Zinet4 By: armi Date: 19 Nisan 2010, 16:14:46
2. (2123)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kimin saçý varsa, ona ikram etsin!" buyurdu." [Ebû Dâvud, Tereccül 3, (4163).][65]
AÇIKLAMA:
Bu rivayette de saça ikram edilmesi emir buyrulmaktadýr. Saça ikram onu yýkayarak temiz tutmak, yaðlamak, taramak suretiyle bakýmlý kýlmak, geliþi güzel, daðýlmýþ ve düzensiz halde býrakmamak mânasýna gelir, Dinimizde her hususta olduðu gibi saçta da temizlik ve manzara güzelliði mahbûb ve makbûldür. Müteakip hadiste de görüleceði üzere Hz. peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) saçýný bakýmsýz ve daðýnýk býrakanlara müdahale etmiþtir.[66]
ـ3ـ وعن عطاء بن يسار رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أتَى رَجُلٌ النَّبىَّ # ثَائِرَ الرَّأسِ وَالِّحْيَةِ، فَأشَارَ إلَيْهِ #: كَأنَّهُ يَأمُرُهُ بِإصَْحِ شَعَرِهِ، فَفَعَلَ ثُمَّ رَجَعَ، فقَالَ #: ألَيْسَ هذَا خَيْراً مِنْ أنْ يَأتِى أحَدُكُمْ ثَائِرَ الرَّأسِ كَأنَّهُ شَيْطَانٌ[. أخرجه مالك.»ثَائِرَ الرَّأسِ« أى شعث الرأس بعيد العهد بالدهن والترجيل .
3. (2124)- Atâ Ýbnu Yesâr (rahimehullah anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a saçý sakalý karmakarýþýk bir adam gelmiþti. Efendimiz, ona (eliyle) iþaret buyurarak, sanki saçýný ýslâh etmesini emretmiþti. Adam bunu yapýp sonra tekrar geri geldi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Þu hal, sizden birinizin týpký bir þeytan gibi baþý(ndaki saçlar) karmakarýþýk vaziyette gelmesinden daha hayýrlý deðil mi?" buyurdular." [Muvatta, Þa´ar 7, (2, 949).][67]
AÇIKLAMA:
1-Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn burada, saçý bakýmsýz karmakarýþýk olan kimseyi þeytana benzetmesi, Arap dilinde kötü ve çirkin þeylerin þeytana nisbet edilmesinin yaygýn bir âdet olmasýndandýr. Ayný tarzda iyi þeyler de melek veya imana nisbet edilerek ifade edilir. Kötü þeylerin þeytana benzetilmesi âyet-i kerîmede de görülen bir metoddur. Cehennemdeki zakkum aðacý þeytana benzetilir: طَلْعُهَا كَاَنَّهُ رْؤُوسُ الشَّيَاطِينَ "O, cehennemin dibinde çýkan bir aðaçtýr. Tomurcuklarý þeytanlarýn baþlarý gibidir" (Saffât, 64-65). [68]
ـ4ـ وعن عبداللّه بن مغفل رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نَهى النبىُّ # عَنِ التَّرَجُّلِ إَّ غِبّاً[. أخرجه أصحاب السنن.»الْغِبُّ« مرة في أيام ا‘سبوع .
4. (2125)- Abdullah Ýbnu Mugaffel (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) saç bakýmýný gün aþýrý yapmayý emredip, fazlasýný yasakladý." [Ebû Dâvud, Tereccül 1, (4159); Tirmizî, Libâs 22, (1756); Nesâî, Zînet 7, (8, 131, 132).][69]
AÇIKLAMA:
1-Hadiste geçen gýbb tâbirini, en-Nihâye, haftada bir sefer diye açýklar. Ancak, Ahmed Ýbnu Hanbel "bir gün tarayýp bir gün terketmek" þeklinde anlamýþ ve sonraki âlimler de bu yorumu benimsemiþlerdir. Bazýlarý, "ara sýra" diye anlamak istemiþtir. Ziyâret mevzuunda gýbb haftada bir kere yapýlana denmiþtir.
Hadis, her gün saç bakýmýna zaman ayýrýp meþgûl olmanýn mekruh olduðunu ifâde etmektedir. Zira bu, bir nevî tereffüh kabûl edilmiþtir.
Önceden de kaydettiðimiz bir kýsým hadislerde saçýn bakýmý (yýkanmasý, taranmasý, yaðlanmasý vs.) emredilirken, burada tahdîd edilmiþ olmasý, rivâyetler arasýnda bir teâruz ihtimâlini nazarý dikkate vermektedir. Ýbnu Raslân bunu þöyle açýklar: "Yasak, her an bu iþlerle meþgul olmaya râcidir, zira bundan fesâd hâsýl olur." Bazý âlimler de yasaðý, baþýnda hastalýk olup, tarama, yaðlama gibi bakým ameliyesinden rahatsýzlýk duyanlara hamlederek aradaki teâruzu gidermiþlerdir. Bunlara göre, Resûlullah kiþiye zarar veren þeyi yapmaktan onlarý yasaklamýþtýr. Öyleyse, hergün saç bakýmýndan rahatsýz olanlar bunu haftada bir defa veya duruma göre gün aþýrý da yapsalar kifâyet edecektir. Münzirî her gün saç bakýmýnýn da mubah olduðunu, dileyenin yapýp dileyenin terkedibeleceðini söyler.[70]
TRAÞ
ـ1ـ عن نافع أن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]نَهى رسولُ اللّه # عَنِ الْقَزَعِ. قِيلَ: وَمَا الْقَزَعُ؟ قالَ: إذَا حَلَقَ رَأسَ الصَّبىِّ تَرَكَ هَاهُنَا وَهَاهُنَا، وأشَارَ الرَّاوِى إلى نَاصِيَتِهِ وَجَانِبَىْ رَأْسِهِ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي .
1. (2126)- Nâfi´ (rahimehullah) Ýbnu Ömer (radýyallâhu anh)´in þu sözünü nakleder: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kaza´ý (yani çocuðun baþýnýn bir kýsmýný traþ etmek) yasakladý" deyince,
"Kaza´ nedir?" diye sordular. Þöyle açýkladý:
"Kiþi çocuðun baþýný traþ eder, ancak þurada burada bazý yerleri kesmez, olduðu gibi býrakýr."Râvi, bunu söylerken alnýna ve baþýnýn iki yanýna iþâret etti." [Buhârî, Libâs 72; Müslim, Libâs 113 (2120); Ebû Dâvud, Tereccül 14, (4193, 4194); Nesâî, Zînet 5, (8, 130); Ýbnu Mâce, Libâs 38, (3637).][71]
AÇIKLAMA:
1- Kaza´ kelime olarak bulut parçasý mânasýna gelir. Baþ traþ edilirken bir kýsmýnýn kesilip, bir kýsmýnýn býrakýlmasý, daðýnýk haldeki bulut manzarasý arzettiði için, aradaki benzerlik sebebiyle buna da kaza´ denmiþtir. Ebû Dâvud´un bir rivâyetinde, yasaklanan kaza´ "çocuðun tepesini traþ edip, (aþaðý kýsýmda) perçem (züâbe) býrakmaktýr" diye tarif edilmektedir. Þu halde sadedinde olduðumuz hadiste kesilmeyen kýsmý göstermek üzere alýn ve yan taraflarýn iþâret edilmesini göz önüne alarak, Resûlullah´ýn çocuklarda, baþýn tepe kýsmýný traþ edip aþaðý kýsýmlarýný býrakma tarzýnda bir traþ usûlünü yasakladýðý söylenebilir (Allahu a´lem).
2- Müslim´in açýklamasýnda kaza´ nedir? diye soranýn kim olduðu belirtilmiþtir: Hadisin râvilerinden Ubeydullah Ýbnu Hafs´dýr. Soruyu, Nâfi Mevla Abdillah´a sormuþtur. Eliyle göstererek alnýna, baþýnýn yanlarýna iþarette bulunan da, anlaþýlacaðý üzere Ubeydullah´týr.
3- Hadis, çocuklarýn baþýný traþ ederken kýsmen kesip, kýsmen býrakma tarzýný yasaklamaktadýr. Ayný bâbta Ebû Dâvud´un kaydettiði bir rivâyette, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in baþý kaza´ tarzýnda traþ edilmiþ bir çocuða rastladýðý, bunun üzerine, sahiplerine: "Ya tamamen kesin, ya tamamen býrakýn!" diyerek müdahale ettiði görülmektedir.
Ýbnu Hacer bazý þârihlerin kaza´ tarzýnda traþý çocuklara tahsis etmesine katýlmaz. Büyükler de olabilir, kadýn veya erkek de olabilir der ve hepsi hakkýnda mekruh olduðunu belirtir. Nevevî, tedâvi ve benzeri mâkul bir sebep olmadýkça baþýn farklý yerlerden traþ edilmesinin mekrûh olduðunu söyler, ancak tenzihî bir kerâhet mevzubahistir. Ýmam Mâlik de kýz ve erkek çocuk hakkýnda mekruh addetmiþtir.
Bu tarz traþýn yasaklanma sebebi husûsunda da ihtilaf edilmiþtir. Bazýlarý: "Hilkati çirkinleþtirdiði içindir" der. Bazýlarý: "Bu, þeytanýn süsüdür (ziyy)" demiþtir. Bazýlarý: "Bu yahudilerin süsüdür" demiþtir ki, bu Ebû Dâvud´un bir rivâyetinde de ifâde edilmiþtir. Hemen kaydedelim ki, yasaklanan herhangi bir þeyin þeytana nisbeti, umûmiyetle, ondaki kerâhet veya tahrîm hükmünün takrîr ve tesbiti içindir. Buna hadislerde pek sýk yer verilir, âyette de örnekleri vardýr. Kerâhet, bazan da yabancýlara nisbet edilerek ifade edilir.[72]
ـ2ـ وعن عبداللّه بن جعفر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّ رسولَ اللّه # أمْهَلَ آلَ جَعْفَرٍ حِينَ أتَى نَعْيُهُ ثََثاً قَبْلَ أنْ يَأتِيَهُمْ، ثُمَّ أتَاهُمْ فقَالَ َ تَبْكُوا عَلى أخِى بَعْدَ الْيَوْمِ، ثُمَّ قَالَ: ادْعُوا لِى بَنِى أخِى، فَجِئَ بِنَا كَأنَّا أفْرُخٌ، فقَالَ: ادْعُوا لِى الحََّقَ، فَأَمَرَهُ فَحَلَقَ رُؤُسَنَا[. أخرجه أبو داود والنسائى .
2. (2127)- Abdullah Ýbnu Ca´fer (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ca´fer (radýyallâhu anh)´in ölüm haberi gelince, Câfer ailesini üç gün (mâtem yapmaya) terketti. Sonra yanlarýna gelerek:
"Kardeþimin üzerine artýk bugünden sonra aðlamayýn!" dedi ve:
"Bana kardeþimin oðullarýný toplayýn!" emretti.
Biz yanýna getirildik, týpký civcivler gibiydik.
"Bana bir berber çaðýrýn!" dedi. (Gelince) berbere emretti, o da baþlarýmýzý traþ etti." [Ebû Dâvud, Tereccül 13, (4192); Nesâî, Zînet 58, (8, 182).][73]
AÇIKLAMA:
Hadiste zikri geçen Ca´fer, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn amcasý Ebû Tâlib´in oðlu olup Yermuk savaþýnda þehid düþmüþtür.
Resûlullah, Ca´fer âilesine matem tutmalarý için üç gün müsaade buyurmuþ, üçüncü geceden sonra matemi kaldýrmýþtýr. Bu rivayet, ölünün ardýndan baðýrýp çaðýrmaksýzýn, aþýrý davranýþlara yer vermeksizin üç gün matem tutmanýn câiz olduðuna delâlet eder. Üç günden sonraki mateme izin yoktur.
Resûlullah´ýn amca oðluna "kardeþim" demesi ona olan sevgisini ve duyduðu yakýnlýðý ifâde etmek için olmalýdýr.
Ca´fer´in oðlanlarý Abdullah, Avn ve Muhammed´dir.
Abdullah Ýbnu Ca´fer´in kendilerini civcive benzetmesi, küçük olduklarýný belirtmek içindir. Henüz tüyleri, civcivlerde yeni çýkan körpe ve ince tüyleri andýrmaktadýr. Bu benzerlik, aradaki teþbîhi yapmaya sevketmiþtir.
Aliyyü´l-Kârî, çocuklarýn baþlarýnýn traþ ediliþ sebebiyle ilgili olarak özetle þu yorumu yapar: "Esasen saçýn kesilmemesi efdaldir. Buna raðmen traþý emredilmiþtir. Zîra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) anneleri Esmâ Bintu Ümeys (radýyallâhu anhâ)´in kocasýnýn Allah yolunda þehâdetiyle maruz kaldýðý üzüntü sebebiyle çocuklarýn saçlarýyla meþgul olamadýðýný gördü. Onlara ârýz olabilecek bit ve kir gibi durumlarý önlemek gayesiyle traþ emretti."
Ulema, bu hadiste, baþýn tamamýnýn traþ edilmesinin caiz olduðu hususunda delil bulur. Ancak hemen belirtelim ki, baþýn tamamýnýn traþ edilmesine cevaz veren baþka rivâyetler de vardýr. Aliyyü´l-Kârî, bu hususta þu sonucu kaydeder: "Bu rivâyetler delâlet eder ki, hacc ve umre dýþýnda da baþý traþ etmek câizdir. Kiþi traþ olmakla olmamak arasýnda muhayyerdir. Ancak efdal olaný, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ve Ashâb´ýnýn (radýyallâhu anhüm) yaptýklarý gibi iki nüsük´ten (yani hacc ve umreden) biri hâricinde traþ olmamaktýr. Bu meselede sadece Hz. Ali (radýyallâhu anh) istisna teþkîl etmiþtir. Bazý þerhlerde geldiðine göre, hadis, ister önden ister arkadan, ne þekilde olursa olsun baþýn bir kýsmýnýn traþ edilip bir kýsmýnýn býrakýlmasýnýn yasaklandýðýný, çocuklar hakkýnda ya tamamen býrakmanýn, ya da tamamen kesmenin caiz olduðunu ifade etmektedir."
Baþý traþ etmenin mekruh olduðunu söyleyenler de olmuþtur. Hatta bu görüþü müdafaa edenler, hadislerden deliller de getirmiþlerdir. Bu meselede esas olan yukarýda kaydettiðimiz Aliyyü´l-Kârî merhumun açýklamasýdýr. Diðer görüþün münâkaþasýný aktarmayý gereksiz görüyoruz.
ـ3ـ وعن عليّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نَهى رسولُ اللّه # أنْ تَحْلِقَ المَرْأةُ رَأسَهَا[. أخرجه النسائى .
3. (2128)- Hz. Ali (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadýnlarýn baþlarýný traþ etmelerini yasakladý." [Nesâî, Zînet 4, (8, 130); Tirmizî, Hacc 74, (914).][74]
AÇIKLAMA:
Hz. Âiþe ve Hz. Abdullah Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhüm)´den de gelen rivayetler kadýnlara traþ olmayý yasaklamaktadýr. Hacc sýrasýnda onlar taksîrde bulunurlar, yani saçlarýnýn ucundan bir miktar keserler. Sadedinde olduðumuz hadis mutlak gelmiþtir, hacc sýrasýndaki traþa da, onun dýþýndaki traþa da þâmildir. Ulemâ hacc dýþýnda da traþýn onlar hakkýnda mekruh olduðunu söylemekte ihtilaf etmezler.[75]
ÝGRETÝ SAÇ TAKMA
ـ1ـ عن أسماء رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]سَألتِ امْرَأةٌ النبىَّ # فقَالَتْ إنَّ ابْنَتِى أصَابَتْهَا الحَصْبَةُ فَأمَّرَقَ شَعْرُهَا، وَإنِّى زَوَّجْتُهَا أفَأصِلُهُ، فقَالَ #: لَعَنَ اللّهُ الْوَاصِلَةَ وَالمُسْتَوْصِلَةَ[. وفي رواية: »المَوْصُولَةَ« أخرجه الشيخان والنسائى.
1. (2129)- Hz. Esmâ (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Bir kadýn Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gelerek: "Kýzým çiçek hastalýðýna yakalandý ve saçlarý döküldü. Ben onu evlendirdim, iðreti saç takayým mý?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Allah takana da taktýrana da lânet etmiþtir?" diye cevap verdi." [Buhârî, Libâs 83, 85; Müslim, Libâs 115, (2122); Nesâî, Zînet 71, (8, 187, 188).][76]
AÇIKLAMA:
1- Vasl, iðreti saç takmak mânasýna gelir, peruk takmak diye de tercüme etmek mümkündür. Zîra, görüldüðü üzere, hastalýk sebebiyle saçýný kaybeden kadýnýn, saçlý gösterilmesi için baþvurulan bir ameliyedir. Bugünkü dilimizde bu maksadla takýlan iðreti saça peruk denmektedir. Dilimizde, peruk için takma saç da denir.
Vâsile, kadýna iðreti saç´ý takan kadýna denir. Kendisine taksa da baþkasýna taksa da bu adý alýr.
Müstevsýle veya mevsule, isteði üzerine kendisine iðreti saç takýlan kadýna denir. Bu ameliyeye daha ziyade kadýnlar baþvurduðu için takan ve taktýran hep müennes kelimelerle ifâde edilmiþtir. Ne var ki, Batý menþeli olan "peruk"a, tarihen erkekler de baþvurmuþtur.
2- Hâdise Buhârî´nin iki ayrý rivâyetinde buradakinden biraz daha farklý anlatýlýr. Evlendirilen kýz hastalanmýþ ve saçlarý dökülmüþtür. Bunun üzerine Resûlullah´a baþvurularak iðreti saç takma hususunda izin istenmektedir.
3- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), saç takma iþine müsâade etmez ve yasaðý Buhârî´de gelen muhtelif rivâyetlerde sert bir uslûbla dile getirir: Lanet. لَعَنَ اللّهُ الْواصِلَةَ وَالْمُسْتَوْصِلَةَ "Allah iðreti saçý takana da, taktýrana da lânet etmiþtir."
Ulemâ, Allah´ýn lânetine nisbet edilen bu yasaðý iþlemenin büyük günahlardan olduðunu belirtmiþtir. Mesele üzerine farklý görüþler beyan edilmiþ ise de, onlarý, müteakip hadisten sonra kaydedeceðiz.[77]
ـ2ـ وفي أخرى للستة عن حميد بن عبدالرحمن بن عوف: ]أنَّ مُعَاوِيَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه حَجَّ فَخَطَبَ النَّاسَ عَلَى المِنْبَرِ وَتَنَاوَلَ قُصَّةً مِنْ شَعَرٍ كَانَتْ في يَدِ حَرَسِىٍّ، فقَالَ: يَا أهْلَ المَدِينَةِ أيْنَ عُلَمَاؤُكُمْ، سَمِعْتُ رسُولَ اللّهِ # يَنْهى عَنْ مِثْلِ هذِهِ وَيَقُولُ: إنّمَا هَلَكَتْ بَنُو إسْرَاِئِيلَ حِينَ اتَّخَذَ هذِهِ نِسَاؤُهُمْ[. »الحَرْسِىُّ« واحد الحرس، وهم خدم السلطان المرتبون بحفظه وحراسته.
2. (2130)- Humeyd Ýbnu Abdirrahman Ýbnu Avf tarafýndan rivâyet edilen ve Kütüb-i Sitte´nin herbirinde yer alan bir rivâyet de þöyle: "Hz. Muâviye (radýyallâhu anh) hacc yaptý. O zaman minbere çýkarak halka bir hutbe îrad etti. (Hutbe sýrasýnda), koruma polisinin elinde bulunan bir tutam saçý alarak þunlarý söyledi:
"Ey Medîneliler! Âlimleriniz nerede? Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý iþittim, bu çeþit þeyleri yasaklamýþ ve þöyle demiþti:
"Ýsrailoðullarýnýn kadýnlarý ne zamanki bunu taktýlar helak oldular." [Buhârî, Libâs 83, Enbiya 50; Müslim, Libâs 122, (2127); Muvatta, Þa´ar 2, Ebû Dâvud, Tereccül 5, (4167); Tirmizî, Edeb 32, (2782); Nesâî, Zînet 21, (8, 144-147), 68, 69, (8, 186, 187); Ýbnu Mâce, Nikah (1987).][78]
AÇIKLAMA:
1- Bazý rivayetler, Hz. Muâviye (radýyallâhu anh)´nin bu haccýnýn tarihini belirtirler: "Hz. Muâviye´nin halîfeliði zamanýnda yaptýðý son haccdýr ve hicrî ellibir yýlýnda cereyan etmiþtir.
2- Ulemânýz nerede? sözü, bazýlarýnca Medîne´de ulemanýn azaldýðý þeklinde yorumlanmýþ ise de makbul te´vile göre bundan maksad ulemânýn emr-i bi´lma´rufu terki sebebiyle peruk takma gibi haram yasaklarýn yaygýnlýk kazanmýþ olduðuna dikkat çekmedir. Hz. Muâviye, bu sözü ile, ulemaya sorumluluklarýný hatýrlatýp, onlarý kýnamaktadýr.
3- Saç takma meselesinde âlimler ihtilâf eder. Ýmam Mâlik, Taberî ve diðer bir kýsmýna göre, her ne surette olursa olsun iðreti saç takmak haramdýr. Bunda, deliller Müslim´in Hz. Câbir´den kaydettiði: زَجَرَ النَّبِىُّ # اَنْ تَصِلَ الْمَرْأةُ بِرَأسِهَا "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), kadýnýn baþýna bir saç takmasýný yasakladý" hadisidir.
Leys Ýbnu Sa´d: "Bu yasak, saça saç takmayla ilgilidir; saça yün, ipek, bez parçasý gibi baþka bir þey takmak câizdir" demiþtir. Kadý Ýyaz da buna yakýn hükümler beyan eder. Ebû Ubeyd de fukahanýn saç olmayan þeylerin takýlabileceðine fetva verdiðini nakleder. Þu halde bu meselede yasak, saça saç takmadadýr.
Þafiîler, kocasýnýn izni ile kadýnlar, saçlarýna temiz olmak þartýyla hayvan saçý takabileceðini söylemiþtir. Ancak kaydedilen bu hadisler mutlak olduðu için, kayýtlý þekilde ruhsat verenlerin aleyhine delil olmaktadýr.
Takma saç kullanmanýn haram kýlýnmasý umumiyetle üç illete baðlanýr:
1-Kötü kadýnlara benzemek.
2-Allah´ýn yarattýðý þekli deðiþtirmek.
3-Kadýnýn takma saçla gurura düþmesi.
Hâriçten bakýlýnca ilave olduðu hemen anlaþýlacak ve dolayýsiyle kadýný gurura düþürmeyecek nevden yün, ipek, bez gibi saç dýþý þeylerden yapýlan takmalar haram kabul edilmemiþtir.[79]
4- DÝGER BAZI HÜKÜMLER
Hz. Muâviye´nin rivâyeti, saçýn temiz olduðunu, topraða gömmenin vâcib olmadýðýný, onu muhafaza etmenin câiz olduðunu göstermektedir.
* Ýmam minberde yasak ilan edebilir. Hususan yayýlmakta olan bir yasak ise, bunu alenen zecreder. Ta ki müessir þekilde, o yasaktan sakýndýrýlmýþ olsun.
* Günah iþleyenlerin, daha öncekiler gibi helâka uðrayacaklarýný söyleyerek, günahlarýndan vazgeçirmeye çalýþýlmalýdýr. Bu metod âyet-i kerîmeye de uygundur. Nitekim: "Buyurduðumuz gelince oralarýn altýný üstüne getirdik, üzerine de Rabbinin katýndan, iþaretli olarak yýðýn yýðýn sert taþ yaðdýrdýk. Bunlar zalimlerden hiçbir zaman uzak olmayacaktýr" (Hûd 82-83) buyurulmuþtur.
* Dînî bir maslahat için hutbede halka göstermek üzere bir þeyler ele alýnabilir.
* Ýsyan ettikleri hususlarda, müslümanlarý sakýndýrmak maksadýyla Benî Ýsrâil ve diðer milletlerden söz edip örnekler vermek mübahtýr.
* NOT: Günümüzde, saç takmanýn ötesinde bunun ticareti de yapýlmaktadýr. Ýnsan bedenine ait hiçbir þey alýnýp satýlamayacaðý için, bu iþin ticaretini yapan iki ayrý açýdan haram iþlemiþ olmaktadýr. Mü´min kiþinin bu ticarette aracý olmamasý gerekir.[80]
SAÇI ALNA DÖKME VE AYIRMA
ـ1ـ عن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كانَ أهْلُ الكِتَابِ يَسْدُلُونَ أشْعَارَهُمْ، وَكَانَ المُشْرِكُونَ يَفْرُقُونَ رُؤُسَهُمْ، وَكانَ # يُحِبُّ مُوَافَقَةَ أهْلِ الْكِتَابِ فِيمَا لَمْ يُؤْمَرْ بِهِ، فسَدَلَ نَاصِيَتُهُ، ثُمَّ فَرَقَ بَعْدُ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي .
1. (2131)- Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: Ehl-i Kitap, saçlarýný alýnlarýna döküyorlardý, müþrikler de ayýrýyorlardý. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (vahiyle) emir gelmeyen hususlarda Ehl-i Kitâb´a muvafakatý severdi. Saçýný alný üzerinde o da serbest býraktý. Sonra (ortadan) ayýrarak (sað ve sola) taradý." [Buhârî, Libâs 70; Müslim, Fedâil 90, (2336); Ebû Dâvud, Tereccül 10, (4188); Nesâî, Zînet 62, (8, 164).][81]
AÇIKLAMA:
1- Sedl, salmak, sarkýtmak demektir. Hadiste ise saçýn alýndan aþaðý serbest býrakýlmasýdýr. Dilimizde bu, döküm, dökme kelimeleriyle ifade edilir. Fark da saçý saða sola ayýrarak serbest sarkmasýný önlemek mânasýna gelir.
2- Sadedinde olduðumuz hadis, ulemânýn açýkladýðý üzere Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in vahy gelmeyen hususlarda Ehl-i Kitâb´a uymayý sevdiðini belirtir. Çünkü, onlarýn ameli vahye dayanma ihtimaline sahiptir. Ayrýca onlarý kazanma ümîdini taþýyordu. Bu mülâhaza ile Hz. Peygamber ilk yýllarda saça vereceði þekilde Ehl-i Kitâb´a uymuþ ve alnýndan düz salmýþtýr.
Ancak zaman geçip, müþriklerin tamamýyle müslüman olmasýna raðmen Ehl-i Kitâb´ýn küfründe devam etmeleri karþýsýnda, Ehl-i Kitâb´a, imkan nisbetinde her hususta muhalefet prensibini getirdi ve prensip gereðince, saçýný eski Arap usulünce ayýrmaya rücû edip, böylece alný üzerinde sarkýtmakdan vazgeçmiþtir.
Hemen belirtelim ki ulemâ, farklý rivâyetlerden hareketle bazý ihtilaflara düþmüþtür. Hâzimî, serbest býrakmanýn ayýrma ile neshedildiðini söyler. Nevevî: "Serbest býrakmak da ayýrmak da câizdir" der."
Ehl-i Kitâba uymayý severdi" cümlesinin ifade ettiði mâna hususunda da ihtilaf edilmiþtir: "Onlarý kazanmak için" denmiþtir, "onlarýn þeriatine, deðiþtirildiðini bilmediði ve vahiy gelmeyen hususlarda uymakla emrolunmuþtu" denmiþtir. Bundan hareket edenler: "Eski þeriatler, onlarýn aksi þeriatýmýzda varid olmadýkça bize de þeriattýr" hükmünü ileri sürmüþlerdir. Bazýlarý da tam aksini söyleyerek, bu hadisten þu zýt hükme ulaþýrlar: "Eskilerin þeriatý bizim de þariatýmýz deðildir, zîra öyle olsaydý, "severdi" denmezdi, bilakis, "ittiba" ederdi" denirdi. Gerçek þu ki, bu hadiste bu meseleye delil mevcut deðildir. Zîra onu söyleyen, þeriatýmýzca: "Onlarýn þeriatýdýr" diye belirtilenlerle yetinecektir, onlarda görülenlerin hepsine el atamayacaktýr, zîra naklettiklerine îtimad edilmez."
Ma´mer´in rivâyetinde: ثُمَّ اُمر بالْقَرْقِ فَفَرق "...Sonra ayýrma emredildi o da ayýrdý" denir. Ayýrma iki farklý tatbikatýn sonuncusu olmuþtur.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn Ehl-i Kitâb´a muhalefet nev´ inden verdiði baþka emirler de vardýr:
* Saçýn önce boyanýp sonradan terkedilmesi,
* Aþure orucu önceleri vecibe idi, Ramazan orucu emredilince, vâcib olmaktan çýktý, nâfile olarak da bir gün öncesi ve bir gün sonrasý da oruç emredilerek Ehl-i Kitâb´a muhalefet saðlandý.
* Hayýzlý kadýnlarla muhâlata helal kýlýndý. Ehl-i Kitâp hayýzlýyý tercîd eder, sofrasýný ve yataðýný ayýrýrdý.
* Cumartesi ve pazar günleri orucu bazý kayýtlar altýnda câizdir, normalde mekruh kýlýnmýþtýr.
Bazý rivayetlerde Resûlullah: "Cumartesi pazar, küffarýn iki bayram günüdür, ben onlara muhalefeti severim" buyurmuþ, orucu emretmiþtir. Bazý âlimler bu hadisten, oruç tutmamanýn sünnet olduðunu anlarken, bazýlarý da cuma günü tutmayýp, cumartesi pazar oruçlarýný tutmanýn sünnet olduðunu söylemiþtir.
3- Hz. Peygamber´in Ehl-i Kitâb´a uymasýnýn sebebi hususunda Kurtubî´nin kesin kanaati þudur: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Ehl-i Kitâb´ý kazanmak (te´lif) için baþlangýçta onlara muvâfakat etmiþtir."
Ýbnu Hacer Bu ihtimali kabul etmekle birlikte daha kuvvetli bir ihtimale dikkat çeker: "Üçüncü bir ihtimali olmayan iki ihtimalli iþlerde, vahiy inmemiþse Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ehl-i Kitâb´a uygun tarza uyuyor idi. Çünkü onlar, putperestlerin hilafýna, þeriat sahibi kimselerdi. Çünkü putperestlerin hiçbir cihetle meþru yönü olan bir þeriatleri mevcut deðildi. Müþrikler Müslüman olunca, muhalefet sadece Ehl-i Kitâb´a münhasýr kaldý. Resûlullah o zaman derhal onlara muhalefeti emretti. Hadislerde Ehl-i Kitâb´a muhalefet emreden meseleleri topladým ve "El-Kavlu´s-Sebt fi´S-Savmi Yevmi´s-Sebt" adlý bir te´lifde kaydettim. Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ)´ýn, hadiste geçen: "Ehli-i Kitâb´a muvâfakatý severdi" cümlesi ve "sonra ayýrdý" cümlesinden bu muvafakat hükmünün neshedildiði neticesi çýkmaktadýr: Nitekim açýkladým. Hamdimiz Allah´adýr. Bu hadisten, nâsih varid olmadýkça bizden öncekilerin þeriatýnýn bizim için de þeriat olduðu hükmü çýkarýlýr."[82]
radyobeyan