Sevgiliye By: rabia Date: 22 Nisan 2010, 16:54:40
Mihrabým!..
Mihrabým’a uðra sabâ yeli, huzuruna varýp edeble, selamýmý ilet, heceler yarým yamalak, heyecanlar salkým saçak...
“And olsun kuþluk vaktine...”, kuþluk vakti onun gönlündeki vahyin ýþýðýdýr, ve ýþýklar nurunun âþýðýdýr.
“Geceye and ederim ki...”, onun saçlarýný kýskanmaktan gecenin baðrý yanýk; gece yarýsý hasretle uyanýktýr.
“Güneþe and olsun...” ondan daha kutlu bir faniyi hiç izlemedi, ve yer ondan daha kýymetli bir hazineyi hiç gizlemedi.
Ahmed!.. Gönüller gýdasý, ruhlar þifasý... Gözlerin feri, þerefin zaferi... Dudaðýnýn deðdiði bir güle bin can feda Ahmed, eline deðmiþ bir ele cihanca cihan feda!
Iþýðým!
Göz kýrpasýya Burak’ýnla vardýðýn yere bin yýlda varamazken berk uran melekler, nasýl aþkýna dönmesin zeminler ve zamanlar, nasýl tutulmasýn burçlar ve felekler. Sen var iken kýblem, gök ile yerin arasýnda hangi varlýða adansýn ya emekler, ya hangi renk ile iltica etsin dallarýna çiçekler? Cemalini gören âþýk, görmeyen âþýk iken nurum, gamzene rüyada olsun ermesin mi tennure kelebekler?
Günaydýným!
Tohum versen de bize mahsul olabilseydik, kanat olsan da bize katýna varabilseydik. Þarkýlarýn ürperdiði þebnem avuçlarýnda Medine rüzgarlarýnýn ýþýltýlý kumlarýnca yanabilseydik, sana kanabilseydik. Bir kez olsun aþkýnla döktüðümüz gözyaþlarýndan abdest alabilse ve denizine bir kez olsun dalabilseydik, ya denizinde kalabilseydik. Himalayalar kadar kara yüzümüzü kara yerlere salabilseydik; baðýndan razýye ve marziye ilhamlar alabilseydik!
Sevgilim!
Kutlu geliþine yüz bin selam olsun, sen aydýnlýk içinde aydýnlýk, sen açýklýk içinde açýklýktýn. Seninle sevgiler sevgili olur, seninle muhâlimiz hâle dururdu. Mühürleri kaldýrmada son idin sen, can kilitlerini açmada sonuncu, gülümsesen. Seni görenlerin güneþ düþerdi gözünden, seni sevenlerin ýþýk yayýlýrdý yüzünden. Birer efsaneydi iki yanaðýn; hayal ile hatýra eleðim saðmalarýyla karanýn ve aðýn.
Sultaným!
Adýna altýnlar bastýran sultanlar þehirler alýrdý, þimdi þehirleri düþüyor adýnsýz sultanlarýn, adýný gizli anýyor âþýk–ý nâlanlarýn. Kulluk prangalarý çözülünce ayaðýmýzdan, âzâd oldu zülfünün zenciri solumuzdan ve saðýmýzdan. Ashabýnýn kara ker***te gözsüz gördüðünü, biz cilalý aynalarda yitirdik de yaptýk düðünü. Tedavisinde hayat bulmuþ hekime düþman hasta gibiyiz, mürebbisine kin güden çocuklara yasta gibiyiz. Ýnsanlýk güneþe nispet zulmete döndü, balýklar suya öfkelendi, kuzgun ete döndü; bahtýmýz hasrete döndü.
Hasretim!
Gümüþ tenli Yusuf’u arayanlar gül teninde Yusuflar ülkesine girdiler; cennet peþinde koþanlar gül cemalinde cennetlere erdiler.
“Körün elinden tutana Hak’tan yüzlerce ecir vardýr!” buyurmuþtun. Kýyam et, tut körlerinin elinden ve Ýsrafilleyin kýyametten evvel bir kýyamet kopar. Yýllar yýlý kendi yataðýný öpen nehirlerce ak ezeli özlemlerimizin yokuþlarýna ve öðüt, yine öðüt, yine öðüt aþk tanelerimizi deðirmenlerinin nakýþlarýna.
Övüncüm!
Ruhlarýmýzdan kuþluklar geçti, gün geçti... Akþam oldu, düðün geçti.. ve gece olmadan, Yesrib’in güneþi, kerem kýl, tüllenen hayallerimize bir huzme býraksýn himmetin, ve artýk getirdiðin kutsal emanetin kaybolacaðýndan korkmasýn ümmetin!. Kalbimizi kaydýrmadan, bize onu haþre dek bakî kýlma ruhsatý ver, ve yalýn unutuþlarýn poyrazýnda býrakýp bizi bir baþýmýza, belleklerimizin tereddüt dolu zembereklerinde kývrandýrma, yeter. Gel, son kez ilk baharýmýz ol!. Bu mevsim güller incitilmesin, gamküsarýmýz ol!..
Ömrüm!
Tâhâ ve Yâsîn aþkýna...
Öncesinde senin aþkýn yoksa neye yarar ölüm!.
Alýntý