Yeni Bir Muhayyile By: rabia Date: 25 Nisan 2010, 11:45:34
Yeni Bir Muhayyile
Klasik Ýslâm düþüncesinde kullanýlan muhayyile kelimesi, gerçeklik ile irtibatý kesmeyi deðil, gerçekliði semboller ile anlamayý ve anlamlandýrmayý ifade ediyor. Sembollerle düþünmek, görünen her nesnenin ötesinde daha yüksek bir gerçekliðin olduðunu söylemek anlamýna geliyor.
Çaðdaþ müslüman toplumlarýn temel sorunlarýndan biri, dinî muhayyilenin yerini seküler içerikli mitolojilerin almasý. Ýslâm inancýnýn ilmek ilmek ördüðü dinî muhayyile, inanan insanlarýn madde, akýl ve ruh dünyalarý arasýnda anlamlý irtibatlar kurmalarýný saðlýyordu. Dinî muhayyileyi özümseyen insanlar, varlýðýn her boyutuna hakikat nazarýyla bakabiliyordu. Bugün bu muhayyilenin yerini seküler mitolojiler ve tek boyutlu hikâyeler almýþ durumda.
Dinî muhayyile nedir? Bu soruyu cevaplamadan önce, Türkçe’deki hayal kelimesinin burada bahsettiðimiz muhayyile, yani hayal etme gücünün farklý bir anlamý olduðunu ifade etmemiz gerekiyor. Bugün hayal kelimesini gerçekliði olmayan, düþsel þeyler için kullanýyoruz. Hayal kurmak, geçmiþ ya da geleceðe dönük düþ kurmayý ifade ediyor. Bir þeye hayalî demek, onun gerçek olmadýðýna iþaret etmek demek. Kýsacasý hayal ve muhayyile, gerçeklik ile irtibatý koparmak anlamýna geliyor.
Klasik Ýslâm düþüncesinde kullanýlan muhayyile kelimesi, gerçeklik ile irtibatý kesmeyi deðil, gerçekliði semboller ile anlamayý ve anlamlandýrmayý ifade ediyor. Sembollerle düþünmek, görünen her nesnenin ötesinde daha yüksek bir gerçekliðin olduðunu söylemek anlamýna geliyor. Nasýl insanýn manasý onun maddi-biyolojik özelliklerinden daha fazla bir þeyse, nesnelerin hakikati de onlarýn görünürdeki fiziki niteliklerinden daha fazla bir þeydir. Bir kitabýn manasý, onun kapaðýnýn rengi, cildi yahut yazý karakterinde deðil, ihtiva ettiði düþüncelerdedir. Bir kitabý anlamak demek, ondaki manayý kavramak demektir. Yoksa hiçbirimiz bir kitabýn rengini, sayfa sayýsýný, aðýrlýðýný ölçerek onu anladýðýmýzý iddia edemeyiz.
Sembol ve muhayyile
Semboller, varlýklarý bir üst anlam çerçevesinde anlamamýzý saðlayan araçlardýr. Sembol-gerçeklik iliþkisi, týpký kitap-anlam iliþkisi gibi organik bir iliþkidir. Biri olmadan diðerini anlayamayýz. Kitabýn yukarýda zikrettiðimiz maddi özellikleri olmasa, onu okuyamayýz. Dolayýsýyla manasýný da kavrayamayýz. Fakat kitabýn manasýný anlamak, onun fizik özelliklerini sýralamaktan daha fazla bir þeydir.
Tevhid inancý ve yaradýlýþ fikri açýsýndan baktýðýmýzda gerçekliðin kendisi bütün olarak bir semboldür. Kendi fiziki niteliklerinin ötesinde bir gerçekliðe iþaret etmektedir ki bu gerçeklik, Yaratýcý’nýn varlýðý ve yaratma kudretidir. Bu kudretten neþet eden hikmet ve nizamdýr. Bizler sýnýrlý ve sonlu varlýklar olduðumuz için Mutlak Varlýk’ý yani Yaratýcý’yý, isim ve sýfatlarýndan baðýmsýz olarak kavrama þansýna sahip deðiliz.
Çünkü sonsuz olan bir þeyi sonlu bir kalýba sokamayýz. Yaradýlýþ alemini Yaratýcý’ya götüren bir sembol olarak okumak, O’na bize sunduðu izler ve iþaretler aracýlýðýyla ulaþmak demektir. Bu manada sembol, gerçekliðin karþýsýnda bulunan hayalî bir þey deðildir. Gerçekliðin yerine ikame edilebilecek bir metafor yahut mesel de deðildir. Sembol, gerçeklikle beraber onu anlamamýzý mümkün kýlan bir araçtýr.
Muhayyile, gerçekliði sembolik bir dille kavrama ve onda saklý olan anlamlarý ifþa etme yetisidir. Muhayyile, salt aklî ve soyut argümanlarla somut maddi gerçeklik arasýndaki irtibatý kurmamýzý saðlar. Ýnsan, pür hakikatle pür madde arasýnda duran bir varlýktýr. Salt maddeye indirgenmek, onun yaradýlýþ gayesine aykýrýdýr. Temiz insan fýtratý, insaný yükseltmek için vardýr. Öte yandan salt aklî bir hakikat, insanýn karmaþýk yapýsýný kuþatacak derinlikten yoksundur. Ýnsaný matematik bir formüle yahut geometrik bir þekle sýðdýramayýz. Dahasý pür hakikati olduðu gibi ve bütün çýplaklýðýyla kavramak herkes için mümkün deðildir. Muhayyile, bütün bu varlýk alanlarý arasýnda irtibat kurmamýzý saðlar.
Ýnanç, bilgi ve toplum
Birey ve toplum psikolojisi açýsýndan baktýðýmýzda muhayyile, her insanýn sahip olduðu ve kullandýðý bir melekedir. Din, sadece bir elite deðil bütün topluma hitap etmek zorunda olduðundan, piramidin her katýndaki insanlarýn anlayabileceði söylemler geliþtirir. Terzi Mehmet amcadan hattat Ali beye, bir anneden padiþaha kadar herkesi kuþatabilecek bir dinî söylem, dinin özünde yatan hakikatin farklý üslup ve tarzlarda ifade edilmesini gerektirir.
Bizim geleneðimizde Hz. Mevlâna ve Yunus Emre, muhayyile gücünü en iyi ifade eden isimlerin baþýnda geliyor. Onlarýn hakikati sembollerle anlatmasý, Kur’an’ýn izlediði sembolik anlatým tekniðinin bir devamý. Sembollerin beslediði muhayyile gücü, hakikatin insan zihninde derin izler býrakmasýný saðlýyor. Bu yüzden Mevlâna, Yunus Emre, Eþrefoðlu Rumî gibi gönül dostlarýnýn eserlerini bugün bile okumaya, onlardan ilham almaya devam ediyoruz.
Filozoflar da muhayyile konusuna büyük önem verirler. Onlara göre herkesin saf hakikati aracýsýz bir þekilde kavramasý mümkün deðildir. Bu, insanýn güneþe çýplak gözle bakmasýna benzer. Güneþe bakýnca görme yetimizi kaybetmemek için gözlüðe ihtiyacýmýz vardýr. Ayný þekilde saf hakikati aracýsýz bir þekilde kavramak -ki bu zaten çok az insana nasip olabilecek bir þeydir- için sembollere, remizlere, mesellere, kýssalara ihtiyacýmýz vardýr. Dinî muhayyile bize bu araçlarý saðlar. Ve hakikati her an ve her yerde bulunan bir gerçeklik olarak idrak etmemize imkan tanýr.
Modernitenin hayal dünyasý
Çaðdaþ görsel kültür, muhayyile gücümüzü daraltýyor. TV ve sinema ekranlarýna yansýyan imajlar, hayal dünyamýzý statikleþtiriyor ve tekdüze hale getiriyor. Sözlü kültürün güçlü olduðu toplumlarda, insanlarýn daha zengin bir hayal gücü vardý. Çünkü örneðin bir hikâyede geçen herhangi bir kiþiyi, nesneyi yahut olayý herkes kendi muhayyile gücüne göre tasavvur edebiliyordu.
“Kale” dediðimizde aklýmýza pek çok kale türü gelebilir. Yahut “köprü” dediðimizde bununla ilgili çeþitli ayrýntýlar verebiliriz. Ayný þekilde “yiðit ve cengâver” yahut “selvi boylu güzel” karakterleri hakkýnda çeþitli bilgilere sahip olabiliriz. Fakat neticede bütün bunlarý muhayyile gücümüzle tasavvur eder ve kendi imgeler dünyamýzda bir yere koyarýz. Bu figürlere hayat ve anlam veren, bizim hayal melekemizdir.
Ýçinde yaþadýðýmýz aþýrý renkli ve boyalý görsel kültür, bizi bu imkandan mahrum ediyor. Çünkü muhayyile gücümüze hitap eden figürler, nesneler, hikâyeler, hazýr ve ‘tamamlanmýþ’ bir þekilde sunuluyor. Onlarý kendi zihin, hayal ve ruh dünyamýzda yeniden kurup kendimiz kýlamýyoruz. Bu yüzden onlara katýlamýyoruz. Ve giderek yabancýlaþýyoruz. Muhayyile gücümüzü harekete geçirmesi gereken eserler, bilakis pek çok melekemizin ölmesine yol açýyor.
Bu duruma neden olan iki temel sebep daha var. Birincisi görsel veya iþitsel hayal ürünü modern eserlerin hemen tamamýnýn Batý kökenli olmasý. Bu eserlerin dayandýðý tasavvur dünyasý, inanç sistemi, ahlâkî deðerleri, anlatým teknikleri bize tanýdýk deðil. Roma-Cermen kültüründen gelip hýristiyan olmuþ, daha sonra sekülerleþmiþ Avrupa’nýn hayal dünyasýný besleyen unsurlar, bizim hayal coðrafyamýza çok uzak.
Ýkincisi bu ürünlerin hemen tamamý ticari kaygýlarla ve tüketilmek için üretiliyor. Derinlik, piyasaya kurban ediliyor. Deðerler birer araç haline geliyor. Ýmaj pazarýnda bir meta olarak satýlýyor. Ýçinde dini öðeler taþýyan imgeler dahi araçsal bir þekilde kullanýlýyor. Kullanýldýktan sonra da içi boþaltýlýp bir kenara býrakýlýyor.
Hayal gücü ve gelecek nesiller
Televizyon ve sinema kültürünün çocuklarýn muhayyile gücü üzerindeki olumsuz etkisi bilimsel olarak ispatlanmýþ bir konu. Çocuklarýmýz modern görsel kültürün içinde yetiþiyor ve her gün yüzlerce imajýn bombardýmanýna maruz kalýyor. Televizyon seyreden bir çocuk, izlediði çizgi filme yahut diziye herhangi bir katkýda bulunamýyor. Onu ancak pasif bir þekilde izliyor.
TV ekranýna yansýyan imajlar, bir zaman sonra çocuklarýn zihninde öylesine derin bir yer ediniyor ki, oradaki imajlarla gerçeklik neredeyse aynýlaþýyor. Yani artýk “köprü”, “deðirmen”, “dað”, vs. dediðimizde çocuklarýn aklýna ekranda gördükleri imaj ve tasvirler geliyor. Bu imajlar onlarýn zihin dünyasýný dolduruyor, fakat muhayyile melekelerini harekete geçirmiyor. Bu yüzden kalýp halinde sunulan bu imajlar genç beyinlere yeni ufuklar açmýyor. Tam tersine, onlarý modern tv kültürünün sunduðu dar çerçeveye hapsediyor.
Bu, aç birisine balýk vermekle ona balýk tutmayý öðretmek arasýndaki farka benziyor. Bugünkü ‘hayal kültürü’, bize sadece balýk veriyor; balýk tutmayý öðretmiyor. Çünkü onlara baðýmlý hale gelmemizi, her acýktýðýmýzda onlara koþmamýzý istiyor.
Özellikle çocuklar, iyilik, doðruluk, adalet, samimiyet gibi evrensel ahlâkî deðerleri bu imajlar üzerinden öðreniyorlar. Çizgi filmlerdeki iyi-kötü çatýþmasý bu deðerleri aþýlamaya çalýþýyor. Fakat görsel medyanýn tabiatý, dikkatin deðerlerden çok imajlar üzerine yoðunlaþmasýna neden oluyor. Çocuklar sevdikleri ‘iyi kahraman’ýn kiþilik karakterlerinden çok ne kadar güçlü, kuvvetli, pazulu, yakýþýklý, uzun boylu, vs. olduðuna bakýyorlar.
Ne yapmalý?
Bütün bunlarýn zihinsel sekülerleþtirmeyi giderek derinleþtirdiðini görmek zor deðil. Yaradýlýþ aleminin daha yüksek bir gerçekliðin sembolü, tasavvuru, gölgesi, imajý olduðunu unuttuðumuzda, zihnen ve kalben biz de sekülerleþmiþ ve Yaratýcý’yý ruh ve hayal dünyamýzýn dýþýna itmiþ oluyoruz. Seküler bir muhayyile dünyasýna sahip olup ondan sonra “bizim inancýmýz var” demek yetmiyor. Buradaki derin çeliþkiyi gözden kaçýrdýðýmýzda, din iþlevsiz bir inanç kurgusu haline geliyor.
Çocuðundan yetiþkinine, hepimizin maruz kaldýðý tek boyutlu ve seküler muhayyile gücüne karþý, dinî ve manevi deðerlerle örülmüþ muhayyile melekemizi harekete geçirmek, onu yeniden iþlemek zorundayýz. Bunun için günümüz düþünürlerine, þairlerine, edebiyatçýlarýna kýsacasý hayal mimarlarýna büyük iþ düþüyor. Geleneðimizin sunduðu muazzam mirasý bugüne taþýyacak fikir iþçilerini büyük görevler bekliyor. Kendi zihnimizden, kendi kalbimizden, kendi coðrafyamýzdan beslenen bir imgeler ve semboller dünyasý, bize ait bir muhayyile gücünün olmazsa olmaz þartýdýr.
Bizim renklerimizi ve kokularýmýzý taþýyan bir hayal ve tasavvur alemi, sadece genç kuþaklarýn deðil, herkesin dünyasýnda yeni ufuklar açacaktýr. Adalet, barýþ, inanç, dürüstlük, kardeþlik, merhamet, onur, sadakat ve saygý gibi evrensel deðerlere dayanan bir muhayyile gücü, bütün insanlýk için yeni var olma biçimleri inþa edecek, içinde yaþadýðýmýz bu fani dünyayý daha yaþanýr hale getirecektir.
radyobeyan