Nur Talebeleri imanla kabre girer By: neslinur Date: 10 Nisan 2010, 09:40:55
Bismillahirrahmanirrahim
Azîz, sýddýk kardeþlerim,
Latîf, manidar ve beþaretli iki hadiseyi beyan ediyorum.
Birincisi: Me'yusane bir hatýradan müjdeli bir ihtar.
Bugünlerde hatýrýma geldi ki, hayat-ý içtimaiyeye giren, hangi þeye temas etse, ekseriyetle günahlara maruz kalýyor; her cihetle, günahlar, serbestçe insaný sarýyorlar. "Bu kadar günahlara karþý insanlarýn husûsi ibadatýve takvasý nasýl mukabele edebilir?" diye me'yusane düþündüm. Hayat-ý içtimaiyedeki Risale-i Nur Talebelerinin vaziyetlerini tahattur ettim. Risale-i Nur Þakirtleri hakkýnda, necatlarýna ve ehl-i saadet olduklarýna dair kuvvetli iþârât-ý Kur'âniyeyi ve beþâret-i Aleviye ve Gavsiyeyi düþündüm. Kalben dedimki: "Herbiri bin yerden gelen günahlara karþý bir dil ile nasýl mukabele eder, galebe eder, necat bulur?" diye mütehayyir kaldým. Bu tahayyürüme mukabil ihtar edildi ki: Risale-i Nur'un hakîki ve sadýk þakirtleri mabeynindeki düstur-u esasî olan iþtirak-i a'mal-i uhreviye kanunuyla ve samîmi ve sadýk tesanüd sýrrýyla, herbir halis ve hakîki þakirt, bir dil ile deðil, belki kardeþleri adedince dilleriyle ibadet edip istiðfar eder. Bin taraftan hücum eden günahlara karþý bin dil ile mukabele eder. Ýhlâs ve sadakat ve Sünnet-i Seniyyeye mutabakat ve hizmet derecesine göre o küllî ubûdiyete sahip olur.
Bu büyük kazancý elden kaçýrmamak gerektir. Bazý melaikenin kýrk bin dil ile zikrettikleri gibi, halis ve hakîki müttakî bir þakirt dahi kýrk bin kardeþinin dilleriyle ibadet eder, necata müstehak olur, inþaallah.
Ýkincisi: Eski zamanda on dört yaþýmda iken icâzet almanýn, alâmeti olan üstad tarafýndan bir cübbe bana giydirmek vaziyetine manileri bulundu. Yaþýmýn küçüklüðüyle, memleketimizde büyük hocalara mahsus kisve giymek yakýþmadýðýný; saniyen o zaman büyük alimler bana karþý üstadlýk vaziyetini deðil, ya rakip veyahut teslimiyet derecesine girdikleri için bana bir cübbe giydirmek ve üstadlýk vaziyetini alacak kendilerine güvenenler bulunmadý ve evliya-i azîmeden dört beþ zatýn da vefat etmeleri cihetiyle elli altý senedir icâzetin zâhir alâmeti olan cübbeyi giymek, bir üstadýn elini öpmek, üstadlýðýný kabul etmek hakkýmý, bu günlerde yüz senelik bir mesafede Hazret-i Mevlana Zülcenaheyn Halid Ziyaeddin kendi cübbesini pek garip bir tarzda bana giydirmek için gönderdiðini, bazý emarelerle bana kanaat geldi. Ben de o mübarek yüz yaþýnda Haþiye cübbeyi giyiyorum, Cenab-ý Hakka þükrediyorum. (Sikke-i Tasdîk-ý Gaybî)
Bediüzzaman Said Nursi SÖZLÜK:
BEÞÂRET : Müjde, sevindirici haber.
BEÞÂRET-Ý ALEVÝYE: Hazreti alinin müjdeleri.
DÜSTUR-U ESÂSÝ : Temel prensip, esas düstur.
EHL-Ý SAADET : Saadete erenler. Ebedi cenneti kazananlar.
EVLÝYÂ-Ý AZÎME : Büyük veliler.
GALEBE : Üstün gelmek, yenmek, bozmak, çokluk.
HAYAT-I ÝÇTÝMÂÝYE : Sosyal hayat, toplum hayatý.
ÝCÂZET : Diploma, þehadetnâme.
ÝHTAR : Hatýrlatma, îkaz, uyarma, dikkat çekme.
ÝSTÝÐFAR : Cenâb-ý Allah'tan kusurlarýn affedilmesini, günâhlarýn baðýþlanmasýný isteme.
ÝÞÂRÂT-I KUR'ÂNÝYE : Kur'ân'ýn iþâretleri.
ÝÞTÝRÂK-Ý A'MÂL-Ý UHREVÝYE : Âhirete âit iþlerde mânen ortak olma, yani mü'minlerin birbirine duâ ederek, sevâbýný baðýþlayarak mânevî ortaklýk kurmalarý.
KÝSVE : Elbise, kýlýk.
KÜLLÎ : Bütüne mensup parçalardan ve fertlerden meydana gelen, umumî, bütün.
LATÎF : Güzel, hoþ. Cenâb-ý Hakk'ýn bir ismi.
MÂBEYN : Ara; iki þey arasý. Sekreterlik. Özel kalem.
MÂNÝDAR : Bir mânâ ifâde eden, nükteli, ince mânâlý.
MÂRUZ : Birþeyin karþýsýnda ve tesiri altýnda bulunan, uðrama
ME'YUSÂNE : Ümitsizce, üzülerek.
MUKABELE : Karþýlýk, karþýlamak.
MUTÂBAKAT : Uygunluk.
MÜSTEHAK : Hak eden, hak etmiþ, kendisi kazanmýþ.
MÜTEHAYYÝR : Hayrete düþen, þaþýran.
MÜTTAKÎ : Kendisini Allah'ýn sevmediði fenâ þeylerden koruyan; haramdan ve günâhtan çekinen; takvâ sahibi, dindar.
NECÂT : Kurtuluþ, selâmet.
SÂDIK : Doðru, baðlý.
ÞÂKÝRT : Talebe, yardýmcý
TAHATTUR : Akla gelmek, hatýrlamak.
TAHAYYÜR : Hayrette kalmak.
TAKVÂ : Bütün günahlardan kendini korumak; dinin yasak ettiði þeylerden kaçýnmak.
TESÂNÜD : Dayanýþma, birbirini destekleme.
UBÛDÝYET : Kulluk, kölelik, kul olduðunu bilip Allah'a itaat etme.