadis, cum´a günü güzel ve temiz elbise giymenin ve hatta sýrf cum´ aya mahsus bir takým bulundurmanýn müstehab olduðunu ifade eder.[64]
ـ5266 ـ3ـ وعن جابرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نَظَرَ رَسُولُ اللّهِ #: الى صَاحِبِ لَنَا يَرْعى ظَهْراً لَنَا وَعَلَيْهِ بُرْدَانِ قَدْ أخْلَقَا. فَقَالَ: أمَالَهُ غَيْرُ هذَيْنِ؟ قَلْتُ: بَلى لَهُ ثَوْبَانِ في الْعَيْبَةِ كَسَوْتُهُ إيّاهُمَا. فقَالَ: ادْعُهُ، فَلْيَلْبَسْهُمَا، فَلَبِسَهُمَا. فَلَمَّا وَلّى؛ قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَالَهُ؟ ضَرَبَ اللّهُ عُنُقَهُ. ألَيْسَ هذَا خَيْراً؟ فَسَمِعَهُ الرَّجُلُ فقَالَ: في سَبِيلِ اللّهِ يَا رَسُولَ اللّهِ؟. فقَالَ: في سَبِيلِ اللّهِ. فَقُتِلَ الرَّجُلُ في سَبيلِ اللّهِ[. أخرجه مالك .
3. (5266)- Hz. Cabir (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bize binek hayvanlarýmýzý güden bir adamýmýzý gördü. Üzerinde eskimiþ (çizgili) iki parçalý giysi vardý.
"Onun bu eskilerden baþka giyeceði yok mu?" buyurdular. Evet var dedim. Çamaþýr torbasýnda iki giysisi daha var, ben onlarý giydirmiþtim."
"Öyleyse çaðýr onu da, bunlarý giysin!" emrettiler. (Çaðýrdým, emr-i Nebeviyi söyledim, o da onlarý giyindi. Geri gitmek üzere dönünce, Aleyhissalâtu vesselâm:
"Nesi var (da bu yenileri giymiyor?) Allah boynunu vurasýca! Bu daha hoþ deðil mi?" buyurdular. Adam bu sözü iþitti ve: "Allah yolunda mý (boynum vurulsun) ey Allah´ýn Resulü?" dedi.
"Evet buyurdular, Allah yolunda!" Adam Allah yolunda öldürüldü. [Muvatta, Libas 1, (2, 910).][65]
AÇIKLAMA:
1- Hadisin Muvatta´daki aslýnda mevzumuz açýsýndan ehemmiyetli bir ziyade var. Hz. Cabir bu hadisenin bir sefer sýrasýnda (Enmar Gazvesi´nde) cerayan ettiðini belirtir. Yani savaþ sýrasýnda bile olsa, çoban bile olsa eskipüskü pejmürde bir kýyafetten imkan nisbetinde kaçýnýlmalýdýr. Ýslam ulemasý, nususun karinesine dayanarak kýyafetin insan ruhuna tesir edeceðini kabul etmiþtir.
2- Hadiste geçen "Allah boynunu vurasýca!" tabiri, bir bedduadan ziyade memnuniyetsizliði ifade eden bir tabirdir. Dilimizde Allah hayrýný veresice tabirini bu makamda kullanýrýz. Hadisin devamýndaki inceliðin hatýrýna, dilimizdeki örfî karþýlýðýný kullanmadýk.
Hadisin devamý Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bir mucizesiyle tamamlanmaktadýr.[66]
ـ5267 ـ4ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]نَهى رَسُولُ اللّهِ #: عَنْ هَاتَيْنِ اللِّبْسَتَيْنِ: اَلْمُرْتَفِعَةِ، وَالدُّونِ[. أخرجه رزين .
4. (5267)- Ýbnu Ömer (radýyallahu anhüma) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) þu iki kýyafeti yasakladý: Çok yüksek kýyafet, çok düþük kýyafet." [Rezin tahriç etmiþtir.][67]
AÇIKLAMA:
Rivayet Rezin Ýbnu Muaviye´ye aittir. Ancak mütedavil kaynaklarda bulunamamýþtýr. Hadiste insan haysiyetine yakýþmayacak derecede düþük bir kýyafetin yasaklanmasý yanýnda, kiþiye kibir telkin edecek çok pahalý bir kýyafet de yasaklanmaktadýr. Böylece, "Her iþin hayýrlýsý vasat olanýdýr" hadisi kýyafette de cari olmaktadýr. Çok düþük kýyafet kiþiyi ruhen sefilleþtirip, insanî itibarýný da haleldar edeceði gibi, yüksek bir kýyafet de israfa kaçmaktan öte, ruhta mezmum olan tekebbür hissini doðurabilecek, normal insanlarýn uzaklaþmasýna ve kiþinin yalnýzlaþmasýna sebep olabilecektir.[68]
ÝKÝNCÝ FASIL
ELBÝSE ÇEÞÝTLERÝ
ـ5268 ـ1ـ عن أمُّ سَلَمَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كانَ أحَبُّ الثِّيَابِ الى رَسُولِ اللّهِ #: اَلْقَمِيصُ[. أخرجه أبو داود والترمذي .
1. (5268)- Ümmü Seleme (radýyallahu anhâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn en ziyade sevdiði elbise kamîs idi." [Ebu Davud, Libas 3, (4025); Tirmizî, Libas 28, (1762, 1763).][69]
AÇIKLAMA:
1- Arapça´da vücudu örtmek üzere giyilen veya sarýlan her þeye sevb denir. Sevb dikiþli de olabilir, dikiþsiz de. Dilimizdeki giysi kelimesi sevbin karþýlýðý olabilir. Kamis ise dikiþli giysidir. Bunun baþ ve kollarýn geçmesini saðlayan oyuklarý vardýr. Þu halde, kamis, bedenin yukarý kýsmýný örten dikiþli giysinin adýdýr ki, gömlek demekteyiz.
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), vücudu örtmede, rida ve izar gibi dikiþsiz olup sargý ve atký suretiyle vücudun örtülmesine bedel, dikiþli olan kamisin giyilmesini tercih etmektedir. Rida belden yukarýyý atký suretiyle izar da belden aþaðýyý sarýnma suretiyle örten giysilerin adýdýr. Þu halde dikiþli olan kamis, örtünme iþini daha iyi, daha saðlam yapacaðý için (aleyhissalâtu vesselâm) bunu daha çok sevmiþ olmalýdýr. Ýzar ve ridanýn ayrýca baðlanarak bedene rabtedilmeye ihtiyacý vardýr.[70]
ـ5269 ـ2ـ وعن سُوَيْدِ بْنِ قَيْسٍ قَالَ: ]جَلَبْتُ أنَا وَمَحْرَفَةُ الْعَبْدِىُّ بَزَّا مِنْ هَجَرَ، فأتَيْنَا بِهِ مَكَّةَ، فَجَاءَ رَسُولُ اللّهِ # فَسَاوَنَا سَرَاوِيلَ فَبِعْنَا مِنْهُ فوَزَنَ ثَمَنَهُ وَقالَ لِلّذِى يَزِنُ زِنْ وَأرْجِحْ[. أخرجه أصحاب السنن .
2. (5269)- Süveyd Ýbnu Kays anlatýyor: "Ben ve Mahrefetu´l-Abdî, Hacer´den bez alýp, Mekke´ye getirdik. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) [yanýmýza] gelip bizimle bir þalvar pazarlýk etti ve satýn aldý. Fiyatýný bize tartýp ödedi. Tartan kimseye de: "Tart (ve ibreyi lehine) kaydýr!" emretti." [Ebu Davud, Büyû 7, (3336); Tirmizî, Büyû 66, (1305); Nesaî, Büyû 54, (7, 284).][71]
AÇIKLAMA:
1- Hacer, Medine´ye yakýn bir yer adýdýr.
2- Alimler bu hadisten, tartma ve ölçme iþinin ücretle olabileceði, bu hizmete mukabil ücret alýnabileceði hükmünü çýkarmýþlardýr. Bundan hareketle taksim eden ve muhasebe iþini yapanlarýn da bu hizmetleri mukabili ücret alabileceði hükmüne varýlmýþtýr. Sadece Ahmed Ýbnu Hanbel ile Said Ýbnu Müseyyeb rahimehümallah´ýn taksim eden ve hesap yapanlarýn (kassam ve hasib) ücret almalarýný mekruh addettikleri rivayet edilmiþtir.
3- Resulullah´ýn hitabýnda, fiyatýn tartýlma (ve bozdurulma) ameliyesinin müþteriye terettüp ettiði hükmü çýkarýlmýþtýr. Sözgelimi bu iþ bir külfet, bir ücret mukabili yapýlacaksa bu külfet ve ücret müþteriye aittir, satýcýya deðil. Günümüzdeki tatbikat buna uymuyor denebilir. Müþteri bütün para verir, bozma veya bozdurma zahmetine satan katlanýr. Paranýn tartýlmasý günümüzde mevzubahis deðildir. Resulullah devrinde madrub dediðimiz dökme para mevcut deðildi. Altýn ve gümüþ tartýlarak ödeme yapýlýrdý. Þimdilerde dövizden bozdurarak ödeme mevzubahis olabilir.
Alimler, bu hadisten hareketle, satýn alýnan eþyaya terettüp eden tartma bölme gibi ameliyenin külfet ve ücretinin de satýcýya ait olacaðýna hükmetmiþlerdir.[72]
ـ5270 ـ3ـ وعن الْمِسْوَرِ بْنِ مَخْرَمَةَ قالَ: ]قَسَمَ رَسُولُ اللّهِ # أقْبِيَةً فَلَمْ يُعْطِ مَخْرَمَةَ مِنْهَا شَيْئاً. فقَالَ: يَا بُنَىَّ انْطَلِقْ بِنَا الى رَسُولِ اللّهِ #، فَانْطَلَقْتُ مَعَهُ. فقَالَ: ادْخُلْ، فَادْعُهُ لِي. فَدَعَوْتُهُ، فَخَرَجَ وَعَلَيْهِ قِبَاءٌ مِنْهَا. فقَالَ: خَبَأنَا هذَا لَكَ ثُمَّ نَظَرَ رَسُولُ اللّهِ # الى أبِي، فقَالَ: رَضِيَ مَخْرَمَةُ[. أخرجه الخمسة .
3. (5270)- Misver Ýbnu Mahreme (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), (ashabýna) bir kýsým kaftanlar taksim etti, fakat (babam) Mahreme´ye hiçbir þey vermedi. Bunun üzerine babam:
"Haydi Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gidelim!" dedi ve beraber gittik. Bana: "Gir de Aleyhissalâtu vesselâm´ý bana çaðýr!" dedi. Ben de çaðýrdým. Resulullah üzerinde daðýttýðý kaftanlardan biri olduðu halde dýþarý çýktý ve "Bunu senin için sakladýk!" buyurdu. Sonra Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) babama baktý ve: "Mahreme razý oldu!" buyurdu." [Buharî, Farzu´l-Humus 11, Libas 12; Müslim, Zekat 129, (1058), Ebu Davud, Libas 4, (4028); Tirmizî, Edeb 53, (2819); Nesâî, Zinet 100, (7, 205).][73]
ـ5271 ـ4ـ وعن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ أحَبَّ الثِّيَابِ الى رَسُولِ اللّهِ # أنْ نَلْبِسَهُ الْحِبَرَةُ[. أخرجه الخمسة.»الحِبَرَةُ« واحدة الْحِبْرُ، وهي البرود الْمَوشِية الْمَنْقُوشَةِ .
4. (5271)- Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) en çok, hýbere (denen Yemen´de mamul, çubuklu) kumaþtan giyinmemizi severdi." [Buhârî, Libas 18; Müslim Libas 32, (2079); Ebu Davud, Libas 15, (4060); Tirmizî, Libas 45, (1788); Nesaî, Zinet 95, (8, 203).][74]
ـ5272 ـ5ـ وعن أبي زميل قال: حَدّثَنَا ابنِ عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]لَمّا خَرَجَتِ الْحَرُورِيّةُ أتَيْتُ عَلِيّاً رَضِيَ اللّهُ عَنْه. فقَالَ: ائْتِ هؤَُءِ الْقَوْم، فَلَبِسْتُ أحْسَنَ مَا يَكُونُ مِنْ حُلَلِ الْيَمَنِ، قَالَ أبُو زُمَيْلٍ: وَكَانَ ابْنُ عَبّاس رَجًُ جَمِيً جَهِيراً. قَالَ ابْنُ عَبّاس: فأتَيْتُهُمْ فقَالُوا: مَرْحَباً بِكَ يَا ابْنُ عَبّاس، مَا هذهِ الْحُلّةُ؟ قُلْتُ: مَا تَعِيبُونَ عَلَىَّ؟ لََقَدْ رَأيْتُ عَلى رَسُولِ اللّهِ # أحْسَنَ مَا يَكُونُ مِنَ الْحُلَلِ[. أخرجه أبو داود .
5.(5272)- Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Harûriyye (denen Haricîler) çýktýðý zaman Hz. Ali (radýyallahu anh)´nin yanýna geldim. Bana:
"Þu adamlara bir uðra!" dedi. Ben de mevcut Yemen hullelerinin en güzelini giydim."
Ebu Zümeyl der k: "Ýbnu Abbas yakýþýklý ve gür sesli biriydi." Ýbnu Abbas der ki:
"Harurîlerin yanýna vardým. Bana:
"Hoþ geldin ey Ýbnu Abbas! Bu takýmýn da ne?" dediler. Ben:
"Beni ayýplýyor musunuz? Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) üzerinde mümkün olan en güzel elbiseyi gördüm!" dedim." [Ebu Davud Libas 8, (4037).][75]
ـ5273 ـ6ـ وعن عبدُ الواحِدِ بْنِ أيْمَنْ عَنْ أبيه قال: ]دََخَلْتُ عَلى عَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها وَعَلَيْهَا دِرْعٌ قِطْرِىٌّ ثَمَنُ خَمْسَةِ دَرَاهِمَ فقَالَت: اِرْفَعْ بَصَرَك الى جَارِيَتِى فإنَّهَا تَزْهَى أنْ تَلْبِسَهُ في الْبَيْتِ، وَقَدْ كَانَ لِى مِنْهَا دِرْعٌ على عَهْدِ رَسولِ اللّهِ # فَمَا كَانَتِ امْرَأةٌ تُقَيِّنُ بِالْمَدِينَةِ إَّ أتَتْ اليّ تَسْتَعِيرُهُ[. أخرجه البخاري.»اَلدُّرُوعُ الْقِطِرِّيَةُ« دروع حمر لها أعم فيها بعض الخشونة، وقيل هى حلل جياد تحمل من قبل البحرين.و»تَزَهى« أى تتكبر.و»تُقيِّنُ« أى تزين للدخول على زوجها .
6. (5273)- Abdülvahid Ýbnu Eymen babasýndan anlatýyor: "Hz. Aiþe´nin yanýna girdim. Üzerinde kalýn Yemen bezinden yapýlmýþ fiyatý beþ dirhem olan bir elbise bulunuyordu. Hz Aiþe:
"Gözünü cariyeme kaldýr da ona bir bak! Zira o þimdi benim giydiðim þu elbiseyi evin içinde giymekten arlanýr. Halbuki, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanýnda benim o (kaba kumaþ)tan bir elbisem vardý. Medine´de zifaf için süslenen her kadýn gelip o elbiyi benden iareten alýrdý." [Buhârî, Hibe 34.][76]
AÇIKLAMA:
Kýtrî: Bahreyn´deki Katar karyesine mensup demektir. Þu halde dýr´un kýtrî, orada imal edilen bir kumaþtýr. Lütgatçiler bunun çizgili sert kaba bir kumaþ olduðunu söylerler. Dýr´ (cem´i: durû) kadýnlarýn giydiði kamis (gömlek)dir. Zýrh kelimesi bundan gelir.
Þu halde Hz. Aiþe (radýyallahu anhâ), Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan sonra kavuþtuðu fevkalade bolluða raðmen zahidane bir hayatý tercih etmiþ, ince, narin, kumaþlar varken kaba ve sert olan düþük kumaþlarla iktifa etmiþtir. Kumaþýn kalitesinin düþüklüðünü ifade için cariyelerin bile giymekten ar duyacaklarýný söylemektedir.
Hadis, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanýnda Arap cemiyetinde, evlenecek olan kadýnlarýn gelinlik elbise iare ettiklerini ve dolayýsýyla bunun caiz olduðunu da belirtmektedir.[77]
ـ5274 ـ7ـ وعنِ الْمُغِيرَةُ بن شُعْبَة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]وَضّأتُ رَسُولَ اللّهِ # وَعَليْهِ جُبَّةٌ مِنْ صُوفٍ شَامِيَّةٌ ضَيِّقَةُ الْكُمَّيْنِ، فَذَهَبَ يُخْرِجُ يَدَهُ مِنْهَا، فَضَاقَتْ عَلَيْهِ، فأخْرَجَهَا مِنْ تَحْتِ بَدَنِهِ فَغَسَلَهُمَا[. أخرجه الترمذي .
7. (5274)- Muðîre Ýbnu Þu´be (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a üzerinde yünden Þamî bir cübbe olduðu halde abdest suyunu döktüm. Cübbenin yenleri dar idi. Elini çýkar(ýp cübbenin yenlerini çemre)mek istedi. Fakat kol dar gelince, (cübbeyi omuzuna atarak) ellerini bedeninin altýndan çýkardý ve yýkadý." [Tirmizî, Libas 30, (1768, 1769).][78]
AÇIKLAMA:
Resulullah bu Þamî (bazý rivayetlerde Rumî) cübbeyi Tebük Seferi sýrasýnda giymiþtir. Giyme sýrasýnda temizliðini tahkik etmediði için küffardan satýn alýnan elbisenin pisliði belli olmadýkça temiz addedileceði hükmü çýkarýlmýþtýr.[79]
ÜÇÜNCÜ FASIL
ELBÝSELERÝN RENKLERÝ
* BEYAZ
ـ5275 ـ1ـ عن ابن عباّسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: اَلْبَسُوا مِنْ ثِيَابِكُمُ الْبَيَاضَ، فإنَّهَا مِنْ خَيْرِ ثِيَابِكُمْ، وَكَفِّنُوا فيهَا مَوْتَاكُمْ[. أخرجه أبو داود والترمذي .
1. (5275)- Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Elbiselerden beyaz olanlarý giyin. Çünkü onlar en hayýrlý giyeceklerinizdir. Ölülerinizi de beyazla kefenleyin." [Tirmizî, Cenaiz 18, (994); Ebu Davud, Týbb 14, (3878).][80]
* KIRMIZI
ـ5276 ـ1ـ عن هلِ بن عامرٍ عن أبيه قال: ]رَأيْتُ رَسُولَ اللّهِ # بِمِنىً يَخْطُب، وَعَلَيْهِ بُرْدٌ أحْمَرُ، وَهُوَ عَلى بَغْلَتِهِ، وَعَلِىٌّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أمَامَهُ يُعَبِّرُ عَنْهُ[. أخرجه أبو داود .
2. (5276)- Hilal Ýbnu Amir babasýndan naklediyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý Mina´da halka hitap ederken gördüm. Sýrtýnda kýrmýzý bir bürde vardý ve katýrýnýn üzerinde idi. Hz. Ali (radýyallahu anh) de önüne durmuþ, Aleyhissalâtu vesselâm´ýn söylediklerini tekrarlýyordu." [Ebu Davud, Libas 21, (4073).][81]
AÇIKLAMA:
Bu rivayet Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn kýrmýzý renkli elbise giydiðine delalet etmektedir. Erkeklerin kýrmýzý giymesini hoþ karþýlamadýðýný ifade eden rivayetler de var. Bu sebeple renk hususunda mezhepler ihtilaf etmiþtir. Rivayetlerin deðerlendirilmesi, kýrmýzý renk için Hanefîleri "mekruh" demeye sevkederken, Þafiî, Malikî gibi bazýlarýný da "mübah" demeye sevketmiþtir. Bu meseledeki ihtilafýn teferruatýna inmeyi, her iki tarafýn delillerini mütalaalarýný burada kaydetmeyi gereksiz görüyoruz. Zaten bir kýsmý müteakiben kaydedilecek. Þu halde sadedinde olduðumuz hadis, "kýrmýzý renk erkekler için mübahtýr" diyenlerin delillerinden birini teþkil etmektedir.[82]
ـ5277 ـ2ـ وعن البراء رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # مَرْبُوعاً، وَقَدْ رَأيْتُهُ في حُلَّةٍ حَمْرَاءَ مَا رَأيْتُ شَيْئاً أحْسَنَ مِنْهُ قَطُّ[. أخرجه الخمسة .
2. (5277)- Hz. Bera (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) orta boylu idi. Ben onu kýzýl bir hulle içerisinde gördüm. Ben Aleyhissalâtu vesselâm´dan daha güzel bir þeyi hiç görmedim." [Buhârî, Libas 35; Menakýb 23; Müslim, Fezail 91, (2337); Ebu Davud, Libas 21, (4072); Tirmizî, Libas 4, (1724); Nesâî, Zinet 94, (8, 203).][83]
ـ5278 ـ3ـ وعن ابن عمرو بن العاصٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]مَرَّ رَجُلٌ وَعَلَيْهِ ثَوْبَانِ أحْمَرانِ، فَسَلَّمَ عَلى النّبِىِّ # فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيْهِ[. أخرجه أبو داود والترمذي .
3. (5278)- Ýbnu Amr Ýbni´l-As (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Üzerinde kýrmýzý renkli iki giyecek bulunan bir adam geldi ve Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a selam verdi. Ama (aleyhissalâtu vesselâm) adamýn selamýný almadý." [Ebu Davud, Libas 20, (4069); Tirmizî, Edeb 45, (2808).][84]
radyobeyan