Kütübü Sitte
Pages: 1
Kanaat By: sumeyye Date: 25 Nisan 2010, 15:08:25
Kanaat




KANAATÝN MEDHÝ VE ONA TEÞVÝK



,ـ4854 ـ1ـ عن عُبيداللّهِ بن محصن الخطمي رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ أصْبَحَ مِنْكُمْ آمِناً في سِرْبِهِ، مُعَافىً في بَدَنِهِ، عِنْدَهُ قُوتُ يَوْمِهِ، فَكأنَّمَا حِيزَتْ لَهُ الدُّنْيَا بِحَذَافِيرِهَا[. أخرجه الترمذي.قوله »آمِناً في سِرْبِهِ« أي في نفسهِ.و»اَلْحَذَافِيرُ« أعالِى الشئ ونواحيه، واحدها حذفار يقال أعطاه الدنيا بحذافيرها: أى بأسرها .



1. (4854)- Ubeydullah Ýbnu Mihsan el-Hutamî (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Sizden kim nefsinden emin, bedeni sýhhatli ve günlük yiyeceði de mevcut ise sanki dünyalar onun olmuþtur." [Tirmizî, Zühd 34, (2347); Ýbnu Mace, Zühd 9, (4141).][1]



AÇIKLAMA:



1- Hadiste geçen سرب kelimesi, meþhur þekliyle sirb diye okunmuþtur. Bu durumda nefis demek olur. Serb diye de rivayet edilmiþtir. Bu durumda meslek manasýnda olur. Ayrýca sereb þeklinde de rivayet edilmiþtir ki, bu durumda beyt (ev, aile) manasýna gelir. Yani kiþinin can, iþ ve aile emniyetlerini ifade eder.

2- Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn hayat denen dünya yaþayýþýnýn "gün" denen bölümlerden meydana geldiðini, ecel gizli olmasý hasebiyle , ömrü bir günlük kesit halinde deðerlendirmek gerektiðini, bu bir günlük kesitin mes´udane olmasý için baþlýca üç þartýn aranmasý gerektiðini belirtiyor. Bu üç þart þunlardýr:

1- Can (veya meslek veya mesken) emniyeti.

2- Saðlýk.

3- Günlük gýda (sabah ve akþam yiyeceði)

Bunlardan birinin eksikliðini, diðerlerinin fazlalýðý ile telafi edemiyeceðimizi düþünürsek, Aleyhissalâtu vesselâm´ýn bu hadislerindeki hikmetin büyüklüðünü anlarýz. Sözgelimi, çok zenginiz ama saðlýðýmýz yok veya can emniyetimiz yok. O zenginlik ne iþe yarar? Saðlýðýmýz, zenginliðimiz yerinde, fakat can emniyetimiz yok; her an ölüm ve düþman tehlikesi içinde hayatýmýz zehir olur. Devlet ve içtimâî nizamýn gayesi, fertlere mal, can ve ýrz emniyetini, çalýþma (meslek) sulhünü saðlamaktýr.

Bu þartlardan birinin eksik olduðu yerlerde ve zamanlarda hayat tatsýzdýr, insanlar mutsuzdur. Münâvî: "Hadis, fakrý gýnaya efdal bulanlara hüccettir" der.[2]



ـ4855 ـ2ـ وعن عُثْمَان رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: لَيْسَ ِبْن آدَمَ حَقٌّ في سِوَى هذِهِ الْخِصَالِ: بَيْتٌ يَسْكُنُهُ، وَثَوْبٌ يُوَارِي بِهِ عَوْرَتُهُ، وَجِلْفُ الْخُبْزِ وَالْمَاءِ[. أخرجه الترمذي.»الجِلْفُ« الخبز وحده إدام معه، وقيل هو الخبز الغليظ اليابس .



2. (4855)- Hz. Osman (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ademoðlunun þu üç þey dýþýnda (temel) hakký yoktur. Ýkamet edeceði bir ev, avretini örteceði bir elbise, katýksýz bir ekmek ve su." [Tirmizî, Zühd 30, (2342).][3]



AÇIKLAMA:



1- Alimler, hadiste geçen hisâl (þey) ile, kazanmak için peþinden koþmasý gereken temel ihtiyaçlarýnýn kastedildiðini belirtir. Bunlar: Ýkamet edeceði mesken, avretini örteceði giyecek ve kuru ekmek ile sudur. Mesken ve giyeceðin de sade ve asgarî ölçüde olacaðý açýktýr. Çünkü, gýda kuru ekmek ile ifade edilmiþtir. Resulullah gýdayý ifade ederken kuru ekmek veya katýksýz ekmek mânasýna gelen cilf kelimesini kullanmakla, bu zaruri maddelerin asgarî ölçülerini ifade etmiþ olmaktadýr. Nitekim mesken veya ev deyince gecekondudan villaya kadar çok farklý mertebeleri var; giyecek de öyle. Þu halde hak olarak ifade edilen nisab, hayatýn devamýný konforsuz olarak saðlayacak asgarî miktardýr.

Münavi, bazý alimlerin þu mütalaasýný kaydeder: "Dünyadan mal edinmek maksadýyla mesken, giyecek, binecek gibi þeylerden, bu miktardan fazlasýna sahip olan kimse, bu fazlalýðý, ona kendisinden daha fazla muhtaç olan Allah´ýn diðer kullarýna karþý yasaklamýþ olur." el-Kâdi der ki: "Resulullah, hak ile, Allah´ýn kiþiye -ahirette bir mükafaat veya suali olmadan- vermesi gereken þeyi kasteder. Bundan dolayý kiþiye ahirette mükâfaat veya mücazaat yoktur. Çünkü bunlar, nefsin yaþayabilmek için mutlaka muhtaç olduðu þeylerdir. Bu zikredilen miktardan fazlasý sorumluluðu olan nasiblerdir."

Hakký açýklama zýmnýnda þöyle de söylenmiþtir: "Onunla, insanýn müstehak olduðu þey kastedildi. Çünkü insan, o miktara muhtaçtýr ve hayatýnýn devamý ona baðlýdýr. Maldan gerçek mânada kastedilen de o (hak olan) miktardýr. Zemahþerî der ki: "Mesken, giyecek, yiyecek ve içecek, insana zaruri olan ana unsurlardýr."[4]



ـ4856 ـ3ـ وعن فُضَالَةِ بْنِ عُبَيْد رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: طُوبى لِمَنْ هُدِىَ لِ“سَْمِ وَكَانَ عَيْشُهُ كَفَافاً وَقَنِعَ[. أخرجه الترمذي .



3. (4856)- Fadale Ýbnu Ubeyd (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ýslam hidayeti nasip edilen ve yeterli miktarda maiþeti olup, buna kanaat edene ne mutlu!" [Tirmizî, Zühd 35, (2350).][5]



AÇIKLAMA:



Yeterli miktar diye tercüme ettiðimiz kefaf´ý en-Nihaye´de Ýbnu´l-Esir þöyle açýklar: "Bu, kendisine muhtaç olunan miktarý karþýlayýp, artmayan þeydir. Bir baþka ifadeyle asgarî ölçüde ihtiyaca yeten miktardýr. Kefaf miktarda tereffüh, tefahur yoktur."

Þu halde hadis, Ýslamî hidayetle müþerref olduktan sonra muhanete muhtaç kýlmayacak en az miktarda maddî ihtiyaçlarýný temin edebilen kimseyi tebrik etmekte, "ne mutlu ona" demektedir. Çünkü fazlasýnýn hesabý var, o fazlalýðýn þevkiyle þýmarma, harama kaçma, "hakkýný verememe" tehlikesi var.[6]



ـ4857 ـ4ـ وعن أبي سعيد الخُدْريّ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]سَألَ نَاسٌ مِنَ ا‘نْصَارِ رَسُولَ اللّهِ # فأعْطَاهُمْ مَا سَألُوهُ ثُمَّ سَألُوهُ، فأعْطَاهُمْ

مَا سَألُوهُ. ثُمَّ سَألُوهُ فأعْطَاهُمْ مَا سَألُوهُ. حَتّى إذَا نَفَذَ مَا عِنْدَهُ قَالَ: مَا يَكُونُ عِنْديِ مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ أدّخِرَهُ عَنْكُمْ، وَمَنْ يَسْتَعْفِفْ يُعِفُّهُ اللّهُ، وَمَنْ يَسْتَغْنِ يُغْنِهِ اللّهُ، وَمَنْ يَتَصَبَّرْ يُصَبِّرْهُ اللّهُ، وَمَا أُعْطِي أُحَدٌ عَطَاءً هُوَ خَيْرٌٌ لَهُ وَأوْسَعُ مِنَ الصَّبْرِ[. أخرجه الستة.وزاد رزين رحمه اللّه تعالى: ]وَقَدْ أفْلَحَ مَنْ أسْلَمَ وَرُزِقَ كَفَافاً وَقَنَّعُهُ اللّهُ بِمَا آتَاهُ[.قُلْتُ: زَيَادَة رزين أخرجها مسلم والترمذي من رواية ابن عمرو بن العاص واللّه أعلم.»الكَفَافُ« الّذي يفضل عن الحاجة و ينقص .



4. (4857)- Ebu Saidi´l-Hudrî (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ensar (radýyallahu anhüm)´dan bazý kimseler, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ dan bir þeyler talep ettiler. Aleyhissalâtu vesselâm da istediklerini verdi. Sonra tekrar istediler, o yine istediklerini verdi. Sonra yine istediler, o isteklerini yine verdi. Yanýnda mevcut olan þey bitmiþti; þöyle buyurdular:

"Yanýmda bir mal olsa, bunu sizden ayrý olarak (kendim için) biriktirecek deðilim. Kim iffetli davranýr (istemezse), Allah onu iffetli kýlar. Kim istiðna gösterirse Allah da onu gani kýlar. Kim sabýrlý davranýrsa Allah ona sabýr verir. Hiç kimseye sabýrdan daha hayýrlý ve daha geniþ bir ihsanda bulunulmamýþtýr." [Buharî, Zekat 50, Rikak 20; Müslim, Zekat 124, (1053); Muvatta, Sadaka 7 , (2, 997); Ebu Davud, Zekat 28, (1644); Tirmizî, Birr 77, (2025); Nesaî, Zekat 85, (5, 95).]

Rezin rahimehullah þu ziyadede bulunmuþtur: "Ýslam´a girip, yeterli miktarla rýzýklandýrýlan ve verdiði bu miktara Allah´ýn kanaat etmeyi nasip ettiði kimse kurtuluþa ermiþtir."[7]



radyobeyan