Kanaat 2 By: sumeyye Date: 25 Nisan 2010, 15:09:37
AÇIKLAMA:
1- Allah´ýn gani kýlmasý, kalp zenginliði vermesidir. Zîra bir hadiste "Hakiki zenginlik kalp zenginliðidir, (gözütokluktur)" buyrulmuþtur. [8]
2- HADÝSTEN ÇIKARILAN BAZI FEVAÝD
* Hadis, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn sehavetini ve Allah´ ýn, isteyenlere verme hususundaki emrini infazýný göstermektedir. Hatta bir kere deðil, üst üste isteyene ikinci, üçüncü sefer verdiðini de görmekteyiz.
* Hadiste isteyene özür beyan etmenin, iffetli olmasýný tavsiye etmenin cevazý da gözükmektedir.
* Sabretmek, istememek evla olmakla beraber, ihtiyaç durumunda istemenin caiz olduðu hükmü de çýkarýlmýþtýr.
* Sabýr, insana verilen en hayýrlý ihsan ve en bol sermayedir. Ýbnu´l-Cevzî demiþtir ki: "Ýffetli olmak için halini halktan gizlemek ve onlara karþý istiðna izhar etmek gerektiði için, iffet sahibi batýnda Allah için muamelede bulunuyor demektir. Böylece, bu husustaki sýdký nisbetinde maddî ve mânevî kâra mazhar olur. Resulullah sabrý, ihsanlarýn en hayýrlýsý olarak ifade buyurdu. Çünkü o, nefsi, sevdiði þeylerden alýkoyar ve peþin yapýlmasý hoþuna gitmeyen þeyleri yapmaya mecbur kýlar. Halbuki, herkes yaptýðý bu þeyleri terketse veya iþlese ahirette eza ile karþýlaþacaktý."
* Allah´ýn müstaðni kýlmasý, ya maddî olarak rýzýk vermesi þeklinde, yahut da kalbine kanaat atmasý þeklinde tecelli eder.[9]
ـ4858 ـ5ـ وعن أبِى اُمَامَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: يَا بْنَ آدَمَ إنَّكَ إنْ تَبْذُلِ الْفَضْلَ خَيْرٌ لَكَ، وَإنْ تَمْسِكْهُ شَرٌّ لَكَ، وََ تَُمَ عَلى كفَافٍ، وَابْدَأْ بِمَنْ تَعُولُ، وَالْيَدُ الْعُلْيَا خَيْرٌ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى[. أخرجه مسلم والترمذي.»الْيَدُ الْعُلْيَا« هي المعطي نّها بالحقيقة تعلو على يد السائل صورة ومعنى .
5. (4858)- Ebu Ümame (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resululllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ey ademoðlu! Eðer fazla malýný Allah yolunda harcarsan bu senin için daha hayýrlýdýr. Kendine saklarsan senin için zararlýdýr. Kefaf (yeterli miktar) sebebiyle levm edilmezsin. (Harcamaya), bakýmlarý üzerinde olanlardan baþla. Üstteki el (yani veren), alttaki elden (yani alandan) daha hayýrlýdýr." [Müslim, Zekat 97, (1036); Tirmizî, Zühd 32, (2344).][10]
AÇIKLAMA:
1- Burada Resulullah, Ýslam´ýn ideal ahlakýný teblið buyurmaktadýr; ihtiyacý normal görecek kefaf miktarla yetinmek ve fazlasýný Allah yolunda, O´nun rýzasý için harcamaktýr. Kiþi böylece, uhrevî mesuliyetten kurtulmaktan baþka, onun sevabýna mazhar olacaktýr.
2- Kefaf miktarla yetinen, levm edilmez. Çünkü hayatýnýn devamý için gerekli olan mesken, libas, yiyecek ve içecek için hesap sorulmayacaktýr. Kefafý taþan istihlak ve mülkiyet, hesaba bais olacaktýr.
3- Kiþi malýný harcarken, önce bakmakla mükellef olduðu yakýnlarýna öncelik vermelidir. Kendi yakýnlarý ihtiyaç içinde iken, sevap düþüncesiyle yabancýlara harcamak, tasaddukta bulunmak caiz deðildir. Resulullah, kiþinin ailesine harcadýklarýnýn da sadaka olduðunu beyan buyurmuþtur.
4- Hadis, "veren el alan elden üstün" demekle, "zenginlik fakirlikten üstündür" diyenlere delil olmaktadýr.[11]
ـ4859 ـ6ـ وعن عُمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: لَوْ أنَّكُمْ تَتَوَكَّلُونَ عَلى اللّهِ حَقَّ تَوَكُّلِهِ لَرَزَقَكُمْ كَمَا يَرْزُقُ الطَّيْرَ، تَغْدُو خِمَاصاً وَتَرُوحُ بِطَاناً[. أخرجه الترمذي.»الخِماصُ« الجياع الخاليات البطون من الغذاء.و»البِطَانُ« الشباع الممتلئات البطون .
6. (4859)- Hz. Ömer (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Siz Allah´a hakkýyla tevekkül edebilseydiniz, sizleri de, kuþlarý rýzýklandýrdýðý gibi rýzýklandýrýrdý: Sabahleyin aç çýkar, akþama tok dönerdiniz." [Tirmizî, Zühd 33, (2345) .] [12]
* TOKGÖZLÜLÜK
ـ4860 ـ1ـ عن أبِى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: لَيْسَ الْغِنَى عَنْ كَثْرَةِ الْعَرَضِ، وَلَكِنَّ الْغِنَى غِنَى النَّفْسِ[. أخرجه الشيخان والترمذي.»الَعرضُ« ما يتموله انسان ويقتنيه من المال وغيره .
1. (4860)- Hz. Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Zenginlik mal çokluðuyla deðildir. Bilakis zenginlik göz tokluðuyladýr." [Buhârî, Rikak 15; Müslim, Zekat 120, (1051); Tirmizî, Zühd 40, (2374).][13]
AÇIKLAMA:
1- Göz tokluðu diye tercüme ettiðimiz ibarenin aslý غِنَى النَّفْسِ dir, yani nefis zenginliði, Bazý hadislerde غِنَى الْقَلْبِ kalp zenginliði þeklinde gelmiþtir. Dilimizde bunu en güzel ifade eden tabir göz tokluðu tabiridir. Bunun zýddý da aç gözlülüktür.
2- Hadisin Ýbnu Hibban´da gelen bir veçhi þöyle: "Hz. Ebu Zerr (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (bir defasýnda) bana:
"Ey Ebu Zerr! Zanneder misin ki mal çokluðu zenginliktir?" buyurdular. Ben: "Evet!" dedim. Tekrar:
"Mal azlýðýnýn da fakirlik olduðunu mu sanýrsýn?" buyurdular. Ben yine: "Evet! Ey Allah´ýn Resulü!" dedim. Bunun üzerine:
"Þurasý muhakkak ki gerçek zenginlik kalp zenginliðidir, gerçek fakirlik de kalp fakirliðidir!" buyurdular.
Ýbnu Battal der ki: "Hadisin mânasý þudur: "Zenginliðin hakikatý mal çokluðu deðil. Çünkü Allah´ýn bol mal verdiði pekçok kimse, kendisine verilene kanaat etmez, daha da artýrmak için gayret sarfeder; haram mý, helal mi nereden geldiðine aldýrmaz. Hýrsýndaki þiddete bakýnca fakir zannedersin. Ancak zenginliðin hakikati ise nefis zeginliði, göz tokluðudur. Gözü tok olan da, kendisine verilenle müstaðni olan, ona kanaat getiren, rýza gösteren, artýrmak için hýrsa kaçmayan, talepte ýsrarlý olmayandýr. Ýþte bu zengin gibidir." Kurtubî der ki: "Hadisin mânasý: "Faydalý veya büyük veya memduh olan zenginlik nefis zenginliðidir. Þöyle ki: Kiþinin nefsi müstaðni oldu mu tamahkârlýðý býrakýr, izzet ve büyüklük kazanýr. Böyle bir kimsenin elde ettiði itibar, saygý, þeref ve övgü, hýrsý sebebiyle aç gözlü olan bir kimsenin elde ettiði zenginlikten fazladýr. Çünkü hýrs onu, cimriliði ve düþüklüðü sebebiyle rezil iþlere, hasis ve adi fiillere atar. Halktan onu kýnayanlar çoðalýr, insanlar nazarýnda itibarý düþer, herkesten daha hakir, daha zelil duruma düþer. Hülasa, nefis zenginliði ile muttasýf olan kimse, Allah´ýn kendine verdiði rýzka kanaatkârdýr, ihtiyaç dýþý olan þeyleri artýrmak için hýrs etmez, talepte ýsrarlý olmaz; istemek, dilenmek alçaklýðýný göstermez, bilakis Allah´ýn verdiði nasibine razý olur. Sanki ebedî bir zenginliðe kavuþmuþ gibidir. Aç gözlülükle muttasýf olan kimse, öbürünün zýddýnadýr. Herþeyden önce Allah´ýn verdiðine razý deðildir, durmaksýzýn habire bir arayýþ ve talep içindedir. Onun gayesi mal elde etmektir, haramhelal nasýl geldiði pek mühim deðil, yeter ki kazansýn. Bu hýrs içinde kaybedecek olursa çok üzülür, adeta yýkýlýr. O sanki mal yönüyle fakirdir. Çünkü kendisine verilene istiðna göstermez ve sanki zengin deðildir.
Þurasý da var: Tokgözlülük, Allah´ýn indindeki mükafaatýn daha hayýrlý ve ebedî olduðunu bilerek Allah Teala´nýn hükmüne rýza ve emrine teslim olmaktan neþ´et eder. Bu kimse hýrs ve talepten yüz çevirmiþtir."
Tîbî der ki: "Hadiste tokgözlülükle ilmî ve amelî kemalatýn husûlünün murad edilmiþ olmasý da mümkündür. Öyleyse akil kiþi, vaktini kemalatý tahsilden ibaret hakiki zenginliði kazanma yolunda harcamalýdýr. Mal toplamak için deðil; zîra bu fakrý artýrmaktan öte bir iþe yaramaz."
Ýbnu Hacer der ki: "Nefs zenginliði, kalp zenginliðiyle, bütün iþlerinde Allah´a karþý fakrýný idrakle hasýl olur. Böylece, yakin kesbeder ki bütün ihtiyaçlarý gören, maddî ve manevî zenginlikleri veren O´dur. Bunlarý alan ve engelleyen de O´dur. Bu yakine eren kimse, Allah´ýn kazasýna razý olur, nimetlerine þükreder. Sýrrý ortaya çýkýnca O´na iltica eder. Kalbin, Rabbine duyduðu iftikârdan Rabbi dýþýndakilere karþý istiðna (tokgözlülük) neþ´et eder."[14]
ـ4861 ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: لَيْسَ الْمِسْكِينُ الّذِي تَرُدُّهُ اللُّقْمَةُ وَاللُّقْمَتَانِ، وَالتَّمْرَةُ وَالتَّمْرَتَانِ، وَلَكِنِ الْمِسْكِينُ الّذِي َ يَجِدُ غِنىً يُغْنِيهِ وََ يُفْطَنُ بِهِ فَيُتَصَدَّقَ عَلَيْهِ، وََ يَقُومُ فَيَسْألَ النَّاسَ[. أخرجه الستة إ الترمذي .
2. (4861)- Yine Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"(Hakiki) fakir, kapý kapý dolaþýrken verilen bir iki lokmanýn veya bir iki hurmanýn geri çevirdiði kimse deðildir. Fakat gerçek fakir, ihtiyacýný giderecek bir þey bulamayan ve halini anlayýp kendisine tasaddukta bulunacak biri çýkmayan, (buna raðmen) kalkýp halktan birþey istemeyen kimsedir." [Buhârî, Zekat, 53, Tefsir, Bakara 48; Müslim, Zekat 102, (1039); Muvatta, Sýfatu´n-Nebiyy 7, (2, 923); Ebu Davud, Zekat 23, (1631, 1632); Nesaî, Zekat 76, (5, 85).][15]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadis, Kur´an-ý Kerimde, kendisine zekat verilecekler bahsinde (Tevbe 60) zikri geçen miskini açýklamaktadýr. Miskin kelimesi kýsaca fakir demektir. Bu kelimenin örfî mânasý izafîdir, herkesçe kabul edilmiþ kesin bir ölçüsü ve tarifi yoktur. Öyleyse, þerî ölçünün belirtilmesi gerekmektedir. Aleyhissalâtu vesselâm, sadedinde olduðumuz hadiste bu meseleyi ele almakta, kapý kapý dolaþanlarýn hakiki fakir olmadýklarýný belirtmekte, insanlara halini açamayan gerçek fakirlerin araþtýrýlmasý gereðine irþad buyurmaktadýr. Bazý alimler, kapý kapý dolaþanlarýn þerî manada miskin olmadýðýný söyler ve "Çünkü derler, böyle birisi yiyeceðini tahsile muktedirdir." Öyleyse hadis, muzdar kalmadýkça, kapý kapý dolaþanlarý zemmetmektedir. Tîbî, hadisten "Bu kimselerin zekata müstehak olmalarý gerektiði" hükmünü çýkarýr. Ancak bazý alimler: "Murad, onlarýn müstehak olmalarýný nefyetmek deðil, gerçek fakirliðin bu bilinen fakirliðin dýþýnda olduðunu ve onlarýn zekata müstehak olduklarýný takrirdir" demiþtir. Hadisle ilgili olarak Nevevî de þunlarý söyler: Hadisin mânasý þudur: "Sadakaya ehakk ve ona muhtaç olan kâmil mânadaki fakir miskin, kapýlarý dolaþanlar deðildir. Hadis böylelerinden fakirliði nefyetmiyor, kâmil mânada fakirliði reddediyor."
Ayet-i kerimede Cenab-ý Hak da gerçek fakirleri, iffetinden insanlara açamayan ihtiyaç sahipleri olarak tanýtýr: "Sadakalar kendilerini Allah yolunda hizmete adamýþ fakirler içindir ki, onlar yeryüzünde dolaþýp hayatlarýný kazanmaya fýrsat bulamazlar. Onlarýn hallerini bilmeyen kimse, istemekten çekindikleri için, onlarý zengin sanýr. Ey Habibim, sen onlarý yüzlerinden tanýrsýn. Yoksa onlar insanlardan ýsrarla birþey istemezler..." (Bakara 173.)
Þu halde ayet ve hadis, gerçek mânada fakirlik için iki þart beyan etmiþ olmaktadýr;
1) Zengin olmamak,
2) Ýffet sebebiyle ihtiyacýný kimseye açmadýðý için zengin zannýyla halk tarafýndan fakirliði bilinmemek.
Baþta Þafiî bir kýsým alimler, bu delilden hareketle, fakir ve miskin arasýnda bir fark görürler ve derler ki: "Fakirin hali miskinden daha kötüdür. Miskin, birþeyleri olan fakat kendisine kafi gelmeyen kimsedir. Fakir ise, hiçbir þeyi olmayan kimsedir." Bu açýklamaya þu ayetten de delil gösterilmiþtir: "Gemiye gelince o, denizden çalýþan miskinlere aitti" (Kehf 79). Ayette, içinde çalýþtýklarý gemileri olduðu halde, birkýsým insanlar miskin diye yadedilmiþtir.
Ebu Hanife ve diðer birkýsým alimlere göre tam tersine miskin, fakire nazaran durumu daha kötü olan kimsedir. Bunlarýn delili, "veya topraða atýlmýþ bir miskine" (Beled16) ayetidir. Bunlara göre miskin, topraða çýplaklýk sebebiyle atýlmýþtýr.
Ýbnu´l-Kasým ve Ashab-ý Malik: "Fakir ve miskinin aralarýnda bir fark yoktur, ikisi de halen birbirlerine müsavidir" demiþtir. Böyle hükmedenlere göre: "Meskenet (miskinlik) fakrýn ayrýlmaz vasfýdýr ama, zillet ve alçaklýk mânasýna gelmez. Zîra, öyle miskin vardýr ki, nefis zenginliði sebebiyle büyük krallardan daha izzetlidir. Öyleyse miskinin manasý, dünyevî ihtiyaçlarýný teminde aciz kimse demektir. Aciz kimse, ihtiyaçlarýný temine kalkmaz, yerinde sakin kalýr.[16]”[17]
radyobeyan