Umra ve Rukba By: sumeyye Date: 23 Nisan 2010, 18:25:31
Umra ve Rukba
UMUMÎ AÇIKLAMA
1- en-Nihâye´de açýklandýðýna göre, cahiliye devrinde, bir adama hayatý boyunca istifade etmesi için ev, tarla gibi þeyler baðýþlanýyor, adam öldükten sonra o baðýþ eski sahibine geri dönüyormuþ. Mesela اَعْمَرْتُهُ الدَّارَ عُمْرَى
demek "Ona bu evi ömür boyu baðýþladým, ölünceye kadar evde oturacak" demektir. Adam ölünce evin mülkiyeti asýl sahibine dönecektir. Ýþte buna umrâ denmekte idi. Rukbâ´ya gelince, bu da umrâ´ya benzer, ancak burada baðýþlayan: "Eðer ben evvel ölürsem o senindir, sen evvel ölürsen mal bana geri dönecektir" diyerek malý vermiþtir. Rukbâ kelime olarak murâkebeden gelir. Bu akde rukbâ denmesi, her iki tarafýn ve hatta varislerin birbirlerinin ölümünü murakebe etmeleri (gözetlemeleri) sebebiyledir.
Þunu da belirtelim ki, Ýmam Mâlik ve ashabý bu aktin baðýþ ma´nâsýna gelen baþka kelimelerle de ifade edilebileceðini söylemiþlerdir. Mesela i´timar, süknâ, iðtilâl, irfâk, inhâl vs. gibi.
2- Umrâ ve rukbâ akidlerinin hükmü ve bazý meseleleri ihtilaflýdýr:
* Cumhur, bu akdin sýhhatine kâildir.
* Bazý âlimler böyle bir baðýþý temlik kabul ederken, bir kýsmý âriyet kabul etmiþtir. Ýbnu Hacer cumhur´un umrâ vâki olduðu takdirde, malýn, sarih olarak þart kýlýnmadýkça onu alana mülk olacaðýna, bir daha ilk sahibine dönmeyeceðine hükmettiðini belirtir.
* Ülemâ þu hususta da ihtilaf etmiþtir: "Temlik neye teveccüh edecektir? Menfaate mi, yoksa rakabe hibesinde olduðu gibi mi? Cumhur, diðer hibeler gibi bunun da rakabe hibesi gibi, ayn´a teveccüh edeceðine hükmetmiþtir. Öyle ki, bu suretle hibe edilen mal, köle ise, bunu kendine hibe edilmiþ olan azâd etse infaz edilir hibe eden âzad etse infaz edilmez. Ancak bazý âlimler rakabeye deðil, mülkün saðlayacaðý menfaate teveccüh ettiðini söyler. Ýmam Mâlik ve kadim görüþünde Þâfiî bu kanaattedir.
* Bunda vakýf muamelesi mi âriyet muamelesi mi takip edilecek, bu da bir diðer ihtilaf noktasýdýr. Hanefîlere göre, umrâ´da temlik, rakabe´ye; rukbâ´da ise menfaate teveccüh eder. Mâlikîler iki farklý görüþ beyan etmiþlerdir.
* Umrâ meselesinde, ülemâ bazý ihtilaflara düþmüþ ise de, Cumhur, bu yolla, baðýþlanan malýn geri dönmeyeceði kanaatindedir. Aradaki ihtilaflar, hükme esas teþkil eden hadislerdeki farklýlýklardan kaynaklanýr.
Ýbnu Hacer, bu meseleyi bazý rivayetleri de kaydederek tahlilde bulunur. Biz mevzuun anlaþýlmasý için özetleyerek sunmayý faydalý mülâhaza ediyoruz:
Onun zikrettiði rivayetlerden biri, Ma´mer tarikiyle Zührî´den kaydettiði þu rivayettir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn caiz kýldýðý umrâ, kiþinin "bu ev sana ve senin arkandan gelecek ahfâdýnadýr"[1] diyerek yaptýðý umrâdýr. Ancak kiþi: "Bu ev, yaþadýðýn müddetce senindir" diyerek umrâ kýlarsa bu, onun ölümüyle sahibine rücû eder." Ma´mer Zührînin böyle fetva vermekte olduðunu kaydeder. Hz. Câbir (radýyallahu anh)´tan gelen bir rivayete göre, demiþtir ki: "Ensar (radýyallahu anhüm), muhacirlere mallarýndan umrâ kýlýyorlardý. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Mallarýnýzý kendinize saklayýn, onlarý ifsad etmeyin, zira kim bir malý umrâ kýlarsa, bu mal, hayatta olsa da, ölse de umrâ kýlýnan kimsenin ve onun ahfâdýnýn olur."
Ýbnu Hacer, üç ayrý rivayet kaydettikten sonra bunlardan üç durum çýktýðýný belirtir.
1) Kiþinin: "Bu, sana ve ahfadýna ait" diyerek kýldýðý umrâ. Burada, baðýþýn baðýþ yapýlan kimseye ve ahfadýna ait olduðu açýktýr.
2) Kiþinin: "Bu, hayatta olduðun müddetçe sana aittir, ölünce bana dönecektir" diyerek umrâ kýlmasýdýr. Bu muvakkat bir âriyettir. Bu umrâ akdi de sahihtir. Adam ölünce mal, verene geri döner. Bunu ve önceki durumu Zührî´nin rivayeti beyan etmiþtir. Ülemânýn çoðu buna hükmetmiþtir. Þâfiîlerden bir grup da bu görüþü tercih etmiþtir. Ancak çoðunluðun nezdindeki esahh görüþ, malýn, hibe edene dönmeyeceðine dairdir. Bunlar, geri dönme þartýnýn fasid bir þart olduðunu ileri sürerek görüþlerini ortaya koymuþlardýr.
3) Kiþinin mutlak bir ibare ile "Onu sana umrâ kýldým" diyerek akidde bulunmasýdýr. Hz. Câbir´den kaydedilen rivayet, böyle bir akde terettüp edecek hüküm, kaydettiðimiz birinci haldeki hükmün aynýdýr. Bunun esasý da hibe edilen malýn eski sahibine dönmeyeceðidir. Cumhur´un ve kavl-ý cedidinde Þâfiî´nin görüþü bu merkezdedir. Þâfiî hazretleri kavl-i kadiminde: "Akid, aslý itibâriyle bâtýldýr" demiþtir. Ancak ondan Ýmam Mâlik´in görüþü gibi bir görüþ de rivayet edilmiþtir: "Onun kadim görüþü de cedid görüþü gibidir" de denmiþtir. Nesâî, Katâde´nin Süleyman Ýbnu Hiþam Ýbni Abdi´l-Melik´in fukahaya mutlak surette yapýlan umrâ akdi hakkýnda sorup, "caizdir" cevabýný aldýðýný hikaye ettiðini kaydeder... Zührî ülemânýn fetvalarýný özetleyerek þöyle demiþtir: "Caiz olan umrâ, kiþi ve kendinden sonra da ahfâdý için yapýlan umrâdýr. Eðer, kendinden sonra ahfadýna yapýlmamýþsa, mal, þartý koyan kimse içindir."
Müteakip hadisler bu açýklama çerçevesinde anlaþýlmalýdýr.[2]
ـ4219 ـ1ـ عن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: مَنْ أعْمَرَ رَجًُ عُمْرَى هِيَ لَهُ وَلِعَقِبِهِ، فَقَدْ قَطَعَ قَوْلُهُ حَقَّهُ دُونَهَا، وَهِيَ لِمَنْ أُعْمِرَ وَعَقِبِهِ[. أخرجه الستة.وفي أخرى: للشيخين: »قَضى النَّبِىُّ # بِالْعُمْرَى لِمَنْ وُهِبَتْ لَهُ«.وفي أخرى: »الْعُمْرى جَائِزَةٌ«.ولمسلم: »الْعُمْرى مِيرَاثٌ ‘هْلِهَا« .
1. (4219)- Hz. Câbir (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir baþkasýna hayat boyu ev baðýþýnda bulunursa, artýk bu ev onun ve vârislerinin olur. Bu söz, o maldaki hakkýný keser. Ev, kendine ömür boyu baðýþlanana ve onun vârislerine aittir." [Buhârî, Hibe 32, Müslim Hibât 21, (1625); Muvatta, Akdiye 43, (2, 752); Ebu Dâvud, Büyû´ 87, 88, 89, (3550-3558); Tirmizî, Ahkâm 15, (1350); Nesâî, Umrâ 2, 3, 4, (6, 272-278).]
Sahîheyn´de gelen bir diðer hadiste: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) umrâ hakkýnda "kendisine baðýþlananýn lehinde hükmetti" þeklinde gelmiþtir.
Bir baþka rivayette: "Umrâ caizdir" denmiþtir.
Müslim´in rivayetinde: "Umrâ onun ehline mirâstýr" denmiþtir. [3]
ـ4220 ـ2ـ وعن زيد بن ثابت رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ أعْمَرَ شَيْئاً فَهُوَ لِمُعْمَرِهِ، مَحْيَاهُ وَمَمَاتَهُ. وََ تُرْقِبُوا فَمَنْ أرْقَبَ شَيْئاً فَهُوَ سَبِيلُهُ[. أخرجه أبو داود والنسائي.»العُمْرَى« أن يعطى ا“نسان آخر داراً أو أرضاً ويقول له: هي لكل عمري أو عمرك فإذا متَّ رجعت إليَّ.وَ»الرُّقبى« أنْ يُعْطِىَعُ إياها على أنْ تكون للباقي منها، فيقول إن متُّ قبلك فهى لك وإن متَّ قبلي فهي لي. ‘ن كل واحد منهما يرقب موت صاحبه .
2. (4220)- Zeyd Ýbnu Sâbit (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir þeyi umrâ kýlarsa o þey artýk mu´mer´e (umre kýlýnan þahsa) aittir, hayatta iken de ölmüþ iken de. Malý rukbâ kýlmayýn. Kimde rukbâ kýlarsa [bu mal miras] yolundadýr." [Ebu Dâvud, Büyû´ 89, (3559); Nesâî, Rukbâ 1, (6, 269).][4]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadiste umrâ ve rukba beraber zikredilmektedir. Daha önce de belirtildiði üzere bunlar birbirine pek yakýn, benzer akidlerdir. Umrâ´da: "Evimi sana baðýþladým, eðer benden önce ölürsen ev bana dönecek, ben senden önce ölürsem o senin olacak" diyerek baðýþ yapmasýdýr.
Bazý âlimler rukba ile umrâ arasýnda fark gözetmiþ, sadedinde olduðumuz hadisi esas alarak umrâyý tecviz etmiþ, fakat rukbâ´yý tecviz etmemiþtir. Zürkânî, tecviz etmeyenler arasýnda Ebu Hanîfe ve Mâlik´i zikreder ve "Bir cemaat" der. Ayrýca ekseriyetin câiz gördüðünü belirtir. Öte yandan Ahmed Ýbnu Hanbel ile Ýshak Ýbnu Râhûye "rukbâ umrâ´nýn mislidir, verilen þey, alan kimsenindir, verene dönmez" demiþtir.
2- Sadedinde olduðumuz hadiste gelen rukbâ´dan nehiy, gerçek bir nehiy olmayýp, "uygun deðildir" ma´nâsýnadýr. Yani "maslahatýnýz açýsýndan muvafýk deðil, buna raðmen yaparsanýz akid sahihtir" ma´nâsýnda bir nehiydir. Zaten hadisin sonunda: "Kim, bir þeyi rukbâ akdiyle hibe ederse, bu, (miras) yolundadýr" denmektedir. Ebu Dâvud´un Hz. Câbir´ den kaydettiði bir rivayette Aleyhissalâtu vesselâm: "Umrâ ehline (yani kendisine umrâ yapýlana), rukbâ da ehline caizdir" buyurmuþtur. Bu rivayet rukbâ ile umrâyý bir tutanlara delil olduðu gibi, rukbâ´nýn da gerçek ma´nâda nehyedilmediðine delildir.[5]
ـ4221 ـ3ـ وعن اب عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قالَ رسولُ اللّهِ #: َ تُرْقِبُوا أمْوَالَكُمْ فَمَنْ أرْقَبَ شَيْئاً فَهُوَ لِمَنْ أُرْقِبَهُ[ .
3. (4221)- Ýbnu Abbâs (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Mallarýnýzý rukbâ kýlmayýn. Kim rukbâ kýlarsa mal artýk rukbâ kýlýnan kimsenin olur."[6]
ـ4222 ـ4ـ وفي رواية: ]الْعُمْرى جَائزَةٌ لِمَنْ أُعْمِرَهَا. وَالرُّقْبى جَائِزَةٌ لِمَنْ أُرْقِبَهَا وَالْعَائِدُ فِي هِبَتِهِ كَالْعَائِدِ فِي قَيْئِهِ[. أخرجه النسائي .
4. (4222)- Bir baþka rivayette: "Umrâ, umrâ kýlýnan þahýs için caizdir. Rukbâ da rukbâ kýlýnan kimse için caizdir. Hibesinden dönen, kusmuðuna dönen gibidir" buyurulmuþtur.[7]
ـ4223 ـ5ـ وله في أخرى. قال ابن عباس: ] َ تَحِلُّ الرُّقْبى وََ الْعُمْرى، فَمَنْ أعْمَرَ شَيْئاً فَهُوَ لَهُ، وَمَنْ أرْقَبَ شَيْئاً فَهُوَ لَهُ[ .
5. (4223)- Yine Nesâî´nin bir diðer rivayetinde Ýbnu Abbâs der ki: "Ne rukbâ ne de umrâ helâl deðildir. Kime bir þey umrâ kýlýnmýþsa bu onundur, kime de bir þey rukbâ kýlýnmýþsa o þey onundur." [Nesâî, Rukbâ 1-2, (6, 269).][8]
ـ4224 ـ6ـ وعن نافع: ]أنَّ ابْنَ عُمَرَ وَرِثَ مِنْ أُخْتِهِ حَفْصَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما دَاراً كَانَتْ قَدْ أسْكَنَتْ فيهَا بِنْتَ زَيْدِ بْنِ الْخَطَّابِ مَا عَاشَتْ فَلَمَّا تُوُفِّيَتْ بِنْتُ زَيْدٍ قَبَضَ ابْنُ عُمَرَ الْمَسكَنَ، وَرَأى أنَّهُ لَهُ[. أخرجه مالك.
6. (4224)- Nâfi´ rahimehullah anlatýyor: "Ýbnu Ömer (radýyallahu anhüm)´e, kýz kardeþi Hafsa (radýyallahu anhâ)´dan bir ev tevarüs etti. Hafsa (radýyallahu anhâ), bu eve hayatý boyunca olmak kaydýyla Zeyd Ýbnu´l-Hattab´ýn kýzýný oturtmuþtu. Zeyd´in kýzý ölünce Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ) meskeni kabzetti. O bu evin kendine ait olduðu reyinde idi." [Muvatta, Akdiye 45, (2, 756).][9]
AÇIKLAMA:
Yukarýda nazarî olarak anlatýlan umrâ meselesine fiilî bir örnek görmekteyiz: Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ), kýz kardeþi Hz. Hafsa validemizin, umrâ yoluyla baðýþladýðý evin, kullanýcýsý vefat edince evin kendisine geri döndüðü kanaatine varmýþtýr. Þöyle ki: "Burada iskân, umrâ ma´nâsýndadýr. Umrâ ise, mu´mir´in [yahut müskin´in] vârisine rücu etmektedir." [10]--------------------------------------------------------------------------------
[1] Akib, çocuðu, çocuðunun çocuðu demektir, Ahfâd diye de ifade ederiz.
[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 12/77-79.
[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 12/79.
[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 12/80.
[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 12/80-81.
[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 12/81.
[7] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 12/81.
[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 12/81.
[9] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 12/81.
[10] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 12/81.