Hul By: sumeyye Date: 19 Nisan 2010, 12:15:38
Hul
Umumî Açýklama:
Hul´ ve hal´ giyilmiþ bir elbiseyi çýkarmak mânasýndadýr. Ancak hul´, bir nevi boþanmayý ifadede ýstýlah olmuþtur. Muhâlaa kelimesi de ayný mânada kullanýlýr. Karý ile koca, aralarýndaki ilginin fazlalýðý sebebiyle, bizzat âyet-i kerimenin nassýyla (Bakara 187) birbirlerine libas (giysi) olarak tavsif ve telâkki edilmiþlerdir. Þu hâlde boþanma, bu elbisenin çýkarýlmasýna teþbih edilerek hul´ denmiþtir.
Hul´ boþanmanýn bir nev´idir. Daha ziyade kadýnýn boþanma talebinin erkek tarafýndan kabul edilmesiyle vukua gelen boþanmayý ifade eder. Boþanma yetkisi normalde erkeðin elinde bulunmasý sebebiyle, kadýn, bir ivâz (karþýlýk) mukabilinde kocasýný boþanmaya ikna etmiþtir. Mesela mehr-i muacceli iade eder, mehr-i müeccelinden vazgeçer veya belli bir meblaðda anlaþýr. Þu halde kocanýn, zevcesine: "Þu kadar meblað mukabilinde seni hul´ ettim" demesi durumunda zevcenin "kabul eyledim" demesi ile boþanma tahakkuk eder.
Hul´ muamelesi emir sigasýyla da olabilir. Þöyle ki koca, hanýmýna: "Nefsini þu kadar meblað mukabilinde hul´ et" der, zevece de "hul´ ettim" derse, boþanma tamam olur.
Boþanma bu muhtevâda (yani kadýnýn, kocayý bir ivaz mukabili boþanmaya razý etmesi suretinde) olmak þartýyla, baþka kelimeler de kullanýlabilir. Mesela koca zevcesine: "Nefsini mehrin mukabilinde sana bey´ ettim (sattým) dese, öbürü de, "iþtira ettim (satýn aldým)" dese boþanma gerçekleþir.
Mevzu ile alâkalý teferruat, fýkýh kitaplarýnýn talâkla ilgili bölümlerinde yer alýr. Burada þunu belirtmek isteriz: Hul´ suretiyle boþanmanýn meþruiyeti hususunda ulemânýn icmaý mevcuttur. Zira Kur´ân-ý Kerim´de bunun cevazýný ifade eden âyet mevcuttur."
Boþanma iki defadýr. Ondan sonrasý ya iyilikle tutmak, ya güzellikle salmaktýr. Ey zevcler, onlara (kadýnlara) verdiðiniz bir þeyi (mehri) geri almanýz size helâl olmaz. Meðer ki erkekle kadýn Allah´ýn sýnýrlarýný (evlilik haklarýný) ayakta tutamayacaklarýndan korkmuþ, (ümidlerini kesmiþ) olsunlar. Eðer bu suretle siz de onlarýn (zevc ve zevcenin) Allah´ýn sýnýrlarýný hakkýyla muhâfaza ve îfa edemeyeceklerinden korkarsanýz o halde (kadýnýn serbest boþanmasý için) fidye vermesinde ikisi üzerinde de vebal yoktur..." (Bakara 229).
Âyet, önce normal boþanmalarda kadýna verileni geri almayý yasaklar. Ancak kadýn ve kocanýn birbirlerine karþý evliliðin getirdiði vazifeleri yerine getiremeyeceklerinden korkulmasý halinde, kadýnýn fidye diye ifade edilen bir nevi boþanma tazminatý ödeyerek boþanmasýný tecviz etmekle, hul´ suretiyle boþanmaya yer verir ve baþlýca þartýný belirtir.
Âlimler, bu korku halinin, kadýnýn, erkekten gerek hulken ve gerekse halken, yâni ahlâk yönüyle veya yaratýlýþ yönüyle nefret duymasýyla tahakkuk edeceðini belirtirler. Misal olarak kadýnýn: "Senin için cünüblükten yýkanmayacaðým" sözünü kaydederler. Böyle bir sözün boþanmayý tecviz eden bir nefreti ifade ettiðini söylerler. Þu halde dinimiz, kadýn böyle bir gerekçeyle boþanma hususunda ýsrar ettiði takdirde, erkek kadýndan memnun da olsa, ivaz ödemek kaydýyla boþanmasýný tecviz etmektedir. Bazý âlimler "gereklidir" demiþtir. Ývazýn miktarý tesbit edilmemiþtir. Mehirden vazgeçmek suretiyle olabileceði gibi, erkek, verdiðinden fazlasýný da isteyebilir.
Buhârî´nin kaydettiði bir rivayete göre, Hz. Osman: "Saç tokasýna varýncaya kadar her þeyi geri alabilir" demiþtir. Ulemâ: "Verilen her þeyi almak dinen caiz ise de, mürüvvete yakýþmaz" diye hükmetmiþtir. Ebû Kýlâbe, Muhammed Ýbnu Sîrin gibi bâzýlarý da: "Kadýnla bir yabancý erkek görmedikçe, kocanýn ivaz almasý caiz deðildir" görüþündedir. Ancak Cumhur âyeti ve sünnetteki tatbîkatý esas almýþtýr.[1]
ـ1ـ عن ثوبان رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قال رسولُ اللّه #: أيُّمَا امْرَأةٍ اخْتَلَعَتْ مِنْ زَوْجِهَا مِنْ غَيْرِ مَا بَأسٍ لَمْ تُرَحْ رَائحَةَ الجَنَّةِ[. أخرجه الترمذى.وفي أخرى ‘بى داود: ]أيُّمَا امْرَأةٍ سَألَتْ مِنْ زَوْجِهَا طََقَهَا، وَذَكَرَ نَحْوَهُ[.وفي أخرى للنسائى عن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: ]إنَّ المُخْتَلِعَاتِ هُنَّ المُنَافِقَاتُ[.
1. (1747)- Sevbân (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ciddi bir sebep olmadan, kocasýndan hul´ yoluyla boþanan kadýn, cennetin kokusunu alamaz." [Tirmizî,Talâk 11, (1186, 1187); Ebû Dâvud, Talâk 18, (2226); Nesâî, Talâk 34, (6, 168). Ebû Dâvud´un bir rivayetinde þöyle denmiþtir: "Hangi kadýn zevcesinden boþanma taleb ederse..." Ebû Hüreyre´nin Nesâî´de gelen bir rivayetinde: "Kocasýndan hul´ suretiyle boþanan kadýnlar (günahça) münâfýklar gibidir" buyurulmuþtur.][2]
AÇIKLAMA:
1- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): اَبْغََضُ الْحََلِ اِلَى اللّهِ الطََّقُ "Allah´ýn en çok nefret ettiði helâl, boþanmadýr" buyurmuþtur.
Evet dinimiz, Hýristiyanlýðýn aksine, boþanmayý helâl ve meþru kýlmýþtýr. Ama tecviz etmemiþtir. Karý ve koca her iki taraf birbirlerinde gördükleri hoþlarýna gitmeyen hususlara sabrederek basit þeylerden boþanmaya tevessül etmemeleri gerekir. Bu meselede kadýnlar daha hissî, daha aceleci, daha çabuk boþanma yollarý arayabilecekleri için, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlarý zikrederek meselenin kerâhetine parmak basmaktadýr. Hul´, kadýnýn teklifi üzerine vukua gelen boþanma olduðu için, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) burada kadýný mevzubahis etmiþtir. Sebepsiz kadýn boþayan erkeklerin durumu farklý olmamalýdýr.
2- Hadis muhâlaa suretiyle boþanan kadýnlarý bu iþten zecretmek maksadýyla mübâlaðalý bir üslubla gelmiþtir. Bu durumdaki kadýnlarýn cennete girmeyeceði hükmü çýkarýlmaz. Mamafih "girse bile kokusunu alamaz" te´vili de yapýlmýþtýr.[3]
ـ2ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما: ]أنَّ امْرَأةَ)ـ1( ثَابِتِ بْنِ قَيْسِ بْن شَمَّاسٍ أتَتْ رسولَ اللّهِ #، فَقَالَتْ لَهُ: مَا أعْتِبُ عَلَى ثَابِتٍ في خُلقٍ وََ دِينٍ، وَلكِنِّى أكْرَهُ الْكُفْرَ في ا“سَْمِ: تَعْنِى تَبْغَضُهُ، فقَالَ #: أتَرُدِّينَ عَلَيْهِ حَدِيقَتَهُ؟ قالَتْ نَعَمْ، فقَالَ #: اقْبَلِ الحَدِيقَةَ وَطَلِّقْهَا تَطْلِيقَةً[. أخرجه البخارى والنسائى.»الحَدِيقَةُ«: البستان من النخل إذا كان عليه حائط.
2. (1748)- Ýbnu Abbâs (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Sâbit Ýbnu Kays Ýbni Þemmâs (radýyallâhu anh)´ýn hanýmý Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e gelerek:
"Ben Sâbit´i ahlâk ve diyanetinden dolayý itab etmiyorum. Ancak Ýslâm´da küfre düþmekten korkuyorum -bu sözüyle nefret ettiðini söylemek istedi-" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"(Mehir olarak aldýðýn) bahçesini iade eder misin?" diye sordu. Kadýn:
"Evet!" deyince, Sâbit´e:
"Bahçeyi al ve onu boþa!" dedi. [Buhârî, Talak 12; Nesâî, Talâk 34, (6, 169); Ýbnu Mâce, Talak 22, (2056).][4]
AÇIKLAMA:
Bu rivayet, hul´un meþruiyyetine sünnetten bir örnektir. Kadýn, Müslüman olduktan sonra küfre düþmekten korktuðunu ifade etmiþtir. Ulemâya göre, bu söz "kadýný imana girdikten sonra tekrar küfre düþmesine sebep olabilecek ciddi bir nefret hâlinin ifadesidir ve bu, fiilen de mümkündür." "Müslüman olduktan sonra küfre yakýþan bir ahlâka düþme korkusu da olabilir" diye de yorumlanmýþtýr. Her iki durumda da boþanmalarý gerekmektedir. Bu sebeple Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) mehir olarak kadýna verilenleri, erkeðe iâde ettirdikten sonra boþamasýný emretmiþtir.[5]
ـ3ـ وعن نافع عن موة لصفية)ـ1( رَضِىَ اللّهُ عَنْها: ]أنَّهَا اخْتَلَعَتْ مِنْ زَوْجِهَا بِكلِّ شَئٍ لَهَا فَلَمْ يُنْكِرْ ذَلِكَ ابْنُ عُمَرَ رَضِىَ اللّهُ عَنْهما[. أخرجه مالك .
3. (1749)- Nâfi, Safiyye (radýyallâhu anhâ)´nin bir azadlýsýndan rivayet etmiþtir: "Safiyye, kendine ait ne varsa hepsini vermek karþýlýðýnda kocasýndan ayrýlmýþtýr da Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) bunu yadýrgamamýþtýr." [Muvatta, Talak 32, (2, 565).] [6]--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý:6/503-504.
[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý:6/505.
[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý:6/505.
[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý:6/506.
[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý:6/506.
[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý:6/506.