Zilyed,zilyedlik By: armi Date: 08 Nisan 2010, 10:10:30
ZÝLYED, ZÝLYEDLÝK
Bir mala fiilen el koyan ve malik gibi tasarrufta bulunan þahýs zilyed, bu iþleme de zilyedlik denir.
Zilyed kelimesinin sözlük manasý el sahibidir. "Yed" sözlükte el manasýna geliyorsa da "tasarruf"tan kinaye olarak kullanýlmaktadýr. Nitekim þu hane falanýn yed-i idaresindedir denildiðinde adý geçen hanenin o kiþinin tasarrufunda olduðu kastedilmektedir (Hacý Reþîd Paþa, Rûhu´l-Mecelle, Ýstanbul 1328, VIII,127). Istýlah olarak zilyed bir ayna bilfiil el koyan yahut tasarruf-ý müllâk (mâlik gibi tasarruf eden) ile tasarrufu sabit olan kimsedir (Mecelle, mad. 1679). Buna göre fiilen el koymak, elinde bulundurmak, malik gibi tasarrufta bulunmak zilyediliktir. Fiilen eli altýnda bulundurmak ve malik gibi tasarrufta bulunmak zilyedliðin unsurlarýný teþkil eder.
Elinde bulundurmak ifadesine fiilen kaydý eklendiði zaman bu, bir kimsenin giydiði elbise, kolunda veya cebindeki saat, bindiði hayvan veya araba gibi ancak menkullerde söz konusu olabilir. Bunlar kiþinin fiilen eli altýndadýr ve zilyediliðindedir: Mâlik gibi tasarruf (tasarruf-ý müllâk)´tan maksat, mülkiyet konusu eþya üzerinde bahis mevzuu olan kullanma, faydalanma ve tüketme tasarruflarýnýn tümü veya bir kýsmýdýr. Bu tasarruf hem menkul hem de gayr-ý menkullerde söz konusudur. Tarlayý sürmek, hayvan veya arabaya binmek, arsaya bina yapmak gibi (Ali Haydar, Dürerü´l-Hükkâm, Ýstanbul 1330, IV, 372-373; H. Reþid Paþa, a.g.e., VIII, 9).
Ýslâm Hukuku zilyedliði genel olarak korunmasý gerekli bir hak veya hukukî durum olarak kabul etmemiþtir. Bu sebepledir ki zilyede karþý zilyedliðe veya mülkiyete dayanan istihkak davasý açýlabilir. Zilyed´in hüsnüniyetli iktisabý bu davalara engel teþkil etmez. Zilyedlik mülkiyet davasýnda bir delildir, ancak bu delil aksini isbat eden bir delil bulunmadýkça geçerlidir. Bir kimsenin bir þeye zilyed olmasý yalnýzca mülkiyete dayanmaz. Âriyet alan, kiracý, rehin alan, emanet alan, gasbeden... de malýn zilyedidir. Zilyedliðin sübutû mülkiyetin sübûtunu gerektirmez. Fukahâ´nýn çoðunluðu bu görüþtedir. Mâlikî mezhebine mensub bazý fakihlere göre bazý þartlarla on yýllýk zilyedlik, mülkiyet kazandýran bir hukûkî sebep olarak deðerlendirilmiþtir (Hayreddin Karaman, Mukayeseli Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1987, III,192-193; Ali Haydar, a.g.e., IV; 596). Ýslâm hukukunun tercihi gerçek hak sahibini korumaktýr. Buna baðlý olarak zaman aþýmýna, hak kazandýrýcýlýk fonksiyonu tanýnmamýþtýr. Bir kimse menkul veya gayr-ý menkulü uzun süre elinde bulundurup mâlik gibi tasarruf etse dahi sýrf bu sebeple mal üzerinde aynî hak (meselâ mülkiyet) kazanmýþ sayýlmaz, zaman aþýmý yalnýzca belli þartlarda davanýn reddine sebep teþkil eder. Bunun sebebi de süre sanýrýna tabi olmayan dava hakkýný kötüye kullanmayý önlemektir. Çünkü aradan uzun yýllar geçtikten sonra hakký isbat güçleþmekte, tertib ve muvazaa ihtimalleri artmaktadýr (H. Karaman, a.g.e., III, 193).
Zilyedliðin Fonksiyonu
Birden fazla þahsýn bir mal üzerindeki zilyedlik iddialarýna zilyedlik davasý (tenâzu´ bi´l-eydî) denir. Davada zilyed ile hâric´i belirlemek en önemli konudur. Hâric zilyed olmayan demektir. Çünkü bununla müddeî (davacý) ile müddeâ aleyh (davalý) bilinir. Zira ayn davasýnda taraf ancak zilyeddir (Mecelle, mad.1635). Binaenaleyh hâric davacý ve zilyed davalý olup haric´den davasýný isbat için beyyine (delil) istenir. Ýsbat ederse iddia ettiðini alýr. Ýsbat edemez ise münkir (inkâr eden) olan davalýya yemin verilir. Zira yemin inkâr edenedir. Yemin etmekten kaçýnýrsa (nükûl) dava konusu olan malýn müddeî´ye ait olduðuna kazaen istihkak ile hükmolunur. Fakat davalý yemin ederse onun lehine kazaen terk ile hükmolunur. Kazaen istihkak ile hükmolunamaz. Kazaen terk´den sonra davacý beyyine ikame edecek olsa kabul olunur ve davacý lehine kazaen istihkak ile hükmolunur. Terk ile hüküm, istihkakýn sübûtu demek olmadýðý içindir ki davacý isbat delili bulduðu zaman mahkemeye müracaat ederek delilini sunar ve lehine hüküm (istihkak hükmü) alabilir.
Ýþte bu netîcelerin ortaya çýkarýlmasý için taraflardan hangisinden delil isteneceði ve hangisine yemin verileceði konusunun açýklýða kavuþmasý gerekmektedir ki bu da zilyedin kim olduðunun anlaþýlmasýna baðlýdýr (H. Reþîd Pa,ra, a.g.e., VIII,127-128; Ali Haydar Efendi, a.g.e., IV, 588-589).
Zilyedliðin Korunmasý
Hakka dayanmayan zilyedliðin korunmasý söz konusu deðildir. Hakka dayanan zilyedlik ise kuvvet kullanarak bizzat zilyed tarafýndan, yine zilyedin dava açmasý ile ve nihayet zilyedin müracaatý olsun olmasýn idârî teþkilat içinde yeri bulunan hisbe görevlileri tarafýndan korunur. Ýster müslüman olsun ister gayr-ý müslim olsun Ýslâm ülkesi vatandaþlarýnýn can, namus ve mal dokunulmazlýklarý vardýr. Fukaha mala tecavüzü cana ve namusa tecavüz gibi haram saymýþlar, mal sahibine ve tecavüze þahid olan diðer müslümanlara baðýrma, el ile menetme, sopa ile menetme, silah kullanarak menetme, uzvunu sakatlama ve nihayet öldürme tedbirlerine kadar yer verilen hafiften þiddetliye doðru sýralanan bir salahiyet vermiþlerdir (Þîrâzî, el-Mühezzeb, Kahire, 1397/1959, II, 226). Müctehidlerin çoðu gasb ve tecavüzü kuvvet kullanarak önlemenin bir hak olduðunu savunmuþlar, bir kýsmý da amme nizamý ve hakkýn korunmasýnýn temini açýsýndan farz olduðu görüþünü benimsemiþlerdir.
Ýslâm´da kaza ve idare teþkilâtý içinde yer alan ve emir bi´l-ma´ruf, nehiy ani´l-münker prensibine dayanan hisbe´nin sahasýna açýk, kesin, gayr-ý meþru hareket ve tasarruflar girer. Müdahale için tecavüze uðrayanýn müracaatý þart deðildir. Hisbe sorumlusunun önleyici tedbirleri de öðüt ve ikazdan silah kullanmaya kadar sýralanmýþtýr. Eli ile müdahale ederek önleme örnekleri sayýlýrken "içkiyi dökmek, erkeðin sýrtýndan ipek elbiseyi çýkararak gâsýbý gasbettiði araziden çýkarmak" ´ vb.leri sayýlmýþtýr (H. Karaman, a.g.e., III, 196-197).
Zilyedlik Davalarý
Zilyedliðe hükmetmek, mülkiyet ve istihkâka hüküm demek deðildir. Bu hüküm gerek yalnýzca zilyedliðin iadesini gerektirecek bir delil ortaya çýkýncaya kadar malý zilyedin elinde býrakmak (zilyedliði korumak) gerek deliler çeliþtiði zaman zilyedliði tercih sebebi kýlmak ve gerekse istihkak vb. davalarýnda zilyedi tesbit ederek davalý ile davacýyý tayin etmek bakýmýndan menkul ile gayr-ý menkûl arasýnda fark yoktur. Zilyedlik menkul ve gayr-ý menkulde mezkûr fonksiyonlarý ifâ etmektedir (Karaman, a.g.e., III, 197-198).
Zilyedliðin Ýsbatý Davalarý
a-Gayr-ý Menkullerde
Dava konusu olan gayr-ý menkullerle ilgili davada davalý zilyed olacaðý için önce zilyed, þahid vb. delillerle tesbit edilmelidir. Taraflarýn birbirini tasdik etmeleri yani davacýnýn davasý üzerine davalýnýn onu tasdik ederek, zilyed kendisi olduðunu ikrar etmesi ile davalýnýn zilyed olduðuna hükmedilemez. Bir gayr-ý menkûle zilyed bulunduðunu iddia edenin bunu delilleriyle isbat etmesi gerekir. Ýkrar ve kabul zilyedliðin delili deðildir. Ancak ikrar ve kabul satýþ ve gasb yoluyla zilyedliðin intikali þeklinde vaki olmuþsa bu ikrar veya kabul, zilyedliði isbat için yeterlidir (Ali Haydar, a.g.e, IV, 590-592).
Bir evde oturmak, arsada kuyu, ark vb. þeyler kazmak, aðaç dikmek, bina yapmak, ekip-dikmek, korulardaki aðaçlarý kesip satmak veya buna yakýn bir þekilde faydalanmak, çayýrda otlarý kesip saklamak veya satmak, hayvanlarý otlatmak gibi fiiller gayr-ý menkullerde zilyedliðin alametleridir. Sadece evin anahtarýný elinde bulundurmak zilyedlik deðildir (Ali Haydar, a.g.e., IV, 592).
b- Menkullerde
Menkul mal kimin elinde bulunuyorsa zilyed odur. Bunun isbatý için taraflarýn delil getirmelerine gerek yoktur. Bu surette menkûlde zilyedlik müþahede, ikrar ve beyyine (delil) ile sabit olur. Birden fazla kimse bir mala el koymuþ ise bunlardan hangisinin diðerine tercih edileceði hususunda Ýslâm Hukuku, eþya ile zilyedlik iddiasýnda bulunanlar arasýndaki baðýn derecesine bakarak hüküm vermektedir. Eþya ile hangisinin irtibatý daha saðlam ve sýký ise o zilyed olarak tercih edilmektedir. Elbiseyi giymiþ olan eteðinden tutmuþ olana, hayvana binmiþ olan, yularýndan tutana, yularýndan tutan kuyruðundan tutana tercih edilmektedir. Eðersiz olarak ata binmiþ olan kiþi, eðer üzerine binmiþ olan iki kiþi, halý üzerine oturan ile ondan tutan, halý üzerine oturan iki kiþi vb. zilyedlikte eþittirler (Ali Haydar, a.g.e., III, 593-595).
Bir gayr-ý menkul üzerinde her iki tarafýn da zilyedlik iddiasýnda bulunmalarý halinde delil (þahid) istenir. Her ikisi de þahit getirirse, elleri altýnda bulunan kýsýmlar için her ikisinin de zilyedliðine hükmolunur. Bu arada tarihi daha sonraya ait olan þahitlik, daha eski tarihli zilyedlik þahitliðine tercih edilir. Eðer bunlardan birisi delil getirirse onun lehine hükmolunur. Bir gayr-ý menkulde iddiada bulunan iki taraftan hiçbiri zilyed olduðunu isbat edemez ise her birine diðerinin talebiyle hasmýnýn o gayr-ý menkulde zilyed olmadýðýna yemin verdirilir. Ýkisi de yeminden nükûl ederse (kaçýnýrsa) müþterek zilyed olduklarý sabit olur. Birisi yemin de etse onun lehine hükmedilir, diðeri hâric sayýlýr. Ýkisi de yemin ederse hiçbirinin zilyed olduðuna hükmolunmaz. Gerçek durum ortaya çýkýncaya kadar gayr-ý menkul bekletilir (Ö. Nasuhi Bilmen, Ýslýlahat-ý Fýkhiyye Kamusu, Ýstanbul 1985, VIII,191-192).
Suîniyetli Zilyedin Mükellefiyetleri
Sûiniyetli zilyedin elinde bulunan mal aynen mevcut ise bunu hak sahibine teslim edecektir. Zilyed malý tüketmiþ, itlaf etmiþ, istihlâk, itlâf veya telef yoluyla mal yok olmuþ ise tazmin gerekir. Bu tazmin mal mislî ise misliyle tazmin edilecektir. Mal kýyemî ise Ebû Hanîfe´ye göre ödeme zamanýndaki kýymeti, Ebû Yûsuf´a göre gasb günündeki kýymetini, Ýmam Muhammed vc Hanbelîlere göre ise pazarda ve çarþýda malýn arkasýnýn kesildiði, bulunamaz olduðu zamandaki kýymetini ödeyecektir. Þâfiî mezhebine göre ise gasb zamanýndaki bulunamaz olduðu zamana kadar geçen müddet içindeki ulaþtýðý en yüksek deðeri ödeyecektir. Zâhîrîler ile Mâlikîlerden Eþheb´e göre mal sahibi dilerse gâsýba malý buluncaya kadar mühlet verecek ve dilerse oradaki kýymetini taleb edecektir (Serahsî, el-Mebsut, Kahire 1324 - 31, XI, 50 vd.; Kâsânî, Bedaiu´s-Sanâyi, Kahire 1327-28/1910, VII, 151; Þirâzî, el-Mühezzeb, Kahire,1379/1959-60, II, 375 vd.; Þirbînî, Muðni´l- Muhtâc, Kahire 1377/1958, II, 283; Ýbn Kudâme, el-Kâfý, Beyrut 1402/1982, II, 403, vd.; Ýbn Hazm, el-Muhallâ, Kahire, t.y., (Mektebetü Dâri´t-türâs), VIII, 104; Karaman, a.g.e., II, 480, III, 205).
Zilyed, kendi malýndan harcayarak malýn bazý vasýflarýný deðiþtirirse mal sahibi dilerse malý tazmin ettirir, dilerse ilave ve eklerin masrafýný vererek malý geri alýr. Deðiþiklik malýn isim ve mahiyetini deðiþtirecek ölçüde ise mal haksýz zilyede kalýr ve sahibi bedelini alýr. Hak sahibinin zilyedliðinin izalesinden sonra haksýz zilyedin malý kullanmasýndan dolayý deðer kaybý meydana gelirse zilyed bu eksiði tazmin eder. Malýn semereleri mal sahibine aittir. Zilyed bunlarý tüketmiþ olursa tazmin eder. Zilyed´in semere almak için yaptýðý gerekli masraflar, tazmin bedelinden düþülür (Merelle, md., 890-891, 899-900, 903; Karaman, a.g.e., III, 205-206).
Hüsnüniyetli Zilyedin Mükellefiyeti
Gâsýbtan malý, bilmeden satýn alan, kiralayan, miras yoluyla sahip olup üzerinde tasarrufta bulunan þahýslar hüsnüniyetlidir. Hanefiler hüsnüniyetti üçüncü þahýslarý genel olarak sûiniyetli olanlarla ayný hükümde tutmuþ, ancak kirada ve hak sahibi olduðunu zannetme durumlarýnda hüsnüniyetli zilyedi diðerinden ayýrmýþlardýr. Buna göre bir þahýs babasýndan miras kalan arsayý aðaçlandýrmaktan veya bina yaptýktan sonra bir baþkasý akara sahip çýkýp hakkýný isbat etse, eðer tasarrufta bulunan kendinin olduðunu zannederek bu fiilleri yapmýþ ise ve yaptýðý masraf akarýn bedelinden fazla ise bedelini ödeyip akara sahip olabilir. Eðer böyle bir zanna dayanmadan tasarrufta bulunmuþ olsa aðaçlarý sökmesi veya binayý yýkmasý gerekir (Mecelle, md. 906; Karaman, a.g.e., III, 207).
radyobeyan