Zeamet By: armi Date: 07 Nisan 2010, 17:23:01
ZEÂMET
Osmanlý Devleti´nin bazý asker görevlilerine, geçimlerini saðlamak veya hizmetlerine karþýlýk olmak üzere verilen ve geliri en az 20.000 ve en çok 99.999 akçe olan toprak dirliði.
Zeâmet, Arapça "zaîm" kelimesinden gelir. Zaîm, "kefil" ve "zeâmet sahibi" gibi anlamlar taþýr. Zeâmet terim olarak zaîme yerler demektir. Osmanlý devletindeki idarî ve askerî düzenlemelere göre, dirlikler üç grupta toplanmýþtýr. Yýllýk geliri 20.000 akçeye kadar olan toprak dirliðine "timar", 20.000 ile 100.000 bin akçe arasýnda gelir getiren dirliklere "zeâmet", 100.000 akçe ve daha yukarýsýna ise "has" denilmiþtir.
Devlet, bazý asker görevlilerine, hizmetlerine karþýlýk veya geçimlerini saðlamak amacýyla belli bölgelerden devlet adýna vergi tahsil etme yetkisi ile birlikte tahsis edilmiþ, yýllýk vergi kaynaklarý 20.000 akçeye kadar olan ve "Zeâmet" adý verilen dirlikler vermekteydi. Ancak bunun karþýlýðýnda devlet, zeâmet sahibinden bazý sorumluluklarý yüklenmesini istiyordu.
Zeâmet sahiplerine padiþah tarafýndan bir beratla veriliyordu. Zeâmet geliri elli bin akçeden yukarý ise, buna "aðýr zeâmet" de denirdi. Zeâmetler genellikle, subaþý gibi memurlara, eyalet merkezlerindeki defterdarlara ve sancaklarda alaybeylerine verilirdi. Zeâmet sahibi, "kýlýç hakký" adý verilen 20.000 akçe çýktýktan sonra kalan gelirinin her beþ bin akçesi için bir atlý asker (cebeli) yetiþtirmek, onlarý devamlý savaþa hazýr tutmak, savaþ çýkýnca da cebelileri yanýna alarak sancak beyinin komutasýnda savaþa götürmek zorundaydý.
Bir zeâmet ölüm veya sahip olma þartlarýný yerine getirememe yüzünden boþ kalýrsa, kýlýç hakký olan 20.000 akçelik kýsmý parçalanamaz veya týmara çevrilemezdi. Bir zeâmetin boþalmasýnda boþalma sebebi dikkate alýnýrdý. Ölüm dolayýsýyla boþalmýþsa, ölenin savaþabilecek durumda oðlu varsa zeâmet ona verilirdi. Bu durumda oðula verilen zeâmet gelir; babasýnýnkinden az olabilirdi. Eðer zaîm savaþta þehit düþmüþse onun oðluna verilen zeâmet babasýnýnkinin ayný olurdu.
Bir timar sahibi yüksele yüksele zeâmet sahibi olabilirdi. Ýþte bu yolla zeâmet olan yer herhangi bir sebeple boþalýrsa bu zeâmetin oluþmasý için eklenen timar hisseleri düþer ve aslý yine timar þeklinde sahiplerine verilirdi.
Zeâmetlerin hepsi serbestti. Yani örfi ve þer´î vergilerin hepsini zeâmet sahibi alýr ve herhangi biri buna müdahale edemezdi. Sulh zamanlarýnda da sancak beylerine tabi sayýlamazlardý. Ayrýca topraklarýnda bir mücrim bulunsa kendileri yakalardý.
Dirliklerden elde edilen gelirler ve tahsil olunan vergiler, mahalli ihtiyaçlara sarfolunduktan sonra, geri kalan safi hasýlat hazineye gönderilirdi. Harplerde bile genellikle hazineye baþvurulmaz ve mahallî masraflar mahallî gelirlerle karþýlanýrdý. Bu sayede hazinede toplanan safi hasýlat ile de merkezde yeniçeri ve sipahilere verilen ulûfeler (maaþlar), culûs bahþiþleri, ilim adamlarý ve askerî, sivil idare amirlerine tahsis olunan yevmiyeler, atýyyeler, harp gemileri, tersaneler, yollar, köprüler, camiler,medreseler gibi arkerî, idarî, ilmî ve dinî müesseselere mahsus genel ihtiyaçlar karþýlanýrdý.
Çeþitli adlar altýnda toplanan vergileri tahsil edecek timar, zeâmet ve has sahiplerinin isimleri "Yasama Defteri" veya "Nizam Defteri" adý verilen deftere yazýlýrdý.
Zeâmet de timar gibi 1256/1848´de yürürlükten kaldýrýlmýþtýr (Mehmet Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, Ýstanbul, 1983, III, 649; Mithad Sertoðlu, Osmanlý Tarih Lügati, Ýstanbul, 1986, 372-373; Türk Ansiklopedisi, Ankara,1984, XXXIII, 481-482; Halil Cin, Osmanlý Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulmasý, 265, Ýstanbul, 1985, 65; Nihad S. Sayar, Türkiye Ýmparatorluk Dönemi Mâlî Olaylarý, Ýstanbul, 1977, 17-19).
radyobeyan