Zimmet By: armi Date: 08 Nisan 2010, 10:12:21
ZÝMMET
Söz, garanti, teminat, kefâlet *, hak, saygý ve yükümlülük. Çoðulu "zimem"dir. "Ehlü´z-zimme", kendileriyle antlaþma yapýlan gayri müslim. Ayni kökten zimmî ise; Ýslâm devletinin tabiiyetini kabul etmiþ olan gayri müslim demektir. Bir terim olarak bir kiþi veya ticaret kuruluþunun borçlarýnýn tümüne "ümmet borcu" denir. Bu muhasebe defterinde borç, masraf ve zararlarýn yazýldýðý tarafa da "zimmet" adý verilir.
Zimmet ya malla ilgili olur veya mânevî nitelikli bulunur. Meselâ; bir borcun insan üzerinde sabit oluþu, bu kimsenin borca ehil olmasý ile baðlantýlýdýr. Ýþte insanýn borçlanma maddî ve mâlî yükümlülükler altýna girebilme ehliyeti onun zimmete mahal olduðunu belirtir.
Ýslâm fýkhýnda ehliyet * ; Allah ve Rasûlünün þahýsta takdir ettiði, onu din ve hukukun muhatabý olmaya elveriþli bir mahal haline getiren bir vasýftýr. Bu ehliyet anne karnýndaki ceninden itibaren rüþt yaþýna kadar çeþitli safhalar geçirir. Ehliyet vücub ve eda ehliyeti olmak üzere ikiye ayrýlýr.
Vücub ehliyeti þahsýn lehine ve aleyhine olan haklarýn sabit oluþuna elveriþli bulunmasýdýr. Lehine olan hakka borçlandýrma (ilzâm), aleyhine olana da borçlanma (iltizam) denir. Bu ehliyetin dayanaðý insanlýk sýfatýdýr. Bunun yaþ, erginlik ve rüþd * ile bir iliþkisi yoktur.
Kiþinin ümmeti hak ve borçlara ehil olmasý ile yakýndan iliþkili olduðu için "vücub ehliyeti" onun zimmet halini de belirler. Nitekim çocukta doðuma kadar olan ehliyet "eksik vücub ehliyeti" adýný alýr. Bu yüzden anne karnýndaki cenîn yalnýz lehine olan haklardan yararlanýr. Meselâ, cenin sað doðmak þartýyla mirasçý olur, lehine vasiyet edilen mala sahip bulunur, yine lehine vakýf yapýlýrsa geçerli olur ve baba yönünden nesebi sabit bulunur. Aleyhine bulunan medeni haklar ise sabit olmaz. Meselâ, babasýnýn cenîn adýna bir þey satýn almasý veya ona ait malý baþkasýna baðýþlamasý geçerli deðildir. Bu duruma göre cenîn eksik zimmete sahiptir.
Çocuðun doðumu ile tam vücub ehliyeti baþlar. Böyle bir kimsenin lehine yapýlacak baðýþ ve vasiyet geçerli olduðu gibi, mirasçýlýða da sabit olur. Baþkasýnýn malýný telef etmiþse tazmin etmesi gerekir. Ergin olmasa da zekât dýþýndaki malî yükümlülüklerden de sorumlu tutulurlar. Çoðunluða göre ise zekat erginlik çaðýndan önce de sorumluluk kapsamýna girer.
Zimmetin Nitelikleri
1- Zimmet; gerçek insan varlýðý veya ortaklýk, kuruluþ, vakýf ve mescid gibi tüzel kiþiler için söz konusu olur. Bu nedenle doðumdan önce cenînin ümmeti bulunmaz. Meselâ; ona yapýlacak baðýþ geçerli olmaz, fakat sað doðmak þartýyla vasiyet geçerli olur. Yine hayvan için zimmet yoktur. Bu yüzden bir kimse bir hayvan için vasiyette bulunsa böyle bir tasarruf bâtýl olur. Ancak yalnýz bu hayvana bakýmý saðlamayý kasdetmiþse geçerlidir (Ýbn Âbidîn, Reddü´l-Muhtâr, Mýsýr, t.y., III, 42).
2- Her kiþi için doðumundan sonra olmak üzere borçlanma ve borçlandýrma zimmeti baþlar. Erginlik ve rüþt ile bu zimmet tamamlanýr.
3- Zimmet bir bütün olup parçalanma kabul etmez. Zimmette çeþitli kiþiler arasýnda ortaklýk söz konusu olmaz.
4- Zimmette sýnýr yoktur. Bu nedenle borçlar ne kadar büyük olursa da zimmet bunlarý kapsar. Çünkü zimmet itibari bir hacim olup her borçlanmayý almaya elveriþlidir.
5- Zimmet þahsýn kendisine baðlýdýr. Mal ve servete baðlý deðildir. Bu yüzden mal varlýðýnýn miktarýna baðlý olmaksýzýn kiþi dilediði kadar borçlanma ehliyetine sahiptir.
6- Zimmet, borçlar arasýnda bir ayýrým yapmaksýzýn genel bir tazmin yükümlülüðü ifade eder. Ancak alacaklýnýn rehin gibi aynî bir hakkýnýn olmasý veya cenaze masraflarý, eþin ve küçük çocuklarýn nafakasý yahut resmî vergi borçlarý gibi öncelikli veya imtiyazlý borçlar bunun dýþýndadýr (ez-Zühaylî, el-Fýkhu´l-Ýslâmî ve Edilletüh, 2. baský, Dimaþk 1404/1984, IV, 52, 53).
Zimmetin Sona Ermesi
Zimmet doðumla baþlar, ölümle sona erer. Ancak sona eriþ þekli ve zamaný üzerinde bazý görüþ ayrýlýklarý vardýr.
Hanefîlere göre ölüm, zimmeti tam olarak yok etmez, fakat onu zayýflatýr. Terekenin tasfiyesi ile ilgili olarak bazý haklar sonuçlanýncaya kadar zarûret nedeniyle zimmet devam eder. Böylece ölen kimse, ölümünden sonra yeni bir mülkiyet kazanýr. Balýk tutmak amacýyla denize aðý atan balýkçýnýn bu arada vefat etmesi halinde ölümünden sonra tutulan balýklar üzerinde mülkiyet hakkýnýn doðmasý gibi. Diðer yandan saðlýðýnda iken yapýlan bazý tasarruflarýn yol açtýðý borçlar, ölümden sonra da zimmet borcu olarak devam edebilir. Mesela; satýlan bir mal, satýcýnýn ölümünden sonra ayýp nedeniyle geri iade edilse, bu malýn satýþ bedelini geri vermek yükümlülüðü doðar. Bunu ölenin mirasçýlarý yerine getirir. Yine ilgililerden izin almadan genel yol üzerine açýlan bir çukura, bu çukuru açanýn ölümünden sonra baþka birisi düþüp ölse veya yaralansa çukuru açanýn tazminat yükümlülüðü zimmet borcu olarak devam etmiþ sayýlýr. Ancak Ebû Hanîfe´ye göre iflas etmiþ olarak ölen kimsenin borcuna kefil olma geçerli deðildir. Ebû Yûsuf ve Ýmam Muhammed eþ-Þeybânî ise aksi görüþtedir. Ölüye vasiyet ve baðýþ da geçerli olmaz (bk. el-Kâsânî, Bedâyiu´s Sanâyi´ fi Tertîbiþ-Þerâyi´, 2. baský Beyrut 1394/1974, VI, 6; Ýbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr, I. baský, Mýsýr 1316/1898, V, 419).
Hanbelîlerden bir rivayete göre ölümle zimmet ortadan kalkar. Çünkü zimmet þahsa baðlý olduðu için þahýsla birlikte o da sona erer. Borçlar ise Hanbelîlerin çoðunluðuna göre terekeye geçer. Bunun bir sonucu olarak bir kimse ölür ve hiçbir malý bulunmazsa borçlarý düþer (Ýbn Receb, el-Kavâid, 1. baský, 193 vd).
Þâfiî, Mâlikî ve bazý Hanbelîlere göre, ölenin zimmeti borçlar ödenip, tereke tam olarak tasfiye edilinceye kadar devam eder. Bu yüzden ölen kimse bazý yeni haklar elde etmeye devam edebilir. Denize atýlan aða, balýkçýnýn ölümünden sonra tutulan balýklar üzerinde onun mülkiyet hakkýnýn doðmasý gibi. Diðer yandan borçlar tasfiye edilinceye kadar da ölenin zimmeti sabit kalýr. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: "Mü´minin Þahsý, ödeyinceye kadar borcu ile baðlýdýr" (Tirmizî, Cenâiz, 76; Ýbn Mâce, Sadakât, 12; Dârimî, Büyû´, 52; Ahmed b. Hanbel, II, 440, 475, 508).
Ölenin zimmetinin yeni bir borçla meþgul olmasý da mümkündür. Ayýp nedeniyle geri verilen malýn, satýþ bedelini ödeme zorunluluðunun doðmasý gibi. Ölenin, saðlýðýnda iken genel yola açtýðý çukurun meydana getirdiði zararý tazmin yükümlülüðünün ortaya çýkmasý da böyledir. Bu mezheplere göre, iflas etmiþ ölünün borçlarý için kefil olmak da geçerlidir. Nitekim Hz. Peygamber´e bir cenaze getirilmiþ, borcu olup olmadýðýný sormuþ. Borcu olduðu söylenince "Arkadaþýnýzýn namazýný kýldýrýn"diyerek oradan ayrýlmak istemiþtir. Ancak Ebû Katade (r.a)´ýn, Borcu ben üzerime alýyorum" demesi üzerine de namazý kaldýrmýþtýr (Buhârî, Havâlât, 3, 4). Burada ölünün borcu için kefâlet söz konusu olmuþ ve Hz. Peygamber bana ses çýkarmamýþtýr.
Sonuç olarak zimmet borcu, malýn kendisi telef olduðu takdirde ayný veya bedeli borç olarak devam edebilen para veya malla ilgili olarak doðar. Bunlar vadeli satýþlarda veya selem * akdinde satýlan mal veya satýþ bedeli olarak da belirlenebilirler. Altýn, gümüþ, nakit para ile ölçü, tartý veya standart olduðu için sayý ile alýnýp satýlan þeyler, ayni zamanda zimmet borcu olarak belirlenebilir. Meselâ; bir malý iki milyon liraya bir ay vadeli alan kimse, bir ay süreyle belirlenen miktardaki parayý zimmet borcu olarak üstlenmiþ olur. Yine parasýný peþin verip, bir ton kalitesi belirli buðdayý üç ay sonra teslim almak üzere anlaþma halinde ise, satýcý bir ton buðdayý vade sonunda teslim etmeyi zimmet borcu olarak üstlenmiþ olur.
Zimmet sözcüðü Kur´ân-ý Kerîm´de söz ve ahid anlamýnda olmak üzere þöyle kullanýlýr: "Onlarla sözleþmeyi nasýl devam ettirebilirsiniz ki, size üstün gelecek olsalar, ne akrabalýk münasebetini gözetirler, ne de verdikleri sözü. Aðýzlarýyla sizi memnun etmeye çalýþýrlar. Fakat kalbleri bundan kaçýnýr. Onlarýn çoðu fâsýktýrlar" (et-Tevbe, 9/8).
"Onlar hiç bir mü´minin akrabalýk ve ahdini gözetmezler, iþte haddi aþanlar bunlardýr" (et-Tevbe, 9/10).
Diðer yandan kýyemî mallar zimmet borcu olarak kalmaya elveriþli deðildir. Gayri menkuller, hayvanlar ve standart olmayan çeþitli eþya ve emtia bu niteliktedir. Bunlar vadeli satýþýn konusu olabilirse de selem akdine konu olamazlar. Çünkü istenilen nitelikteki kýyemî bir malý satýcýnýn saðlamasý güçtür. Meselâ; iki yaþlarýnda þu kadar sýðýrý veya 1980 model falanca marka otomobili iki ay sonra teslim etmek üzere satmak taraflarý anlaþmazlýða düþürür. Çünkü iki yaþýnda çeþitli hayvanlar olabileceði gibi 1980 model otomobilden de pek çok bulunabilir. Satýcý bunlardan ucuz olaný vermek, alýcý ise en kalitelisini þu kadar sýðýr veya 1980 model falanca marka otomobili iki ay sonra teslim etmek üzere satmak taraflarý anlaþmazlýða düþürür. Çünkü iki yaþýnda çeþitli hayvanlar olabileceði gibi 1980 model otomobilden de pek çok bulunabilir. Satýcý bunlardan ucuz olaný vermek, alýcý ise en kalitesini almak ister ve aralarýnda anlaþmazlýk çýkar. Ýslâm ise insanlar arasýnda çýkabilecek anlaþmazlýklarý önlemeyi ve bunun için gerekli önlemleri almayý amaçlamýþtýr.
Ynt: Zimmet By: 8-D fatma zehra Date: 22 Mayýs 2014, 21:35:15
verdiðiniz bilgiler için çok teþekkürler
radyobeyan