Sadaka ve nafaka 7 By: sumeyye Date: 22 Nisan 2010, 11:28:14
AÇIKLAMA:
Burada, aile fertlerinin, ihtiyaç yönünden aralarýndaki hiyerarþi gözükmektedir. Baþta kiþinin kendisi gelmektedir. Evladýn, zevceden önce gelmesini Tîbî; "Çocuklar nafakaya zevceden daha muhtaçtýr, çünkü zevce boþanma hâlinde bir baþkasýyla evlenebilir" diye izah eder. Hattâbî ise þu açýklamayý yapar: "Eðer düþünecek olursan, bu tertipte, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn kiþiye evlâ ve yakýn oluþlarýný esas aldýðýný görürsün. Nitekim önce kendine, sonra da çocuðuna tasadduk etmeyi emretti. Çocuk kendisinin bir parçasý durumundadýr. Babayý zâyi edecek olsa, helâk olur ve kendisine infakta babanýn yerini tutacak birini bulamaz. Üçüncü sýrada zevceyi zikretti ve bunu evlâddan sonraya aldý. Zira, erkek, kadýna infak edecek para bulamasa kocasýyla boþandýrýlýr, bu halde ona yeni zevce veya nafakasýný vermesi gereken bir zî-rahm (yakýný) el atabilir. En sonunda köleyi zikretti, çünkü nafakasýndan aciz kalsa onu satabilir ve kölenin nafakasý, onu satýn alan ve ona mâlik olana terettüp eder. Hadisin sonundaki, "Sen daha iyi bilirsin" sözü "Geri kalan paraný istersen tasadduk edersin, istersen tasarruf edersin" demektir."
Hattâbî devamla der ki: "Bundan kýyasla bazý alimler þu hükümlere ulaþmýþlardýr:
* Erkek, kadýn için de sadaka-i fýtýr vermelidir.
* Yiyeceðinden bir sa´dan fazla artan kimseye, çocuðuna bedel sadaka vermesi gerekir. Çünkü çocuðun hakký zevceninkinden önce gelir.
* Çocuðun nafakasý, nesebten gelen ba´ziyyet (bir parçasý olma) sebebiyle vacib olur.
* Kadýnýn nafakasý ise, "istifade"nin karþýlýðý olarak vacib olur.
* Karý-koca arasýndaki hukuk, boþanma ile ortadan kalkabilir, neseb ise ebediyen kalkmaz."
Hattâbî, "bu hadiste geçen sadaka kelimesinin nafaka mânasýnda olduðunu da" söyler ki, tercüme sýrasýnda buna dikkat çektik.[53]
ـ3278 ـ3 -وَعَنْ أَبِي سَعِيدِ الخدرى رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]دَخَلَ الرَّجُلٌ الْمَسْجِدَ بِهَيْئَةٍ بَذَّةٍ وَالنَّبِيُّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَأْمُرُ بِالصَّدَقَةِ. فَتَصَدَّقَ النَّاسُ فَأَعْطَاهُ النَّبِيُّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثَوْبَيْنِ. ثُمَّ قَالَ: تَصَدَّقُوا! فَطَرَحَ الرَّجُلُ أَحَدَ ثَوْبَيْهِ. فَقَالَ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَتَرَوْنَ إِلَى هَذَا
الَّذِي رَأَيْتُهُ بِهَيْئَةِ بِذَّةٍ فَأَعْطَيْتُهُ ثَوْبَيْنِ. ثُمَّ قُلْتُ: تَصَدَّقُوا. فَطَرَحَ أَحَدَ ثَوْبَيْهِ. خُذْ ثَوْبَكَ وَانْتَهَرَهُ[. أخرجه أَبُو دَاوُد والنسائي .
3. (3278)- Hz. Ebu Saîdi´l-Hudrî (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sadaka vermeyi emrettiði sýrada mescide, düþük kýyafetli bir adam girdi. Halk baðýþta bulundu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) adama iki parça giyecek verdi. Sonra halka tekrar:
"Sadaka verin!" diye hitabetti. Derken o adam üzerindeki iki parçalýk elbisesinin bir parçasýný çýkarýp (sadaka olarak) attý. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Benim kýlýk kýyâfetini düþük görerek iki parça giyecek verdiðim þu adamý siz de görüyor musunuz? "Sadaka verin!" dediðim zaman, kendisine az önce verdiðim iki parçadan birini çýkarýp (sadaka olarak) attý." (Resulullah adama yönelip:) "Elbiseni al!" dedi ve adamý (niye böyle yapýyorsun? diye) azarladý."[54]
ـ3279 ـ4 -وَعَنْ جَابِرٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]جَاءَ رَجُلٌ بِمِثْلِ بَيْضَةٍ مِنْ ذَهَبٍ فَقَالَ: يَا رَسُولَ للّهِ! أَصَبْتُ هَذِهِ مِنْ مَعْدِنٍ فَخُذْهَا فَهِيَ صَدَقَةٌ، مَا أَمْلِكُ غَيْرَهَا. فَأَعْرَضَ عَنْهُ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. ثُمَّ أَتَاهُ مِنْ قَبْلِ رُكْنِهِ ا‘َيْمَنِ. فَقَالَ: مِثْلَ ذَلِكَ. فَأَعْرَضَ عَنْهُ فَأَتَاهُ مِنْ قَبْلِ رُكْنِهِ ا‘َيْسَرِ. فَقَالَ: مِثْلَ ذَلِكَ. فَأَعْرَضَ عَنْهُ ثُمَّ أَتَاهُ مِنْ خَلْفِهِ. فَقَالَ: مِثْلَ ذَلِكَ. فَأَخَذَهَا صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَحَذَفَهُ بِهَا فَلَوْ أَصَابَتْهُ ‘َوْجَعَتْهُ؛ وَقَالَ يَأْتِي أَحَدُكُمْ بِمَا يَمْلِكُ فَيَقُولُ: هَذِهِ صَدَقَةٌ؟ ثُمَّ يَقْعُدُ يَتَكَفَّفُ النَّاسَ. خَيْرُ الصَّدَقَةِ مَا كَانَ عَنْ ظَهْرِ غَنِىٍّ[. أخرجه أَبُو دَاوُد.»يتكَفَّفُ النَّاس«. يسألهم ويطلب منهم ما يأخذ ببطن كفه .
4. (3279)- Hz. Câbir (radýyallahu anh) anlatýyor: "Adamýn biri yumurta büyüklüðünde bir altýn getirip:
"Ey Allah´ýn Resûlü, þunu bir mâdende ele geçirdim, bunu alýn, tasadduk ediyorum! Bundan baþka birþeyim de yok" dedi. Aleyhissalâtu vesselam (memnuniyetsizliðini ifâde için ondan yüzünü çevirdi. Sonra adam Resûlullah´ýn sað tarafýndan yaklaþýp ayný þeyleri söyledi. Efendimiz yine adamdan yüzünü çevirdi. Adam bu sefer sol tarafýndan yaklaþtý, ayný þeyleri söyledi. Resulullah yine adamdan yüzünü çevirdi, sonra adam arka cihetinden yine yaklaþýp önceki sözlerini aynen tekrar etti. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam onu aldý ve adama attý. Eðer deðseydi canýný yakacaktý. Buyurdular ki:
"Biriniz bütün sahib olduðu serveti getirip: "Bunu sadaka olarak veriyorum" diyor ve sonra da oturup halka avuç açýyor! Hayýr. Sadakanýn hayýrlýsý zenginlikten sonrakidir."[55]
AÇIKLAMA:
Bu rivâyette, bütün servetini tasadduk etmek isteyen bir zâta karþý Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn tavrýný görmekteyiz: Bu baðýþý kabul etmemek.... Aleyhissalatu vesselam´ýn bu tavrýna baþka örnekler de var. Sözgelimi, hasta yatarken, kendisini ziyarete gelen Resulullah´a, Sa´d Ýbnu Ebî Vakkâs (radýyallahu anh) servetinin tamamýnýn Allah yolunda harcanmasý için vasiyet etmek arzusunu açar. Aleyhissalatu vesselam bunu uygun bulmaz: varislerini insanlara el açan fakirler olarak býrakma, zenginler olarak býrak. Bu senin için daha hayýrlý" der.
Kiþinin bütün servetini bir kerede baðýþlamasýný hoþ karþýlayan rivâyetler de mevcut. Meselâ Hz. Ebu Bekir örneði meþhurdur. O´nun bir seferinde bütün malýný baðýþlamasýný yadýrgamamýþ, "Ailene ne býraktýn?" sorusuna Hz. Ebu Bekir´in "Allah ve Resûlünü!" cevabýný hoþ karþýlamýþtýr. Hattâbî, Resulullah´ýn bu davranýþýný, "onun niyetindeki doðruluðu ve yakýnîndeki kuvveti bildiði ve toptan baðýþýný reddettiði þahýs hakkýnda düþtüðü, "fitneye dûçâr olur" endiþesine "onun hakkýnda düþmediði için" diye açýklar.
Bu farklý vak´alarý göz önüne alan bazý þârihler hadiste geçen "Zenginlikten sonraki..." tabirini Hz. Ebu Bekir misalinde olduðu üzere kalbî zenginlik veya baþka misalde olduðu üzere maddî zenginlik olarak anlamýþtýr.
Sindî der ki: "Eðer sadaka, verildikten sonra, sahibini dilenmekten müstaðnî kýlacak bir zenginlik býrakýyorsa, -bu zenginlik "kalb kuvveti" þeklinde de olabilir"; geriye kalan "bir miktar servetin varlýðý" þeklinde de olabilir- bu sadaka güzeldir. Bilakis sahibini, tasadduktan sonra, güçlük içinde býrakacak ve muhtaç hale düþürecek olursa böylesi baðýþ câiz olmaz."[56]
ـ3280 ـ5 -وَعَنْ عَائِشَةَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَت: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَنْفَقَتِ الْمَرأَةُ مِنْ طَعَامِ بَيْتِهَا غَيْرَ مُفْسِدَةٍ فَلَهَا أَجْرُهَا بِمَا أَنْفَقَتْ وَلِلزَّوْجِ بِمَا اكْتَسَبَ
وَلِلْخَازِنِ مِثْلُ ذَلِكَ َ يَنْقِصُ بَعْضُهُمْ مِنْ أَجْرِ بَعْضِ شَيْئًا[. أخرجه الخمسة .
5. (3280)- Hz. Aiþe (radýyallahu anhâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Eðer kadýn, evin yiyeceðinden zarar vermeyecek þekilde infak ederse, kadýn infâk ettiði için, erkek de kazandýðý için sevaba kavuþurlar, malý koruyan vekilharc için de ayný þekilde sevab vardýr. Bunlardan birinin sevabý diðerinin sevabýndan hiçbir þey noksanlaþtýrmaz."[57]
AÇIKLAMA:
1- Yukarýdaki hadis, ilk nazarda evin reisi durumunda olan erkeðin kazancýndan verilecek sadakanýn hükmünü açýklýyor gözükmekte ve kadýnýn bazý kayýtlarla vermesi halinde, hem kendisine ve hem de kocasýna sevap kazandýracaðýný göstermektedir.
Ancak âlimler, burada infak ile sadece "sadaka"nýn kastedildiðinde ittifak etmezler. Teferruatý Ýbnu´l-Arabî´den takip edelim: "Selef ûlemâsý, kocasýnýn malýndan kadýnýn infaký meselesinde ihtilaf etmiþtir. Bazýlarý: "Bu câizdir, ancak maldan eksilme hissedilmeyecek kadar az bir miktarda olmalýdýr" demiþtir. Bazýlarý bu cevazý, "kocanýn icmâlî bir tarzda da olsa vereceði izin" þartýna baðlamýþtýr. Mamafih, bu izin meselesi, cemiyetin âdetine de hamledilebilir, (yani kadýnlarýn vermesi âdetten ise, erkekler de bunu biliyorlarsa, ayrýca bir de izin gerekmeyebilir, örfen bu izin var kabul edilir. Nitekim denmiþtir ki: Hicaz ahâlisinin âdetinde kocalarýn kadýnlarýna ve hizmetçilerine misafirleri aðýrlamalarý, fakirlere, dilencilere, komþulara baðýþta bulunmalarý için izin vermek câri idi. Resulullah, ümmetini bu güzel âdete teþvik etmiþ olmaktadýr). "Zarar vermemek" kaydýnda hepsi ittifak eder, (bundan maksat israf etmemek, lüzumsuz aþýrý harcamalara yer vermemektir. Bu takdirde sevabtan mahrum kalýnacaktýr). Bazýlarý: "Kadýn, köle ve vekilharc´in infakýndan kastedilen þey (muhtaçlara, dilencilere yapýlan sadaka deðil), mal sâhibinin horantasýna onlarýn ihtiyaçlarý için yapýlan harcamadýr, bunun ev sahibine zarar verecek þekilde ölçüsüz olmamasý gerekir" demiþtir. Bazýlarý kadýnla hizmetçiyi bir tutmamýþ: "Kadýnýn, kocanýn malýnda hakký vardýr, evin nezâretine yetkilidir, dolayýsýyla hizmetçinin aksine, onun tasaddukta bulunmasý câizdir, ama hizmetçi (veya köle) efendisinin malýnda tasarruf yetkisi yoktur, onun hakkýnda izin þarttýr" demiþtir. Ancak bu görüþ, "kadýn, hakkýný ayýrdýktan sonra bundan tasaddukta bulunsa bu kendine aittir, yetkisindedir, fakat hakký olmayan þeyden tasadduk edecek olursa mesele aslýna rücû eder" denilerek tenkid edilmiþtir."
2- Þu hususu da belirtmek gerekir: Buradaki hadis, kocanýn malýndan "zarar vermeyecek þekilde" infak etmeyi þart koþmaktadýr. Müteakiben görüleceði üzere, diðer bir kýsým hadîsler de kocanýn iznini þart koþmaktadýr. Âlimler, bu iki þarta riâyet edilmeden yapýlacak infaklardan sevap hâsýl olmayacaðýný ve hatta bunun haram olacaðýný belirtirler.
Nevevî þöyle der: "Kadýn, kocasýndan sarih bir izin olmaksýzýn veya örfte câri bir izin bulunmaksýzýn infak edecek olursa, bu ona helâl olmaz, sevab da getirmez, bilakis günaha girer."
3- Hadîs, ayrýca emânette emin olmanýn, cömert ruhlu olmanýn, hayýr iþlerini gönül rýzasý ile yapmanýn, hayýr iþlerine yardýmcý ve teþvikçi olmanýn gereðine ve faziletine dikkat çekmektedir.[58]
ـ3281 ـ6 -وَعَنْ أَبِي أمامة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: َ تُنْفِقُ الْمَرأَةُ مِنْ بَيْتِ زَوْجِهَا إَِّ بِإِذْنِهِ. قِيلَ يَا رَسُولَ للّهِ: وََ الطَّعَامَ؟ قَالَ: ذَلِكَ أَفْضَلُ أَمْوَالِنَا[. أخرجه والترمذي .
6. (3281)- Ebu Ümâme (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Kadýn kocasýnýn evinden, onun izni olmadan infak edemez!" buyurmuþtu ki sordular:
"Ey Allah´ýn Resulü! yiyecek de mi veremez?"
"Evet buyurdular, o, mallarýmýzýn en kýymetlisidir."[59]
ـ3282 ـ7 -وَعَنْ اِبْنِ عمرو بن العاص رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: َ يَجُوزُ ِمْرَأَةٍ عَطِيَّةُ إَِّ بِإِذْنِ زَوْجِهَا[ .
7. (3282)- Abdullah Ýbnu Amr Ýbni´l-Âs radýyallahu anhümâ anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Kadýnýn ihsanda bulunmasý, ancak kocasýnýn izniyle câizdir!" buyurdular."[60]
ـ3283 ـ8 -وفي رواية: ]َ يَجُوزُ ِمْرَأَةٍ أمْرٌ فِي مَالِهَا إِذَا مَلَكَ زَوْجُهَا عِصْمَتَهَا[. أخرجه أَبُو دَاوُد و النسائي .
8. (3283)- Bir rivayette þöyle buyurmuþtur: "Koca, kadýnýn ismetine (nikâhýna) sahipse, kadýnýn kendi malýnda da tasarrufu câiz olmaz."[61]
AÇIKLAMA:
1- Yukarýda kaydedilen üç hadîsin üçü de evden kadýnýn infak yetkisini mevzubahis etmekte ve bunu kocanýn iznine baðlamaktadýr. Hadîslerin zâhiri mutlak olduðu için, yasak, miktarla cinsle kayýtlý deðildir, az da olabilir, çok da; yiyecek de olabilir, giyecek veya bir baþka þey de... Birinci hadiste olduðu üzere, belki de iþe yarayacak en az miktar yiyecekten olabileceði için "Yiyecek de mi...?" diye soruya mevzu olmuþtur. Efendimiz "o, mallarýmýzýn en kýymetlisidir" diyerek ondan da verilebilecek en az miktarý dahi "izn´e baðlamýþ olmaktadýr.
Hadisin zâhiri bu olmakla beraber, ulemâ yasaðýn þiddetini, farklý þartlara göre tahfif etmiþtir.
Aynî der ki: "Bu yasaðýn hükmü:
* Çeþitli beldelerin âdetine;
* Kocalarýn bu husustaki müsâmaha ve rýza durumuna;
* Verilen malýn az veya çokluðuna, kýymet durumuna;
* Verilen þeyin, dayanýklý veya hemen çürüyüp bozulacak cinsten oluþuna vs.´ye göre deðiþir."
2- Kadýnýn kendi malý olursa. Üçüncü hadîsin zâhiri, kadýnýn kendine has malý üzerindeki tasarrufunu da kocanýn iznine baðlamaktadýr[62]. Ancak bu hususta ulemâ ihtilaf etmiþtir. Neylü´l-Evtâr´ýn kaydýna göre:
* Leys: "Kocanýn izni olmadan, kadýn kendi malýndan da infak edemez, bu yasak mutlaktýr, ehemmiyetsiz bir miktar hâriç, tamamýnda tasarruf yetkisi olmadýðý gibi, üçte birinde de tasarruf yetkisi yoktur, kadýn reþid olsa da olmasa da hüküm böyledir..." demiþtir.
* Ýmam Mâlik ve Tâvus: "Kadýn, kendi malýndan üçte bir miktarýnda tasarruf yetkisine sahiptir, daha fazlasýna yetkisi yoktur, kocasýnýn izni þarttýr" demiþtir.
* Cumhur ise, mutlak surette câiz olduðu, kadýn sefih deðilse malýnda tasarruf için kocasýndan izin almaya gerek olmadýðý görüþüne zâhib olmuþtur. Ýbnu Hacer, cumhurun gerek Kur´an´dan ve gerekse sünnetten bir çok delile dayandýðýný belirtir.
Hattâbî der ki: "Bu, fukahanýn çoðunun yanýnda iyi geçinmeleri için kocanýn da gönlünü yapma mânasýnda anlaþýlmýþtýr, (deðilse, kadýn kendi malýndan tasarruf edebilmek için kocadan izin almaya mecburdur, mânasýnda deðil. Ýmam Mâlik; "Kadýnýn bu babtaki tasarrufu kocadan izin çýkmadýkça reddedilir" demiþtir. Onun bu hükmü, henüz reþid olmamýþ kadýnla ilgili olabilir. Nitekim Resulullah´ýn kadýnlara, "Sadaka verin!" demesi ve bunun üzerine kadýnlarýn kocalarýndan izin almadan, yüzük, küpe, bilezik neleri varsa Hz. Bilâl´in eteðine atmalarý sahih rivayetlerle sabittir."
3- Hadiste, "koca kadýnýn ismetine sahipse" denmektedir. Buradaki ismetten maksad nikâh´dýr. Nitekim Kur´an-ý Kerim´de, "Kâfir zevcelerinizi (nikâhýnýz altýnda) tutmayýn" ayetinde, عِصمِile nikâhlý kadýnlar kastedilmiþ olmaktadýr.[63]
ـ3284 ـ9 -وَعَنْ أَبِي مُوسَى رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: ]قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْخَازِنُ الْمُسْلِمُ ا‘َمِينُ الَّذِي يُعْطِي مَا أُمِرَ بِهِ طَيِّبَةً بِهِ نَفْسِهِ أَحَدُ الْمُتَصَدِّقِيِنَ[. أخرجه الشيخان .
9. (3284)- Ebu Musâ (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Müslüman emin vekilharc, kendisine emredilen malý, gönül hoþluðu ile verdiði taktirde tasadduk edenlerden biri olur (ve sevaba iþtirak eder)."[64]
AÇIKLAMA:
1- Hadîsin Buharî´deki veçhi bazý ziyadeler ihtiva eder: "Mal sâhibinin emrini eksiksiz tam olarak, gönül hoþluðu ile icra ederek kendisine emredilen þeyi, söylenen kimseye aynen veren müslüman, emin vekilharc, (sevabta), baðýþta bulunan iki kiþiden biri olur."
2- Hadîs sadaka sevabýna iþtirak için, vekilharc´ta bazý þartlar aramaktadýr:
* Önce müslüman olmasý þartýný koþmaktadýr, çünkü gayr-i müslim, müslüman niyetiyle hareket edemez.
* Emîn olma þartýný da koþmuþtur, çünkü hâin, günahkârdýr, sevaba iþtirak edemez.
* Bir diðer þart emredilen miktara uymaktýr, fazlasý da, noksaný da ihânet sýnýfýna girer.
* Son bir þart gönül hoþluðudur, tâ ki amelinin mahiyetini niyetiyle bozmasýn, Ýslâm´da niyet, âdetleri ibâdetlere çevirecek kadar ehemmiyetlidir. Niyeti kaybederse sevabtan mahrum kalýr.[65]
ـ3285 ـ10 -وَعَنْ عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]حَمَلْتُ عَلَى فَرَسٍ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَأضَاعَهُ الَّذِي عِنْدَهُ
فَأرَدْتُ أَنْ أَشْتَرِيهُ وَظَنَنْتُ أَنَّهُ يَبِيعُهُ بِرُخْصِ. فَسَأَلْتُ النَّبِيّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ: َ تَشْتَرِهِ وََ تَعُدْ فِي صَدَقَتِكَ، وَإِنْ أَعْطَاكَهُ بِدِرْهَمٍ. فَإِنَّ الْعَائِدَ فِي صَدَقَتِهِ كَالْعَائِدِ فِي قَيْئِهِ[. أخرجه الستة.وفي رواية المالك: كَالْكَلْبِ يَعُودُ فِي قَيْئِهِ .
10. (3285)- Hz. Ömer (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ben Allah yolunda bir at tasadduk etmiþ idim. Ona sâhip olan kiþi, hayvanýn bakýmýný ihmal etti. Bunun üzerine atý satýn almak istedim. Biraz ucuza satar diye düþünüyordum. Önce Resulullah aleyhissalâtu vesselâm´a bir sorayým dedim.
"Sakýn ha! buyurdu, ne onu satýn al ne de sadakana dön, hatta onu sana bir dirheme verse bile. Zira sadakasýna dönen, kustuðuna dönen gibidir!." buyurdular."[66]
Muvatta´nýn bir rivayetinde þu ziyade vardýr: "...(Sadakasýna dönen) kusmuðuna dönen köpek gibidir."[67]
AÇIKLAMA:
1- "Ben Allah yolunda bir at tasadduk etmiþtim" diye yapýlan tercümenin kelimelere baðlý tercümesi þöyledir: "Ben, Allah yolunda bir ata adam bindirdim." Bu ifadeden maksad, rivayetin devamýndan anlaþýldýðý üzere baðýþ ve tasaddukdur.
2- Ýbnu Sa´d´ýn kaydýna göre, bu atýn adý Verd´dir. Temîmu´d-Dârî (radýyallahu anh) Resul-i Ekrem aleyhissalatu vesselam´a hediye etmiþ, Aleyhissalatu vesselam da Hz. Ömer´e baðýþlamýþtý. Hz. Ömer´in baðýþladýðý zâtýn ismi bilinmiyor.
3- Bazý þârihler atýn vakýf olduðunu söylemiþtir, ancak Resulullah´ýn "Sadakandan dönme" ifadesi, bunun vakýf deðil, hibe olduðuna delil kýlýnmýþtýr.
4- Allah yolunda tabiri de farklý yorumlara sebep olmuþtur. Yani "Allah rýzasý için" anlaþýlabileceði gibi, "cihad´da kullanýlmak" veya "hacc´da kullanýlmak için" mânasýna da anlaþýlabilir. Rivayetin metni herhangi bir ihtimali kuvvetlendirmiyor.
5- Bu hadisten hareketle bazý âlimler, "tasadduk edilen þeyi geri almak haramdýr, akit batýldýr" demiþtir. Bunlar bu hükmü, "kusmuða dönmek" teþbihinden çýkarýrlar. "Çünkü derler, kusmuk haramdýr." Ancak bazýlarý Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bu teþbihe, yasak olan fiilî istikrah yani nefret ettirmek için yer verdiðini söylemiþ ve: "Sadakanýn geri alýnmasý haram deðil mekruhtur, akit de bâtýl deðil sahihtir" diye hükmetmiþtir. Bu görüþte olanlar, Kûfe ûlemâsý, Þâfiî, Mâlik baþta olmak üzere cumhurdur. Hasan Basrî, ve Ýbnu Sîrîn gibi bazýlarý da sadaka baþkasýnýn eline geçtikten sonra normal fiyatýyla satýn alýnmasýnda bir beis görmemiþtir. Bunlar Resulullah´ýn yasaklamasýný, rivayette de görüldüðü üzere Hz. Ömer´in ucuz fiyata satýn almak istemesine hamlederler...
6- Bu hadisin hükmü kefâret, nezir, zýhâr vs. sadakalarýna da teþmil edilmiþtir. Ancak verâset yoluyla geri gelirse kerâhet olmadýðý söylenmiþtir. Zâhirîler buna da mekruh demiþtir.
Buharî´nin bir rivayeti, Ýbnu Ömer´in, tasadduk ettiði bir þeyi satýn alacak olsa tekrar tasadduk ettiðini belirtir.
7- Hadisten þu hükümler çýkarýlmýþtýr:
* Sadakayý geri almak mekruhtur.
* Cihada her vasýta ile yardýmcý olmak, gazveye destek vermek faziletli amellerdendir.
* Allah yolunda "bindirmek", temlik etmek demektir.
* Bindirilen kimse, baðýþlananý satabilir, parasýndan istifade edebilir.[68]
ـ3286 ـ11 -وَعَنْ اِبْنِ عَبَّاسٍ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما ]أَنَّ رَجًُ قَالَ: يَا رَسُولَ للّهِ، أَنَّ أُمِّي تُوَفِّيَتْ. أَيَنْفَعُهَا أَنْ أَتَصَدَّقَ عَنْهَا؟ قَالَ: نَعَمْ. قَالَ: إِنَّ لِي مِخْرَافًا، فَأَنَا أُشْهِدُكَ أَنِّي قَدْ تَصَدَّقْتُ بِهِ عَنْهَا[. أخرجه الخمسة إ مسلما. »المخراف« الحديقة .
11. (3286)- Ýbnu Abbâs radýyallahu anhümâ anlatýyor: "Bir adam gelerek:
"Ey Allah´ýn Resulü, annem vefat etti. Ben onun için tasaddukta bulunsam ona faydasý olur mu?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam:
"Evet!" deyince, adam:
"Benim bir meyveliðim var. Sizi þâhid kýlýyorum, onu annem için tasadduk ediyorum!"dedi."[69]
ـ3287 ـ12 -وَعَنْ سعد بن عبادة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ للّهِ إِنَّ أُمِّي مَاتَتْ. فَأيُّ الصَّدَقَةِ أَفْضَلُ؟ قَالَ: الْمَاءُ. فَحَفَرَ بِئْرًا وَقَالَ: هَذِهِ ‘ُمِّ سَعْدٍ[.
أخرجه أَبُو دَاوُد والنسائي .
12. (3287)- Sa´d Ýbnu Ubâde (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ey Allah´ýn Resûlü dedim, annem vefat etti, (onun adýna) yapacaðým sadakanýn hangisi efdaldir?"
"Su!" buyurdular. Bu cevap üzerine Sa´d bir kuyu kazdý ve "Bu kuyu Sa´d´ýn annesi için" dedi."[70]
AÇIKLAMA:
1- Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn "su"yu en efdal sadaka olarak tavsifi iki sebebe baðlanmýþtýr.
* Su, o devirde Medine´de azdýr ve bu sebeple kýymetlidir.
* Ýnsanlarýn yaþayabilmek için en çok muhtaç olduklarý þeylerden biri sudur. Gerek dinî ve gerekse dünyevî hususlarda su en baþta gelen temel ihtiyaçlar arasýnda yer alýr. Öyle ise onun kýymeti, Medine gibi sýcak bir beldede daha da artacaktýr. Bu hadîsin hükmünü bugün bile aynen koruduðunu söyleyebiliriz.
2- Sa´d, rivâyetinin sonunda kendisini üçüncü bir þahýs gibi zikretmekte, "kuyu kazdým" demeyip kuyu kazdý demekte, annem demeyip "... Sa´d´ýn annesi.." demekte... Bu üslup deðiþikliði yanlýþ anlamaya meydan vermemelidir.
3- Son iki rivayet, ölü adýna hayýr yapýlabileceðini gösteren delillerdir. Nesâi´nin bir rivâyetinde Sa´d önce vefat eden annesi adýna sadaka verip veremiyeceðini sorar. Cevap müsbet olunca hangi sadakanýn efdal olduðunu sorâr. Bunun üzerine, "Su!" cevabýný alýr.[71]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/16-17.
[2] Buharî, Zekat: 8; Müslim, Zekât: 63, (1014); Muvatta, Sadakât: 1, (2, 995); Tirmizî, Zekât: 28, (661); Nesâî, Zekât: 48, (5, 57); Ýbnu Mâce, 28, (1842); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/18.
[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/18-20.
[4] Müslim, Zühd: 45, (2984); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/21.
[5] Nesâî, Zekât: 49, (5, 59); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/21.
[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/21-22.
[7] Tirmizî, Kýyamet: 42, (2485); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/22-23.
[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/23-24.
[9] Buharî, Zekât: 36, Edeb: 95; Müslim, Ýmaret: 87, (1865); Ebu Dâvud, Cihâd: 1, (2477); Nesâî, Bey´a: 11, (7, 144); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/24.
[10] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/24-25.
[11] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/25.
[12] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/25.
[13] Buharî, Zekât: 28; Müslim, Zekât: 57, (1010).
[14] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/25.
[15] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/26.
[16] Nesâî, Cihâd: 45, (6, 48-49); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/26.
[17] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/26-27.
[18] Müslim, Zekât: 39, (995); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/27.
[19] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/27.
[20] Buharî, Nafakât: 1, Ýman: 41; Müslim, Zekât: 48, (1002); Nesâî, Zekât: 60, (5, 69); Tirmizî, Birr: 42, ( 1966); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/28.
[21] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/28.
[22] Rezin tahric etmiþtir. (Cami´üs-Saðîr (Þerhi Feyzu´l- Kadir´de mevcuttur) 6, 235); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/29.
[23] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/29.
[24] Buharî, Fiten: 24, Zekât: 9; Müslim, Zekât: 58, (101.1); Nesâî, Zekât: 64, (5,77); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/30.
[25] Buharî, Zekât: 9; Müslim, Zekât: 59, (1012); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/30.
[26] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/30-31.
[27] Rezîn tahriç etmiþtir. (Câmi´u´s-Sagîr þerhi Feyzu´l-Kâdir´de mevcuttur) 3, 195); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/32.
[28] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/32.
[29] Tirmizî, Tefsir, Muavvizateyn: 2, (3366); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/32-33.
[30] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/33.
[31] Buharî, Zekât: 18; Müslim, Zekât: 94, (1033); Muvatta, Sadaka: 8, (2, 998); Ebu Dâvud, Zekât: 28, (1648); Nesâî, Zekât: 52, (5, 61); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/33.
[32] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/34.
[33] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/34.
[34] Buharî, Zekât: 10, 9, Menâkýb: 25, Edeb 34, Rikâk: 49, 51, Tevhîd: 24, 36; Müslim, Zekât: 66-67, (1016); Nesâî, 63, (5, 74-75); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/34.
[35] Ebu Dâvud, Zekât: 40, (1677); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/34.
[36] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/34-35.
[37] Ebu Dâvud, Zekât: 41, (1679-1680); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/35.
[38] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/35.
[39] Muvatta, Sadaka: 3, (2, 992); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/35.
[40] Ebu Dâvud, Zekât: 33, (1665); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/35-36.
[41] Müslim, Birr: 69 (2588); Tirmîzî, Birr: 82, (2030); Muvatta, Sadaka: 12, (2, 1000); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/36.
[42] Ebu Dâvud, Zekât: 32, (1662); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/36.
[43] Birinci cilt 446.sayfada daha geniþ bilgi var.
[44] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/36-37.
[45] Ebu Dâvud, Zekât: 16 (1608); Nesâî, Zekât: 27, (5, 43, 44); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/37.
[46] Müslim, Zekât: 69, (1017); Nesâî, Zekât: 64, (5, 75-76); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/38-39.
[47] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/39.
[48] Buharî, Zekât: 14; Müslim, Zekât: 78, (1022); Nesâî, Zekât: 47, (5, 55-56); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/40.
[49] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/40-42.
[50] Buharî, Zekât: 18; Nafakat: 2; Ebu Dâvud, Zekât: 39, (1676); Nesâî, Zekât: 53, (5,62); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/43.
[51] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/43-44.
[52] Ebu Dâvud, Zekât: 45, (1691); Nesâî, Zekât: 54, (5, 62); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/44-45.
[53] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/45.
[54] Ebu Dâvud, Zekât: 39, (1575); Nesâî, Cuma: 26, (3, 106), Zekât: 59, (5, 63); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/46.
[55] Ebu Dâvud, Zekât: 39, (1673); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/46-47.
[56] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/47.
[57] Buharî, Zekât: 26, 17, 25, Büyû´: 12; Müslim, Zekât. 80, (1024); Ebu Dâvud, Zekât: 44, (1685); Tirmizî, Zekât: 34, (671, 672); Nesâî, Zekât: 57, (5, 65); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/48.
[58] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/48-49.
[59] Tirmizî, Zekât: 34, (670); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/49.
[60] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/49.
[61] Ebu Dâvud, Büyû: 86, (3546, 3547); Nesâî, Zekât: 58, (5, 65, 66); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/49.
[62] Bazý âlimler, bu hadiste de erkeðin malýnýn kastedildiðini, malý kadýna nisbetin-onun tasarrufunda bulunmasý sebebiyle mecaz olduðunu, böylece nehyin tahrîm ifâde ettiðini söylemiþtir. Ancak Ýslam dini, kadýna erkekten ayrý ve müstakil mülk edinme hakký tanýmasý haysiyyetiyle, hadiste kadýnýn þahsî malýnýn kastedilmesi de mâkuldür ve çoðunlukla ulemâ öyle anlamýþ ve görüleceði üzere o paralelde hüküm getirmiþtir.
[63] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/50-51.
[64] Buharî, Zekât: 25; Müslim, Zekât: 79, (1023); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/51.
[65] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/51.
[66] Buhârî, Zekât: 59, Vesâya: 31, Cihâd: 119, 137; Müslim, Hibât: 3, (1621); Muvatta, Zekât: 50, (1, 282); Ebu Dâvud, Zekât: 9, (1793); Tirmizî, Zekât: 23, (668); Nesâî, Zekât: 100, (5, 108, 109).
[67] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/52.
[68] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/52-53.
[69] Buharî, Vesâyâ: 15, 20, 26, Ebu Dâvud, Vesâyâ: 15, (2882); Tirmizî, Zekât: 33, (669); Nesâî, Vesâyâ. 8, (6, 252, 253); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/53.
[70] Ebu Dâvud, Zekât: 42, (1679, 1680, 1681); Nesâî, Vesâyâ: 9, (6, 254, 255); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/54.
[71] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 10/54.
radyobeyan