Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Zilzal suresi By: armi Date: 08 Nisan 2010, 10:11:36


 
ZÝLZÂL SÛRESÝ




Kur´ân-ý Kerim´in doksan dokuzuncu sûresidir.

Nisâ sûresinden sonra nazil olmuþtur. Sekiz âyettir. Fasýlasý he, mim ve elif harfleridir. Sûrenin nüzûl yeri hakkýndaki rivayetlerin bazýlarý sûrenin Mekkî, bazýlarý da Medenî olduðunu belirtir. Ýfade ve üslûbu, ele aldýðý mevzûlarý hususunda Mekkî olduðuna nisbet edilmiþtir. Mushaflar´da ise Medenî olarak gösterilmiþtir. Ebû Sâid el-Hudrî´den gelen bir hadis sûrenin Medenî olduðu görüþünü kuvvetlendirmektedir:

Ýbn Ebî Hâtim, Ebû Saîd Hudrî´den nakletmiþtir: "Her kim zerre miktarý hayýr iþlerse onu görecekler. Her kim de zerre miktarý bir þer iþlerse onu görecektir" (Zilzâl, 7-8) âyetleri ile ilgili olarak Rasûlullah (s.a.s)´a þöyle demiþtir: "Ya Rasûlullah, kendi amellerimi görecek miyim?" Allah Rasûlü þöyle buyurmuþtur: "Evet!" Ben þöyle dedim: "Ben mahvoldum." Allah Rasûlü (s.a.s): "Sevin, ya Ebû Said. Çünkü Yaptýðýn her salih amele on sevap verilecektir" buyurdu.

Bu hadis sûrenin Medenî olduðuna delil teþkil eder. Çünkü Ebû Said Hudrî Ensar´dandý. Ayrýca Uhud´tan sonra balið olmuþ olduðu için bu rivayet, bu âyetin, dolayýsýyla sûrenin Medine´de nâzil olduðunu te´yid etmektedir.

"Deprem, arka arkaya gelen þiddetli sarsýntý" demek olan Zilzâl, sûrenin ilk âyetinde geçer ve sûre adým buradan alýr. Sûrenin isimleri "Zelzele" ve "Zilzâl"dir.

"Yer sarsýldýkça sarsýldýðý zaman." (1).

Sûre ilk âyetiyle birlikte kýyametten sahneler sunuyor, selim akýl sahiplerine. Ýbn Abbas bu âyet hakkýnda der ki: Yani "dibinden oynayýp hareket ettiðinde." Kur´an´ýn bir baþka yerinde þöyle buyurulur o an için: "Ey insanlar, Rabbinizden korkun. Doðrusu kýyamet saatinin sarsýntýsý büyük bir þeydir." (Hacc, 22/1).

Kýyametin kopmasýndan, insanlarýn yeniden dirilip hesap vermesinden, herkesin -iyi ya da kötü- ettiðini bulacaðýndan bahseden sûrenin ikinci ayeti ise yine "yer"le ilgili ve insaný bütün benliðiyle doðrudan etkileyen bir üsluba sahiptir:

"Toprak aðýrlýklarýný dýþarý çýkardýðý zaman" (2).

Bir baþka âyette de þöyle buyurulmaktadýr: "Yer düzeltildiði zaman. Ýçinde olanlarý dýþarý atýp boþaldýðý an" (el-Ýnþikak, 84/3-4).

Yerin aðýrlýklarýný dýþarý çýkarmasý birkaç þekilde tefsir edilmiþtir:

1) Ýçindeki hazineleri dýþarý çýkarýr. Ýnsanlarýn dünyada her yönüyle ihtiyaç duyduðu ve "hýrs ekol"ünü oluþturan altýn, gümüþ, mücevherat vb. þeyler dýþarý çýkarlar ve þimdi bu þeyler onlarýn hiçbir iþlerine yaramamaktadýrlar. Tersine onlarýn azabýna sebep olacaktýr.

2) Kabirlerdeki ölüler dirilir. Bu anlamda "ba´s" denilen dirilme zamaný söz konusudur. Ölmüþ olan insanlarý nerede ve hangi halde bulunurlarsa bulunsunlar, hepsi yeraltýndan dýþarýya atýlacaklardýr. Bir sonraki âyet, onlarýn o an cisimlerinin bütün parçalarýnýn yeniden biraraya getirilerek dünyadaki ilk þekilleri gibi diriltileceklerine delâlet etmektedir. Çünkü eðer böyle olmayacaksa onlar, "bu yeryüzüne ne oluyor?" sözünü nasýl söyleyecekler? (M. Hamdi Yazýr, Kur´an Dili, 9/6008).

3) Ölü insanlarý dýþarý atmakla yetinmeyecek, ayrýca insanýn dünyada iken iþlediði ve kendisine þehadet edecek olan fiiller ve sözlerinde hepsini dýþarýya atacaktýr (Mevdudi, Tefhîmu´l-Kur´an, Ter. heyet, 7/194).

4) Yeraltýndaki madenler, gazlar, yanar durumda olan lavlar da dýþarý fýrlar. Bu ise hakiki kýyameti sahneye koyar.

"Ýnsan "ne oluyor buna!" dediði zaman." (3)

Yeryüzünde rahat ve kararlý olarak sakin ve sabit yaþarken sonra meydana gelen durumu, garip karþýlayarak der ki: Durum deðiþmiþ ve yeryüzü harekete geçmiþtir. Sonra yeryüzü karnýnda bulunan yenilerden ve eskilerden ölüleri dýþarý atar. O zaman insanlar onun durumunu garip karþýlarlar. Yerler, bir baþka yerle, gökler, bir baþka gökle deðiþtirilir (Ýbn Kesir, Muhtasar, 3/666).

Buradaki insan herhangi bir insan olabilir, çünkü tekrar diriltildiðinde ilk sözü, "ne oluyor?" olacak. Sonra anlayacak ki, "kýyamet günü"dür. Ýnsandan kasýt, âhireti inkâr eden insan da olabilir. Çünkü onun imkansýz zannettiði þey önüne getirilecek, onu görecek ve hayret içinde kalacaktýr. Ehl-i imanýn bu olay karþýsýndaki tavrý ise herhangi bir endiþe taþýmayacak mahiyette olacaktýr.

Baþka bir âyette þöyle buyurulmaktadýr!

"Kâfirler, "Vah bize, bizi yattýðýmýz yerden kim kaldýrdý?" diyecekler. Mü´minler ise, "Ýþte Rahman´ýn va´dettiði þey budur. Peygamberler gerçekte doðru söylemiþ." (Yâsin, 52) diyeceklerdir. Fakat bu fark ikinci üfürme ile yeniden dirilmelidir "(M. Hamdi Yazýr, Kur´an Dili, Ýstanbul 1938, VIII/6011).

"Ýþte o gün; o bütün haberlerini anlatacaktýr" (4).

Ýmam Ahmed b. Hanbel, Ebû Hureyre´den þu hadisi nakleder: Rasûlullah (s.a.s) bu âyeti okumuþ sonra, "Yeryüzünün haberleri nedir?" demiþtir. Orada bulunanlar, "Allah ve Rasûlü en iyisini bilir" demiþler de Rasûlullah (s.a.s) þöyle buyurmuþtur:

"Yeryüzünün haberleri her kulun ve cariyenin üzerinde yapmýþ olduðu amele þehadet ederek, "þu ve þu amelleri, þu ve þu gün yaptý ", demesidir. Ýþte onun haberleri bunlardýr" (Ýbn Kesir, Muhtasar, III/666).

Bu âyetin tefsirinde Hicazý þöyle der: "Bu esnada yer küre haberlerini insana anlatýr. Lisan-ý kal (konuþma dili) ile deðil de lisan-ý hal ile baþýndan geçenleri anlatýr. Alâme Taberî´nin de tefsirinde dediði gibi, bu bir temsildir. Yeryüzünde alýþýk olunmayan bu halin meydana gelmesi, Rabbi´nin ona baþýndan geçenleri anlatmasýna dair emir vermesi sebebiyledir. Cenab-ý Allah macerasýný anlatmasý için yere tekvinî emir verir. Kâinatta meydana gelen her þey Allah´ýn tekvinî emrine dayanacaklardýr" (M. Mahmud Hicâzî, Furkan Tefsiri, 30/76).

Allah kimin ne yaptýðýný þüphesiz bilir. Ama ahirette mahkeme kurulduðu zaman Allah eðer bir kimseye ceza verecekse, adaletinin bütün þartlarýnýn gereðini yerine getirir. Rabbu´l-Alemin´in mahkemesinde her suçlunun itiraz edemeyeceði þekilde eksiksiz þehadetler göreceði kesindir. Birincisi, "Kiramen Kâtibin" meleklerinin her zaman, her ameli kaydettikleri defterdir (Bk. Kâf, 17-18; el-Ýnfitâr,10-12). Amel defterleri ellerine verilecektir. Onlara þöyle denilecektir:

"Hayatta yaptýklarýný oku. Hesabýn için bu sana yeter" (el-Ýsra, 17/14).

"Ýnsan onu okuduðunda kaydedilmemiþ en ufak ve en büyük þey kalmadýðýna hayret edecektir" (el-Kehf, 15/19).

Ýkincisi ise, insanýn organlarýnýn dile gelmeleridir:

"Dilleri, elleri ve ayaklarýnýn yapmýþ olduklarýndan dolayý aleyhlerinde þahitlik edeceði bir günde..." (Nur 24/24). Ýnsanlar bu durum karþýsýnda hayret içinde kalacak ve azalarýna, "Sizler bana karþý nasýl þahitlik yaparsýnýz?" diyeceklerdir. Azalarsa, Bu gün Allah´ýn emridir, her þey konuþmaktadýr ve biz de O´nun emriyle konuþmaktayýz" diyeceklerdir (Fussilet, 41/20-22).

O gün de o kadar kat´i, açýk ve kesin ispatlar yapýlacak ki, insanýn inkar etmesine ve mazeret ile sürmesine mahal kalmayacaktýr.

"O, (kâfirlerin) konuþamayacaðý bir gündür. Onlara izin bile verilmez ki (sözde) mazeretlerini beyan etsinler" (Mürselât, 77/35-36).

Bugünde herþey konuþacaktýr.

"Çünkü Rabbin ona vahyetmiþtir" (5).

Rabbü´l-Âlemin, arza söylemesini süratle emr-ü telkin etmiþtir de o sebeple arz o haberleri anlatýr. Keþþâf´ta der ki: Arz´ýn anlatmasý mecazdýr. Yani Allah Teâlâ arz´da öyle yeni haller, oluþlar meydana getirir ki, onlar lisan ile anlatma makamýna çýkarlar. Hatta, "ne oluyor buna" diyenler o duruma bakarlar da onun ne için zelzeleye tutulduðunu ve ne için ölüleri dýþarýya attýðýný bilir. Bu olaylarýn da peygamberlerin korkuttuklarý ve sakýndýrdýklarý olaylar olduðunu anlarlar. Bu manaya göre vahiy "kûn feyekûn" (ol der oluverir) gibi yaratýcý olmuþ olur.

Bundan baþka bir de denilmiþtir ki, Allah Teâlâ "arzý" o zaman gerçekten söyletecektir. Rasûlullah´tan da rivayet olunmuþtur ki, herkese karþý üzerinde ne amel yaptýðýna þahitlik edecektir. Arz´a vahiy, onun hayatý mümkün olan cüzlerine, parçalarýna vahiy olarak mülahaza edilirse bu söylemenin ve vahyin gerçekten nutuk veya hitabet halinde haber vermesi ve bildirmesi manasýna olarak anlaþýlmasý söz konusudur. Aslýnda onun ne olduðu o vakit hakikat gözönüne döküldüðü zaman anlaþýlacaktýr (M. Hamdi Yazýr, Kur´an Dili, 9/6011).

Bunu Allah arza böylece vahyetmiþtir.

Akabinde gelen âyet artýk hesab gününden bahseder:

"O gün insanlar, ayrý ayrý gruplar halinde (Ýlahi Divana) çýkarlar ki, yaptýklarý kendilerine gösterilsin" (6).

Yani varmýþ olduklarý yerden insanlar dönüp çýkacaklar, kabirlerden durulacak yere, mahþere doðru muhtelif sûrette fýrlayacaklar, kimisi yüz aklýðýyla, kimisi yüz karasýyla, kimisi selâmet, kimisi korkular, kimisi dehþetler içinde, kimisi binitli, kimisi yayan, kimisi zincirlerle baðlý; hasýlý kimisi bahtiyar, kimisi bedbaht, yahud Ýbn Abbas´tan mervî olduðu üzere her din ve millet sahibi ayrý ayrý olarak kendi önderleri arkasýnda, yahut her fert ilk yaratýlýþý gibi tek baþýna olarak Ýlahi Divan´a çýkarlar. Kimisi mahþere geldikten sonra kitabýný saðýndan almýþ "ashabý yemîn"den olarak Cennet´e gitmek üzere, kimisi de kitabý solundan veya arkasýndan almýþ "ashabý þimal"den olarak Cehennem´e gitmek üzere mahþerden ayrýlacaklar.

Amelleri kendilerine gösterilmek için (M. Hamdi Yazýr, Kur´an Dili 9/6012).

Ayette geçen "eþtâtâ" (fýrka fýrka) çeþitli âyetlerde ve izahýnda þöyle gösterilebilir:

"O gün görülecektir ki, ilk defa yarattýðýmýzda olduðu gibi þimdi de sen yapayalnýz benim huzurumdasýn" (En´am, 6/94).

"O bize yalnýz olarak gelecek" (Meryem, 19/80).

"Onlarýn her biri kýyamet günü Allah´ýn huzurunda yalnýz olarak bulunacak" (Meryem, 19/95).

Bir de "Sûr´a üflendiði zaman fevc fevc gelecekler" (Nebe, 78/18) manasýna kullanýldýðýný görüyoruz.

Son olarak, Kur´an´da ne tür insan olursa olsun, onlara muhakkak kendi amel defterlerinin verileceðinin açýklandýðýnýn bilinmesi gerekir (Bkz. Hakka, 19-25; Ýnþikak, 7-10).

Bu aþamadan sonra Rabbül-Âlemin þöyle buyuruyor:

"Artýk kim zerre aðýrlýðýnca hayýr yapmýþsa onu görür. Ve kim zerre aðýrlýðýnca þer yapmýþsa onu görür" (7-8).

Bu âyetlerin nüzûlüyle ilgili olarak þöyle bir rivayet vardýr:

Said Ýbn Cübeyr (r.a)´den rivâyet olunmuþtur. O der ki,

"Yoksula, yetime ve esire O´nun sevgisi için yemek yedirirler" (el-Ýnsan, 76/8) âyeti kerimesi nazil olduðu zaman, bazý müslümanlar az birþey verdikleri zaman bundan dolayý sevap kazanamayacaklarýný; diðer bazýlarý ise, "Allah, cehennem ateþini büyük günahlar için va´detmiþtir", diyerek, yalan söylemek, harama bakmak, gýybet etme vb. gibi küçük günahlardan ötürü kýnanmayacaklarýný zannediyorlardý. Bunun üzerine Allah, Ârtýk kim zerre aðýrlýðýnca hayýr yapmýþsa onu görür. Ve kim zerre aðýrlýðýnca Þer yapmýþsa onu görür" (7-8) âyetlerini inzal buyurdu (Ýbn Kesir, Tefsir, Muhtasar, 3/667).

Said b. Cübeyr (r.a) der ki: Allah bu âyeti inzal buyurarak, bir yandan; "az, kýsa zamanda çoða vesile olur" diye Müslümanlarý az demeden vermeðe teþvik ederken, diðer yandan da, "küçük günahlar kýsa zamanda çoðalýr, dolayýsýyla büyük günahlara dönüþür" diye onlarý küçük günahlarý iþlemekten sakýndýrmýþtýr.

Zerre, görülür görülmez derecede bir þeydir. Güneþin ýþýðýnda sezilebilen ince toza da denilir. Ýbn Abbas´tan mervidir ki, elini topraða sokmuþ, kaldýrmýþ sonra üflemiþ de iþte bunlardan her biri bir zerre ölçüsü´ demiþtir. Ýkisi azlýkta benzerdir. Gerçi bizim bir zerre dediðimizin içinde bile bir âlem vardýr. Fakat mes´ûliyetin asgari derecesi beþeri hissin alaka kurabileceði en küçük ölçü ile ifade edilmiþtir. Asýl murat, en cüz´i bir hayýr ve þerrin bile Allah´ýn katýnda zayi edilmeyeceðini beyandýr (M. Hamdi Yazýr, Kur´an Dili, 9/6013).

Bu âyetin salt anlamý þudur: Ýnsan zerre kadar iyilik veya zerre kadar kötülük yapmýþsa, onun amel defterinde kayýtlý olarak bulunacaðý ve insanýn onu göreceði doðrudur.

Yalnýz bu aþamada zerrece yapýlan iyilik ve kötülüklerin somut karþýlýklarý anlaþýlmamalýdýr. Þöyle ki, Cahiliyye hayatý yaþamýþ olduðu halde iyilik yapan, hayýr ve hasenatta bulunan için düþünüldüðü zaman sonuç þu olur: Bu kiþi âhiretini kazanamamýþtýr. Ancak cehennem azabý þiddetli olmayýp hafif olabilir. Kendisini Allah´a teslim etmediði için azaptan kurtulamaz. Yine mü´mince bir hayat yaþamýþ olduðu halde yaptýðý en küçük bir kötülüðün ona (müttaki mü´mine) uygulanacaðý da beklenemez.

Katade, Enes yoluyla Rasûlullah (s.a.s)´tan þu hadisi nakletmiþtir:

"Allah bir mü´mine zulmetmez. Bu dünyada iyiliklerinin karþýlýðý olarak onu rýzýklandýrýr. Ahirette de mükafat verir. Kafire iyiliklerinin karþýlýðýný bu dünyada verir. Kýyamet günü onun hesabýndan iyilik kalmayacaktýr. "

Kýsacasý, Kur´ân-ý Kerim´in çeþitli âyetlerinde geçtiði þekliyle kâfir, müþrik ve münafýklarýn iyi sayýlan amelleri zayi edilmiþtir. Ahiret´te onlara mükâfattan hiçbir pay verilmeyecektir. Kötülüðün cezasý yapýlan kötülük kadar verilecek, buna karþýn iyiliðin karþýlýðý, yaptýðýndan daha fazla verilecektir. Mü´min eðer büyük günahlardan kaçýnýrsa küçük günahlarý affedilecektir. Salih mü´minden hafif hesap sorulacaktýr. O´nun kötülüklerine göz yumulacaktýr. Yaptýðý en iyi amellere göre mükafat verilecektir.

Bu âyet insaný önemli bir gerçek hakkýnda uyarmaktadýr. O gerçek þudur: Her küçük iyiliðin bir aðýrlýðý ve deðeri vardýr. Ayný þey kötülük için de geçerlidir. Küçük diye bir iyiliði terketmemeli, yine küçük diye bir kötülük irtikab etmemelidir. Çünkü her ikisi de birikebilir.

Bu konuda iki hadis þöyledir: Hiçbir iyiliði hakir görmeyin, bir kimseye bir kap su bile verseniz veya bir kardeþinizi güler yüze bile karþýlasanýz. "

Müsned-i Ahmed´te, Hz. Abdullah b. Mes´ûd´dan þöyle bir rivayet vardýr:

Rasûlullah (s.a.s) buyurdu: "Dikkat edin! Küçük günahlardan da sakýnýn, çünkü birikirlerse bir insaný helâk ederler" (Ýbn Kesir, Tefsir, Muhtasar, 3/666-667; Mevdûdi, Tefhîmu´l-Kur´an, terc. heyet, 7/199).

Ýþte bu söylenen ve ona benzeyen aðýrlýktaki hayýr ve þerri o gün sahibi hazýr bulur ve cezasýný görür. Ve o zaman insan yaptýðý þeylerden hiçbirisini küçümsemez. Ýyi veya kötü olsun, "bu önemsizdir, hesap ve tartýya gelmez" demez. Vicdanýn yaptýðý her hareket karþýsýnda ürperir. Bu zerrenin bile o çok hassas terazinin kefelerinden birini aðýr bastýracaðýný bilerek vicdanen titiz davranýr.

Bu ölçünün eþi ve benzeri mü´min gönüllerden baþka hiçbir yerde görülmüþ deðildir. Mü´min kalp zerre miktarý hayýr ve þer için ürperir. Halbuki dünyada daðlar kadar günah, isyan ve kötülük yaptýðý halde hiç kýmýldamayan kalpler vardýr. Önünde dað zirvelerinin hiç kalacaðý hayýr tepelerini tepip de müteessir olmayanlar vardýr.

Bu kalpler yeryüzünün çamuruna batmýþlardýr. Hesap günü yaptýklarýnýn aðýrlýðý altýnda ezileceklerdir (Seyyid Kutub, Fizilâl-il-Kur´ân, 30/226).

Kýyametin kopmasýndan, insanlarýn yeniden dirilip amellerinin ortaya serilip hesaptan bahseden sûre yukarýda geçtiði üzere herkesin iyi ya da kötü ettiðini bulacaðýndan bahisle nihayete erer.

Genel olarak Zilzal sûresi þu mesajlarý taþýr:

1) Sûrede kýyamet sahnelerinden bir kesit verilmiþtir. Gelecekten haber veren bu sûrede, yer ve insan konu edilir. Yer içindekileri çýkarýr. Allah yere vahyeder ve yer bütün haberlerini ortaya döker. Buna "gaybî haber" olmasý açýsýndan "þüphesiz iman" gerekir.

2) Yer bütün haberlerini ortaya döktüðünde, o gün insanlarýn amelleri kendilerine gösterilecektir. Mü´minlerin bu günden Allah´a sýðýnmalarý gereklidir.

3) Yapýlan iyilik ve kötülükler küçümsenemez. Çünkü her birinin deðeri vardýr. Mü´minler, vicdanýn yaptýðý her hareket karþýsýnda ürperir, Allah´tan korkarak titiz davranýrlar. Hiçbir hareket karþýlýksýz kalmayacaktýr, Allahu a´lem.

 
 


radyobeyan