Kütübü Sitte
Pages: 1
Af ve magfiret 3 By: sumeyye Date: 22 Nisan 2010, 12:35:44
AÇIKLAMA:



1- Âlimler umumiyetle tevbe ile istiðfar arasýnda bir fark gözetirler ve bu hadisin açýklamasý sadedinde bu farký belirtmeye çalýþýrlar. Ýbnu Hacer´den kaydedeceðimiz müteakip nakiller ve yorumlarda bu husus görülecektir.

Ýbnu Battal demiþtir ki: "Bu hadis, günahta ýsrar eden kimsenin durumunun Allah´ýn meþîetine kaldýðýný gösterir: Allah dilerse azab verecek, dilerse affedecektir. Affý, onun yaptýðý haseneleri galib kýlarak olacaktýr. O haseneler de kendini affeden ve azab eden bir Rabbinin var olduðuna olan inancý ve buna binaen O´ndan maðfiret dilemesidir. Bu hususa þu âyet delâlet eder: "Kim bir hasene getirirse ona on misli ecir vardýr" (En´âm 160). Tevhid´den daha büyük bir hasene yoktur. Denirse ki: "Kiþinin Rabbine istiðfarý kuldan vâki olan bir tevbedir." Cevaben deriz ki: "Ýstiðfar maðfiret talebinden daha ileri bir þey deðildir. Onu, bazan günahta ýsrarlý olan kimse de, tevbekâr da taleb eder. Hadiste, affedilmesini istediði günahta tevbekâr olduðuna delil yoktur. Zira tevbenin tarifi: Günahtan vazgeçmek, bir daha geri dönmemeye azmetmek ve ondan tamamen kopmaktýr. Tek baþýna istiðfardan bu ma´nâ anlaþýlmaz." Baþka âlimler de þöyle demiþtir: "Tevbenin þartý üçtür: "Günahtan ayrýlmak, piþman olmak, bir daha dönmemeye azmetmek." Günahtan vazgeçme tabiri nedamet ma´nâsýný ifade etmez, bilakis o, kopma ma´nâsýna daha yakýndýr." Bazý âlimler de: "Tevbede, kendinden günahýn vâki olmasý üzerine nedametin tahakkuk etmesi kafidir, zira, bu (nedamet) ondan kopmayý ve bir daha dönmeme azmini gerektirir. Bu iki þey, nedametten neþ´et eder, onunla birlikte bulunan diðer iki asýl deðildir. Bu sadedde olmak üzere hadiste "Nedamet tevbedir" hükmü gelmiþtir."

Kurtubî, el-Müfhim´de der ki: "Bu hadis, istiðfarýn faydasýnýn büyüklüðüne, Allah´ýn fazlýnýn büyüklüðüne, rahmetinin, hilminin, kereminin geniþliðine delalet eder. Fakat bu istiðfar, günahta ýsrar düðümlerini çözen ve nedameti hâsýl eden bir dile mukârin olarak, ma´nâsý kalbte sabit olan istiðfardýr. Ýþte bu, tevbenin tercümesidir. Buna þu hadis þehadet eder: "Hayýrlýnýz günaha düþmüþ tevbekârdýr." Müfetten´in ma´nâsý, "günahý tekerrür edip[10] tevbe eden kimse" demektir. Yani her ne zaman günah iþlerse derhal tevbeye koþan kimsedir. Diliyle "estaðfirullah" deyip kalbiyle o günahta ýsrar eden deðil; böyle birisi, istiðfarý da istiðfara muhtaç olan kimsedir."

Ýbnu Hacer, bu hususa Ýbnu Ebi´d-Dünya´nýn Ýbnu Abbâs´tan tahriç ettiði þu merfu hadisi þahid olarak kaydeder: " "Günahtan tevbe eden, günah iþlememiþ kimse gibidir, günahtan istiðfar edip iþlemeye devam eden, Rabbi ile istihza (alay) eden gibidir." Râcih olan þu ki, "Günahtan istiðfar edip..." diye baþlayan kýsým Ýbnu Abbâs´ýn sözüdür. Evvelki kýsým, Ýbnu Mâce ve Taberânî´de Ýbnu Mes´ud hadisi olarak kaydedilmiþtir. خِيَارِكُمْ كُلُّ مُفَتَّنٍ تَوَّابٍ hadisini de Deylemî, Müsnedü´l-Firdevs´te Hz. Ali´den kaydetmiþtir. Kurtubî der ki: "Bu hadisten elde edilen fâide þudur: "Günaha tekrar bulaþmaya yönelmek, tevbeyi bozmak olmasý haysiyetiyle ikinci sefer iþlenen günah her ne kadar yeni baþlamaktan daha kötü ise de, tevbeye avdet, onu ilk defa yapmaktan daha iyidir, çünkü tevbeye ikinci kere meyil, kerim olan Allah´tan talebe devam ve istediðinde ýsrar ve O´ndan baþka affedicinin olmadýðýný itiraftýr." Nevevî de þunu söyler: "Hadiste þu hüküm vardýr: Günahlar, yüz kere, hatta bin ve daha çok kere tekrar edilse de kiþi her seferinde tevbe etmiþse tevbesi makbuldür. Veya bütün günahlardan bir tek tevbe ile tevbe etse yine de tevbesi sahihtir.

2- Hadisin sonunda geçen "Dilediðini yap..." ibaresinin ma´nâsý: "Günah iþlemeye devam edip arkadan da tevbe ettikçe seni affederim" demektir. Kitabu´l-Ezkar´da er-Rebî Ýbnu Haysem´in þu sözü kaydedilmiþtir: "Estaðfirullah ve etubu ileyhi (Allah´tan maðfiret diliyor, O´na tevbe ediyorum)" deme. Bu söz, yapmadýðýn takdirde yalan ve günah olur. Bilakis þöyle söyle: "Allahümmaðfir lî ve tüb aleyye. (Allah´ým, beni maðfiret et ve baðýþla.)" Nevevî der ki: "Bu güzeldir, ancak estaðfirullah demenin mekruh olmasý ve bunu "yalan"la tesmiye muvafýk olmaz. Zira, estaðfirullah´ýn ma´nâsý Allah´ýn mafiretini taleb ediyorum demektir, bu yalan olamaz." Ýbnu Hacer, bu meselede Nevevî´ye deðil, er-Rebî´ye hak verir ve "Tevbe edip de tevbesini yerine gtirmemek Rebînin dediði üzere "yalan"dýr der. Ayrýca Rebî´nin sadece estaðfirullah kýsmýný deðil her iki lafzý da kasdetmiþ olmasýnýn muhtemel olduðunu ve sözünün tamamýnýn sahih olduðunu belirtir.

3- Ýstigfar´la da ilgili olarak Ýbnu Hacer þu açýklamayý kaydeder:"es-Sübkî el-Kebîr´in, Hulbiyat´ýnda gördüm, diyordu ki: "Ýstiðfar, maðfiret talebidir, bu lisanla veya kalble veya her ikisiyle de olur. Birincisi faydalýdýr, zira söylemek sükuttan hayýrlýdýr, hem de dil hayýrlý söze alýþýr. Ýkincisi de cidden faydalýdýr. Üçüncü ise, her ikisinden daha faydalýdýr, ancak kalb ve lisan, tevbe olmadýkça günahý temizleyemezler. Zira günahta musýr olan âsi maðfiret diler de, bu, ondan tevbenin de olmasýný gerekli kýlmaz." Sübkî, sözünü þöyle noktalar: "Ýstiðfarýn "tevbe"den farklý bir ma´nâ taþýdýðý hususunda söylediðim söz, kelimenin vaz´ediliþi itibariyledir. Ancak pek çok âlim nazarýnda gâlib olan husus estaðfirullah lafzýnýn tevbe ma´nâsýnda olduðudur. Öyleyse kimin inancý böyle ise, bu kimse þüphesiz estaðfirullah´la tevbe murad ediyor demektir."

Sübkî son olarak der ki: "Bazý âlimler, "Tevbenin, istiðfâr olmadýkça eksik olacaðýný, tamam olmasý için mutlaka istiðfar da gerektiðini söylerler ve bu kanaatlerine þu âyeti delil gösterirler: "Rabbinizden maðfiret dileyin ve Ona tevbe edin ki..." (Hud 3).[11]



ـ4144 ـ4ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: يَقُولُ اللّهُ تَعالى: يَا ابنَ آدَمَ، إنَّكَ مَا دَعَوْتَنِي وَرَجَوْتَنِي غَفَرْتُ لَكَ عَلى مَا كَانَ مِنْكَ وََ أُبَالِي، يَا ابنَ آدَمَ لَوْ بَلَغَتْ ذُنُوبُكَ عَنَانَ السَّمَاءِ ثُمَّ اسْتَغْفَرْتَنِي غَفَرْتُ لَكَ وََ أُبَالِي يَاابْنَ آدَمَ إنَّكَ لَوْ أتَيْتَنِي بِقُرَابِ ا‘رْضِ خَطَايَا ثُمَّ لَقَيْتَنِي َ تُشْرِكُ بِي شَيْئاً َتَيْتُكَ بِقُرَابِهَا مَغْفِرَةً[. أخرجه الترمذي.»والعنانُ« السحاب، وقيل ما عنّ لك منها. أى ظهر.»وقُرَابُ ا‘رض« ما يقارب ملئها .



4. (4144)- Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâlâ Hazretleri diyor ki: "Ey âdemoðlu! Sen bana dua edip, (affýmý) ümid ettikçe ben senden her ne sâdýr olsa, aldýrmam, ben seni affederim. Ey âdemoðlu! Senin günahýn semanýn bulutlarý kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiðfar etsen, çok oluþuna bakmam, seni affederim. Ey âdemoðlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir þirk koþmaksýzýn bana kavuþursan, seni arz dolusu maðfiretimle karþýlarým." [Tirmizî, Da´avât 106, (3534).][12]



ـ4145 ـ5ـ وعن جندبَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: قَالَ رَجُلٌ وَاللّهِ َ يَغْفِرُ اللّهُ لِفَُنٍ. وَإنَّ اللّهَ تَعالى قَالَ: مَنْ ذَا الَّذِي يَتَألَّى عَليَّ أنْ َ أغْفِرُ لِفَُنٍ. فَإنِّي قَدْ غَفَرْتُ لَهُ وَأحْبَطْتُ عَمَلَكَ[. أخرجه مسلم.و»التَّألِّي« الحلف واليمينو»إحباطُ العَمَلِ« إبْطَاله وترك الجزاء عليه .



5. (4145)- Cündeb (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir adam: "Vallahi Allah falancayý maðfiret etmiyecek!" diye kesip attý. Allah Teâlâ Hazretleri de: "Falancaya maðfiret etmiyeceðim hususunda yemin eden de kim? Ben ona maðfiret ettim, senin amelini de iptal ettim!" buyurdu." [Müslim, Birr 137, (2621).][13]



AÇIKLAMA:



Nevevî der ki: "Hadiste, Ehl-i Sünnet´in, Allah affetmek isteyince, tevbesiz de günahý affedebileceðine dair görüþüne delil vardýr. Mutezile ise, bu hadisle büyük günahlarýn ameli ibtal edeceðine istidlal etmiþlerdir. Ehl-i Sünnet, amelin ancak küfürle düþeceðine hükmetmiþtir. Bu hadisteki adamýn amelinin ibtali meselesi "seyyiatýnýn mukabili olarak düþmüþtür de, mecazi olarak ibtal diye isimlenmiþtir" þeklinde te´vil edilmiþtir. Ehl-i Sünnet, ayrýca, adamýn küfrü gerektiren bir baþka amelin cereyan etmiþ olma ihtimalini de ileri sürmüþtür. "Mamafih, bu haber bizden önceki þeriatlerin birine aittir ve o þeriatte hüküm böyledir (büyük günahlar da ameli iptal ederdi)."[14]



ـ4146 ـ6ـ وَعَنْ أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسولُ اللّهِ #: كَانَ فى بَنِي إسْرَائِيلَ رَجَُنٍ مُتَوَاخِيَانِ أحَدُهُمَا مُذْنِبٌ وَاŒخَرُ

فِي الْعِبَادَةِ مُجْتَهِدٌ. فَكَانَ الْمُجْتَهِدُ َ يَزَالُ يَلْقى اŒخَرَ عَلى ذَنْبٍ. فَيَقُولُ: أقْصِرْ. فَوَجَدَهُ يَوْماً عَلى ذَنْبٍ. فقَالَ: أقْصِرْ. فقَالَ: خَلِّنِي وَرَبِّي، أبُعِثْتَ عَليَّ رَقِيباً؟ فقَالَ لَهُ: وَاللّهِ َ يَغْفِرُ اللّهُ لَكَ، أوْ قَالَ َ يُدْخِلُكَ الْجَنَّةَ. فقَبَض اللّهُ أرْوَاحَهُمَا فَاجْتَمَعَا عِنْدَ رَبَّ الْعَالَمِينَ. فقَالَ الرَّبُّ تَعالى لِلْمُجْتَهِدِ: أكُنْتَ عَلى مَا فِى يَدَيَّ قَادِراً؟ وَقََالَ لِلْمُذْنِبِ: اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ بِرَحْمَتِي، وقَالَ لِŒخَرِ: اذْهَبُوا بِهِ إلى النَّارِ قَالَ أبُو هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: تَكَلّم واللّهِ بِكَلِمَةٍ أوْ بَقَتْ دُنْيَاهُ وَآخِرَتَهُ[. أخرجه أبو داود.ومعنى »أوْبقت« أهلكت .



6. (4146)- Hz. Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benî Ýsrail´de birbirine zýd maksad güden iki kiþi vardý: Biri günahkârdý, diðeri de ibadette gayret gösteriyordu. Âbid olan diðerine günah iþerken rastlardý da: "Vazgeç!" derdi. Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladý. Yine, "vazgeç" dedi. Öbürü:

"Beni Allah´la baþbaþa býrak. Sen benim baþýma müfettiþ misin?" dedi. Öbürü: "Vallahi Allah seni maðfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine koymaz!" dedi. Bunun üzerine Allah ikisininde ruhlarýný kabzetti. Bunlar Rabbülâlemînin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teâlâ Hazretleri ibadette gayret edene: "Sen benim elimdekine kâdir misin?" dedi. Günahkâra da dönerek: "Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu. Diðeri için de: "Bunu ateþe götürün!" emretti."

Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) der ki: "(Adamcaðýz Allah´ýn gadabýna dokunan münâsebetsiz) bir kelime konuþtu, bu kelime dünyasýný da, âhiretini de heba etti." [Ebu Dâvud, Edeb 51, (4901).][15]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis, amele güvenmemek gereðinde canlý bir örnek sunmaktadýr. Yapýlan hayýrlý amellere raðmen nasýl bir sonla karþýlaþacaðýný kimse bilemez. Keza þer üzere olan kimselere karþý da peþin hükümlü olmamak, onlarýn da hayýrlý bir sonla bahtiyarlar zümresinden olabileceðini nazar-ý dikkate almak gerekmektedir. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir Müslim hadisinde "Kendisinden baþka ilah olmayan zata yemin olsun, biriniz cennet ehlinin amelini iþler iþler, cennetle arasýnda bir zira´lýk bir mesafe kala, kader galebe çalar, ateþ ehlinin amelini iþleyiverir ve ateþe gider. Biriniz cehennem ehlininin amelini iþler iþler, cehennemle arasýnda bir zirâ mesafe kala kader galebe çalar ve cennet ehlinin amelini iþler ve cennete girer."

Þu halde dinimizde amele güvenmemek, ölünceye kadar, Cenâb-ý Hakk´ýn rahmetinden ümid, gadabýndan da korku üzere olmak esastýr. Âlimler, kesinlikle "cennetliðim" veya kesinlikle "cehennemliðim" demeyü büyük günahlardan addetmiþlerdir. Bir baþkasý hakkýnda verilecek hüküm de böyle. Kimse hakkýnda kesinlikle "cennetliktir", "cehennemliktir" gibi kesin hüküm verilemez. Bu gayba âþinâlýk iddasý olur. Dinimizde kesinlikle cennetlik olduðu belirtilen belli sayýda insan vardýr, onlara Aþere-i Mübeþþere (on müjdelenmiþler) denir.

Þu halde sadedinde olduðumuz rivayet, bu islâmî prensibi tesbit ve takrir etmektedir.[16]



ـ4147 ـ7ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: كَانَ رَجُلٌ يُسْرِفُ عَلى نَفْسِهِ فَلمَّا حَضَرَهُ الْمَوْتُ قَالَ لِبَنِيهِ: إذَا أنَا مِتُّ فَأحْرِقُونِي ثُمَّ اسْتَحْقُونِي ثُمَّ ذَرُّونِي فِي الرِّيحِ. فَوَاللّهِ لَئِنْ قَدَرَ عَليَّ رَبِّي لَيُعَذِّبَنِي عَذَاباً مَا عَذَّبَهُ أحَداً. فَلَمَّا مَاتَ فُعِلَ بِهِ ذلِكَ. فَأمَرَ اللّهُ ا‘رْضَ فَقَالَ: اجْمَعِي مَا فِىكِ مِنْهُ. فَفَعَلَتْ: فَإذَا هُوَ قَائِمٌ. فَقَالَ: مَا حَمَلَكَ عَلى مَا فَعَلْتَ؟ فَقَالَ: مَخَافَتُكَ يَا رَبِّ. فَغَفَرَ لَهُ بِذلِكَ[. أخرجه الثثة والنسائي.



7. (4147)- Yine Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir adam vardý, (günah iþleyerek nefsine zulmetmekte) çok ileri idi. Ölüm gelip çatýnca oðullarýna dedi ki: "Ben ölünce, cesedimi yakýn, külümü iyice ezin ve rüzgarýn önünde saçýn, Allah´a yemin olsun, eðer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediði azabý verir!"

Ölünce, bu söylediði ona yapýldý. Allah da arz´a emrederek:

"Sende ondan ne varsa bana toplayýver!" dedi. Arz da topladý. Adam ayakta duruyordu. "Sen böyle bir vasiyeti niye yaptýn?" diye Rabb Teâlâ sordu.

"Senden korktuðum için ey Rabbim!" cevabýný verdi. Allah Teâlâ hazretleri bu cevap üzerine onu affetti." [Buhârî, Tevhid 35, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 25, (2756); Muvatta, Cenâiz 51, (1, 240); Nesâî, Cenâiz 117, (4, 113).][17]



AÇIKLAMA:



1- Hadis Buhârî´de çeþitli vecihlerde gelmiþtir ve her vechinde bir kýsým farklýlýklar mevcuttur.

2- Hadiste, adamýn "Rabbim beni bir yakalarsa" (kelimesi kelimesine "Rabbim beni yakalamaya muktedir olursa" demesi, ölümden sonra dirilme hadisesini ve hatta, Allah´ýn kudretini inkar ma´nâsý taþýdýðý halde, bu adamýn aff-ý ilahiye mazhar olmasý, ülemânýn münakaþasýna sebep olmuþtur. Hattâbî þöyle der: "Adam dirilmeyi inkar etmiyor. Cahillik sebebiyle zannetti ki, kendine böyle yaparsa bir daha geri dönmeyecek ve azab görmeyecek. Nitekim bunu Allah´ýn korkusundan yaptýðýný söylemekle imanýný izhar etmiþ olmaktadýr."

Ýbnu Kuteybe der ki: "Mü´minlerden bir kýsmý bazý sýfatlarda yanýlýrlar, bundan dolayý onlar tekfir edilmezler."

Ýbnu´l-Cevzî bu görüþü reddeder ve: "Kader sýfatýnýn inkarý ittifakla küfürdür. Allah beni yakalamaya muktedir olursa" sözünün ma´nâsý, daraltmaktýr. Nitekim فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ âyetinde de böyledir: "Allah kimin rýzkýný daraltýrsa.." demektir" diye tevil eden de olmuþtur" der.

Bazýlarý bu kimsenin Fetret devrinde olmasý sebebiyle imanýn bütün þartlarýný bilmeyeceði, bu sebeple bazý yanýlgýlara düþebileceði bizim açýmýzdan ciddi bir hata sayýlabilecek yanlýþ sözler söyleyebileceði, bütün bunlara raðmen tekfir edilemeyeceði hususunu belirtmiþlerdir.

Bazý âlimler, ye´sin dehþetinden ve üzerinde korkunun galebe çalmasýyla aklýnýn gitmiþ olacaðýndan dolayý yanlýþ kelam ve davranýþlara düþebileceði, o yanlýþ sözleri kasden, ifade ettiði ma´nâda söylemediðini, içinde bulunduðu halet icabý gaflet, zühul ve unutma gibi, sahibinin muâheze edilemeyeceði bir vasatta söylemiþ olabileceðini ileri sürmüþlerdir. Bu meyanda "O þahsýn þeriatinde kâfirin de maðfirete mazhar olmasýnýn caiz olmasý" gibi kabulü mümkün olmayan tevile bile yer veren olmuþtur.

Hadiste, anlatýlan vak´anýn, iþlenen günah ne kadar büyük bile olsa Allah´ýn rahmetinden ümid kesilmemesi gerektiði hakikatýnýn herkesçe anlaþýlabilecek ve zihinlerde kolayca yer edebilecek canlý bir temsil, bir mizansen üslubuyla anlatýlmýþ olmasý da ihtimalden uzak deðildir. Muhtevaya bu açýdan bakýnca temsilde hata olmaz prensibiyle detaya deðil, maksada hasr-ý nazar edilir ve bir kýsým tekellüflü tevillere gerek kalmaz.[18]



ـ4148 ـ8ـ وعن أمّ الدرداء رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]سَمِعْتُ أبَا الدَّرْدَاءِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: كُلُّ ذَنْبٍ عَسَى اللّهُ أنْ يَغْفِرَهُ إَّ مَنْ مَاتَ مُشْرِكاً، أوْ مُؤْمِنٌ قَتَلَ مُؤْمناً مُتَعَمِّداً[. أخرجه أبو داود .



8. (4148)- Ümmü´d-Derdâ (radýyallahu anhâ) anlatýyor: "Ebu´d-Derdâ (radýyallahu anh)´ý iþittim. Demiþti ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý iþittim, þöyle buyurdu: "Müþrik olarak ölenle, bir müslümaný haksýz yere öldüren hariç, Allah bütün günahlarý affedebilir." [Ebu Dâvud, Fiten 6, (4270).][19]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, uzunca bir rivayetten bir parçadýr. Hadisin zahiri, bir mü´mini meþru bir sebep olmadan taammüden (bile bile, kasýdla) öldüren kimsenin maðfirete mazhar olamayacaðýný ifade etmektedir. Nitekim bu ma´nâyý teyid eden âyet-i kerime de var: "Kim bir mü´mini taammüden öldürürse onun cezasý ebedî kalacaðý cehennemdir" (Nisa 93). Ýþte bu, Ýbnu Abbâs´ýn görüþüdür. Ancak selefin cumhuru ve Ehl-i Sünnetin tamamý âyette gelen hükmü taðlize hamlettiler ve katilin tevbesinin de diðer günahkârlarýn tevbesi gibi sahih olacaðýný söylediler. Ve dediler ki: "Cezasý cehennemdir" sözünün ma´nâsý, "Hak Teâlâ´nýn "Allah kendisine þirk koþaný affetmez, bunun dýþýnda dilediðini affeder" âyetine temessüken (uyarak), dilerse onu mükâfatlandýrýr" demektir. Bu hususa delil doksandokuz kiþiyi öldürüp sonra tevbe için râhibe gelince, "Bunun tevbesi yok" cevabý üzerine onu da öldürüp yüze tamamlayan Ýsrailli katildir. Bu durum, bu ümmetten öncekiler için sâbit olursa, kendinden önce mevcut olan birçok aðýr teklifler üzerinden kaldýrýlmýþ olan bu ümmet için evleviyetle mevcuttur."

Yani, âlimler getirdikleri açýklamalara dayanarak bu hadisin zâhiriyle amel etmezler, teviliyle amel ederler.[20]





--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/527-529.

[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/529-530.

[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/530-531.

[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/531-532.

[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/532.

[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/533.

[7] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/533.

[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/533-534.

[9] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/534-535.

[10] Müfetten: Münâvî, bu kelimeyi: "Allah tarafýnda günaha imtihan edilen, sonra tevbe edip sonra günaha dönen, sonra tekrar tevbe eden" diye açýklar.

[11] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/535-537.

[12] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/537-538.

[13] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/538.

[14] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/538.

[15] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/539.

[16] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/539-540.

[17] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/541.

[18] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/541-542.

[19] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/542.

[20] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 11/543.


radyobeyan