Kütübü Sitte
Pages: 1
Zinet By: armi Date: 19 Nisan 2010, 16:06:10





ZÝNETLE ÝLGÝLÝ BÖLÜM
BÝRÝNCÝ BÂB
TAKILAR
UMUMÎ AÇIKLAMA
ÝKÝNCÝ BÂB
HÝDAB (SAÇ BOYAMASI)
UMUMÎ AÇIKLAMA
HZ. PEYGAMBER SAKALINI BOYADI MI?.
KIYAFET VE KIYAFETTE CÝNSLERÝN AYRIMI
KIYAFET
MÜEYYÝDE
ÜÇÜNCÜ BÂB
HALÛK
UMUMÎ AÇIKLAMA
DÖRDÜNCÜ BÂB
TÜYLER SAÇ VE BAKIMI
TRAÞ
ÝGRETÝ SAÇ TAKMA
SAÇI ALNA DÖKME VE AYIRMA.
SAÇTAKÝ AKLARIN YOLUNMASI
BIYIGIN KESÝLMESÝ
SAKALLA ÝLGÝLÝ MEKRUHLAR
BEÞÝNCÝ BÂB
KOKU VE YAG
ALTINCI BÂB
ZÝNETLE ÝLGÝLÝ ÇEÞÝTLÝ MESELELER
A) FITRAT NEDÝR?
B) FITRATTAN OLAN ÞEYLER
SÜNNET YAÞI
YEDÝNCÝ BÂB.
NAKIÞLAR, SÛRETLER VE ÖRTÜLER HAKKINDA
RESSAMLARIN ZEMMÝ, RESÝM VE ÖRTÜLERÝN KERÂHETÝ
SÛRET VE PERDELERLE ÝLGÝLÝ KERÂHET
MÜNKER OLAN ZÝYAFETE KATILMALI MI?
YASAK OLAN SURET
BEDÝÜZZAMAN´A GÖRE "YASAK RESÝM VE HEYKEL" ZULÜM, RÝYA VE HEVA VASITASIDIR


ZÝNETLE ÝLGÝLÝ BÖLÜM
(Bu bölümde yedi bâb vardýr)
BÝRÝNCÝ BÂB
AKILAR HAKKINDA
ÝKÝNCÝ BÂB
SAÇ BOYAMASI HAKKINDA
ÜÇÜNCÜ BÂB
HALÛK HAKKINDA
DÖRDÜNCÜ BÂB
TÜYLER HAKKINDA
SAÇ
TRAÞ
ÝGRETÝ SAÇ (PERUK) TAKMA
SALMA VE AYIRMA AKLARI YOLMA BIYIGIN KESÝLMESÝ
BEÞÝNCÝ BÂB
KOKU VE YAG HAKKINDA
ALTINCI BÂB
ZÎNETLE ÝLGÝLÝ ÇEÞÝTLÝ MESELELER HAKKINDA
YEDÝNCÝ BÂB
NAKIÞLAR, RESÝMLER, ÖRTÜLER HAKKINDA
RESSAMLARIN ZEMMÝ
RESÝM VE ÖRTÜLERÝN KERÂHETÝ

BÝRÝNCÝ BÂB
TAKILAR

UMUMÎ AÇIKLAMA:



Zînet, güzelleþmek mânasýna gelen tezeyyün´den gelir, kendisi ile güzelleþilen þey demektir. Dilimizdeki karþýlýðý süstür. Nitekim, güzellik kazanmak için kullanýlan þeye süs demekteyiz.

Gerek bedenimize ve gerekse kullandýðýmz eþyalara (âlet, mesken, hayvan vs.) güzelleþme veya güzelliðini artýrmak için bir kýsým maddî unsurlar ilâve etmek bidâyetten beri bütün insanlarýn müþterek bir vasfýdýr. Bir baþka ifâde ile zînet, beþeriyetin maddî kültüründe mühim bir yer iþgal eder. Öyle ki, günlük olarak her an kullandýðýmýz giyimkuþamdan defterkaleme, üzerinde oturduðumuz sandalyeye veya minderden bineklerimize, evimizin iç ve dýþýndan sokaklarýmýza, caddedelerimize varýncaya kadar herþeyde, sâdece göz zevkimize hitâb eden tezyînî bir unsur vardýr. Baþka bir fonksiyonu olmadýðý için eþyalarýmýz o unsurlar bulunmadan da kendilerinden beklenen hizmeti eksiksiz yerine getirebilirler. Buna raðmen azýmsanmayacak külfet, zahmet ve masrafýna katlanarak tezyînî unsurdan vazgeçmeyiz.

Öyle ise zînet, ferdî veya millî þahsiyetimizin en mühim parçalarýndan biri olmalýdýr. Zîra ferdleri ve cemiyetleri birinden diðerine tefrîk eden sebeplerden bir kýsmý dýþ görünüþle, hâricî tezahürle ilgilidir. Hem hep biliriz ki, dýþ, için aynasýdýr.

Teknikte cihanþümûl deðerleri benimsemekle berâber, kültürde müstakillik, ümmetîlik ve nev-i þahsýna münhasýrlýk´ý esas alan Ýslâm dininin[1] bir bakýma iç dünyanýn ve medenî hayatýn hâricî tezahürü olan zînet ve zînetle ilgili meselelerde sessiz kalmasý, görüþ beyan etmemesi olamazdý. Nitekim dînimizin iki semâvî kaynaðýný teþkîl eden Kur´an ve Sünnet´te zînetle ilgili meselelere geniþ yer verildiðini görmekteyiz.

Her þeyden önce Kur´ân-ý Kerîm, zînet´e yer verir. O kadar ki, Rabbimizin dilinde, yeryüzünde insanla ilgili olarak mevcut her þey, onun imtihan edilmesi için yeyüzüne takýlmýþ bir süsten ibârettir:

إنَّا جَعَلْنَا مَا عَلى اَرْضِ زِينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمًَ "Ýnsanlarýn hangisinin daha iyi amelde bulunacaðýný ortaya koyalým diye yeryüzünde olan herþeyi, yeryüzünün süsü yaptýk" (Kehf 7 ). Bir âyette, mal ve evlatlarýn dünya hayatýnýn zîneti olduðu (Kehf 46) belirtilirken, bir diðerinde atlar, katýrlar ve merkebler´in (Nahl 8bir diðerinde insana verilen herbir þeyin "bir süs, bir geçimlik" olduðu (Kasas 60), bir çok âyette gökteki yýldýzlarýn da insanlar için semâyý tezyîn edici olarak yaratýldýðý (Hicr 16, Saffât 6, Mülk 5) belirtilir.

Þu âyet sadece yeryüzünde yaratýlan "eþya"yý deðil, bir bütün olarak "hayat"ý süs olarak ifâde eder: وَاعْلَمُوا اَنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ "Bilin ki, (âhiret için yaþanmayan) dünya ancak bir oyundur, bir eðlencedir, bir "süs" dür, aranýzda bir öðünüþdür, mallarda ve evlatlarda bir çoðalýþtýr..." (Hadîd 20).

Meþrû dairede bu yeryüzü zînetlerinden istifâde etmek her mü´minin hakkýdýr, kimse onu haram edemez; قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللّهِ الَّتِى اَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ

"De ki: "ALLAH´ýn kullarý için çýkardýðý "zînet"i temiz ve hoþ rýzýklarý kim haram etmiþ?" De ki: "Onlar dünya hayatýnda îman edenler içindir..." (A´raf 32). Bir baþka âyette de "denizden çýkarýlan süslerin de insanlarýn takýnmasý için yaratýldýðý" (Fâtýr 12) ifâde edilir.

Uzunca bir âyet ise kadýn tezyinatý ile ilgilidir. "Süslerini kimlere gösterebilirler, kimlere gösteremezler" (Nur 31) belirtilir.

Hülasa, Kur´ân-ý Kerîm, zînet meselesine birçok âyetlerinde yer vermiþtir.

Dînimizin ikinci kaynaðý olan Resûlullah´ýn Sünnet´i bu meseleyi daha da açmýþ, pek çok teferruata inip beyanlarda bulunmuþ, hükümler vaz´etmiþtir.

Sadedinde olduðumuz bahiste, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn kýlýk kýyâfete, evin tezyinatýna giren meselelerle ilgili beyanlarý görülecektir.[2]



ـ1ـ عن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَتَبَ النَّبىُّ # كِتَاباً فَقيلَ لَهُ: إنَّهُمْ َ يَقْرَءُُونَ كِتَاباً إَّ مَخْتُوماً، فَاتَّخَذَ خَاتَماً مِنْ فِضَّةٍ، وَنَقَشَ فِيهِ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّهِ، وقَالَ لِلنَّاسِ: إنِّى اتَخَذْتُ خَاتَماً مِنْ فِضَّةٍ، وَنَقَشْتُ فِيهِ مُحَمَّدٌ رَسولُ اللّهِ فََ يَنَقُشُ أحَدٌ عَلى نَقْشِهِ[.وفي رواية: ]أنَّ رسولَ اللّهِ # لَبِسَ خَاتَمَ فِضَّةٍ في يَمِينِهِ، وَكانَ فَصُّهُ

حَبَشِيّاً، وَكانَ يَجْعَلُ فَصَّهُ مِمَّا يَلِى كَفَّهُ[. أخرجه الخمسة.»الْفَصُّ الحَبَشِىُّ«: الجزع، أو العقيق، أو ضرب منهما يكون بالحبشة .



1. (2093)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (Ýran Kisrasýna göndermek için)bir mektub yazmýþtý. Kendisine: "Onlar mühürlü olmayan mektubu okumazlar" denildi. Bunun üzerine gümüþ bir mühür yaptýrdý. Üzerine Muhammed Resûlullah cümlesini kazdýrdý. Cemaate de:

"Ben bir mühür yaptýrdým. Üzerine Muhammed Resûlullah kazdýrdým, kimse bunu yüzüðüne kazdýrmasýn" buyurdu."

Bir rivâyette þöyle gelmiþtir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sað (eli) ne gümüþ bir yüzük taktý. Kaþý Habeþî idi. Karþý avucunun içine geliyordu." [Buhârî, Libâs 46, 50, 51, 54, 55; Müslim, Mesâcid 222, (640); Libâs 55-63, (2092-2095); Ebû Dâvud, Hâtim 1-2, (4214-4217, 4221); Tirmizî, Ýsti´zân 25, (2719), Libâs 14-17, (1739-1748); Nesâî, Zînet 48-82, (8, 173-195); Ýbnu Mâce, Libâs 39, (3639), 41, (3645).][3]



ـ2ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال ]اصطَنَعَ رسولُ اللّهِ # خَاتَماً مِنْ ذَهَبٍ فَصَنَعَ النَّاسُ خَوَاتِمَ الذَّهَبِ، ثُمَّ إنَّهُ جَلَسَ عَلى المِنْبَرِ فَنَزَعَهُ وَقالَ واللّهِ: َ ألْبَسُهُ أبَداً فَنَبَذَ النَّاسُ خَواتِيَمُهُمْ[. أخرجه الستة.وزاد في رواية: ]وَجَعَلَهُ فِي يَدهِ اليُمْنى[وفي أخرى: ]اتخَذَ رسولُ اللّهِ # خَاتَماً مِنْ وَرِقٍ فَكَانَ فِي يَدِهِ، ثُمَّ كانَ في يَدِ أبى بَكْرٍ، ثُمَّ في يَدِ عُمَرَ، ثُمَّ في يَدِ عُثْمَانَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهمْ حَتَّى وَقَعَ في بِئْرِ أرِيس، نَقْشُهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّهِ[.»بِئْرُ أرِيسِ«: عند مسجد قبا .



2. (2094)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kendisine altýndan bir yüzük yaptýrdý. Bunun üzerine halk da altýn yüzükler yaptýrdý. Bilâhare aleyhissalâtu vesselâm minbere çýkýp oturdu, yüzüðü çýkardý ve:

"Vallâhi bunu ebediyen takmýyacaðým!" dedi. Halk da yüzüklerini çýkarýp attýlar." [Buhârî, Libâs 45, 46, 50, 53, Eymân 6, Ý´tisâm 4; Müslim, Libâs 53, 55, (2091); Muvatta, Sýfatu´n-Nebî 37, (2, 936); Ebû Dâvud, Hâtem 1-2, (4218, 4219, 4220); Tirmizî, Libâs 16, (1741); Nesâî ,Zînet 43, 53, (8, 165, 178); Ýbnu Mâce, Libâs 40, (3642-3644).]

Bir rivâyette þu ziyâdeyi yaptý: "Yüzüðü sað eline takmýþtý. "Bir diðerinde de þu ziyâde vardýr: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) gümüþten bir mühür edindi, eline takmýþtý. Sonra Hz. Ebû Bekir´in eline intikal etti, sonra Hz. Ömer´e, sonra da Hz. Osmana (radýyallâhu anhüm)´a intikal etti. Erîþ kuyusuna düþünceye kadar onun elinde kaldý. Üzerindeki yazý Muhammed Resûlullah idi."[4]



AÇIKLAMA:



1- Bu hadis bir çok yönden faydalý bilgiler vermektedir.

* Bazý rivâyetlerde sarîh olarak belirtildiði üzere Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Ýran kralýna mektup yazmak istediði zaman, beynelmilel protokol kaidelerini bilen bazýlarýnca, devletlerarasý resmî yazýþmalarda mektuplarýn mühürlenmesinin bir âdet olduðu, mühürsüz mektuplara îtibâr edilmediði söyleniyor. Resûlullah bu îkâz üzerine derhal bir mühür kazdýrarak, üzerine Muhammed Resûlullah yazdýrýyor. Üç kelimelik bu ibâre alt alta üç satýrdan meydan gelir. Yani "Muhammed", "Resûl" ve "ALLAH" kelimeleri alt alta yazýlýyor.

* Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu mührü parmaðýna taktýðý bir yüzünün kaþýna kazdýrmýþtýr. Þu halde, rivâyetten de anlaþýlacaðý üzere, yapýlan iþ öncelikle "yüzük yaptýrmak" deðildir, mühür kazdýrmak´týr. Ancak mührün en pratik taþýma þekli yüzük olarak parmaða takmaktýr. Böylece Resûlullah´ýn bir zînet olan yüzüðü takmasý hadisesi mevzubahis olmuþtur.

* Dârakutnî´nin el-Efrâd´ýnda gelen bir rivâyete göre , bu mührü kazan Ya´lâ Ýbnu Ümeyye adýnda bir sahâbidir.

* Yapýlan amelin öncelikle mühür kazdýrma iþi olduðunu þuradan da öðreniyoruz: Resûlullah ashâbýn, kendisini taklîden yüzük ittihâz edeceklerini bildiði için yüzüðün kaþýna Muhammed Resûlullah ibâresini kadýrmamalarýný tembihliyor. Aksi takdir de o mührün Resûlullah´a aidiyeti kalmazdý . Çünkü mühür ferde ait, ferdi gösteren taklîd edilmemesi gereken bir alâmettir. Ashâb bu yasaða uyar. Ýbnu Ömer. mührüne : "Abdullah Ýbnu Ömer" diye isim kazdýrýr. Ebû Ubeyde ve Huzeyfe´nin Elhamdülillah diye, Hz. Alli´nin Alahu´l -Melik diye, Ýbrahim Nehâî´nin Billâh diye, Mesrûk´un Bismillah diye, Ebû Ca´fer el-Bâkýr´ýn el-Gurretulillâh diye yüzüklerine yazýlar kazdýrdýklarý rivâyet edilmiþtir. Yüzüðe zikrullahýn kazýlabileceði çoðu alimlerce kabul edilmiþtir.

* Peygamberimiz, yüzüðün mühür kýsmýný, yani kaþýný parmaðýn avuç tarafýna getiriyor.

* Bu mührü önce altýndan yaptýrýyor. Herkes altýndan yüzük yaptýrmaya kalkýnca, altýný atýp gümüþten yaptýrýyor. Çünkü altýn ve ipek erkeklere haramdýr.

2- Habeþî kaþ, sedef veya akîk taþý veya bunlar gibi Habeþistan´da îmâledilen ve yüzüklere kaþ olarak takýlan bir süsleme taþý.

3- Resûlullah´ýn bu yüzüðü, vefatýndan sonra, Ýslâm devletinin resmî mühürü olarak arkadan gelen üç halîfe tarafýndan da kullanýlmýþtýr: Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osmân (radýyallâhu anhüm). Ancak Hz. Osman zamanýnda, yüzük Kuba Mescidine yakýn bir bahçenin içinde bulunan Erîþ kuyusuna düþmüþ, bütün aramalara raðmen bulunamamýþtýr. Bazý rivâyetler ise, Said Ýbnu Ebî´l-Âs´ýn azadlýsý olan Muaykýb (radýyallâhu anhümâ)´ýn elinden düþtüðünü söyler. Muaykýb ilk müslüman olanlardandýr. Önce Habeþistan´a sonra Medîne´ye hicret etmiþtir. Bedir gâzilerindendir. Daha sonra baþta Bey´atu´r-Rýdvan olmak üzere pek çok gazvelere katýlmýþtýr. Üsdü´l-Gâbe´de, "Resûlullah´ýn mührüne nezâret ederdi" denir. Bu iþi Resûlullah´ýn saðlýðýndan îtibâren mi yaptýðý tasrîh edilmez. Ancak el-Ýsâbe´de Hz. Ömer zamanýnda Beytülmâl´a, Hz. Osman zamanýnda mühüre nezâret ettiði tasrih edilir. Cüzzamlý idiyse de Hz. Ömer, doktorlar temin ettirir, hastalýðýn ilerlemesi önlenir. Resûlullah´tan bazý rivâyetlerde bulunmuþtur. Hz. Osman´ýn hilâfetinin sonlarýnda vefat etmiþtir. Mamafih Hz. Ali devrinde vefat ettiði de söylenmiþtir.[5]

4- HADÝSTEN ÇIKARILAN BAZI HÜKÜMLER


* Erkeklerin gümüþ yüzük takmalarý câizdir. Bu hususta fukahâ icma eder. Þârihlerin belirttiðine göre bazý Þamlý âlimler: "Yüzük sadece hükümdarlar için câizdir" demiþ ise de, Nevevî ve baþka âlimler bunu reddederler ve bu görüþün þâz olduðunu belirtirler.

* Yüzüðe sahibinin ismi veya zikrullah kazýlabilir. Gerçi zikrullah´ýn kazýlýp kazýlamayacaðý münakaþa edilmiþir. Baþta Hz. Hasan ve Hüseyin (radýyallâhu anhümâ) olmak üzere çoðunluðun bunda bir beis görmediði, Ýbnu Sîrîn´in Hasbiyallah ve benzeri ibârelerin yazýlabileceðini söylediði belirtilmiþtir. Ýbnu Hacer,"caiz deðil" görüþünün bu ibarelerin yazýldýðý yüzüðü, cünüb ve hayýzlý kimselerin taþýyabileceði, istinca sýrasýnda parmakta bulundurulabileceði endiþesinden ileri geldiðini, binaenaleyh bu durumlara yer verilmeyince kerâhetin ortadan kalkacaðýný belirterek ihtilâfý te´lîf eder. Müslüman âlimler, tahâret sýrasýnda ismullah yazýlý yüzüðün elde bulunmasýný mekruh ve edebe aykýrý bulmada ittifak ederler.

* Bu hadis, yüzük takýnmanýn ve sâlihlerin eserleriyle teberrükün câiz olduðuna delildir.

* Yüzük kaþýnýn akik taþýndan olmasý sünnettir.[6]



ـ3ـ وعن بريدة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]جَاءَ رَجُلٌ إلى رسولِ اللّهِ # وَعَلَيْهِ خَاتَمٌ مِنْ حَدِيدٍ. فقَالَ: مَالِى أرَى عَلى أحَدِكُمْ حِلْيَةَ أهْلِ النَّارِ فَطَرَحَهُ ثُمَّ جَاءَهُ وَعَلَيْهِ خَاتَمَ مِنْ صُفْرٍ، فقَالَ: مَالِى أجِدُ مِنْكَ رِيحَ ا‘صْنَامِ، ثُمَّ أتَاهُ وَعَلَيْهِ خَاتَمٌ مِنْ ذَهَبٍ، فقَالَ: مَالِى أرَى عَلَيْكَ حِلْيَةَ أهْلِ الجَنَّةِ؟ فقَالَ مِنْ أىِّ شَىْءٍ أتَّخِذهُ؟ قالَ: مِنْ وَرِقٍ، وََ تُتِمَّهُ مِثْقَاً[. أخرجه أصحاب السنن .



3. (2095)- Büreyde (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýna, parmaðýnda demir yüzük bulunan bir adam uðramýþtý. (Yüzüðü görünce): "Niye bazýlarýnýzýn üzerinde ateþ ehlinin süsünü görüyorum!" buyurdu. Adam derhal onu çýkarýp attý. Sonra parmaðýnda sarý renkli (pirinç) yüzük taþýyor olduðu halde geldi. Bu sefer.

"Niye sende putlarýn kokusunu hissediyorum?" dedi Bilahare adam altýn yüzük takmýþ olarak geldi? Bu sefer de:

"Sende niye cennet ehlinin süsünü görüyorum?" dedi. Bunun üzerine adam:

"Öyleyse yüzüðüm neden olsun?" diye sordu.

"Gümüþten dedi, ancak aðýrlýðý bir miskale ulaþmasýn." [Tirmizî, Libâs 43, (1786); Ebû Dâvud, Hâtem 4, (4223); Nesâî, Zînet 47, (8, 172).][7]



AÇIKLAMA:



Bu rivayet, müslümanlarýn parmaðýnda taþýyacaðý yüzüðün madenini ve rengini belirlemektedir:

* Demirden olmamalýdýr. Bazý alimlere göre, O, kâfirlerin zîneti olduðu için veya cehennemde baðlanacaklarý zincirler ve boyunlarýna takýlacak laleler suretinde ahirette de süslerini teþkil edeceði için yasaklanmýþtýr. Diðer bir kýsým alimler de, "Saldýðý pis koku sebebiyle demir yüzük yasaklanmýþtýr" demiþlerdir. Hadisin üslubu, baþka açýklamalara da müsaittir.

* Pirinçden de olmamalý. Hadiste sufr yani sarý diye ifade edilmiþtir. Ebû Dâvud´un rivâyetinde þebeh´den yüzük þeklinde þebeh kelimesiyle ifâde edilmiþtir. Maksad bakýrdýr. Renk itibariyle altýna benzediði için þebeh denmiþtir. Bakýr yüzükle ilgili yasaðýn put kokuyor diye gerekçeye baðlanmasý putlarýn bakýrdan yapýlmasý sebebiyledir.

* Altýndan da olmamalý. Altýn cennet ehlinin süsüdür, dünyada erkeklere haram kýlýnmýþtýr. Altýn ve ipeðin tahrimiyle ilgili rivâyetler mütevâtirdir.

* Erkeklerin yüzüðü gümüþten olmalýdýr. Gümüþün helal olduðu hususunda baþka rivâyetler de vardýr.Bir miskalden hafif olmalýdýr. Ulemâ bu tahdidi israfla îzah eder.

* Bir miskali bulur veya geçerse malýn israf edilmiþ olacaðýný belirtir. Bazý âlimler bunu tenzihî bir yasaklama anlayarak daha aðýr yüzüklerin câiz olabileceðini söylemiþtir. Þâfiîlerden bir grup ise aðýrlýðý bir miskali aþan yüzüðün haram olduðuna hükmetmiþtir.[8]



ـ4ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]رَأى رَسُولُ اللّهِ # في يَدِ رَجُلٍ خَاتَماً مِنْ ذَهَبٍ فَنَزَعَهُ وَطَرَحَهُ وقَالَ: يَعْمِدُ أحَدُكُمْ إلى جَمْرَةٍ مِنْ نَارٍ فَيَجْعَلُهَا في يَدِهِ فَقِيلَ لِلرَّجُلٍ: بَعْدَ مَا ذَهَب رَسولُ اللّهِ # خُذْ خَاتَمَكَ انْتَفِعْ بِهِ فقَالَ: َ وَاللّهِ َ آخُذهُ أبداً، وَقَدْ طَرَحَهُ رَسولُ اللّهِ #[. أخرجه مسلم .



4. (2096)- Ýbnu Abbas (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir adamýn elinde altýndan bir yüzük gördü. Onu çýkarýp attý ve:

"Biriniz tutup ateþten bir parçayý alýp eline koyuyor!" buyurdu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) gidince adama: "Yüzüðünü al (baþka sûrette) ondan faydalan" dediler. O:

"Hayýr! Vallâhi ebediyen almayacaðým, onu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) attý" dedi." [Müslim, Libâs 52, (2090).][9]



ـ5ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]قَدِمَتْ هَدَايَا مِنْ النَّجَاشِيِّ فِيهَا خَاتَمٌ مِنْ ذَهَبٍ فِيهِ فَصٌّ حَبَشِىٌّ، فَأَخَذَهُ رَسولُ اللّهِ # بِعُودٍ، أوْ بِبَعْضِ أصَابِعِهِ مُعْرِضاً عَنْهُ، ثُمَّ دَعَا أُمَامَةَ بِنْتَ أبِى الْعَاصِ بِنْتَ بِنْتِهِ زَيْنَبَ، فقَالَ: تَحَلِّى بِهذِهِ يَا بُنَيَّة[. أخرجه أبو داود.



5. (2097)- Hz. Âiþe (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a Habeþ kralý Necâþî´den hediyeler geldi. Ýçerisinde Habeþî kaþlý bir de altýn yüzük vardý. Resûlullah onu bir çöple veya tiksinerek bir parmaðýyla aldý. Kýzý Zeyneb´in kýzý Ümâme Bintu Ebî´l-Âs´ý çaðýrýp: "Yavrucuðum al þunu, takýn!" dedi." [Ebû Dâvud, Hâtem 8, (4235).][10]



ـ6ـ وعن سعيد بن المسيب قال: ]قالَ عُمَرُ لِصُهَيْبٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: مَالِى أرَى عَلَيْكَ خَاَتَمَ الذَّهَبِ؟ فقَالَ: قَدْ رَآهُ مَنْ هُوَ خَيْرٌ مِنْكَ فَلَمْ يَعِبهُ قال: مَنْ هُوَ؟ قالَ: رَسولُ اللّهِ #[. أخرجه النسائى .



6. (2098)- Saîd Ýbnu´l-Müseyyeb anlatýyor: "Hz. Ömer, Süheyb (radýyallâhu anhümâ)´e: "Niye parmaðýnda altýn yüzük görüyorum?" dedi. Beriki: "Onu senden daha hayýrlý olan da gördü, ama ayýplamadý" deyince, Hz. Ömer:

"O da kimmiþ?" dedi. Süheyb: "Resûlullah!" cevabýný verdi." [Nesâî, Zînet 42, (8, 164, 165).][11]



AÇIKLAMA:



Son üç hadis altýn yüzüðün tahrimiyle ilgilidir. Birinci hadis, Hz. Peygamber´in, yasaðýn ciddiyetinin kavranmasý için, altýn yüzüðü takan kimsenin parmaðýndan eliyle çýkarýp atmaktadýr. Âlimler, burada münkere elle müdâhalenin bir örneðini de bulmaktadýrlar. Yüzüðün atýlmasý, telef edilmesi mânasýna deðildir, zecr içindir. Zîra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) mal israfýný yasaklamýþtýr. Adamýn "ebediyen almam!" demesi, Resûlullah´a son derece baðlýlýðýnýn ifâdesidir. Bir takva olarak yüzüðü almayýp, muhtaçlara tasadduk etmesi takdîr edilecek bir durumdur.

Ýkinci hadis Habeþ kralý Necâþî´nin hediyelerinden bahsetmektedir. Baþka rivâyetlerde bu hediyeler meyanýnda bir çift sâde mest, bir cam bardak, üç aded baston da sayýlýr. Hz. Peygamber´e bazý komþu krallardan hediyeler gelmiþ idi. Bu mevzu ileride müstakil bir bölüm olarak gelecektir (5783-5790). Sadedinde olduðumuz rivâyet, Habeþ kralýnýn hediyeleri arasýnda çýkan altýn yüzüðü, Resûlullâh´ýn kýz torunu Ümâme´ye taktýðýný belirtmektedir. Yüzüðü çöple ve tiksinti ile almasý, altýn zînetin erkeklere haram olmasý sebebiyledir. Ulemâ, altýn zînetin kadýnlara helâl olduðu husûsunda nass kabul etmiþlerdir.

Üçüncü hadis, erkeklerin altýn yüzük kullanabileceklerini ifâde etmektedir. Ancak Nesâî´nin, es-Sünenü´l-Kübrâ´da hadisi kaydettikten sonra "Bu hadis münkerdir" demiþtir.

Berâ Ýbnu´l-Âzib (radýyallâhu anh)´in de parmaðýnda altýn yüzük taþýdýðý, niçin böyle yaptýðýný soranlara: "Bu yüzük, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bana bahþettiði bir armaðandýr. Bunu bana Resûlullah takmýþtýr. Ve: "ALLAH´ýn ve Resûlullah´ýn sana ihsan ettiði bu yüzüðü kullan" buyurdu!" demiþtir. Tahâvî´nin Meâni´l-Âsâr´da kaydettiði bu rivâyet de erkeklere altýn yüzüðün cevazýný sarîh olarak ifâde eder.

Altýn yüzüðün erkeklere haram olduðunu söyleyen âlimler, bu itiraza þu cevabý verirler:

1- Mübah kýlýcý bir rivâyetle, haram kýlýcý bir rivâyet teâruz ederse, ihtiyaten haram kýlýcý râcih addedilir, mübah kýlýcý da metrûk ve mercûh addedilir.

2- Altýn yüzük kullanmayý erkeklere helâl kýlan rivâyetler, tahrimden önceki durumu aksettirebilir. Ancak þurasý da açýk ki, Berâ´ya yüzüðün sorulmuþ olmasý, hâdisenin tahrîmden sonra cereyan ettiðini gösterir.

Þu halde, bu meselede birinci cevap daha ikna edicidir.

Hemen belirtelim ki, bazý âlimler, "lüzûm olmadýðý durumlarda yüzük taþýmayý terketmek evladýr" demiþtir. Hanefî fakihlerinden Hulvânî, talebelerine yüzük takmayý yasaklamýþtýr. Ýhtiyâr´da "yüzük takmak, bir ihtiyaçtan neþet ediyorsa sünnettir" denir. Tatarhâniye´de mutlak sûrette caiz olduðu ifâde edilir. Hanefîlerin görüþü de bu merkezdedir.

Kâmil Miras, Tecrid-i Sarîh tercümesinde bu bahsi iþlerken, örfe müstenîd bir zaruret gerekçesiyle niþan yüzüklerinin altýndan olmasýný câiz görür. Ne var ki, niþan yüzüðü takmanýn zarûret olmasý su götürür bir keyfiyettir.[12]



ـ7ـ وعن عليّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نَهَانِى رَسولُ اللّهِ # أنْ أجْعَلَ خَاتمِى في هذهِ، وَأشَارَ إلى الوُسْطَى وَالَّتِى تَلِيهَا[. أخرجه الخمسة إ البخارى.وفي رواية أبى داود والترمذي: ] نَهَانِى عَنِ القَسِّىِّ، وَالمِيْثَرَةِ الحَمْرَاءِ، وَأنْ ألْبَسَ خَاَتَمِى في هذِهِ، أوْفى هذِهِ، وَأشَارَ إلى السَّبَّابَةِ وَالوُسْطَى[ .



7. (2099)- Hz. Ali (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yüzüðümü þu parmaða koymamý yasakladý -ve eliyle orta ve ondan sonra gelen (þehadet) parmaðýna iþaret etti- buyurdu." [Müslim, Libâs 64, (2078); Tirmizî, Libâs 44, (1787); Nesâî, Zînet 53, (8, 177); Ebû Dâvud, Hâtem 4, (4225).][13]



ـ8ـ وعن رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ] أنَّ النَّبىَّ # كانَ يَتَخَتَّمُ فِي يَمِينِهِ[. أخرجه أبو داود والنسائى.



8. (2100)- Yine Hz. Ali (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah yüzüðünü sað eline takardý." [Ebû Dâvud, Hâtim 5, (4226); Nesâî, Zînet 49, (8, 175).][14]



ـ9ـ وعن جعفر بن محمد عن أبيه: ]أنَّ الحَسَنَ وَالحُسَيْنَ كانا يَتَخَتَّمانِ في يَسَارِهِمَا[. أخرجه الترمذي وصححه .



9. (2101)- Cafer Ýbnu Muhammed, babasýndan naklen anlatýyor: "Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (radýyallâhu anhümâ), yüzüklerini sol ellerine takarlardý." [Tirmizî, Libâs 16, (1743).][15]



ـ10ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كانَ النَّبىُّ # يَتَخَتَّمُ فِي يَسَارِهِ وكانَ فَصُّهُ فِي بَاطِنِ كَفِّهِ: وَكانَ ابنُ عُمَرَ يَفْعَلُهُ[. أخرجه أبو داود .



10. (2102)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yüzüðü sol eline takardý ve kaþýný avucunun içine getirirdi. Ýbnu Ömer de böyle yapardý. [Ebû Dâvud, Hâtem 5, (4227, 4228).][16]



AÇIKLAMA:




Son dört hadis, yüzüðün takýlmasý gereken el ve parmaklar hakkýnda bilgi vermektedir. Bunlardan birincisinde orta parmakla ondan sonra gelen þehâdet parmaðýna yüzük takmanýn yasaklandýðý anlaþýlmaktadýr.

Müteakip rivâyetlerin bazýsý yüzüðün sað ele takýlacaðýný belirtirken, bazýsý da sol ele takýlacaðýný ifâde etmektedir. Her iki ele de yüzük takýlabileceðini ifâde eden baþka sahîh rivâyetler de vardýr. Ulemâ, rivâyetlerden hareketle yüzüðün her iki ele de takýlabileceðine hükmetmiþlerdir. Hangisinin tercîh edilmesi gerektiði yani efdal olduðu hususunda ihtilaf edilmiþtir. Ancak saðla ilgili rivâyetler daha fazladýr. Ýbnu Hacer, tezeyyün yani bir süs unsuru olarak takan saða, mühür olarak takan sola takmalýdýr, dedikten sonra saða takmanýn tercîh edilmesinin gereðine dikkat çeker. "Çünkü der, sol el istincada kullanýldýðý için, necaset deðmekten korunmuþ olur." Ona göre mühür olarak kullanýlýnca sað elle soldan çýkarýlmasý kolay olur.

Ayrýca erkeklerin küçük parmaða takmalarý efdaldir, zira iþe mani olmaz. Kadýnlar ise, parmaklarýna müteaddid yüzükler takabilirler.[17]



ـ11ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كانَ النَّبىُّ # إذَا دَخَلَ الخََءَ نَزَعَ خَاَتَمَهُ[. أخرجه الترمذي وصححه والنسائى. وزاد رزين: ]وكَانَ فِى يَدِهِ الْيُسْرَى[.



11. (2103)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) helâya girdiði zaman yüzüðünü çýkarýrdý." [Tirmizî, Libâs 16, (1746); Nesâî, Zînet 54, (8, 178). Rezin þu ilâvede bulunmuþtur: "Yüzük Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn sol elinde idi."][18]



AÇIKLAMA:




Aliyyü´l-Kâri helaya girerken Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn, yüzüðü parmaðýndan çýkarmasýný, yüzüðün kaþýna kazýlmýþ olan Muhammed Resûlullah ibâresi sebebiyle olduðunu belirtir. Bu rivâyetten hareketle, yüzükte ALLAH´ýn veya Resûlü´nün ismi veya Kur´ân bulunmasý halinde helaya girerken çýkarýlmasý gerektiðine hükmedilmiþtir. Ýbnu Hacer gibi diðer bir kýsým âlimler, daha da ileri giderek herhangi bir peygamber veya melek ismi bulunsa çýkarmasý gerektiðine, aksi davranýþýn mekruh olduðuna hükmederler. Bu hükmün Hanefî mezhebine de uygun olduðu belirtilmiþtir.[19]



ـ12ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أتَتِ امْرَأةٌ النَّبىَّ # فقَالَتْ يَا رَسُولَ اللّهِ: سِوَارَيْنِ مِنْ ذَهَبٍ؟ فقَالَ: سوَارَيْنِ مِنْ نَارٍ، فقَالَتْ: طَوْقٌ مِنْ ذَهَبٍ؟ قَالَ: طَوْقٌ مِنْ نارٍ قَالَتْ: قُرْطَيْنِ مِنْ ذَهَبٍ؟ قالَ: قُرْطَيْنِ مِنْ نَارٍ، فكَانَ عَلَيْهَا سِوَارَانِ مِنْ ذَهَبٍ فَرَمَتْ بِهَما وَقالَتْ: إنَّ المَرْأةَ إذَا لَمْ تَتَزَيَّنُ لِزَوْجِهَا صَلِفَتْ عِنْدَهُ فقَالَ: مَا يَمْنَعُ إحَدَاكُنَّ أنْ تَصْنَعَ قُرْطَيْنِ مِنْ فِضّةٍ: ثُمَّ تُصَفِّرُهُ بِزَعْفَرَانٍ، أوْ بِعَبِيرٍ[. أخرجه النسائى.»الْقُرْطُ«: من حلى ا‘ذن معروف.و»وَصَلِفَتِ المَرْأةُ عِنْدَ زَوْجِهَا«: إذا لم تحظ عنده.و»وَالْعَبِيرُ«: أخط من الطيب تجمع بالزعفران



12. (2104)- Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Bir kadýn Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gelerek sordu:

"Ýki altýn bilezik hakkýnda ne dersiniz, (takayým mý?)"

"Ateþten iki bileziktir, (takmayýn!)" deyip cevap verdi. Kadýn devamla:

"Pekâlâ altýn gerdanlýða (ne dersiniz?)" diye sordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan yine:

"Ateþten bir gerdanlýk!" cevabýný aldý. O, yine sordu:

"Bir çift altýn küpeye ne dersiniz?"

"Ateþten bir çift küpe!"

Kadýnda bir çift altýn bilezik vardý. Onlarý çýkarýp attý ve:

"(Ey ALLAH´ýn Resûlü), kadýn kocasý için süslenmezse, onun yanýnda kýymeti düþer" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Sizden birine, gümüþ küpeler takýnmasýndan, bunlarý za´feran veya abîr ile sarartmasýndan kimse engel olmaz!" cevabýný verdi." [Nesâî, Zînet 39, (8, 159).][20]



AÇIKLAMA:




1- Abîr´e za´ferân da denmiþ ise de bunun za´ferânla karýþtýrýlan bir sürünme maddesi (tîb) olduðu ifâde edilmiþtir. en-Nihâye´de: "Farklý maddelerin karýþýmýyla elde edilen renkli bir tîb çeþididir" diye açýklanýr. Gümüþ, bunlarla muamele edilince sarararak altýn görünümünü kazanmaktadýr.

2-Bu hadis, altýnýn zînet olarak kullanýlmasýnýn kadýnlara da haram olduðunu ifâde ediyorsa da, daha önce açýklandýðý üzere, muayyen þartlar çerçevesinde kadýnlarýn altýn tezyinat kullanmalarý helâldir.[21]



ـ13ـ وعن ثوبان رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]جَاءَتْ فِاطِمَةُ بِنْتُ هُبَيْرَةَ إلى رَسُولِ اللّه # وفي يَدِهَا فَتْخٌ مِنْ ذَهَبٍ. »أىْ خَوَاتِيمُ ضِخَامٌ«، فَجَعلَ رسولُ اللّه # يَضْرِبُ يَدَهَا، فَدَخَلَتْ عَلى فَاطِمَةَ بِنْتِ رَسُولِ اللّهِ # رَضِيَ اللّهُ عَنْها تَشْكُو إلَيْهَا الَّذِى صَنَعَ بِهَا رَسُولُ اللّهِ #، فَانْتَزَعَتْ فَاطِمَةُ رَضِيَ اللّهُ عَنْها سِلْسِلةً في عُنُقِهَا مِنْ ذَهَبٍ، فقَالَتْ: هذِهِ أهْدَاها إلىَّ أبُو حَسَنٍ، فَدَخَلَ النَّبى # وَالسِّلْسِلَةُ في يَدِهَا، فقَالَ يَا فَاطِمةُ: أيَسُرُّكِ أنْ تَقُولَ النَّاسُ: ابْنَةُ رَسُولِ اللّهِ # في يَدِهَا سِلْسِلَةٌ مِنْ نارٍ: ثُمَّ خَرَجَ فَلَمْ يَقْعُدْ: فَأرْسَلَتْ فَاطِمَةُ بِالسِّلْسِلَةِ فَبَاعَتْهَا وَاشْتَرَتْ بِثَمَنِهَا عَبْداً فَأعْتَقَتْهُ: فََحُدِّثَ رَسولُ اللّهِ # بِذلِكَ، فقَالَ: الْحَمْدُللّهِ

الَّذِى أنْجى فَاطِمَةَ مِنَ النَّارِ[. أخرجه النسائِى.»الْفَتْخُ«: جمع فتخة، وهى حلقة فصّ فيها تجعلها المرأة في أصابع يديها، وربما وضعتها في رجلها .



13. (2105)- Sevbân (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýna Fâtýma Bintu Hübeyre, elinde altýndan iri yüzükler (Feth) olduðu halde gelmiþti. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), kadýnýn ellerine vurmaya baþladý. Fâtýma da hemen (oradan sývýþýp) Resûlullah´ýn kerîmeleri Fâtýmatu´z-Zehrâ (radýyallâhu anhâ)´nýn yanýna girdi. Ona Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn kendisine olan davranýþýný anlattý. Bunun üzerine Hz. Fâtýma (radýyallâhu anhâ) boynundaki altýn zinciri çýkarýp: "Bunun bana Hasan´ýn babasý Hz. Ali (radýyallâhu anhümâ) hediye etti" dedi. Zincir daha elinde iken Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanlarýna girdi ve þunu söyledi:

"Ey Fâtýma! Halkýn: "Resûlullah´ýn kýzýnýn elinde ateþten bir zincir var!" demesi seni memnun eder mi?" dedi ve böyle diyerek oturmadan geri dönüp gitti. Bunun üzerine Fâtýma (radýyallâhu anhâ) zinciri çarþýya gönderip sattýrdý, parasýyla bir köle satýn aldý ve onu âzad etti.

Bu olanlar Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a anlatýlýnca: "Fâtýma´yý ateþten kurtaran ALLAH´a hamdolsun!" buyurdular." [Nesâî, Zînet 39, (8, 158).][22]
AÇIKLAMA:



1- Feth, "fetha"nýn cem´idir. Fetha iri, kaþsýz yüzüðe denir. Daha ziyâde kadýn süsüdür, el parmaklarýna veya ayaða takýnýr.

2- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn Fâtýma Bintu Hübeyre´nin eline vurmasý zecr maksadýna mâtuftur. Yani altýnla süslendiði, parmaklarýna altýn yüzükler taktýðý için, ellerine vurmak sûretiyle memnuniyetsizliðini izhâr edip, altýn takýnmaktan zecr etmiþtir.

Hadisin mânasý bu olmakla beraber, Ýslâm´ýn altýn süsler hususundaki hükmü bu deðildir. Bu ve buna mümasil, kadýnlara altýný haram kýlan hadislerin mensuh olduðu kabul edilmiþtir. Nevevî, bu hususta icma olduðunu söyler. Zikri geçen neshedici hadis þudur: إِنَّ هَذَيْنِ حَرَامٌ عَلَى ذُكُورِ اُمَّتِى حِلٌّ ‘ُِنَاثِهَا "...Þu iki madde (altýn ve ipek) ümmetimin erkeklerine haramdýr, kadýnlara helâldir."

Bu mesele üzerine gelen rivâyetleri Ýbnu Þâhin þöyle açýklýða kavuþturur: "Ýslâm´ýn bidayetinde erkekler de altýn yüzükler takarlar (ipekliler giyerlerdi). Sonra bunlar hakkýnda umûmî bir yasak geldi, kadýna da erkeðe de þâmil bir yasaklama. Daha sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) erkekleri hariç kýlarak, kadýnlar hakkýnda mübah hükmü getirdi. Böylece kadýnlar üzerindeki yasak hükmü, haklarýnda ibâheye dönüþtü ve ibâhe, yasaðý neshetti. Nevevî, Müslim Þerhi´nde bu hususta müslümanlarýn icma ettiðini kaydeder."[23]



ـ14ـ وعن أخت لحذيفة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]قال رسولُ اللّهِ #: يَا مَعْشَرَ النِّسَاءِ، أمَا لَكُنَّ في الفِضَّةِ مَا تَحَلَّيْنَ بِهِ، أمَا إنَّهُ لَيْسَ مِنْكُنَّ امْرأة تَتَحَلَّى ذَهَباً وَتُظْهِرُهُ إَّ عُذِّبَتْ بِهِ[. أخرجه أبو داود والنسائى .



14. (2106)- Huzeyfe´nin kýz kardeþi (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ey kadýnlar cemaati! Süs eþyanýz gümüþten olmalýdýr. Sizden hangi kadýn altýnla süslenir ve onu izhâr eder (yabancýya gösterirse), mutlaka onunla azaba maruz kalýr." [Ebû Dâvud, Hâtem 8, (4237); Nesâî, Zînet 39, (8, 156, 157).][24]



AÇIKLAMA:



1- Burada Huzeyfe´nin kýz kardeþi diye zikri geçen kadýnýn ismi Fâtýma´dýr, Havle de denmiþtir.

2- Hadisin sýhhati eksiktir. Sahih olsa bile önceki hadiste belirtildiði üzere altýn, gümüþ ve ipek gibi maddeleri kadýnlara mutlak þekilde haram kýlan rivâyetler mensuhtur veya "yabancýya göstermek" "iftihar ve tekebbür" için giymek gibi kayýdlarla kayýtlýdýr.[25]



ـ15ـ وعن عقبة بن عامر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كانَ رَسُولُ اللّه # يَمْنَعُ أهْلَهُ الحِلْيَةَ وَالحَرِيرَ وَيَقُولُ: أنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ حِلْيَةَ الجَنَّةِ وَحَرِيرَهَا فََ تَلْبَسُوها فِي الدُّنْيَا[. أخرجه النسائى.وفي أخرى له عن ابن عمر قال: ]نَهى رَسولُ اللّهِ # عَنْ لُبْسِ الذَّهَبِ إَّ مُقَطَّعاً[.»المُقَطع«: الشئُ اليسير نحو الشنف، والخاتم للنساء، وكره الكثير للسرف والخيء، وعدم إخراج الزكاة منه.



15. (2107)- Ukbe Ýbnu Âmir (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ehline taký ve ipeði yasakladý ve: "Eðer sizler cennet takýlarýný ve cennetin ipeðini seviyorsanýz, bunlarý dünyada takýnýp giymeyin" buyurdu." [Nesâî, Zînet 39, (8, 156).]

Nesâî´nin Ýbnu Ömer´den yaptýðý bir diðer rivâyette: "Resûlullah, altýn takýnmayý, mukatta´ yani az bir parça olmak kaydýyla tecvîz etti" denilmiþtir.

Mukatta: Az bir þey demektir, kulaðýn üst kýsmýna takýlan küçük halka, kadýn yüzüðü gibi. Ýsraf, kibir ve zekât vermekten kaçýnmak gibi durumlarý[26] mekruh addetmiþtir.[27]



AÇIKLAMA:



Hadisin zâhiri, Sindî´ye göre Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn zevcelerine, gümüþ olsun, altýn olsun takýyý mutlak þekilde yasakladýðýný göstermektedir. Ancak, gerek altýn ve gümüþün ve gerekse ipeðin kadýnlara helal edildiði göz önüne alýnacak olursa þu söylenebilir: "Âhireti dünyaya tercih etmeleri için, bu yasaðýn sadece onlara mahsus olmasý mümkündür." Sindî, hadisin zâhirinden çýkabilecek bir baþka te´vîle daha yer verir: "Hadiste geçen "ehli"nden muradýn Ehl-i Beyt´e mensup erkekler olmasý da muhtemeldir." Bu mâna esas alýnýnca, hadise mensuh demeye veya baþkaca te´vîl etmeye gerek kalmayacaðý açýktýr.[28]

ـ16ـ وعن بنانة موة عبد الرحمن بن حبان ا‘نصارىّ قالت: ]دُخِلَ عَلى عَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها بِجَارِيَةٍ لََه


radyobeyan