Kütübü Sitte
Pages: 1
Hilafet ve imamet 2 By: sumeyye Date: 19 Nisan 2010, 12:05:03
ÝKÝNCÝ FASIL

ÝMAMLIÐI VE EMÝRLÝÐÝ SAHÝH OLANLAR


ـ1ـ عن أبى سعيد رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ النَّبىُّ #: إذَا بُويِعَ لِخَلِيفَتَيْنِ فَاقْتُلُوا اŒخِرَ مِنْهُمَا[. أخرجه مسلم .



1. (1710)- Ebû Saîd (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ýki halifeye birden biat edildi mi, onlardan ikincisini öldürüverin." [Müslim, Ýmâret 61, (1852) .][12]



ـ2ـ وعن عرفجة بن شريح رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ رسولُ اللّهِ #: مَنْ أتَاكُمْ وَأمْرُكُمْ جَمِيعٌ عَلى رَجُلٍ وَاحِدٍ يُرِيدُ أنْ يَشُقَّ عَصَاكُمْ، أوْ يُفَرِّقَ جَمَاعَتَكُمْ فَاقْتُلُوهُ[. أخرجه مسلم .



2. (1711)- Arface Ýbnu Þureyh (radýyallâhu anh) anlatýyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Siz bir kiþinin etrafýnda birlik halinde iken, bir baþkasý gelip, kuvvetinizi kýrmak veya cemaatinizi bölmek isterse, onu öldürün." [Müslim, Ýmaret 60, (1852).][13]



AÇIKLAMA:



1- Ýslâm , vahdaniyet dinidir. Bu, sadece ALLAH, Peygamber ve þeriatýn birliðini ifade etmez. Devletin ve itaat edilecek halifenin de bir olmasýný gerektir. Ýslâm ümmeti tek bir cemaattir, devletinin de bir olmasý gerekir. Bunu te´yîd eden hadisler çoktur. Meselâ bir baþka hadisde: "Kim bir imama biat ederek antlaþma musâfahasýný yaparsa, gücü yettiðince ona itaat etsin. Bir ikincisi çýkýp da evvelkisi ile nizâya kalkýþacak olursa onun boynunu vurun" buyurulmuþtur. Keza bir baþka hadis: "Birinci biatýnýzda sâdýk kalýn, gereðini îfa edin... Birincilere olan borcunuzu ödeyin. Kim olursa olsun ikinciyi öldürün" diye emreder.

2- Ýslâm âlimleri, bu mevzu üzerinde gelen nasslarýn sarahatini nazar-ý dikkate alarak, ayný asýrda imamýn birden fazla olamayacaðý husûsunda icma ederler. Ýslâm beldesinin dar veya geniþ olmasý bu hükme te´sir etmez. Cüveynî, el-Ýrþâd adlý eserinde, Ýslâm beldeleri bir imamýn hâkimiyet kuramayacaðý kadar geniþ olursa, iki ayrý imamýn meþruiyeti husûsunda içtihad yapýlabileceðini söylemiþ, sonraki âlimler onun bu görüþünü, ona nisbet ederek tekrarlamýþlardýr.

3- Þâyet, ayný asýrda, iki ayrý imama biat edilecek olsa, bunlarýn hangisi efdal olduðuna bakýlmaksýzýn birincisi meþru addedilecek, ikincisi âsî ve bâðî ilan edilip, iddiasýndan vazgeçinceye kadar kendisiyle harb edilecektir.

Âlimler: "Böyle bir durumda, savaþý kazandýðý taktirde ikinciye biat etmek gerekir" demiþlerdir.

4- Ehl-i kýble addedilen sapýk fýrkalardan sâdece Kerrâmiyye, Sahâbe´nin ve ümmetin icmâlarýna muhalif olarak iki ve daha fazla kimsenin imametinin caiz olabileceðini söylemiþtir.

Ýmamýn bir olmasýndaki bu ýsrar "fitneye düþüp, nizamýn bozulmasý" korkusundan ileri gelmektedir.[14]



ـ3ـ وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ رسولُ اللّه #: كَانَتْ بَنُو إسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ ا‘نْبِيَاءُ عَلَيْهِمُ السََّمُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبىٌّ خَلَفَهُ نَبىٌّ، وَإنَّهُ َ نَبىَّ بَعْدِى، وَسَيَكُونَ بَعْدِى خُلَفَاءُ فَيَكْثُرونَ. قالُوا: فََمَا تَأمُرُنَا؟ قَالَ: أوْفُوا بِبَيْعَةِ ا‘وَّلِ، ثُمَّ أعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ، وَاسْألُوا اللّهَ تَعالى الَّذِى لَكُمْ، فإنَّ اللّه تَعالى سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ[. أخرجه الشيخان .



3. (1712)- Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benî Ýsrail´i peygamberler (aleyhimusselâm) idâre ediyorlardý. Bir peygamber ölünce onun yerine ikinci bir peygamber geçiyordu. Ancak, benden sonra peygamber yok. Ama ardýmdan halifeler gelecek ve çok olacaklar."

Orada bulunanlar:

"(Onlar hakkýnda) bize ne emredersiniz?" diye sordular.

"Önceki biatýnýza sadâkat gösterin. Onlara haklarýný verin. Onlar üzerindeki haklarýnýzý (eda etmedikleri taktirde, kendilerinden deðil) ALLAH´tan isteyin. Zîra ALLAH Teâlâ, idâreleri altýndakilerin hukukunu onlardan soracaktýr" buyurdu." [Buharî, Enbiyâ 50; Müslim, Ýmâret 44, (1842).][15]



AÇIKLAMA:



Bu hadiste, mevzumuza giren bir noktayý tasrîh etmek gerekiyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), önce kime biat edilmiþse, o vazife baþýnda oldukça baþka bir kimseye biat edilmeyeceðini, bunun haram olduðunu belirtiyor. Ayrýca, biatýn getirdiði vazifelerin yerine getirilmesini emrediyor.

Biat bir itaat akdidir. Öyle ise, imama biat eden kimse ona meþrû olan emirlerde itaat etmekle mükelleftir. Öyle ki, imam kendisine düþen vazifeleri yapmayarak zulme düþse bile, raiyyet, itaatle mükelleftir. Ýmamýn zulmü, raiyyete, isyan veya imama karþý kendisine düþen vazifeleri ihmal etme hakký kazandýrmýyor. Âlimler, "onlar üzerindeki hakkýnýzý ALLAH´tan isteyin!" cümlesinden "isyan etmeyin!" hükmünü çýkarýrlar. Zîra raiyyetin imamdan hak istemeye kalkmasý bir nevi isyandýr -veya en azýndan imamca öyle telakkî edilerek- fitneye sebep olabilir. Bir baþka hadis bu hushusta daha açýktýr.

تَسْمَعُ وَتُطِيعُ لِْ‘َمِيرِ وَإِنْ ضُرِبَ ظَهْرُكَ وَاُخِذَ مَالُكَ فَاسْمَعْ وَاَطِعْ

".Emîre kulak verip itaat edeceksin. Sýrtýna vurulsa, malýn (zorla) alýnsa bile kulak ver, itaat et!"

ـ4ـ وعن أنس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: اسْتَخْلَفَ رسولُ اللّه # ابنَ أُمِّ مُكْتُومٍ)ـ1( عَلى المَدِينَةِ مَرَّتَيْنِ[. أخرجه أبو داود .



4. (1713)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ýbnu Ümmi Mektum´u, iki defa kendi yerine Medine´de halef býraktý." [Ebû Dâvud, Harâc 3, (2931).][16]



AÇIKLAMA:



Ýbnu Ümmi Mektum (radýyallâhu anh), hakkýnda Abese sûresi inen âmâ bir zat idi. Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) diyanet ve dirâyeti kavî olan bu zata,

______________)ـ1( اسمه عمرو، ويقال عبداللّه، وعمرو: أكثرهم، وهو ابن قيس. قال ابن عبدالبر: استخلفه النبي )ص( على المدينة ثث عشرة مرة: في أبواء، وبواط، وذى العشيرة، وغزوة في طلب كرز بن جابر، وغزوة السويق، وغطفان، وفي غزوة أحد، وحمراء أسد، ونجران، وذات الرقاع، وفي خروجه في حجة الوداع، وفي خروجه إلى بدر. karþýlaþtýkça iltifat ederdi. Rivâyet, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn Medîne´den ayrýldýðý iki ayrý zamanda, bu zâtý âmâ olmasýna raðmen, yerine vekîl býraktýðýný ifâde ediyor. Ancak Ýbnu Abdilberr tahkîke dayanarak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn bu zatý, gazvelere çýktýðý sýralarda 13 kere yerine vekil býraktýðýný belirtir. Ebva, Buvât, Zü´l-Asîre, Sevîk, Gatafan, Uhud, Hamrâu´l-Esed, Necrân, Zâtu´r-Rikâ, Bedr gazveleri, Cüheyne seferi gibi.

Hz. Enes´in "iki kere" demesini, þârihler "diðerlerini duymamýþ olabilir" diye te´vil ederler. Bazý âlimler: "Ýbnu Ümmi Mektum´u Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Medine´ye kazâ iþlerini de görmek üzere deðil, sâdece namazlarý kýldýrmak üzere vekil býrakmýþtýr, zîra âmâ kimsenin kazâ iþlerini tâyini uygun deðildir, çünkü þahýslarý tanýyamaz, (dâvâya konu olan) mallarý tesbît edemez, kimin lehine hükmedeceðini bilemez. Bu söylenen meselelerin hepsinde mukallid kalýr, taklîtle hüküm ise câiz deðildir" demiþtir.

Bazý âlimler, Ýbnu Ümmi Mektum´un vekîl tayin edilmiþ olmasýnda, Abese sûresinde Ýlâhî itâba vesile olan davranýþý sebebiyle Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn onun gönlünü almak için bir ikram, bir iltifatta bulunma arzusunu görmek istemiþlerdir.

Ancak þunu da belirtelim ki, bazý âlimler de bu rivâyetten hareketle âmâlýðýn imamlýða mâni bir özür olmayacaðý kanaatini izhâr etmiþlerdir.[17]



ـ5ـ وعن أبى بكرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ أنه قال: ]لَقَدْ نَفَعَنِى اللّهُ تَعالى بِكَلِمَةٍ سَمِعْتُهَا مِنْ رَسولِ اللّه # أيَّامَ الجَمَلِ بَعْدَمَا كِدْتُ أنْ ألْحق بأصْحابِ الجَمَلِ فأقاتِلَ مَعَهُمْ. قال: لَمَّا بَلَغَ رسولَ اللّهِ # أنَّ أهْلَ فَارِسَ مَلَّكُوا عَلَيْهِمْ بِنْتَ كِسْرَى. قالَ: لَنْ يفْلِحَ قَوْمٌ وَلَّوْا أمْرَهُمُ امْرَأةً[. أخرجه البخارى والترمذى والنسائى.وزاد الترمذى: ]فَلَمَّا قَدِمَتْ عَائِشَةُ الْبَصْرَةَ ذَكَرْتُ ذلِكَ فَعَصَمَنِى اللّهُ تَعالى بِهِ[ .



5. (1714)- Ebû Bekre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´tan iþitmiþ olduðum bir kelimenin Cemel Vak´asý sýrasýnda ALLAH´ýn izni ile faydasýný gördüm. Þöyle ki bir ara, neredeyse ashâb-ý Cemel´e katýlarak onlarýn yanýnda yer alýp savaþmaya karar vermiþtim. Hemen, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn, "Ýranlýlarýn baþýna Kisrâ´nýn kýzý kraliçe oldu" diye haber geldiði zaman (söylemiþ olduðu sözü hatýrladým ve onlara katýlmaktan vazgeçtim. O zaman Efendimiz:) "Ýþlerini kadýna tevdi eden bir kavm felâh bulmayacaktýr" demiþ idi". [Buhârî, Fiten 17, Megâzi 82; Tirmizî, Fiten 75, (2263); Nesâî, Kudât 8 (8, 227). Tirmizî´de þu ziyade gelmiþtir: "Hz. Aiþe Basra´ya geldiði zaman bunu hatýrladým. Bu söz sayesinde ALLAH beni muhâfaza etti".][18]



AÇIKLAMA:



1- Rivâyetten de anlaþýlacaðý üzere Ebû Bekre, Hz. Aiþe ile ayný kanaatte idi. Yani Hz. Osman (radýyallâhu anh)´ý þehid edenlerin cezalandýrýlmasýnýn gereðine inanýyordu. Ancak, bu mesele üzerine çýkan Cemel Vak´asý´na katýlmadý. Aslýnda þârih Ýbnu Hacer´in de belirttiði üzere, ne Hz. Ali, ne de Hz. Aiþe (radýyallâhu anhümâ) Müslümanlar arasýnda savaþ çýkmasýný istiyor deðillerdi. Ancak Taberî´de açýklandýðý üzere, araya giren suiniyet sahipleri iki orduyu, bir kýsým desîselerle tutuþturduktan sonra, herkes kendini savaþýn içinde buldu ve ne çýkabildi ne de savaþý durdurabildi. Ýþte Ebû Bekre, bu meselede, Sa´d Ýbnu Ebî Vakkas, Muhammed Ýbnu Mesleme, Abdullah Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhüm) gibi bir kýsým sahabelerle birlikte savaþta bîtaraf kaldýlar.

2- Ebû Bekre´nin bu hadisiyle "Kadýnýn kazâ iþlerine tâyini caiz deðildir" diyenler ihticac etmiþir. Cumhûr bu görüþtedir. Ancak, Ýbnu Cerîr et-Taberî buna muhâlefet ederek, kadýnýn þehâdetinin câiz olduðu kimseler hakkýnda hüküm de verebileceðini söylemiþtir. Bâzý Mâlikîler, herhangi bir kayda yer vermeksizin "Kadýn kâdý olabilir" demiþtir. [19]



ÜÇÜNCÜ FASIL

ÝMAM VE EMÝRÝN VAZÝFELERÝ


ـ1ـ عن ابن عمر رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]قالَ رسولُ اللّه #: كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، فَا“مَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ في أهْلِهِ، وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالمَرْأةُ في بَيْتِ زَوْجِهَا رَاعِيَةٌ، وَهِىَ مَسْئُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا، وَالخَادِمُ في مَالِ سَيِّدِهِ رَاعٍ، وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ. قالَ: فَسَمِعْتُ هؤَُءِ مِنَ النَّبىِّ # وَأحْسِبُهُ قالَ: وَالرَّجُلُ في مَالِ أبِيهِ رَاعٍ، وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ[. أخرجه الخمسة إ النسائِى .



1. (1715)- Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hepiniz çobansýnýz ve hepiniz sürünüzden mes´ulsünüz. Ýmam çobandýr ve sürüsünden mes´ûldür. Erkek ailesinin çobanýdýr ve sürüsünden mes´uldür. Kadýn, kocasýnýn evinde çobandýr, o da sürüsünden mes´ûldür. Hizmetçi, efendisinin malýndan sorumludur ve sürüsünden mes´ûldür."

Ýbnu Ömer der ki: "Bunlarý Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´tan iþitmiþtim. Zannediyorum ki þöyle de demiþti:"Kiþi bâbasýnýn malýnda çobandýr, o da sürüsünden mes´ûldür." [Buhârî, Ahkâm 1, Cum´a 11, Ýstikrâz 20, Itk 17, 19, Vesâya 9, Nikâh 81, 90; Müslim, Ýmâret 20, (1829); Tirmizî, Cihâd 27, 1705; Ebû Dâvud, Ýmâret 1, (2928).][20]



AÇIKLAMA:



1- Hadis, herkesin bir sorumluluk ve selâhiyet dairesinin olduðunu göstermektedir. "Çoban" diyen tercüme ettiðimiz kelime râi´dir. Lügat açýsýndan güden demek ise de, hadiste "muhafazasý için birþeyler tevdi edilmiþ güvenilir muhâfýz" mânasýna kullanýlmýþtýr.

2- Ýmam´dan maksad devlet reisidir. Bazý rivâyetlerde "emîr" denmiþtir. Esasen bu bahiste emîr ve imam kelimeleri müterâdif (eþ mânalý) olarak kullanýlmýþtýr.

3- Dikkat edilirse imam, erkek, kadýn, hizmetçi, evlat gibi fonksiyonlarý farklý þahýslar, "çoban" vasfýyla tavsifte birleþmektedirler. Þüphesiz bunlarýn herbirinin sorumlu olduðu husûslar farklýdýr.

Hattâbî: "Ýmamýn çobanlýðý, hudûdu tatbik ve hükümde adâlete riâyetkâr olmak sûretiyle þeriatý korumaktýr; erkeðin ailesine çobanlýðý, iþlerini idâre, haklarýný yerine getirmek; kadýnýn çobanlýðý evin, çocuklarýn, hizmetçilerin iþlerini tanzim etmek, her hususta kocasýna hayýrhah olmaktýr; hizmetçinin çobanlýðý, eli altýnda bulunan þeyleri korumasý, kendisine terettüp eden hizmetleri yapmasýdýr" der.

4- Tîbî demiþtir ki: "Bu hadisten anlýyoruz ki, çoban zâtý için tutulmaz, mâlikin, güdülmesini istediði þeylerin muhâfazasý için tutulur. Öyle ise, Þâri´in müsâde ettiði þeyler dýþýnda tasarrufta bulunmamalýdýr. Hadis, bâbýnda böylesine tatlý, böylesine câmi, böylesine belið bir baþka örneði olmayacak mükemmellikte bir temsîldir. Zîra önce mücmel ve özlü þekilde beyanda bulunup arkadan tafsîl etti. Mükerrer kereler harf-i tenbîhe (uyarýcý unsura) yer vermektedir."

Bazý âlimler hadisin, baþtaki: "Hepiniz çobansýnýz, hepiniz sürünüzden mes´ulsünüz" þeklindeki mutlak ifadesiyle hiç kimsesi olmayan bekârý da çobanlar arasýna dahil ettiðine dikkat çekmiþtir. "Zîra, derler, böyle birisi organlarý üzerine çobandýr, fiil, söz ve itikad nevinden her ne emredilmiþse yapmalarý her ne yasaklanmýþsa terketmeleri meselesinde, insanýn organlarý, kuvveleri, hisleri kiþinin sürüsü hükmündedir. Öyle ise insanýn bir nokta-i nazardan, güdülen olmasý, bir baþka nokta-i nazardan güden olmasýna mâni deðildir."

5- Bu hadisi tamamlayan bir baþka rivâyet Ebû Hüreyre´ye aittir:

مَا مِنْ رَاعٍ إَِّ يُسْئَلُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَقَامَ امْرَ اللّهِ اَوْ اَضَاعَهُ

"Her çoban kýyamet günü hesaba çekilecektir: "Sürüsüne ALLAH´ýn emrini tatbik etti mi etmedi mi?"

Bu bâbta gelen baþka hadisleri de nazar-ý dikkate alan ulemâ þu kesin hükme ulaþmýþtýr: "Mükellef kimse, hükmü altýndakilere karþý vazifelerinde kusur iþlemiþ ise kýyamet günü muâheze edilecektir."

Burada Ýbnu Hacer´in hadisle ilgili olarak kaydettiði bir notu iktibas etmek münâsip düþtü:"

Bu hadiste, bâzý taassup sahiplerinin Emevîler lehine uydurduklarý yalan da reddedilmektedir. Þöyle ki: Ebû Ali el-Kerâbîsî´nin "Kitabu´l-Kazâ"sýnda þunu okumuþtum, "Bize Þâfiî´nin amcasý, Muhammed Ýbnu Ali´den bildirdiðine göre demiþtir ki: "Ýbnu Þihâb, halife Velid Ýbnu Abdi´l-Melik´in yanýna girmiþti. Velid ona þu hadisten sordu: "ALLAH bir kulunu hilâfet çobanlýðýna getirirse, onun hasenâtýný yazar, fakat seyyiâtýný yazmaz." Ýbnu Þihâbi´z-Zührî: "Bu düpedüz yalandýr" dedi ve þu mealdeki âyeti okudu: "Ey Dâvud, biz seni yeryüzünde bir halife yaptýk. O halde insanlar arasýnda hak ve adaletle hükmet. Hükmünde hevâ ve hevese (hissiyâta) tâbi olma ki bu, seni ALLAH yolundan saptýrýr. Çünkü ALLAH yolundan sapanlar hesap gününü unuttuklarý için onlara pek çetin bir azâb vardýr" (Sâd 26). Velid, bu cevab üzerine: "Ýnsanlar bizi dinimizden ayartýyorlar" dedi.[21]



ـ2ـ وعن ابن مريم ا‘زدىّ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]دَخَلْتُ عَلى مُعَاوِيَة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ فقَالَ: مَا أنْعَمَنَا بِكَ أبَا فَُنٍ؟ قُلْتُ: حَديثٌ سَمِعْتُهُ مِنْ رسُولِ اللّهِ # سَمِعْتُهُ يَقُولُ: مَنْ وََهُ اللّهُ شَيْئاً مِنْ أُمُورِ المُسْلِمينَ، فَاحْتَجَبَ دُونَ حَاجَتِهِمْ وَخَلَّتِهِمْ وَفَقْرِهِمْ احتَجَبَ اللّهُ تَعالى دُونَ حَاجَتِهِ وَخَلَّتِهِ وفَقْرِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ. قَالَ: فَجَعَلَ مُعَاوِيَةُ رَجًُ عَلى حَوَائِجِ النَّاسِ[. أخرجه أبو داود والترمذى.»مَا أنْعَمَنَا بِكَ«: يريد ما أعمدك إلينا، وما جاء بك. قال الخطابى: وإنما يقال: ذلك لِمَنْ يُعْتَدّ بزيارته ويُفْرَح بلقائه .



2. (1716)- Ýbnu Meryem el-Ezdî (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Hz. Muâviye (radýyallâhu anh)´nin yanýna girmiþtim. Bana:

"Ey Ebû fülân, seni hangi rüzgâr attý?" diyerek (ziyaretimden memnuniyeti izhâr etti). Ben de: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´tan iþitmiþ olduðum þu hadisi, (size hatýrlatmayý düþündüm)" dedim: "ALLAH kime Müslümanlarýn iþlerinden birþeyler tevdi eder, o da onlarýn ihtiyaçlarýna, isteklerine, darlýklarýna perde olur (giderirse), kýyâmet gününde ALLAH da onun ihtiyaç, istek ve darlýklarýna perde olur (giderir)."

Râvî der ki: "Bunun üzerine Hz. Muâviye (radýyallâhu anh) insanlarýn ihtiyaçlarýyla ilgilenmek üzere bir adam tâyin etti." [Tirmizî, Ahkâm 6, (1332, 1333); Ebû Dâvud, Harâc 13, (2948).][22]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, hangi mertebede olursa olsun me´muriyetle, halkýn idâresinde bulunan kimselerin, insanlara yakýnlýk göstermesi, iþlerini kolaylaþtýrýp, meþru hudud içerisinde yardýmcý olmasý gereðine dikkat çekmektedir. Hadisin Tirmizî´de gelen vechi daha sarih:

"Amr Ýbnu Mürre, Hz. Muâviye (radýyallâhu anhümâ)´ye: "Ben, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn: "Herhangi bir imam kapýsýný bir ihtiyaç ve istek sahibine, bir darda kalmýþa örterse, kýyamet günü ALLAH da sema kapýlarýný onun ihtiyaç, istek ve darlýðý karþýsýnda kapatýr" buyurduðunu iþittim" dedi. Bunun üzerine Hz. Muâviye, insanlarýn ihtiyaçlarýyla ilgilenmek üzere bir adam tâyin etti."[23]



ـ3ـ وعن ابن عمرو بن العاص رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]قالَ النَّبىُّ #: إنَّ المُقْسِطِينَ)ـ1( عِنْدَاللّهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلى مَنَابِرَ مِنْ نُورٍ عَنْ يَمِينِ الرَّحْمنِ، وَكِلْتَا يَدَيْهِ يَمِينٌ، الَّذِينَ يَعْدِلُونَ في حُكْمِهِمْ وَأهْلِيهِمْ وَمَا وَلُوا[. أخرجه مسلم والنسائى .



3. (1717)- Abdullah Ýbnu Amr Ýbni´l-As (radýyallâhu anhümâ) anlatýyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Adil olanlar, kýyamet günü, ALLAH´ýn yanýnda, nurdan minberler üzerine Rahman´ýn sað cihetinde olmak üzere yerlerini alýrlar. -ALLAH´ýn her iki eli de saðdýr- Onlar hükümlerinde, aileleri ile velâyeti altýnda bulunanlar hakkýnda hep adâleti gözetenlerdir." [Müslim, Ýmâret 18, (1827); Nesâî, Âdâb 1, (8, 221).][24]



radyobeyan