Kütübü Sitte
Pages: 1
Zinet6 By: armi Date: 19 Nisan 2010, 16:20:21
ALTINCI BÂB

ZÝNETLE ÝLGÝLÝ ÇEÞÝTLÝ MESELELER



ـ1ـ عن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسُولُ اللّهِ #، الْفِطْرَةُ خَمْسٌ الخِتَانُ، وا“سْتِحْدَادُ، وَقَصُّ الشَّارِبِ، وَتَقْلِيمُ ا‘ظفَارِ، وَنَتْفُ ا“بْطِ[. أخرجه الستة.»اسْتِحْدَادُ«: كحلق العانة، ونحو ذلك من التنظيف الذي تحتاج المرأة إليه .



1. (2147)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Fýtrat beþtir: Sünnet olmak, etek traþý olmak, býyýðý kesmek, týrnaklarý kesmek, koltuk altýný yolmak." [Buhârî, Libâs 63, 64, Ýsti´zân 51; Müslim, tahâret 39, (257); Muvatta, Sýfatu´n Nebiyy 3, (2, 921); Tirmizî, Edeb 14, (2757), Ebû Dâvud Tereccül 16, (4198); Nesâî, Tahâret 10, 11, (1, 14, 15).][113]



AÇIKLAMA:




Bu hadisin anlaþýlmasý için iki noktanýn açýklanmasý gerekmektedir.

A) Fýtrat´la ne kastedilmiþitir?

B) Fýtrattan olan hasletler nelerdir?[114]



A) FITRAT NEDÝR?



Fýtrat´ýn bu bahiste ne manaya geldiðini 2133 numaralý hadiste kýsaca açýklamýþ idik. Gerek âyetlerde ve gerekse hadislerde çokca geçen bir tâbir olmasý haysiyyetiyle, kelimeyi burada biraz daha açmayý gerekli görüyoruz.

* Fýtrat, Râgýb´a, göre, asýl itibariyle boylamasýna yarýlmadýr. "Yarýk"a, "ihtira" ve "icâd"a dahi fýtrat denmiþtir. Ebû Þâme´ye göre, fýtrat´ýn aslý "Ýlk yaratýlýþ" mânasýnadýr. Nitekim Kur´an´da Cenâb-ý Hakk´ýn ismi olarak Fâtýru´s-Semâvât ve´l arz göklerin ve yerin yaratýcýsý tabiri geçmektedir. Hadis-i þerifte de: كُلُّ مُوْلُودٍ يُولَدُ عَلى الْفِطْرَةِ "Her çocuk, fýtrat (yani Allah´ýn ilk ortaya koyduðu yaratýlýþ) üzere doðar" buyrulmuþtur. Bu açýklama þu âyete de iþâret etmektedir: فِطْرَة اَللّهِ الَّتِى فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا "..Allah´ýn insanlarý üzerine yarattýðý, o fýtrat..." (Rum 30). Burada ifade edilen mâna þudur: Her insan eðer doðduðu anda terkedilecek (ve hiçbir hâricî telkin ve tercihte bulunulmayacak) olsa, aklý onu hak din´e yani tevhîd´e götürür. Bu söyleneni þu âyet dahi te´yîd eder: فَاقِمْ وَجْهَكَ لِلدِِّينِ حَنِيفاً فِطْرَةَ اللّهِ "O halde (habibim), sen yüzünü bir muvahhit olarak dine, Allah´ýn o fýtratýna çevir ki, O insanlarý bunun üzerine yaratmýþtýr" (Rum 30). Bu hususu, keza yukarýda kaydettiðimiz hadisin devamý da te´yîd eder: "...Çocuðu ebeveyni yahudî veya hýristiyan veya mecusi... yapar." Þu halde sadedinde olduðumuz hadis þöyle demiþ olmalýdýr: "Fýtrattan olan þu beþ þeyi kim yaparsa nefsini, Allah´ýn kullarýný yaratmýþ bulunduðu aslî fýtrat ile muttasýf kýlar." Bundan da maksad, insanlarý bu beþ þeye teþvik etmek, onlarýn en mükemmel sýfatlarý takýnýp en güzel sûret üzere olmalarýný saðlamaktýr."

* Fýtrat´ýn mânasýný açýklama sadedinde Hattâbî þunu kaydeder: "Ulemânýn ekserisi bu hadiste "fýtrat"tan muradýn sünnet olduðunda ittifak etmiþtir." Hattâbî´den baþkalarý da bu görüþtedirler. Derler ki: "Hadisin mânasý: "Þu beþ þey geçmiþ peygamberlerin sünnetindendir" demektir.

* Bir kýsým âlim de : Fýtrat´ýn mânasý "din"dir. Ebû Nuaym el-Ýsfehânî, Mâverdî, eþ-Þeyh Ebû Ýshâk sadedinde olduðumuz hadiste fýtrat´tan muradýn din olduðunu söyleyenlerdendir.

* Ýbnu Salâh, fýtrat kelimesini sünnet´le açýklamayý yadýrgayarak sünnetü´lfýtrat þeklinde mahzuf bir izâfet çerçevesinde anlaþýlmasýnýn daha uygun olacaðýný söylemiþ ise de, bu itiraza itiraz eden Nevevî, hadisini:

وَمِنَ السُّنَّةِ قَصَّ الشَّارِبِ وَنَتْفِ ا“بْطِ وَثَقْلِيم اَظْفَارِ "Sünnetten olarak býyýðýn kesilmesi, koltuk altýnýn yolunmasý, týrnaklarýn kesilmesi vardýr" þeklindeki vechini göstererek fýtratýn izafetle kayýtlamadan, mutlak haliyle sünnet manasýnda anlaþýlmasýnýn doðru olduðunu delillendirmiþtir. Ýbnu Hacer, fýtrat yerine "sünnet" kelimesinin muhtelif rivâyetlerde vârid olduðunu belirtir.

* Fýtrat´ýn mânasýný tesbitte Kadý Beyzâvî daha eslem bir yol tutar. O´na göre, ulemanýn ileri sürdüðü bütün mânalar sahihtir. Kelime, hepsini ifade edecek câmî bir mana taþýmaktadýr. Binaenaleyh ihtira, cibillet, din, sünnet mânalarýna gelir. Der ki: "Fýtrat, peygamber tarafýndan ilk defa ihtira edilen ve bütün þeriatlarce ittifakla benimsenmiþ olan eski sünnet (es-Sünnetü´lkadîme) dir. Sanki bunlar, cibillî, fýtrî emirlerdir, insanlýk bunlar üzerine yaratýlmýþtýr."

Þunu da belirtmek gerek. Hadisin bazý vecihlerinde fýtrat yerine kullanýlmýþ olan sünnet kelimesi, ýstýlâhi mânadaki sünnet deðildir, yani "vacib"in mukabili olan sünnet deðildir, yol manasýna gelen sünnettir. Bu görüþte cezm eden þeyh Ebû Hâmid, Mâverdî ve baþkalarý: "Bu, þu hadiste olduðu gibidir: عَلَيْكُمْ بِسُنَّتِى وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ "Size benim sünnetime ve benden sonra da Hülafâ-i Râþidin´in sünnetine uymak gerekir." Mâlikî fakihlerinden Ebû Bekir Ýbnu´l-Arabî sadedinde olduðumuz hadiste geçen beþ haslete uymanýn vâcib olduðuna hükmetmiþ ve : "Zîra kiþi, bunlarý terkedecek olsa insani görünüþünü kaybeder, insanlýðýný yitirenden nasýl Ýslâm´lýk beklenir?" demiþ ise de Ebû Þâme: "Hadisin taleb ettiði þeyler, ahlâký güzelleþtirmeye mahsus olan nezâfettir. Bunun için Þâri´den vâcib kýlýcý bir emre gerek yoktur. Ýnsanlarýn fýtrî meyilleri yeterlidir, mücerred nedb ifade eden beyan kâfidir" demiþtir.[115]



B) FITRATTAN OLAN ÞEYLER


Fýtrat´ýn ne olduðunu kavradýktan sonra "fýtrat"a giren þeyleri bilmeye sýra gelmiþ olmaktadýr. Sadedinde olduðumuz hadis "fýtrat"tan olan beþ þeyi saymaktadýr: Hitân (sünnet olmak), etek traþý, býyýðý kesmek, týrnaklarý kesmek, koltuk altýný yolmak.

Hemen belirtelim ki fýtrat´tan haber veren hadisler ya burada olduðu gibi hasr ifade eden bir üsluba sahiptir ya da ba´ziyet (parça, kýsým) ifade eden bir üsluba sahiptir. Sadedinde olduðumuz hadis, "Fýtrat beþtir" diyerek kesin bir üslubla hasr ifâde etmekte, sanki bir altýncý "fýtrat" yokmuþ intibâýný vermektedir. Halbuki ayný hadis: اَلْفِطْرَةُ خَمْسٌ اَوْ خَمْسٌ مِنَ الْفِطْرَةِ "Fýtrat beþtir veya fýtrattan beþ þey vardýr..." þeklinde þekk ifâde eden bir tarzda da rivâyet edilmiþ olmaktan baþka, خَمْسٌ مِنَ الْفِطْرَةِ "Fýtrattan beþ þey vardýr..." diye kesinlikle ba´ziyet (kýsým) ifade eden üslubla da rivayet edilmiþtir. Kaldý ki, bu hadisle hasr kastedilmediðini gösteren baþka rivayetler de vardýr. O rivayetlerde, fýtrat´la ilgili hasletler deðiþik rakamlarla ifade edilir ve burada sayýlan beþ þeyin dýþýnda baþka hasletler de sayýlýr. Sözgelimi müteâkiben kaydedeceðimiz 2148 numaralý hadiste fýtrattan olan on haslet sayýlýrken, Ýbnu Ömer´den kaydedilen bir hadiste üç haslete yer verilmiþtir: مِنَ الْفٍطْرَةِ حَلْقُ الْعَانَةِ وَتَقْلِيمُ اَظْفَارِ وَقَصُّ الشَّارِبِ "Fýtrattan üç þey: Etek traþý, týrnaklarýn kesilmesi, býyýðýn kesilmesidir."

Þu halde bu hadislerde zikredilen rakamlardan murad hasr deðildir. Âlimler, verilen rakamlar hakkýnda farklý yorumlar ileri sürmüþlerdir. Bilinmesi gerekenlerden bazýlarýna göre:

* Resûlullah, önce beþ hasleti duyurdu, sonra ziyâdeleri ilan etti.

* Beþ hasletin ehemmiyetini te´kidde mübâlaða için hasr´a yer verilmiþtir. Hadislerde bunun baþka örneði de var: اَلدِّينُ النَّصِيحَةُ "Din nasihattýr" veya اَلْحَجُّ عَرَفَةٌ "Hacc Arafat´týr" hadislerinde olduðu gibi. Dinin içinde pek çok mesele olduðu halde, "nasihat"ýn ehemmiyetini tebârüz ettirmek (vurgulamak) için, "Din nasihattýr" buyurulmuþtur. Ýkinci örnek de öyle: Hacc´ýnen mühim rüknü Arafat vakfesi olduðu için "Hacc Arafat´týr" denmiþtir. Tirmizî´nin tahric ettiði: مَنْ لَمْ يَأخُذْ شَارِبَهُ فَلَيْسَ مِنَّا "Kim býyýðýný almazsa bizden deðildir" hadisi de te´kid ifade eder.

Ebû Bekir Ýbnu´l-A´rabî, "fýtrat"a giren hasletlerin otuza balið olduðunu söylemiþse de, Ýbnu Hacer: "Fýtrat lâfzýyla bizzat hadislerde ifade edilen hasletleri kastetmiþse otuzu bulmaz, fýtrat´a izâfe edilmeksizin daha âmm olarak beyan edilen hasletleri kasdetmiþ ise bunlar otuzu çok geçer, tahdîde gelmez" der. Bu hadislerde (Fýtrat kelimesine izâfe edilerek) zikredilen hasletlerin hepsi (mecmûu) toplam olarak onbeþi bulur..." Sadedinde olduðumuz hadiste gelen beþ þey dýþýndakiler þunlardýr:

1- Abdest,

2- Ýstinþak (burna su çekmek),

3- Ýstinsâr (sümkürmek),

4- Ýstinca,

5- Misvak,

6- Cuma günü (haftalýk) yýkanma,

7- Sakalýn, uzatýlmasý,

8- Saçýn (tepe-alýn arasýndan yanlara) ayrýlmasý,

9- Parmak mafsallarýnýn yýkanmasý,

10- Ýntizâh (abdestten sonra -vesveseyi def için- pantalonun ön kýsmýna avuçla bir miktar su çilemek).

Hadislerde "Fýtrat" kelimesine izafe edilmeden beyan edilen hasletlerin çokluðuna dikkat çeken Ýbnu Hacer, örnek olarak Tirmizî´de gelen Ebû Eyyub (radýyallâhu anh) rivâyetini kaydeder:

اَرْبَعُ مِنَ السُّنَنِ الْمُرْسَلِينَ: اَلْحَيَاءُ وَالتَّعَطُّرُ وَالسِّوَاكُ وَالنِّكَاحُ

"Eski peygamberlerin sünnetinden dört tanesi þunlardýr: Hayâ, koku sürünmek, misvâk, nikâh (evlenmek)."

Dînî ve dünyevî maslahatlara müteallik olan bu hasletler zýmnýnda Ýbnu Hacer örnek olarak þunlarý zikreder:

Dýþ görünüþün (hey´et) güzel kýlýnmasý, bedenin toptan veya parça parça temizliði, büyük ve küçük abdestleri bozduktan sonra temizlikte ihtiyât, temas ettiðimiz insanlara kötü kokularla eza vermekten kaçýnmak, putperest, mecûsî, hýristiyan, yahudî gibi gayr-ý müslimlere ait þiarlara (alâmetlere) muhâlefet þâri´ninemirlerine uyma... وَصَوَّرَكُمْ فَأحْسَنَ صُوَرَكُمْ "Size þekil verip de þeklinizi güzel yapan... Allah´týr" (Mü´min 64) âyetinin iþâret ettiði hususun korunmasý; çünkü, mezkûr hasletlerin muhafazasý ile bu gerçekleþtirilecektir. Zîra âyet-i kerîme sanki þöyle demektedir: "Suretinizin güzelliðini devam ettirecek þeyleri koruyun."

En eski peygamberlerden beri insanlýða talim edilen ve görüldüðü üzere esasýný temizlik ve hâricî görünüþ teþkîl eden bu hasletlere riayetin dünyevî neticesini Ýbnu Hacer þöyle noktalar:

"Bu hasletler korununca mürüvvet ve insanlarla matlub kaynaþma hasýl olur. Çünkü insan, güzel bir hey´et ve sevimli bir dýþ görünüþ izhâr edebilirse baþkalarýna daha câzip, daha çekici gelen bir hal kazanýr. Böylece sözü dinlenir, fikri kabul edilir."[116]



ـ2ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]قال رَسُولُ اللّهِ: عَشْرٌ مِنَ الْفِطْرَةِ: قَصُّ الشَّارِبِ، وَإعْفَاءُ اللِّحْيَةِ، وَالسِّوَاكُ، واسْتِنْشَاقُ المَاءِ، وَالمَضْمََضَةُ وَقَصُّ ا‘ظْفَارِ، وَغَسْلُ الْبَرَاجِمِ، وَنَتْفُ ا“بْطِ، وَحَلْقُ العَانَةِ، وَانْتِقَاصُ المَاء[.»يَعْنِى اسْتِنْجَاءَ«.»البَرَاجِمُ«: عقد ا‘صابع الظاهرة .



2. (2148)- Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "On þey fýtrattandýr: Býyýðýn kesilmesi, sakalýn uzatýlmasý, misvak, istinþak (burna su çekmek), mazmaza (aðza su çekmek), týrnaklarý kesmek, parmak mafsallarýný yýkama, koltuk altýný yolmak, etek traþý olmak, intikâsu´lmâ yani istinca yapmak." [Müslim, 56 (261); Ebû Dâvud, Tahâret 29, (53); Tirmizî, Edeb 14, (2758); Nesâî, Zînet 1, (8, 126, 127).][117]



AÇIKLAMA:



1- Fýtrat´la ne kastedildiðini önceki hadiste yeterince açýkladýk. Pek çok hadiste, "fýtrat"tan olan þeylere temas edildiðini, pek çok hasletin buraya girdiðini, onbeþ tanesinin hadislerde fiilen fýtrat kelimesine izâfe edilerek zikredildiðini gördük.

2-ÝNTÝKÂSU´L-MÂ: Bu hadiste, fýtrattan olan hasletlerden on adedinin bir arada sayýldýklarýný görmekteyiz. Bunlarýn bir kýsmý ile ilgili açýklama daha önce çyapýlmýþtýr. Bazýlarý hakkýndaki açýklama da müteakip hadislerde yapýlacaktýr. Burada dikkat çekeceðimiz bir haslet intikâsu´lmâ´dýr. Bu tabir ile ne kastedildiði alimlerce ihtilaf edilmiþtir. Kelime olarak suyun noksanlaþmasý demektir. Ancak farklý rivayetlerde daha baþka kelimelerle de ifade edilmiþ olduðu için ulemanýn yorumu ihtilaflý olmuþtur. Teysîr´in aldýðý vecihte de görüldüðü gibi bazýlarý, istinca diye açýklamýþtýr. Bazýlarýna göre de abdest bozduktan sonra suyu kullanmak suretiyle idrar akýntýsýný kesmektir. Bir kýsým âlimler de "abdestten sonra su serpme" demiþtir. Nitekim bir rivayette intikas´a bedel intidâh kelimesi kullanýlmýþ ve su serpme te´vilini desteklemiþtir. Çoðunluk da böyle anlamýþtýr. Ýntikâs, idrar sýzýntýsý vâki olduðu þeklinde kalbe bir vesvese düþmemesi için avret mahalline biraz su serpmektir.

Bu mesele daha ziyâde erkekleri alâkadar eden bir teferruattýr. Küçük abdestten sonra miktarý, þahýstan þahýsa yaþtan yaþa, hatta mevsimden mevsime deðiþen bir müddet içerisinde idrar borusundan bir sýzýntý gelir. Bu gelinceye kadar abdest almamak icabeder. Beklenmiþ olmasýna raðmen abdestten sonra yaþlýk hissedilerek vesveseye düþülme hâli sýkça vukûa gelir. Ýþte intikâsu´lmâ´yý bazý âlimler, baþka rivayetlerde gelen intizâh´a dayanarak su serpmek olarak anlamýþlardýr. Zîra, mezkûr vesvesenin önlenmesi için Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) abdest aldýktan sonra mezâkir´e (avret mahalline) avuçla bir miktar su serpmeyi tavsiye eder. Bu, dinimizin bir ruhsatý, bir kolaylýðýdýr, Þefî´imizin (aleyhissalâtu vesselâm) bir þefkatidir. Ashab-ý Sünen´in el-Hakem Ýbnu Süfyan (radýyallâhu anh)´dan rivayetlerine göre, Süfyân, Resûlullah´ý abdest aldýktan sonra bir avuç su alarak avret mahalline serptiðini görmüþtür. Ýbnu Hacer Beyhakî´den naklen þu rivayeti kaydeder: "Bir adam Ýbnu Abbâs´a gelir ve: "Ben, namaz için kalkýnca bir yaþlýk buluyorum" der. Ýbnu Abbas (radýyallâhu anhümâ) ona þu cevabý verir: "Su serp, böyle bir yaþlýlýk bulunca "serptiðim sudandýr" de."

NOT: Ýslâm ulemâsý "fýtratta olan hasletler" le ilgili hadisleri açýklarken iki noktaya dikkat çekerler:

1) "Fýtrattan olan hasletler", âyet-i kerîmede Hz. Ýbrahim´in ibtila (imtihan) edildiði bildirilen "kelimeler"dir. وَإذِ ابْتَلَى اِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَاتَمَّهُنَّ Âyet meâlen þöyle: "Rabbi Ýbrahim´i birtakým kelimelerle (emirlerle) denemiþ, o da onlarý yerine getirmiþti..." (Bakara 124). Sahih bir senetle Ýbnu Abbâs´tan geldiði üzere: "Hz. Ýbrahim´in ibtila (imtihan) edildiði ve onun da yerine getirmiþ olduðu kelimelerden maksad fýtrat hasletleridir. Bunlardan biri de sünnet olmaktýr."

2) Bu hasletlerin yerine getirilmesi gereklidir, çünkü, bir baþka âyette Hz. Ýbrahim (aleyhisselâm)´e uyulmasý emredilmektedir: ثُمَّ اَوْحَيْنَا اِلَيْكَ اِنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ اِبْرَاهِيمَ "Þimdi ey Muhammed! Sana, "Doðruya yönelen, puta tapanlardan olmayan Ýbrahim´in dinine uy" diye vahyettik" (Nahl 123).]

Bazý âlimler, buradan da hareketle, "Ýbtila çoðunluk itibariyle, vâcib olan iþlerde vâki olur" mülâhazasýyla, fýtrattan olan hasletlere uymanýn, vacib bile olduðunu söylemiþlerdir. Ancak diðer bazýlarý, bunlarý Hz. Ýbrahim (aleyhissalâm)´in vücub bir vazife olarak yapmýþ olmasý halinde bize de vecibe olabileceðini, fakat bir nedb olarak yapmýþ ise bizim için de vücûb deðil, nedb ifade edeceðini söyleyerek îtiraz etmiþlerdir. Öyleyse bu fýtrat hasletlerinin vücub ifâde edip etmediðinin tesbitinde baþka deliller getirmek gerekecektir.

Esas olan, bunlarýn vücub ifade etmemesidir, nedb ifade etmesidir.[118]



ـ3ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]وَقَّتَ لَنَا رَسولُ اللّهِ في قَصِّ الشّارِبِ، وَتَقْلِيمِ ا‘ظْفَارِ، وَنَتْفِ ا“بْطِ، وَحَلْقِ الْعَانَةِ، أنْ َ يُتْرَكَ أكْثَرَ مِنْ أرْبَعِينَ لَيْلَةً[. أخرجه الخمسة إ البخارى .



3. (2149)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bize býyýðýn makaslanýp, týrnaðýn kesilmesini, koltuk altýnýn yolunup, eteðin traþ edilmesini kýrk gün aþmayacak þekilde vakitledi." [Müslim, Tahâret 51, (258); Ebû Dâvud, Tereccül 16, (4200); Tirmizî, Edeb 15, (2759); Nesâî, Tahâret 13, 14, (1, 15, 16).][119]



AÇIKLAMA:



Bu hadis vücutta yapýlacak bazý temizliklerle ilgili bir müddet fikri vermektedir. Hadis, ulemânýn da anladýðý üzere týrnak kesmek, býyýk ve diðer traþlarý yapmak için kýrk günü beklemeyi emretmiyor. Bu fazlalýklar çýktýkça hemen atýlmasý esastýr. Kýrk gün, âzamî müddeti ifâde eder ve "Kýrk günü geçirmeyin" mânasýnda anlaþýlmasý gerekir.

Bu sayýlan temizliklerin haftanýn hangi gününde, günün hangi saatinde ve ne sûretle yapýlmasý gerektiði hakkýnda mevsûk rivâyet mevcut deðildir. Sadece, Resûlullah´ýn temizlik iþlerini cuma günü yaptýðýna dair rivâyet vardýr. Beyhakî, Resûlullah´ýn týrnaklarýný cuma günü kesmeyi sevdiðine dair Ebû Câfer Bâkýr´dan mürsel bir rivâyet kaydetmiþtir. Mevsuk olmayan bâzý zayýf rivayetlerde alaca hastalýðýna sebep olacaðý belirtilerek çarþamba günü týrnak kesmek yasaklanmýþtýr. Ancak Münâvî, Süheylî´den naklen þunu kaydeder: "Çarþamba gününün uðursuzluðu, Hz. Peygambere uymayý terk sonucu þundan bundan uðursuzluk çýkarmayý âdet edinerek, çarþambadan da uðursuzluk arayan kimseyedir. Bunu yapmak ise tevekkülü az olan insanlarýn harcýdýr. Böylelerine, o günkü tasarruflarý zarar verir." Münâvî der ki: "Velhasýl, müneccimler gibi bâtýl bir inançla uðursuzluk getireceði düþüncesiyle çarþamba gününden kaçýnmak þiddetle haramdýr. Çünkü haftanýn her günü Allah´ýndýr. Tek baþýna ne fayda ne de zarar verir. Onun dýþýnda da bir zarar, bir mahzur yoktur. Kim günlere uðursuzluk izafe ederse kendi uðursuzluðunu bulur. Kim de Allah´tan baþka hiç birþeyin, fayda ve zarar vermeyeceðine kâni olursa, bu meselede hiçbir þeyin ona kötü bir tesiri olmaz. Bil ki uðursuzluk sadece buna inanan kimseye gelir. Öyle ise asýl bela bu bâtýl inançtýr." Þunu da kaydedelim ki, gayr-i mevsuk bir kýsým rivâyetlerde, çarþamba gününe uðursuzluk izafe edilirken, yine gayr-i mevsuk diðer bazýlarýnda da "uður" izâfe edilmiþtir. Haftanýn her gününün nasýl bir uður getireceðini ayrý ayrý sayan bir rivâyette çarþamba günü için:

وَمَنْ قَلَّمَهَا يَوْمَ اَرْبِعَاءِ خَرَجَ مِنْهُ الْوَسْوَاسُ وَالْخَوْفُ وَدَخَلَ فِيهِ ا‘مْنُ وَالشِّفَاءُ

"Kim çarþamba günü týrnaklarýný keserse vesvese ve korku çýkar, yerine emniyet ve þifa girer" der.

Þârihlerin bir kýsmý herhangi bir rivâyete dayanmaksýzýn týrnak kesmede þu tertibe uyulmasýný kaydederler: Önce sað elin þehâdet parmaðýndan baþlayarak, sonra orta, yüzük, serçe parmaklarýný týrnaklarýný sýrayla kesip en sonunda baþ parmaða geçilmelidir. Sol elde ise küçük parmaktan baþlayýp yüzük, orta, þehâdet ve baþ parmaða sýrayla geçilmelidir. Ayak týrnaklarý kesilirken sað ayaðýn küçük parmaðýndan baþlayýp sol ayaðýn baþ parmaðýna geçip sýrayla en son küçük parmaða ulaþýlmalýdýr. Nevevî bu tertibe müstehab demiþ ise de rivayetten delil kaydetmemiþtir. Týrnaklar parmaða zarar vermeyecek þekilde imkan nisbetinde dipten kesilmelidir.

Koltuk altý kýllarýnýn temizliði için hadislerde hep "yolmak" tâbiri kullanýlýr. Dolayýsiyle, ulemâ, bu temizliðin "yolarak" yapýlmasýnýn sünnet olduðunu söylemekte ittifak eder. Ancak, bunun bir vecibe olmadýðý, dileyenin traþ edebileceði veya ilaçla bertaraf edebileceði de söylenmiþtir. Nitekim, Ýmam Þâfiî gibi þeriat ve sünneti çok iyi bilen ve tatbik eden bir büyüðün yolmanýn acýsýna dayanamadýðý için, koltuk altlarýný berbere kazýttýðý rivâyetlerde gelmiþtir.

Bu temizliðe de sað koltuktan baþlamak müstehabdýr. Býyýklarý keserken de saðdan baþlanýr.Daha önce belirtildiði üzere, býyýðýn dipten kazýnmasý ile yukarýdan alýnmasý meselesi ihtilâflýdýr. Hanefîler dipten kazýnmasýný efdal görür. Ýmam Mâlik, dipten kesilmesini âfet sayar, böyle yapanlarýn te´dib edilmesini emredermiþ. Ona göre, býyýk üst taraftan da kesilmemeli, dudaðýn ucunun etrafý açýlmalýdýr.[120]



ـ4ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسولُ اللّهِ #: اخْتَتَنَ إبْرَاهِيم بِالقدُّومِ، وَقالَ بَعْضُهُمْ مُخَفَّفٌ: وَهُوَ ابْنُ ثَمَانِينَ سَنَةً[. أخرجه الشيخان.»الْقَدُومُ«: بالتخفيف آلة النجار، وبالتشديد: اسم موضع، وقيل: بالعكس .



4. (2150)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ýbrahim (aleyhisselâm) Kaddûm nâm -bazýsý da þeddesiz olarak Kadûm demiþtir- mevkide seksen yaþýnda olduðu halde sünnet oldu." [Buhârî, Ýsti´zân, 51, Enbiya 8; Müslim, Fedâil 151, (2370).][121]



AÇIKLAMA:



1- Kaddûm veya Kadûm, iki mânaya gelmektedir:

a) Ucu eðri marangoz keseri, satýr.

b) Bir yer adýdýr. Mu´cemu´l-Büldan´daki bir rivayete göre vaktiyle Þam´da (yâni Suriye´de) Halep yakýnlarýnda mevcut olmuþ bulunan bir karye´nin adýdýr. Ýbrahim Halilu´r-Rahmân´ýn meclisidir, þimdilerde bilinmemektedir. Yine Mu´cemu´l-Büldân´ýn verdiði bilgilere göre, Na´mân´da bir yer adý, Medine yakýnlarýnda bir dað adý, Yemen´de bir kale adýdýr. Sadedinde olduðumuz rivâyet, kelimeyi "Suriye´de Hz. Ýbrahim´in sünnet olduðu köyün adý" mânasýnda anlamamýza da müsait olduðu gibi, keser mânasýnda anlamamýza da müsaittir. Nitekim bâzý þârihler bu mânayý esas almýþtýr.

2- Bu rivâyet Hz. Ýbrahim´in 80 yaþýnda iken sünnet olduðunu göstermektedir. 120 yaþýnda sünnet olduðunu haber veren rivâyetler de vardýr. Aradaki ihtilâfý çözmek için þarihler çeþitli yorumlar getirirler. Hatta El-Kemâl Ýbnu Talha hitân üzerine te´lif ettiði müstakil bir cüzde iki ayrý rivâyeti kaydettikten sonra demiþtir ki: "Bunlar þöyle cem´edilir: Hz. Ýbrahim 200 yýl yaþadý. Bunun 80 senesi sünnetsiz devredir, 120 yýlý da sünnetli olarak geçen ömrüdür. Öyleyse önceki hadis onun doðumundan itibaren saymak kaydýyla 80 yaþýnda iken sünnet olduðunu, diðer hadis de öldüðü andan geriye saymak sûretiyle hayatýnýn 120. yýlýnda sünnet olduðunu belirtmektedir." Bu açýklamaya el-Milha fi´r-Reddi Alâ Ýbni Talha adýnda müstakil bir te´lifle cevap veren el-Kemâl Ýbnu´l-Adim dört ayrý nokta-i nazardan bu görüþün yanlýþlýðýný belirtmiþtir. Kemâl Ýbnu´l-Adim dört ayrý nokta-i nazardan bu görüþün yanlýþlýðýný belirtmiþtir. Kemal Ýbnu´l-Adim´in dikkat çektiði hususlardan biri Hz. Ýbrahim´in yaþý hususunda gelen rivâyetlerin ihtilaflý olduðu ve bunlardan da hiçbirinin sâbit bulunmadýðý, dolayýsiyle, mezkur ihtilafýn çözümünde yaþý esas almanýn mümkün olmadýðýdýr. Rivayetler Hz. Ýbrahim´in 200, 175, 161 yaþlarýnda vefat ettiðini söylemektedir.[122]

3- Sünnet yaþý



SÜNNET YAÞI



Sünnet olma yaþý ihtilâflýdýr. Denebilir ki, bu hususta dinimizin kesin bir emri yoktur. Bazý hadisler doðumun yedinci gününü tesbit ederse de cumhur bunu istihbâb olarak anlamýþtýr. Ýbnu Abbâs´tan gelen bir rivayette: "Erkeði, "idrak edinceye kadar sünnet etmezlerdi"denmiþ olmasýný delil kýlan bâzý âlimler: "Küçük yaþta sünnet, bu iþ, küçüðe kolaylaþtýrmak içindir, zîra henüz uzvunun zayýflýðý ve anlayýþýnýn azlýðý sebebiyle ona zor gelmez" demiþ ve sünnetin gerektiði yaþý, uzvun kullanýlma zamanýna tâlik etmiþtir: "Meseleye aklen bakýldýðý zaman anlaþýlýr ki, sünnet, uzvun cimâda kullanýlmasýna ihtiyaç hasýl olma zamanýnýn yaklaþmasýna kadar gereksizdir."

Ýbnu Hacer, bu görüþe katýlmaz ve der ki: "Hz. Ýbrahim´in (80 yaþýnda sünnet olduðunu haber veren) kýssasý, herhangi bir sebeple sünnet olma iþi gecikmiþ olsa bile ileri yaþta sünnet olmanýn gereðine ve bunu taleb etmenin meþruiyyetine delil teþkil eder. Fakat sünneti ihtiyarlýða kadar te´hir etmenin meþru olduðuna delil olmaz. Akla dayanýlarak beyan edilen mütâlaaya gelince, bu saðlýklý bir muhakeme olamaz. Zîra hitânýn hikmeti, sadece cimanýn gereklerini tamamlamaya münhasýr deðildir. Sözgelimi bir hikmeti de sünnetle alýnan kabuðun bir miktar idrarý tutmasýdýr. Bu hal, bilhassa su kullanmayýp taþla istinca edenlerde ciddî bir meseledir. Bevl iþi bittikten sonra kabukta kalan idrarýn akarak elbiseyi veya bedeni kirletmeyeceðinden kesinlikle emin olunamaz. Bu durumda, çocuða namazýn emredilme yaþýndan önce sünnet edilmesinde acele etmek gerekecektir ve bu yaþ, sünnet için en uygun zamandýr."

Bu ifadesiyle Ýbnu Hacer, alýþtýrmak için nâfile olarak namazýn emredilme yaþý olan temyiz yaþý´ndan önce sünnet edilmesi gereðini söylemiþ oluyor. Temyiz yaþý, her çocuða göre deðiþen bir keyfiyet ise de vasatî olarak 6-7 yaþlarý temyiz yaþý kabul edilmiþtir. Öyle ise çocuðun en geç 4-5 veya 6 yaþlarýnda sünnet edilmesi daha muvafýk gelmektedir.

4- Görüldüðü üzere, sünnet (hitân) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) tarafýndan teþrî edilmiþ bir amel deðildir. Bazý hadisler, bunu ilk defa Hz. Ýbrahim´in teþri ettiðini belirtir. Yahudilerde de bidayetten beri uygulanan bir ameldir. Ehl-i Kitap olmayan baþka kavimlerde de tarih boyunca görülmüþtür: Eski Mýsýrlýlar, Habeþli zenciler, Kolklar vs.

5- Bazý hadisler kýzlarýn sünnetinden de bahseder. Ancak bu, bütün kadýnlar için gerekli olan bir durum deðildir. Bazý bölgelerde kadýnlar, kesilmesi gerekecek kadar fazlalýk taþýdýklarý için onlar hakkýnda da sünnet teþrî edilmiþ ve Resûlullah meselenin ahkâmýný beyan etmiþtir. Yurdumuzda ihtiyaç duyulmadýðý için burada teferruata girmeyi gereksiz addediyoruz. Ancak Resûlullah´ýn ümmetin her meselesine nasýl ilgi duyup irþadda bulunduðunu göstermek maksadýyla 2153. hadiste bazý açýklamalar kaydeceðiz.[123]



ـ5ـ وعن يحيى بن سعيد: ]أنَّهُ سَمِعَ سَعِيدَ بْنَ المُسَيِّبِ يَقُولُ: كَانَ إبْرَاهِيمُ عَلَيْهِ السََّمُ أوَّلَ النَّاسِ ضَيَّفَ الضَّيْفَ، وَأوَّلَ النَّاسِ اخْتَتَنَ، وَأوَّلَ النَّاسِ قَصَّ شَارِبَهُ، وَأوَّلَ النَّاسِ رَأى الشّيْبَ، فقَالَ: يَا رَبِّ مَا هَذَا؟ قَالَ: وَقَارٌ. قالَ: رَبِّ زِدْنِى وقَاراً[. أخرجه مالك.وزاد رزين: ]وَهُوَ ابْنُ مِائَةٍ وَعِشْرِينَ سَنَةً وَعاشَ بَعْدَ ذلِكَ ثَمَانِينَ[ .



5. (2151)- Yahya Ýbnu Saîd´in anlattýðýna göre, Saîd Ýbnu´l Müseyyeb (rahimehullah)´ten þunu iþitmiþtir: "Hz. Ýbrahim (aleyhisselâm), misafir aðýrlayan ilk kimse idi. Keza o ilk sünnet olan kimseydi. Býyýðýný kesenlerin ilki, saçýnda aklýk görenlerin ilki de o idi. Ak saçlarý görünce: "Ya Rabbi bu nedir?" diye sormuþ; Rabbi de: "Bu vakardýr ey Ýbrahim!" demiþ. O da: "Rabbim! Öyleyse vakarýmý artýr!" diyerek duada bulunmuþtur." Rezîn þunu ilave etmiþtir. "Bu sýrada Hz. Ýbrahim 120 yaþýndaydý. Bundan sonra 80 yýl daha yaþadý." [Muvatta, Sýfatu´n-Nebi 4, (2, 922).][124]



AÇIKLAMA:



1- Rivâyetin, Zürkânî´nin yer verdiði baþka vecihlerinde (aleyhisselâm)´in "týrnaðýný ilk kesen" "etek traþýný ilk olan", "ilk þalvar giyen", "ilk saçýný ayýran", "saçýnýn rengini kýna ve ketem ile ilk deðiþtiren", "minber üzerinde ilk hutbe îrâd eden" "Allah yolunda ilk savaþan", orduya "sað ve sol cenahlar ve merkez diye üçlü tertibi ilk veren", "ilk kucaklaþan", "ilk tirit yemeðini yapan", "ilk yay yapan..." gibi tavsiflerle birçok medenî müesseselerin baþýnda yer aldýðý ifade edilir.

2- Saçda görülen aklýkla ilgili açýklamalarý daha önce yaptýk (2132. hadis).[125]



ـ6ـ وعن ابن جبير قال: ]سُئِلَ ابْنُ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: مِثْلُ مَنْ أنْتَ حِينَ قُبِضَ رَسولُ اللّهِ # قالَ: أنَا يَوْمَئِذٍ مَخْتُونٌ، قالَ: وَكَانُوا َ يَخْتِنُونَ الرَّجُلَ حَتّى يُدْرِكَ[. أخرجه البخارى.



6. (2152)- Ýbnu Cübeyr (rahimehullah) anlatýyor: "Hz. Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ)´a: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ruhu kabzedildiði vakit sen ne kadardýn?" diye sorulmuþtu þu cevabý verdi: "O gün ben sünnetliydim... Ve, erkekleri idrak edinceye kadar sünnet etmezlerdi." [Buhârî, Ýsti´zân 51.][126]



AÇIKLAMA:



2150 numaralý hadiste geçti.[127]



ـ7ـ وعن أم عطية رَضِيَ اللّهُ عَنْها: ]أنَّ امْرَأةً كَانَتْ تَخْتِنُ النِّسَاءَ بِالْمَدِينَةِ، فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللّه #: َ تَنْهِكِى، فَإنَّ ذلكِ أحْظَى لِلْمَرأةِ، وَأحَبُّ لِلْبَعْلِ[. أخرجه أبو داود وضعفه.ورواه رزين: ]أشِمِّى وََ تَنْهِكِى، فإنَّهُ أنْوَرُ لِلْوَجْهِ، وَأحْظَى عِنْدَ الرَّجُلِ[ .



7. (2153)- Ümmü Atiyye (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Bir kadýn Medine´de kýzlarý sünnet ederdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (kadýný çaðýrtarak) kendisine: "Derin kesme. Zîra derin kesmemen kadýn için daha çok haz vesilesidir, koca için de daha makbûldür" diye talimat verdi." [Ebû Dâvud, Edeb 179, (5271).] Rezin´in rivayetinde Resûlullah þöyle buyurur: "Kýzlarý sünnet ederken üstten kes, derin kesme, bu þekilde kesilmesi yüze daha çok parlaklýk, kocaya daha çok haz verir."[128]



radyobeyan