Zinet2 By: armi Date: 19 Nisan 2010, 16:11:00
16. (2108)- Bünâne Mevlâtu Abdirrahman Ýbnu Hayyân el-Ensârî anlatýyor: "Hz. Âiþe´nin yanýna, üzerinde ziller bulunan bir kýz getirildi. Kýzýn zilleri çýngýr çýngýr ses çýkarýyordu. Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ): "Sakýn ha! zillerini koparmadan onu yanýma getirmeyin!" dedi ve ilâve etti: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn: "Zil bulunan eve melâike girmez" buyurduðunu iþittim." [Ebû Dâvud, Hâtem 6, (4231).][29]
AÇIKLAMA:
1-Bu hadisi, Müslim´de merfu olarak kaydedilmiþ olan: َ تَصْحَبُ الْمََئِكَةُ رُفْقَةً فِيهَا كَلْبٌ وََ جَرَسٌ Ýçinde köpek ve zil bulunan yolculara (rahmet) meleði arkadaþlýk etmez" veya: اَلْجَرَسُ مَزَامِيرُ الشَّيْطَانِ "Zil þeytanýn mizmârýdýr (düdüðüdür)" veya Nesâî´de geçen َ تَدْخُلُ الْمََئِكَةُ بَيْتاً فيهِ جُلْجُلٌ وََ جَرَسٌ "Melâike, içerisinde zil ve çan bulunan eve girmez" gibi hadisler te´yîd eder.
2- Hadiste geçen cülcül (cem´i: celâcil) hayvanlarýn boynuna takýlan küçük çan´a denir. Ýnsanlar takýnca dilimizde zil denir. Ceres de yerine göre zil veya çan veya çýngýrak mânalarýna gelir.
3- Çan ve zil gibi þeylerden meleklerin memnun kalmamasý, bazý âlimlere göre, kilise çanýný hatýrlattýklarý içindir. Bazý âlimler, onlarýn çýkardýðý sesin çirkinliði sebebiyle meleklerin nefret ettiðini söylemiþtir. Bazý âlimler de kerâhetin sadece büyük çanlarla ilgili olduðunu söylemiþlerdir. Ancak sadedinde olduðumuz hadiste küçük çan yani zil mevzubahis olmalýdýr.
Ancak bu hadislerde ifâde edilen kerâhet tahrimî deðil, tenzihîdir:[30]
ـ17ـ وعن عرفجة بن أسعد قال: ]أصِيبَ أنْفِى يَوْمَ الكَُبِ في الجَاهِلِيَّةِ، فَاتَّخَذْتُ أنْفاً مِنْ وَرِقٍ فَأنْتَنَ عَلَىَّ، فَأمَرَنِى رَسُولُ اللّه # أنْ أتخَذَ أنْفاً مِنْ ذَهَبٍ[. أخرجه أصحاب السنن.»الكَُبُ«: بضمّ الكاف وتخفيف الم: اسم ماء كان به: يوم معروف من أيام العرب .
17. (2109)- Arfece Ýbnu Es´ad (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Cahiliye devrinde cereyan eden Külâb savaþýnda burnum isabet almýþ, bu sebeple gümüþten bir burun taktýrmýþtým. bilahare kokmaya baþladý. (Durumu kendisine açýnca), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana altýndan bir burun yaptýrmamý söyledi." [Ebû Dâvud, Hâtem 7, (4232, 4233, 4234); Tirmizî, Libâs 31, (1770); Nesâî, Zînet 41, (8, 163, 164).][31]
AÇIKLAMA:
1- Külâb, bir su ismidir. Burada, cahiliye devrinde iki ayrý vak´a cereyan etmiþtir. Külâbu´l-evvel ve Külâbu´s-Sânî diye isimlenir. Türbüþtî merhum, bu suyun Cebele ve Þam adýndaki iki daðýn sað tarafýnda yer aldýðýný, mezkur vak´alarýn Eksem Ýbnu Sayfî zamanýnda cereyan ettiðini kaydeder.
2- Ulemâ, bu rivâyete dayanarak, hîn-i hacette altýndan burun takýlabileceðine ve diþlerin altýn telle rabtedilebileceðine hükmetmiþtir. Hattâbî þöyle der: "Bu hadiste, az miktarda altýný zaruret halinde kullanmanýn erkeklere mübah olduðu hükmü vardýr, diþlerin altýnla rabtedilmesi gibi. Altýndan baþka bir maddeyi kullanmanýn mümkün olmadýðý yerlerdeki kullanýmý da diþ rabtýndaki kullanýmý gibidir."[32]
ـ18ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ قَبِيعَةَ سَيْفِ رَسولِ اللّهِ # كَانَتْ مِنْ فِضَّةٍ[. أخرجه أبو داود والترمذي.وفي رواية للنسائى عن أنس قال: ]كانَ نَعْلُ سَيْفِ رَسُولِ اللّهِ # فِضَّة، وَقَبِيعَةُ سَيْفِهِ فِضَّةً، وَمَا بَيْنَ ذلِكَ حِلَقُ الْفِضَّةِ[ .
18. (2110)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) bildiriyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn kýlýncýnýn kabzasýnýn üst kýsmý (kabîa) gümüþtendi."Nesâî´nin Enes´ten bir rivayetinde, "Resûlullah´ýn kýlýncýnýn pabuç kýsmý gümüþtü, kabzasýnýn baþ kasmý (kabîa) da gümüþtü. Bunlar arasýnda gümüþ halkalar vardý" denmiþtir. [Ebû Dâvud, Cihâd 71, (2583, 2584, 2585); Tirmizî, Cihâd 16 (1691); Nesâî, Zînet 121, (8, 219).][33]
AÇIKLAMA:
1- Kabîa: Kýlýncýn kabzasýnýn üst kýsýmýdýr. Duruma göre gümüþ ve demirden olur.
2- Bagavî bu hadiste, kýlýnçlarýn az miktarda gümüþ kullanýlarak süslenebileceðine cevaz olduðunu belirtir. Eyer ve gem husûsunda ayný þeyin yapýlýp yapýlamayacaðýnda ihtilâf edilmiþtir. Bazý âlimler týpký kýlýnçta olduðu gibi, mübah olduðunu söylerken bazýlarý da: "Bu, hayvaný tezyin etmektir, haramdýr" demiþtir. Kasatura ve benzeri harp techizatýnýn gümüþle tezyîni hususu da ayný þekilde ihtilâflýdýr. Bunlarýn altýndan süslenmesinin haramlýðý husûsunda ittifak vardýr.
Harp techizâtýnýn altýn ve gümüþ dýþýndaki maddelerle tezyînin evlâ olduðunu söyleyenlere karþý gelenlerden: "Kýlýnçlarýn altýn ve gümüþle tezyîni düþmaný korkutmak için meþru kýlýnmýþtýr. Resûlullah´ýn ashâbý bundan müstaðni idiler. Çünkü onlarýn kendilerinde müstesna bir þiddet, imanlarýnda baþka bir kuvvet vardýr" diyenler olmuþtur.[34]
ÝKÝNCÝ BÂB
HÝDAB (SAÇ BOYAMASI)
UMUMÎ AÇIKLAMA:
Hidâb´ý Ýbnu Hacer "saç ve sakaldaki beyazlýðýn rengini deðiþtirmek" diye târif eder. Hadislerde, kýna yoluyla el ve ayaklarýn boyanmasýnýn da hidâb kelimesiyle ifâde edildiði görülür. Þu halde daha çok saç boyamasý mevzubahis olduðu için, bu kelime ile öncelikle saçýn rengini deðiþtirmek kastedilmiþ de olsa, insan bedeni ile alâkalý muhtelif boyamalarýn hidâb´-la ifade edildiði söylenebilir.
Hidâb dinin müdâhalesine giren bir meseledir. Kullanýlacak renkten, boyanacak uzva ve hatta kadýn ve erkek arasýnda riayet edilip, korunmasý gerekecek farklýlýklara kadar bir kýsým hususlarda dinimizin vaz´ettiði görüþleri vardýr. Bunlardan bazýlarýnda ulema ittifak ederken, bazýlarýnda ihtilaf eder. Bir meselede ihtilaf, o konuda dinin kesin ve sert bir tavýr takýnmayýp, sühûleti esas aldýðýný gösterir.
Þunu da belirtelim: Hadislerde, ihtiyarlýkla ortaya çýkan beyazlýklarýn boyanmasý mevsubahis olduðu halde, zamanýmýzda bilhassa kadýnlar, henüz gençken saçlarýn tabiî renklerini deðiþtirmek için meç denen kýrçýllaþtýrma, röfle denen sarartma ameliyelerine baþvurmaktadýrlar. Bu boyamalar, Ýslâm´ýn vâzýh emirlerinden olan tesettüre uymayan bir espiri ile icrâ edildiðinden baþka, tabiî hali bozma, israf, teþebbüh gibi yönleri, meseleye boyama bahsinin dýþýnda baþka buutlar getirmektedir.Þu halde Ýslâm´ýn hidâb bahsi günümüzde her zamankinden daha canlý, daha aktüel bir mahiyet arzetmektedir. Bir kýsým teferruat, görüleceði üzere takva ve teslimiyetle ilgili kalmaktadýr. Biz burada hadislerde gelen hususlarý, ulemânýn fetvalarý çerçevesinde sunacaðýz. Hayatýný Resûlü´nün sünnetine göre yönlendirilmek isteyenlerce bunlarýn bilinmesi faydalý olacaktýr.[35]
ـ1ـ عن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُول اللّهِ #: إنَّ الْيَهُودَ وَالنَّصَارى َ يَصْبُغُونَ فَخَالِفُوهُمْ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي بهذا اللفظ.ولفظ الترمذي: ]غَيِّرُوا الشَّيْبَ، وََ تَشبَّهُو بِالْيَهُودِ[.
1. (2111)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yahudîler ve hýristiyanlar (saçlarýný) boyamazlar. Siz onlara muhâlefet edin." [Buhârî, Libâs 67, Enbiya 50; Müslim, Libâs 80, (2103); Ebû Dâvud, Tereccül 18, (4203); Nesâî, Zînet 14, (8, 137); Tirmizî, Libâs 20, (1752).]Bu hadis Tirmizî´de "(Saçýnýzdaki) aklýklarýn rengini deðiþtirin, yahudîlere benzemeyin!" þeklinde gelmiþtir.[36]
AÇIKLAMA:
Hadis muhtelif tarîklerden gelmiþtir. Ahmed ibnu Hanbel´in bir rivâyetinde, Ensâr´dan yaþlanmýþ, sakallarý aklaþmýþ bir ihtiyarlar grubuna rastladýðý vakit: يَا مَعْشَرَ اَنْصَارِ حَمِّرُوا وَصَفِّرُوا وَخَالِفُوا اَهْلَ الْكِتَابِ "Ey Ensar topluluðu (saçlarýnýzý) kýzýla boyayýn, sarýya boyayýn ve Ehl-i Kitâb´a muhâlefet edin!" tavsiyesinde bulunur.
Taberânî´nin bir rivâyetinde: "Saçlarýn renginin deðiþtirilerek yabancýlara (eâcim) muhâlefet edilmesi" emredilir. Bu rivâyette "beyaz rengin deðiþtirilerek muhâlefet edilmesi" emredildiði ve boyanacak renk tahsisi yapýlmadýðý için bu rivâyete dayanarak siyah rengi de câiz görenler olmuþtur. Ancak Ýbnu Abbâs ve Câbir (radýyallâhu anhümâ)´den rivayet edilen iki hadis saçlarýn siyaha boyanmasýný yasaklamaktadýr. Hz. Câbir´in Müslim´de gelen hadisi þöyle: غَيِّرُوا هَذَا بِشَىءٍ وَاجْتَنِبُوا السَّوَادُ "Bunun sakalýnýn rengini deðiþtirin, siyahtan sakýnýn." Ýbnu Abbâs´ýn Ebû Dâvud´daki rivayeti þöyle: يكُونُ قَوْمٌ يَحْضِبُونَ في آخِرِ الزَّمَانِ بِالسَّوَادِ كَحَواصِلِ الْحَمَامِ َ يَرِيحُونَ رَائِحَةَ الْجنَّةِ "Ahir zamanda, güvercin havsalasý[37] gibi siyah renkle saçýný boyayacak insanlar zuhur edecek. Onlar var ya cennetin kokusunu bile koklayamazlar." Bu iki rivâyeti esas alan Nevevî saçý siyaha boyamanýn tahrîmen mekruh olduðuna hükmetmiþtir. Taberânî´nin Ebû´d-Derdâ´dan yaptýðý bir hadiste de: "Kim siyahla (saçlarýný) boyarsa, Allah onun yüzünü Kýyamet günü siyah kýlsýn" buyurulmuþtur.
El Halîmî, saçý siyaha boyamanýn erkekler hakkýnda mekruh olduðuna, kocasý sebebiyle kadýnýn siyaha boyamasýnýn mekruh olmadýðýna hükmetmiþtir.
Ýmâm Mâlik: "Kýna ve ketem ile boyamak câizdir, ancak siyahtan baþka bir þeyle boyamak bence daha iyidir" demiþtir. Ketem, bir bitki olup, saçlara siyah renk vermede boya maddesi olarak kullanýlýr. düþmanla cihad eden kimsenin saçlarýný siyaha boyamasýnda kerâhet yoktur, ulemâ bu hususta ittifak eder.
Þunu da belirtelim ki, sadedinde olduðumuz hadiste mevzu bahis edilen "boyama", ne elbise ile ne de el ve ayaklarla ilgilidir. Çünkü, yahudîler bunlarýn boyanmasýný terketmiþ deðiller.
El ve ayaklarýn boyanmasý, erkekler hakkýnda tedavî maksadý dýþýnda câiz görülmemiþtir.
Sahâbe, saç boyamasý hususunda ihtilaf etmiþ, kimisi boyamýþ, kimisi boyamamýþtýr. Resûlullah´ýn boyayýp boyamadýðý da ihtilâflýdýr.
Görüldüðü üzere, saç boyama meselesinde, hem hadislerde hem de ulemâ arasýnda farklý durumlar gözükmektedir.
Bu mevzuyu Nevevî, Müslim Þerhi´nde þöyle açýklar: "Kadý Ýyâz der ki: "Sahâbe ve Tâbiîn´den selef büyükleri, boyama ve kullanýlacak boyanýn cinsi husûsunda ihtilaf etmiþlerdir. Bir kýsmý: "Boyamayý terketmek efdaldir" demiþler ve Resûlullah´ýn saçlardaki aklarýn rengini deðiþtirmeyi yasaklayan hadisini delil olarak göstermiþlerdir. Çünkü Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) aklarýnýn rengini deðiþtirmemiþtir. Bu husus Hz. Ali, Hz. Ömer, Hz. Übey ve diðer bazýlarýndan (radýyallâhu anhüm) rivâyet edilmiþtir. Bir kýsmý da: "Boyamak efdaldir" demiþtir. Nitekim sahabe, Tâbiîn ve arkadan gelenlerden bir kýsým büyükler saçlarýný boyamýþlar, kendilerine delil olarak da Müslim ve diðer hadis imamlarýnýn kaydettiði hadisleri göstermiþlerdir.
Ýþte bu sonuncu grup aralarýnda, boyanýn cinsi husûsunda ihtilâf etmiþlerdir. Bunlarýn çoðu sarýya boyamayý uygun bulmuþlardýr. Hz. Ali, Ýbnu Ömer, Ebû Hüreyre vs. bunlardandýr. Bir kýsmý kýna ve ketem ile, bir kýsmý za´feran ile bir kýsmý siyah boya ile boyamýþlardýr. Siyahý tercih edenler arasýnda Hz. Osman Hz. Hasan, Hz. Hüseyin (yani Hz. Ali´nin iki oðlu), Ukbe Ýbnu Âmir, Ýbnu Sîrîn, Ebû Bürde vs. zikredilir."
Kadý Ýyâz (bu ihtilaflarý kaydettikten sonra) Taberânî´nin þu açýklamasýna yer verir: "Doðrusu þudur: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn saçtaki aklarý boyamayý emreden ve yasaklayan rivâyetlerin hepsi sahîhtir. Aralarýnda tenâkuz da mevzubahis deðildir. Hadislerdeki boyama emri Hz. Ebû Bekir´in babasý Ebû Kuhâfe kadar yaþlanýp saçý sakalý ziyadesiyle aðarmýþ olanlar içindir. Yasak da henüz yeni aðarmaya baþlayanlar içindir."
Kadý Ýyâz devamla der ki: "Seleften bazýlarýnýn saç boyamasýna yer verip, bazýlarýnýn yer vermemesi meselesine gelince, bu da onlarýn belirtildiði gibi ahvallerinin farklýlýðýna baðlýdýr. (Yani iyice aðaranlar boyamýþ, yeni aðarmaya baþlayanlar boyamamýþtýr). Þurasý muhakkak ki, boyama hususunda vârid olan emir ve nehiy bi´l-icma, vücûb ifâde etmez. Bundandýr ki, bu konuda farklý görüþleri iltizam edenler birbirlerini tenkîd etmemiþlerdir. Emir -nehiy ifade eden hadislerden birinin nâsih, diðerinin mensûh olduðunu söylemek de câiz deðildir.
Gerek Kadý Ýyâz ve gerekse diðer ulemâ, meseleyi iki duruma irca ederek özetlemiþlerdir:
1- Bir yerde saç boyama adeti varsa, buna uymamak dikkatleri çekeceðinden, þöhrete sebep olur, bu ise mekruhtur. Aksi de böyledir, yani boyama adetinin olmadýðý bir yerde boyamak dikkat çekeceðinden mekruhtur.
2- Hüküm, aðaran saçýn manzarasýna baðlýdýr. Yani, bir kimsenin aðaran saçý güzel bir manzara arzediyor, boyanma halinden daha nazif ve nezih görünüyorsa, boyamamak evladýr, aksine aklarý çirkin ve iðrenç bir manzara arzediyorsa boyanmasý evlâdýr.
Þâfiî mezhebinden olan Nevevî, Kadý Ýyâz´dan bu nakli yaptýktan sonra: "Doðru ve sünnete uygun olaný, mezhebimizin görüþü olarak kaydettiðim hükümdür" der. (Yani: "Kadýn olsun, erkek olsun saçlarýný kýzýla veya sarýya boyamalarý müstahabtýr, siyaha boyamalarý haramdýr."[38]
ـ2ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]مَرَّ رَجُلٌ وَقَدْ خَضَبَ بِالخِنَّاءِ، فَقَالَ النَّبىُّ #: مَا أحْسَنَ هذَا، وَمَرَّ آخَرُ وَقَدْ خَضَبَ بِالْحِنَّاءِ وَالْكَتَمِ فقَالَ: هذَا أحْسَنُ مِنْ هذَا، ثُمَّ مَرَّ آخَرُ وَقَدْ خَضَبَ بِالصُّفْرَةِ، فقَالَ: هذَا أحْسَنُ مِنْ هذَا كُلهُ[. أخرجه أبو داود. »الْكَتَمُ«: نبت يخلط بالوسمة يختضب به .
2. (2112)- Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "(Saçlarýna) kýna yakmýþ bir adam gelmiþtir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Bu ne güzel!" buyurup takdir etti. (Az sonra) kýna ve ketem ile boyanmýþ biri geldi.
"Bu evvelkinden de güzel!" buyurdu. Sonra (saçlarýný) sarýya boyamýþ biri daha gelmiþti ki:
"Bu öbürlerinden de güzel!" buyurdu." [Ebû Dâvud, Tereccül 19, (4211); Ýbnu Mâce, Libâs 34, (3627).][39]
AÇIKLAMA:
1- Ketem, bir bitki olup, kýna gibi saç boyamasýnda kullanýlýr. Daha ziyade siyaha çalan bir renk býrakýr.
2- Bu hadis, tek baþýna kýna yakýlmasýnýn güzelliðine delil olmaktadýr. Ancak kýna ketem ile karýþýrsa daha da güzel ve makbul olmaktadýr. Bazý þârihler, kýna ile ketemin karýþýmýndan siyah renk hâsýl olacaðýný söyleyen Ýbnu´l-Esîr, Hattâbî gibi bir kýsým âlimlerin yanýldýðýna bu hadisten delil gösterirler. "Çünkü derler, erkekler kýna ve ketem ile boyanýrlar, Resûlullah da bunu takdir etmektedir, öyle ise bunlarýn karýþýmýndan hâlis siyah ortaya çýkmamaktadýr, zira siyah yasaklanmýþ bir renktir, (Resûlullah, nasýl olur da yasakladýðý bir rengi takdir eder?)"
Yine hadis göstermektedir ki, saçý sarýya boyamak, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) nazarýnda, kýnadan da, kýna ile ketem´in karýþmasýndan da muteber bir ameldir.[40]
ـ3ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّهُ كانَ يُصَفِّرُ لِحْيَتَهُ بِالصُّفْرَةِ وَيَقُولُ: رَأيْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَصْبُغُ بِهَا وَلَمْ يَكُنْ شَىْءٌ أحَبَّ إلَيْهِ مِنْهَا، وَقَدْ كانَ يَصْبُغُ بِهَا ثِيَابَهُ[. أخرجه أبو داود والنسائى.»وفي رواية لهما عن أنس قال: ]مَا خَضَبَ رَسُولُ اللّه #، وَإنَّهُ لَمْ يَبْلُغْ مِنْهُ الشّيْبُ إّ قَلِيً قالَ: وَلَوْ شِئْتُ أنْ أعُدَّ شَمَطَاتٍ كُنَّ في رَأسِهِ لَفَعَلْتُ، وكانَ أبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما يَصْبُغَانِ بِالحِنَّاءِ وَالْكَتَمِ[.»الشَّمَطُ«: الشيب.»وَالشَّمَطَاتُ«: الشعرات البيض .
3. (2113)- Hz. Ýbnu Ömer (radýyallâhu anh)´den rivâyete göre, sakalýný sufra denen sarý boya ile boyar ve derdi ki: "Ben, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý gördüm, sakalýný bununla boyamýþtý, en çok sevdiði boya da bu idi. Bununla elbisesini boyadýðý da olurdu." [Ebû Dâvud, Libâs 18, (4064), Tereccül 19, (4210); Nesâî, Zînet 17, (8, 140).]
Buhârî ve Müslim´de, Hz. Enes´ten gelen bir rivâyette þöyle denir: "Resûlullah hiç saçýný boyamadý. Çünkü ondaki beyazlar çok azdý. Baþýndaki aklarý saymak istesem sayabilirdim. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer (radýyallâhu anhümâ) (saçlarýný) kýna ve ketem ile boyarlardý." [Buhârî, Libâs 66, Menâkýb 23; Müslim, Fedâil 100-105, (2341); Ebû Dâvud, Tereccül 18, (4209); Nesâî, Zînet 17, (8, 140, 141).][41]
AÇIKLAMA:
1- Bu rivâyet, sadece Hz. Ömer´in deðil Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn sarý renkle (za´ferân´la) sakalýný boyadýðýný ifâde etmektedir. Hadisin burada yer almayan ziyâdesinde elbisesinin tamamýný ve hatta sarýðýný da za´ferân´la (sarý) boyadýðý belirtilir.
2- Burada bir noktaya dikkat çekmemiz gerekmektedir. Bir rivâyette, za´ferân´la boyanmýþ olanýn cenâzesinde (rahmet) meleklerinin hazýr bulunmayacaðý ifade edilmiþtir. Halbuki sadedinde olduðumuz rivâyet, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn sarýk, elbise, sakal hep za´ferânla boyandýðýný ifâde etmekte ve ortada bir teâruz gözükmektedir.
Ýbnu Battâl ve Ýbnu´t-Tîn´in meseleye getirdikleri açýklama þöyle: "Za´ferân ile boyanmakla ilgili yasak, bedenle ilgilidir ve kerâhete hamledilir, harama deðil. Zira, bedenin za´feranlanmasý, Þâriin haram etmeksizin yasaklamýþ olduðu tereffühe girer: Abdurrahman´ýn rivâyetine göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýna gelir, bir rivâyette tasrîh edildiði üzere üzerinde za´ferândan hâsýl olan sarýlýk izi mevcuttur. Resûlullah bunu görür, ancak ne tenkîd eder, ne de yýkanmasýný emreder."[42]
radyobeyan