Kütübü Sitte
Pages: 1
Sihir ve Kehanet 2 By: sumeyye Date: 20 Nisan 2010, 11:00:37
Sihrin Çeþitleri:




Bu meseleyi geniþ bir buudda tahlil eden büyük müfessir Fahreddin-i Râzi, tefsirinde tam sekiz çeþit sihirden bahseder:



1- "Keldânîlerin Sihri:


Semâvî ve arzî kuvvetlerin mezcedilmesi ile hâsýl edildiði iddia edilen ve týlsým denen þeylerdir. Keldânîler yýldýzlara tapan bir kavimdi. Kâinâtýn yýldýzlar tarafýndan idare edildiðine, hayýr ve þerlerin, seâdet ve þekâvetlerin yýldýzlardan sudûr ettiðine inanýrlar.

Bu inançta olan babilliler baþlýca yedi yýldýzý takdis edip onlara taparlar ve onlara âlihe (tanrýça) derlerdi. Bunlarýn her biri adýna putlar yapýlýrdý. Herkesin hususî bir mâbedi ve orada putu bulunurdu. Bir kýsým dualar okuyarak, buhurlar yakarak bunlarýn yakýnlýðý kazanýlmaya çalýþýlýrdý. Ýþte Hz. Ýbrahim bunlarýn inancýný kaldýrmak üzere peygamber olmuþtur. Bunlarýn ilimleri yýldýzlarýn ahkâmý üzerine idi. Sihirbazlar, sihrin her çeþidini yapýp, tesirâtý yýldýzlara nisbet ediyorlar, "onlarýn amelidir" diyorlardý. Ebû Bekir er-Râzi: "Sihirbazlarýn, tesiri yýldýzlara nisbet etmesi, bunun araþtýrýlýp, sýrrýnýn öðrenilmesini önlemek içindi" der.

Ýþte bu sihirbazlarýn yaptýklarý esrarengiz iþlere týlsým diyorlardý.



2- Ashâb-ý Evhamýn Ve Kuvvetli Nefislerin Sihri:


Buna inananlar, insandaki "ben" üzerinde dururlar. Bunun mahiyetini araþtýrýrlar. Ruhceset münasebetini incelerler. Bunlar öyle inanýr ki, insan ruhu terbiye ve tasfiye ile güç ve tesir kazanýr, baþkasýnýn göremeyeceði gizli ve kapalý þeylere ýttýla peyda edebilir, hariçte tesir hâsýl edebilir; böylece kiþi istediði birçok þeyleri yapmaya, canlý ve cansýz eþya, hayvan ve insan üzerinde kendi bedeninde olduðu gibi, bazý tasarruflarda bulunmaya muktedir olur. Ýddiayý ileri götürenler bazan yeterince güçlendiði takdirde sýrf irade yoluyla bünyenin ve eþkalin deðiþtirilebileceðini, canlýlarýn öldürülüp ölülerin diriltilebileceðini, icad ve idamýn yapýlabileceðini söylerler. Bunlar cismânî ahvâlin nefsî ve rûhî ahvâle tâbi olduðu görüþünden hareket ederler. Bu iddialarýn bir çoðunda ifrata kaçýldýðý açýktýr.

Hipnotizma, manyetizma, fakirizm gibi meþguliyetler sihrin bu ikinci grubuna girer.



3- Arzdaki Ruhlardan Yardým Görerek Yapýlan Sihir:


Buna azâim veya cincilik de denir. Günümüzde ruh çaðýrma adý altýnda icra edilen bir kýsým faaliyetler, aslýnda sihrin bu çeþidine girer. Râzi müteahhir feylesoflardan bazýlarýnýn cinleri inkar ettiðini, ancak büyük felsefecilerin böyle bir inkara düþmeyip, cinlerin varlýðýný kabul ettiklerini belirtir.



4- Tahayyülât Ve Gözbaðlama Denen Sihir Çeþidi:


Bu sihir, his yanýlmasýna dayanýr. Buna örfen pek sihir denmez. Her çeþit el çabukluðu, hokkabazlýk, numara buraya girer. Trende giderken aðaçlarýn ve telefon direklerinin arka istikametine koþarak gittiklerini zannetmek, hýzla, çevrilen fitili daire görmek, su içindeki bir cismin daha büyük görünmesi gibi his yanýlmalarý nev´inden aldatmacalar bu çeþit sihre girer. Mesela insan zihni bir þeyle meþgul iken baþka þeyleri görmeyebilir. Hokkabaz bir þeye dikkatleri çektikten sonra sür´atli bir biçimde bir baþka þeyi araya sokarak seyircileri þaþýrtabilir.



5- Çeþitli Sanat Oyunlarýna Dayanarak Yapýlan Aletlerin Yardýmýyla Ortaya Konan Acayip Ýþler:


Firavun´un sihirbazlarýnýn böyle yaptýðý tahmin edilir. Rivâyete göre bunlarýn ipleri deðnekleri civa ile îmal edilmiþ ve altlarýndan hararet verilince veya güneþin tesirine maruz kalýnca ýsýnmaya baþlayan ipler, deðnekler harekete geçip kaymýþtýr. Günümüzün teknik imkanlarý bu çeþit þaþýrtýcý gösteriler sergileyecek alet ve imkanlarý artýrmýþtýr. Mahiyetini bilmeyenleri þaþýrtýp sihir tesiri yapacak alete Fahreddin-i Râzî, Erciyânus el-Mûsýhâr´ýn Berasil kuþunun yavrusunun sesini taklid eden bir heykeli misal verir. Anaç kuþlarýn þefkatini tahrik eden bu ses sayesinde, Erciyânus yavruyu beslemek için pek çok kuþun zeytin tanesi getirip býrakmalarýný temin eder. Meselenin mahiyetini bilmeyen halk bunu bir yatýrýn kerameti telakki eder.



6- Bazý Ýlaç, Ot Ve Cisimlerin Kimyevi Hassalarýndan Ýstifade Ederek Yapýlan Sihir:


Uyuþturucularýn sarhoþ etmesi gibi. Bazý cisimlerdeki bu çeþit tesirler inkar edilemez.



7- Kalbi Baðlamak Sûretiyle Sihir:


Yani sihirbaz çeþitli þarlatanlýk ve dalaverelerle bir kimseyi kendine baðlar, onu sevgi ve korku gibi kuvvetli hislerle tesir altýna alýr, yapmak istediðini yapar. Sözgelimi Ýsm-i Âzamý bildiðini, cinleri

istihdam ettiðini, simya ilmini bildiðini, topraðý altýn yapabileceðini vs. söyler, kerâmetten, ticaretten, sanattan, maharetten, menfaatten bahseder, kiþiyi kendine baðlayýp aldatýr. Pekçok dolandýrýcýlýklar bu çeþit aldatmacaya dayanýr. Bunlara aldanacak saflar, merak sahipleri hiç bir devirde eksik olmaz.



8- Koðuculuk, Gammazlýk, Kýþkýrtýcýlýk Gibi Gizli Tezvirat, Þantaj Vs. Akla Gelebilecek Yollar:

Bu çeþit yollar da bir baþka sihir çeþidi olarak gayr-i meþru iþlere vasýta yapýlmaktadýr."

Fahreddin-i Râzî´den bazý ilavelerle iktibas ettiðimiz bu açýklamalar sihrin þümûlü, çeþitleri ve hatta temelde aldatmaya dayanan gerçek mahiyeti hakkýnda bir fikir verir.[5]



9- Çaðdaþ Sihir Ve Ýki Sûrenin Mesajý:


Sihir çeþitleri üzerine Fahreddin-i Râzi´den sunduðumuz bu açýklamalardan hareketle þöyle bir sonuca ulaþabiliriz: Ýslam alimlerinin, insan ruhunda hasýl ettiði tesirle insanlarýn istek, arzu ve düþüncelerini yönlendiren þeylerin hepsine þâmil olan sihir telakkileri içerisinde, günümüzde geliþtirilen ve beyin yýkama olarak ifade edilen çeþitli "propaganda", "reklam" ve "telkin" metod ve vasýtalarý da[6] sihir olarak deðerlendirilebilir, buna hiçbir dînî engel mevcut deðildir. Durum böyle olunca, günümüzde de -geçmiþ devirlerde olduðu gibi- geniþ çapta sihre yer verildiðini söylemek, insanlýðýn kaçýnýlmaz surette sihirbazlarýn sihrine maruz olduðunu, onlarýn ellerinde oyuncak durumuna düþtüðünü dile getirmek, fiillî bir gerçeði, belki de insanlýðýn acýnacak feci bir dramýný ifade etmek olacaktýr.

Geçmiþ zamanla hazýr zaman arasýndaki fark mertlik -riyâkarlýk arasýndaki farktýr: Onlar ismen sihirbaz bilinirlerdi; þimdikiler, artist, sanatkar, yazar, þâir, hatip, karikatürist, mizahcý, politikacý gibi þerefbahþ ve hürmetefzun lakablarla anýlýrlar ve hepsi de serefrâzdýr. Bunlar, ideolojik ve ticari gayelerle radyo, televizyon, kitap, dergi, gazete, broþür, afiþ gibi -Kur´ânî tabiriyle ukad (düðümler) denen- yayýn odaklarýna mütemâdî bir üfürme içindedirler.

Öyle ise Kur´ân´ýn Muavvizeteyn denen son iki suresini, zamanýmýzýn sihirbazlarýna karþý bizleri uyaran iki ilâhî mesaj kabul edip, baþta radyo ve televizyon gibi en mühim "neþir düðümleri" olmak üzere her çeþit anti-Ýslam yayýn odaklarýna üfleyen sihirbazlarýn þerrine karþý Allah´a sýðýnmalýyýz, tedbirler almalýyýz.[7] Azýcýk bir dikkat bu iki sûrenin ne kadar taze bir mesaj olarak bize hitab ettiðini gösterecektir:

"(Ey inanan kiþi! þöyle) söyle: "Yaratýlanlarýn þerrinden, çöktüðü zaman gecenin þerrinden, düðümlere üfleyen sihirbazlarýn þerrinden, hased ettiði zaman hasedcinin þerrinden tan yerini aðartan Rabb´e sýðýnýrým" (Felak Suresi).

"(Ey inanan kiþi! þöyle) söyle: "Ýnsanlardan ve cinlerden ve insanlarýn kalplerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin þerrinden, insanlarýn ilâhý, insanlarýn hükümrâný ve insanlarýn Rabbi olan Allah´a sýðýnýrým" (Nas Suresi).[8]



Sihrin Hükmü:


Sihir yapmanýn, bununla meþgul olmanýn hükmü hususunda farklý görüþler ileri sürülmüþtür. Nevevî der ki: "Sihir yapmak haramdýr, kebâirden olduðu hususunda icma vardýr. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sihir yapmayý yedi büyük günahtan biri saymýþtýr. Bazý sihir var onu yapmak küfürdür, bazýsýný yapmak büyük günahtýr. Sözgelimi, küfrü gerektiren söz ve fiil bulunan sihir küfürdür, böyle olmayan için küfür hükmü verilmez.

Ancak, sihrin öðrenilmesi de öðretilmesi de haramdýr. Þayet mahiyetinde, küfrü gerektiren bir þey varsa bu küfürdür ve bunu öðrenip öðretene tevbe teklif edilir, tevbe etmezse öldürülür. Tevbe ederse tevbesi kabul edilir. Küfrü gerektiren bir þey olmadýðý takdirde azarlanýr." Ýmam Mâlik, "sihirbaz, sihri sebebiyle hemen öldürülür, tevbeye de çaðrýlmaz, zýndýklar gibi, derhal ölümüne hükmedilir" der. Kadý Ýyâz, Ýbnu Hanbel ve birkýsým Ashab hep böyle hükmetmiþlerdir.[9]



Sihri Câiz Kýlan Þartlar:


Yeri gelmiþken þunu da belirtelim: Bazý âlimler iki sebebe binaen sihir öðrenmeye cevaz vermiþlerdir:

1- Ýçerisinde küfür olan sihirle, küfür olmayan sihri tefrik için.

2- Kendisine sihir yapýlmýþ olan bir kimseden sihri kaldýrmak için.

Birincisi, sadece itikad açýsýndan mahzurludur. Ýtikad edilmeyince, bir þey hakkýnda mücerred bilgi edinme yasaklanamaz. Týpký putperestlerin putlarýna nasýl ibadet ettiklerini öðrenmek gibidir. Zîra, sihirbazýn yaptýðý þeyin keyfiyetini bilmek, bir fiilin veya bir kavlin hikaye edilip anlatýlmasýndan ibarettir, ama ona giriþip onu yapmak baþka bir þeydir.

Ýkincisi ise, bu iþin icrasý -bazýlarýnýn zannettiði üzere- mutlaka bir nevi küfür veya fýský gerektiriyorsa, hiçbir surette helâl olmaz. Aksi takdirde belirtilen hususdan ötürü câiz olur. Büyülenen kimsedeki büyüyü çözmek, onu sihirden kurtarmak için yapýlan bu mukabil ameliyeye Nüþre denir. Buna da câiz deðil diyen olmuþsa da cumhur câiz görür. Saîd Ýbnu´l-Müseyyeb´in: "Allah, zarar veren (sihr)i yasakladý, fayda vereni yasaklamadý" dediði rivâyet edilir. Katâde merhum da: "Kiþi, kendisine yapýlan sihri tedavi edecek kimseyi arar" der. Ýbnu´l-Cevzî, bu ruhsatý þöyle ifade eder: "Nüþre, büyülenmiþ, kimsenin büyüsünü çözme meselesinde, Ahmed Ýbnu Hanbel´e sorulunca: "Bunda bir beis yoktur" cevabýný verir. Gerçi Ebû Dâvud, el-Merâsil´de Hasan Basrî´nin bir mürseli olarak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´in "Nüþre (büyü bozma) þeytan iþidir" buyurduðunu rivayet etmiþtir. Âlimler bu hadisi: "Resûlullah amelin aslýna iþaret etmiþ olmalýdýr, çünkü asýl itibariyle bu da sihirdir, hüküm kasda göre deðiþir, kim bununla hayýr kastederse, bu hayýrdýr, kim de þer kastederse þerdir" diyerek yoruma kavuþtururlar. Ýbnu Hacer þu hususa da dikkat çeker: Hasan Basrî´nin hasr ifade eden mürselinin zâhirine göre amel edilmemelidir. Çünkü, sihir bazan, (esas itibariyle meþru olan) rukye, dua ve ta´viz (muska) yoluyla da çözülebilmektedir. Öyle ise nüþre iki nev´e ayrýlmýþ olmaktadýr:

a) Sihirle yapýlan nüþre ki hadisteki yasak buna bakar.

b) Meþru vasýtalarla yapýlan nüþre ki, meþru olan nüþre ile de bunlar kastedilir.

Sihre karþý yapýlacak mukabil tedavi ameliyesinin (nüþre) müþruiyetine delil olarak gösterilen bir rivayet Hz. Câbir (radýyallâhu anh)´den gelen þu Müslim hadisidir. Der ki: "Benim bir dayým vardý, akrep sokmasýna karþý rukye yapardýr. Bir ara Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) rukyeyi yasakladý. Bunun üzerine Efendimize gelerek: "Ey Allah´ýn Resûlü! Siz rukyeyi yasakladýnýz, ben ise akrep sokmasýna karþý rukye yapýyorum" dedi. Dayýma: "Sizden kim kardeþine faydalý olabiliyorsa onu yapsýn" diyerek ruhsat tanýdý."

Bu meseleyi te´yîd eden bir diðer delil baþta Buhârî olmak üzere pek çok hadis kitabýnda rivayet edilmiþ olan "Göz deðmesi haktýr" hadisidir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) göz deðmesinin hak olduðunu, yani bunun sabit bir vak´a olduðunu ifade buyurmuþ ve göz deðmesine karþý tedavi yollarý tavsiye etmiþtir.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bu meselelerdeki yasaklamasýnýn mahiyeti hususunda bir bilgi edinmek üzere Müslim´in Avf Ýbnu Mâlik el-Eþcaî (radýyallâhu anh)´den kaydettiði þu rivayete nazar edebiliriz: "Biz cahaliye devrinde rukye yapardýk. Bir ara: "Ey Allah´ýn Resûlü, dedik bu hususta ne dersiniz? (Rukye helâl midir, haram mýdýr?)" diye sorduk. Þu cevabý verdi:

"Rukyelerinizi bana arzedin (okuyun bir göreyim, neler okuyorsunuz? Þunu bilin ki,) içerisinde þirke delâlet eden bir ifade olmadýkça rukyelerinizde bir mahzur yoktur."[10]



Sihir - Mûcize – Keramet:


Sihir birçok yönüyle âdetin, normalin dýþýna çýkan (harika) bir hâdise olmasý sebebiyle ayný mahiyette olan mucize ve keramete benzer. Âlimler, bunlarýn karýþtýrýlmamasý için aradaki farklarý belirtmeye ehemmiyet verirler. Bu cümleden olarak Mâzirî þöyle der: "Sihir, mûcize ve keramet arasýndaki farka gelince, sihir bir kýsým sözler ve fiillerin yardýmýyla vukua gelir ve sihirbaz arzusuna ulaþýr. Keramet buna muhtaç deðildir. Kendiliðinden tevafukan husül bulur. Mûcize kerametten tahaddi (meydan okuma) ile ayrýlýr." Ýmâmu´l-Harameyn, sihrin fâsýk kimselerin elinde vukua geldiðinde âlimlerin icmasýný nakleder. Kerâmet fâsýðýn elinden zâhir olmaz. Bazý âlimler: "Harikulade hadiseyi deðerlendirirken bunu hâsýl eden kimsenin haline bakmak gerekir, eðer bu kimse þeriata baðlý haramlardan kaçan biri ise ondan zuhur eden harika keramettir, hali böyle deðilse sihirdir, þeytanýn yardýmý gibi sihir çeþitlerinden biriyle husule gelmiþtir" derler. Kurtubî, sihri mucize ve kerametten tefrik sadedinde, onun harikuladeliðini þöyle açýklar: "Sihir, bir sanat hilesidir, bu sanat iktisab edilebilir, yani irâdî gayretle kazanýlýr. Ne var ki sanattaki incelik sebebiyle herkes bunu elde edemez, nadir kimselere müyesser olur. Bunun özü de, eþyanýn husûsiyetlerine (havas) vukuf peyda etmek, terkib þekillerini ve sihrin vakitlerini bilmekten ibarettir. Ekserisi de hakikatý olmayan tahayyülât ve dayanaðý olmayan vehimlerden ibarettir. Mahiyetini bilmeyenler nezdinde bunlar pek büyük gözükür, týpký, Firavun´un sihirbazlarý hakkýnda Cenâb-ý Hakk´ýn haber verdiði gibi: "...Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca insanlarýn gözlerini sihirlediler ve onlarý ürküttüler, büyük bir sihir yaptýlar" (A´raf 116). Bununla birlikte, onlarýn ipleri deðnekleri, ip ve deðneklik mahiyetlerinden dýþarý çýkmamýþlardý."

Kurtubî, sonra þunu ilave eder: "Gerçek þu ki, bazý sihir çeþitlerinin kalplere tesir etme hassasý vardýr, sevgi ve kin uyandýrmak, hayýr ve þer atmak gibi; bedenlerde de elem ve hastalýklar hasýl etme gibi. Bu çeþit tesirleri kabul edilirse de sihirbazlarýn sihriyle cansýzlarýn hayvana çevrilmesi veya hayvanlarýn cansýz eþyaya tahvil edilmesi mümkün deðildir, böylesi iddialar merduddur."[11]


radyobeyan