Kütübü Sitte
Pages: 1
Sual By: armi Date: 19 Nisan 2010, 16:38:19

Sual





UMUMÎ AÇIKLAMA


Sual mevzuu, müslümanýn edebine giren mühim bir husustur. Ama, Kütüb-i Sitte müelliflerinden hiç biri, kitaplarýnda bu bahse müstakil bir bölüm ayýrmamýþtýr. Deðil Kütüb-i Sitte imamlarý, diðer hadisçilerin kitaplarýnda da, bildiðimiz kadarýyla Kitâbu´s-Suâl diye bir bölüm mevcut deðildir. Þu halde, bu adla müstakil bir bölüme yer vermek Teysîr´in -daha doðrusu onun aslý olan Câmi´ul-Usûl´ün- tertip yönünden bir orijinalitesini teþkil etmektedir.

Sual bahsi, hadis mecmualarýmýzda daha ziyade edebe giren bölümlerden birinde yer alan bir bâbta incelenir, ayrýca hadisin birinci derecede ilgili olduðu bir bahiste de geçebilir. Nitekim, kitabýmýzýn muhtelif bahislerinde sualle ilgili bazý rivayetler geçti ve her seferinde bazý açýklamalar sunduk (Mesela 3. Cilt 456-461. sayfalar görülebilir).

Þu halde, burada, sual âdâbýna giren bir kýsým hadisleri toptan göreceðiz. Bir kýsým umumî açýklamalar daha önce geçtiði için îzahlarýmýzý burada kýsa tutacaðýz.[1]



ـ1ـ عن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسُولُ اللّهِ #: دَعُونِى مَا تَرَكْتُكُمْ فَإنَّمَا أهْلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ كَثْرَةُ سُؤَالِهِمْ وَاخْتَِفُهُمْ عَلى أنْبِيَائِهِمْ. فَإذَا نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَىْءٍ فَاجْتَنِبُوهُ، وَإذَا أمَرْتُكُمْ بِأمْرٍ فَأتُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ[. أخرجه الشيخان والترمذي .



1. (2231)- Hz. Ebû Hüreyre anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ben sizi terkettikçe siz de beni býrakýnýz. Zîra, sizden öncekileri, suallerinin çokluðu ve peygamberleri üzerindeki ihtilaflarý helâk etmiþtir. Öyle ise sizi birþeyden nehiy mi ettim (niçin, neden? diye sormaya kalkmadan) ondan kaçýnýn. Bir þey emrettiðim zaman da onu elinizden geldiðince yapmaya çalýþýn, (soru sormayýn)."[2]



AÇIKLAMA:



1- Müslim´in bir rivayetinde, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bu sözü hangi vesile ile söylediði açýklanýr. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) der ki: "(Bir gün) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize hitabederek: "Ey insanlar Allah sizlere haccý farz kýldý. Öyle ise hacc yapýn!" demiþti ki bir adam kalkarak: "Ey Allah´ýn Resûlü! Her sene mi!" diye sordu. Resûlullah sustu, adam sorusunda ýsrar ederek üç kere tekrarladý. Sonunda Efendimiz: "Eðer "evet!" dersem bu size vacib olur ve güç getiremezsiniz" dedi ve ilave etti: "Ben sizi terkettikçe siz de beni býrakýn!"

Bazý rivayetler, bunun üzerine Mâide suresinin 101. ayetinin nâzil olduðunu ve rastgele soru sormayý yasakladýðýný belirtir. Âyet meâlen þöyle: "Ey iman edenler! Size açýklanýnca hoþunuza gitmeyecek þeyleri sormayýn..."

Daha fazla açýklama için 592. hadise bakýlabilir.[3]



ـ2ـ وعن سعد بن أبى وَقّاصِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسُولُ اللّه #: إنَّ أعْظَمَ المُسْلِمينَ في المُسْلِمينَ جُرْماً مَنْ سَألَ عَنْ شَىْءٍ لَمْ يُحرَّمْ عَلى النَّاسِ فَحُرِّمَ مِنَ أجْلِ مَسْألَتِهِ[. أخرجه الشيخان وأبو داود .



2. (2232)- Sa´d Ýbnu Ebî Vakkas (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Müslümanlar içinde, müslümanlara karþý en büyük cürüm iþleyen kimse odur ki, haram kýlýnmamýþ olan bir þey hakkýnda soru sorar da bu suali sebebiyle o þey haram kýlýnýverir."[4]



AÇIKLAMA:



Ulemâ bu benzeri rivayetleri ve önceki hadisin açýklamasýnda temas edilen âyet-i kerîmeyi gözönüne alarak rastgele ve çokça sual sormayý hoþ görmemiþ ise de, soru sormayý mutlak olarak yasaklamamýþtýr. Meselenin tavzîhinde bazý ihtilaflara da düþülmemiþ deðildir. Kadý Ebû Bekr Ýbnu´l-Arabî soru sormayý mutlak yasaklamaya meyledenlere tabiatý mucibince þu sert çýkýþta bulunur: "Gâfillerden bir kýsmý, nevâzil´den (sonradan vukua gelen, sünnette olmayan hadiselerden) soru sormanýn yasak olduðuna itikad etti ve bu âyetle de bir ilgi kurdu. Ama mesele öyle deðil. Zîra âyet, cevap sonunda kötülük hasýl olacak sorularý yasaklamýþtýr. Bu husus âyette pek açýktýr. Nevazil´e giren meseleler hiç de buraya girmez." Ýbnu´l-Arabî´nin görüþüne katýlan Ýbnu Hacer: "Bu doðrudur, çünkü âyetin zâhiri, yasaðý, vahyin iniþ zamanýyla sýnýrlamaktadýr" dedikten sonra sadedinde olduðumuz Sa´d hadisinin de bu görüþü te´yid ettiðine dikkat çeker. Hadiste Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) soru üzerine helâl bilinen bir þeyin haram kýlýnma ihtimaline dikkat çekmiþtir ki, bu yetki sadece Hz.

Peygamber´e hastýr. Öyle ise yasaklama öncelikle Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanýyla ilgilidir.

Ama bu yasaðýn her devre bakan bir vechinin varlýðý da inkar edilemez. Mesela, bu bâbta gelen bütün hadisler gözönüne alýnarak deðerlendirilmelidir. O takdirde, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ‘Heleke’l-mutenettaûne’ hadisi ile lüzumsuz, ve vukuu nadir þeylerden soru soranlarý da zecr ettiðini söyleyen âlimlere hak vermek gerekir. Hadis bu mânada "Dýrdýrcýlar helâk olmuþtur" diye tercüme edilebilir.[5]



ـ3ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّه #: َ يَزَالُ النَّاسُ يَسْألُونَكُمْ عَنِ الْعِلْمِ حَتَّى يَقولُوا: هذَا اللّهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ، فَمَنْ خَلَقَ اللّهَ؟[. أخرجه الشيخان وأبو داود.وزاد قال أبو هريرة، وَهُوَ آخِذٌ بِيَدِ رَجُلٍ: صَدَقَ اللّهُ وَرَسُولُهُ. قَد سَألْنِى اثْنَانِ وَهذا الثَّالِثُ .



3. (2233)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: Resûlullah (aleyhisssalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ýnsanlar sizlere ilimden sormaya devam ederken þunu demeye kadar gelirler: "Anladýk, Allah herþeyin yaratýcýsýdýr, pekiyi Allah´ýn yaratýcýsý kimdir?"[6]

Ebû Hüreyre, bir adamýn elini tutarak ilave etti: "Allah ve Resûlü doðýu söyledi. Bana bunu iki kiþi sordu; bu, üçüncüsüdür."[7]



AÇIKLAMA:




Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) mü´minin edebine uymayacak bir sual örneði vermektedir. Bu sual bir þey öðrenmekten ziyade, inananlarýn zihinlerini karýþtýrmak, onlarý teþviþe atmak için sorulan bir sorudur. Böyle bir suali mü´minin sormayacaðý açýktýr.

Hadisin bir baþka vechinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu soruyu soranýn bir nev´î þeytan (insî þeytan) olduðunu bilirten bir üslubla vak´aya dikkat çeker: "Þeytan birinize gelip: Þunu kim yarattý, bunu kim yarattý diye sorar. (Siz Rabb Teâlâ yarattý dersiniz. O bu sefer): Rabbini kim yarattý? der. Þeytan bu noktaya gelince Allah´a istiâze edin (ve ona muhatap olup konuþmayý sürdürmeye) son verin."

Bir diðer rivâyette de þöyle gelmiþtir: "Ýnsanlar birbirlerine sormaya devam ederek þunu deme noktasýna gelirler: "Bunu Allah yarattý, Allah´ý kim

yarattý?" Kim bu çeþit sualle karþýlaþýrsa: "Allah ve Resûlüne inandým" desin."

Hadisin, sadedinde olduðumuz vechinin devamýnda Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh)´nin, bir adamýn elinden tutarak: "Allah ve Resûlü doðru söyledi, bu soruyu bana iki kiþi sordu. Ýþte þu da üçüncüsü" der. Ebû Hüreyre hazretlerini böyle söylemeye sevkeden husus, bir seferinde Resûlullah´ýn kendisine ismen hitab ederek:

"Ey Ebû Hüreyre! Ýnsanlar sana þundan bundan sormaya devam edip, ta: "Bu Allah, Allah´ý kim yarattý?" diyeceklerdir" buyurmuþtur. Ebû Hüreyre, bir gün mescidde iken Medîne´ye gelen bir grup bedevi kendisine ayný tarzda sual vaz´ederler. Ebû Hüreyre yerden bir avuç çakýl alarak yüzlerine atar ve: "Kalkýn! Kalkýn!" diyerek huzurundan kovar.

Aslýnda bu soru akýldan mantýktan pek uzak, kendi arasýnda zýtlýða, çeliþkiye düþen bir sorudur. Çünkü "Allah" herþeyi yaratan, mahluk olmayan varlýk demektir. Allah´ý yaratan olsaydý o, Allah deðil, mahluk olurdu. Mahluka Allah deyip O´na yaratýcý aramak tezad olur. Mahluk, Allah olamaz. Allah, mahluk olmadýðý gibi, Allah yaratandýr, yaratýk deðil.[8]



ـ4ـ وله في أخرى: ]فَإذَا قالُوا ذلِكَ فَقُولُوا: اللّهُ أحَدٌ اللّهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً أحَدٌ، ثُمَّ لْيَتَفُلْ عَنْ يَسَارِهِ ثَثاً، وَلْيَسْتَعِذْ مِنَ الشَّيْطَانِ[ .



4. (2234)- Ebû Dâvud´un diðer bir rivayetinde þöyle der: "bunu söyledikleri zaman siz: "Allah birdir, Allah sameddir (ne bir yaratýcýya ne de bir baþka þeye muhtaç deðildir), doðurmadý, doðurulmadý da. O´nun bir dengi de yoktur" deyin, sonra solunuza üç kere tükürüp istiâze ile þeytandan Allah´a sýðýnýn."[9]



AÇIKLAMA:



Bu þeytânî sual karþýsýnda tükürmek, nefret ve kerâhetimizi ifade etmek içindir. Ýstiâze etmek, yardým taleb etmektir.[10]



ـ5ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُول اللّه #: شِرَارُ النَّاسِ الَّذِينَ يَسْألُونَ عَنْ شِرَارِ المَسَائِلِ كَىْ يُغَلِّطُوا بِهَا العُلَمَاءَ[. أخرجه رزين .



5. (2235)- Yine Hz. Ebû Hüreyre anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ýnsanlarýn þerlileri, ulemaya (birþey öðrenmek için deðil), onlarý yanýltmak için zararlý meselelerden soru soranlardýr." Rezîn´in ilavesidir. Kaynaðý bulunamamýþtýr.[11]



AÇIKLAMA:




Bu rivâyet, halk arasýnda sýkça rastlanan bazý tiplerin halini beyan etmektedir. Bunlar net cevabý olmayan, olsa bile faydasý olmayan, bir baþka ifade ile gerçek bir ihtiyaçtan doðmayan meseleleri sorarak, hem bilgiçlik taslamak suretiyle dikkatleri kendilerine çekmek hem de soru sorduklarý kimseleri küçük düþürmek, techil etmek isterler. Bu çeþit meseleler her devirde vardý. Ýnsî þeytanlar mü´minleri gerçek meselelerinden uzak tutabilmek, asýl öðrenilicek hususlarý gündem dýþý tutmak için, günün þartlarýna uygun yeni meseleler çýkarýp, bunlarý yayarak efkâr-ý umumîyeyi bunlarla meþgul ederler. Bir meclise gelen ve oradaki cemaatin istifadesi muhtemel olan misafir bir büyükten istifadeyi asgariye düþürmek için, o sinsi tiplerin samimî kimselerden önce davranarak hemencecik bu çeþit sorulara giriþtikleri çoðu kere dikkkat çekici olur. Bu durum, ehl-i ferasetin, sinsileri teþhis etmelerine bir fýrsat da tanýr. Tecrübeli kiþiler, meseleyi kavrayarak kýsa cevaplar vererek veya o çeþit mevzulara girmeyerek durumu idare ederler.

Bunlar "insanlarýn en þeriri" olarak tavsif edilmektedirler. Tavsif, riyâkâr ve hâinâne olan vak´aya mutabýktýr.[12]



ـ6ـ وعن أبى ثَعْلَبَةَ الخُشَنِّى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُولُ اللّه #: إنَّ اللّهَ فَرَضَ فَرَائِضَ فَŒَ تُضَيِّعُوهَا، وَحَدَّ حُدُوداً فََ تَعْتَدُوهَا، وَحَرَّمَ أشْيَاءَ فََ تَقْرَبُوهَا، وَتَرَكَ أشْيَاءَ عَنْ غَيْرِ نِسْيَانٍ فََ تَبْحَثُوا عَنْهَا[. أخرجه رزين .



6. (2236)- Ebû Sa´lebe el-Huþenî (radýyallâhu anh)anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah bir kýsým farzlar koymuþtur, siz bunlarý daraltmayýn. Bir kýsým da sýnýrlar (yasaklar) koydu. Bunlara tecavüz etmeyin. Bazý þeyleri de haram kýldý, onlara yaklaþmayýn. Bazý þeyleri de (farz, sýnýr, haram diye tavsif etmeden mutlak) býrakmýþtýr. Bunlarý, unutarak býrakmýþ deðildir. Öyle ise onlarý (farz mý, haram mý.. vs. diye didikleyip) araþtýrmayýn."[13]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis, ayný hükmü ihtiva eden baþka rivayetlerle takviye görmüþ ve "hasen" mertebesine yükselmiþtir. Kur´ân-ý Kerîm´de, “Rabbin unutkan deðildir" (Meryem 64) âyetinin tefsiri esnasýnda Ýbnu Kesîr´in Ebû´d Derdâ´dan kaydettiði bir diðer rivayette Efendimiz þöyle buyurmuþlardýr: "Allah kitabýnda her ne helâl kýlmýþsa o helâldir, her ne haram kýldý ise o da haramdýr. Sükut buyurduðu þey de âfiyettir. Allah´tan afiyetini kabul edin. Zîra Allah herhangi bir þeyi unutucu deðildir."

2- Hadislerde gelen sual yasaðýnýn mahiyet ve þümulü ile alakalý olarak Hattâbî þu açýklamayý yapar: "Bu yasak, kiþinin ihtiyacý olmadýðý halde zoraki olarak abes nev´inden (laf olsun diye) sorduðu sorularla alâkalýdýr. Zarurî bir ihtiyaç için sorulan soru bu yasaða girmez. Kur´ân´da Benî Ýsrâil´in kesilecek inek (Bakara) hakkýndaki sorularý, lüzumsuz sorunun örneðidir. Amma bir hükmün açýklanmasý için veya bir ilimden faydalanmak için sorulan sorular bu yasaða girmez. Nitekim âyet-i kerîmede: "Bilmiyorsanýz ehl-i zikre sorun" (Enbiya 7) emredilmiþtir." [14]





--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/77.

[2] Buhârî, Ý´tisâm: 2; Müslim, Hacc: 412, (1337); Tirmizî, Ýlm: 17, (2681); Nesâî, Hacc: 1, (5, 110); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/77.

[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/77-78.

[4] Buhârî, Ý´tisâm: 3; Müslim, Fedâil: 132, (2358); Ebû Dâvud, Sünnet: 7, (4610); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/78.

[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/78-79.

[6] Buhârî, Bed´ül-Halk: 11; Müslim, Îman: 232, (135); Ebû Dâvud, Sünnet: 19, (4721, 4722).

[7] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/79.

[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/79-80.

[9] Ebû Dâvud, Sünnet 19, 4722; Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/80.

[10] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/80.

[11] Ebû Dâvud, Sünnet 19, 4722; Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/80-81.

[12] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/81.

[13] Rezîn ilavesidir. Bunu Dârakutnî, Sünen´inde Radâ bahsinde (4, 184) tahric eder. ed-Dürru´l Mensûr´da Suyûtî, baþka rivayetler de kaydeder (4. 279); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/81.

[14] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 8/81-82


radyobeyan